Birinci cümle; Bu zamanda akıl bozulduğu için kalbe tasdik ettirmek zor demektir.
İkinci cümle; Eskide akıl bozulmadığı ve-veya akıla ilişilmediği için akıl terbiyesine luzum olmadan kalbe tasdik ettirildiğinden bahsetmişim.
Allah'ın insanlığa sunduğu tıb ilmi sınırları bellidir. İnsan ne ederse etsin onun üstüne çıkamaz. Allah'ın insanlığa sunduğu o tıb ilmi bilgilerini insan her asırda ilerletmiş. Hem her asırda tıb ilminin değişik alanları revaçata olmuş. eskide Cüzzam hastalığının tedavisini bulmak için uğraşan insan bu gün kanserin tedavisi için uğraşıyor. Bilgide farklı reçetede farklı, doktorda farklı olacaktır.
Bakınız eskide insanların keşfetmek için ömrünü adadığı işlerle bugün bir çocuk elleri ile oynuyor. Eskide bir geminin yol alaması için yüz kişi lazım iken. Bugün bir çocuk bir kaç düğme ile yapabiliyor. Elbette eski insanın sorumluluğu başka bu asrın insanının sorumluluğu başkadır.
Madem imtihan ve teklif akıl sahiplerinedir. Hem kimse gücünden fazlası ile mükellef olmaz. Elbette bu asırda akıl gelişmiş ve elbette imtahanıda çetindir.
Sünnet meselesine gelirsek. Elbette sünnet değişmez. Sadece insanlığın terakkisi ile alakalı olarak sünnette dahi durumu göstermek için yazdım.
sünnet bilgisi ise değişir. Aynı hadise bir asır önce ki tevil farklıdır. Bu asırda tevil farklıdır.
Mesela, şu hadis: "Ahir zamanda adam evden çıkar, karısının nerede olduğunu kamçısı ve ayakkabısı haber verir"
Rumuz El Ehadis'te geçen bu hadise müellifi "cansız maddelerin konuşması Hz. İsa'nın nuzülünden sonra olacak" demiş. Bu asrın insanına ise bu hadis tümden açılmış artık, bu hadis telefondan mucizane haber veriyor diyebiliyoruz. Bak sünnette bilgi nasıl değişiyor?