Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

“Ömrüm yeterse Musul ve Kerkük'ü geri alacağım.” Mustafa Kemal Atatürk

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

tevhideçaðrý

New member
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
177
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
Kerkük bir Türkmen şehri olmasına rağmen hızla kürtleştirilmeye çalışılıyor. Irak’ın zengin petrole sahip ve bir Türkmen şehri olduğunu kimse inkâr bile edemez! Ancak Kerkük Mart 2003 Irak işgalinden beri neredeyse Irak’ın sorunlu ve her an çatışmaya hazır bir bölge haline getirilmiştir.Kerkük Saddam rejiminden beri hep oyunlara sahne olmaya devam etmektedir. Kerkük daha önce Araplaştırma politikası ve şimdi de kürtleştirme politikasıyla karşı karşıya kalmıştır.

Hatta kürtler tarafından K.Irak’tan getirilen kürt nüfusuyla demografisinin her türlü oyunlarla değiştirildiğini bile söyleyebiliriz. Türkmenlerin Kerkük idaresinde hiçbir söze sahip olmadıkları ortadadır.Ayrıca Kerkük idaresinde eşit bir şekilde temsili bulunmayan Türkmenlerin Kerkük’ün İl meclisinde üye bulundurmalarının bir anlamı olmadığını görmek gerekir.

Ancak bugün Türkmen yörelerine baktığımızda farklı bir katliamla karşı karşıyadır.
Yani Türkmenlere yönelik yapılanlar dikkatleri çekmemek için toplu bir katliam değil de; daha farklıdır...
Ama sonuç olarak Türkmenleri korkutmaya ve bölgelerinden sindirilmeye yönelik olduğunu görmek mümkün.
Örnek vermek gerekirse Türkmen şehri Kerkük’teki Türkmen vatandaşlarına yapılan saldırılar ve Kerkük’teki Türkmen semtlerinde neredeyse her gün meydana gelen patlamalar bize Türkmenlere karşı (Türkmenleri yok etme politikası) olduğunu göstermektedir.

Ancak dikkatleri çeken husus Kerkük’te olup bitenlere gerek dünya kamuoyu gerekse Türkiye dışındaki bölge ülkeleri net bir tutum sergilemediklerini (Bekle gör politikasıyla) yetindiklerini görmekteyiz.
Suriye ve İran başta olmak üzere bölge ülkeleri bu tutumlarını ne zaman bozacakları da merak konusudur.
Bilindiği gibi dillerde destan olan Irak anayasasının 140.maddesi Kerkük’ü normalleştirme ve ardından da bir referandumla başka bir bölgeye bağlanması söz konusudur.

Söz konusu maddenin sadece Irak ve Türkmenler için bir tehlike arz etmemekte aynı zamanda bölge ülkelerinin de toprak bütünlüğü konusunda önemli bir tehlike olduğunu görmemiz lazım.
Söz konusu madde Irak halkının kâbusu haline gelmiştir. ABD’nin bugün Irak’ta sadece bir kesime bakarak hareket etmesi Irak’taki kargaşanın temelidir.

Bütün tepkilere rağmen ABD kürtleri dinleyip Kerkük’te referandum yapılırsa ne olacak? Kerkük’te bir iç SAVAŞ çıkacağını herkes tarafından görülüyor. Çünkü Kerkük’ün kürtkük olmasına hiçbir onurlu TÜRK vatandaşının izin vereceğine inanmıyoruz! Kerkük’te referandum yapılırsa ve bir iç savaşla karşı karşıya kalınırsa Türkmenler kendilerini Filistinliler gibi taşla mı savunacaklar; yoksa kendilerini bir an önce her ihtimale karşı silahlandıracaklar mı?

Üç Çıkar yol:
1.Irak anayasasının 140.maddesinin değiştirilmesi veya Kerkük referandumunun ertelenmesi.
2.Kerkük’te referandum yapılırsa referandumun boykot edilmesi. Ancak söz konusu referandumu sadece Türkmenler değil, Arap Sünni ve bazı Şiilerin de söz konusu referandumu boykot etmeli. Aksi takdirde Türkmenlerin boykotu başarılı bir tepki olmayabilir.
3.Kerkük’te her şeye rağmen referandum yapılırsa ve sonucu bir savaş nedeni olursa Türkmenlerin artık silaha sarılma vakti geldiğini görmek gerekir.

Sonuç olarak;
TÜRK halkının daha uyanık ve birlik içinde Kerkük’ün Türkmen şehri olmasına devam etmesi için çaba göstermeleri gerektiğini görmemiz gerekir...
Kerkük’ün bir kürtlük olarak anılmasına hiç bir şerefli Türk’ün izin vereceğine inanmıyorum...
Kerkük Türk’tür, Türk olarak kalacaktır!

“Ömrüm yeterse Musul ve Kerkük'ü geri alacağım.” Mustafa Kemal Atatürk

Türk Evladı Kerkük kan ağlarken oturmak yalan, uyku haram. Artık sende Uyan. Asil ırkının nefes aldığı Kerkük’e sahip çık…!!
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
60
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Kerkük bir Türkmen şehri olmasına rağmen hızla kürtleştirilmeye çalışılıyor. Irak’ın zengin petrole sahip ve bir Türkmen şehri olduğunu kimse inkâr bile edemez! Ancak Kerkük Mart 2003 Irak işgalinden beri neredeyse Irak’ın sorunlu ve her an çatışmaya hazır bir bölge haline getirilmiştir.Kerkük Saddam rejiminden beri hep oyunlara sahne olmaya devam etmektedir. Kerkük daha önce Araplaştırma politikası ve şimdi de kürtleştirme politikasıyla karşı karşıya kalmıştır.


Hatta kürtler tarafından K.Irak’tan getirilen kürt nüfusuyla demografisinin her türlü oyunlarla değiştirildiğini bile söyleyebiliriz. Türkmenlerin Kerkük idaresinde hiçbir söze sahip olmadıkları ortadadır.Ayrıca Kerkük idaresinde eşit bir şekilde temsili bulunmayan Türkmenlerin Kerkük’ün İl meclisinde üye bulundurmalarının bir anlamı olmadığını görmek gerekir.

Ancak bugün Türkmen yörelerine baktığımızda farklı bir katliamla karşı karşıyadır.
Yani Türkmenlere yönelik yapılanlar dikkatleri çekmemek için toplu bir katliam değil de; daha farklıdır...
Ama sonuç olarak Türkmenleri korkutmaya ve bölgelerinden sindirilmeye yönelik olduğunu görmek mümkün.
Örnek vermek gerekirse Türkmen şehri Kerkük’teki Türkmen vatandaşlarına yapılan saldırılar ve Kerkük’teki Türkmen semtlerinde neredeyse her gün meydana gelen patlamalar bize Türkmenlere karşı (Türkmenleri yok etme politikası) olduğunu göstermektedir.

Ancak dikkatleri çeken husus Kerkük’te olup bitenlere gerek dünya kamuoyu gerekse Türkiye dışındaki bölge ülkeleri net bir tutum sergilemediklerini (Bekle gör politikasıyla) yetindiklerini görmekteyiz.
Suriye ve İran başta olmak üzere bölge ülkeleri bu tutumlarını ne zaman bozacakları da merak konusudur.
Bilindiği gibi dillerde destan olan Irak anayasasının 140.maddesi Kerkük’ü normalleştirme ve ardından da bir referandumla başka bir bölgeye bağlanması söz konusudur.

Söz konusu maddenin sadece Irak ve Türkmenler için bir tehlike arz etmemekte aynı zamanda bölge ülkelerinin de toprak bütünlüğü konusunda önemli bir tehlike olduğunu görmemiz lazım.
Söz konusu madde Irak halkının kâbusu haline gelmiştir. ABD’nin bugün Irak’ta sadece bir kesime bakarak hareket etmesi Irak’taki kargaşanın temelidir.

Bütün tepkilere rağmen ABD kürtleri dinleyip Kerkük’te referandum yapılırsa ne olacak? Kerkük’te bir iç SAVAŞ çıkacağını herkes tarafından görülüyor. Çünkü Kerkük’ün kürtkük olmasına hiçbir onurlu TÜRK vatandaşının izin vereceğine inanmıyoruz! Kerkük’te referandum yapılırsa ve bir iç savaşla karşı karşıya kalınırsa Türkmenler kendilerini Filistinliler gibi taşla mı savunacaklar; yoksa kendilerini bir an önce her ihtimale karşı silahlandıracaklar mı?

Üç Çıkar yol:
1.Irak anayasasının 140.maddesinin değiştirilmesi veya Kerkük referandumunun ertelenmesi.
2.Kerkük’te referandum yapılırsa referandumun boykot edilmesi. Ancak söz konusu referandumu sadece Türkmenler değil, Arap Sünni ve bazı Şiilerin de söz konusu referandumu boykot etmeli. Aksi takdirde Türkmenlerin boykotu başarılı bir tepki olmayabilir.
3.Kerkük’te her şeye rağmen referandum yapılırsa ve sonucu bir savaş nedeni olursa Türkmenlerin artık silaha sarılma vakti geldiğini görmek gerekir.

Sonuç olarak;
TÜRK halkının daha uyanık ve birlik içinde Kerkük’ün Türkmen şehri olmasına devam etmesi için çaba göstermeleri gerektiğini görmemiz gerekir...
Kerkük’ün bir kürtlük olarak anılmasına hiç bir şerefli Türk’ün izin vereceğine inanmıyorum...
Kerkük Türk’tür, Türk olarak kalacaktır!

“Ömrüm yeterse Musul ve Kerkük'ü geri alacağım.” Mustafa Kemal Atatürk


Türk Evladı Kerkük kan ağlarken oturmak yalan, uyku haram. Artık sende Uyan. Asil ırkının nefes aldığı Kerkük’e sahip çık…!!



Tebrikler güzel bir yazi adimiz nede olsa Ülkücü biliyorsun hemde gönülden katiliyorum bu yazina..Ellerine saglik...
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
Yurtta sulh, cihanda sulh...
Mustafa Kemal adına uydurulan hikaye çok!!!
Mesela Beni Türk hekimlerine emanet edin, hikayesi gibi...



Ata’ya ‘söz’ uydurmuşlar


Tarih Kurumu’nun Ata’nın mektuplarını tahrif ettiğini söyleyen Dr. Eren Akçiçek, ‘Beni Türk hekimlerine emanet ediniz’ sözünün de rivayet olduğu iddiasında



AYŞEGÜL AYDOĞAN



Atatürk’e ait olduğu iddia edilen veciz sözlerin en bilinenlerinden biri ‘Beni Türk hekimlerine emanet ediniz’dir. Ancak, bir doktor, Eren Akçiçek, “Atatürk’ün sağlığı, hastalıkları ve ölümü" adlı doktora tezinde, işte bu ünlü sözün bir rivayetten ibaret olduğunu iddia ediyor.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı’nda 1.5 yılda hazırladığı tez çalışmasını, 10 Kasım’dan önce kitap olarak bastıracak olan Akçiçek, bu çalışması için bine yakın kaynak incelemiş.

Mektup çarpıtılmış

Tezinde Atatürk’ün karaciğer sirozunun geç teşhis edildiğini savunan Dr. Eren Akçiçek, ayrıca Mustafa Kemal’in mektuplarının da tahrif edildiğini öne sürüyor.
Dr. Akçiçek, Atatürk’ün, 14 Haziran 1938’de Savarona yatından o zaman İsviçre’de tarih eğitimi gören Prof. Afet İnan’a yazdığı mektubun bir fotokopisini İnan’ın kızı Arı İnan’dan Dr. Engin Berber aracılığıyla aldığını belirtiyor.
Akçiçek, bu mektubu Türk Tarih Kurumu’nun kitaplarında yer alanla metinle karşılaştırdığında mektubun ‘tahrif’ edildiğin tespit etmiş.
Atatürk’ün imzasını taşıyan orjinal mektupta aynen şöyle denilmektedir: “Vaziyetim şudur; Bence doktorların yanlış görüş ve hükümleri sebebiyle hastalığım durmamış ilerlemiştir." Ancak bu ifadenin, TTK’nın 1981 ve 1989 yıllarında iki kez bastırdığı “Prof. Dr. Afet İnan’ın Atatürk’ten mektuplar" adlı kitapta eksik verildiğini açıklayan Akçiçek şöyle konuştu:
“Atatürk’ün mektubundaki ‘Bence doktorların yanlış görüş ve hükümleri nedeniyle kısmı’ çıkarılarak sadece, ‘Vaziyetim şudur; hastalık durmamış ilerlemiştir’ ibaresi verilmiştir. ‘Tarih tahrif edilemez’ diyen Atatürk’ün mirasını bıraktığı TTK’nın hangi düşüncelerle bunu yaptığını anlamak mümkün değil."
Akçiçek, ayrıca TTK’nın kitaplarında yer alan mektubun tarihinin de 14 Nisan olarak yanlış yazıldığını kaydetti.

Rivayet iddiası

Atatürk’ün, ‘Beni Türk hekimlerine emanet ediniz’ sözünün de delili olmadığını belirten Dr. Akçiçek, araştırmaları sırasında hiç bir kaynakta bu veciz söze rastlamadığını belirtirken şöyle konuştu:
“Bu sözün söylendiği kesin değildir, söylendiği rivayet edilir. Atatürk’ün söylev ve demeçlerinde böyle bir istek ve direktife rastlanmamıştır."
Atatürk’ün tedavisini Türk doktorların yanı sıra altı yabancı doktorun yürüttüğünü anımsatan Akçiçek, Prof. Cemalettin Öner’in de bu sözün gerçek olmadığını yazdığını söyledi.

‘Raporlar ortada yok’

Halen Ege Üniversitesi’nde Gastroenteroloji uzmanı olarak çalışan Dr. Eren Akçiçek, Atatürk’ün teşhis konulana kadar geçen dört ay boyunca hastalığını bilmeden yaşadığını belirtti. 28 Şubat 1938’de Türk hekimlerinin, 12 Mart 1938 günü Alman Dr. Erich Frank ve 28 Mart 1938’de Prof. Dr. Noel Fiessinger’in yaptığı muayene raporlarını Cumhurbaşkanlığı arşivlerinde bulamadığını söyleyen Akçiçek, Dr. Mehmet Kamil Berk’in tuttuğu günlüğün de “ortada olmadığını" ifade etti.

Geç teşhis

Atatürk’e ilk teşhisin 22 Ocak 1938’de konulduğunu ancak 17 Ekim’e kadar dile getirilmediğini belirten Akçiçek, “O günlerde tıpta modern imkanlar yoktu. Ancak klinik olarak bir karaciğer hastalığının düşünülmesi gerekirdi. Uzun süre alkol kullanan bir kişide halsizlik, güçsüzlük, soğuğa direnç azalması, renginde değişiklik, kaşıntı, burun kanamaları gibi karaciğer yetmezliği belirtilerine niçin dikkat edilmediğini anlamak mümkün değildir" diye konuştu.

Atatürk, ölmeden yaklaşık 7 ay önce yazdığı mektubunda da, sağlığının tüm müdahalelere karşın bozulduğunu, kendi el yazısıyla şöyle anlatıyor:
İstanbul Savarona Yatı, 14.4.1938

H. R. Soyak ile benden mektup beklediğini bildirmiştim. Arzun her gün hatırımdadır. Şifahen Celal’e telefonla bildirmek üzre söylemekteyim. Ancak henüz kendim bir şey tespit edemedim.
Vaziyetim şudur; hastalık durmamış, ilerlemiştir. Vakitsiz ayağa kalkmak, yürümek, hususile burundan yapılan atuşman üzerine gelen kusma neticesi; yapılan istirahatları hiçe indirmiştir. İstanbul’a gelince, hükümet reyimi almağa dahi lüzum görmeksizin, Fissenje’yi getirtti. Yeniden tetkik, muayene yapıldı. Karaciğeri eski halinden farksız ve karnı birkaç kiloluk müterakim su ve gaz dolayısiyle şişkin ve defigüre bir halde buldular. Şimdilik Temmuz on beşe kadar yeni tretman ve yeni rejim tahtında repo apsolüyü zaruri buldular. Bunun esası da yatak ve şezlong istirahitidir. Bu müddet sonunda Fissenje tekrar gelecektir. Ahvali umumiyem eyidir. Tamamen iadeyi afiyet ümit ve vaadi kuvvetlidir. Senin için asla mucibi merak ve endişe olmamalıdır. Serin kanlılıkla imtihanlarını vererek muvaffakiyetle avdetini bekler ve muhabbetle gözlerinden öperim.
İkamet için Savarona’yı tercih ettiler. Yat şimdilik saray karşısında demirlidir.
Malumun olan devlet işleri için Başbakan ve diğer bakanlar sık, sık gelip yatta misafir olmaktadırlar.
Nutkunu Şükrü Kaya Türkçeye çevirmektedir. Matbuata verilecektir.
 

tevhideçaðrý

New member
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
177
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
Rahmetli Özal 1990 1.körfez savaşında baba buşhu ikna etmişti.genelkurmay başkanı necip torumtaya paşam osmanlı musul kerküğe binlerce altın ödemiş orayı almak için ingilizler altınların üstüne yatmışlar vede ıraka vermişler.lozan anlaşmasına göre musul kerküğün petrol gelirlerinin %10 u Türkiyeye verilmesi gerekiyordu.saddam bu zamana kadar 5 kuruş vermedi.30.000 türkmen vatandaşımız zulum altında 3.sınıf insan muamelesi görüyor.genelkuramay başkanı ne yaptı biliyormusunuz? Vay sen savaş istiyorsun diye istifa etti.Demirelde Özalın siyasi yıldızı yükselmesin diye sert muhalefete tutuşdu.Basın falan derken Türkiyeye 100 senede bir gelecek fırsat gitti.Mısır,sudi arabistan gibi bazı devletler abd.yanında yer aldı.mısır sadece 40 ahçı asker gönderdi.7 milyar dış borcunu sildirdi.biz zamanında bomboş olan yerleri a.b.d bize altın tepsiyle sundu almadık çiller zamanında dağlara trilyonlar bomba attık.şimdide 5 dağa trilyonlar yatıracağız.300 milyar dolar para gitti.Binlerce vatan evladı şehid oldu.Ve musul kerkük bizim misaki milli sınırlarımızdı
 

the okuz

New member
Katılım
19 Mar 2006
Mesajlar
254
Tepkime puanı
1
Puanları
0
ya ben bir türlü anlayamıyorum neden hedefimiz sadece Musul ve Kerkük? Tamam onlar Türkmen şehri olabilir ve gerçekten bizim için değerli olabilirler, ama neden hedefimizi bu kadar küçük tutalım ki? Neden Osmanlı'nın sınırlarına ulaşmak, hatta o sınırları geçmek gibi bir hedefimiz olmasın?
Demek istediğim hemen önümüzdeki 100 yıl ve civarında bu toprakları almamız gerektiği değildir, aksine herşey zamanla olur fakat asıl önemli olan biz Müslümanların neyi hedeflediğidir.
 

rusen_alp

New member
Katılım
11 Mar 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
41
Konum
ruhlar aleminden
Allah razı olsun İslamcı kardeşim;

Çok önemli bir hususu arz edeyim.

İslam'da bir ülkeye savaş açmak ancak, o ülkede mevcut olan zulmü ortadan kaldırmak veya bir ülkenin o ülkeye muhtelif tarzlarda savaş açması ile mümkünüdür.

İslam asla tecavüz ve işgale taraftar olmamaz. Saltanat için veya zenginlik için savaşı asla caiz görmez.

Bir ülkenin her etnik ve-veya din milleti yaşadığı ülkenin anayasasını kabul eder. Şayet anayasa adil değilse ve zalimse kabul etmez. Etmediği takdirde zulme uğrarsa ve mukabele edecek gücü yoksa başka bir ülkeden yardım isteyebilir. Endonezyanın Osmanlıdan yardım istemesi gibi. Yada Kürtlerin Saddama karşı Amerikalılardan yardım istemesi gibi.

Her ikisi arasındaki fark şudur. ABD Saddama Kürtler zulm yapması için teşvik etmiş ve hatta Irak'ın başına Saddam'ı kendi getirmiş. Nitekim sonra Sadamın zülmünü bahane ederek Irak'ı iltihak değil ilhak etmiştir; İşgal etmiştir.

Oysa Osmanlı gerçek ve sorumlu olmadığı bir zulmu ortadan kaldırmak için sefer yapmış. Zalimeri mağlup etmiş ve değil ilhak Endonezya halkının iltihak teklifini red ederek Endonezyayı Endonezyalılara bırakmıştır.

İşte Osmanlı hiç bir zaman keyfi ve saltanatın bekası için lazım olan servetine servet katmak için ilhak, yani, işgal yapmamış, bilakis o zamanın siyasi ve içtimai yapısı incelendiğinde hak verilecek iltihaklarda bulunmuştur. Her iltihak ettiği ülke vatandaşları Osmanlının adil anaysasını kabul ederek meşru dairede bir iltihak gerçekleştirmiştir.

Bir ülkenin dinin değiştirmek ve oradaki zulm yapmayan kafirleri ortadan kaldırmak için savaş açması mümkün değilken, nasıl olurda saltanat, zenginlik için savaş açmayı caiz görsün. Bu arzu nasıl Kur'ani olabilir? Nasıl insani olabilir? Hem de "benim hakkım" demek sureti ile kendini haksız sahip ilan edercesine. Gerçi Musul- Kerkük önceden Osmanlı toprakları idi. Sonra Irak'a terk edildi. Zahirde bir hak söz konusu olabilir. Ancak, İslam'da esas olan Musul ve Kerkük halkının arzusudur. O halk Irak zulmünden bıkıp Türkiyeye müracat etse hakılıdır. Ancak ozaman dahi işgal edemez. Ancak zülmü ortadan kaldırı. Eğer Musul- Kerkük halkı hür iradesi ile Türkiye topraklarına iltihak etmek isterse o başka.

İşte Musul ve Kerkük orda yaşayan halklarındır. Ancak, orda bazı siyasi olaylar ile Musul ve Kerkük halkı asıl sahiplerinden alınıp başkalaştırılmakta, yani; Kürtleştirilmektedir. Bu amaçla Musul ve Kerkükün gerçek sahiplerine zulüm yapılmakta ve topraklarını zorla terk etmek zorunda bırakılmaktadır. Bu noktada Türkiye'nin müdahale etmesi aslında dini bir zorunluluktur. Ancak, işgal amacı ile değil zulmü ortadan kaldırmak amacı ile.

Oysa Musul ve Kerkükü istiyenler oradaki zulme karşı tepkisiz kalıp amaçları doğrultusunda kullanıyorlar. Niyet zulum değil, Türkiyenin orayı işgal etmesi murad ediliyor. Bu ise zulümdür. Musul ve Kerkükü asıl sahiplerinden çalma arzusudur. Asıl sahipleri hangi topraklarda yaşamak istiyorsa orda yaşarlar. Kimse bu topraklar önceden benim topraklarıma aitti diyemez. Her ülkenin toprakları o yerde yaşayan halka aittir. Halk ise o ülkenin anayasasına uyar. Anayasa zalim değilse isyan edemez. Etse dayağa müstehak olur. Şu an Musul ve Kerkük halkı Irak anayasasının ümmetidirler. Irak anaysası zalimse Musul Kerkük halkına topraklarına rahat yaşamasına olanak vermiyorsa ve eğer başka bir üllkeden yardım istemişse, o yardım istenen ülke gider önce o zülmü ortadan kaldırır. İşgal etmez. Sonra o halka sorar "Irak'ta mı kalmak istersin bizimle mi? Halkın hür tercihine karışılmaz. Tercihinden dolayı zulm edilmez.

İşte adil olan, hak ve hakikat olan budur.

Yoksa Musul- Kerkük bizmidir. Osmanlıyı yine ihya edelim gibi sözler emperyalist sözlerdir ki, ABD'nin yaptığı ile aynıdır.

Selametle


Kimin malını kime veriyorsunuz sorusuna cevap bulmak gerekiyor, o toprakların asıl sahibi biziz yani oraların Tapusu Türk Milletinedir, 1920 li yıllara kadar bizde olmuş, 1000 yıldan daha uzun bir süre Türk Toprakları içinde kalan bir yerde elbette hak iddia edebiliriz, şu an bu yerler Kuzey Irak sınırları içinde , bir kısmı da refarandum sonucunu bekliyor, biz onlardan çok daha fazla hak sahibiyiz.
 

rusen_alp

New member
Katılım
11 Mar 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
41
Konum
ruhlar aleminden
o dünya hayatı sizin için bayağı değer kazanmış. gözü aç ve savaş isteyenler senin gibi söz sarfedebilir. aynı amerikanın yaptığı gibi. onların dediği şu 'neden diğer topraklar bizim mandamız olmasın.neden bize muhtaç olmasınlarki' demesi gibi.
evet dünya hayatının da hayatımızda önemli bir yeri var, onun için dünyaya da mesai harcamak gerekiyor,bu zaten olağan bir şey , gözüm aç da değil , savaş da istemiyorum, sadece misak-ı milli sınırları içinde kalmış olan her toprak namus borcudur, bu topraklar için geekirse her şey yapılabilir , fakat her şeyin bir zamanı olduğunu düşünüyorum.
 

the okuz

New member
Katılım
19 Mar 2006
Mesajlar
254
Tepkime puanı
1
Puanları
0
ya beyler yanlış anlaşıldım ve bundan da çok rahatsız oldum.
ben vuralım kıralım ezelim parçalayalım da o toprakları alalım demedim. sonuçta ortadoğu halkı yıllardır zulüm altında yaşıyor ve oranın asıl hakiminin de kim olduğunu herkes biliyor. eğer savaşırsak zaten israil-abd-avrupa ortaklığıyla savaşırız, tutup Müslüman ülkelerle savaşmayız ki ben bunu da kastetmedim. kastettiğim tek şey gelecekte İslam devletinin sınırlarıydı, bu sınırların nasıl elde edileceği değil. elbette ki bu sınırları Allah'ın yasak kıldığı yollarla elde etsek zaten bir anlamı kalmaz, günah işleyerek İslam devletini kuramayız.
umarım derdimi anlatabilmişimdir.
 

rusen_alp

New member
Katılım
11 Mar 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
41
Konum
ruhlar aleminden
Sen siyasi ben İslami yazıyorum.

Elbete Misak-ı Milli vardı. O zamanın könjekteründe hak olan oydu ve belki Musul ve Kerkük halkı Türkiye topraklarında yaşamak istiyordu. Ama bir takım oyunlar ve bazı Türk devlet adamlarının kabiliyetsiziliği ile Irak'a terk edildi. Hem Misak-ı Milli vahiy değildir. İslam kaidelerinin önüne konulamaz.

Şimdi mesele şudur; Musul ve Kerkük halkı Irak anayasaında yaşamak istiyor mu istemiyor mu? İstemiyor ve istememe sebebi ordaki zulüm ise elbette Türkiye zulmü ortadan kaldırmak için müdahale etmesi hem insanen hem dinen mecburdur.

Ama ortada hiç bir sebep yoksa , Misak-ı Milli bahanesi ile Musul ve Kerkükü istemek ve bunu için savaş açmak, işgaldir ki, ne insani ne de Kur'ani bir metodtur. Zira, böyle bir fiilin tek amacı oradaki zenginliklerdir. Yani, dünya malıdır. Dünya malı için savaş caiz midir? Yada Musul ve Kerkük halkının zulüm görmesine şimdiye kadar seyirci kalınıp oradaki otorite boşluğundan faydalanmayı niyet ederek Türkiyenin Musul ve Kerkükü almasını istiyenlerin hak ve insanlık namına konuşmaya hakkı yoktur. Eğer Musul ve Kerkükte olan zulum için oraya girilecek olsa Filistine girmek dah öncedir. Zira, orda tam bir insanlık dramı yaşanıyor.

Düşünü Musul ve Kerkük Türkiyeye gelir getirecek bir konumda olmasa "Bizim topraklarımız diyerek sahiplenilecek mi? Musul ve Kerkükün işgalini isteyenler "evet tabiki isterdik" diyeceklerdir. Hatta derler "Oradaki halka zulm ediyorlar."Ama yalan olacaktır. Zira, aynı kişiler dünyanın muhtelif yerlerinde zulumlere kulak kapıyorlar. Eğer dense "Ama oradaki Türk soydaşlarımız zulm görüyor" Şöyle demem icab eder. "Türklerin zulm çekmesi reva değilde başka bir milletin zulm çekmesi reva mıdır?"

Bırakalım dünya gerçeklerini. Biz İslami gerçeklerden bahsediyoruz.

Selametle

Kuzey ırak'ta bulunan fiili güç otoriteleri , PKK terör örgütünün arkasında bulunan ve açıkça destekleyen bir şer odağıdır.Hatta son yıllarda ABD ve İsrail'le güç birliği yapmış, Ortadoğu'da bulunan tüm islam ülkelerini tehdit eder posisyondadır, Durum buyken, gerçekler de ortadayken mağdur rolünü sergilemek hiç hoş değil. Herkes biliyor ki , Bu Kuzey ırak bölgesel hükümeti olduğu sürece , PKK da bitmeyecektir. O halde bizim bizim vatan topraklarını savunmak en tabii hakkımızdır. Dolayısıyla eğer bir mağdurdan bahsetmek gerekirse , öyle çok uzak yerlere gitmeye gerek yok, kendimize bakmamız yeterli olacaktır vesselam.
 

rusen_alp

New member
Katılım
11 Mar 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
41
Konum
ruhlar aleminden
hey ruşen alp o mal osmanlının mı zannediyorsun? biliyorsun ki osmanlıdan önce o topraklar başkasınındı. onlar gitti diye mi sahip çıkıyorsun. bilki bu dünya fani ve bu topraklar sürekli el değiştirecek.önemli olan üstünde bulunduğun topraklarda bozgunculuk yapmaman ve herkese eşit ve adaletli davranman olacaktır. mühim olan insanlıktır ,çıkar uğruna insanları katletmek değil. eğer eşit davranmak istiyorsan olaya yanlı bakma her topluma göre konuş.


Bu kadar Türk düşmanlığı da fazla oluyor, tamam anladık, Türkiye'nin o topraklara girmesinden rahatsızsınız, fakat biraz insaflı olun, ne olmuş yani , oralar zaten PKK nin yuvası, peşmergelerin kaynak yerleri, PKK oradan güç alıyor, orada güçlü bir kuvvet olmadan terörün dinmesi olanaksız, hem usulsüz bir şekilde vermişiz bu toprakları, daha hesap kitap dahi görmemişiz, durum buyken hangi candan bahsediyoruz, hem şu an ırak'ta huzur mu var, herkes kendi topunun peşinde kaleye doğru akın akın gidiyor, katliamda neymiş, katliam geçen aylarda Türk askerlerinin şehit edilmesiyle yeterince yapıldı , artık yeni katliamlar mı göreceğiz, elbette nizam-ı alem için meşru daireler içinde her şeyi yapacağız.
 

tevhideçaðrý

New member
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
177
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
elin amerikası ile müslüman kardeşimizin toprağınamı göz mü dikelim ? yorumlarında bulunuyorlar.Duygu sömürüsünden başka birşey değil.Bizim derdimiz pkk ne ırakla nede halkıyla işimiz yok.Oraları pkk yuvalanmasını ırak engelleyemiyor. tek çare var orayı zaptedip teröre geçit vermemek Allah bu fırsatı 1990 da verdi değerlendiremedik.Ne zaman? aklımızı başımıza toplayıp bazı şeyleri idrak edeceğiz? Allahım başımıza basiret sahibi yöneticiler nasip et YA RABBİ
 

yelken06500

New member
Katılım
12 Eyl 2007
Mesajlar
772
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Konum
istanbul
Kimin malını kime veriyorsunuz sorusuna cevap bulmak gerekiyor, o toprakların asıl sahibi biziz yani oraların Tapusu Türk Milletinedir, 1920 li yıllara kadar bizde olmuş, 1000 yıldan daha uzun bir süre Türk Toprakları içinde kalan bir yerde elbette hak iddia edebiliriz, şu an bu yerler Kuzey Irak sınırları içinde , bir kısmı da refarandum sonucunu bekliyor, biz onlardan çok daha fazla hak sahibiyiz.

bir yanlışı düzeltelim orası türklerin değil osmanlının topraklarıydı.diğer bir düzeltmede kürtlerin kerkükten mahrumiyeti saddamın onları oradan çıkarması yani sürmesi sebebiyledir bunları orada yaşayan türkmen kardeşlerimiz de çok iyi biliyor ama son zamanlardaki söylemlerine baktığımız da onlarında işe pragmatist yaklaştığını düşünmek yanlış olamsa gerek...

ayrıca duha kardeşimizde bir yere girmek için oranın zulüm altında olması gerektiğini yazmış acaba ortadoğuda olupta zulüm altında olmayan ülke var mı? düşündüm de bulamadım kimi fiili işgal ,kimi de azgın bir diktatör elinde iyi düşünmek gerekir.

slm ve dua
 

rusen_alp

New member
Katılım
11 Mar 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
41
Konum
ruhlar aleminden
bir yanlışı düzeltelim orası türklerin değil osmanlının topraklarıydı.

Ya bu şekilde komik yazıları okumadan önce gidin biraz tarih kitaplarını karıştırın, hadi onu da yapamıyorsanız bari google bir şeyler yazın , okuyun ondan sonra konuyla ilgili bir kaç kelam edin, şimdi kardeşim , oralar elbette Türk toprağı, hatta çok açık söylemek gerekirse, orası Osmanlı'dan önce de Türk toprağıydı, zaten başka bir egemenlik altında yaşaması da düşünülemez, Büyük Selçuklu Hükümdarı Alpaslan 1071 de Malazgirt 'te bizansı yenince Anadolu Türk toprakları haline dönüşmüş oldu, fakat ondan önce Musul'da Kerkük'de Türk hakimiyeti vardı ,ayrıca Osmanlı demek Türk demek, Türk demek Osmanlı demek, bunu kafanıza iyice yerleştirin, Osmanlı Bir Türk boyuydu, ve her zaman savaşlarda ön saflarda savaşılmıştır.Şunu da eklemem gerekirse aziz Türk Milleti yüzlerce devlet kurmuş, bu devletlerden sadece bir tanesi Osmanlıdır, Osmanlı'nın yeri neyse , Timurun da, Altınordunun da, Selçukluların da, Harzemşahların da, Karahanlıların da, Gaznelilerin de ve şu an sayamadığım nice devletlerin de önemi bana göre aynıdır.

diğer bir düzeltmede kürtlerin kerkükten mahrumiyeti saddamın onları oradan çıkarması yani sürmesi sebebiyledir bunları orada yaşayan türkmen kardeşlerimiz de çok iyi biliyor ama son zamanlardaki söylemlerine baktığımız da onlarında işe pragmatist yaklaştığını düşünmek yanlış olamsa gerek...

Asıl Kerkükten mahrumiyet Türkmenlere karşı yapılmıştır, 1974 de Türkiye , Kıbrıs Barış Harekatını düzenleyince , ıraklı devlet adamları şu şekilde düşünmüşlerdir," Türkiye Kıbrıs gibi hiç bir tabi ve doğal zenginliği olmayan, bakımsız , fakir bir yere harekat düzenleyebiliyorsa, ileride Kerkük'de kendi Türkmenlerini korumak için Kerkük gibi çok zengin bir yere mutlaka hak iddia edecektir, işte bu düşünce nedeniyle Kerkük'te Türkmen varlığı bilinçli bir şekilde yok edilmeye çalışılmıştır.

ayrıca duha kardeşimizde bir yere girmek için oranın zulüm altında olması gerektiğini yazmış acaba ortadoğuda olupta zulüm altında olmayan ülke var mı? düşündüm de bulamadım kimi fiili işgal ,kimi de azgın bir diktatör elinde iyi düşünmek gerekir.

slm ve dua

Sanırım sizi bu şehit feryatları hiç etkilemiyor, onca hain saldırıdan sonra , hani zülum mü var, katliam mı var, nerede bunlar gibi saçma sapan cümleler kuracağınıza açın tv haberlerini bir bakın bakalım, her gün bir kaç şehit vermekten artık bıktık usandık, hem de haincesine olanından hiç hazzetmiyorum....Zulüm burada başka bir yerde aramaya gerek yok...
 

rusen_alp

New member
Katılım
11 Mar 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
41
Konum
ruhlar aleminden
oralar elbette Türk toprağı, hatta çok açık söylemek gerekirse, orası Osmanlı'dan önce de Türk toprağıydı, zaten başka bir egemenlik altında yaşaması da düşünülemez, Büyük Selçuklu Hükümdarı Alpaslan 1071 de Malazgirt 'te bizansı yenince Anadolu Türk toprakları haline dönüşmüş oldu, fakat ondan önce Musul'da Kerkük'de Türk hakimiyeti vardı ,ayrıca Osmanlı demek Türk demek, Türk demek Osmanlı demek, bunu kafanıza iyice yerleştirin, Osmanlı Bir Türk boyuydu, ve her zaman savaşlarda ön saflarda savaşılmıştır.Şunu da eklemem gerekirse aziz Türk Milleti yüzlerce devlet kurmuş, bu devletlerden sadece bir tanesi Osmanlıdır, Osmanlı'nın yeri neyse , Timurun da, Altınordunun da, Selçukluların da, Harzemşahların da, Karahanlıların da, Gaznelilerin de ve şu an sayamadığım nice devletlerin de önemi bana göre aynıdır.

/QUOTE]

oralar hz.ademden bu yana sadece türklerin miydi? başka hiç kimse gelip yerleşmedi yani. türkler dünyada olmadan önce kimlerindi? biraz geniş düşün ruşen kardeş.tüm devletleri türk kabul ediyorsunuzda neden doğuyu hakir görüyorsunuz, kabullenmiyorsunuz.

Doğuyu niye hakir görelim, batı ve doğu diye bir ayrım yoktur, zaten doğudakiler batıda, batıdakiler doğuda, bu şekilde bir göç sirkülasyonu var, durum buyken insanlarımızı niye doğulu ve batılı diye ayıralım, böyle bir şey olamaz, bunu yapanlar yanlış yapıyor...
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
Musul’dan Kıbrıs’a…

Lozan Antlaşması 'nda Kıbrıs gibi, Musul 'un da Misak-ı Milli sınırları dışında bırakıldığı bilinmektedir. Ancak, Musul meselesi, Kıbrıs'tan farklı olarak, kesin bir karara bağlanmadan, Cemiyet-i Akvam' da (Milletler Cemiyeti 'nde) görüşülmek üzere sonraya bırakılmıştı. İngilizler Bağdat'a İngiliz bayrağı çekerken Musul 'un durumu hala belirlenmemiş, kime kalacağı karara bağlanmamıştı. M. Kemal Paşa ve İnönü Paşa, Musul'u Misak-ı Milli sınırlarına dahil etmekte pek istekli değillerdi.

Mecliste, zamanın Kürt kökenli milletvekillerinin şiddetli eleştirilerine maruz kalan M. Kemal Paşa, eleştirilere -bilinen üslubunun tersine- yumuşak yanıtlar veriyordu. Erzurum Mebusu Mustafa Durak, hiddetle: "Sona kalan dona kalır" dedikten sonra, "Musul’u kaybettikten sonra senin Şarkta bir yerin kalmamıştır." diyordu. Siirt Mebusu Necmettin ise, "Musul sorununu Cemiyet-i Akvam'a vermek İngilizlere vermek demektir" görüşünü savunuyordu. Erzurum Mebusu Hüseyin Avni, oturumu yöneten Kemal Paşa'ya: "Paşa!.. Ordunun başına geç, başka işin yoktur" diye haykırıyor ve Meclis Kemal Paşa'ya karşı Hüseyin Avni'yi alkışlıyordu.
Mustafa Kemal Paşa ise, "Musul'u vermemekte ısrar edersek muharebeye dahil oluruz" uyarısında bulunuyor ve "Misak-ı Milli şu hat, bu hat diye hiçbir vakitte hudut çizmemiştir." savunması yapıyordu.(Prof. Mim Kemal Öke, Belgelerle Türk-İngiliz ilişkilerinde Musul ve Kürdistan sorunu’ndan akt. Prof Yalçın Küçük, Sırlar, Sh.153))

Şimdi sorulması gereken soru şudur: Ne oldu da Türkiye'de: "Ordu-Millet el ele, haydin sefere!.." cihat çağrıları yeri göğü sardı?.. PKK' nin son saldırıları ve dağdan gelen asker cesetleri mi?.. Bu yüzeyde görünen nedendir. Asıl neden daha derinlerdedir. Başlıca iki neden sayabiliriz.
1- Türk finans-kapitali bir hayli semirdi; dış Pazarlardan ve enerji kaynaklarından pay İstiyor...
2- Sevr sendromundan kurtulamıyor. . .

KERKÜKKAVGASI

Holding basının kulağı delik ve devlete yakın ünlü isimlerinden Mehmet Ali Birand baklayı ağzından çıkardı: "Kuzey Irak ile Kerkük kavgası yapıyoruz başlıklı yazısında "Ankara için, Kuzey Irak'ın bağımsızlık kazanması ve Kerkük petrollerine sahip olması kabul edilemeyecek bir olasılık. Kuzey Irak'ta kurulacak bir cazibe merkezinin uzun vadede Türkiye'nin bölünmesine neden olacağına inanılıyor" diyor (30/10 Posta). [Kürtlerin] "Kerkük petrollerine sahip, olması kabul edilemeyecek bir olasılık' diyor. .

Bunun Türkçesi: 'O petrolleri ben istiyorum' ya da 'benim de payım olsun' demektir. Ne var ki, ABD oradaki petrolü ne Türklere bırakır ne de Türklere... Kürtler orada bulundukları ve devletleşme aşamasında oldukları için ve bu devletleşme süreci mevcut konjonktürde ABD çıkarlarıyla örtüştüğü için; bir paycık, komisyoncuk alabilirler. M. Kemal'in, vaktiyle, yukarıdaki alıntılarda görüldüğü gibi, bütün ısrarlarına rağmen, "muharebeye dahil oluruz" diyerek bulaşmak istemediği Musul-Kerkük "belası"na boylu boyunca dalmak rasyonel mi?...

O zaman, dönemin en büyük gücü İngiltere idi ve İngilizler Türklere karşı Arapları ve Kürtleri tutuyordular. Şimdi dünyanın en büyük gücü ABD' dir ve o da Kürtleri ve Arapları tutmaktadır.* Kaldı ki, o zaman hiçbir karşılık beklemeden Türkiye'yi destekleyen ve İngilizlerle bir savaş halinde desteğini sürdüreceği kesin olan sosyalist Bolşevik rejimi vardı. Şimdi o da yok ve Rusya Federasyonu'nun Türkiye'ye karşı Kürtleri, ABD' ye karşı da Arapları tuttuğu açık.

Siyasi hırs çoğu zaman rasyonel düşüncenin önüne geçebiliyor. Çiller döneminde, hiçbir ekonomik değeri olmadığı halde Türkiye ile Yunanistan'ı savaşın eşiğine getiren Kardak kayalıkları krizinde olduğu gibi. Ya da İngiltere'yi binlerce mil uzaktaki -yine, hiçbir ekonomik değeri olmayan- Falkland kayalıklarında Arjantin 'le savaşa sürüklediği gibi...

Kardak ve Falkland kayalıklarının tersine, Kerkük'te ekonomik değeri çok büyük bir değer yatıyor. Türk finans-kapitalinin ağzının suyunu akıtan bu büyük değer ve savaşta yıkılacak olan Musul-Kerkük'ün yeniden imarında alacağı devasa paydır. Askerlerin gözünü bağlayan ise, milliyetçilik ve Sevr korkusudur. TC'nin Sevr Antlaşması ile dilim dilim parçalanıp işgal edilen Osmanlı yıkıntıları arasında kurulduğu askerlerin belleğine kazınmıştır. Türk-İslam sentezi temeli üzerinde yükselen Türkiye Cumhuriyeti, şimdi o sentezi bozmayı göze alabilir mi?..

Kıbrıs'ta yaptığı hesapsız hataları Kerkük'te de yaparsa o sentez bozulacak gibi görünüyor. Bozulsun!.. Ama savaş olmadan… Savaş sadece Savaş Baronları'nın işine gelir. Yoksullara kan ve gözyaşı ve ölüm ve acı ve daha çok yoksulluk düşer. Birlik için Dirlik gerekir. Dirlik, yurttaşını düşman görmemekten ve emekçileri cehennemi sömürü çarklarına atmamaktan geçer. Tek akılcıl çözüm: Demokrasi, ekmek ve özgürlüktür. Sevr tehlikesi, asıl, demokrasiyi diktatörce yöntemlerle gemleme, emekçileri açlık sınırında yaşatma, kendi ülkesini bombalama ikliminde yeşerir... Ve: "Kurşun adres tanımaz..."

Yalçın Okut / Afrika gazetesi 3 Kasım…

* Aslında burada sorulması gereken bir soru daha var. İngilizler kimi tutmakta? İngilizler kolay kolay Ortadoğu’da ABD’ye rahat vermeyecekler, ve muhakkak tuttukları birileri vardır…
 

tevhideçaðrý

New member
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
177
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
Kuran gözlüğü ile bakarsak fitneye geçit yoktur. osmanlı fitneye asla müsade etmemiştir.çerkez ethem düzcedeki çerkez beylerinin kafasını kesmiştir sebebi:milli mücadeleye muhalefet etmelerinden dolayı.kuzey ırakta bir pkk fitnesi vardır. yok edilmezse kurana göre vebali vardır.Kurana göre fitne adam öldürmekten daha beterdir

FİTNE, FESAD
İnsanların tevhid akidesinin gereği olarak Sırât-ı Müstakîm üzerinde bulunmaları ve tek bir fırka oluşturmaları Allah'ın emridir. İnsanların arasına fit sokarak onları birbirine düşmân yapmak veya bu istikamette çalışmak fitne çıkarmaktır. Fesad da benzer anlamdadır.
5/Maide-64- - Onlar her ne zaman harp için ateş yaksalar, Allah onu söndürür. Onlar yeryüzünde fesat için çabalarlar. Allah fesat çıkaranları sevmez.
2/Bakara-60- - Yer yüzünde fesad çıkararak haddi aşmayınız.
2/Bakara-191- - Fitne katilden şiddetlidir.
2/Bakara-217- - İnsanları Allah yolundan alıkoymak Allah'ı tanımamak, insanları Mescid-i Haram'dan alıkoymak, ahalisini ondan çıkarmak ise, İnd-i İlâhi'de şer bakımından daha büyüktür. FİTNE KATİLDEN DAHA BÜYÜKTÜR.
2/Bakara-193- - Fitneden eser kalmayıp din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla kıtal edin (savaşın). Onlar vazgeçerlerse onlara el uzatmak yoktur. El uzatmak yalnız zalimleredir.
8/Enfal-39-- Hiçbir fitne kalmayınca bütün din Allah için oluncaya kadar onlarla kıtalde bulunun. Onlar küfürden vazgeçerlerse, onları salıverin. Çünkü Allah, işlediklerini görür.
8/Enfal-73- - Kâfîr olanlar birbirlerinin velileridir. Siz de bunu yapmazsanız yeryüzünde bir fitne ve musibet, büyük bir fesat hasıl olur.
 

tevhideçaðrý

New member
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
177
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
cevap yazdım okumadın galiba tekrar kopyalamak zorunda kaldım

Kuran gözlüğü ile bakarsak fitneye geçit yoktur. osmanlı fitneye asla müsade etmemiştir.çerkez ethem düzcedeki çerkez beylerinin kafasını kesmiştir sebebi:milli mücadeleye muhalefet etmelerinden dolayı.kuzey ırakta bir pkk fitnesi vardır. yok edilmezse kurana göre vebali vardır.Kurana göre fitne adam öldürmekten daha beterdir

FİTNE, FESAD
İnsanların tevhid akidesinin gereği olarak Sırât-ı Müstakîm üzerinde bulunmaları ve tek bir fırka oluşturmaları Allah'ın emridir. İnsanların arasına fit sokarak onları birbirine düşmân yapmak veya bu istikamette çalışmak fitne çıkarmaktır. Fesad da benzer anlamdadır.
5/Maide-64- - Onlar her ne zaman harp için ateş yaksalar, Allah onu söndürür. Onlar yeryüzünde fesat için çabalarlar. Allah fesat çıkaranları sevmez.
2/Bakara-60- - Yer yüzünde fesad çıkararak haddi aşmayınız.
2/Bakara-191- - Fitne katilden şiddetlidir.
2/Bakara-217- - İnsanları Allah yolundan alıkoymak Allah'ı tanımamak, insanları Mescid-i Haram'dan alıkoymak, ahalisini ondan çıkarmak ise, İnd-i İlâhi'de şer bakımından daha büyüktür. FİTNE KATİLDEN DAHA BÜYÜKTÜR.
2/Bakara-193- - Fitneden eser kalmayıp din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla kıtal edin (savaşın). Onlar vazgeçerlerse onlara el uzatmak yoktur. El uzatmak yalnız zalimleredir.
8/Enfal-39-- Hiçbir fitne kalmayınca bütün din Allah için oluncaya kadar onlarla kıtalde bulunun. Onlar küfürden vazgeçerlerse, onları salıverin. Çünkü Allah, işlediklerini görür.
8/Enfal-73- - Kâfîr olanlar birbirlerinin velileridir. Siz de bunu yapmazsanız yeryüzünde bir fitne ve musibet, büyük bir fesat hasıl olur.
 

tevhideçaðrý

New member
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
177
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
metindeki işine gelen kelimeleri cımbızlayıp kendi doğrularına göre yorumluyorsun aşağıdaki paragraftaki ana fikir şudur pkk nın inlerini 17 sene önce yok edip bataklığı kurutabilir. teröre harcanan 300 milyar$ ı insanlarımızın refahına kullanabilir. binlerce gencimizi ölümden koruyabilirdik.Demirel ve necip torumtay bunu engellediler

Rahmetli Özal 1990 1.körfez savaşında baba buşhu ikna etmişti.genelkurmay başkanı necip torumtaya paşam Osmanlı musul kerküğe binlerce altın ödemiş ,orayı almak için ,ingilizler altınların üstüne yatmışlar ,vede ıraka vermişler.Lozan anlaşmasına göre musul kerküğün petrol gelirlerinin %10 u Türkiyeye verilmesi gerekiyordu.saddam bu zamana kadar 5 kuruş vermedi. 30.000 Türkmen vatandaşımız zulum altında 3.sınıf insan muamelesi görüyor.genelkuramay başkanı ne yaptı biliyormusunuz? Vay sen savaş istiyorsun diye istifa etti.Demirelde Özalın siyasi yıldızı yükselmesin diye sert muhalefete tutuşdu.Basın falan derken Türkiyeye 100 senede bir gelecek fırsat gitti.Mısır,Sudi arabistan gibi bazı devletler abd.yanında yer aldı.Mısır sadece 40 ahçı asker gönderdi.7 milyar $ dış borcunu sildirdi.Biz zamanında bomboş olan yerleri a.b.d bize altın tepsiyle sundu almadık. Tansu Çiller zamanında dağlara trilyonlar bomba attık.Şimdide 5 dağa trilyonlar yatıracağız.300 milyar dolar para gitti.Binlerce vatan evladı şehid oldu.Ve musul kerkük bizim misaki milli sınırlarımızdı.Atatürk ömrüm yeterse musulu kerküğü geri alacağım demişti
 

rusen_alp

New member
Katılım
11 Mar 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
41
Konum
ruhlar aleminden
Ben anlamıyorum kardeşlerimi!

Sokakta ki adamla konuşuyorum. Ekseri hiç bir meselede İslam'ı referans almıyor, her meseleyi dünyevi dürbün ile değerlendiriyorlar.

Hatta biri bana bir karikatür gösterdi. Karikatürde bir fenerli beşiktaş bayrağına secde vaziyetinde idi. Dehşete kapıldım. Böyle bir şeyin asla kabul edilmemesi ve değil hoş görmek gülünmemesi gerektiğini söylediğim vakit bana dedi, "Ya bırak şimdi buları. bu futbol,dinle ne alakası var"

İşte bunu söyleyen dindar biri değil. Hatta içki içen ve aklında fikrinde futbol olan biri. Bir açıdan böyle hatalı düşünmesine anlam verbiliyorum.

Ancak, Burası İslam forum ve ben burada ki kardeşlerimin her işinde İslam'ı referans aldığına hüsn ü zan etmişim. Zira, adı üstünde İslamforum'dalar, demek İslamlar. Demek REferansaları İslam.

Oysa bakıyorum şu yazılanlara. Kaç kişi İslam'ı- Kur'an'ı referans alıyor. Şunu itiraf edeyim hiç beklemediğim Ruşenalp kardeş dahi almıyor.

Kızacak belki. Geçmişteki sürtüşmeden tarafgir olduğumu için böyle düşündüğümü sanacak. Hayır asla. Ben onunla kavga ettiğim vakit dahi onun İman'ına şehadet ederdim. Şimdi de ederim.

Ancak, görüyorum ki, bize her şeyde Kur'an'ı referans almayı öğreten Risale-i Nur'u az-çok görmüş birinin yazdıkları tamamen Kur'an'ı referansa almayan ve dünyaperestlere ait düşünceler...

Belki bu yazıyı okuyanların çoğu der; "ya o iş başka bu iş başka".

Derim Musul ve Kerkükte Allah yok mu? Yoksa ayetin dediği gibi Allah'ın olmadığı yerler Musul ile Kerkük mü? Musul ile Kerkük Allah'ın emrilerini kapsamıyor mu?

Allah aşkına şu yazdıklarınız, şu sözlerinizin hangisi Kur'ani. Hangisi vicdani veya insani!

Diyeceksiniz "Bu hakaretler çok fazla. Haddini bil!"

İşte sizden özür dilerim bir şartla "Bana şu yazdıklarınız, şu iddialarınız ve emelleriniz Kur'ani yerini gösterin. Vallahi sizden özür diler ve artık asla yazı yazmam.

Buyurun!

(Not bu sözler Ruşenalp kardeşimi hedef almak için değildir. Hedefim Kur'an'ın referans alınmaması. Hele İslamforumda yazanların. Sokataki adamı anlarımda burda yazanları anlamıyorum)

Allah Selamet versin!

Duha Hocam hüsn-ü zan niteliğindeki fikirlerin için teşekkür ederim, ben herkesin f ikirlerini özgür bir platformda hiç bir baskı altında olmadan ifade edebilmesinden yanayım, hayata başlarken fikrim neyse, bugün de aynı şekilde. Ben gerçekten Kerkük ve Musul'un Türkiye Topraklarına dahil edilmesine taraftarım , fakat bunu sadece dünyalık bir met'a için yaptığım da söylenemez, Sadece oralarda petrol olduğu için gidip oraları bombalayalım, insanları katledelim şeklinde bir düşünce değil benimkisi....Benim bu fikrimi besleyen 3 ana etken vardır.
1) Bu yerlerin misak-ı milli sınırları içinde kalması ve hileli şekilde İngiliz oyunlarıyla kaybedilmesi
2)PKK Terör örgütünün Kuzey Irak kaynaklı olması, buralarda bulunan otorite boşluğunun PKK nın büyümesine yardımcı olması.
3)Kuzey ırak'ta bulunan bölgesel hükümetin her fırsatta fitne tohumu etkileyecek oluşumlar içine girmesi ve girecek olması.

Kurandan kaynak istiyorsunuz, o zaman ben de derim ki, Kuran'da bir çok yerde örneğin haram aylarda insan öldürülmesi - düşman dahi olsa- men edilmişken, fitne yaratmadın çok daha büyük bir günah olduğu, bu durumda seçimde kalınacak olursa daha az kötü olanın yani ehven-i şerin tercih edilmesi gerektiği buyrulmuştur.
Yine Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde " Komşusu açken tok yatan bizden değildir " demek suretiyle sosyal düzen anlayışını yüzyılları aşan bir cümleyle deklare etmiştir.
O halde biz müslümanlar her zaman geniş düşünmeliyiz, bugün o yerlerde hüküm süren legal ya da il legah güçlerin fitne tohumları ektiği bilinen bir gerçek ve her gün bir bu vatan evlatlarının feda edilip, şehit olduklarını da gerek görsel gerekse yazısal medyadan duymaktayız. O halde madem ki Kuzey ırak bir fitne yeri, bu fitneyi ortadan kaldırmak , her gücü yeten Türk Vatandaşının üzerine bir borçtur. Yine bu terör eylemleri nedeniyle o bölgede yaşayan insanlarımız adeta bir esaret hayatı yaşamıştır, PKK nın yapmış olduğu illegal tehditlerle ve bir yandan da devletine sadakat anlayışı onları müzayaka durumuna sokmuştur, Devlet elbette her yerde otoritesi olmalı, fakat coğrafi şartların elvermediği bazı yerlerde askeri güçlerin ya da kolluk güçlerin aynı oranda etkili olduğunu söylemek zor. o halde bu törer nedeniyle mağdur olan yine o bölgenin hali, ben hiç bir şekilde mağdur olmuyorum, elbette ben o kardeşlerimi düşüneceğim ve sosyalist , marksist , ırkçı bir zehrin ürünü olan o PKK yı ortadan kaldırmak için elbette meşru daireler içerisinde her şeyi yapmalıyım ve işte bu mücadele de Kerkük'ten başlar.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt