Münazara.. Avukatlık Hakkında..

Mehmet kardeşim alıntıladığım yerin altını okumadım. Şu yazına acele cevap vermek istedim..

Müsadenle buna ayrıca yazıyım. Yarın yazıyım diyordum ama tekrar okuyunca biraz daha iyi anladım. Senin yorumları 2 defa okuyacağım hocam, sonra yorum yazacağım. :)

Konuya gelince, tahrip vardır, tahrip vardır. Herzaman hırsızın deldiği duvar, sana fayda sağlamaz. Irak'tan girdik madem. Orada kara gümbürtüde bi yıkım yok. Herşeyi planlı. Evet, biliyoruz ki Onların bir planı varsa, Allah'ında bir planı vardır (İbrahim 46). Ancak; batılsa olsa, Allah çalışana verir. Onların işlettikleri plan, sistemli bir soykırım. Ayrıca, halkın neslini bozmak, güdük bırakmak. Yani, orantısız güç kullanımı gibi garip tabirlere girmez o durum. Ehil demek faydalı iş yapan demektir. Ancak; bu fayda görecelidir. Başkasına faydalı olan, aynı zamanda bize zarar olabilir. Ama yıktığı bina, çocuğada fayda sağlamaz. İşte bu yüzden, Irak örneğindeki yazım, konu dışı değil, bilakis konu içidir. Tahriplerde amaç, ehilliği gösterir.

Ama hocam, biz dükkandan çıkamadık ki yahu. Dünyayı nasıl kurtaracaz.:)

Hocam, günümüz dünyası İslami değil. Kaç tane müslüman fabrikası demişsin. Ben sana Holdinglerden örnek vereyim. Kombassan. Bak ben Konyadayım, biliyorum. Oraya para yatıranlar, zamanında hem kar zarar ortaklığını kabul ettiler hem 28 Şubat'ta parasına el koyulan bu holding hakkındaki iftiralara yenildiler ve desteklemediler. Biz yapıyoruz ne yapıyorsak. Sonra ağlıyoruz. Hakediyoruz bakma. Neyse;

Sorarım sana, işin ehli ve iş ahlakına sahip bir adamı disiplin ve nizam altına soksan sana yapacağı "kapıda" temiz kalbi, dini, maneviyatı o kapıya nasıl bir fayda sağlar.

Demişsin. Bak bu durum kısa vadeli çıkarlardır. Zaman kavramını bu yüzden verdim. Ancak; bu adam ve bunun gibi ehiller sayesinde sen büyüdün, o zaman senin işini bozmak isteyenlerede engel olurlar. Kendilerini satmazlar. Senide ortada bırakmazlar. Art niyetli kişilere yenilmezler. İşte, ahlaksız olan sana faydayı geçici sağlayacaktır. Güven duygusunu sen, senin işini iyi yapsa bile elemanına gösteremiyorsan, burada duracaksın. Sürekli gözün onda olacaktır. Adam çok çalışkan ama hırsız. Köşede bucakta bişey bırakmazsın, sürekli peşinde olursun değil mi? Sürekli kontrol, onun verimi düşürür ve seni diğer işlerinden eder. Bunun gibi. Burada iş ahlakı sadece işi düzgün yapmayı değil, her yönü ile ahlaklı olmayı gerektiriyor. Bununda sağlanması, İslam iledir. Gereklidir.
Sen yalancıya kapıyı yaptırırsın, ama söylediklerine inanmazsın. Güvenmez ve teyit ettirirsin. Bu da senin için zaman ve masraftır. İş ahlakı yine sadece imalat ile bitmiyor. E haliyle sen robot almıyorsun. İlişikinde olacak.
Güvendiğin dağlara kar yağması, maneviyatsızlı haklı çıkarmaz.

Tekrar yazıyorum. Dünya bugüne, işin ehli olan ama İslami yönü olmayanların planları ile geldi. Irak ya da başka yer. Dünya, Osmanlıyı işin ehli ve Adil (İslami yönleri ile) olduğu için özlüyor.

selametle..
 
Önerme 1- İşi, ehli olan Yahudiye, Hıristiyan'a ver, o da seni köle etsin.


Önerme 2- İşi, ehli olan Yahudiye, Hıristiyan'a yaptır, ama kontrol sende olsun.


Hangisi doğru?
 
Bekir kardeş biz İslami sistemi tartışıyoruz. Mevcut sistemi değil. Bu sistemde işi Yahudiye'de versen, dindara da versen köle olursun. İslami sistemde , yönetici hizmetkardır. Yöneten halktır. Kontrol halktadır.
Halk, Hz. Ömer'e üstündeki ganimet olan kumaştan , nasıl olurda kendileri aynı miktar kaldığı halede elbise çıkmazken, ona çıkabildiğini hesap sorandır.

İslami sistemde halk çobandır. Sürü değil.

Sizler sürünüze bir çoban seçiyorsunuz ve evinize gidip rahatça uyumayı planlıyorsunuz. Peki, tenbelliği bırakıp her birimiz çoban olsak o sürüyü kurt kapabilir mi?

Demek, hürriyet-i Şer'ye olan Şeriat Sisteminden bahsediyoruz. Yazdıklarımı bu çerçevede değerlendiriniz.

Hem ben talebeyim. Talebe hata yapacak ki öğrensin. Eğer hata yapmaz isem zaten alim olmuşumdur.

Her iki haldede itab olmaz.

Muhabbetle

Rica ederim, sevgili Duha, herkes talebe ve hatta ben alaylı bir çırağım...

Öyle aradan bir saplama yaptım sadece. Herhangi bir fikre itiraz veya kabulden değil.

Bir de bazen kelimelerin, cümlelerin, gerekmediği yerde istilahi manalarını kullanmak, okuyanı yanıltabiliyor. Örnek (İslami sistemde , yönetici hizmetkardır. Yöneten halktır. Kontrol halktadır.) Bu dediğiniz manada da, zaten herkes kul, neyse.

Ben şunu tebarüz ettirmeye çalışıyorum ki, işi ehline vermekten kasıt, verip teslim olmak değildir. İyi yapana yaptırıp ama kontrolu elde tutabilmektir.
 
Burada 1-2 isim ve tarih geçmesinden dolayı bekir abinin uyarı mahiyetindeki cümleyi yazma ihtiyacı hissettiğini düşünüyorum. Kurallar gereği. Ama eminim oda benim gibi, senin yazılarını okumaktan zevk alıyordur.
Bu yüzden münazara kısmı devam etmeli. O ayrı, konu ayrı.

selametle..
 
Mevcut tablo karanlık. Lekelerle dolu. İşleyişte senin dediğin gibi hocam. Şeffaf değil.
Şimdi; Mevcut düzen üzerinden olması gereken sistemi konuşalım. Dükkandan çıktık heralde. Güzel.
Biz müslümanız, inanan insanlarız. Yani, hesap gününede inanıyoruz. Bizim, müslüman olsun olmasın kimse üzerinde haksızlık yapmamız, baskımız olamaz. Parasını türlü oyunlarla alma hakkımız yoktur. Hangi yetkiyi elde etmiş olursak olalım, hakkaniyet ile hareket etmek zorundayız. İşte bu hakkamiyet ile hareket etmek, Dünya üzerinde tüm insanların Saadetini-Huzurunu düşünmek demektir. Burada, dinimizin gereğini yerine getiriyoruz Haliyle, biz inanmış, hesap gününe inanan ve bu hesabı verecek olan, dünyanın geçici olduğunu bilen insanlar olacağız.
Şimdi gelelim öteki ehil boyutuna.
Dünya'nın günümüzdeki hali, ehil çalışmaların sonucudur. Son 200 yıldır hakimiyeti altındaki milletlere zulmedenler, bu zulmetme güçlerini ehilleri ile iş yaptıkları için aldılar. Onlar çalıştı, çok çalıştı aldılar. Ama onların hakimiyetinde Dünya nasıl olmuş bakıyorsun; kan, zulüm, gözyaşı. Demekki, ehil demek hertarafın, herkesin huzuru için çalışan demek değildir. Haliyle tahrip olayı, düzensizliği gerektirmiyor. Arkasındaki güç, tahrip edebilme gücü, ehillerle iş yapıldığı içindir.
O zaman bu kıyaslamayı yaptıktan sonra, görüyoruz ki İslam'sız saadet olmaz. Hangi sistem gelirse gelsin, İslami olmadı mı, zulmediyor. Buna hem tarih şahit, hem günümüz Dünya coğrafyası. Çünkü; Dünya üzerindeki tüm müslümanlar bi şekilde tahakküm altında, zulüm görüyorlar. Avrupa, Asya, Afrika vs vs..
Demekki olması gereken Ehil, İslama göre davranmalı. Yani, Dünyaya Huzuru, güveni getirecek olan tek sistemin İSLAM Nizamı olduğunu bilmeli ve bizde bilmeliyiz. Biz neden bilmeliyiz, destek olmak için.
Demekki, 2 yön olmalı İnsanda. Hem İşin Ehli olmak, hem de Manevi yönü olmak. Yani Gerçekten İslama göre hareket etmek, davranmak, bunu hakim kılmak için çalışmak. Ne ise, ona göre davranmak.
Günümüz kara siyaseti, bunun için "kara"dır. İslami değildir. İslamı kullanmak ile İslami olmak aynı değildir çünkü.
Yapılan işe bakılır. Fark böyle anlaşılır.

Bu kadar girişten sonra diyorum ki;
İslamsız Saadet Olmaz. Bu da Maneviyat demektir. Temiz kalp demeyelim. Hem işinde Ehil, hem Maneviyat. Bu ikisi bir arada olmadı mı, Ehillik; zulüm, kan getiririr. Getiriyor da.
Ya da alternetifi nedir? (Mümkün mü?)

Bundan hemfikir isek, nasıl mümkün olacağının detaylarına girebiliriz.
Atıyorum, ekonomik sistem nasıl İslami olur. Kaptalizminden nasıl çıkılır, alternatifi nedir.? gibi..

selametle..
 
Münazaranıza katkı olması nedeni ile hatırlatmak için serpiştiriyorum. Her işin ehli olması hususunda, belki, avukatlık mesleğinin de ehil olana verilmesi, ve bu seçilen kişinin Kur'an ahlakı ile hareket etmesi uyarınca öneme haiz bir güzellikte olduğuna inanıyorum.

"Biz sana Kitab (Kur'ân)ı hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği şekilde hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma!" ( Nisa : 105 )


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]"Kendilerine hainlik edenleri savunma. Muhakkak Allah hain günahkârları sevmez." ( Nisa : 107 )[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][/FONT]
Hani vardır ya, adamın zulmü kendi boyunu dahi geçmiştir, ama kanun ve prosedürleri kendine kılıf yapmıştır her seferinde paçayı kurtarmıştır. Sorarsan, elhamdülillah müslümanım der! İşte o gibiler bu ayeti ya hiç okumamışlardır, yahut davaları gözlerine perde olarak inen ve kalbi mühürlenenlerdir.
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]"Bunlar, insanlardan (hainliklerini) gizlerler de, Allah'tan gizlemezler. Oysa O, geceleyin istemediği şeyi kurarlarken onların yanı başlarındadır. Allah, onların yaptıklarını (ilmiyle) kuşatmıştır. ( Nisa : 108 )[/FONT]


Ayette tasviri yapılan kişi, hadi farkında değil yaptığı günahın yada ezanın. Ama, oysa; "ey işinde ehil olan!" Hani bir nevi; "Hey Sen! mesleğim avukatlık diyerek insanlar arasında dolaşan kişi. İşte bu gibilerini, inandığın Din'in değerlerini yaşadığın halde, bu değerleri bir kenara bırakıp da sakın ha onları savunma. Sen belki bu dünyada onları savunabilirsin ama, yaptıkları bu şer iş dolayısı ile Rabbin'in katında onları savunmaya kimse cesaret dahi edemez!" gibi bir sesleniş var sanki aşağıya alıntıladığımız bu ayette.

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]"Haydi siz dünya hayatında onları savunuverdiniz (diyelim). Peki kıyamet gününde Allah'ın huzurunda onları kim savunacaktır? Yahut onlara kim vekil olacaktır?" ( Nisa : 109 )[/FONT]

Ehil kişi, iddia ettiği, tecrübe sahibi olduğunu söylediği alanda muteberdir. Günü gelince mesleğini icra edeceği alana sahip olunca meziyetlerini döker ortaya, ve gerçekten ehil ise takdir toplar her kesimden. Amma, illa ehil ise.! Değilse, şarlatanlıktır mesleği laf ile peynir gemisi yürümez. O nedenle müslüman, uyanık olacak. Her işe belki yetişemez amma velakin yetiştiği her işi hakedip çıkacak. Bunların hepsinin bir araya gelmesi de, Kur'an gerçeğinin insanların yaşantısına, yaşantısının her anına soluduğu havaya varıncaya kadar sirayet etmesi ile mümkün olacaktır. Bu da, insanların gerçek anlamda İslam Din'ini yaşaması ile mümkündür.

Yaşamak ise, sadece ve sadece istemek ile mümkündür. Çünkü O (cc) malı istediğine, ilmi ise; isteyene veriyor.
 
@duha.
Hayırdır hocam. Bi kızgınlık mı seziyorum.?

Bakalım şimdi. Benim sürekli muhalifliğimden heralde, yokuşa sürdüğümü zannediyorsun. Ama değil, ben yazılarından satır aralarından alacağımı alıyorum inş. Örneklerde katılmadığım yer maneviyat. Aslında konuyu geliştirmek istiyordum. Ama çıkmadık dükkandan. Dediğim bu. Yani, olayın aslında Dünya Sistemi tartışmaya çekmek lazımdı. Direk geçtik heralde sıkıntı oldu. Da ben anlamadım neye kızıyorsun. 3 sayfada sabrını zorladımsa bırakalım. Niye yazılarından zevk alıyorum dedim 1 önceki sayfada. Kafadan demedim. Münazarayı da öğretiyim bilmediklerini diye yapmıyorum. Öğreneyim diye yapıyorum. Sana ben ne öğretebilirim..

Neyse..

Ehil konusunda gidelim..

Dükkandaki kapıyı kontrol sende iken, ehline yaptırmanda sorun yok. Yani, aslında ehline yaptırman daha iyi. Hatta ehline yaptırmak bu demektir. Bunu öğrendim!
Mesela; Fatih Sultan Mehmet'in topları döktürdüğü Urban gibi.

.....

selametle..
 
Est. Geçmiş olsun.

Tamam. Hamiyet ve iş ayrı dedik. Yani, sahiplik daha doğrusu idare ve işi yapan ayrı.
2 Sayfa önce aslında 2 madde yazmıştım. Onları bu mahiyette yazmıştım.

Peki; Şöyle kategorilendirsek nasıl olur?
Üretim sektöründe maneviyat değil, işinin ehli olmasına bakılır.
İdari yönde, İşinin ehli olmasının yanında manevi yönüne de bakılır. Manevi yönüne bakmakta zorunludur. Çünkü, işin ehlide olsa (Demirel gibi) sonunda olmadık zararlar açabilir başına.
Niye bunu yazdım? Çünkü verdiğin örnekler hep üretim alanına yönelik.

Ayrıca bir başka başlıkta, Devlet yönetimi munazara edelim inş. bi ara. Bunu bitirebilirsek.

selametle...

Neyse, Ehil konusunda böyle düşünebiliriz. Sen buna kurmaca ve tarafgirlik diyince konu devam etti.
Şimdi bekir abinin ekonomi konsundan alıyorum senin yorumu. Buradan gidelim. Oradan artık idari yönüde muanzara etmiş oluruz.

selametle..
 
Maksat İttihad-ı Muhammedi(a.s.m)'dır. İttihad ise fikirleri aynı olanların maksat ve neticede beraber meşverte ile harekattır.

İttihad'ın iki şartı var.
1)Hürriyete ve Asayişe ilşmemek.

Zira, meşveret hür insanlarla yapılır. Birini köle yapmış şeyh ile veya birinin kölesi olmuş, fikri onun cebinden çıkanlarla değil. Hem asayiş çok mühimdir, beline bomba bağlayıp masumları öldürenle ittihad olmaz.

2)Muhabbet ve hiç bir mesleğe, cemaate ilşmemek ve dinde kusur olsa ulemaya havaledir.

Kalbinde sevgi olmayan taasubtur. Taasub ile ittihad mümkün olmaz. Kendinden başka her mesleği batıl görenle ittihad mümkün olmaz.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz. Demek, müşküllerde ulemaya müracat edilmeli. Onların meclisine havale edilmeli.

İşte tabloyu kendin çiz.

İttihad-ı Muhammedi(a.s.m) için hürriyetin İslamlarda yerleşmesi mecburdur. Oysa hürriyet bizim malımız iken İslamlarda eseri gözükmüyor.

Yahu bir tıbbi meselede bile şeyhine danışanla nasıl ittihad edilir? Demek bize nesl-i cedid lazım. İnşaallah o nesil AVrupa Birliğinden geri aldığımız hürriyetin ikamesi ile gelecek. Söylediğim hürriyet sefahet hürriyeti değildir. O hürriyet hayvanlıktır.

Hürriyetten korkan yarasadır. Zira, nurdan ancak yarasa korkar.

Bakınız, Türkiye Avrupa Birliğine girmek için hürriyete yönelik yasalar çıkarıyor. Ama gençlerimizin yüzde 40'ı ne okul okuyor, nede ehil olduğu bir mesleğe sahip. Sen insanları hür bırakır sorumluluk vermezsen, sokakta içki içer. Sonra eyvah AB gençliğimizi elimizden aldı desen hakkın yok.

Suçlu insanın hakkı hürriyeti değil de hayvanlarda olan hürriyeti Türkiyeye sokandadır.

Avrupa Birliğinden gelecek hürriyetten ne hayır gelir diyebilirsin. Rusayadan ABD'den sadece taasub ve istibdat gelir.
Muhabbetle

Rusya Abd ya da AB.. Hepsi aynı. Hiçbiri, "onların dinine geçmedikçe bizden razı olmaz"lar.. Haliyle bişi yedirmezler. Bişi alamayız. Nüfus'ta hikaye.
AB'den kanunları alınabilir. Uygun olan ara kanunlar. Ancak; AB'ye girmek farklıdır.
Müslüman Milletin beline bomba bağlaması, tassup sahibi olmasının sebebi nedir? Senin onları yalnız bırakman. Burada çözüm AB'de demek kaçmak olur. Çünkü; zamanında yalnız bıraktığın yerleri tamir senin görevindir. AB yi savunurken, kullanılan şartların misli, AB'nin kendi içinde var zaten. Bi yerde millet kendini patlatıyorsa, öteki yerde ahlakını yok ediyor. Etmişte. O gençliği AB'nin kuralları düzeltmez. Çünkü; AB'nin kendi geçnliği imdat istiyor zaten.
Haliyle şartların uygun olmadığı anlaşıldı. Çünkü; saadet İslamdadır. Başka yerden alınmaz. Başkası zalimdir. Müslüman hürriyet vermez. Tarih şahit.

Peki; reçete nedir? islam Birliği. Burada, ekonomik yönden zayıflar, zihniyetleri bozuk, taassup sahibi hepsi diyerek bunu bırakırsak, nerede kaldı Mü'minlerin kardeşliği. O yanlışta ise, onu uyarmak görevimiz. Bireye birey, devlete devlet. O zaman önce Devletimizi doğru Ehil kişilere teslim edeceğiz.
Devam edelim..

selametle...
 
Mehmet kardeşim, ne dini, ne geçmesi? Ben başka alemdeyim, sen başka alemdesin.

Adamlar bizim malımız olan hürriyeti bizden almışlar, kendi malları olan tenbellik, sefahet, taasubu, zarureti, dünyaperestliği, ümitsizliği bize hediye etmişler.

Biz AB'den bizim malımızı geri istiyoruz.

Hürriyet için başka bir çare varsa söyle. Bende yok.

Alem-i İslam bu hale şeyhine, ağasına, asilzadesine,efendisine köle olmaktan düştü. Yahu, adam tıbbi bir ilacı şeyhinden izin almadan içmiyor.

Biz dini alimlerini bile babadan oğla devşiren bir millet olup çıktık.

Bak sana küçük bir numune.

Şu an ki Adalet bakanı Şahin, daha önce Sprodan sorumlu bakandı. Bu ap açık işe adam bulmak değil adama iş bulma zihniyetidir.

Yahu bu adam eğer spordan anlıyorsa niye spor bakanı kalmadı, eğer adaletten anlıyorsa niye daha önce spor bakanı yaptın.

Vecdi Gönül. Adamı orduya yakın diye milli sanuma bakanı yapmadık mı? Kültür bakanlığı siyasi oyuna kurban giderek iş bilmez bir adama verilmedi mi? Siyasi bir partinin oyunu almak için Erkan Mumcu Milli eğitim bakanı yapılmadı mı? Duyarılı diye, kadın oylarını almak için birkadını kadın ve aileden sorumlu bakan yapmadık mı?

Sonra bize niye bomba yağdırıyorlar diye ağlıyorsun. Allah işlerimizin kötü olduğunu bize zalimi musallat ettirerek anlatıyor. Biz kafamızı kuma gömmüşüz. Suçlu, şudur budur diyoruz. Bu cinayetler 57 Müslüman ülkesi arasında en iyisinde cereyan ediyor. Irakı sen hesab et.

Suçunu bilmeyen tamir edemez. Ben bir karınca hükümünde olaraktan suçumuzu gösteriyorum, taki tamir edilsin.

Hocam, ya okumuyorsun yazdıklarımı ya da önce bi fikir oluşturuyorsun sonra o fikre göre okuyorsun. Yahu ne alakası var anlamıyorum. Hürriyet dediğin ne senin? Benim anlamadığım bi anlam mı yüklüyorsun.
Diyorum ki; biz hürriyetimizi bunlardan alırızda, içlerine girerek, onların kurallarına uyarak değil. Böyle olmaz senin hürriyeti vermezler diyorum. Yani, senin alman lazım diyorum.
Sen diyorsun ki; bi topluluk var. Aralarında belli anlaşma gereği iş yapıyorlar. Bu anlaşmalar sana uygun değil, çünkü sen müslümansın. Ama diyorsun ki, ben geldim beni alın. Amacın ne? Hürriyetini geri almak. Verirler mi sana.
Bu mantık emin ol tam AKP mantığı..
Ha tabi, belki anlamıyorum ne dediğini.:)
Çözüm demişsin. Al sana çözüm= D-8
Hadi ben sana çözümü sunuyorum. Muhtemlen içerğini benden daha iyi bilirsindir D-8'in.

Birde AKP örnekleri bana değil heralde.:) Kafamıza bomba niye yağıyor biliyorum.
Ayrıca, tarafgirlik gibi okuma yazdıklarımı.

selametle..
 
Mehmet kardeşim, bizim vazifemiz işlerimizi Müslüman yapmak, imanımızı tahkiki yapmaktır. Zafer Allah'a aittir. Sen istiyorsun ki, önce zafergelsin sonra işler düzelsin.


Muhabbetle

Heralde ben milyon defa yazsam yine böyle anlayacaksın hocam.
Zaferi Allah verir. Zaferi Allah verir. ......:)
Bunu bende biliyorum. Sana heralde bu 4. yazışım. Haliyle dediklerim zaferi elde etmek değil. Zafere giden yolda çalışmak.

AB ye köle olmaktan korkuyorum cümlesi yanlış. Doğrusu, AB'den hürriyet alınacaksa bile içine girerek bu mümkün olmaz. Biz gücümüzün farkında değiliz. AB'ye girince köle oluruz. Zamanında Özal'ın 1 koyup 3 almasına benzer. Sonu bi işe yaramaz. AB'ye girmemiz demek bilakis bizi sıkar, boğar. Bulunduğumuz bölgede hakimiyeti sağlayabilecek tek ülke Türkiye. Osmanlıdan kalma. AB'ye girersek, bizim başımızı bağlarlar. Orta Doğu'da İsrail daha rahat at koşturur. BOP'a 1 adım daha yaklaşır. Sonra o hedeflediğimiz hürriyetler komple gider.

Yani, sen AB'ye köle olmaktan korkuyorsun. Zaten, Rusyaya, ABD'ye şeyherlimiz, yöneticilerimiz yüzünden köle olmuşuz.
:)
RAD Suresi 11...

......

Ehil meselesine de gelince, bu ülke neden ne iş olursa yaparım abi milletine çevrildi. Nasıl ve kimler tarafından çevrildi.? AB ve AB ciler tarafından. Bak geçmiş yöneticilere ve icraatlarına..

Yo avucumuza şeker dökelim, yalayınca tatlı olsun :D.
...
Yok yok. AB ye girdik mi zaten onlar direk tatlıyı verecekler ya bize:p

selametle..
 
Son düzenleme:
ABD'nin kölesi İslam Ülkeleri mi? Emin ol, Avrupada ülkeleride israilin kölesi:)
Hadi diyelim girdik senin dediğin oldu, ABD göre göre İslam Ülkelerini kalkındırmamıza izin verecek mi? Avrupa Birliği burda bizi mi destekleyecek, ABD'yi mi? 400 Milyona karşı 70 Milyon. Ne sanıyorsun, bunlar bize dostluk etmez. Etmemişler, 100 sene önce bizi doğruyorlardı bunlar.
Peygamberlerin hayatından bahsetmişsin. Kusura bakme eksik bahsetmişsin, ben tamamlayım. Peygamber efendimiz, kendini yok etmek isteyenlerin içine girip onlardan faydalanmayı düşünerek hareket etti mi? Madem Efendimiz örnek? Onlardan umut bekleyerek değil, kendin yapacaksın. Efendimizin yaptığı gibi.
Bir İslam ülkesi köle ise, onları abilik yapıp çıkarmak lazım. Gerçek abilik.

AB nedir biliyormusun? Dışı rengarenk boyanmış, parlatılmış ama motoru bozuk bi uçak. Bu uçağın neresinden tutarsan tut, istersen sana en kaliteli yerini versinler. Sonunda sende çakılırsın.

Hayırlısı.. Konuya girelim madem.

AB'ye girdik mi, sıralamamız belli bile olmayacak. Ama D-8'de Lider ülke Türkiye olacak.
Makro rakamlarla refah seviyesi ölçülmez. Makroya baktığında trilyonlar. Ama kimin, büyük holdinglerin. Mikroya ineceksin. AB'de; Parisin, Londra'nın arka sokaklarında millet açlıktan ölüyor. Türkiye'de kimse açlıktan ölmez Elhamdulillah. Çünkü; inancımız var. İşte onların ekonomisi bu düzen üstünde.

AB halkı, bizi lider ülke olduğumuzda yeterince iyi tanır. O mesele bile değil, bilakis girmek için sırada onlar bekleyecek. Bunca zamandır bizi AB kapısında beklettiler. Ne oldu?
Refah seviyemiz ayaklar altında. Millet hakettiğini alamıyor, tembelleştiriliyor. Kimin politikaları yüzünden? AB'yi savunanların politikaları yüzüden. Dedimya geçmiş yöneticilere bak. Birde D-8 'i kuranların hükümetine bak. İdaresine bak. Hangisinde ekonomik büyüme fazla olmuş. Millet rafahı görmüş, rahatlamış?
Bu refah seviyesi; faizsiz sistem ile halka yansıtılır. Bu düzen, D-8'de var. D-8, 800 Milyon insana hitap edecek. Bunlar kendi arlarında alışveriş yapsalar birbirlerini doyururlar. Ki bunlar güçbirliği yapıncA ekonomik kalkınma, faizsiz sistemde büyük siyonist holdinglere değil, halka akacak. Refah o zaman artacak. D-8'in devamı, D-60 (Müslüman Ülkelerin tamamı) ve devamı; D-160....
3 Madde sayıyorum. AB'ye girmememiz için yeterli 3 sebep:
1-)Biz Kuvveti üstün tutan zihniyeti benimsiyoruz diyorlar. Bitmiştir. Batılı destekliyorlar. Haklının değil, güçlünün yanındalar. Ülkeleri sömürmeyi benimsemişler. Hangisi güçlendi, zayıfın üstüne çıkmakta bulmuş çareyi.
2-)Ekonomimiz, Faizli Kapitalist düzen diyorlar. Bitti, bu ekonomide ne bize ne onlara hayır gelmez. Gelmiyorda. Büyük holdingler köşe oluyorlar, halkada dudaklarına uyandırmayak kadar bal çalıyorlar.
3-)Ahlak çöküyor. Sokaklarda esrar çekmek serbest. Alkol ve fuhuş hadsiz hesapsız. SağolMAsınlar, bizim AB'ci idarecilerin hepsi, bu ahlaksızlığı AB'ye grimeden soktular bizim ülkemizede yeterince.
Zamanında bi AB'ci idareci konuşuyordu: Biz AB'nin kültürünü getireceğiz, diyordu. Yazık.

Demoktarik ortam güçlenecek var bi madde de.
Hocam, bir soru: AB'ülkelerinde neden sadece 2 parti kalır son seçimde ve birinden biri kesinlikle meclise girer? Niye çok değil, sadece 2.

Ne demoktarsisi. Onlarda varolan sistem, haliyle bizde de Demokratur sistemidir.

Bu arada 61. Madde Dinler Arası Diyalog mu demek:)

80. Madde ne? Adam AB'de çıkarsız slm vermez. Türkiyede "Selamı yayınız" hadisi şerifine binaen çok güzel bi şekilde yayılmıştır. Selamın kralını biz veriyoruz..: ))

85. Maddeye ne yorum yapıyım. Nutkum tutuldu emin ol. İslamda bu yokmuş gibi. İslami olmayan bi toplumdan mı bunu medet umuyoruz.?

Kavga çıkmaz hocam ayrıca. Ben kiminle kavga ediyorum mesela, yani şöyle. Parti futbol takımı gibi tutulursa kavga olur. Ama hani sen derdin ya, sonucu bakarım. Ben sonuca bakıyorum ve bunları söylüyorum. Kim AB'ciyiz demiş ve bu politikaları savunmuş ise, ülke geriye gitmiş. Her yönü ile. Sonra biz hala AB'den medet umuyoruz. Ayrıca; AB'nin kendine hayırı yok. Kriz geliyor, hepsi paket hazırlamak için uğraşıyor. Yani, biz AB'de olsak, bu faizli ekonomik sistem içinde aynı sonucu yaşarız ki günümüzde yaşıyoruzda. Çünkü göbeğimizden bağlıyız Kapitalizme. Ama şu halimizde kurtuluş daha kolay.
Benim dediğim şu: Değişimin ekonomik boyutu faizli sistem ile olumlu yön çizemez. Mokroda gelir olur, mikroya inmez. Bu da zaten klasik Kapitalizmin sonucudur. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir eder.
Bu sistemin değişmesi, faizsiz sistemin gelmesi lazım. Bu bize kalıcı fayda sağlar. Bu yüzden AB olmaz. Ekonomik boyutu bu. Bu yüzden D-8 dedim.
AB'nin, daha doğrusu tüm dünyanın ekonomik sistemi şu: Üretme, paradan para kazan. Sonuç hüsran.
Öteki maddeler, iyileşmeler, güleryüzlülük vs vs. Bunlar AB'lik mesele değil. Geçiyorum.

D-8, AB'ye alternatif değil. Bunu açıklayım. Batılın alternatifi yine Batıldır. D-8 yeni bir Dünya Düzeni demek. Bunun temeli. Burada hakimiyet, Hak Nizamın. Amaç bu.

Ayrıca bi teşekkür etmem lazım sana hocam:)
Sağol, bunca yazıyı asıyorsun. Ben görmediklerimi de görmüş oluyorum. Eline sağlık.

selametle..
 
Son düzenleme:
:)Sağol..Ben senide seviyorum hocam..

AB konusunda, 90 küsür madde vermişsin. Bunlar olacak diye veriyorsun. Bende D8 ile ilgili bi ton madde yazayım. Olacak diyim. Nasıl olsa -acak,-ecek. Böyle olur mu?..

Bak, Avusturya Başbakanı ne demişti. Türkiye'yi 20 yıldan fazla bekletiriz. Birde, bu süreçte iş gücünü veremeyeceklerini ve böyle birşeyin Türkiye için düşünülemeyeceğini söyledi.

Ayrıca, birde şu var yukarda da dedim, almayacaklar. Almayacaklar, ama süründürecekler. Bak adam müzakere süresi veriyor, uzmanların tahmini 2017 felan. Bu zamana kadar takip edecek Türkiye'yi. Bu ne demek? Bu zaman içinde istediklerimi yapacaksın demek.

2017 ya da 20 yıl.. Farketmez, ortak noktası şu ama: İkisinde de amaç, Türkiyeden bu süreçte alabildikleri kadar taviz almak.
Mesela, kıbrıs konusu. Niyetleri RUM'lara vermek. 74 öncesindeki gibi. Avrupa Parlementosu kararlarında adamlar yazdılar bunu. Türk askeri çekilsin diye.

Bu AB Hıristiyan Birliği olarak kuruldu. Bu son 10 senede belki değişik söylemler gelmeye başladı AB'den. Öncesinde, Aydınları soruyordu bizimkilere, Ne işiniz var içimizde, siz hazırmısınız hıristiyan olmaya diye. Bak, BOP yavaş yavaş geliyor. Bunların hepsi tehlike.
İslam devletleri hakkında biraz malumat yanlışın var. Bu D-8'in kuruluş aşamasını araştırmıştım. Hepsi, böyle bi birliğe hazır. Bak, Hürriyet dediğin abilikle olur. Hem hürriyetleri yok diyorsun, hem biz AB'ye girdikten sonra onlara hürriyet tahsis etmeyi düşünüyorsun. Buna kim izin verecek? Bizden mi alacaklar, hürriyet akıl ve düşünme ile olur evt ama, adamların ekonomileri sürekli çöküşte olduğunda ne düşünmesi garipler. İslam devletlerine bakarsan yaklaşık 10 yılda bi kriz olur. Kalkınmasınlar diye. Bizde de oluyor. Bu adamlardan bağımsız bi ekonomi kurmadığımız müddetçe krizleri istedikleri zaman çıkaracaklar.

ABD, Rusya ya da AB. Hiç fark yok. Zahirde fark çok. Ama içine girince, hepsi İslam düşmanlığında ortak.

Kıbrıs Savaşında ya da Saddam örneğinde bahsettiğin mesela, bizim AB'ci ve basiretsiz politikacıların yüzünden oldu. Bunca zaman yatarsan elinde ABD'den kalma radarlarla iş yaparsın. Bu örnekleri bana verme. Benim bu konuda akp ya da ötekileri desteklemediğim açık. Aleni diyorum, kendimiz üretelim diye. Gelişmekte olan ülkeler Üretim yapmaz hocam Montaj yapar. Gelişmiş ülke Üretim yapar. AB uğrunda elimizdeki kalifiye elemanlarıda kaptırıyoruz oraya. İş sahibi onlar olduktan sonra en kral işçi sen ol? Ne farkeder.

Macaristan girdiği için pişman, biz girmediğimiz için:)

Sen güllük gülistanlık anlatıyorsun hocam. Bu Avrupa Birliğinde insan hakkı felan, ne insan hakkı. Bunların Avrupa'nın göbeğinde Bosnalılar kıyılırken İnsan Hakkı mı dediler? Yine Türkiye el attı da olay bitti. BM felan da değil. Biz, müslümanız. Ayette açık, "...razı olmazlar".

Maddeleri emin ol ön yargısız okuyorum. Cemaate bağlı değilim ben. Senin dediğin gibi bi düşüncem de yok. Hiçbiyeri temsil etmiyorum. Temsil derdim de yok. Ben Mehmet'im.:)
Bir de benim bilgi düzeyim ile kendi fikirlerinin doğruluk derecesini ölçüyorsun. Yanılıyorsun. Ben bilmeyebilirim zaten çok bilmediğimde farkındayım ama bu senin dediklerini doğru yapmaz. Böyle ölçersen yanılırsın.

Ayrıca, bi konudan bahsetmiştim, atlanmış. Bizi AB diyen yöneticilerin politikaları ve bu uğurda verilen tavizler bu hale getirdi. Ama D8 zamanında ender bi dönem yaşandı? Ekonomik ve Dış Politikada. Bu sence farklı mı aynı mı? D8 ülkelerinin başbakanlarına bak, hepsini değiştirdiler. Satın aldılar. Neden? (Mısır hariç.)

Ayrıca,Efendimizin hayatından bişi demiştim? Düşmanın içine girerek faydalanmadı diye. Bu durumu, yani senin AB savunmanı nasıl uyarlamak lazım Efendimizin hayatına?

Soru cevap şeklinde gidelim madem. Munazara öyle oluyorsa:)

AB'nin bu yolda bizden istediği haddi hesabı olmayan tavizleri ne yapacağız? Yerine getirmezseniz almam diyor. Verecekmiyiz bu tavzileri.

Peki bu Ermeni Soykırımı hakkında ne düşünüyorsun? AB'ye girme şartı olarak önümüze koyarlarsa, ki Parlemento kararlarında yer alıyordu ne yapmalı Türkiye?

Peki bu Avrupa Birliği Ülkelerinin PKK'ya aleni destek olmalarını ne yapacağız?

Başka üyelere AB'ye girişte sunulmayan şartlar, neden Türkiye isteyince önümüze koyuluyor?

Heybeliada Rum Ortodoks Ruhban Okulu’nun tekrar açılmasını istemektedirler. Ruhban yetiştirmek istiyorlar. Bırakalım, 100 dolara Üniversite gençliğini dinlerini ellerinden daha rahat mı alsınlar? Çok defa yaşandı. Hatta doları alınmış bi incilde ben aldım.

Kararlarda, "Kürtlerin kültürel hakları" ya da "kürt ve türk güçlerinin ortak müzakere etmeleri" gibi ırkçı ifadeler yer almaktadır. Bu direk Kürdistan fikri bağlamında değil midir? Ya da sen ne anlıyorsun bu ifadelerden?

Bunları cevapla hocam. Tek tek soru şeklinde gidelim diyorsan bitmez. Bu yüzden bi kısmını yazıyorum.

selametle..
 
Kaçırdığınız bir nokta var.

AB seni içine kabul edeceğini söylüyor (ki bu, hiç bir zaman olmayacak, sadece oyalama stratejisi) ve bunları söylerken senden bir takım yaptırımları hayata sokmanı istiyor. Nedir bunlar. Milli ve manevi değerlerinde köklü değişimler. Bu nedir ? Senin bu güne kadar özgürce yaşadığın bir takım değerleri değiştirme olgusu değil mi ? Bu bir nevi hürriyete müdahil olmak değil mi ? Seni hürleştireceğim derken, aynı zamanda bu güne kadar var olan hürriyetine ipotek koyma değil mi ?

Diyeceksiniz ki, Din hürriyetini baz alıyor. Hayır! Asla! Din hürriyetinden kasdı sadece ülke toprakları içerisinde hristiyanlık veya yahudilik esaslarına bağlı ibadethaneler açılması ve bunların güvenliğinin sağlanması isteği. Hatta daha ilerisi "özerklik" isteği. Ki zaten Fener patriği bartoloemes bunu alenen dillendirdi.Özgürlük! Evet, ama size değil; BİZE! diyorlar.

Satır aralarını okumuyorsunuz gibime geliyor. Bölgede güçlü bir Türkiye isteriz diyorlar, ağır savaş techizat ve makinası istediğimizde de; yok canım abartmanın bir mantığı yok, biz sadece bölge jandarması olarak görev yapmanızı bekliyoruz diyorlar. BOP eşbaşkanlığı deniliyor, Filistin için alınan yaptırımları en başta Türkiye'nin desteklemesini ve uygulamasını istiyorlar. Irak için kırmızı çizgiler çizen Türkiye'yi, konfedere devlet planına ikna ettiler. Herkes Irak'ın 3'e bölünmesini daha önce şii, sünni ve isevi olarak algılıyordu, geldiğimiz nokta Türk, Kürt ve arap bölgeleri olarak şekillenmeye başladı. Ne şimdi bu ? BOP mu ? BİP mi ? Görüntüde BOP, pratikte BİP. Görmek lazım.

Doğuda terör devam ediyor. Ne yapıyorlar: lanetliyorlar sözüm ona. Hadi canım, daha burnumuzun dibindeki yunanistan da bile eğitim kampları devam ederken, bu nasıl lanetlemedir ? Sınırlarının dibindeki gedikten içeriye girip çıkıyorlar, sen aynı yoldan peşlerine düşünce; DUR! yasak bölgeye geçtin, insan hakları ihlali sözkonusu ! Bu mu şimdi ? Kendi metropollerinde peşpeşe patlayan bombalar olunca insan haklarını ihlal yasası neden rafa kalkıyor ? Hiç düşünmüyormusunuz ? Adamı yatağında, karısının yanında üstelik çırılçıplak giyinmesine bile izin vermeden paldır küldür alıp götürüyorlar. Suçu ? Azmettirici olması. Garip geliyor, bunları görmemeniz, düşünmek istemeyişiniz.

Başbakanınızı ve o zamanki Dış işleri bakanınızı hatırlayın. Müzakere başlangıcı için atılan imzaları size nerede attırdılar ? Hangi katedralin bilmem kaçıncı papasının dizlerinin, ayaklarının altında, başınız öne eğik bir şekilde ? "Osmanlıyı, hatta manevi şahsiyetinde İslam'ı diz getirdik" mantığı ! Üzülmek lazım, hatta öfke duymak lazım. Tık yok bizde. Neden ? Uyuşturulduk. Farkedin artık bu gerçeği. Halen daha AB oluşumundan medet bekliyoruz. Beyler! Avrupa iflas etti. Ahlak çöktü, toplum dejenere oldu, piyasalar zaten allak bullak. Diyeceksiniz ki, son günlerdeki krizi mi kasd ediyorsun ? Hayır! Avrupa 1980 yılından beri allak bullak. Duvarlar boşuna kalkmadı. Yeni bir toplum, yeni bir heyecan, yeni bir akımdı umutları. Olmadı, çünkü gelenler daha dejenereydi, daha beter oldular. Rabbim daha da beter etsin.

Son yıllarda sağlık da eğitimde yapılan iyileştirmeleri eminim dile getireceksiniz. Evet, köklü değişimler peşpeşe geldi. Bir inceleyin bakalım altında neler yatıyor. Kuran öğrenme yaşı otomatikmen 14'e çıktı. Baleye 7 yaşında göndereceksin, yaz tatilinde Kur'an öğrenmeye müsaade yok. Bumu köklü değişimden anladığınız, kusura bakmayın yerin dibine batsın bu değişim. Diyeceksiniz ki; sağlık! Bak hatta son alınan kararla devlet sosyal güvencen olsa da olmasa da 18 yaşına kadar bakacak. Bu örneğinize tek şey söylüyorum: Vakıf Gureba ve benzeri diğerleri hangi mantıkla açılmıştı ? Bu zaten devletin esas temel görevidir. Ama bir farkla 18 yaşına kadar değil, son nefesine kadar devlet senin sosyal ihtiyaçların için vardır. Devlet olmak bunun içindir. Yoksa çadırdaki maho, yan çadırdaki hüso'ya bile Allah rızası için bakıyor, yine bakar.

Benim fikrim: Türkiye sadece Türki cumhuriyetlere değil, tüm İslam coğrafyasına yönelmek ile hür olur ve hür yaşanmasını sağlar. Bütün bunlar içinde, gerçek bir İslami anlayış toplum içerisine yer etmelidir. Bunun yolu da: "eğitimdir"
 
[FONT=&quot]“AB bize ne kazandıracak?”
1- Uluslar arası sermaye Türkiye’ye akacak.
Evet, doğrudur ancak bunun sonuçta ne getireceği meçhuldür.

2- Ekonomik dönüşüm olacak. Makro ekonomik büyüme istikrara kavuşacak.
Her zaman olduğu gibi 2 almadan 1 vermeyecekler.

3- Kayıt dışı ekonomi azalacak.
Bu AB ile kaim bir hadise değildir.

4- Sosyo ekonomik dengesizlikler kalkınma ile aşılacak.
Bunun da tek yolu AB değildir.

5- Girişimcinin ufku açılacak. Genişleyen uluslar arası sermayenin uydusu olmak yerine parçası olunacak.
Girilşimcinin ufku her zaman açık zaten. Örnekleri çok.

6- Yasal düzeyde, ekonomik güvenlik artacak.
Bu da AB ile kaim değildir.

7- Sivilleşme ile birlikte asker kendi rolünde kalacak.
İç işlerimizi kendimiz yönetemiyorsak, AB nin sivilleşmede ki rolü bizi kayıtsız bir teslimiyete sürüklemez mi?

8- Dünyanın yeni cazibe merkezi İstanbul olacak.
İstanbul zaten cazibe merkezi. Öyle demeyelim de "Fatih'in feth ettiği İstanbul'u parayla geri vereceğiz" desek...

9- Kendimizi, Avrupa halkına tanıtma süreci hızlanacak, artacak. Avrupa halkları lehimize dönecek.
Olabilir. Ama halkların lehimize döneceği müphemdir.

10- Günlük hayatımızda değişimler başlayacak. Herkes sırasında bekleyecek. Kırmızı ışıkta araç olmasa da beklenecek. Ambulansın peşine araçlar takılmayacak.
Bunlar çok basit hesaplar. Her halk kendini yaşamak zorundadır.

11- Yargı bağımsızlığı güçlenecek. Hukuk siyasal olmaktan kurtulacak.
Bunu kendimiz aşamadıktan sonra, kotarmayla hiç bir anlamı yok.

12- Reformlar, temel haklar lehine artarak sürecek.
Bunu bizler yapabilmeliyiz.

13- Demokratik haklar için iyileştirme süreçleri, sürekli olacak.
Keza 12. madde gibi...

14- Halkın talepleri bilinçlendikçe, siyasete etkisi artacak. Katılımcı yapı, siyasetin kalitesini ve değişimini hızlandıracak.
???

15- İnsanımızın sosyal psikolojisi düzelecek.
Ve sosyal ahlaksızlık artacak...

16- Din üzerinden siyaset yapılamayacak.
Din her olguyu etkiler. Siyaseti de. Demek dinsizlik artacak...

17- Ülke sevgisi üzerindeki tahsis kalkacak, herkes anayasal haklarını hissedecek.
Milliyetimiz unutacağız yani...

18- Devletin, halka rağmen resmî ideolojisi olmayacak.
Her devletin bir ideolojisi olmak zorundadır.

19- Bölgesel yetersizlikler ve kalkınmışlık farkları çözülecek, istismar edilemeyecek.
Olabilir mi acaba?..

20- Herkes hesap vermeyi öğrenecek, hesap sorma kültürü artacak.
AB ile ne alaka ise...

21- Kamuoyu daha duyarlı ve tartışmaya açık olacak.
Arzularımız yazılmış, sanki bakkaldan sipariş ediyoruz.

22- Farklı fikirleri, demoklesin kılıcını düşünmeden söyleme cesareti artacak.
AB ile kaim değildir.

23- Yeterlilik kriterleri olacak, her meslek ve ustalıkta akreditasyon başlayacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
24- Kimse durumdan vazife çıkaramayacak, yasal zeminin dışına çıkmayı düşünmeyecek.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
25- Devlet, istediğinde “rutinin dışına” çıkamayacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
26- Kimse laiklik sendromunu millete yaşatamayacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
27- Din ve vicdan özgürlüğü, buyruk düzenin buyruk aktörlerinin insafına kalmayacak.
Hıristiyanlık, Müslüman halka Müslümanlık öğretecek...

28- Rekabet eşitliği gittikçe artacak, kalite yarışacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
29- Görev ve makamlar, kadıya mülk olmayacak, daha hızlı değişim olacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
30- Akademik hürriyet artacak, YÖK güvenlik raporu okur gibi demeç veremeyecek.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
31- Bürokrasi, keyfi alışkanlıklarını performansa dayalı hale getirecek.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
32- Ambalajsız gıda olmayacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
33- Farklı kültür, dil ve düşünceye alışılacak, dışlama olmayacak.
Çok mu lüzümlü ki. Emperyalizme davet, bu güne kadar olanlar yetmemiş gibi...

34- Herkes kendini nasıl hissediyorsa, öyle ifade edecek.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
35- Kurtarıcılar işsiz kalacak, kimse bizden habersiz bizi kurtaramayacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
36- Başarı ödüllendirilecek, çalışma takdir görecek, performans değer kazanacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
37- Parlamenter sistem, demokratik yarış zemini olacak, seçme ve seçilme rekabeti artacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
38- İstihdam artacak, planlı hedefler yakalanacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
39- Yüksek öğretim sadece devlet eliyle yapılmayacak, yaygınlaşacak. Özel sektörün payı artacak.
Sade parası olanlar okuyacak...

40- Bürokrat, siyaset yapamayacak, “derinliği”ne göre siyasî iradeyle kapışmayacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
41-Bebekler, hayata daha sağlıklı başlayacak, ihmalkârlıklar azalacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
42-Diyanet ve din işleri, siyasetin ve devletin kontrolünden çıkacak, özerk olacak, dinî mesajlarını ilmin onuru içinde verecek.
Komik :)

43-Tüketici hakları artacak, üretim ve satış standartları müşteri lehine gelişecek.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
44-Beraber çalışma, takım ruhu oluşturma, ortak amaçlar belirleme kültürü yerleşecek.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
45-Sistem, eksikliklerini gidermeye açık olacak, hatalarını kabullenecek ve kendini iyileştirecek.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
46-Gizli yönetim, gizli devlet yerine vatandaşın okuyabildiği şeffaf yönetim yaklaşımı olacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
47-İmtiyazlı grup, zümre ve güç odakları ile oligarşi bekleyenlerin hevesleri, kursağında kalacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
48-Eğitim, sağlık, teknoloji gündemini bulacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
49-Sivil inisiyatif güçlenecek, sivil toplum kuruluşları fonksiyonel ve paylaşımcı olacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
50-Öğretmek yerine öğretişim olacak.
Nasıl bişe ise...

51-Yönetmek yerine yönetişim olacak.
Bu da...

52-Meslekî eğitimler, nitelik ve nicelik olarak ön plana çıkacak. Eğitim programları geliştirilecek.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
53-Yasal hakların kullanımında, eşitlik zemini kuvvetlenecek.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
54-Parti kapatma, tarih olacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
55-Siyasetçinin cezasını veya ödülünü, seçimlerde sandık başında sadece vatandaş verecek.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
56-Yatırım planları, perspektiflere uygun olacak. Bölgesel siyasî nüfuza dayalı yatırım verimsizliği kalkacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
57-Tartışmayı, farklı kalmayı, bununla birlikte beraber yaşamayı sağlayacak demokratik ortam güçlenecek.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
58-Müslüman ülke imajımız daha çok öne çıkacak, yabancıların saygısı arttıkça, içerideki biganeler de ders alacaklar.
Yoksa Müslümanlık asimile mi edilecek?..

59-Millet olarak kendimize güvenmenin konforuyla, dünya devleti ve dünya vatandaşı olmanın teşviki artacak.
Ya da kanuni maraba olacağız.

60-Uluslararası arenada, kendine özgü bir laboratuar olan Türkiye’nin öğrenilmesi, Avrupalılar için hem çok zaman alacak, hem de meraklarını giderdikçe karmaşık yapının farklılığını görme zorunluluğu olacak.
Sonra ne olacak?

61-Tarihsel kimliğimiz, çatışmacı mizacımız, dini varlığımız, dinamik coğrafyamız gibi özgün karakteristiğimiz, yabancılar için incelenmeye ve alışılmaya değer konular olacak.
Zannediyorsunuz...

62-Eğitim demokratikleşecek, ezberler bozulacak, alışkanlıklar sorgulanacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
63-Vatandaş memnuniyeti, yönetimlerin başarı kriteri olacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
64-Değişmeyen kurum yöneticileri, değişmeye alışacak ve bizler de “tebdil-i yetkide ferahlık var” diyeceğiz. Bazen de “Tebdil-i zalimde ferahlık var” diyeceğiz.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
65-Toplumun değerleri, ortak hafıza olacak. Keyfî dışlama ve resmî kısıtlamalar ile kültür düşmanlığı, çağdaşlık ambalajına konulamayacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
66-Herkes, herşeyi bilemeyecek. Özellikle imtiyazlı zümreler veya tahsisli zevat, herşeyi bilen ve çözen olamayacak. Her konunun uzmanı ve sistemli çözümü olacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
67-Kabileci yaklaşımla, lütfeden ve ulufe dağıtan hamiler olmayacak. Sürekli minnet duyulan bir hegemonya kurgusu olmayacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
68-Okul, cami ve kışla; ecdadın yönetim tecrübesine uygun modern yönetim ve demokratik teamüller içinde vatandaşına eşit mesafede olacak, siyaset dışı kalacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
69-Yoksulluk, yolsuzluk ve yoksunluk üçgeni, makus talihimiz olmaktan çıkacak. Türkiye gelişen bilim ve teknoloji ile refah toplumu olacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
70-Birey, kendini hissedecek ve güven duyacak, aktif yurttaş olacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
71-Gelir-gider dengesi, görenek baskısından kurtulacak. Herkes ekonomik varlığına göre ihtiyaç listesini yapacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
72-Özel ders, özel dershane ve tekrarlanan ikinci ücretli eğitim eziyeti bitecek.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
73- Yenilenmeyen, gelişmeyen kurum ve kuruluşlar, tarih olacak. Hak eden ve profesyonelliğe inanan kazanacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
74-Devir, proje devri olacak. Bütünlük, kapsam, maliyet, risk, zaman, iletişim, tedarik, insan kaynağı, süreç yönetimi parametreleri ile hedeflerine hazırlanan kazanacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
75-Örgütlenme ve kaynaşma, sosyal realite olarak teşvik edilecek ve bu faaliyetlerin niyetleri okunamayacak.
Herkes Avrupa da kaynaştığı gibi mi? :)

76-Hizmet sektörü, çok hızlı bir şekilde seçeneklerini arttıracak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
77-Markaları, imajları, statüleri besleyen entelektüel sermayenin kıymeti artacak. Bilgi toplumunun altyapısı kuvvetlenecek.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
78-Endüstri toplumunun zorunlu kuralları ile birlikte kültürümüzü yaşatma sentezini doğru kurmak için sosyal çözümler üretme becerisi çoğalacak.
Bu zaten malesef kaybedilmiş bir kale olarak var.

79-Ülke bölünecek paranoyası, ahlâkımız dejenere olacak propagandası birliği engellemeyecek.
Bu nasıl bişe acaba?..

80-Bireyler, güne daha mütebessim başlayacak. Herkes birbirini gördüğünde selâmlaşma jesti yapacak.
Hıristiyanlar Müslümanlığı öğretiyor yine...

81-Otobüs ve minibüs kuyruklarında veya duraklarında önce yolcular inecek, sonra diğerleri binme sırasını kullanacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
82-Kaldırım taşı döşeyen inşaat ustaları sertifikalı olacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
83-Hijyenik ortam, prospektüslü yiyecek maddeleri ve sağlıklı gıda kontrolünde istisna kalmayacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
84-Ülkelerarası münasebette, toplumların birbirini anlama ve diyalog kurma zemini kuvvetlenecek.
Bu zaten diyalogcularımız yapıyor.

85-Ailede demokratik kültür artacak. Kararlar beraber verilecek. Birbirinin görüşlerine değer verme alışkanlığı kazanılacak.
Çok manidar bir arzu...

86-Hastalar, hastanelerde evrak peşinde koşacaklarına iyileşmenin ve doktor ile daha rahat bir iletişim kurmanın sükûnetine kavuşacaklar.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
87-İşten keyfî ayırma, “fiş”leyerek işine son verme gibi tanımsızlıklar, açık kurala bağlanacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
88-Kimse isteği ve düşüncesi dışında zorlanarak veya toplumsal baskı altında, kendini taciz eden saldırılara bu denli maruz kalmayacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
89-Mahallere yapılacak yatırım ve kaynak önceliği gibi konularda anketlerle veya toplantılarla mahalle sakinlerinin görüşü alınacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
90- Duyarlı ve dikkatli davranmayan, kamuoyunda yıpranmış ve imaj kaybetmiş “kontenjanlar” daha erken görevinden ayrılacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
91-Okullarda tek tip giyim standardı olmayacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]
92-Her sorumlu, hizmet verdiklerine göre düşünmeye ve fikir geliştirmeye çalışacak. Kimseyi kendine benzetmeye çalışmayacak.
[/FONT][FONT=&quot]AB ile kaim değildir.[/FONT]
[FONT=&quot]

[/FONT]

Bu komedi zincirini kim niye düzmüş acaba? Yani bunlar AB siz olamayan işller mi?

Bir de başka ne olacak acaba, onu yazsalar mış...
 
.
Yada şöyle yazalım, bana Avrupa Birliği sürecinde, yol haritasında Avrupa Birliğinin Türkiye Aleyhinde istediği bir kaç şartı -belgesi ile- göster.
**6 Ekim 2004 AB Komisyon Raporu “Giriş” kısmının son paragrafıyla, “Sonuç ve Öneriler” kısmının 8. maddesi:
“...görüşmelerin ucunun açık olduğu, sonucun önceden garanti edilemeyeceği, ancak sonuç ne olursa olsun Türkiye’nin AB yapılarına sıkı sıkıya demirlenmesinden (anchored) emin olunması”

**Bu madde(ler)in karar tarihi: 5 Aralık 2004 Tarihli Avrupa Parlamentosu (AP) kararında da bu şartlar G, H, I, J notasyonlu paragraflarda özetlenmiş ve 55, 56, 57 ve özellikle 58. maddelerde karara bağlanmıştır.

**17 Aralık 2004 Konsey Kararının 23. maddesinin –ana paragraftan sonraki nokta işaretli 5. paragrafında- teyid edilmiştir.

(Türkiye'yinin elini kolunu bağlayan ucu açık karar ile başlıyorlar. Bu açıkca, almayacağım seni ama kullanacağım demektir. Çünkü bizim ülkemizde AB'nin büyük çıkarları vardır.)

**Avrupa Birliği Komisyonu raporunun 3. maddesinin sondan iki noktalı paragrafında "2014 yılına kadarki bütçe döneminde , Türkiye’ye ayrılacak finansal kaynakların tanımlanmamış olmasından" bahsedilmiş ve en az 2014'e kadar alınmayacağı ima edilmiştir.

**Bu imanın gerçekleştiği karar ise; Avrupa Parlementosu Kararı 51. ve 52. Madde de ifade edilmiştir.

Ayrıca;
**Konsey Kararlarının 23. maddesinde ise “müzakereler ancak 2014 yılından sonraki dönemi kapsayan Mali Çerçevenin oluşturulmasından sonra tamamlanabilecektir” ifadesi yer almaktadır.

Ancak;
Aynı kararların 6. maddesinde Bulgaristan, 10. maddesinde Romanya’nın Ocak 2007 den itibaren üye olabilecekleri taahhüt edilmiştir.

(Fark şudur: Türkiye'nin hangi tarihe kadar kabul edilmeyeceği, Diğerlerinin ise alınacağı tarihler verilmiştir.)

**Avrupa Parlementosu Kararları Madde 38:
-Adadaki Türk askerlerinin çekilmesi,
-Rum Yönetiminin “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanınması,

Not:AB, Londra ve Zürih Anlaşmalarına , yani uluslararası hukuka aykırı olarak GKRY’ni üye olarak almakla hukuku tanımamıştır. Burada da, “Adadaki diğer toplumlarla olan sorunlarını çöz” dememiştir.
Ancak, Türkiye'ye demektedir.

**Avrupa Parlementosu Kararları Madde 40:
-Türk hava ve deniz limanlarına Kıbrıs Rum gemilerinin ve uçaklarının girişine izin verilmesi...

**Parlamento Kararları Madde 40:
-“Yunanistan’la olan itilafların çözümlenmesini, Yunanistan üzerinde gerilim ve tehdit yaratacak faaliyetlerden kaçınılması” istenmektedir.
Burada 2 Nokta vardır: GKB sitesinde de açıkca yer aldığı gibi, Yunanistan Türk uçaklarını taciz ile sürekli gerilim çıkarmaktadır. Ve Bu şart, Türkiye'den istendiği halde Yunanistan'ın üyeliği sırasında istenmemiştir.

(Burada dikkat edilmesi gereke yer: Yunanistan'ın Ege'deki karasularını 12 mile çıkarmasıdır. Bu, Ege'nin büyük kısmının onların hakkına verilmesidir.)

**Parlamento Kararları Madde 37:
-“Heybeliada Rum Ortodoks Ruhban Okulu’nun derhal tekrar açılması” talep edilmiştir.
(Burada dikkat edilmesi gereken bi nokta var. Bu istek, TC Kanunları ve Lozan Anlaşmasına terstir. YÖK içinde bir fakülte gibi açılsa ve Türk kurumları gibi, Türk denetimi altında olsa ayrı. Ancak, Patrikane buna razı değildir. Yani bu Avrupa'da Cami var, Türkiye'de kilisenin olmasının ne garip tarafı var sözüne cevaptır. Mesele kilise ya da papaz yetiştirmek değil, ayrı, bağımsız bir kurum olarak çalışması. Bizim ülkemizde Patrikane bağımsız olacak, ama Yunanistan da müftümüzü onlar atayacak. Geçsin orayı.)

Gelelim Ermeni Meselesine..

**Parlamento kararlarının EE ve FF maddelerinde Türkiye itham edilmiştir.
Madde 34 a:
-“…Ermenilere karşı yapılan soykırımı tanıyarak Ermeni halkıyla uzlaşma sürecini teşvik etmesi yönünde Türkiye’ye çağrıda bulunmaktadır”.
-“…1915’te Ermenilere karşı işlenen soykırım tarihi gerçeğini resmi olarak tanımasını …”

**6 Ekim 2004 Komisyon Raporu, “ 2. Siyasal Kriterlere Yaklaşım” Başlığı:
-Kürt Dilinin kullanımından bahsedilirken Kürtlerden "azınlık" diye bahsedilmektedir.

**Parlemento Kararları:
-AA maddesi:“Güneydoğu’da yaşayan yerel nüfus”
-DD maddesi:“Türk ve Kürt siyasi güçlerinin …..müzakerelerin başlatılmasının….”
(Bu ifadeler ile, IRK noktasında milleti kullanarak düşmanlık amacı güdülmektedir.)

**Raporun 27. maddesi, “kürt güçleriyle uzlaşma sağlamak üzere daha etkin adımlar atmaya davet etmektedir”
(Bu PKK ile anlaşma anlamında kullanılmıştır.)

Komisyonun Tavsiye Raporu; Ek’i 10. paragrafının son cümlesi “Aleviler hâlâ Müslüman bir azınlık olarak kabul edilmemiştir” diyerek, Alevileri azınlık saymıştır.
...

Bunlar, Türkiye için hem ayrıca dayatılan şartlar hem de Türkiye'den istediklerini almak çalışmalarıdır.

Düşman ve takiyyeci Avrupa Birliğinin neden "kuvvet kanunda olsun, demokratik yasalar çıkarın, ordu siyasete müdahil olmasın, işin ehli olan insanlar yetiştirin" dediğini söyle.
"Seni alırdım ama bu vasıfların yok, kusura bakma" fiyerek almama düşüncesini süslemek ve gizlemek için.
Bekleme AB tatlı verecek diye. Kıbrıs ve Bosna'da ellerine geçen ilk fırsatta ne yaptıklarını gördük. Tarihten ders almayan toplumlar acı çeker. Bizde hala çekiyoruz.
...

Faraza AB'nin amacı Türkiyeyi hristiyan yapmaksa ve bundan korkuyorsan, bana 1400 sene içinde Hristiyan olmuş Müslüman göster (aman o yunanlı ile evlenen şarkıcımıdır nedir deme, Müslüman diyorum.) Mesela Hindistan yılarca İngiliz hakimiyetinde kaldı, kaç Müslümanı hirstiyan yaptı.
AB'nin amacı diyip daraltmayalım, Vatikan'ın amacı 3.bin yılda Asya'yı Hıristiyan yapmak. Hani AB'nin kurulma emrini veren kurum.
Gençlik meselesine gelince, 100 dolara dinini satacak kadar basiretsiz bi gençlik yetiştiriyorsun. Bunlara da malzeme veriyorsun Olay bu. Hıristiyan olma, onlar için asıl mesele senin dininden uzaklaşman. Senden sonraki nesli hıristiyan yapar o. Gençliğinin dinsiz yetişmesi. O zaman 1922'de yapamadıklarını çok daha rahat yaparlar.

Ne şarkıcısı?...!
...

Ayrıca, bana tüm AB'nin nasıl İsrailin güdümünde olduğunu da ıspat edersin..

AB Temel Organizasyonu 3 kademelidir. Ancak, normalde 2 olmalıdır.
İcra Komitesi -- Komisyonlar -- Avrupa Parlamentosu
Normal olarak bir yönetimde, Parlamento ve İcra Komitesi (Bakanlar Kurulu)'nun kafi olması icap ederken, araya Komisyonlar kurulmuştur. Avrupa Parlamentosu, Komisyonlar tarafından tanzim edilen gündemle çalışır ve yalnız komisyonlardan gelen raporları müzakere edebilir.
Parlemento, Bakanlar Kuruluna direk olarak gidemez. Önce, parlementonun kararları komisyone gelir, komisyon konuyu istediği gibi Bakanlar Kuruluna götürür. Bakanlar Kurulu ancak Komisyonların raporlarını müzakere edebilir. Ve yine, İcra Komitesi kararları doğrudan doğruya Parlamentoya gidemez ve uygulamaya geçirilemez. Komisyonun kararlara vereceği şekiller ile faaliyete geçebilir.

Peki kim bu Komisyon:
-AB yasa taslağını hazırlar(Tek yetkili kurum).
-Bütçeyi kontrol eder ve yönlendirir.
-AB hukukunun uygulanması.
-AB'yi Uluslararası platformlarda Temsil eder.
-Üye hükümetler 1 başkan seçerler ve bu Parlemantonun onayını alır.
-Komisyon aday listesini sunar.
-Her üye ülkeden Hükümetten bağımsız 1 kişi seçilir. Bunların neredeyse hepsi siyonist olur. Mason olur. Ülke sayı kadar, şu an 27 kişidir.
AB'nin yönetimi Bilderbeng Toplantılarında alınan kararlarla düzenlenmiştir. Normalde Komisyonun işini kuruluşta Bakanlar Komitesi yapabilirken, Siyonizm idareyi 3.bir EK kurumla ele almıştır. Ek olarak Komisyonu getirtmiştir.
Tüm kararlar bunlardan çıkar, yasama taslağını çıkarırlar, yürütme organı bunlardır. Bunların hepsi, Siyonizmin elemanıdır. Siyonizmin kurumlarıdır. Bilderbeng ve 70'ler grubunun emir ve kontrolündedir.
Sonuç:AB'nin siyasi köleliği.

Bu şekilde emir ve komuta altına alınan kurumlardan bazıları: Nato, CIA, CFR, AIPAC, BUSİNESS ROUND TABLE...


...
selametle..
 
Son düzenleme:
Bizi AB diyen yöneticilerin politikaları ve bu uğurda verilen tavizler bu hale getirdi. Ama D8 zamanında ender bi dönem yaşandı? Ekonomik ve Dış Politikada. Bu sence farklı mı aynı mı? D8 ülkelerinin başbakanlarına bak, hepsini değiştirdiler. Satın aldılar. Neden? (Mısır hariç.)

Ayrıca,Efendimizin hayatından bişi demiştim? Düşmanın içine girerek faydalanmadı diye. Bu durumu, yani senin AB savunmanı nasıl uyarlamak lazım Efendimizin hayatına?

AB'nin bu yolda bizden istediği haddi hesabı olmayan tavizleri ne yapacağız? Yerine getirmezseniz almam diyor. Verecekmiyiz bu tavzileri.

Peki bu Ermeni Soykırımı hakkında ne düşünüyorsun? AB'ye girme şartı olarak önümüze koyarlarsa, ki Parlemento kararlarında yer alıyordu ne yapmalı Türkiye?
Fransanın çıkardığı kanunu hatırlatmama gerek yok burda.

Peki bu Avrupa Birliği Ülkelerinin PKK'ya aleni destek olmalarını ne yapacağız?

Başka üyelere AB'ye girişte sunulmayan şartlar, neden Türkiye isteyince önümüze koyuluyor?

Heybeliada Rum Ortodoks Ruhban Okulu’nun tekrar açılmasını istemektedirler. Ruhban yetiştirmek istiyorlar. Bırakalım, 100 dolara Üniversite gençliğini dinlerini ellerinden daha rahat mı alsınlar? Çok defa yaşandı. Hatta doları alınmış bi incilde ben aldım.

Kararlarda, "Kürtlerin kültürel hakları" ya da "kürt ve türk güçlerinin ortak müzakere etmeleri" gibi ırkçı ifadeler yer almaktadır. Bu direk Kürdistan fikri bağlamında değil midir? Ya da sen ne anlıyorsun bu ifadelerden?
....
Bosna Katliamı yaşanırken, Avrupa İnsan Hakları neredeydi?

selametle..

Şİmdi bu soruların cevabını alıyım.

selametle..
 
Son düzenleme:
Konunun ana temasından çok uzaklaştık. Gerçi buna, laf lafı açtı da diyebiliriz. Ama eğer toparlayacak olursak, konu özü itibari ile "işi ehline vermek" idi. Dayandık geldik AB'ye. AB girince konu içine dinler arası diaologda giriyor, bu sefer hem fikir olduğumuz temel noktalarda dahi, sırf bu başka özel konu hakkında ister istemez fikir ayrılığına düşüyoruz. Çünkü, siz bunun faydalı olduğuna, şahsım ise tam tersine inanmışız. Sonucu hep beraber göreceğiz, siz haklıysanız bize, biz haklıysak size sonuçta helalleşeceğiz. Amaç kırmadan ilerlemek. Çünkü bazen tansiyon yükseliyor, çok sevdiğimiz insanı dahi istemeden de olsa kırıyoruz. Amaç elbette bu değil ama, münazaranın bir başka yönüde böyle tecelli ediyor. Olmasa, elbette daha iyi.

Neyse, işi ehline verme yönünde devam edelim. Daha hoş olur sanki. Şimdi deniliyor ki işi ehline verin. Güzel, başımız üstüne. Siz de diyorsunuz ki, işi ehline verme hususunda karşımdaki hristiyan dahi olsa veriririm. Kılıç örneğini vermişsiniz. Güzel, hak olan hadis-i şerife uygun bir tarz. Amma; iş yönetimsel anlama girmiş ise, yani başınıza emr tayin etme hususuna girmiş ise; DURUN! Burası çıkmaz sokak. Evet, yahudi de olsa hristiyan da olsa eğer adam iyi fırıncıysa ekmeği bu gayrı müslime pişirttirebiliriz (ki bunun da mahsurları var gerçi de konumuz o değil) kılıçı ona yaptırabiliriz. Ama yönetimsel anlamda yapılacak bir tayin olayında, başınızdaki gayr-ı müslim değil müslüman olacak. Bu hak gerçeği gözardı edemezsiniz. Diyeceksiniz ki, biz onları başımıza mı getiriyoruz, evet başınıza emr tayin ediyorsunuz.

Değil mi ki onların güdümüne girmişsiniz, değil mi ki onlar ne derse siz yapacaksınız, elbette kafirin ekmeğini yiyen kafirin kılıcını sallar.

Sosyal anlamda yapılan her türlü reform, sırf bu ülke halkı için yapılmalı. Yani AB yada ABD istiyor diye değil. Mandacılık zihniyeti, bu ülkenin evlatları tarafından zamanında kovuldu. Yine kovulur. Müslüman bir yahudi yanında çalışabilir, bu onun fikrini kabul ettiği anlamına gelmez. Diyeceksiniz ki, o zaman kafir ekmeği yemiş olmuyormu ? Hayır! Kendisine daha doğmadan önce tayin edilen rızkını yemiş oluyor. Ve bunu da emek vererek kazandığı için, kendi alınteri ile kazandığını yemiş oluyor. Zamanında bunun tersini gayr-ı müslim olanlar yaşadı. Bir müslüman yanında çalışarak nafakasını buradan sağladı. Ama Osmanlının hiç bir savaşına iştirak etmediği gibi, üzerine yükümlülük olarak konulan vergilerini vererek 1. sınıf vatandaşın sahip olduğu sosyal imkanları da kullandı, halen de öyle. Oysa, bu Ab denilen konu işin içine girince, yarın sizin önünüze montrö'yü koyacaklar. Hadi bakalım bunda da reform diyecekler. Yani bunun sonu gelmez.

Bakın, üç beş çapulcu diye diye gelinen noktaları görün. Daha geçen gün Van'da, arkasından Diyarbakır'da olan olaylara bakın. Evet, olaylar ve mecraları farklı belki ama altında yatan zihniyete bakınca, gerçeğin buaralara geleceğini kestirmek o kadar da zor bir şey değil.

Bir paçavra bezini bayrak, aşağılık, çirkef bir köpeği başkan diye kabullenen koca bir ırk nerelere geliyor. Oysa bu insanların ataları çanakkalede bizim dedelerimiz ile birlikte savaşmıştı. Ama n'oldu ? Eğitimsiz kaldılar, sistemli bir şekilde yoksulluğun içine soktular. Elbette kökeninde imkansızlıklar içerisinde yaşanılan acılar var. Ama bu sadece güneydoğu için geçerli değil, Türkiye'nin en batısında da geçerli. Yoğunluk güneydoğu olunca ve buraya da dış mihraklar el atınca, yani tam bir proveke mekanizması kurulunca insanlar olaylara hazır potansiyel bir topluluk haline getirildi. Asker kırsalda tam bir gerilla savaşı veriyor. Karşında toplu bir ordu yok, vurup kaçan bir insan var. Dolayısı ile elbette zaman alıyor. Neyse, konuyu dağıtmayalım; bunun getirdiği gerçeği oturup düşünmemiz lazım. Nedir buna etken diye düşünmek gerekir. Elbette eğitimziliktir. Sen bu eğitimsizliğe önem vermezsen, senin o boşluğunu gelir birileri istediği gibi doldurur. Nitekim gelinen nokta da budur. Oysa sen, devlet olarak bunu kendi halkın olduğu için yapmalısın. Ne AB ne ABD burada kriter olmamalı. Halkını hiç kimseye peşkeş çekmemelisin. Kİ; işte o zaman senin halkın, senin yolunda cansiperane davransın. Bu Ab muhabbeti başladığından beri güneydoğu durulmuyor. Ya Allah aşkına birazcık izan lütfedin, Ab eşbaşkanı olduğu dönemde Almanyalı parlementerlerin ziyaret güzergahına bakın. Bu kadarını da mı görmüyorsunuz. "AB'nin yolu Diyarbakırdan geçer" sloganını ne çabuk unuttunuz. claudıa roth denilen yeşil canavarı ve arkadaşlarını hangi göz ile izliyorsunuz. Orhan Pamuk gibilerine arka çıkanların arkasında duranları görmezden gelemezsiniz. Ard niyet ararım.

Lütfen, Üstad (k.s.) gibi çok değerli ve mümtaz insanı bu AB muhabbeti içine almayalım. Çünkü, bilen de konuşuyor bilmeyende. Kalkar birisi, O'nun (k.s.)gibi bir insan hakkında (Allah korusun) ileri geri konuşur, bizi üzer ve içimizi acıtır.

Üstad'ı (k.s.) anlamak lazım. Nörşin neresi bilmek lazım. Çok söz gayedeki amacı örtüyor diyor ya İmam-ı Rabbani (k.s.) bizimkisi de o hesap yani.

Seyyid olup da kimlerden, ne şekilde nemalanan varsa açık açık izah etmek gerek. Töhmet altına almayalım kimseyi. Varsa öyle yapan beraber kınayalım ve insanları uyaralım, yoksa; başkalarının muhabbet kaymasına vesile olmayalım. Benim mürşidim Nakşibend yolu ile süluk eder ve Hazreti Hüseyin (r.anh) yolu ile ana ve baba tarafından Seyyiddir, bir başkasından nemalanmak şöyle dursun, bir çok insan O'nun (k.s.) zahiri ve manevi değerlerinden her daim faydalanmaktadır. Bu konuya da ayrı bir açıklama düşerseniz kendi adıma sevinirim. Rahatsız oldum çünkü.
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks