Mekanın Cennet Olsun Atam

azizdolu

New member
---------Mekânın Cennet Olsun Atam
---------Altı temel ilkeden oluşan ve hiçbir siyasî akım veya ideoloji ile de bağlantısı ol-mayan “Atatürkçülük” olgusu, Cumhuriyet tarihi boyunca, üzerinde en çok fikir yürütü-len mevzuların başında gelmiştir. Tamamen, Türkiye’nin o günkü şartlarından doğ-muş olup; bir ideoloji değil; sistemdir. Hatta bizzat Atatürk’ün görüş ve inkılâpları ile ortaya koyduğu bir düşünce sistemidir. Bu sistemin gayesi, Türk Milleti’nin hızla kal-kınmasıdır. Sistem, bizzat Atatürk tarafından “Biz, bize benzeriz. Yenilikler, Türk Mil-leti’nin yapısına ve karakterine uygun olmalıdır. Başka vücutlar için biçilmiş elbiseler bize uymaz.” sözleri ile açıklanmıştır.
---------Cumhuriyetçilik ilkesi sistemin temelini oluşturur. Türk Milleti’nin yaradılışına ve karakterine en uygun idare, Cumhuriyet idaresidir. Bu idarede yönetim, halk; halk, yönetim demektir. Anayasa ile belirlenen şartları taşıyan her Türk vatandaşı seçme ve seçilme hakkına sahip olmakta, ülke yönetimine etkin (aktif) olarak katılmaktadır. Böylece devletle millet arasındaki ayrılık ortadan kalkmaktadır.
---------Atatürk, “Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz. Türk milliyetçisiyiz. Cumhuri-yetimizin dayanağı, Türk topluluğudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.” demiştir. Bu sözlerden de anlaşılacağı üzere, milliyetçilik ilkesinin temeli “kültür birliği”ne dayan-maktadır. Yani Atatürk’ün deyimiyle “Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu ve Trakyalı hep bir ırkın (soy) evlâtları ve aynı cevherin damarlarıdır.” Milliyetçiliğin dayandığı bir diğer temel de, bu vatanda yaşayıp; bu devlete sadakat hisleri ile bağlı olan herkesin Türk kabul edilmesini öngören vatandaşlık kavramıdır.
---------Atatürk’ün ifadesi ile “Türkiye Cumhuriyetini kuran halka, Türk Milleti denir. Tür kiye halkı, ırkça, dince ve kültürce ortak, birbirlerine karşılıklı saygı ve fedakârlık his-leriyle dolu, kaderleri ve menfaatleri müşterek olan bir toplumdur.” Bu toplum, asırlar-ca hür ve bağımsız yaşamıştır. Yine öyle olmalıdır. Mutlaka modern, medeni ve yeni olmalıdır. Refah içinde, bağımsız ve zengin olmalıdır. Devlet teşkilatı, halk teşkilatı ol-malı; hak sahibi olmak, iş görme esasına bağlanmalıdır. Yine halkçılık ilkesine göre, aydınlar, halka ışık tutmalıdır. Bu ışık da, halkın “ruh ve vicdanından” alınmalıdır.
---------Sistemin en çok tartışılan halkası hiç şüphesiz “laiklik” ilkesi olmuştur. Aslında laikliği, “din ve vicdan özgürlüğü” olarak kabul edersek; bu ilke, beş bin yıllık devlet geleneğimizin en temel felsefelerinden biridir. Misal, Cengiz Han yasalarında “Herkes istediği dine inanabilir. Ama herkes tek Tanrı’ya (Allah) inanmakla yükümlüdür.” diye yazar. Şimdi “Moğolların bizimle ne alâkası var ki?” diyebilirsiniz. Arz edeyim, Moğol lehçesindeki “cengiz” sözcüğünün, Türkiye Türkçesi’ndeki karşılığı “deniz”dir. Cengiz Han’ın adı da, Oğuz Kağan’ın altı oğlundan biri olan Deniz Han’dan gelir. Yani canca-ğızlar, Küba ile bir alakamız yoktur belki… Ama Kore’ye kadar olan yerlerle, bir kan bulaşıklığımızın; bir gönül bağımızın; bir kültür birliğimizin olduğu da apaçık ortadadır. Bu arada, Serik’teki Yörüklerin ekseriyetini oluşturan Karahacılıların soylarının da, Av -şarlar; Deniz Han; Bozoklar silsilesi ile Oğuz Kağan’a dayandığını söylememe gerek yoktur sanırım. Ha bir de, bugün Moğolistan’da hangi alfabe kullanılıyor, biliyor musu-nuz? Yüzyıllar önce kurulup yıkılmış Uygur Devleti’nin alfabesi! Şaştınız değil mi?
---------Atatürk’e göre “Din lüzumlu bir müessesedir (kurum). Dinsiz bir milletin deva-mına imkân yoktur. Yalnız din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Softaların din simsar -lığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler, iğrenç kimseler -dir. Bu duruma izin verilmemelidir. Bununla birlikte maneviyatın, kalp ve vicdan kuv vetinin yüksek tutulması şarttır.” Yine bir keresinde “Dinime, bizzat gerçeğe nasıl ina-nıyorsam, öyle inanıyorum.” diyen Atatürk, toplumun kalkınmasındaki temel unsurlar- dan birisinin de din olduğunu kabûl etmiştir. Bu nedenle din ve vicdan hürriyetini Cum -huriyetin temel ilkelerinden biri olarak kabul etmiştir. Hatta masraflar için kendi cebin-den bile para ödeyerek, Elmalılı Hamdi Yazır’a, Kuran tefsirini sipariş ettiğinde “Bu tefsir, Hanefi fıkhı ve Maturidi itikadı üzerine kaleme alınacaktır.” şartını koşan da Atatürk’tür cancağızlar.
---------Yeri gelmişken, bugün ülkemizdeki sorun, laiklik ilkesinden değil; laikliği işine geldiği gibi yorumlayan art niyetli kişilerden kaynaklanmaktadır. Misal, çocukların din eğitimindeki yaş sınırının yedi değil de, on iki olmasının ne laiklikle ne de mantıkla bir ilgisi vardır. Üstelik Almanya gibi ülkelerde, ilköğretim okullarının nerede ise yüzde kırklara varan oranlarda kilise okulları olduğu da ortada iken… Ki Almanya ekseriyet-le Protestan’dır ve Luther’in önderliğinde, kilise taassubunu yıkan ilk ülkedir de… Ney -se biz, Laiklik konusunu yine Atatürk’ün bir sözü ile kapatalım. “Bizim dinimiz akla en uygun ve doğal bir dindir ve ancak bundan dolayı son din olmuştur.”
---------Atatürk diyor ki, “Bizim takibini uygun gördüğümüz devletçilik prensibi, bütün üretim ve dağıtım araçlarını fertlerden alarak özel ve kişisel ekonomik girişime ve fa-aliyete meydan bırakmayan sosyalizm gibi değildir.” Bununla birlikte, devletçilik, bü-tün ekonomik girişim ve faaliyetleri birkaç kişiye havale eden, her türlü toplumsal çı-karları, kişilerin arzu ve heveslerine teslim eden kapitalizme de benzemez. Devletçilik birey özgürlüğü ile toplumsal çıkarları uyumlu bir hâle getirir. Kısacası devletin asli görevi eğitim, savunma ve sağlıktır dersek yerinde olur. Ayrıca ülkenin gerçek özgür-lüğünün ekonomiden geçtiğinin bilincinde olan bir düşüncenin ürünüdür.
---------Atatürk’e göre, yapılan inkılâpların amacı Türkiye Cumhuriyeti halkını tama-men modern ve bütün anlam ve biçimi ile uygar bir toplum hâline getirmektir. Ülkenin gelişmesi ve yenileşmesi için her türlü girişime başvurulması, her türlü araçların kulla-nılması zorunludur. Bunu yaparken de, hayatta en hakiki yol göstericinin bilim olduğu-nun göz ardı edilmemesi gerekmektedir hâliyle… Zira çağın gereklerini yerine getir-mek, çağa ayak uydurmak; 1933’lü yıllar için bestelenmiş 10.Yıl Marşı’nı, zamanımı- za uyarlamak ancak ve ancak bilimsel yenilikleri ve gelişmeleri takip etmekle müm-kün olur. Misal, evvel zaman içinde birer Türk gölü olan denizlerde, uçak gemilerimizi yüzdürmeden; “Uzaya Türk adını, Atatürk kapsülü ile yazmadan” … nasıl Atatürkçü olacaksınız ki? On yılda demir ağlarla örülen ülke; elli yıl hızlı tren için beklerse, inkı-lâpçılığımızda yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğu aşikâr değil midir?
---------Evet, cancağızlar, okumakta olduğunuz bu yazıda belirtilen görüş ve düşünce- lerin ekseriyetinin, bizzat Atatürk tarafından ortaya konduğunu belirtmeme gerek yok-tur sanırım. Bu arada, sükûtun altın olduğunu unutarak; araya bir iki kelâm da biz ek-leyiverdik hâliyle. Sahi, Atatürk’ü ne kadar tanıyorsunuz? Hatasıyla, sevabıyla, sevda -sıyla… ebediyete göçüp gitmiş bir ulu çınar değil mi? Ne diyelim, mekânı cennet ol-sun. Sözü, can-ı gönülden katılacağınıza inandığım bir dua ile bitireyim. Allah, bu ül-keyi “mevlit” Müslümanlarından; “sokak” milliyetçilerinden; “soslu” demokratlardan… korusun. Ama her şeyden önce “sahte” Atatürkçülerden... Âmin!
Aziz Dolu
 
. Bu nedenle din ve vicdan hürriyetini Cum -huriyetin temel ilkelerinden biri olarak kabul etmiştir. Hatta masraflar için kendi cebin-den bile para ödeyerek, Elmalılı Hamdi Yazır’a, Kuran tefsirini sipariş ettiğinde “Bu tefsir, Hanefi fıkhı ve Maturidi itikadı üzerine kaleme alınacaktır.” şartını koşan da Atatürk’tür cancağızlar.[/size]



Kulaklarin cinlasin Radikalim(Hani ondan baska meal istemezdin ya o nedenle)...Vay be Yani Allahin Kitabi Allahin dinine göre degilde"Hanefi fikhi ve Maturidi itikadi"Hay Masallah....
 
Çınladı kardeşim çınladı merak etme. ;)

Ismarlama Kur'an yazılması istenen, rahmetli Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır zaten mealinin en başında aynen şunu ifade eder: "Günümüz dillerine her ne kadar çevrilip tercüme edilmek istense de, arap dilinin zengin anlatım ve mana tarzı hiç bir dile tam anlamı ile tercüme edilemez. Bunu bilmeyen cahil cühela takımı Kur'an'ı Kerim'i Türkçe'ye çevirerek güya aklısıra yeni Türkçe'ye uyarlamaya çalışıyor." "Türkçe Kur'an mı olur be hey şaşkın!" diyerek tepkisini ortaya koyuyor. Ama bununla beraber, üstad, bu çeviri işinin çok önemli bir konuma sahip olması nedeni ile bu işi yine kendi üzerine alıyor ve çok hassas bir çalışma ile mealini tamamlıyor.

Fakat yine de Türkçe yada herhangi bir başka dilde dahi olsa yapılan çevirinin 1/1 olmayacağını her fırsatta tekrarlıyor.

O sole mıo çok sevdiğim bir arya olsa dahi, maalesef ben; pavorotti gibi aynı bas tenoru veremiyorum. Bunun gibi yani...


Yani neresinden bakarsan bak, sakat bir düşünce. Laiklik adı altında yapılan şaklabanlıktan başka da bir şey değil bu. Laiklik özü ve uygulanması itibari ile ate!dir. Laiklik herhangi bir Din, felsefe yada anlayış barındırmaz. Bunun ile beraber, laik bir sistem asla Kur'an'ın Türkçe, arapça yada bilmem hangi dilde olmasını, ya da olmamasını da düşünmez. Bu; kraldan çok kralcıların yani nam-ı diğer "kemalizm" ideologların şartlı refleksinden başka bir şey de değil zaten. Mütedeyyin insanların yutmayacağı türden, ama günümüz müslümanlarının "yaa gördün mü bak! laiklik Din'e asla karışmıyor, karışsa Türkçe Kur'an basılmasına izin vermez!" tarzında söylemler oluşmasını amaçlayan toplum mühendisi kimliğinde görev yapan beyinlerin fikri zaten. Çok da önem arzetmiyor, benim açımdan. Ben sağırım; duymam!
 
Çınladı kardeşim çınladı merak etme. ;)

Ismarlama Kur'an yazılması istenen, rahmetli Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır zaten mealinin en başında aynen şunu ifade eder: "Günümüz dillerine her ne kadar çevrilip tercüme edilmek istense de, arap dilinin zengin anlatım ve mana tarzı hiç bir dile tam anlamı ile tercüme edilemez. Bunu bilmeyen cahil cühela takımı Kur'an'ı Kerim'i Türkçe'ye çevirerek güya aklısıra yeni Türkçe'ye uyarlamaya çalışıyor." "Türkçe Kur'an mı olur be hey şaşkın!" diyerek tepkisini ortaya koyuyor. Ama bununla beraber, üstad, bu çeviri işinin çok önemli bir konuma sahip olması nedeni ile bu işi yine kendi üzerine alıyor ve çok hassas bir çalışma ile mealini tamamlıyor.

Fakat yine de Türkçe yada herhangi bir başka dilde dahi olsa yapılan çevirinin 1/1 olmayacağını her fırsatta tekrarlıyor.

O sole mıo çok sevdiğim bir arya olsa dahi, maalesef ben; pavorotti gibi aynı bas tenoru veremiyorum. Bunun gibi yani...


Yani neresinden bakarsan bak, sakat bir düşünce. Laiklik adı altında yapılan şaklabanlıktan başka da bir şey değil bu. Laiklik özü ve uygulanması itibari ile ate!dir. Laiklik herhangi bir Din, felsefe yada anlayış barındırmaz. Bunun ile beraber, laik bir sistem asla Kur'an'ın Türkçe, arapça yada bilmem hangi dilde olmasını, ya da olmamasını da düşünmez. Bu; kraldan çok kralcıların yani nam-ı diğer "kemalizm" ideologların şartlı refleksinden başka bir şey de değil zaten. Mütedeyyin insanların yutmayacağı türden, ama günümüz müslümanlarının "yaa gördün mü bak! laiklik Din'e asla karışmıyor, karışsa Türkçe Kur'an basılmasına izin vermez!" tarzında söylemler oluşmasını amaçlayan toplum mühendisi kimliğinde görev yapan beyinlerin fikri zaten. Çok da önem arzetmiyor, benim açımdan. Ben sağırım; duymam!



Cinlatacagimi biliyordum,Ama ayni elmalili diyorki bu bir mealdir acaba nasil mealse?Tefsir nasil olurdu acaba diyesi geliyor insanin.Allahin xxxxxxxxxx fazlaydi acaba...Anlamadigim Akifin red ettigini neden Elmalili üstlendi dersin?Acaba yukarida bahsedilen konu nedeni ilemi dersin..
."Hanefi fikhi ve Maturidi itikadi"
 
Geniş açıklamalı meal mi seni şaşırtan şey. Daha ne olsun kardeşim, rahmetli geniş geniş anlamları dahi üşenmeden anlatmaya çalışmış. Hata olursa bile azın da azı olsun demiş. Bence gerçekten mükemmel bir çalışma. Günümüz alimlerinin yaptığı kısa kısa Türkçe cümlelere bakınca 2 vakit namaz o yüzden karşımıza çıkıyor, Allah'(cc)ın emri olan tesettür geleneksel bir kıyafet oluyor ve bunları açıklamak içinde göbeğimiz çatlıyor bu sayede kardeşim.
Günümüz alimleri ne yapıyor; böyle geniş açıklamalı Kur'an'ı bulmuş, arapça'sı da olmadığı için!!! Türkçesinden çıkardığı anlamı alıyor, yaşantısı ve itikadı kadarını yorumluyor, ben araştırdım Kur'an'da böyle bir şey yok deyip çıkıyor. Zaten bunun için ne zamanları var, nede buna harcayacak kadar boş vakitleri var!
Tavuktan kurban olurmu ? Yılbaşı Ramazan da aynı güne denk gelirse; akşam içki içip, gece sahura niyetlenebilirmiyiz ? kamusal alana girince türbanı başımızdan sıyırıp modern, çağdaş bir kıyafete bürününce günah olur mu? Saç mı haram ? eğer kıl haram ise kaş ta harammı ? gibi medyatik sorulara cevap vermeye yetişmekten zaten vakit te kalmaz ki, değil mi ama?
Elmalı'nın, bunu üstlenme nedenini yukarıda açıklamıştık sevgili metin mete.
Maturidi itikat yönünden açıklamalar sunmuş, örnek olarak ashabı güzin efendilerimizi, selef-i salihin efendilerimizin itikadi yaşantılarını ve anlayışlarını koymuş ortaya. İmam-ı Azam'da ameli yönünü koymuş ortaya. Sonuçta hepsi ehl-i sünnet vel cemaat mezhebi. Eş'ari ile İmam Şafii hazretleri de olsa durum değişmez yani. Ehl-i sünnet vel cemaat mezhebi hepsini kapsıyor.
Bu konuda esas söylenmesi gereken tek şey şu olmalı (bence); Atatürk'ün bir an evvel "kemalistlerin" elinden kurtarılması gerekir. Din'i konularda bazı düzensiz ve mesnetsiz uygulamaların müsebbibi olarak gösterilmesi, belki bu Din'e zarar vermez (sonuçta her insan inandığı gibi yaşar) ama Atatürk'e zarar verdiği muhakkak. Hayatta; yanına dahi yaklaştırmadığı, hiç bir konuda fikrini sorma gereği dahi duymadığı ayak takımı, kendinden sonra, allame ve otorite olarak karşımıza çıkıp "O" böyle demişti türünden masalları çoook yutturdular. Artık buna bile bile lades demenin bir mantığı yok.
Kral çıplak! ve ortada.
 
Bir Türk olarak, Cengiz Han'ı ceddim olarak görmüyorum, Cengiz Han moğol değilmiş de, Türkmüş'de , Cengiz ismi aslında Deniz demekmiş de vvs vs...Sanırım bir moğolu, ardında kan ve gözyaşından başka bir şey bırakmamış, sadece dünyanın yarısına sahip oldu diye, Cengiz Han'ı Türkleştirmek, Türk gibi görmek , Alman nazilerinde dahi görülmemiş aşırı ırkçılık olsa gerek....Hiç unutmayalım, insanlar bizim görmek istediğimiz gibi değildir, insanlar oldukları gibidir. Her kim neyse , özü de odur, onu başkalaştırmak kimsenin haddine değil...
Moğol olan Cengiz Han , aynı zamanda islam düşmanıdır. Bunu yakınen bilmek isteyen Cengiz Han Kanunlarına baksın. Bir küçük örnek vermek gerekirse Cengiz Han'ın şu şekilde kanunu vardır " Bundan böyle bir hayvan boğazlanırken, göğsü bıçakla yarılıp, kalbi elle sıkılıp canı alınacak, her kim böyle yapmaz da Muhammed'in yaptığı gibi hayvan boğazlarsa, aynı şekilde canı alına...."
Görüldüğü gibi Cengiz Han'ın inançlara saygı gösterdiği kocaman bir palavradır, Tıpkı günümüzdeki bir çok palavra gibi.... Cengiz Han büyük bir lider , büyük bir komutan , aynı zaman da bir dahidir, fakat aynı Cengiz Han bu yazıda anlatıldığı gibi inançlara saygı duyan biri değildir. Günümüzdeki bir çok cuntacıda olduğu gibi, Cengiz Han'da öyle bir cuntacıdır.
 
Şunu da eklemek de yarar.
Osmanlı, Selçuklu laik olduğu için diğer inançlara saygı göstermedi, müslüman oldukları için saygı gösterdi.
 
Geniş açıklamalı meal mi seni şaşırtan şey. Daha ne olsun kardeşim, rahmetli geniş geniş anlamları dahi üşenmeden anlatmaya çalışmış. Hata olursa bile azın da azı olsun demiş. Bence gerçekten mükemmel bir çalışma. Günümüz alimlerinin yaptığı kısa kısa Türkçe cümlelere bakınca 2 vakit namaz o yüzden karşımıza çıkıyor, Allah'(cc)ın emri olan tesettür geleneksel bir kıyafet oluyor ve bunları açıklamak içinde göbeğimiz çatlıyor bu sayede kardeşim.
Günümüz alimleri ne yapıyor; böyle geniş açıklamalı Kur'an'ı bulmuş, arapça'sı da olmadığı için!!! Türkçesinden çıkardığı anlamı alıyor, yaşantısı ve itikadı kadarını yorumluyor, ben araştırdım Kur'an'da böyle bir şey yok deyip çıkıyor. Zaten bunun için ne zamanları var, nede buna harcayacak kadar boş vakitleri var!
Tavuktan kurban olurmu ? Yılbaşı Ramazan da aynı güne denk gelirse; akşam içki içip, gece sahura niyetlenebilirmiyiz ? kamusal alana girince türbanı başımızdan sıyırıp modern, çağdaş bir kıyafete bürününce günah olur mu? Saç mı haram ? eğer kıl haram ise kaş ta harammı ? gibi medyatik sorulara cevap vermeye yetişmekten zaten vakit te kalmaz ki, değil mi ama?
Elmalı'nın, bunu üstlenme nedenini yukarıda açıklamıştık sevgili metin mete.
Maturidi itikat yönünden açıklamalar sunmuş, örnek olarak ashabı güzin efendilerimizi, selef-i salihin efendilerimizin itikadi yaşantılarını ve anlayışlarını koymuş ortaya. İmam-ı Azam'da ameli yönünü koymuş ortaya. Sonuçta hepsi ehl-i sünnet vel cemaat mezhebi. Eş'ari ile İmam Şafii hazretleri de olsa durum değişmez yani. Ehl-i sünnet vel cemaat mezhebi hepsini kapsıyor.
Bu konuda esas söylenmesi gereken tek şey şu olmalı (bence); Atatürk'ün bir an evvel "kemalistlerin" elinden kurtarılması gerekir. Din'i konularda bazı düzensiz ve mesnetsiz uygulamaların müsebbibi olarak gösterilmesi, belki bu Din'e zarar vermez (sonuçta her insan inandığı gibi yaşar) ama Atatürk'e zarar verdiği muhakkak. Hayatta; yanına dahi yaklaştırmadığı, hiç bir konuda fikrini sorma gereği dahi duymadığı ayak takımı, kendinden sonra, allame ve otorite olarak karşımıza çıkıp "O" böyle demişti türünden masalları çoook yutturdular. Artık buna bile bile lades demenin bir mantığı yok.
Kral çıplak! ve ortada.


Anlasildi senin icin mükemmel..
 
Bir Türk olarak, Cengiz Han'ı ceddim olarak görmüyorum, Cengiz Han moğol değilmiş de, Türkmüş'de , Cengiz ismi aslında Deniz demekmiş de vvs vs...Sanırım bir moğolu, ardında kan ve gözyaşından başka bir şey bırakmamış, sadece dünyanın yarısına sahip oldu diye, Cengiz Han'ı Türkleştirmek, Türk gibi görmek , Alman nazilerinde dahi görülmemiş aşırı ırkçılık olsa gerek....Hiç unutmayalım, insanlar bizim görmek istediğimiz gibi değildir, insanlar oldukları gibidir. Her kim neyse , özü de odur, onu başkalaştırmak kimsenin haddine değil...
Moğol olan Cengiz Han , aynı zamanda islam düşmanıdır. Bunu yakınen bilmek isteyen Cengiz Han Kanunlarına baksın. Bir küçük örnek vermek gerekirse Cengiz Han'ın şu şekilde kanunu vardır " Bundan böyle bir hayvan boğazlanırken, göğsü bıçakla yarılıp, kalbi elle sıkılıp canı alınacak, her kim böyle yapmaz da Muhammed'in yaptığı gibi hayvan boğazlarsa, aynı şekilde canı alına...."
Görüldüğü gibi Cengiz Han'ın inançlara saygı gösterdiği kocaman bir palavradır, Tıpkı günümüzdeki bir çok palavra gibi.... Cengiz Han büyük bir lider , büyük bir komutan , aynı zaman da bir dahidir, fakat aynı Cengiz Han bu yazıda anlatıldığı gibi inançlara saygı duyan biri değildir. Günümüzdeki bir çok cuntacıda olduğu gibi, Cengiz Han'da öyle bir cuntacıdır.



Cengiz Müslüman düsmani olmakla beraber TÜRK de degildi zaten bir mogoldu....Cengizin hos görüsü sadece Budizm ve mezheplerinedir ...Yoksa Islama olmasi mümkün degil...
 
Anlasildi senin icin mükemmel..
Mükemmel ? Kimi buyurdunuz ?

Bugüne kadar saydıklarımızı, yazdıklarımızı dile getirdiğimiz sıkıntıları anlattık, çıka çıka bu anlam mı çıktı.

Senin kulaklarımızı çınlattığın konu için bir kaç cümle yazdık. Meal konusuna hitab olsun istedik. Ve bu meal konusuna sebep veren insanların haddi zatında çok farklı kişiler olduğunu, ama bütün yaptıkları şeylerin o'nun gölgesi altında bu millete yutturduklarını kendi çapımızda anlatmaya çalıştık.


Bunun dışında; bizzat kendisinin önayak olduğu konuları yazarsak bu forumun kapanmasına sebep oluruz metin mete.

Sap ile saman karışırsa, ortaya karışık salata çıkar. ADD ve benzeri derneklerin ne menem olduklarını yakınen bildiğimiz için, bu konuda çok da fazla yazmamaya çalışıyorum. Yoksa, pandoranın kutusu bir açılmaya görsün!

"Her söylediğin üzerine hak ola, ama; her hakkı her yerde söylemek üzerine hakk olmaya" düsturunca, kimin ne kadar mükemmel olduğu kendi açımdan biliniyor.

Kasd ettiğin Gazi Mustafa Kemal ise, kendi yönü açısından başarılı bir devlet adamı, akıllı bir komutan, idealleri ve hırsı olan, bu yönünü tatmin etme başarısı gösterebilmiş, sonuç itibari ile benim gibi aciz bir kul. Ötesi, zorlasan da yok!
 
Elmalı Hamdi Yazır tefsirinde gözden kaçırılan en önemli husus "Elmalılı tefsirinde Allah'ın tek bir ayetini dahi eğip-bükmemiştir, birilerinin hatırları için dahi olsa"...bakın bakalım tağuta...bakın bakalım baş örtüsüne...hem de bunları Mustfa Kemal devrinde söylüyor...

Mehmet Akif'e ısmarlanan tercüme ! ise Akifin ileri görüşlülüğü sayesinde yazılmamıştır...
Türkçe ibadet hikayeleri filan yaniii...Akifin peşine polis takanlar nerede???
 
Mükemmel ? Kimi buyurdunuz ?

Bugüne kadar saydıklarımızı, yazdıklarımızı dile getirdiğimiz sıkıntıları anlattık, çıka çıka bu anlam mı çıktı.

Senin kulaklarımızı çınlattığın konu için bir kaç cümle yazdık. Meal konusuna hitab olsun istedik. Ve bu meal konusuna sebep veren insanların haddi zatında çok farklı kişiler olduğunu, ama bütün yaptıkları şeylerin o'nun gölgesi altında bu millete yutturduklarını kendi çapımızda anlatmaya çalıştık.


Bunun dışında; bizzat kendisinin önayak olduğu konuları yazarsak bu forumun kapanmasına sebep oluruz metin mete.

Sap ile saman karışırsa, ortaya karışık salata çıkar. ADD ve benzeri derneklerin ne menem olduklarını yakınen bildiğimiz için, bu konuda çok da fazla yazmamaya çalışıyorum. Yoksa, pandoranın kutusu bir açılmaya görsün!

"Her söylediğin üzerine hak ola, ama; her hakkı her yerde söylemek üzerine hakk olmaya" düsturunca, kimin ne kadar mükemmel olduğu kendi açımdan biliniyor.

Kasd ettiğin Gazi Mustafa Kemal ise, kendi yönü açısından başarılı bir devlet adamı, akıllı bir komutan, idealleri ve hırsı olan, bu yönünü tatmin etme başarısı gösterebilmiş, sonuç itibari ile benim gibi aciz bir kul. Ötesi, zorlasan da yok!


Vallahi Radikal kardesim,sadece o cikti senin icin mükemmel.Ama benim icin dersen degil hemde hic degil.Bunun tartismasini yapacak degilim sanmaki kaciyorum sadece benim prensibim sahislar bazinda tartismam.Bunu sen cok iyi biliyorsun.Mealle Tefsir denileni az veya cok cözecek yastayim veya bilgim bu kadarinida olsa ayirmaya yetecek kadar vardir Elhamdülillah.Dikkatli okursaniz benim sizin kulaginizi cinlattigim yerde ne Mustafa Kemal Atatürk vardi nede Elmalili Hamdi Yazir sadece bu kitabin neye sebeben yazildigi ve bu Kitabi yazmaktan kacinan bir sahsiyetin ismi vardi sadece.Onuda istersen benim imza olarak kulalandigim dörtlügün yazari olarakta alabilirsiniz..
 
Elmalı Hamdi Yazır tefsirinde gözden kaçırılan en önemli husus "Elmalılı tefsirinde Allah'ın tek bir ayetini dahi eğip-bükmemiştir, birilerinin hatırları için dahi olsa"...bakın bakalım tağuta...bakın bakalım baş örtüsüne...hem de bunları Mustfa Kemal devrinde söylüyor...

Mehmet Akif'e ısmarlanan tercüme ! ise Akifin ileri görüşlülüğü sayesinde yazılmamıştır...
Türkçe ibadet hikayeleri filan yaniii...Akifin peşine polis takanlar nerede???

Yazindan pek birsey anlamadim ama,Benim dedigim konu ile alakasi yok gibi.Benim dedigim Yazilisinin neden Elmalili Hamdi beye verildigi degilde.Yazilma sebebi idi,Akifin neden bunu red ettigi idi yani senin dediginle bir anlam kuramadim...
 
Vallahi Radikal kardesim,sadece o cikti senin icin mükemmel.Ama benim icin dersen degil hemde hic degil.Bunun tartismasini yapacak degilim sanmaki kaciyorum sadece benim prensibim sahislar bazinda tartismam.Bunu sen cok iyi biliyorsun.Mealle Tefsir denileni az veya cok cözecek yastayim veya bilgim bu kadarinida olsa ayirmaya yetecek kadar vardir Elhamdülillah.Dikkatli okursaniz benim sizin kulaginizi cinlattigim yerde ne Mustafa Kemal Atatürk vardi nede Elmalili Hamdi Yazir sadece bu kitabin neye sebeben yazildigi ve bu Kitabi yazmaktan kacinan bir sahsiyetin ismi vardi sadece.Onuda istersen benim imza olarak kulalandigim dörtlügün yazari olarakta alabilirsiniz..
Sana meal ile tefsir farkını bilmiyorsun anlamında yazmıyorum metin mete. Neden ısrarla böyle yazıyorsun. Bazen bir kaç cümlede meramımı anlatmak istiyorum, fakat sanırım hata bendeki anlatamadığım için sizler doğal olarak anlamıyorsunuz. Çok garip bir ülkede yaşadığımızı bazen unutuyorsunuz ama.

Bu ülkenin hudutlarında haşa Yüce Allah (cc)'a küfüre ceza yok (haşa!), O'nun yarattığı acz kuluna ve icatlarına! küfür 2 yıldan başlıyor. Örnek mi; güncel yaşantıya bir bak! gün gibi ortada. Medeni kanunun 2000 yılında kabul ettiği son düzenleme ile "beraber yaşama" (zina) suç değil, Resmi nikah yapılmadan önce düzenlenen "Din'i nikah" (helal) suç! Adı üstünde; laik, hukuk devleti! İşte, bu zihniyetin daha ilk yıllardan amacını gören merhum Elmalı'lı kendi çapında bir şeyler yaparak, en azından halkın Kur'an'ı anlamasını (ama bununla beraber aslı gibi olamayacağını da bilmesini) istediği için tefsir yazma işini üstlenmiştir, ve haklıdır da. Üstad merhum Akif ise, olayın başka bir nedeninden dolayı yazmamıştır ve O'da tercihinde haklıdır.

Bak sana bir hikaye ile örnek vereyim. adamın biri çölde atı ile gece gündüz yol alarak gideceği yere bir an önce varmak istiyormuş. İyice yorulduğu bir günün gecesinde önüne bir kuyu çıkmış. "Şurada bir soluklanayım kendim ve atım için biraz kuyudan su çekeyim daha sonra yoluma devam ederim" demiş. Atından inmiş, atını bağlamak için bir kazık aramış, bulunca onu toprağa çakmış ve atını bağlamış. Neyse, suyunu çekmiş kuyudan, hem kendi suyunu kana kana içmiş, hem atına su vermiş, dinlendirmiş, yola çıkacağı zaman çaktığı kazığı topraktan sökeceği zaman durmuş şöyle bir bakmış "belki benim gibi gecenin bir vakti gelen biri de atını bağlamak için kazık arayabilir. Bu çaktığım kazığı Allah (cc) için vakf ettim. Gelenler atını bağlasın bende ecir sahibi olurum" diye niyetlenmiş ve gitmiş. Aradan uzun bir zaman geçmiş, gecenin bir vakti oradan geçen bir yolcunun ayağı bu kazığa takılmış ve kuyunun tam taşlarının bulunduğu yere düşmüş. Bakmış orta yerde çakılı bir kazık! "Hay Allah" demiş, "az daha kafamı yaracaktım. Dur şu kazığı şuradan sökeyimde benim gibi gecenin bir vakti yolunu şaşırıp da gelen insanlardan birinin ayağına takılıp kafasının gözünün yarılmasını önleyeyim" diyerek kazığı yerinden sökmüş. Denilir ki; "bir kazık" iki kişinin kurtulmasına vesile olmuştur! Biri kazığı çakma ile ecir sahibi olmuştur, diğeri de kazığı yerinden sökme ile.

Bunun gibi, biri yazmamak ile Allah'ın (cc) rızasını dilemiştir, çünkü yazdığı takdirde emeli ve niyeti kötü olanların ekmeğine yağ sürmüş bir anlama girecekti ve bundan imtina etti, diğeri de; yazarak, ehli olmayana bu görev verildiği takdirde eklemeler yada çıkarmalar ile gerçek halinden daha da uzaklaştırılacağına inandığı için, bir nevi de onların zihniyetine hizmet edecek bir anlayışa indirgeneceğinden korktuğu için, yazarak Allah'ın (cc) rızasını dilemiştir. Sonuçta her ikisi de niyet yönünden haklıdır da. Çünkü, "mügminin niyeti, amelinden hayrlıdır" (Hadis-i Şerif)

İstersen daha fazla zorlama beni, çünkü benim ellerim yazmaya bir başladığı zaman, gemileri yakarak yazıyor. Bu saatten sonra 1. şube çekilmez be metin mete.

Türkçe ezan ne kadar yavan geliyorsa kulağa, Türkçe kur'an da her ne kadar fazla kelime kullanarak anlatım bütünlüğü yakalanmak istensede yavan gelir okuyan yüreğe. ayrıca, falan itikada ve falan mezhebe uygun olsun diye bir şeyde olamaz, olması da mümkün değildir. Kur'an'ın zaten yaşayan bir yönü vardır ve buna engeldir.

Şimdi anlatabilmişimdir inşaallah.
 
Sana meal ile tefsir farkını bilmiyorsun anlamında yazmıyorum metin mete. Neden ısrarla böyle yazıyorsun. Bazen bir kaç cümlede meramımı anlatmak istiyorum, fakat sanırım hata bendeki anlatamadığım için sizler doğal olarak anlamıyorsunuz. Çok garip bir ülkede yaşadığımızı bazen unutuyorsunuz ama.

Bu ülkenin hudutlarında haşa Yüce Allah (cc)'a küfüre ceza yok (haşa!), O'nun yarattığı acz kuluna ve icatlarına! küfür 2 yıldan başlıyor. Örnek mi; güncel yaşantıya bir bak! gün gibi ortada. Medeni kanunun 2000 yılında kabul ettiği son düzenleme ile "beraber yaşama" (zina) suç değil, Resmi nikah yapılmadan önce düzenlenen "Din'i nikah" (helal) suç! Adı üstünde; laik, hukuk devleti! İşte, bu zihniyetin daha ilk yıllardan amacını gören merhum Elmalı'lı kendi çapında bir şeyler yaparak, en azından halkın Kur'an'ı anlamasını (ama bununla beraber aslı gibi olamayacağını da bilmesini) istediği için tefsir yazma işini üstlenmiştir, ve haklıdır da. Üstad merhum Akif ise, olayın başka bir nedeninden dolayı yazmamıştır ve O'da tercihinde haklıdır.

Bak sana bir hikaye ile örnek vereyim. adamın biri çölde atı ile gece gündüz yol alarak gideceği yere bir an önce varmak istiyormuş. İyice yorulduğu bir günün gecesinde önüne bir kuyu çıkmış. "Şurada bir soluklanayım kendim ve atım için biraz kuyudan su çekeyim daha sonra yoluma devam ederim" demiş. Atından inmiş, atını bağlamak için bir kazık aramış, bulunca onu toprağa çakmış ve atını bağlamış. Neyse, suyunu çekmiş kuyudan, hem kendi suyunu kana kana içmiş, hem atına su vermiş, dinlendirmiş, yola çıkacağı zaman çaktığı kazığı topraktan sökeceği zaman durmuş şöyle bir bakmış "belki benim gibi gecenin bir vakti gelen biri de atını bağlamak için kazık arayabilir. Bu çaktığım kazığı Allah (cc) için vakf ettim. Gelenler atını bağlasın bende ecir sahibi olurum" diye niyetlenmiş ve gitmiş. Aradan uzun bir zaman geçmiş, gecenin bir vakti oradan geçen bir yolcunun ayağı bu kazığa takılmış ve kuyunun tam taşlarının bulunduğu yere düşmüş. Bakmış orta yerde çakılı bir kazık! "Hay Allah" demiş, "az daha kafamı yaracaktım. Dur şu kazığı şuradan sökeyimde benim gibi gecenin bir vakti yolunu şaşırıp da gelen insanlardan birinin ayağına takılıp kafasının gözünün yarılmasını önleyeyim" diyerek kazığı yerinden sökmüş. Denilir ki; "bir kazık" iki kişinin kurtulmasına vesile olmuştur! Biri kazığı çakma ile ecir sahibi olmuştur, diğeri de kazığı yerinden sökme ile.

Bunun gibi, biri yazmamak ile Allah'ın (cc) rızasını dilemiştir, çünkü yazdığı takdirde emeli ve niyeti kötü olanların ekmeğine yağ sürmüş bir anlama girecekti ve bundan imtina etti, diğeri de; yazarak, ehli olmayana bu görev verildiği takdirde eklemeler yada çıkarmalar ile gerçek halinden daha da uzaklaştırılacağına inandığı için, bir nevi de onların zihniyetine hizmet edecek bir anlayışa indirgeneceğinden korktuğu için, yazarak Allah'ın (cc) rızasını dilemiştir. Sonuçta her ikisi de niyet yönünden haklıdır da. Çünkü, "mügminin niyeti, amelinden hayrlıdır" (Hadis-i Şerif)

İstersen daha fazla zorlama beni, çünkü benim ellerim yazmaya bir başladığı zaman, gemileri yakarak yazıyor. Bu saatten sonra 1. şube çekilmez be metin mete.

Türkçe ezan ne kadar yavan geliyorsa kulağa, Türkçe kur'an da her ne kadar fazla kelime kullanarak anlatım bütünlüğü yakalanmak istensede yavan gelir okuyan yüreğe. ayrıca, falan itikada ve falan mezhebe uygun olsun diye bir şeyde olamaz, olması da mümkün değildir. Kur'an'ın zaten yaşayan bir yönü vardır ve buna engeldir.

Şimdi anlatabilmişimdir inşaallah.



Valla Radikalim anlattigin hikayede uymadi Yani Kuranin meali ile kazik Hay Allah berarber anilmiyorki..Akif Meali yapmistir kardes ama red nedeni iste bu muama diyorlar aslinda ben imzami bosuna sana adres olarak göstermemistim ama her neyse bence Red sadece ve sadece ilk konuda verdigimdi.Her neyse sen gel 1.Subeye gitmeden benim gibi sukut eyle...
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks