Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tık tık - kim o ?

Tık tık - kim o ?

  • Delikten görürsem kapıyı bile açmam, işime bakarım

    Kullanılan: 0 0.0%
  • Kapıma geleni asla boş çevirmem, bir ekmek parası olsun veririm

    Kullanılan: 1 50.0%
  • Sıkıntısını dinlerim, inanırsam yardımcı olurum

    Kullanılan: 0 0.0%
  • bedensel bir engeli olursa boş çevirmem.aksi taktirde yüz vermem.

    Kullanılan: 1 50.0%
  • Ara sıra acıyıp bir şeyler veririm

    Kullanılan: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    2

firdevs

New member
Katılım
2 Mar 2007
Mesajlar
251
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
47
Kapınıza birşeyler istemek için (yiyecek, giyecek vs.) birileri geldiğinde ne yapıyorsunuz?
 

reyyan

New member
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
1,279
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
44
Ben açmıyorum bacım tabiki çünkü insanlara artık hiç ğüVen kalmadı biliyorsun ama yine yardım edecekmişim başkalarına ediyorum yani
 

gizemli

New member
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
652
Tepkime puanı
61
Puanları
0
Yaş
38
Ben her gördüğüm dilenciye para vermiyorum ama kapıma gelenide hiç boş çevirmiyorum zira Yüce Rabbimiz "kapınıza geleni boş çevirmeyin" demiş.

Kapıma geleni boş çevirmem bir ekmek parası olsun veririm.

selametle...
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
kardeş bu devir de kimin faikr oldugu belli degil fakir insanlar zaten dilenmezler dilenen dilencilerin çogu ya holding sahibi yada malı çok olanlar sadece bir meslek diye yapıyorlar bu işi
 
Z

zeynep_hearty

Guest
ben sıkıntısını dinlerim eğer ciddi anlamda bir sıkıntısı olduğuna kanaat getirirsem yardımcı olurum öyleki çevremizde fazlaca hiçbir sıkıntısı olmadan dilencilik yapan yardım talep eden kişiler var ben bu konuda titiz davranılması kanaatindeyim zira bu tip insanlara gözükapalı yardım edildiğinden gerçek hak sahiplerini tanıyamaz olduk gerçek ihtiyaç sahipleri köşelerde kaldı ..dikkat edilmesi gerektiğini ve yardımların tespitler sonucunda yapılması gerektiğini düşünüyorum..selam ve dua ile..
 

Azra

New member
Katılım
15 Mar 2007
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Yaş
35
Konum
istanbul
valla kapıya gelse korkarım.daha hiç kapımıda çalmadılar doğrusu.ama bir ekemek parası olsun veririm.acırım yani.
konuşmam.
 
Ç

ÇÝray

Guest
nasıl bir insan olursa olsun allah rızası dedikten sonra kesinlikle kücükte olsa yardım ederdim..su da bir gercek bazıları insanların merhametini kullanıyolar ! rabbim onları ıslah etsinnn................
 
A

abdirabbih

Guest
valla devir değişmiş olsa da her kapımıza gelenin ve karşımıza çıkanın hızır olabileceğini düşünürek hareket etmemiz gerek.....
zira ne zaman ne olacağını kestiremiyoruz....
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
Kanatimce her dilencinin bir hikayesi vardır, dinlenecek. Ama, bazen dinleyeceklerimiz, bizim öz varlığımız olabilir...

Çetin Altan anlatıyor:

1962 yılında Milliyet'teki odamda otururken, kapı vuruldu ve içeri, sönük tavırlı, tıraşı uzamış, orta yaşlarda biri girdi. Giysisi, gömleği, kravatının düğümü gösteriyordu nasıl bir yaşam düzeyinden geldiğini.
Öne doğru bir iki adım atıp, ayakta durdu ve hafif yana eğilmiş boynuyla:
- Ben, dedi, Mehmet Akif'in oğluyum...
Ayağa fırladım:
- Buyurun oturun lütfen, dedim; oturun rica ederim.
Oturmadı:
- Rahatsız etmeyeyim, dedi. Acaba bir 20 lira lütfeder misiniz?
***
O an içimin nasıl yandığını anlatmaya, yeryüzündeki tüm dillerin sözcükleri yetersiz kalır...
Her dakika mısraları hazır olda söylenip dinlenen bir şairin oğlu, karşımda çaresizlikler içindeydi.
"Vatan, millet, Sakarya" nutukları ise meydanlarda, bayramlarda, radyolarda gırla idi.
***
Aradan birkaç hafta ya geçti, ya geçmedi. Gazetelerde küçük bir haber çıktı:
"İstiklal Marşı'mızın şairi Mehmet Akif'in oğlunun ölüsü, Beşiktaş'ta bir çöp bidonunun içinde bulundu".
***

Ve Çetin Altan’ın anlattığı bir anı geliyor aklıma…
Şöyle diyor:
“1961, yahut 62’ydi. Milliyet’teki odama, odacı Bayram girdi.
-Sizi biri görmek istiyor, dedi.
-Buyursun…
İçeri traşı uzamış, üstü başı bakımsız, yaşlıca, çelimsiz bir adam girdi. Hafif bükük bir boyunla:
- Bendeniz, dedi, Mehmet Akif’in oğluyum…
Bir anda ne olduğumu şaşırdım ve nasıl şaşırdım bilemezsiniz.
Eski bir dostluk havası yaratmak istercesine:
- Oooo buyurun buyurun, nasılsınız… Türünden bir yakınlık göstermeye çalıştım.
O tavrını bozmadı:
- Rahatsız etmeyeyim, dedi. Sizden ufak bir yardım rica etmeye gelmiştim…
Gökler mi tepeme yıkıldı; yer mi yarıldı da, ben mi yerin dibine geçtim; doğrusu fena allak bullak oldum…
Tek yapabildiğim şeyi yaptım, cüzdanımı çıkarıp uzattım.
O, boynu bükük boyunla:
- Siz ne münasip görürseniz, dedi.
Cinnet cehennemlerinin tüm yıldırımları düşüyordu yüreğime”

Ve günün birinde İstanbul sokaklarının bir köşesinde bir kamyonun içinde bir ceset bulundu. Sahipsiz bir ceset bu… Kimse sahip çıkmıyor. Anlayacağınız belediyelik bir mesele... Hemen kimliğinin tespiti için çalışmalar başlıyor. Cesedin kime ait olduğu kısa bir süre sonra bulunuyor.

Ertesi gün gazetelerde küçük bir haber:
“Soğuk kış gününde İstanbul’da bir kamyonun içinde bir ceset bulundu. Cesedin hüviyet tespit çalışmaları sonucunda Emin Ersoy’a ait olduğu öğrenildi”

İstanbul’da sahipsiz bir ceset…
Adı: Emin
Soyadı: Ersoy
Mehmet Akif Ersoy’un oğlu…
Emin’in ismi Safahat’tan sonra bir de polis kayıtlarında geçiyor, ‘kimsesiz’ olarak.

Emin Ersoy… Şu günlerde rahmetle andığımız, kendisiyle övündüğümüz, arkasından Fatihalar yolladığımız Milli Şairimizin oğlu! İstiklal Marşı Şairi’nin oğlu!
Bırakın dirisine, ölüsüne bile kimse sahip çıkmıyor.
Çok Acı!
 

firdevs

New member
Katılım
2 Mar 2007
Mesajlar
251
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
47
Gerçekten ilginç ve ibret alınacak bir yaşam . Rabbim kimseyi zor durumda bırakmasın.

Bende şehirler arası yolculuk yaparken düzgün giyimli biri şoförün yanına yaklaştı. O kadar mahçup duruyordu ki anlatamam. Yakın olduğum için konuşmalarını duydum. Adam mühendis olduğunu ama hiç parasının kalmadığını ve iş için bir şehre gitmesi gerektiğini anlattı. Kabul ederseniz orda öderim dedi. Şoför ALLAH (C.C) ondan razı olsun hiç itiraz etmeden kabul etti.Çok üzüldüm şimdi hep düşünürüm bizim ne gibi durumlarla karşılaşacağımızı Rabbimden gayrısı bilmez.O yüzden kapıma geleni hiç boş çevirmem. Zira başkasına merhamet etmeyene Rabbim Merhamet eder mi ?

Ama iyi niyeti suistimal eden çok tabi. Rabbim daha güzelini bilir şüphesiz.
 

GEZGÝN

New member
Katılım
27 Nis 2007
Mesajlar
1,010
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Konum
Hacý Bayram diyarýndan.....
artık bunu o kadar suistimal ediyorlar ki kime inanacağımızı şaşırdık
tek umut kapıya gelenin Hızır (AS) olabileceğini düşünerek birşeyler veriyoruz
ben çocunlukla yiyecek vermeye çalışıyorum.
yardım edilecek bildiğimiz başka yerler var onlar tercihim
pekii sizce nasıl yapılmaslı? dini hükmü tam olarak nedir????????
 

firdevs

New member
Katılım
2 Mar 2007
Mesajlar
251
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
47
DİLENCİYE PARA VERME:
Öncelikle dilenme ‚Islâm nazarında çok kötü bir kazanç yoludur. Rasûlüllah Efendimiz (sav): "Kişi ister, ister.. nihayet kıyamet gününe yüzünde bir parçacık et yokken gelir", "Ihtiyacı yokken dilenen, ateş topluyor demektir"(E1-Hindî, VI/495; Ibn Hacer, Bulug'1-Meram, (Serhi) N/144) buyururlar. Kur'ân-ı Kerim; iffetlerinden ötürü ihtiyaçsız sanılan, insanlardan israrla istemeyen fukarayı över ve verilecek olanların onlar olduğunu bildirir. (K. Bakara (2) 273) Dilenmenin kötülügü konusunda ayrıca çok ve açık hadisler mevcuttur. (bk. el-Hindî, agk.)

Ancak bazı Kur'ân ayetlerine, Rasûlüllah (sav)'in fiiline ve sözlerine baktığımızda dilenene verilmemesini ve onun reddedilmesini değil, aksinin olması gerektiğini görürüz: Kur'ân'da iyıliğe (birre) ulaşma yolları sayılırken, akraba, yetimler, miskinler ve yolda kalmışlarla beraber dilenenlere de malı gönül hoşnutlugu ile vermekten söz edilir. (K. Bakara (2) 177) Aynı ayette arkasından zekât da zikredildiğine göre, onlara verilen zekâtın dışında bir verme olacaktır. Ayrıca iki ayette daha takva ehli ve cennet ikramına lâyık insanların özellikleri sayılırken "onlar ki, mallarında dilencinin ve mahrumun bir hakkıvardır" ifadesi kullanılır. (bk. K. Zâriyât, (51) 19; Me'câric, (70) 25) Demek ki, hakikaten mahrum olana da, mahrum olup olmadığı bilinmeyen dilenciye de vermek gerekir.

Ayrıca Kur'ân'da: "Isteyeni (dilenciyi) de azarlama" diye bir ayet daha vardır. (K. Duhâ 10) Gerçi bunu "dilenen" değil de "soran", yani dini öğrenmek için soru soran şeklinde anlayanlar da olmuştur. (bk. Kurtubî XX/101)

Ama ilk akla gelen mânâ dilenendir ve bunda diğer mânâ bulunsa dahi dilenci mânâsını da içermediğine dair hiçbir işaret yoktur.

Rasûlüllah Efendimiz fiili hayatı boyunca kendisinden kibarca isteyenlere verdiği gibi, kabaca isteyenleri de boş çevirmemiş ve "bunlar ya çirkin sözlerle benden mal istemek ya da beni cimri göstermek arasında beni muhayyer bıraktılar. Ben cimri değilim" buyurarak onlara da vermiştir.(bk. Müslim, Zekât,127 (Davudoğlu V/479 vd.)),

Efendimizin sözlerinden anlaşılan da budur: "Sizden biriniz (kendisinden) dileneni boş çevirmesin ve istediğinde vermemezlik etmesin, hatta kolunda iki altın bilezik görse dahi"(Kurtubî, XX/101), "Eğer miskin (dilenciler) yalan söylemiyor olsalardı, onları boş çeviren iflah olmazdı".(E1-Hindî, VI/362) "Dilenciyi az (da olsa) bir şeyle ya da güzellikle geri çevirin. Çünkü insan ve cin olmayan (melek) size uğrayıp Allah (cc)'in bahşettiği nimetler konusunda nasıl davrandığınıza bakıyor olabilirler".(Kurtubi, agek.; Benzer hadis için bk. el-Hindî, VI/390. (5) E1-Hindî, VI/363) "Kimden Allah (cc) için diye istenir de verirse ona yetmiş hasene yazılır".(5) "Allah (cc) için, deyip dilenen mel'undur, Allah (cc) için diyerek dileneni boş çeviren de melundur, yeterki bir kötülük istemiş olmasın", "Allah (cc) için diye, sadece cennet istenir".(E1-Hindî, VI/502-503) Bu hadislerin sihhat derecelerini tek tek araştırmış değiliz. Ancak çok ve aynı anlamda oluşları aksi yönde de bir hadisin bulunmayışı dilencilere de vermenin uygun olduğunu gösterir.

Ibrahim b. Edhem: "Dilenciler ne iyi adamlardır; ahirete bizim için azık taşıyorlar" demiş. Ibrahim en-Nehâi de: "Dilenci ahiretin postacısıdır. Kapınıza kadar gelir ve yakınlarınıza bir şey göndermek istiyor musunuz? diye sorar" dermiş. (Kurtubî, XX/101)

6. Ancak kişi yollarda oturup herkese el uzatanlara birşey vermek zorunda değildir. Bizzat kendisinden dilenen olur ve "Allah (cc) için, Allah (cc) rızası için" diye dilenirse ona az da olsa mutlaka bir şey vermeli ve öyle diyerek dilenmesinin çok kötü olduğunu ona uygun bir dille anlatmalıdır. Cami içlerinde dilenenlere ise bir şey vermemesi -Allah'u a'lem- daha uygun olur. Çünkü böylece bir bidatin önüne geçmiş olur. Ihtiyacı olmadığı halde dilenmeyi bir meslek haline getirdiğini bildiği kişilere de -bizzat kendisinden istemedikçe- vermemesi daha uygundur. Ama her halûkârda dilenciyi azarlamamak bir Allah emridir. Dilenciye hem verip, hem de onu inciten bir davranışta bulunmaktansa güzel bir sözle onu savmak da Allah (cc) emridir.(bk. K. Bakara (2) 263)



Kaynak : İslam Fıkıh Ansiklopedisi
 

--omer--

New member
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
hakir görmemek lazım

hakir görmemek lazım

Bence para vermezsekte hakirde gömemeliyiz. Aşağılamamalıyız. Çünkü Allah'a şükürler olsun ki o bizden yardım istiyo biz ondan değil. Dilenmek bence çok zor bir iştir. Çok zor durumda olmayan (alışkanlık yapıp çıkar elde etmeye çalışanlar hariç) bu işi yapamaz bence. İyi tartıp bakmak lazım!

İçinde bulunduğu kötü durumu 3 kişiye anlatıp hal yanan kimsenin şükrü şüphelidir diyede bir söylem vardır. Çok zor durumda olmayan bu işi yapamaz bence.(istisnalar hariç)
 

yavuzburak

New member
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
417
Tepkime puanı
74
Puanları
0
Valla daha önceleri çok tereddütte kalırdım ne yapsam diye... Doğru mu? yanlış mı? Güvenilir mi değil mi? Ama bu düşünceler efendimiz bir hadisini okuyunca yerli yerine oturdu...
Efendimiz hadisinde şöyle demiştir: "Dilenci at üzerinde de olsa ona sadaka verin." Muvatta,sadaka3
Ebu Davud'un rivayetinde de şöyledir:
"Dilenci için bir hak vardır, at üzerinde de gelse bile" buyurmuştur. Ebu Davud,zekat 33
;) ;) ;)
 

rusen_alp

New member
Katılım
11 Mar 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
41
Konum
ruhlar aleminden
Gerçekle sahtesini ayırt etme yöntemlerinden bir tanesi şudur :
" İhtiyacı olanın boynu büküktür, az konuşur, ihtiyacı olduğunu söyler, lafı uzatmaz, verirsen de vermezsen de seni zorlamaz,eğer çok laf yapıyor, edebiyatı güçlüyse, almadan gitmem ayakları yapıyorsa bu onun dolandırıcı olduğunun en büyük işaretlerinden bir tanesidir , onlar çok laf yapar, deyim yerindeyse laf ebesidir, elbette böyle insanlara kapı kapatılmalı"
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Tr
Kanatimce her dilencinin bir hikayesi vardır, dinlenecek. Ama, bazen dinleyeceklerimiz, bizim öz varlığımız olabilir...

Çetin Altan anlatıyor:

1962 yılında Milliyet'teki odamda otururken, kapı vuruldu ve içeri, sönük tavırlı, tıraşı uzamış, orta yaşlarda biri girdi. Giysisi, gömleği, kravatının düğümü gösteriyordu nasıl bir yaşam düzeyinden geldiğini.
Öne doğru bir iki adım atıp, ayakta durdu ve hafif yana eğilmiş boynuyla:
- Ben, dedi, Mehmet Akif'in oğluyum...
Ayağa fırladım:
- Buyurun oturun lütfen, dedim; oturun rica ederim.
Oturmadı:
- Rahatsız etmeyeyim, dedi. Acaba bir 20 lira lütfeder misiniz?
***
O an içimin nasıl yandığını anlatmaya, yeryüzündeki tüm dillerin sözcükleri yetersiz kalır...
Her dakika mısraları hazır olda söylenip dinlenen bir şairin oğlu, karşımda çaresizlikler içindeydi.
"Vatan, millet, Sakarya" nutukları ise meydanlarda, bayramlarda, radyolarda gırla idi.
***
Aradan birkaç hafta ya geçti, ya geçmedi. Gazetelerde küçük bir haber çıktı:
"İstiklal Marşı'mızın şairi Mehmet Akif'in oğlunun ölüsü, Beşiktaş'ta bir çöp bidonunun içinde bulundu".
***

Ve Çetin Altan’ın anlattığı bir anı geliyor aklıma…
Şöyle diyor:
“1961, yahut 62’ydi. Milliyet’teki odama, odacı Bayram girdi.
-Sizi biri görmek istiyor, dedi.
-Buyursun…
İçeri traşı uzamış, üstü başı bakımsız, yaşlıca, çelimsiz bir adam girdi. Hafif bükük bir boyunla:
- Bendeniz, dedi, Mehmet Akif’in oğluyum…
Bir anda ne olduğumu şaşırdım ve nasıl şaşırdım bilemezsiniz.
Eski bir dostluk havası yaratmak istercesine:
- Oooo buyurun buyurun, nasılsınız… Türünden bir yakınlık göstermeye çalıştım.
O tavrını bozmadı:
- Rahatsız etmeyeyim, dedi. Sizden ufak bir yardım rica etmeye gelmiştim…
Gökler mi tepeme yıkıldı; yer mi yarıldı da, ben mi yerin dibine geçtim; doğrusu fena allak bullak oldum…
Tek yapabildiğim şeyi yaptım, cüzdanımı çıkarıp uzattım.
O, boynu bükük boyunla:
- Siz ne münasip görürseniz, dedi.
Cinnet cehennemlerinin tüm yıldırımları düşüyordu yüreğime”

Ve günün birinde İstanbul sokaklarının bir köşesinde bir kamyonun içinde bir ceset bulundu. Sahipsiz bir ceset bu… Kimse sahip çıkmıyor. Anlayacağınız belediyelik bir mesele... Hemen kimliğinin tespiti için çalışmalar başlıyor. Cesedin kime ait olduğu kısa bir süre sonra bulunuyor.

Ertesi gün gazetelerde küçük bir haber:
“Soğuk kış gününde İstanbul’da bir kamyonun içinde bir ceset bulundu. Cesedin hüviyet tespit çalışmaları sonucunda Emin Ersoy’a ait olduğu öğrenildi”

İstanbul’da sahipsiz bir ceset…
Adı: Emin
Soyadı: Ersoy
Mehmet Akif Ersoy’un oğlu…
Emin’in ismi Safahat’tan sonra bir de polis kayıtlarında geçiyor, ‘kimsesiz’ olarak.

Emin Ersoy… Şu günlerde rahmetle andığımız, kendisiyle övündüğümüz, arkasından Fatihalar yolladığımız Milli Şairimizin oğlu! İstiklal Marşı Şairi’nin oğlu!
Bırakın dirisine, ölüsüne bile kimse sahip çıkmıyor.
Çok Acı!


Ya eba Zerr ömrümden 10 gün götürdün.Allah razı olsun Dua ile
 

m@nyak

New member
Katılım
19 Tem 2007
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Konum
izmir
insanlara artık pek güven olmadığı için ben açmamaya tercih ederim...özellikle büyük şehirlerde bazen büyük tehlike olabiliyor..belki bunlara yardım edemiyoz ama en azından ayakınımızdaki fakirlere yardım ediyoruz...
 

NUAYMAN

New member
Katılım
1 May 2007
Mesajlar
530
Tepkime puanı
249
Puanları
0
Yaş
51
gercek ihtiyaç sahipleri bir gün gelipte kapıma dayandığında..ALLAH'ım beni onlara karşı caresiz bırakma......
 

asikkulun

New member
Katılım
15 Eyl 2006
Mesajlar
1,217
Tepkime puanı
96
Puanları
0
Yaş
31
Konum
sivas
ben korkuyorum....açamıyorum..çünkü çok kötü bir anımız var.....bir dilenci zorla eve girmeye çalışmıştı ondan beri ki dilenci gördünmü kapıyı kilitliyorum...
 
Üst Alt