Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Stand up / Talk Show

ekreme

New member
Katılım
28 Kas 2006
Mesajlar
297
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
51
(Stand-up), (Talk Show) ve Komedyenlik Üzerine

Erkan Özsüt

Eskiden soytarılar, toplumun en şahsiyetsiz insan sınıfı sayılırdı. Hükümdarların cellatları olduğu gibi, soytarıları olurdu. Bunların ismi ve cismi sözkonusu değil, lüzumlu oldukları işe uygun olup olmadıkları dikkat noktasıydı.

Bugün soytarılar, toplumun en itibarlı ve önde gelen kesimleri oldu. Çocukların ve gençlerin en çok özendikleri kimseler, soytarılar. Yaptıkları işe en fazla kıymet verilen ve tabiî olarak en iyi şartlarda yaşayan, onlar...

Çok değil, bundan yüz sene önce, henüz felsefenin revaçta olduğu bir zamanda, biri çıkıp da, "bir gün gelecek bizi maymunlar yönetecek" demiş olsaydı, herhâlde Engizisyon'dan her nasılsa paçasını sıyırmış bir kâhin sayılırdı. Fakat bugün yaşadığımız tamamen budur.


Modern soytarılık, komedyenliğin bozulmasından ve istismârından doğmuştur. Soytarılık ipleri ele geçirince, artık komedyenlik ve aktörlüğe de ihtiyaç kalmamış ve yıllar içinde komedyen ve komedi yazarı yetişmesinin şartları ortadan kalkmıştır. Komedyenliğe yeteneği olan kimse, arka kompartımana geçiyor ve daha çok para ve şöhret sahibi oluyor.

Komedyen, Allah'ın kendine bahşettiği hususî bir yetenekle, fikir ve hadiselerin gülünç yönlerini bulup ortaya çıkaran ve benimsediği fikir ve anlayış çekirdeğini, bu düzen içinde ve bir çırpıda insan şuuruna zerkeden kimsedir. En kolay hatırlanacak komedyen tipi, Şarlo'dur. Şarlo, her şeyden önce, çağının büyük meselelerini kendi mevzuunda işleyen, büyük bir sanatçıdır. Yaptığı iş, insanî kıymet bakımından, meselâ bir Valery'nin şiirlerinin hiç de uzağında değildir.


*

"Mizah" denince, Nasreddin Hoca Hazretleri gibi bir misâlini bulmak, imkânsızdır. En önemli meseleleri hadiseler zeminine indirir ve hadisenin gülünç tarafının ta kendisi olarak bir çırpıda verir.
Büyük mizahçı ve komedyenlerin şahsiyetleri biraz kurcalanacak olsa, aslında onlarda gülünecek bir yön de bulunamayabilir. Büyük mizahçılar ve komedyenler, günlük hayatlarında daima düşünen, hattâ ağlayacak ve ağlatacak gibi duran, ama bir kimse veya hadiseyle karşılaştıklarında birdenbire yüz hatları değişip "espri"lerini patlatıveren kimseler olmak gerekir.


Fakat soytarılar öyle değildir. Onların hayatta düşünecek hiçbir şeyleri yoktur. Onlar daima çayıra salınan sıpalar gibi şen ve insanların en aptalları olduklarını anlatır şekilde kahkahalıdır. Soytarıların "espri"lerinin bir insanî meseleye dokunur tarafı da yoktur. Soytarılar sadece balık konserveleri gibi, ambalajlanıp tüketmeye yararlar. Bir günden bir güne geçen soytarı görülmemiştir.

Soytarılık için lâzım olan tek şey, bir nebze maymun zekâsı ve tepeden tırnağa utanmazlıktır. Soytarı, hiçbir fikir ve ahlâk ölçüsüyle bağlı değildir. Sadece toplumun aşağı sınıflarını güldürmek için, insanlar arasında ayıp ve kıymetli sayılan bazı basit meseleleri değişik bir zekâ hüneriyle ortaya döküp, halkın ortadan aşağı kesimlerini güldürmeye çalışırlar, o kadar. Onların hiçbiri komedyen veya sanatçı değil, ama utanmazlıkta varılmaz nokta olarak birer "maskara"dırlar.

Günümüzdeki soytarılığın yol açıcıları olarak, Nejat Uygur'un, Feridun Karakaya (Cilalı İbo)'nun ve Aydemir Akbaş'ın isimlerini anmak, yerinde olur. Bunlardan ikincisi televizyon ekranlarını zıvanadan çıkarmada, üçüncüsü de mizahı pornografik bir kafa yapısı teşekkülüne âlet etmede, bir hayli hüner sahibi olmuşlardır.

*

Nejat Uygur, apayrı bir vakıadır. Öncelikle şu husus üzerinde duralım ki, "Necat" isminin (Nejat), "Necdet"in (Nejdet), "Necla"nın (Nejla) diye bozulmasının mâcerâsı nedir, özellikle bir Tanzimat modası mıdır, bilmiyoruz. İran âdeti midir, Frenkleştirme gayreti midir?

Ama ismini "Nejat" diye yazıp okuyan ve soyadını da hızlı Türkçülük devrinin (1930'ların) "ideal"lerinden alan, Nejat Uygur diye bir tiyatrocumuz vardır. Bu adam, sanatını son devrin büyük komedyenlerinden almakla beraber, az buz olmayan bir maharetle ters yüz etmiş ve bilmeden Türk komedyenliğine en büyük darbeyi vurmuştur. Nejat Uygur'un üstün maharetiyle, tiyatro birdenbire en edepsiz söz ve davranışların teşhir edildiği bir arena hâline gelmiştir.

Soytarılığın mimarları arasında, asıl başı çekenler ise mizahçılar olmuştur. 1970'ler ve 80'lerin başlarında, komünist ideolojinin en önemli propaganda âleti, karikatür dergileriydi. Karikatür ve mizah sanatı, Kızıl Ordu'nun topçu alayıydı. Komünistlerin istilâ alanlarında, bütün inanç, ahlâk ve nizam görünüşlerini karikatürist ve mizahçılar topa tutuyor, komünist örgütleyicilere sadece ağacın altına düşen yemişleri toplamak kalıyordu.

1990'lara doğru, komünizmin bu öncüleri tamamen dağıldı. Aralarında, Zülfü Livaneli'nin temsil ettiği bir soytarılık çeşidi olarak, "dünyâ değişiyor" modası başladı. Ancak değişen dünyâ dengeleri içinde, bir zamanlar komünizm adına tahrip edilen inanç, ahlâk ve nizamların yerlerine yenileri koyulamadı. Hippi'lik tutumu, mizahın tek gerçeği oldu.


Gırgır dergisinin dağılmasının ardından ortaya çıkan birçok mizah dergisi, yeni soytarılar üretti. Bu mizah yozlaşması, nâmevcut Türk tiyatroculuğunun seri olarak imâl ettiği palyaçolarla, özel televizyonlarda biraraya geldi.

Toplumun en aşağısında olması gereken tipler, maymunluk sanatında gösterdikleri bir çeşit özel marifetle, birdenbire başımızın üstünde yer ettiler. Mahallenin delileri, mahalleye muhtar oldu. Şimdi gençlerimiz fikir adamı, şair, aktör olmaya heves etmiyor; soytarılık içinde büyüyor ve utanmazlıklarını kamuoyuna tescil ettirip para kazanmak savaşı veriyorlar.
Türkiye sizinle gurur duyuyor!
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
kardesim güzel bir konuya parmak basmissin

mizahin seviyesizlesip nasil üst seviyelere ciktiginin bir göstergesi diye düsünüyorum

paylasimin güzel olmus
 
Üst Alt