Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Şeyh Osman Nuri (Ölmeztoprak) Bağdadi

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
MUTASAVVIF ESSEYYİD ŞEYH OSMAN NURİ BAĞDADİ (ÖLMEZTOPRAK) (k.s.)

Şeyh Osman Nuri Efendi 1881 tarihinde Osmanlı devletinin Bağdad Vilayetinde doğdu. Babası Muhammed Emin Efendi, Annesi Fehime Hanımdır. Şeyh Osman Nuri Hazretleri çocukluk ve gençlik yıllarında bir taraftan dünyevi ilimler öğrenip, askeri okullardaki tahsilini yürütürken, diğer taraftan’de babası tarafından Bağdad’ta özel olarak tutulan hocalardan, lisan dersleri alıyor ve Medreselerdeki hoca efendilerden’de Kur’an, Tefsir, Hadis gibi islami ilimleri öğreniyordu.

Şeyh Osman Nuri Efendi yukarıda bahsedilen ilimler ve tahsil hayatının yanında, Irak’ın büyük Mutasavvıflarından Şeyh Ömer Ziyaeddin Hazretlerinin dergahında tasavvufi eğitiminide sürdürüyordu.

Şeyh Osman Nuri Efendi Hazretlerinin babası, Muhammed Emin Efendi’de Şeyh Ömer Ziyaeddin Hazretlerinin babası ve Büyük Mutasavvıf Şeyh Mevlana Halid Hazretlerinin halifesi olan, Şeyh Osman Seraceddin Tavili Hazretlerinin bağlılarından idi.

Osman Nuri Efendi, İstanbul’da askeri okulda öğrenci iken, Şeyh Ömer Ziyaeddin hazretlerinin, İstanbul da bulunan bir tarikat görevlisinden ilahi bir işaretle tasavvufi bağlılığını yapmıştır. Daha sonra kendileri okul tatillerinde ve mezun olup subay olarak atandığı Bağdad’ta Osmanlı Ordusundaki vazifesi esnasında, çok güç şartlar içerisinde olmasına rağmen Şeyh Ömer Ziyaeddin hazretleninin ikamet ettiği Biyara ya ziyaretler yaparak, Mürşidin sohbetlerinde ve manevi feyizlerinden istifade etmeye çalışmıştır.

Şeyh Osman Nuri Efendinin mürşidi, Şeyh Ömer Ziyaeddin Hazretleri Miladı 1900 yılında ahirete irtihali ile, yerine geçen oğlu Şeyh Muhammed Necmettin hazretlerine de aynı ilahi aşkla bağlanmış ve Şeyh Necmeddin hazretleri tarafından irşad edilmiştir.

Şeyh Osman Nuri Efendi Hazretleri, Cenab-ı Hakkın yardımı ve mürşidlerin himmetiyle, hem zahiri ilimleri, hemde manevi ilimlerde zirve bir şahsiyet oldu.

Şeyh Osman Nuri Efendi, İstanbul’da girdiği Harbiye Mektebinden Piyade sınıfından Subay olarak mezun olduktan sonra, Osmanlı devletinin Bağdad’ta bulunan Ordusuna atandı. 1914 yılında başlayan 1.Dünya savaşında Erzurum, Kars Cephesinde (Şark Cephesinde) görevlendirildi. Savaş meydanında gösterdiği cesaret ve kahramanlıkları, yanında asker olarak çarpışanlar tarafından övgüyle nakledilmiştir. Dört yıl süren bu harpten sonrada, Mardin, Derik, Diyarbakır ve Elazığ’da çeşitli askeri hizmetlerde bulunmuştur. Şeyh Osman Nuri hazretleri otuz yıla yaklaşan askerlik hayatını, Kıdemli Binbaşı rütbesinde, Elazığ Askerlik Şube reisi iken emekliye ayrılarak noktalamıştır.

Şeyh Osman Nuri Hazretleri anne ve baba tarafından Seyyid olup, tasavvuf hayatındaki mürşidi Irak’ta meşhur mutasavvıflardan Şeyh Ömer Ziyaeddin hazretleridir. Mevlana Halid-i Bağdadi hazretlerinin halifesi olan Şeyh Osman Seraceddin hazretlerinin oğludur. Şeyh Osman Nuri hazretleri, mürşidi, Şeyh Ömer Ziyaeddin hazretlerine çok genç yaşlarda büyük bir manevi aşkla bağlanmış, gerek mürşidinin himmeti ve gerekse de kendisinin gayret ve çabaları ile çok kısa zamanda büyük manevi derecelere erişmiştir. Ömer Ziyaeddin hazretlerinin vefatı ile hayatının en büyük acısını yaşamı bu dayanılmaz acıya ve ayrılığı ancak, Şeyh Ömer Ziyaeddin hazretlerinin yerine geçen oğlu, Şeyh Muhammed Necmeddin hazretleri biraz olsun dindire bilmiş ve bundan sonraki manevi yolculuğu ise onun önderliğinde devam etmiştir. Şeyh Muhammed Necmeddin hazretleride, Babası Ömer Ziyaeddin hazretlenin kendisine yaptığı vasiyet gereği olarak, onun yetiştirip bir insanın gelebileceği manevi olgunluğun en yüksek mertebesine çıkartmıştır.

Böylece, mürşitlik makamına gelen Şeyh Osman Nuri Efendi Hazretleri, bu defada kendisi manevi önderlik görevini yüklenmiştir. Bütün bir ömrü savaşların ve yoklukların yaşandığı bir dönemde askerlik gibi zor bir mesleği severek yürütmek ve tüm çile ve zorluklarıyla tasavvufi hayatı hiç taviz vermeden yaşamak şeklinde geçirdi. Önüne çıkan her türlü güç şartlar, onu ne cephedeki düşmana karşı verilen savaşlardan yıldırmış ve nede iç alemindeki nefis mücadelesin ve maneviyat yolculuğunda asla geri döndürememiştir.

Şeyh Osman Nuri Efendi Hazretleri, Şeyh Ömer Ziyaeddin ve Şeyh Muhammed Necmeddin Hazretleri tarafından irşat edilip, mürşidlik makamına geldikten sonraki hayatında, bu defada kendisinin irşat faaliyetlerini sürdürmüş ve sayısız insana, Allah (cc) sevgisini, ibadet lezzetini, manevi huzura ve insan olmanın fazilet, sorumluluk ve muhabbetini yaşayarak öğrenmeleri yolunda büyük çabalar sarf etmiştir. Kendisini gören ve bugün hayatta olan yada vefat eden yakınları ve talebelerinin, Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin sohbet, keşif ve kerametleri hakkında anlattıkları, kitapların alamayacağı kadar nihayetsiz olup, dinleyenleri hayretlere düşürecek böyle bir zatın bu asırda yaşayabileceğine dahi inanmamaktadırlar. İşte bu harikulade hallerinden dolayı kendisine zamanın Abdulkadir Geylanisi denilmektedir.

Şeyh Osman Nuri Efendi Hazretleri, askerlik mesleğinden emekli olduktan sonra, ara, ara gittiği Malatya’da, kendisini tanıyıp sevenlerin, ısrarı ve ilahi bir işaretle, 1931 yılında Malatya’ya göçerek oraya yerleşmiştir. Malatya’ya gidişlerinin birinde (1926) yılında daha sonra kendisinin halifesi olacak, Şeyh Ali Kara Hazretleri ile karşılaşır. O günlerde 26 yaşındaki Ali Efendi ile, Şeyh Osman Nuri Efendi arasında başlayan Mürşit, Mürit ilişkisi, kendisinin 1943 yılında Kasım ayının sonlarına doğru Yozgat şehrinde mecburi iskana tabi tutulması ve orada ahrete irtikaline kadar devam etmiş daha sonrada mürşitlik görevini kendi sağlığında halife makamında bulunan, Şeyh Ali Kara Hazretleri, 1971 yılına kadar sürdürmüştür.

Şeyh Osman Nuri Efendi Hazretleri, etkileyici sohbetleri ve kerametleriyle insanları etrafına toplamış ve onları halka, Hakka ve Devlete karşı en temiz ve güzel duygu ve düşüncelerle bezendirmiş, Cenab-ı Hakkın 20. asırda insanlık alemine gönderdiği en büyük bir armağandır.

Şeyh Osman Nuri Efendi Hazretleri, 1944 yılının 23 Ocak Tarihinde Yozgat’ta ahrete intikal etmiş olup, Yozgat’ın Sarıtopraklık kabristanlığında bulunan türbesi, yurdumuzun dört bir yanından gelen insanların ve sevenlerinin ziyaret edip, manevi şifa ve huzur bulduğu bir NUR ABİDESİDİR...

ŞEYH OSMAN NURİ ÖLMEZTOPRAK KİMDİR?

Şeyh Osman Efendi, 1881 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun ve İslam medeniyetinin en önemli irfan kentlerinden olan Bağdat ilinin Süleymaniye kazasının Biyara köyünde dünyaya gelmiştir. Babası Bağdat Posta Telgraf müdürü Muhammet Emin Efendi, annesi Fehime Hanım'dır. Nesep itibarıyla Hz. Hüseyin (RA) ve Hz. Hasan'a (RA) ulaşan soyu dolayısıyla seyyittir.


İlk ve orta tahsilinden (öğreniminden) sonra İstanbul'da girdiği Harbiye mektebini bitirerek, mülazım (teğmen rütbesiyle orduya katılmıştır. Şark (Doğu) cephesi emrinde 1. Cihan Harbi'ne katılan Osman Nuri Efendi'nin savaş meydanlarında gösterdiği cesaret ve kahramanlıkları, yanında askerlik yapanlar tarafından büyük övgüyle nakledilmiştir. Daha sonra, çeşitli kıta hizmetleriyle devam ettirdiği 30 yıla yakın süren askerlik hayatını, kıdemli binbaşı rütbesiyle Elazığ Askerlik Şubesi başkanıyken noktalamıştır.

Tasavvuf hayatındaki mürşidi, meşhur mutasavvıflardan Mevlana Halit'in (KS) büyük halifesi Şeyh Osman Siraceddin (KS) hazretlerinin oğlu Şeyh Ömer Ziyaeddin (KS) hazretleridir. Şeyh Osman Nuri Efendi, Şeyh Ömer Ziyaeddin Efendi hazretlerine büyük biir manevi aşkla bağlanmış; gerek mürşidin yüce himmeti (yardımı), gerekse kendisinin gayretli mücadeleleriyle çok kısa zamanda büyük manevi derecelere erişmiştir. Seyr-i Suluk'u esnasında Şeyh Ömer Ziyaeddin (KS) hazretlerinin vefatıyla hayatının en büyük acısını yaşamıştır. Bu dayanılmaz acı ve ayrılığı ancak efendisinin yerine geçen kamil Şeyh Necmeddin (KS) hazretleri biraz olsun dindirebilmiştir. Bundan sonraki manevi yolculuğa ise onun önderliğinde devam etmiştir.

Şeyh Muhammet Necmeddin Hz. babasının kendisine yaptığı vasiyet gereği olarak, onu yetiştirip , bir insanın gelebileceği manevi olgunluğun en yüksek mertebesine çıkarmıştır. Böylece mürşitlik makamına gelen Osman Nuri Bağdadi Efendi bu defa da kendisi manevi hocalık görevini yüklenmiştir.

Bütün ömrü savaş ve yoklukların yaşandığı bir dönemde askerlik gibi zor bir mesleği yürütmek ve bütün çile ve zorlukları ile tasavvuf hayatını hiç taviz vermeden yaşamak şeklinde geçmiştir. İrşat faaliyetleri esnasında insanların; Allah C.C sevgisini, ibadet lezzetini ve manevi huzurunu yaşayarak öğrenmeleri için büyük çabalar harcamıştır.

1943 yılının Aralık ayında Malatya'dan Yozgat'a gelen bu büyük mürşit, büyük mutasavvıf, zamanın kutbu Şeyh Osman Nuri Bağdadi (KS) 40 gün gibi kısa bir süre içinde kendisini çevresine kabul ettirmiş, sevmiş, sevilmiştir. Vefatına yakın günlerinde "BENİ YOZGAT TOPRAKLARINA DEFNEDİNİZ" demiştir. Yozgat'ın kadir kıymet bilen halkı bu büyük misafirini, 40 günlük hemşerisini 23 Ocak 1944'de Çamlık altı mevkiinde, Sarı toprak mezarlığına defnetmiştir. Bu büyük mürşidin, halen dünyanın dört bir yanından gelip ziyaret edenlere kapısı açıktır. Manevi bir sultandır. Bu büyük insan dünyasını değiştirmesine rağmen kerametlerini hala göstermektedir. Allah (cc) bu mübarek insanların yüzü suyu hürmetine bütün Muhammet ümmetini hidayet ve şefaatlerinden mahrum etmesin (Amin).
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
ddd_1244140889.jpg



Şeyh Ali Kara ve arka resimdeki Şeyh osman nuri;
Allah c.c. razı olsun hakkında detaylı bilgi almak inşallah nasip olur,
zira bana anlatılandan ayro bir zat okudum burda, bana hiçbir mürşidi olmadığı ve osmanlı tarafından yozgata sürüldüğü oldu, şimdi daha detaylı okumuş olduk inşallah detaylı araştırma yapıcam burdan ayrı bilgiye ulaşırsam paylaşırsam inşallah faideli olucak...

Birde şeyh aliden sonra halife tayin edilen varsa onunda ismini öğrenebilirsem sevinirim...
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Nakşibendi meşayihlerinden ve evliyanın büyüklerinden Seyyid Osman Nuri Bağdadi Hazretlerinin oğlu Es-Seyyid M. Latif Lütfü Efendi, (k.s.) anılarında anlatıyor:

İkindi zamanı sobayı yakmak için bir kucak odun aldım yukarıya çıktım. Kapıyı açtım, içeriye girdim. Şeyh ikindi namazını kılmış rabıta alemine dalmıştı...

Bir ara döndü bana baktı: “Kimsin?” dedi. Şaşırarak: “Lütfü'yüm.” dedim. Bana: “Nerelisin?” dedi. Ben: "Bağdatlıyım." dedim. “Kimin oğlusun?” dedi. “Osman'ın oğluyum” dedim.... "Allaahhh! Huuuu!, Baakiii!, Allaahhh!” dedi. Tekrar ikinci bir sefer rabıtaya geçti... (Gözleri yumuk başı eğik bir halde, hareketsiz kalmak demek)

Aradan yarım saatten fazla bir zaman geçti. Ondan sonra gözünü açtı. Dedi ki:

Oğlum ben mahşerden geliyorum. Suphanallah! Cenab-ı Hakk bize öyle bir selahiyet bahşetmiş ki... Arkadaşlarımızı aldık. Saf halinde sıratı geçtik. Bir müddet sonra bir tepenin başında bize bir seda aksetti:

Osman bu tarafa, Osman bu tarafa!”

döndüm baktım bizim şeyh rahmetullah-ı aleyh Şeyh Ömer... O da arkadaşlarını toplamış; sancağını bir ağacın başına dikmiş. Haşir saatini bekliyor. Arkadaşlar birbirimize karıştık. Ben de şeyhimin sancağının altına sancağımı diktim. Yanı başına oturdum. Haşir saatini bekliyordum. Bir müddet sonra yine yüksek bir tepeden bir seda aksetti kulağıma. Şeyh Ömer rahmetullah-ı aleyh:

Abdülkadir Geylani Hazretleri (r.a.) seni istiyor... Ses yok; oraya git! Bir müddet sonra hep birlikte Allah’ın(cc), Peygamberin(sav) huzuruna çıkacağız!”

dedi. Arkadaşlarımı aldım. Gavs-ı Azam Abdulkadir Geylani Hazretlerinin (r.a.) arkadaşları arasına karıştık. Sancağımı sancağının altına diktim. Bir müddet sonra tekrar oradan sancağımı aldım arkadaşlarla beraber Haşir yerine gittik. Allah bize o kadar büyük bir selahiyet verdi ki. Haşir meydanında dolandık, dolaştık. Hiç kimse bize nereden geldiniz, nereye gidiyorsunuz? demedi... Fazl-ı Bari Cenab-ı Hakk bize na-mütenahi selahiyet bahşetmiş. Bununla beraber, yer gök melekleri bir ara tespih ettiler. Oradakilerden sorduk:

Bu ne ki?” diye... Dediler ki:

Rabbi’l Azze Cenab-ı Hakk zuhur edecek!”

dediler. Hakikaten bir müddet sonra Rabbil Azze Cenab-ı Hakk zuhur etti ve arkadaşlarıma da ferden ferda Cenab-ı Hakkı gösterdim. Bir müddet sonra yine yer gök melekleri tespih etti.

Bu nedir?” diye onlara sordum. Dediler ki:

Peygamber aleyhisselat-ı vesselam zuhur edecek!”

Neticede bir müddet sonra Peygamber aleyhisselat-ı vessellem zuhur etti ve arkadaşlarıma gösterdim. Ondan sonra Peygamber aleyhisselat-ı vessellem bana bir anahtar uzattı. Anahtarın üzerinde “La ilahe illalah Muhammeden Resullah” ibaresi yazılıydı:

Osman, cennetin kapısını sen açacaksın!”

dedi. Hakikaten Cennetin kapısını açtım ve arkadaşlarla beraber içeriye girdik. Cenneti, Kur'an'da Cenab-ı Hakk az methetmiş; cennet daha fazla methe şayan bir yer. İçeri girdik ve herkesin makamına göre çalışması nispetine göre yerini ayırdık ve yerleştik. Vaziyet bundan ibaret."

Allaahhh!, Huuu!, Bakii!, Hayyy!” diyerek gözünü açtı bana baktı ve döndü dedi ki: “Oğlum biraz evvel buraya kim gelmiş?” dedi. “Bendim baba.” dedim... “Ne dedim?” dedi... “Nerelisin?” dedin, ben de “Bağdatlıyım” dedim. “Kimin oğlusun?” dedin, ben de “Osman'ın” oğluyum"... “İsmin?” dedin, ben de “Lütfü”dedim... Bunun üzerine, “Ya Rabbi şükür! Ya Rabbi şükür!”... dedi. Üç defa şükür ettikten sonra tekrar secdeye kapandı, Allah'a hamdü sena etti... Sonra “Oğlum, ben elli altı sene evvel tekkedeyken bu hal Şeyhimin başından geçti... Şeyhim Rahmetullah-ı aleyh Şeyh Ömer (r.a.); oğlu Necmettin’den (r.a.) bu suali sormuştu.. Allah bize de nasip etti. Dolayısıyla, Allah’a şükrederiz, vaziyet bundan ibaret." Allah büyüklerimizin şefaatine nail eylesin...



SİLSİLE-İ ALİYE

1- HZ. EBUBEKİR
2 -SELMA-I FARİSİ
3 -KASIM BİN MUHAMMED
4 -CAFER-İ SADIK
5 -BÂYEZÎD BESTAMİ
6 -EBUL HASAN-İ HARKANİ
7- EBU ALİ FERMANDİ
8 -YUSUF-U HAMEDANİ
9 -ABDULHALİK-İ GONCUDÜVANİ
10- ARİF-İ RİVİGERİ
11 -MAHMUD İNCİRİ FAGNEVİ
12 -ALİ RİMİTENİ
13 -MUHAMMED BABA SEMMATİ
14 -SEYYİD EMİR KÜLAL
15- SEYYİT EMİR BUHARİ
16 -ALADDİN ATTAR
17- YAKUBU ÇEHRİ
18- UBEYDULLAH AHRAR
19- KADI MUHAMMED ZAHİD
20- DERVİŞ MUHAMMED
21- HACEGI MUHAMMED İMKENGİ
22- MUHAMMED BAKİ-BİLLAH
23- İMAMI RABBANİ
24- MUHAMMED MASUM FARUKİ
25- SEYFRDDİN-İ FARUKİ
26- NÛR MUHAMMED BEDÂYÛNÎ
27- MAZHAR-I CAN-I CANAN
28- ABDULLAH-I DEHLEVİ
29- MAVLANA HALİD-İ BAGDADİ
30- ZİYAEDDİN GÜMÜŞHANEVİ
31- DAĞISTANLI ÖMER ZİYAEDDİN
32- ŞEYH OSMAN NURİ ÖLMEZTOPRAK (1944)
33- ŞEYH ALİ KARA (1971)

Cemaat silsilesi şuan son bulmuş halde...
 
Üst Alt