Şiddet ve Özgüven İlişkisi
Özgüven eksikliği, kadının kendine olan saygısını azaltır, kendisini yetersiz hissetmesine sebep olur. Eğer bu durum, eşi tarafından telafi edilmez ve buna ümitsizlik duygusu da eklenirse, kadında depresyon oluşur. Bu, mutsuzluktan farklı bir şeydir. Düşünceleri bastırılan ve duygularını ifade edemeyen kişilerde, beyin bir müddet sonra stres hormonu salgılar. Beynin hayattan zevk almayla ilgili sağ ön alanıyla, acı, elem ve kederle alakalı olan diğer alanı arasındaki dengeler bozulur. Böylece mutsuz, enerjisi azalmış, yaşamayı sorgulayan ve her şeyin kendisine anlamsız geldiği bir insan tipi ortaya çıkar.
Depresyon, kötü evlilikler sonucu da ortaya çıkabilir. Bu bir hastalıktır ve nasihatle düzelmez. Beyinde azalan serotonin sebebiyle ilaç tedavisi gerektirir. Şiddet, hangi şekilde olursa olsun, bir müddet sonra kronik depresyona sebep olur. Bu noktada kadınların erkeklere göre, üç misli fazla depresyon yaşadıklarını söyleyebiliriz. Suçluluk duygusu taşıyan kadın ümitsizliğe düşer ve bir süre sonra yaşam enerjisi azalır. Bazı kadınlar depresyonu öfke şeklinde yaşarlar. Devamlı çocuklarını döver, öfkelerini kontrol edemezler. Bazıları ise, temizlikten sorumlu beyin alanlarındaki serotoninin azalması sonucu, kendilerini işe verirler. Bu çeşit depresyon, temizlik hastalığı şeklinde ortaya çıkar. Erkekler ise depresyona girdiklerinde sigara ve içkiye dadanırlar. Unutkanlık da kronik yorgunluk sonucu ortaya çıkan bir depresyon türüdür. Böyle kimseler, çok yaşlandıklarını hissettiklerinden enerjileri azalır ve hiçbir iş yapamazlar.
Biz bu tip durumlarda erkeklere, hastalık hastası olmayan, rol yapmayan bir eşle karşı karşıya olduğunu, kadının beyninde fizyolojik bozulmalar yaşandığını, kısacası eşinin depresyonda olduğunu anlatırız. Erkek, eğer eşini seviyorsa, ‘ Eyvah! Ona zarar verdim’ diye düşünerek bunun telafisi için çalışır.
Erkekler, eşlerinin kafalarını yaraladıkları zaman suçluluk hisseder de, ruhlarını yaraladıklarında bunu fark etmezler. Onlara bu durumu anlatmaya çalışırız. Sonunda iki taraf da kendini sorgulamaya başlar. Eğer birbirlerine sevgi ve iyiniyetleri varsa, evlilikte yaşanan sorunların çözümü kolaydır. Meselâ, depresyon tedavisi gören entellektüel bir hastam, tedavisi sonundaki düşüncelerini şöyle özetlemişti:
‘Bildiğiniz gibi tarihte, milattan önce ve milattan sonra şeklinde bir ayırım vardır. Ben de hayatımı tedaviden önce ve sonra, diye ikiye ayırıyorum. Şimdi evde herkesin yüzü gülüyor.’
Bakınız, bir kişinin depresyonunun düzelmesi, evdeki dengeleri nasıl değiştiriyor!
Kaynak: Kadın Psikolojisi, Prof.Dr. Nevzat Tarhan, Nesil Yayınları
Özgüven eksikliği, kadının kendine olan saygısını azaltır, kendisini yetersiz hissetmesine sebep olur. Eğer bu durum, eşi tarafından telafi edilmez ve buna ümitsizlik duygusu da eklenirse, kadında depresyon oluşur. Bu, mutsuzluktan farklı bir şeydir. Düşünceleri bastırılan ve duygularını ifade edemeyen kişilerde, beyin bir müddet sonra stres hormonu salgılar. Beynin hayattan zevk almayla ilgili sağ ön alanıyla, acı, elem ve kederle alakalı olan diğer alanı arasındaki dengeler bozulur. Böylece mutsuz, enerjisi azalmış, yaşamayı sorgulayan ve her şeyin kendisine anlamsız geldiği bir insan tipi ortaya çıkar.
Depresyon, kötü evlilikler sonucu da ortaya çıkabilir. Bu bir hastalıktır ve nasihatle düzelmez. Beyinde azalan serotonin sebebiyle ilaç tedavisi gerektirir. Şiddet, hangi şekilde olursa olsun, bir müddet sonra kronik depresyona sebep olur. Bu noktada kadınların erkeklere göre, üç misli fazla depresyon yaşadıklarını söyleyebiliriz. Suçluluk duygusu taşıyan kadın ümitsizliğe düşer ve bir süre sonra yaşam enerjisi azalır. Bazı kadınlar depresyonu öfke şeklinde yaşarlar. Devamlı çocuklarını döver, öfkelerini kontrol edemezler. Bazıları ise, temizlikten sorumlu beyin alanlarındaki serotoninin azalması sonucu, kendilerini işe verirler. Bu çeşit depresyon, temizlik hastalığı şeklinde ortaya çıkar. Erkekler ise depresyona girdiklerinde sigara ve içkiye dadanırlar. Unutkanlık da kronik yorgunluk sonucu ortaya çıkan bir depresyon türüdür. Böyle kimseler, çok yaşlandıklarını hissettiklerinden enerjileri azalır ve hiçbir iş yapamazlar.
Biz bu tip durumlarda erkeklere, hastalık hastası olmayan, rol yapmayan bir eşle karşı karşıya olduğunu, kadının beyninde fizyolojik bozulmalar yaşandığını, kısacası eşinin depresyonda olduğunu anlatırız. Erkek, eğer eşini seviyorsa, ‘ Eyvah! Ona zarar verdim’ diye düşünerek bunun telafisi için çalışır.
Erkekler, eşlerinin kafalarını yaraladıkları zaman suçluluk hisseder de, ruhlarını yaraladıklarında bunu fark etmezler. Onlara bu durumu anlatmaya çalışırız. Sonunda iki taraf da kendini sorgulamaya başlar. Eğer birbirlerine sevgi ve iyiniyetleri varsa, evlilikte yaşanan sorunların çözümü kolaydır. Meselâ, depresyon tedavisi gören entellektüel bir hastam, tedavisi sonundaki düşüncelerini şöyle özetlemişti:
‘Bildiğiniz gibi tarihte, milattan önce ve milattan sonra şeklinde bir ayırım vardır. Ben de hayatımı tedaviden önce ve sonra, diye ikiye ayırıyorum. Şimdi evde herkesin yüzü gülüyor.’
Bakınız, bir kişinin depresyonunun düzelmesi, evdeki dengeleri nasıl değiştiriyor!
Kaynak: Kadın Psikolojisi, Prof.Dr. Nevzat Tarhan, Nesil Yayınları