Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tartışmanın 10 zararı

asel

New member
Katılım
5 May 2008
Mesajlar
414
Tepkime puanı
925
Puanları
0
Yaş
50
1- Tartışma hasede yol açar
Hadis-i şerifte, (Hased, ateşin odunu yediği gibi, hasenatı yer) buyuruldu. (İbni Mace)
Tartışmada galip gelen de, mağlup olan da zararlıdır. Mağlup olana, (Falanca senden daha ileri görüşlüdür) denince, galip gelene haset etmeye başlar. Tartışmada galip gelen kimse, kendini üstün görmeye başlar. (Falanca, kendi yoluna girmek için beni davet etmişti. Fakat kendisi hakkı görünce bizim yolumuza girmeye mecbur kaldı) der, kendini üstün görmeye çalışır. Hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, kibredeni alçaltır, tevazu edeni yükseltir) buyuruldu. (Taberani)

2- Hakkı küçük görmeye sebep olur

Tartışmacı, kendini üstün görme hastalığından kurtulamaz. Her zaman kendisinin hakim olmasını ister. (Niye hep kendin konuşuyorsun) diyenlere, (Biz böyle davranmakla ilmin izzetini koruyoruz) der. Hasmının bildirdiklerine önem vermez, onun delillerini küçük görür. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hakkı küçük görmek kibirdendir.) [İ.Gazali]

3- Kin tutmaya yol açar

Kendi fikrinin kabul edilmediğini gören tartışmacı, karşısındakine kin besler, bazen ömür boyu onu affetmez. Kin bir felakettir. Hadis-i şerifte, (Mümin kinci olmaz) buyurulmuştur. (İ.Gazali)

4- Gıybete sebep olur
Tartışmacı, hasmının sözlerini naklederek, (O şöyle dedi, ben şöyle cevap verdim) diyerek kendini gıybetten kurtaramaz. Her ne kadar hasmının söylediği sözleri doğru olarak nakletse bile, maksadı onun acizliğini göstermek olduğu için, hasmı da bu konuşmalardan razı olmayacağına göre, sözleri gıybet olur. Halbuki Allahü teâlâ gıybet etmeyi, ölü eti yemeye benzetmiştir.

5- Övünmeye sebep olur
Tartışmacı, galip gelirse, kendini övmekten kurtaramaz. (Şu delilleri getirerek onu susturdum) diye kendini över. Halbuki, (Çirkin olan doğru, kişinin kendini övmesidir) denilmiştir. Allahü teâlâ da kendimizi övmekten bizi men ederek, (Elbette
Allah, kendini beğenip övünen hiç kimseyi sevmez) buyurmaktadır. (Lokman18 )

Arkadaşını mağlup etmekle övünen bir cemiyette, kardeşliğin tesisi mümkün olur mu? Övünmek, başkasını hakir, aşağı görmekten ileri gelir. Halbuki hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Din kardeşini hakir görmek, kötülük olarak yeter.) [Müslim]

6- Kusur araştırmaya sebep olur

Tartışmacı, hasmını yenmek için onun gizli kusurlarını araştırmaktan kendini alamaz. Nerede ne demiş, diye araştırır. Halbuki Allahü teâlâ, tecessüs etmeyi, yani başkalarının kusurlarını araştırmayı men etmiştir. Tartışmacı, hasmının bedeni kusurlarını imâ ile de olsa söyler. Mesela; hasmı gözlüklü ise, (Bu gerçekler gözlükle görülmez, gerçeği görmek için gözlük kâfi değildir) diyerek hasmının, gözündeki kusurunu, bedeni kusurlarını ilmi noksanlığı için bir özür sayar.

7- Zarara sevinmeye sebep olur
Tartışmacı, hasmının yenilerek kötü duruma düşmesine sevinir.
Halbuki hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kendisi için sevdiğini, din kardeşi için sevmeyen kâmil mümin olamaz.) [Buhari]

8- Nifaka, riyaya yol açar
Tartışmacı, zahiren hasmına sevgi gösterir. O ise bu sevgisinin yalan olduğunu bilir. Bu ise nifaktır, münafıklık alametidir. Tartışmacı halkın gözüne, gönlüne girebilmek için bazen demagojiye sapar. Halka yaranmak ise riyadır. Hadis-i şerifte, (Riya küçük şirktir) buyuruldu. (Taberani)
Dil ile sevgi gösterip, kalben bir mümine buğzeden, lanete müstahak olur.

9- Hakkı kabul etmemeye sebep olur
Tartışmacının nefret ettiği şey, hakkın hasmının ağzından çıkmasıdır. Halbuki hakkı kabul etmemek büyük felakettir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın en sevmediği kimse, hakkı kabul etmekte inat edendir.) [Buhari]

10- İnada sebep olur

İnat, karşımızdakini aşağı görmeye, ondan nefret etmeye, ona düşmanlık beslemeye yol açar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Din kardeşine itiraz etme, boş konuşma, [üzücü] şaka yapma ve verdiğin sözden cayma!) [Tirmizi]]


 

YeniPýnar

New member
Katılım
5 Nis 2009
Mesajlar
10
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Web sitesi
www.risaleinurakademisi.org
Eğer denilse: "Hadiste, "Ümmetimin ihtilâfı rahmettir." (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1:64; el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr, 1:210-212.)" denilmiş. İhtilâf ise tarafgirliği iktiza ediyor.

"Hem tarafgirlik marazı, mazlum avâmı, zalim havassın şerrinden kurtarıyor. Çünkü bir kasabanın ve bir köyün havassı ittifak etseler, mazlum avâmı ezerler. Tarafgirlik olsa, mazlum bir tarafa iltica eder, kendisini kurtarır.
"Hem tesadüm-ü efkârdan ve tehalüf-ü ukulden hakikat tamamıyla tezahür eder."

Elcevap:
Birinci suale deriz ki: Hadisteki ihtilâf ise, müsbet ihtilâftır. Yani, herbiri kendi mesleğinin tamir ve revâcına sa'y eder. Başkasının tahrip ve iptaline değil, belki tekmil ve ıslahına çalışır. Amma menfi ihtilâf ise-ki garazkârâne, adâvetkârâne birbirinin tahribine çalışmaktır-hadisin nazarında merduttur. Çünkü birbiriyle boğuşanlar müsbet hareket edemezler.

İkinci suale deriz ki: Tarafgirlik eğer hak namına olsa, haklılara melce olabilir. Fakat şimdiki gibi garazkârâne, nefis hesabına olan tarafgirlik, haksızlara melcedir ki, onlara nokta-i istinad teşkil eder. Çünkü, garazkârâne tarafgirlik eden bir adama şeytan gelse, onun fikrine yardım edip taraftarlık gösterse, o adam o şeytana rahmet okuyacak. Eğer mukabil tarafa melek gibi bir adam gelse, ona-hâşâ-lânet okuyacak derecede bir haksızlık gösterecek.

Üçüncü suale deriz ki: Hak namına, hakikat hesabına olan tesadüm-ü efkâr ise, maksatta ve esasta ittifakla beraber, vesâilde ihtilâf eder. Hakikatin her köşesini izhar edip hakka ve hakikate hizmet eder. Fakat tarafgirâne ve garazkârâne, firavunlaşmış nefs-i emmâre hesabına hodfuruşluk, şöhretperverâne bir tarzdaki tesadüm-ü efkârdan bârika-i hakikat değil, belki fitne ateşleri çıkıyor. Çünkü, maksatta ittifak lâzım gelirken, öylelerin efkârının küre-i arzda dahi nokta-i telâkîsi bulunmaz. Hak namına olmadığı için, nihayetsiz müfritâne gider, kabil-i iltiyam olmayan inşikaklara sebebiyet verir. Hal-i âlem buna şahittir.

Elhasıl: El-hubbu lillâh, ve'l-buğzu fillâh, ve'l-hükmü lillâh olan desâtir-i âliye düstur-u harekât olmazsa, nifak ve şikak meydan alır. Evet, el-buğzu fillâh, ve'l-hükmü lillâh demezse, o düsturları nazara almazsa, adalet etmek isterken zulmeder.(Yirmi İkinci Mektup - s.473)
 

yaylalý

New member
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
20
Tepkime puanı
20
Puanları
0
Mezkûr mesâil gibi dakik mesâil-i imaniyeyi, mizansız mücadele suretinde cemaat içinde bahsetmek caiz değildir. Mizansız mücadele olduğundan, tiryak iken zehir olur. Diyenlere, dinleyenlere zarardır. Belki böyle mesâil-i imaniyenin itidal-i demle, insafla, bir müdavele-i efkâr suretinde bahsi caizdir. (12.Mektub S.49)

Evvelâ: Bu çeşit mesâili münakaşa etmenin birinci şartı, insafla, hakkı bulmak niyetiyle, inatsız bir surette, ehil olanların mabeyninde, sû-i telâkkiye sebep olmadan müzakeresi caiz olabilir. O müzakere hak için olduğuna delil şudur ki:
Eğer hak, muarızın elinde zâhir olsa, müteessir olmasın, belki memnun olsun. Çünkü bilmediği şeyi öğrendi. Eğer kendi elinde zâhir olsa, fazla bir şey öğrenmedi; belki gurura düşmek ihtimali var. (Yirmi Sekizinci Mektub s:335)
 

YeniPýnar

New member
Katılım
5 Nis 2009
Mesajlar
10
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Web sitesi
www.risaleinurakademisi.org
Abim bazı insanlar haksız çıkmaktan çok korkuyorlar. Açık ve geniş yürekli olamıyorlar.

İtiraz ettikleri bir hususta eğer hakikat onlara izah edilse kaçıp gidiyorlar. Kabul etmek istemiyorlar.

Oysa memnun olmak gerekir. Maksat hakikatin ortaya çıkması ise kimde olsa öpüp başa koymak gerekir.

İnsanların en büyük korkusu hakikatin başkası tarafından ortaya çıkarılmısı olduğunu tecrübelerim bana gösterdi.
Fenn-i âdâb ve ilm-i münazaranın uleması mâbeynindeki hakperestlik ve insaf düsturu olan şu "Eğer bir meselenin münazarasında kendi sözünün haklı çıktığına taraftar olup ve kendi haklı çıktığına sevinse ve hasmının haksız ve yanlış olduğuna memnun olsa, insafsızdır." Hem zarar eder.

Çünkü haklı çıktığı vakit, o münazarada bilmediği birşeyi öğrenmiyor. Belki gurur ihtimaliyle zarar edebilir. Eğer hak hasmının elinde çıksa, zararsız, bilmediği bir meseleyi öğrenip menfaattar olur, nefsin gururundan kurtulur. Demek insaflı hakperest, hakkın hatırı için nefsin hatırını kırıyor. Hasmının elinde hakkı görse, yine rıza ile kabul edip taraftar çıkar, memnun olur.(Yirminci Lem'a )
 

yaylalý

New member
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
20
Tepkime puanı
20
Puanları
0
Abim bazı insanlar haksız çıkmaktan çok korkuyorlar. Açık ve geniş yürekli olamıyorlar.

İtiraz ettikleri bir hususta eğer hakikat onlara izah edilse kaçıp gidiyorlar. Kabul etmek istemiyorlar.

Oysa memnun olmak gerekir. Maksat hakikatin ortaya çıkması ise kimde olsa öpüp başa koymak gerekir.

İnsanların en büyük korkusu hakikatin başkası tarafından ortaya çıkarılmısı olduğunu tecrübelerim bana gösterdi.

Muhterem Kardeşim; bunu yapabilmek her babayiğidin harcı değildir. Zira bize çok büyük bir hikmet için bahşedilmiş bulunan "ene" yaratılış ve ihsan ediliş gayesine uygun olarak kullanılamayınca maalesef çok insanda "enaniyet" haline dönüşüyor. Bu da hem "ene"nin hakikatini anlamamıza, hem hadiselerin hakîkî yüzlerini görmemize engel oluyor. Nefis de yardım etse, insan hakîkatten uzaklaşıp enaniyet ve inat çukuruna düşüp büyük zararlara dûçar oluyor.
Allah bizleri muhâfaza buyursun!
 
Üst Alt