Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Resûlullahın süvârilerinden: EBÛ KATÂDE

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Resûlullahın süvârilerinden: EBÛ KATÂDE


Peygamber efendimizin develerini Medîne’de otlağa götürme vazîfesini, bir çobanla birlikte Peygamberimizin hizmetçisi Rebâh üzerine almıştı. Gâbe dağının yokuşuna vardıkları zaman, Gatafan ve Fezârîlerden kırk atlı baskın yaparak, Ebû Zer’in oğlunu şehîd ettiler ve develeri götürdüler.

Sabahleyin durumu öğrenen Seleme bin Ekvâ, hemen Rebâh’ı Medîne’ye haber vermek için gönderdi. Kendisi de yüksekçe bir yerden yardım çağrısında bulundu ve gelecek yardım kuvvetini beklemeden, tek başına eşkıyânın ardına düştü.

Allah yardımcın olsun!

Nihâyet onlara yetişti. Vuruşmaya başladılar. Onlardan birçoğunu öldürdü. Ancak, eşkıyâ grubu develerin bir kısmını bırakarak, orada bulunan dağ geçidine doğru çekilip, kendilerini emniyete aldılar.

Durumu haber alan İslâm süvârileri, Peygamber efendimizin yanında toplandılar. Bu sırada, Ebû Katâde başını yıkamakla meşguldü. O anda atı kişnemeye ve ayaklarını yere vurmaya başladı. Ebû Katâde başını yıkamayı bırakarak dedi ki:

- Vallahi bu at, süvâri kokusu almıştır. Bu hazırlanmış savaşa işârettir.

Hemen atına binerek Resûlullahın yanına gitti. Resûlullah efendimiz onu görür görmez buyurdu ki:

- Yâ Ebâ Katâde! Hemen hareket et! Allah yardımcın olsun!

Ebû Katâde, diğer süvârileri toplayarak müşriklere yetiştiler ve eşkıyâlara hücûm ettiler. Ancak Abdurrahman El-Fezârî, Muhriz bin Nadre’yi şehîd etti. Bunun üzerine Hz. Ebû Katâde bu azılı düşmana saldırarak, onu öldürdü.

Bundan sonra müşrikleri takibe devam eden Hz. Ebû Katâde duraklamadan üzerlerine saldırdı. Reisleri olan Mes’ade’yi öldürdü. Bu adamı kendisinin öldürdüğünü belli etmek için de kaftanını çıkarıp, üzerine örttü. Ebû Katâde diyor ki:

“Sonra ilerledim. Mes’ade’nin yeğeninin üzerine yürüdüm. Kendisi on yedi kişilik bir süvâri müfrezesinin içinde belli oluyordu. Onu mızrakladım. Yanında bulunan süvâriler bozulup dağıldılar.”

Ebû Katâde ölmedi

Peygamberimizle birlikte gelen Sahâbîler, Ebû Katâde’nin, öldürdüğü Mes’ade’nin üzerine örttüğü kaftanını görünce tanıdılar ve dediler ki:

- Ebû Katâde öldürülmüş. İnnâ lillah ve innâ ileyhi râci’ûn.

Peygamberimiz ise şöyle buyurdu:

- Hayır, Ebû Katâde öldürülmemiştir. Bu ölen kimse, Ebû Katâde’nin öldürdüğü bir müşriktir. Ebû Katâde, onu, kendisinin öldürdüğü bilinsin diye kendi kaftanını onun üzerine örtmüştür. Allahü teâlâ, Ebû Katâde’yi rahmetiyle esirgesin. Beni Peygamberlikle şereflendiren Allaha yemîn ederim ki, Ebû Katâde şiir okuyarak müşriklerin ardına düşmüştür.

Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer koşarak ölü üzerindeki örtüyü açtılar. Ölünün Mes’ade olduğunu gördüler.

Ebû Katâde’nin müşriklerin reislerini öldürmesi netîcesinde, İslâm mücâhitleri müşrikleri bozguna uğrattılar.Develerin on tanesini kurtardılar. Ebû Katâde Peygamberimizin yanına. geldiğinde, Resûlullah efendimiz ona bakarak şöyle duâ etti:

- Ey Allahım! Onun saçına ve derisine bereket ver. Onu zinde yaşat ve murâdına erdir.

Daha sonra, “Mes’ade’yi sen mi öldürdün?” diye sordular. Ebû Katâde, “Evet, yâ Resûlallah!” dedi. Peygamber efendimiz onun yüzündeki yara izini gördü ve buyurdu ki:

- Yanıma yaklaş!

Süvâri ve piyâdelerin en hayırlısı

Ebû Katâde Resûlullahın yanına yaklaştı. Peygamberimiz onun yarasına mübârek ağız suyundan sürdü. Netîcede Ebû Katâde’nin hiçbir ağrısı ve sızısı kalmadı.

Mücâhidler Medîne’ye dönerlerken, Peygamberimiz, Ebû Katâde’yi ve Seleme bin Ekvâ’yı şöyle takdir ve taltif etti:

- Bugün süvârilerin en hayırlısı Ebû Katâde, piyâdelerin en hayırlısı da Seleme idi.

Ebû Katâde birçok seriyyelere iştirâk etti. Bunların bir kısmında kumandan mevkiinde, bir kısmında süvâri olarak bulunmuştur. Hicretin sekizinci senesinde 15 kişilik bir keşif kuvvetinin başında Hadre tarafına gönderildi. Hadre havâlisinde Gatafan kabîlesi bulunuyordu. Bunlar zaman zaman Müslümanların bulunduğu yerlere baskınlar düzenler, yağma ederler ve Müslümanları rahatsız ederlerdi. Resûlullah efendimiz, Ebû Katâde’yi gönderirken şu tavsiyede bulundu:

- Geceleri yürüyüp, gündüzleri gizleniniz! Dağınık düzenle, dört taraftan kuşatarak, Gatafanlara birden baskın yapınız! Kadınları ve çocukları öldürmeyiniz!

Ebû Katâde, Resûlullahın emirlerine harfiyen uydu. Çok tedbirli hareket etti. Hadre’ye vardığında, mücâhidleri ikişer ikişer gruplara ayırdı. Allahü teâlânın emirlerini yerine getirmelerini ve yasaklarından kaçınmalarını tavsiye etti ve devamla şunları söyledi:

- Ölmedikçe kimse arkadaşından ayrılmayacak! Dönünce arkadaşı hakkında bana bilgi verecek! Arkadaşından sorulduğunda, “Onun hakkında bilgim yok” demeyecek! Ben tekbîr getirdiğim zaman, siz de tekbîr getireceksiniz! Kaçan düşmanı kovalamak için birlikten ayrılmayacaksınız!

Ganîmetle döndü

Ebû Katâde bunları söyledikten sonra tekbîr getirerek Gatafanlılar üzerine hücûm ederek, onları muhâsara etti. Gatafanlıları çok sıkı bir şekilde baskı altına aldı. Sonunda Gatafanlılar mallarını bırakarak kaçtılar. Ebû Katâde elde ettiği ganîmetlerle geri döndü. Ganîmetlerin beşte biri Resûlullaha arz edildikten sonra, geri kalanı mücâhitler arasında dağıtıldı.

Aynı senenin Ramazan ayı idi. Batnı Eham, Zi Merve taraflarında yine eşkıyâ meselesi vardı. Hz. Ebû Katâde bunun için gönderildi. Oralardaki eşkıyâyı temizleyerek emniyet ve huzûru temin etti. Bu hâdiselerin peşinden Mekke fethine ve Huneyn seferine katıldı.

Ebû Katâde Tebük gazvesinde de bulundu. Bu seferde Resûl-i ekrem efendimizin yanıbaşında yürüyordu. Resûlullah efendimiz binekleri üzerinde idiler. Peygamber efendimiz bir ara Eshâb-ı kirâma:

- Yarın su bulamazsanız, susuzluğa uğrayacaksınız, buyurarak ihtiyâtlı olmalarını hatırlattı.

Bunun üzerine Eshâb-ı kirâm su aramaya çıktılar. Ebû Katâde ise Peygamberimizin yanından ayrılmadı. O susuzluğa tahammül eder, fakat Resûlullaha bir zarar gelmesine tahammül edemezdi.

Allahü teâlâ seni muhâfaza etsin!

Resûlullah efendimiz gece bir ara develerinin üzerinde uyudular. Bu sırada uyku hâliyle biraz eğilmişlerdi. Ebû Katâde gidip, Resûlullahın mübârek vücudunu kaldırıp doğrulttular.

Biraz sonra, mübârek bedenleri tekrar eğilmiş, düşecek bir vaziyet almıştı. Hz. Ebû Katâde tekrar Resûlullahı kaldırdı. Bu defa Resûlullah efendimiz uyandılar. Resûlullah efendimiz Ebû Katâde’ye şöyle duâ buyurmuşlardı:

- Yâ Ebâ Katâde! Sen Allahın Resûlünü muhafaza ile meşgul oldun, Allahü teâlâ da seni muhâfaza etsin!

Bunun gibi Eshâb-ı kirâm, Resûlullahın etrafında pervane olmuşlar, onun her sözünü, her hareketini ve tavrını, kendilerinden sonrakilere titizlikle, emânet eder gibi aktarmışlardır.

Ebû Katâde, İslâm kardeşliğini, yaşayışı ile bilfiil gösteren bir sahâbîdir.

Bir gün bir cenâze getirildi. Peygamber efendimizden namazını kıldırması istendi. Fakat Resûlullah efendimiz, onun borcu olup olmadığını sordu. İki altın borcu olduğu söylenince, Peygamber efendimiz tekrar, borcu için karşılık bırakıp bırakmadığını sordu. Bir şey bırakmadığı bildirildi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz buyurdu ki;

- Götürün, namazını siz kılınız!

Orada bulunanlardan Ebû Katâde dedi ki:

- Yâ Resûlallah! Onun borcunu ödemeyi ben üzerime alıyorum.

- Bu iki altın borç, senin üzerine oldu mu ve meyyit borçtan kurtuldu mu?

Ebû Katâde, “Evet” deyince, Resûlullah efendimiz cenâze namazını kıldırdı. Böylece Ebû Katâde, o zâtın Resûlullah tarafından cenâze namazının kılınmasına ve saâdete kavuşmasına vesîle oldu.

Gözünü güzel eyle!

Uhud gazâsında Ebû Katâde’nin bir gözü çıkıp yanağı üzerine düştü. Resûlullaha getirdiler. Mübârek eli ile gözünü yerine koyup buyurdu ki:

- Yâ Rabbî! Gözünü güzel eyle!

Bunun üzerine gözü, diğerinden güzel oldu. Ondan daha kuvvetli görürdü.

Ebû Katâde’nin torunlarından biri, halîfe Ömer bin Abdülazîz’in yanına gelmişti. Ona, “Sen kimsin” dedi.

Bir beyit okuyarak, Resûlullahın mübârek eli ile gözünü yerine koymuş olduğu zâtın torunu olduğunu bildirdi. Halîfe bu beyitleri işitince, kendisine ziyâdesiyle ikrâmda ve ihsânda bulundu.

Ebû Katâde hazretleri, Vedâ Haccına Resûl-i ekremle birlikte gitti. Medîne’ye dönünce Resûl-i ekrem âhırete teşrif buyurdular. Resûl-i ekremden sonra Hulefâ-i Râşidîn devirlerini de gördü. Hz Ömer zamanında İran seferlerine katılarak, Fars bölgesi hâkimini öldürmüş ve onun üzerindeki zırh kendisine ganîmet olarak verilmiştir.

Hz. Ali’nin devrinde bir ara Mekke vâliliği yapmış, sonra yerine Kusem İbni Abbâs tayin edilmiştir. Bundan sonra Hz. Ali’nin yanında kaldı, 658 senesinde Hâricîlerle yapılan Nehrevan muharebesine katılarak, Hz. Ali’nin piyâde kuvvetleri kumandanlığını yapmıştır.

Resûlullahın duâsını aldı

Hz. Ebû Katâde, iyiliği emredip, kötülükten alıkoymaya çok ehemmiyet verir, Resûl-i ekremin sünnet-i seniyyesine son derece riâyet ederdi. Onun gönlü Resûl-i ekremin sevgisiyle dolup taşardı. Hattâ Resûlullahın yüksek duâlarına da kavuşmuşlardı. Ebû Katâde 170 civârında hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir.

Hadîs rivâyet ederken son derece dikkatli ve titiz hareket eder, ufak bir hatâ olmasından çok sakınırdı. Bu konuda Resûl-i ekremden şu hadîs-i şerîfi bildirmiştir:

(Ey insanlar! Benden çok hadîs rivâyet etmekten sakınınız! Benden bir sözü nakleden, sadece hakkı ve doğruyu söylesin! Bana, söylemediğim bir sözü nisbet eden, söyledi diyen, kendine Cehennemden yer hazırlamış olur.)

Ebû Katâde şöyle anlatır: Resûlullah efendimizin yanından bir cenâze geçirdiler. Resûlullah efendimiz buyurdu ki:

- Rahata ermiş veya kendisinden kurtulunmuş.

Eshâb-ı kirâm sordular:

- Bu rahatlayan ve kendisinden kurtulunan ne demektir, yâ Resûlallah?

- Mü’min bir kul dünyanın yorgunluğundan, meşakkatlerinden rahata erer. Günâhkâr kuldan ise, insanlar, melekler, ağaçlar ve hayvanlar kurtulup rahata erer.

Ebû Katâde’nin bildirdiği bir hadîs-i şerîfte, (Biriniz din kardeşinin cenâze işlerini görürse, kefenini güzel yapsın! Çünkü onlar, kabirleri içinde birbirlerini ziyâret ederler) buyuruldu.

Savaşlara katıldı

İsmi Hâris, künyesi Ebû Katâde, lakabı Fâris-i Resûlullah = Resûlullahın süvârisi’dir. Adının Nu’mân olduğu da rivâyet edilmiştir. Tahminen 602 yıllarında Medîne’de doğup 674 senesinde de Kûfe’de vefât etmiştir. Hazrec kabîlesindendir. Babası Rebi’ bin Beldeme, annesi Kebşe binti Mazhâr’dır.

Ebû Katâde Sülâfe binti Berrâ bin Ma’rur ile evli idi. Sülâfe de kadın Sahâbîlerden idi. Ebû Katâde’nin bu zevcesinden Abdullah, Ma’bed, Abdurrahman ve Sabit adlarında dört oğlu oldu.

Ebû Katâde ikinci Akabe bî’atından sonra Müslüman oldu. Bedir savaşına katıldığı ihtilâflıdır. Bundan sonraki bütün savaşlara katıldı.
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
HZ. EBÛ KATÂDE (r.anh)

HZ. EBÛ KATÂDE (r.anh)

Ebû Katâde radıyallahu anh Fâris-i Resûlullah = Rasûlullah'ın süvârisi lakabıyla meşhur bir yiğit...Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem efendimizin Zû Kared gazvesinde özel iltifatına mazhar bir cengâver...

İsmi Haris, künyesi Ebû Katâde'dir Hazrec kabilesinin Seleme koluna mensuptur. Babası Rebi İbni Beldehe, annesi Kebse binti Mazhar'dır. Ailesi, sahabî olan Sülafe binti Berrâdır. Bu zevcesinden Abdullah, Ma'bed, Abdurrahman ve Sâbit adında dört oğlu dünyaya geldi.

Ebû Katâde ikinci Akabe bey'atinden sonra müslüman oldu. Bedir'den sonraki bütün gazvelere katıldı. Onun cesaret ve kahramanlığı Zû Kared gazvesinde baskıncı müşriklerin başkanı Mes'âde ile karşı karşıya geldiğinde bâriz olarak görüldü. Bu karşılaşmayı kendisi şöyle anlatıyor:

"Medine'de bir at satın almıştım.Mes'ade atı görmüştü de bana: Ey Ebû Katâde! Bu atı niçin aldın diye sormuştu.Ben de:"Rasûlullah (s.a.)'in yanında bir cihad atı bulundurmayı istedim." demiştim. Mes'ade:"Sizi öldürmek, hiç de kolay olmayacak!" diye karşılık verince: "Bu at üzerinde seninle karşılaşmayı Allah'dan dilerim." diye cevap verdim. Zû Kared mevkiinde baskıncı müşriklere saldırdığımız zaman yüzüme bir ok isabet etti. Oku ve demiri yüzümden çekip çıkardım tekrar saldıracağım zaman bana doğru bir atlı geldi. Miğferini kaldırıp yüzünü açtı ve "Ey Ebû Katâde! İşte kavuştuk" dedi. Meğer Mes'adet'ül-Fezâri imiş. Beni önemsemeyerek, çarpışmak mı yoksa güreşmek mi?Hangisini istersin diye sordu. Ben de:Bunu sana bırakıyorum dedim. Öyle ise güreş! dedi. Hemen atından indi kılıcını bir ağaca astı. Ben de atımdan inip kılıcımı başka bir ağaca astım. Sonra karşılıklı sıçraştık. Allah Teâlâ kolaylık verdi de bir hamlede onu yere yıkıp göğsüne oturdum. O sıra başıma bir şey dokundu. Baktım ki Mes'ade'nin ağaca asılı kılıcı. Hemen uzanıp kılıcı aldım ve kınından sıyırdım. Seni sağ bırakmayacağım dedim. Mes'ade: "Ey Ebû Katâde ne olur beni öldürme! Bizim küçükler kime kalacak?" diye yalvarmağa başladı. Fakat canına kastedene acımak olmazdı. Dolayısıyla onu öldürdüm. Kaftanımı da çıkarıp üzerine örttüm. Atına bindim ilerlerken, Mes'ade'nin kardeşi oğlunun üzerime geldiğini gördüm. Onu da mızrakla sırtından vurup yere yıktım.

İslâm süvarileri baskıncı müşrikleri bozguna uğratıp geri dönerken Sevgili Peygamberimiz de Zû Kared mevkiine gelmiş ve oraya karargâh kurmuştu. İki Cihan Güneşi efendimiz Ebû Katâde'yi görünce: "Allah'ım onun saçına, derisine bereket ver. Onu zinde yaşat!" diye dua buyurdu. Ona: "Mes'ade'yi sen mi öldürdün?" diye sordu. O da: "Evet!" dedi Fahr-i Kâinat efendimiz:"Yüzüne ne oldu?" dedi. O da:"Bir ok isabet etti Ya Rasûlallah!" dedi. Şefkat pınarı efendimiz: "Yanıma yaklaş" buyurdu ve Ebû Katade'nin yarası üzerine püskürdü. Hiç bir ağrısı sızısı kalmadı. Ayrıca Mes'ade'nin atını ve kılıcını ona verdi. Resûl-i Ekrem (s.a.) efendimiz bir gün bir gece Zû Kared'de kaldı. Sabaha çıkınca"Bu gün süvarilerimizin hayırlısı Ebû Katade, yayalarımızın hayırlısı da Ebû Seleme oldu." buyurdu.

O, birçok seriyyelere iştirak etti. Hicretin 8. senesinde bir keşif kuvvetinin başında Hadre tarafına gönderildi. Burada Gatafan kabilesi oturuyordu. İkide bir müslümanların arazisine saldırıp yağma ederek rahatsız ediyorlardı. Ebû Katade (r.a.) bu kabileyi muhasara etti. Onları fenâ halde sıkıştırdı ve kaçırdı.Mallarını ganimet olarak aldı ve Medine'ye döndü. O, aynı senenin Ramazan ayında Batni Eham, Zi Hasab, Zi Merve taraflarına da gönderildi. O havalideki eşkiyayı temizleyerek huzur ve sükunû temin etti. Oradan da Mekke Fethine katıldı. Daha sonra Huneyn Gazvesine iştirak etti. Burada bir ara baş gösteren bozgun esnasında çok büyük kahramanlıklar gösterdi. Herkesin takdirini kazandı. Tebük seferinde ve Veda haccında da bulundu.

Ebû Katade (r.a.) Rasûl-i Ekrem (s.a.)'in sohbetlerinden aldığı feyz ile hayatını Allah yoluna adamıştı. Ondan 170 kadar Hadis-i şerif rivayet etmişti. Hadislerin nakil ve rivayeti konusunda çok titiz davranırdı. Bir gün oğlu Ma'bed aralarında Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurdu, böyle buyurdu diye konuşurlarken, babası bunları duydu. Yanlarına gelerek; "Siz ne konuştuğunuzu biliyor musunuz? Ben Rasûlullah (s.a.)'in: "Benim söylemediğimi bana atfedenler Cehennemde kendilerine yer hazırlasınlar." buyurduğunu işittim dedi.

O, islâm kardeşliğini yaşama konusunda da çok titizdi. Kardeşliği bütün canlılığıyla yaşardı. O yüksek bir ahlâkî nezâkete sahipti. Kardeşlerinin yoluna bütün malını sarfedebilirdi. Malının kıymeti yoktu. Birgün bir cenaze getirildi. Rasûl-i Ekrem (s.a.) ölenin borcu olup olmadığını sordu. İki dinar borcu olduğu söylenince karşılığında bir şey bırakıp bırakmadığını sordu. Bırakmadığı bildirilince: O halde götürünüz namazını siz kılınız buyurdu. Bunun üzerine Ebu Katâde (r.a.)derhal öne çıktı ve: "Ya Rasûlallah Onun borcunu ödemeyi ben üzerime alıyorum." dedi. Ancak bundan sonra Rasûl-i Ekrem (s.a.)efendimiz kalkıp namazını kıldırdı.

O, bir muharebede ashab-ı kiram su tedariki ile meşgul iken, kendisi Rasûl-i Ekrem (s.a.) efendimizin yanından hiç ayrılmadı. Efendimiz hayvanların üzerinde bir rahilenin içindeydi. Bir ara oturdukları yerde daldıklarından vücutları öne doğru biraz eğilmişti. Ebu Katâde yanlarına giderek vücutlarını doğrulttu. Biraz sonra mübarek bedenleri tekrar eğilmiş ve düşecek bir vaziyet almışlardı. Ebû Katâde tekrar koşarak Rasûl-i Ekrem (s.a.) efendimizi kaldırdı. "Kimsiniz" diye sordu. Ebû Katâde'yim dedim.Bunun üzerine: "Yâ Ebâ Katâde! Sen Allah'ın Resûlünü muhafaza ile meşgul oldun. Allah Teâlâ da seni muhafaza eylesin." diye duâ buyurdu.

Ebû Katâde (r.a.)bu dualar hürmetine yetmiş yaşlarında iken bile onbeş yaşında imiş gibi zinde ve diri idi. O dört halife devrini de yaşadı. Hz. Ali (r.a.) zamanında Nehrevan seferinde kumandanlık yaptı. 674 m. senesinde Küfe'de vefat etti. Cenâb-ı Hak'dan şefaatlerini niyaz ederiz. Amin.
 
Üst Alt