Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Üşüme de Bir Nimettir

  • Konbuyu başlatan Tanyeri
  • Başlangıç tarihi
T

Tanyeri

Guest
Her hadise âdeta, gaybi âlemlerden ufkumuza uzanmış bir dal ve o âlemin sırlarını fısıldayan bir dil gibidir. Bu dalı görüp o ulu ağacı sezememek, bu dilin apaçık beyanında gerçeği duyup anlayamamak büyük bir talihsizliktir.

Çevremiz soğuyunca, vücudumuzda da sıcaklık düşer. Fakat bu düşüş çok devam etmez. Nasıl bir evdeki termostat, sıcaklık azalmasının tesiriyle ısıtıcıyı devreye sokuyorsa, organizma da bu değişikliği fark edip soğuma hadisesini kontrol altına alır. Meselâ kasların titremesiyle, ısı üretimi artar ve biz tekrar eski halimize döneriz. Bu sistemin çalışmadığı insanlar da mevcuttur. Bunlar titremezler. Bu husus Aberdeen Üniversitesi'nde bir hadise neticesi ortaya çıktı. Profesör Nelson Norman, helikopter pilotları için yapılan dalgıç elbiselerini kontrol etmek maksadıyla, bunları giyen "tecrübe şahısları" nı soğuk suya soktuğunda hemen hepsi titremeye ve üşümeye başladılar. Sadece bir kaçı soğuğa karşı hiç bir reaksiyon göstermedi. Gerçekte onlar diğerlerinden daha hızlı soğuyorlardı.

İlk bakışta soğuğa karşı hassas olmama, iyi bir şey gibi görülebilir. Evet, bu sebeble uzun süre denizde kalınabileceği tahmin edilir ve amatör dalgıçlar su altı dünyamızın zevkini doya doya çıkarabilirler diye düşünülebilir. Ne var ki bunun mahzurları daha ağır basar. Şayet organizma soğumayı fark etmiyorsa, bunun sağlığa zarar verme sınırını da fark etmez. Bu da ölüm tehlikesine yolaçar.

Fizyolojik olarak anormal sayılan bu kimselerin şimdiye kadar pek dikkati çekmemesi hayreti muciptir. Bunların sayıları toplam nüfusun yüzde dört ilâ beşine ulaşır. Profesör Norman'a göre bunların korunması çok mühimdir ve sebebleri mutlaka iyi bir şekilde araştırılmalıdır. Antartika'daki ilk tecrübelerden henüz elle tutulur bir netice elde edilememiştir. Şimdi hususi bir soğutma odasında tecrübelere devam edilecektir. Bu oda sıfırın altında 35°C dereceye kadar soğutulacak ve gönüllüler üzerinde yapılan tecrübeler ile vücuttaki bu "alarm techizatı" nın işlememesinin sebebi keşfedilmeye çalışılacaktır. Daha sonra oksijen almadaki sapmaları veya kan dolaşımındaki değişmeleri kaydetmek mümkün olabilecektir. Bu şekilde günün birinde bu ayarlama mekanizmasından mahrum olanlara, en azından bazı fizyolojik yardımcı cihazlar sayesinde, soğuğa karşı duyarlılık temin edilecektir. Bu hadiseyle bir kere daha ne kadar az şey bildiğimizi öğrenmiş oluyor ve üşümenin dahi bir nimet olduğunu şükranla idrak ediyorum.

Gelişen ilim ve teknik araştırmalar "Nimetlerini saymakla bitiremezsiniz" ilahi fermanını gün geçtikçe daha berrak şekilde gözler önüne serecektir.

Doç.Dr. M. Ayvaz
 
Üst Alt