Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kuran mucizeleri

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
İNSANIN DOĞUMU

Kuran'da insanlar imana çağırılırken oldukça farklı konulardan bahsedilir. Allah, kimi zaman gökleri, kimi zaman yeryüzünü, bazen hayvanları ve bitkileri insana delil gösterir. Yine birçok ayette insanın bizzat kendi yaratılışına dönüp bakması öğütlenir. İnsanın nasıl yeryüzüne geldiği, hangi aşamalardan geçtiği ve temel maddesinin ne olduğu sık sık hatırlatılır. Örneğin bir ayette şöyle denir:

“Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik etmeyecek misiniz? Şimdi (rahimlere) dökmekte olduğunuz meniyi gördünüz mü? Onu sizler mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcı Biz miyiz?„
(Vakıa Suresi, 57-59)
İnsanın yaratılışı ve bunun mucizevi özelliği, daha pek çok ayette vurgulanır. Ancak bu vurgular arasında öyle bilgiler vardır ki, bunlar 7. yüzyılda yaşayan insanların asla bilemeyeceği detaylardır. İşte bunlardan bazıları:
1) İnsan, meni sıvısının tamamından değil, aksine çok küçük bir parçasından (spermadan) yaratılır.
2) Bebeğin cinsiyetini erkek belirler.
3) İnsan embriyosu ana rahmine adeta bir sülük gibi yapışır.
4) İnsan ana rahminde üç karanlık bölge içinde gelişir.

Kuran'ın indirildiği yüzyılda da insanlar elbette doğumun temel maddesinin cinsel ilişki sonrasında erkekten gelen meni ile ilgili olduğunu biliyorlardı. Çocuğun ortalama 9 ayda doğduğu da rahatlıkla gözlemlenen, bilmek için araştırma gerektirmeyen bir konu idi. Ancak yukarıda sıraladığımız bilgiler o devrin insanının bilgi seviyesinin çok üstündeydi. Bunlar, ancak 20. yüzyıl bilimi tarafından keşfedildi.
Şimdi bu bilgileri sırasıyla inceleyelim.

MENİDEN BİR DAMLA




Yukarıdaki resimde rahime dökülen meni görülmektedir. Erkekten atılan 250 milyon kadar spermden çok az bir miktarı yumurtaya ulaşmayı başarır. Yumurtayı dölleyecek olansa sağ kalmayı başaran 1000 kadar spermden sadece bir tanesidir. İnsanın bütün meniden değil, meninin içindeki çok küçük bir parçadan oluştuğu, Kuran'daki "akıtılan meniden bir damla su" tanımlaması ile haber verilmiştir. Meniden Bir Damla
Cinsel birleşme sırasında erkekten bir kerede ortalama 250 milyon sperm atılır. Spermler yumurtaya varana kadar annenin vücudunda zorlu bir yolculuk geçirirler. Bu yolculukta 250 milyon spermin ancak bin kadarı yumurtaya ulaşmayı başarır. Beş dakika sonra sona erecek yarışın sonunda yarım tuz tanesi büyüklüğündeki yumurta, spermlerden yalnızca birini kabul edecektir. Yani insanın özü, meninin tamamı değil, ondan küçük bir parçadır. Kuran'da bu gerçek şöyle açıklanmıştır:
“İnsan, ‘kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor? Kendisi, akıtılan meniden bir damla su değil miydi?„
(Kıyamet Suresi, 36-37)


Dikkat edilirse Kuran'da, insanın meninin tamamından değil, onun içinden alınan küçük bir parçadan yapıldığı haber verilmektedir! Bu ifadedeki özel vurgunun, ancak modern bilim tarafından keşfedilen bir gerçeği açıklaması ise, ifadenin İlahi kaynaklı bir bilgi olduğunun delilidir.

MENİDEKİ KARIŞIM
Menideki Karışım
Meni olarak adlandırılan ve spermleri taşıyan besleyici sıvı, sadece spermlerden oluşmaz. Aksine meni, birbirinden farklı sıvıların karışımından oluşur. Bu sıvıların, spermin gerek duyduğu enerjiyi karşılayacak olan şekeri bulundurmak, baz özelliğiyle ana rahminin girişindeki asitleri nötralize etmek, spermin hareket edeceği kaygan ortamı sağlamak gibi görevleri vardır.

Ne ilginçtir ki, Kuran'da meniden söz edilirken, modern bilimin ortaya çıkardığı bu gerçeğe de işaret edilmekte ve meni "karmakarışık" bir sıvı olarak tarif edilmektedir:

“Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.„
(İnsan Suresi, 2)


Bir başka ayette ise yine meninin karışım olduğuna işaret edilir, insanın ise bu karışımın "özünden" yaratıldığı vurgulanır:
“O, yarattığı herşeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır. Sonra onun soyunu bir özden, basbayağı bir sudan yapmıştır.„
(Secde Suresi, 7-8)

Burada "öz" diye çevrilen Arapça "sulala" kelimesi, öz ya da bir şeyin en iyi kısmı demektir. Hangi şekilde alınırsa alınsın "bir bütünün bir kısmı" anlamına gelir. Bu durum, Kuran'ın, insanın yaratılışını en ince detayına kadar bilen bir İrade'nin sözü olduğunu açıkça göstermektedir. Bu İrade, insanı yaratmış olan Allah'a aittir.

Kuran'da erkeklik ve dişiliğin, "rahime dökülen meniden" yaratıldığı bildirilmiştir. Oysa yakın zamana kadar cinsiyetin anne hücreleri tarafından belirlendiği sanılıyordu. Kuran'da verilen bu bilgiyi bilim 20. yüzyılda keşfetmiştir. Kuran'da insanın yaratılışı ile ilgili olarak buna benzer asırlar öncesinden haber verilmiştir.

BEBEĞİN CİNSİYETİ


Bebeğin Cinsiyeti
Yakın bir zamana kadar, insanlar, bebeğin cinsiyetinin anne hücreleri tarafından belirlendiğini sanıyorlardı. Ya da en azından, anne ve babadan gelen hücrelerin birlikte cinsiyet belirledikleri zannediliyordu. Ancak Kuran'da bu konuda farklı bir bilgi verilmiş ve erkeklik ve dişiliğin, "rahime dökülen meniden" yaratıldığı bildirilmiştir:

“Rahime dökülen meniden erkek ve dişi iki çifti O yarattı...„
(Necm Suresi, 45-46)


Kuran'da verilen bu bilginin doğruluğu, genetik ve mikrobiyoloji bilimlerinin gelişmesiyle birlikte bilimsel olarak da ispatlandı. Cinsiyetin tümüyle erkekten gelen sperm hücreleri tarafından belirlendiği, kadının ise bu işte hiçbir rolünün olmadığı anlaşıldı.
Cinsiyet belirlenmesindeki etken, kromozomlardır. İnsan yapısını belirleyen 46 kromozomdan iki tanesi cinsiyet kromozomu olarak adlandırılır. Bu iki kromozom erkekte XY, kadında ise XX olarak tanımlanır. Bunun sebebi söz konusu kromozomların bu harflere benzemesidir. Y kromozomu erkeklik, X kromozomu ise kadınlık genlerini taşır.

Bir insanın oluşması, erkek ve kadında çiftler halinde yer alan bu kromozomların birer tanesinin birleşmesi ile başlar. Kadında yumurtlama sırasında ikiye ayrılan eşey hücresinin her iki parçası da X kromozomu taşır. Oysa erkekte ikiye ayrılan eşey hücresi, X ve Y kromozomları içeren iki farklı sperm meydana getirir. Kadında bulunan X kromozomu, eğer erkekteki X kromozomunu içeren spermle birleşirse doğacak bebek kız olacaktır. Eğer Y kromozomu içeren spermle birleşirse, bu kez doğacak çocuk erkek olur.
Yani doğacak çocuğun cinsiyeti, erkekteki kromozomlardan hangisinin kadının yumurtasıyla birleşeceğine bağlıdır.

Kuşkusuz genetik bilimi ortaya çıkıncaya dek, yani 20. yüzyıla kadar bunların hiçbiri bilinmiyordu. Aksine pek çok kültürde, doğacak çocuğun cinsiyetinin kadın bedeni tarafından belirlendiği inancı yaygındı. Hatta bu nedenle kız çocuk doğuran kadınlar kınanırdı.

Oysa Kuran'da, insanlara genlerin keşfinden 13 yüzyıl önce bu batıl inanışı reddeden bir bilgi verilmiş, cinsiyetin kökeninin kadın değil, erkekten gelen meni olduğu bildirilmiştir.



X kromozomu dişilik, Y kromozomu ise erkeklik özelliklerini taşır. Anne yumurtasında yalnızca dişi cinsiyeti belirleyen X kromozomu bulunur. Babadan gelen menide ise hem X hem de Y kromozomu taşıyan spermler bulunur. Dolayısıyla bebeğin cinsiyeti annenin yumurtasını dölleyen spermin X ya da Y kromozomu taşımasına bağlıdır. Yani ayette belirtildiği gibi bebeğin cinsiyetini belirleyen etken, babadan gelen menidir. Kuran'ın indirildiği asırda kesinlikle bilinemeyecek olan bu bilgi, Kuran'ın Allah sözü olduğunu kanıtlayan delillerden biridir.

RAHME ASILIP TUTULAN ALAK


Rahime Asılıp Tutunan “Alak"
Kuran'ın insanın oluşumu hakkında verdiği bilgileri incelemeye devam ettiğimizde, yine çok önemli bazı bilimsel mucizelerle karşılaşırız.
Erkekten gelen sperm ve kadındaki yumurta birleştiğinde, doğacak bebeğin ilk özü de oluşmuş olur. Biyolojide "zigot" olarak tanımlanan bu tek hücre, hiç zaman yitirmeden bölünerek çoğalacak ve giderek küçük bir "et parçası" haline gelecektir.

Ancak zigot bu büyümesini boşlukta gerçekleştirmez. Rahim duvarına asılıp tutunur. Sahip olduğu uzantılar sayesinde toprağa yerleşen kökler gibi, buraya yapışır. Bu bağ sayesinde de, gelişimi için ihtiyaç duyduğu maddeleri annenin vücudundan emebilir.

İşte burada çok önemli bir Kuran mucizesi ortaya çıkmaktadır. Allah Kuran'da, anne rahmine tutunarak gelişmeye başlayan zigottan söz ederken, "alak" kelimesini kullanmaktadır:

“Yaratan Rabbin adıyla oku. O, insanı bir "alak"tan yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir.„
(Alak Suresi, 1-3)


"Alak" kelimesinin Arapça'daki anlamı ise, "bir yere asılıp tutunan şey" demektir. Hatta kelime asıl olarak deriye yapışarak oradan kan emen sülükler için kullanılır.
Kuşkusuz, anne karnında gelişmekte olan zigotu bu özelliğiyle tarif eden bir kelime kullanılması, Kuran'ın Alemlerin Rabbi olan Allah tarafından indirildiğini bir kez daha ispatlamaktadır.

Anne karnındaki bebek, gelişiminin ilk aşamasında annesinin kanından beslenebilmek için rahim duvarına yapışıp tutunan bir zigot halindedir. Yukarıdaki resimde bir et parçası görünümüde olan zigot görülmektedir. Modern embriyolojinin tespit ettiği bu oluşum Kuran'da, "asılıp tutunan" anlamına gelen, deriye yapışıp kan emen sülükler için de kullanılan "alak" kelimesiyle 14 yüzyıl önceden mucizevi bir biçimde bildirilmiştir.

KEMİKLERİN KASLA SARILMASI

Kemiklerin Kasla Sarılması
Kuran ayetlerinde haber verilen bir diğer önemli bilgi ise, insanın anne rahmindeki oluşum aşamalarıdır. Ayetlerde, anne karnında önce kemiklerin oluştuğu, daha sonra ise kasların ortaya çıkarak bu kemikleri sardığı haber verilmektedir:

“Sonra o su damlasını bir alak (hücre topluluğu) olarak yarattık; ardından o alak'ı bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir.„
(Müminun Suresi, 14)


Anne karnındaki gelişimi inceleyen bilim dalı embriyolojidir. Ve embriyoloji alanında, yakın zamana kadar kemiklerle kasların birlikte ortaya çıkarak geliştikleri sanılmıştır. Bu yüzden bazı kimseler uzun bir süre bu ayetlerin bilime ters düştüğünü iddia etmiştir. Ancak gelişen teknoloji sayesinde yapılan daha ileri mikroskobik incelemeler, Kuran'da bildirilenlerin eksiksiz bir şekilde doğru olduğunu ortaya koymuştur.

Bu mikroskobik incelemeler göstermektedir ki, anne karnında, tam ayetlerde tarif edildiği gibi bir gelişme gerçekleşir. Önce embriyodaki kıkırdak doku kemikleşir. Daha sonra ise kas hücreleri kemiklerin etrafındaki dokudan seçilerek biraraya gelir ve bu kemikleri sarar. Bu durum, "Developing Human" yani "Gelişen İnsan" adlı bilimsel bir yayında şöyle tarif edilmektedir:
6. haftada kıkırdaklaşmanın devamı olarak ilk kemikleşme köprücük kemiğinde ortaya çıkar. 7. hafta sonunda uzun kemiklerde de kemikleşme başlamıştır. Kemikler oluşmaya devam ederken kas hücreleri kemiği çevreleyen dokudan seçilerek kas kitlesini meydana getirirler. Kas dokusu bu şekilde kemiğin etrafında ön ve arka kas gruplarına ayrışır.17
Anne karnındaki gelişimini tamamlayan bebeğin kemikleri belli bir dönem sonra kaslarla sarılmaktadır.

Kısacası insanın Kuran'da tarif edilen oluşum aşamaları, modern embriyolojinin bulgularıyla tam bir uyum içindedir.
İnsanın anne karnındaki gelişiminin pek çok aşaması Kuran'da haber verilmiştir. Müminun Suresi'nin 14. ayetinde bildirildiği gibi anne karnındaki embriyonun ilk aşama olarak kıkırdak dokusu kemikleşir. Ve daha sonra bu kemikler kas hücreleri tarafından sarılmaya başlanır. Allah bu gelişimi, "...daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik..." ifadesiyle en açık şekilde tarif etmiştir.


BEBEKLERİN RAHİMDE ÜÇ EVRESİ

Bebeğin Rahimdeki Üç Evresi
Kuran'da insanın anne karnında üç aşamalı bir yaratılışla yaratıldığı bildirilmektedir:

“... Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, mülk O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz?„
(Zümer Suresi, 6)

Dikkat edilirse, ayette, insanın anne karnında, birinden diğerine farklılaşan üç ayrı evrede meydana geldiğine işaret edilmektedir.
Gerçekten de bugün modern biyoloji, bebeğin anne karnındaki embriyolojik gelişiminin üç farklı devrede gerçekleştiğini ortaya koymuştur. Bugün tıp fakültelerinde ders kitabı olarak okutulan bütün embriyoloji kitaplarında bu konu en temel bilgiler arasında yer alır. Örneğin, embriyoloji hakkında temel başvuru kitaplarından biri olan "Basic Human Embryology" isimli kaynakta bu gerçek şöyle ifade edilmektedir:
Rahimdeki hayat 3 EVREDEN oluşur; preembriyonik (ilk 2,5 hafta), embriyonik (8. haftanın sonuna kadar), ve fetal (8. haftadan doğuma kadar).

Tıp dilinde "trimester" yani "üç dönem" olarak da tanımlanan bu evreler bebeğin farklı gelişim aşamalarını içerir. Bu üç gelişim safhasının belli başlı özellikleri kısaca şöyledir:

- Preembriyonik evre:
Yaygın olarak "1. trimester" olarak anılan bu ilk evrede zigot bölünerek çoğalır, bir hücre kitlesi haline geldikten sonra kendini rahim duvarına gömer. Hücreler çoğalmaya devam ederken 3 tabaka halinde organize olurlar.

- Embriyonik evre:
"2. trimester" olarak da tanımlanan ikinci evre toplam 5,5 hafta sürer ve bu süre boyunca canlı "embriyo" olarak adlandırılır. Bu evrede hücre tabakalarından bedenin temel organ ve sistemleri ortaya çıkar.

- Fetal evre:
Gebeliğin "3. trimesteri" olarak adlandırılan döneme girildiğinde embriyo artık "fetus" diye adlandırılır. Bu dönem gebeliğin sekizinci haftasından itibaren başlar ve doğuma dek sürer. Bir önceki dönemden ayırt edici özelliği fetusun yüzü, elleri ve ayaklarıyla belirgin, insan dış görünümüne sahip bir canlı olmasıdır. Dönemin başında 3 cm. boyunda olmasına rağmen tüm organları ortaya çıkmıştır. Bu dönem 30 hafta kadar sürer ve gelişme doğum haftasına kadar devam eder.

Anne rahmindeki gelişim ile ilgili bu bilgiler, ancak modern teknolojik aletlerle yapılan gözlemler sayesinde elde edilmiştir. Ancak görüldüğü gibi bu bilgiler de, diğer pek çok bilimsel gerçek gibi, mucizevi bir biçimde Kuran ayetlerinde haber verilmiştir. İnsanlığın tıbbi konularda hiçbir detaylı bilgiye sahip olmadığı bir dönemde, Kuran'da bu derece ayrıntılı ve doğru bilgiler verilmiş olması, elbette Kuran'ın insan sözü değil, Allah Kelamı olduğunun açık bir delilidir.


Zümer Suresi'nin 6. ayetinde insanın anne karnında, birinden diğerine farklılaşan üç ayrı evrede meydana geldiğine işaret edilmektedir. Gerçekten de bugün modern embriyoloji bilimi, bebeğin anne karnındaki embriyolojik gelişiminin üç farklı devrede gerçekleştiğini ortaya koymuştur.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
ANNE SÜTÜ


Anne sütü, bebeğin besin ihtiyaçlarını eksiksiz olarak gidermek ve bebeği olası enfeksiyonlara karşı korumak üzere Allah tarafından yaratılmış eşsiz bir karışımdır. Günümüz teknolojisi ile hazırlanan bebek mamaları dahi bu mucizevi besinin yerini tutamamaktadır.

Anne sütünün bebeğe olan faydaları her geçen gün daha fazla ortaya çıkmaktadır. Bilimin anne sütü ile ilgili yeni keşfettiği gerçeklerden biri ise bebeğin anne sütü ile 2 yıl boyunca beslenmesinin son derece faydalı olduğudur. Bilimin yeni keşfettiği bu önemli bilgiyi Allah bizlere "…Onun (sütten) ayrılması, iki yıl içindedir..." ayetiyle 14 asır önce bildirmiştir.

“Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması, iki yıl içindedir. "Hem bana, hem anne ve babana şükret, dönüş yalnız banadır."„
(Lokman Suresi, 14)
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
KURAN'IN GELECEKLE İLGİLİ HABERLERİ

GİRİŞ
Kuran'ın mucizevi yönlerinden biri de, gelecekte gerçekleşecek olan bazı olayları önceden haber vermiş olmasıdır. Örneğin, Fetih Suresi'nin 27. ayetinde, müşriklerin işgali altında bulunan Mekke'yi fethedecekleri müminlere önceden şöyle müjdelenmekteydi:

“Andolsun Allah, elçisinin gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Allah dilerse, mutlaka siz Mescid-i Haram'a güven içinde, saçlarınızı tıraş etmiş, (kiminiz de) kısaltmış olarak (ve) korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah, sizin bilmediğinizi bildi, böylece bundan önce size yakın bir fetih (nasib) kıldı.„
(Fetih Suresi, 27)


Dikkat edilirse ayette, Mekke'nin fethinden önce gerçekleşecek bir başka fetih de haber verilmektedir. Gerçekten de ayette haber verildiği gibi müslümanlar önce, Yahudiler'in elinde bulunan Hayber Kalesi'ni fethetmişler, daha sonra da Mekke'ye girmişlerdir.

Gelecekte gerçekleşecek olaylardan haber veriliyor olması Kuran'daki üstün hikmetlerden yalnızca bir tanesidir. Bu, Kuran'ın sonu olmayan bir ilmin sahibi olan Allah'ın sözü olduğunu kanıtlayan bir delildir de. O dönemde yaşayan hiçbir insanın sahip olamayacağı bilgilerle birlikte gelecekten verilen haberlerden başka bir tanesi de Bizans'ın yenilgisidir. İlerleyen sayfalarda detaylı olarak incelenecek olan bu tarihi olaydaki en dikkat çekici nokta Dünya'nın en alçak noktasında Rumlar'ın yenilgiye uğramış olmasıdır. Bu dikkat çekcidir, çünkü ayette özellikle "en alçak nokta" belirtilmektedir. O dönemin teknolojisi ile böyle bir ölçümün yapılması ve Dünya'nın en alçak noktasının belirlenmesi elbette ki mümkün değildir. Bu, herşeyden haberdar olan Allah'ın insanlara haber vermesidir.
BİZANS’IN GALİBİYETİ

Kuran'ın gelecek hakkında verdiği haberlerden biri de Rum Suresi'nin hemen başındaki ayetlerde yer alır. Bu ayetlerde Bizans İmparatorluğu'nun bir yenilgiye uğradığı, ama çok kısa bir zaman sonra tekrar galip geleceği bildirilmiştir:

“Elif, Lam, Mim. Rum (orduları) yenilgiye uğradı. “Dünyanın en alçak yerinde". Ama onlar, yenilgilerinden sonra yeneceklerdir. Üç ile dokuz yıl içinde. Bundan önce de, sonra da emir Allah'ındır. Ve o gün müminler sevineceklerdir.„
(Rum Suresi, 1-4)

Bu ayetler, Hıristiyan olan Bizanslılar'ın, putperest bir toplum olan Persler karşısında çok ağır bir yenilgiye uğramasından yaklaşık 7 sene sonra, M.S. 620 civarında indirilmişti. Ve ayetlerde Bizans'ın çok yakında galip geleceği haber veriliyordu. Oysa o sırada Bizans o kadar büyük kayıplara uğramıştı ki, değil tekrar galip gelmesi, ayakta kalması bile imkansız görülüyordu. Yalnız Persler değil Avarlar, Slavlar ve Lombardlar da Bizans devletine karşı büyük tehdit oluşturmaktaydı. Avarlar İstanbul önlerine kadar gelmişlerdi. Bizans Kralı Heraklius, ordunun masraflarını karşılayabilmek için kiliselerdeki altın ve gümüş süs eşyalarının eritilip paraya çevrilmesini emretmişti. Hatta bunlar da yetmeyince bronzdan heykeller bile para yapımı için eritilmeye başlanmıştı. Pek çok vali Kral Heraklius'a isyan etmiş, İmparatorluk parçalanma noktasına gelmişti. Önceden Bizans toprağı olan Mezopotamya, Kilikya, Suriye, Filistin, Mısır ve Ermenistan, putperest Persler'in işgali altına girmişti.20
Kısacası, herkes Bizans'ın yok olmasını bekliyordu. Ama tam bu dönemde, Rum Suresi'nin ilk ayetleri vahyedildi ve Bizans'ın dokuz yıl geçmeden yeniden galip geleceği haber verildi. Bu galibiyet öylesine imkansız gözüküyordu ki, Arap müşrikleri bu ayetleri alay konusu yapacak kadar ileri gittiler. Kuran'da haber verilen bu zaferin, asla gerçekleşmeyeceğini düşünüyorlardı.

Fakat Kuran'ın tüm haberleri gibi bu da hiç kuşkusuz gerçekti. Rum Suresi'nin ilk ayetlerinin indirilmesinden yaklaşık 7 yıl sonra, M.S. 627 yılının Aralık ayında, Bizans ve Pers İmparatorlukları arasında Ninova harabeleri yakınında büyük bir savaş daha oldu. Ve bu kez Bizans ordusu, Persler'i yenilgiye uğrattı. Birkaç ay sonra da Persler işgal ettikleri yerleri Bizans'a geri veren bir anlaşma imzalamak zorunda kaldılar.21

Böylece Allah'ın Kuran'da bildirdiği "Rum'un zaferi", mucizevi bir şekilde gerçek oldu.
Bu ayetlerde yer alan bir başka mucize de, o dönemde kimsenin tespit etmesinin mümkün olmadığı coğrafi bir gerçeğin haber verilmesidir.

Rum Suresi'nin 3. ayetinde, Rumlar'ın "Dünyanın en alçak yerinde" yenildikleri belirtilir. Arapçası "Edna el ard" olan bu ifade, bazı meallerde "yakın bir yer" olarak da tercüme edilir. Ancak bu tercüme, orijinal ifadenin tam karşılığı değil, mecazi bir yorumudur. "Edna" kelimesi Arapça'da "alçak" demek olan "deni" kelimesinden türemiştir ve "en alçak" anlamına gelir. "Ard" ise yeryüzü demektir. Dolayısıyla "Edna el ard" ifadesi de "Yeryüzünün en alçak yeri" manasına gelmektedir.

Ne ilginçtir ki, Bizans İmparatorluğu ile Persler arasındaki savaş, yeryüzünün gerçekten en alçak noktasında gerçekleşmiştir. Söz konusu savaşın yeri, Suriye, Filistin ve şimdiki Ürdün topraklarının kesiştiği bölgede yer alan Lut Gölü havzasıdır. Ve bilindiği gibi deniz seviyesinden 395 metre aşağıda olan Lut Gölü çevresi, yeryüzünün "en alçak" bölgesidir.

Yani Rumlar, tam ayette belirtildiği gibi, "yeryüzünün en alçak yeri"nde yenilmişlerdir.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Lut Gölü'nün rakımının, yalnızca modern çağdaki ölçümlerle tespit edilmiş olmasıdır. Daha önce hiç kimsenin Lut Gölü'nün Dünya'nın en alçak bölgesi olduğunu bilmesi mümkün değildir. Ama bu bölge Kuran'da "Yeryüzünün en alçak yeri" olarak tanımlanmıştır. Bu, Kuran'ın İlahi bir söz olduğunun bir başka delilini oluşturmaktadır.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
KURAN'IN MATEMATİKSEL MUCİZELERİ

Kuran'ın şimdiye dek incelediğimiz mucizevi özelliklerinin dışında bir de "matematiksel mucize"si vardır. Bu mucizeye bir örnek, Kuran'daki bazı kelime tekrarlarının verdiği ortak sayıdır. Birbiriyle ilgili bazı kelimeler şaşırtıcı bir biçimde aynı sayıda tekrarlanırlar. Aşağıda, bu tür kelimeler ve Kuran içindeki tekrarlanış sayıları verilmiştir.
"Yedi Gök" tabiri 7 kere geçer. "Göklerin yaratılışı (halku semavat)" ifadesi de 7 kere tekrarlanır.

Kuran'ın şimdiye dek incelediğimiz mucizevi özelliklerinin dışında bir de "matematiksel mucize"si vardır. Bu mucizeye bir örnek, Kuran'daki bazı kelime tekrarlarının verdiği ortak sayıdır. Birbiriyle ilgili bazı kelimeler şaşırtıcı bir biçimde aynı sayıda tekrarlanırlar. Aşağıda, bu tür kelimeler ve Kuran içindeki tekrarlanış sayıları verilmiştir.

"Yedi Gök" tabiri 7 kere geçer. "Göklerin yaratılışı (halku semavat)" ifadesi de 7 kere tekrarlanır.


YEDİ GÖK
GÖKLERİN YARATILIŞI 7 kere
7 KURAN'IN MATEMATİKSEL MUCİZELERİ


Kuran'ın şimdiye dek incelediğimiz mucizevi özelliklerinin dışında bir de "matematiksel mucize"si vardır. Bu mucizeye bir örnek, Kuran'daki bazı kelime tekrarlarının verdiği ortak sayıdır. Birbiriyle ilgili bazı kelimeler şaşırtıcı bir biçimde aynı sayıda tekrarlanırlar. Aşağıda, bu tür kelimeler ve Kuran içindeki tekrarlanış sayıları verilmiştir.
"Yedi Gök" tabiri 7 kere geçer. "Göklerin yaratılışı (halku semavat)" ifadesi de 7 kere tekrarlanır.

Kuran'ın şimdiye dek incelediğimiz mucizevi özelliklerinin dışında bir de "matematiksel mucize"si vardır. Bu mucizeye bir örnek, Kuran'daki bazı kelime tekrarlarının verdiği ortak sayıdır. Birbiriyle ilgili bazı kelimeler şaşırtıcı bir biçimde aynı sayıda tekrarlanırlar. Aşağıda, bu tür kelimeler ve Kuran içindeki tekrarlanış sayıları verilmiştir.

"Yedi Gök" tabiri 7 kere geçer. "Göklerin yaratılışı (halku semavat)" ifadesi de 7 kere tekrarlanır.


YEDİ GÖK 7 kere
GÖKLERİN YARATILIŞI 7 kere


"Gün (yevm)" tekil olarak 365 kere geçerken, çoğul yani "günler (eyyam ve yevmeyn)" kelimeleri 30 defa tekrarlanır. "Ay" kelimesinin tekrar sayısı ise 12'dir.


GÜN
GÜNLER AY
yevm
eyyam, yevmeyn 365

"Hıyanet" kelimesi 16 kere geçerken, "habis" kelimesinin tekrar sayısı da 16'dır.


HIYANET 16 kere
HABİS 16 kere


"Bitki" ve "ağaç" kelimelerinin tekrar sayısı aynı: 26.


BİTKİ 26 kere
AĞAÇ 26 kere


"Ceza" kelimesi 117 kere yer alırken, Kuran'ın temel prensiplerden olan "affetmek" ifadesi bu sayının tam 2 katı kadar yani 234 kere tekrarlanıyor.


CEZA 117 kere
AFFETMEK 2x117= 234 kere


"De" kelimelerini saydığımızda çıkan sonuç 332. "Dediler" kelimesini saydığımızda da aynı rakamı görüyoruz.


DE 332 kere
DEDİLER 332 kere


"Dünya" kelimesi ve "ahiret" kelimesinin tekrarlanış sayıları da aynı: 115.


DÜNYA 115 kere
AHİRET 115 kere


"Şeytan" kelimesi 88 kere geçiyor. "Melek" kelimesinin tekrar sayısı da 88.


ŞEYTAN 88 kere
MELEK 88 kere


"İman" (tamlama almadan) kelimesi Kuran boyunca 25 kere tekrarlanır, "küfür" kelimesi de...


İMAN 25 kere
KÜFÜR 25 kere


"Zekat" kelimesi 32 kere tekrarlanırken, "bereket" kelimesinin tekrarlanış sayısı da 32.


ZEKAT 32 kere

BEREKET 32 kere

"Rahmet" kelimesi 79, "hidayet" kelimesi de 79 kere tekrarlanır.


RAHMET
HİDAYET 79 kere
79 kere

"İyiler (ebrar)" 6 kere, "facirler" ise tam yarısı kadar yani 3 kere geçer.


İYİLER (ebrar)
FACİRLER 6 kere
3 kere

"Yaz-sıcak" kelimeleri ile "Kış-soğuk" kelimelerinin geçiş sayıları da aynı: 5.


YAZ-SICAK
KIŞ-SOĞUK 5 kere
5 kere

"Sizi (insanı) yarattı" ifadesi ve "kulluk" kelimesinin geçiş sayıları da aynı: 16.


SİZİ YARATTI
KULLUK 16 kere
16 kere

"Şarap (hımr)" ve "sarhoşluk (sekere)" kelimeleri de aynı sayıda tekrarlanır: 6.


ŞARAP
SARHOŞLUK hmr
sekere 6 kere
6 kere

"Zenginlik" 26 ve "fakirlik" ise yarısı kadar, 13 kere geçer.


ZENGİNLİK
FAKİRLİK 26 kere
13 kere

"İnsan" 65 kere geçer; insanın yaratılış safhalarının sayısının toplamı da aynıdır:


İNSAN 65
TOPRAK
NUTFE

EMBRİYO

BİR ÇİĞNEMLİK ET

KEMİK

ET
turabun
nutfun

alak

meda'a

uzamun

lehmun
17
12

6

3

15

12

TOPLAM 65



KURAN'DA EBCED HESABI

Sözcüklerin alfabede bir sayı değerleri vardır. Yani her harf bir rakama tekabül eder. Bundan istifade edilerek çeşitli işlemler vücuda getirilir. İşte bu işleme "ebced hesabı" ya da "Hisab-ı Cümel" denir. 22
Ebced alfabe düzeninin herbir harfinin bir rakama tekabül etmesi özelliğinden faydalanan müslümanlar, bunu çeşitli sahalarda kullanmışlardır. Cifr ilmi de bu yöntemlerden birisidir.

Cifr: "İstikbalde olacak işlerden haber veren ilmin adıdır." Buna göre sembolik şekiller ve harflerin ebced sayı karşılıkları üzerinde yapılan yorumlar, bu sahayla meşgul olanların başvurdukları yollardan biridir. Ebced ile cifr arasında en önemli fark: Ebced gerçekleşmiş olanın, cifr ise gerçekleşmesi muhtemel olanın ilmidir.23

Bu hesap yöntemi, çok eski tarihlere kadar uzanan ve daha henüz Kuran indirilmeden önce kullanımı çok yaygın olan bir yazım şeklidir. Arap tarihinde geçen tüm olaylar, harflere rakam değeri verilerek yazılır ve böylece her olayın tarihi de kayda geçilmiş olurdu. Bu tarihler, her kullanılan harfin özel rakam değerlerinin toplanmasıyla elde ediliyordu.

İşte söz konusu bu ebced yöntemiyle, Kuran'da geçen bazı ayetler incelendiğinde, bu ayetlerin anlamlarına uygun olarak birtakım tarihlere denk geldiğini görürüz. Ve bu ayetlerde bahsedilen olayların, ebced hesaplarıyla elde edilen tarihlerde gerçekleştiğini gördüğümüzde ise, söz konusu ayetlerde olaya ilişkin gizli bir işaret bulunduğunu anlarız. (Doğrusunu en iyi Allah bilir)

1969 Yılında Ay'a Çıkılmasına Kuran'da İşaret Edilmektedir



“Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve ay yarıldı.„
(Kamer Suresi, 1)

"Şakka" kelimesi Arapça'da "ikiye yarılma, ayrılma" manasından başka "çizilme, kabartma, toprağı sürme, toprağın kazılması" gibi manalarda da kullanılmaktadır.



“Biz şüphesiz, suyu akıttıkça akıttık.
Sonra yeri yardıkça yardık. Böylece onda taneler bitirdik.
Üzümler, yoncalar. Zeytinler, hurmalar. Boyları birbiriyle yarışan ve içiçe girmiş ağaçlı bahçeler. Meyveler ve otlaklıklar.„
(Abese Suresi, 25 - 31)


Görüldüğü gibi bu ayette "şakka" kelimesi "ikiye yarılma, ayrılma" manasında değil, "Toprağın yarılıp, çeşitli ekinlerin bitmesi" manasında kullanılmıştır. "şakka" kelimesi bu şekilde değerlendirildiğinde (Kamer Suresi, 1. ayetinde geçen) "Ay'ın yarılması" anlamı yanında, aynı zamanda 1969 yılında Ay'a çıkma olayında Ay toprağı üzerinde yapılan faaliyetler de anlaşılır. (En doğrusunu Allah bilir) Nitekim bu konuda çok önemli bir işaret daha vardır. Kamer Suresi'nde geçen bu ayetin bazı kelimelerinin ebcedi bizlere 1969 rakamını vermektedir.



...Saat ve ay yarıldı...
HİCRİ: 1390 MİLADİ: 1969



1969'da Amerikalı astronotlar Ay üzerinde incelemeler yapmış, Ay'ın toprağı çeşitli aletlerle kazılmış, yarılmış ve örnek alınarak Dünya'ya getirilmiştir.




"Gün (yevm)" tekil olarak 365 kere geçerken, çoğul yani "günler (eyyam ve yevmeyn)" kelimeleri 30 defa tekrarlanır. "Ay" kelimesinin tekrar sayısı ise 12'dir.


GÜN
GÜNLER AY
yevm
eyyam, yevmeyn 365

"Hıyanet" kelimesi 16 kere geçerken, "habis" kelimesinin tekrar sayısı da 16'dır.


HIYANET
HABİS 16 kere
16 kere

"Bitki" ve "ağaç" kelimelerinin tekrar sayısı aynı: 26.


BİTKİ
AĞAÇ 26 kere
26 kere

"Ceza" kelimesi 117 kere yer alırken, Kuran'ın temel prensiplerden olan "affetmek" ifadesi bu sayının tam 2 katı kadar yani 234 kere tekrarlanıyor.


CEZA
AFFETMEK 117 kere
2x117= 234 kere

"De" kelimelerini saydığımızda çıkan sonuç 332. "Dediler" kelimesini saydığımızda da aynı rakamı görüyoruz.


DE
DEDİLER 332 kere
332 kere

"Dünya" kelimesi ve "ahiret" kelimesinin tekrarlanış sayıları da aynı: 115.


DÜNYA
AHİRET 115 kere
115 kere

"Şeytan" kelimesi 88 kere geçiyor. "Melek" kelimesinin tekrar sayısı da 88.


ŞEYTAN
MELEK 88 kere
88 kere

"İman" (tamlama almadan) kelimesi Kuran boyunca 25 kere tekrarlanır, "küfür" kelimesi de...


İMAN
KÜFÜR 25 kere
25 kere

"Zekat" kelimesi 32 kere tekrarlanırken, "bereket" kelimesinin tekrarlanış sayısı da 32.


ZEKAT
BEREKET 32 kere
32 kere

"Rahmet" kelimesi 79, "hidayet" kelimesi de 79 kere tekrarlanır.


RAHMET
HİDAYET 79 kere
79 kere

"İyiler (ebrar)" 6 kere, "facirler" ise tam yarısı kadar yani 3 kere geçer.


İYİLER (ebrar)
FACİRLER 6 kere
3 kere

"Yaz-sıcak" kelimeleri ile "Kış-soğuk" kelimelerinin geçiş sayıları da aynı: 5.


YAZ-SICAK
KIŞ-SOĞUK 5 kere
5 kere

"Sizi (insanı) yarattı" ifadesi ve "kulluk" kelimesinin geçiş sayıları da aynı: 16.


SİZİ YARATTI
KULLUK 16 kere
16 kere

"Şarap (hımr)" ve "sarhoşluk (sekere)" kelimeleri de aynı sayıda tekrarlanır: 6.


ŞARAP
SARHOŞLUK hmr
sekere 6 kere
6 kere

"Zenginlik" 26 ve "fakirlik" ise yarısı kadar, 13 kere geçer.


ZENGİNLİK
FAKİRLİK 26 kere
13 kere

"İnsan" 65 kere geçer; insanın yaratılış safhalarının sayısının toplamı da aynıdır:


İNSAN 65
TOPRAK
NUTFE

EMBRİYO

BİR ÇİĞNEMLİK ET

KEMİK

ET
turabun
nutfun

alak

meda'a

uzamun

lehmun
17
12

6

3

15

12

TOPLAM 65



KURAN'DA EBCED HESABI

Sözcüklerin alfabede bir sayı değerleri vardır. Yani her harf bir rakama tekabül eder. Bundan istifade edilerek çeşitli işlemler vücuda getirilir. İşte bu işleme "ebced hesabı" ya da "Hisab-ı Cümel" denir. 22
Ebced alfabe düzeninin herbir harfinin bir rakama tekabül etmesi özelliğinden faydalanan müslümanlar, bunu çeşitli sahalarda kullanmışlardır. Cifr ilmi de bu yöntemlerden birisidir.

Cifr: "İstikbalde olacak işlerden haber veren ilmin adıdır." Buna göre sembolik şekiller ve harflerin ebced sayı karşılıkları üzerinde yapılan yorumlar, bu sahayla meşgul olanların başvurdukları yollardan biridir. Ebced ile cifr arasında en önemli fark: Ebced gerçekleşmiş olanın, cifr ise gerçekleşmesi muhtemel olanın ilmidir.23

Bu hesap yöntemi, çok eski tarihlere kadar uzanan ve daha henüz Kuran indirilmeden önce kullanımı çok yaygın olan bir yazım şeklidir. Arap tarihinde geçen tüm olaylar, harflere rakam değeri verilerek yazılır ve böylece her olayın tarihi de kayda geçilmiş olurdu. Bu tarihler, her kullanılan harfin özel rakam değerlerinin toplanmasıyla elde ediliyordu.

İşte söz konusu bu ebced yöntemiyle, Kuran'da geçen bazı ayetler incelendiğinde, bu ayetlerin anlamlarına uygun olarak birtakım tarihlere denk geldiğini görürüz. Ve bu ayetlerde bahsedilen olayların, ebced hesaplarıyla elde edilen tarihlerde gerçekleştiğini gördüğümüzde ise, söz konusu ayetlerde olaya ilişkin gizli bir işaret bulunduğunu anlarız. (Doğrusunu en iyi Allah bilir)

1969 Yılında Ay'a Çıkılmasına Kuran'da İşaret Edilmektedir



“Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve ay yarıldı.„
(Kamer Suresi, 1)

"Şakka" kelimesi Arapça'da "ikiye yarılma, ayrılma" manasından başka "çizilme, kabartma, toprağı sürme, toprağın kazılması" gibi manalarda da kullanılmaktadır.



“Biz şüphesiz, suyu akıttıkça akıttık.
Sonra yeri yardıkça yardık. Böylece onda taneler bitirdik.
Üzümler, yoncalar. Zeytinler, hurmalar. Boyları birbiriyle yarışan ve içiçe girmiş ağaçlı bahçeler. Meyveler ve otlaklıklar.„
(Abese Suresi, 25 - 31)


Görüldüğü gibi bu ayette "şakka" kelimesi "ikiye yarılma, ayrılma" manasında değil, "Toprağın yarılıp, çeşitli ekinlerin bitmesi" manasında kullanılmıştır. "şakka" kelimesi bu şekilde değerlendirildiğinde (Kamer Suresi, 1. ayetinde geçen) "Ay'ın yarılması" anlamı yanında, aynı zamanda 1969 yılında Ay'a çıkma olayında Ay toprağı üzerinde yapılan faaliyetler de anlaşılır. (En doğrusunu Allah bilir) Nitekim bu konuda çok önemli bir işaret daha vardır. Kamer Suresi'nde geçen bu ayetin bazı kelimelerinin ebcedi bizlere 1969 rakamını vermektedir.



...Saat ve ay yarıldı...
HİCRİ: 1390 MİLADİ: 1969



1969'da Amerikalı astronotlar Ay üzerinde incelemeler yapmış, Ay'ın toprağı çeşitli aletlerle kazılmış, yarılmış ve örnek alınarak Dünya'ya getirilmiştir.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
KURAN ALLAH SÖZÜDÜR

Bu kitapta sonuç bölümüne kadar incelediğimiz tüm bilgiler, bizlere açık bir gerçeği göstermektedir: Kuran öyle bir kitaptır ki, içinde verilen haberlerin hepsi doğru çıkmıştır. Bilimsel konularda, gelecekten verilen haberlerde ya da matematiksel şifrelemelerde o dönemde hiçbir insan tarafından bilinemeyecek gerçekler ayetlerde haber verilmiştir. Bu bilgilerin o dönemin bilgi düzeyiyle ve teknolojisiyle edinilmesi mümkün değildir. Elbette ki bu durum, Kuran'ın bir insan sözü olmadığının apaçık bir ispatıdır. Kuran, herşeyi yoktan var eden ve ilmiyle tüm varlıkları kuşatan Yüce Allah'ın sözüdür.

Allah bir ayetinde, Kuran'la ilgili olarak, "Eğer o, Allah'tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok çelişkiler bulacaklardı" buyurmaktadır. (Nisa Suresi, 82). Kuran'da hiçbir çelişki olmadığı gibi, içinde yer alan her bilgi, gün geçtikçe bu İlahi kitabın yeni mucizelerini ortaya koymaktadır.

İnsana düşen ise, Allah'ın indirdiği bu İlahi kitaba sarılmak ve onu kendisine yol gösterici olarak kabul etmektir. Allah, bir ayetinde bizlere şöyle seslenir:

“Bu indirdiğimiz mübarek bir Kitap'tır. Şu halde O'na uyun
ve korkup-sakının. Umulur ki esirgenirsiniz.„
(Enam Suresi, 155)

Allah başka ayetlerinde ise şöyle bildirmektedir:
“Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin,
dileyen inkar etsin…„
(Kehf Suresi, 29)

“… O (Kuran), bir öğüttür. Artık dileyen,
onu düşünüp-öğüt alsın.„

(Abese Suresi, 11-12)
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
işte bunlar apaçık kuranın mucizelerinden bir kaçıdır.

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

dielen bu yazılanları eresimleri ile program halinde indirebilir sevgili kardeşlerim ...

saygılarımla...
 

mesud

New member
Katılım
24 Eyl 2005
Mesajlar
59
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Allah, gökleri ve yeri yaratan ve gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü ürünler çıkarandır. Ve onun emriyle gemileri, denizde yüzmeleri için size, emre amade kılandır. Irmakları da sizin için emre amade kılandır. (İbrahim Suresi, 32)

Ve aşılayıcılar olarak rüzgarları gönderdik, böylece gökten su indirdik de sizleri suladık. Oysa siz onun hazine-koruyucuları değilsiniz. (Hicr Suresi, 22)

Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. (Nahl Suresi, 10)

Allah gökten su indirdi, ölümünden sonra yeri onunla diriltti; işitebilen bir topluluk için bunda gerçekten bir ayet vardır. (Nahl Suresi, 65)

"Ki (Rabbim), yeryüzünü sizin için bir beşik kıldı, onda sizin için yollar döşedi ve gökten su indirdi; böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler çıkardık." (Taha Suresi, 53)

Onlara, dünya hayatının örneğini ver; gökten indirdiğimiz suya benzer, onunla yeryüzünün bitkileri birbirine karıştı, böylece rüzgarların savurduğu çalı-çırpı oluverdi. Allah, herşeyin üzerinde güç yetirendir. (Kehf Suresi, 45)

Biz gökten belli bir miktarda su indirdik ve onu yeryüzünde yerleştirdik; şüphesiz Biz onu (kurutup) giderme gücüne de sahibiz. (Müminun Suresi, 18)

Görmedin mi ki, Allah bulutları sürmekte, sonra aralarını birleştirmekte, sonra da onları üst üste yığmaktadır; böylece, yağmurun bunların arasından akıp-çıktığını görürsün. Gökten içinde dolu bulunan dağlar (gibi bulutlar) indiriverir, onu dilediğine isabet ettirir de, dilediğinden onu çevirir; şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri kamaştırıp götürüverecektir. Allah, gece ile gündüzü evirip çevirir. Gerçekten bunda basiret sahipleri için birer ibret vardır. Allah, her canlıyı sudan yarattı. işte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 43-45)

Ve kendi rahmetinin önünde rüzgarları müjdeciler olarak gönderen O'dur. Biz, gökten tertemiz su indirdik; (Furkan Suresi, 48)

Andolsun onlara: "Gökten su indirip de ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?" diye soracak olursan, şüphesiz: "Allah" diyecekler. De ki: "Hamd Allah'ındır." Hayır, onların çoğu akletmiyorlar. (Ankebut Suresi, 63)

Size bir korku ve umut (unsuru) olarak şimşeği göstermesi ile gökten su indirmek suretiyle ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilecek bir kavim için gerçekten ayetler vardır. (Rum Suresi, 24)

O, gökleri dayanak olmaksızın yaratmıştır, bunu görmektesiniz. Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı ve orada her canlıdan türetip yayıverdi. Biz gökten su indirdik, böylelikle orada her güzel olan çiftten bir bitki bitirdik. (Lokman Suresi, 10)

Allah'ın gökyüzünden su indirdiğini görmedin mi? Böylece Biz onunla, renkleri değişik olan meyveler çıkardık. Dağlardan da beyaz, kırmızı renkleri değişik ve siyah yollar (kıldık). (Fatır Suresi, 27)

Görmüyor musun; gerçekten Allah, gökyüzünden su indirdi de onu yerin içindeki kaynaklara yürütüp-geçirdi. Sonra onunla çeşitli renklerde ekinler çıkarıyor. Sonra kurumaya başlar, böylece onu sararmış görürsün. Sonra da onu kurumuş kırıntılar kılıyor. Şüphesiz bunda, temiz akıl sahipleri için gerçekten öğüt alınacak bir ders (zikr) vardır. (Zümer Suresi, 21)

Ki O, belli bir miktar ile gökten su indirdi de, onunla ölü bir memleketi ‘dirilttik (ve her yanına yeniden hayat) yaydık'; siz de böyle (kabirlerinizden diriltilip) çıkarılacaksınız. (Zuhruf Suresi, 11)

Gece ile gündüzün ardarda gelişinde (veya aykırılığında), Allah'ın gökten rızık indirip ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde ve rüzgarları (belli bir düzen içinde) yönetmesinde aklını kullanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 5)

Ve gökten mübarek (bereket ve rahmet yüklü) su indirdik; böylece onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik. (Kaf Suresi, 9)

Biz de 'bardaktan boşanırcasına akan' bir su ile göğün kapılarını açtık. Yeri de 'coşkun kaynaklar' halinde fışkırttık. Derken su, takdir edilmiş bir işe karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti. (Kamer Suresi, 11-12)

Dünya hayatının örneği, ancak gökten indirdiğimiz, onunla insanların ve hayvanların yediği yeryüzünün bitkisi karışmış olan bir su gibidir. Öyle ki yer, güzelliğini takınıp süslendiği ve ahalisi gerçekten ona güç yetirdiklerini sanmışlarken (işte tam bu sırada) gece veya gündüz ona emrimiz gelmiştir de, dün sanki hiçbir zenginliği yokmuş gibi, onu kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışız. Düşünen bir topluluk için Biz ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Yunus Suresi, 24)

(Allah) Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de yüze vuran bir köpük yüklendi. Bir süs veya bir meta sağlamak için ateşte üzerine yakıp-erittikleri şeyler (madenler)de de bunun gibi bir köpük (artık) vardır. İşte Allah, hak ile batıla böyle örnekler verir. Köpüğe gelince, o atılır gider, insanlara yarar sağlayacak şey ise, yeryüzünde kalır. İşte Allah örnekleri böyle vermektedir. (Rad Suresi, 17)
 

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Selamün aleyküm.
ALINTI,
"Ceza" kelimesi 117 kere yer alırken, Kuran'ın temel prensiplerden olan "affetmek" ifadesi bu sayının tam 2 katı kadar yani 234 kere tekrarlanıyor.


CEZA 117 kere
AFFETMEK 2x117= 234 kere

"RAHMETİM GAZABIMI GEÇMİŞTİR" DİYOR ALLAH TEALA KURAN-I KERİM' DE. ;)
 

Samet Gul

New member
Katılım
24 Ağu 2006
Mesajlar
68
Tepkime puanı
2
Puanları
0
firavun2pz.jpg
 

basbas

New member
Katılım
8 Eyl 2006
Mesajlar
234
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
Allah cc razı olsun,ibretlik gerçekten.......
 

610

New member
Katılım
8 Kas 2006
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Kuran metninin mucizevi yönleri hakkında geçenlerde bir kitap çıktı piyasaya.Dini bir kitap gibi görünmüyor.Ama aslında içi tamamen Kuran hakkında ve çok güzel bir dille yazılmış.Kapaktaki ve kitaptaki TANRI sözüne takılıp kalmayın derim ben.Yani tanrı lafı itici gelip, bu da kabalacıların-misyonerlerin uydurma kitaplarından biri deyip geçmeyin.

Tanrı'nın doğum günü-Burak Özdemir

Yeryüzünde işler hiç iyi gitmiyordu. Dünya gergin, insanlar mutsuzdu. Artık zamanı gelmişti...
Tanrı, imajını değiştirmesi için bir reklam ajansıyla anlaştı.
Tanrı ile genç reklamcı, Messenger'da chat’leşmeye başladılar.
Çocuk "Nasıl olur da Tanrı insanla chat’leşir?" diye sordu.
"Musa ile çalılıklar üzerinden konuşmuştum, seninle de internetten yazışıyorum.
Bunda şaşılacak bir şey göremiyorum” yanıtını aldı.
Çocuk "Kuran, kutsal bir kitap. O varken İslam’ın imajını değiştirmek neden bana düşüyor?” diye sordu.
"Kuran’ı bir de benden dinlemeye ne dersin?" dedi Tanrı.
“Bu, resim çizmeyi Picasso’dan öğrenmek gibi bir şey” dedi çocuk. Ve her şey ondan sonra başladı...
“Artık kütüphanende daha önce hiç okunmamış, kutsal bir kitabın olduğunu biliyorsun.
Sır senindir” dedi Tanrı...
Öğrendiklerine inanamayan çocuk sokağa çıkıp avaz avaz bağırmak, haykırmak istiyordu...

Elif, Lam, Mim… Bu harflere dikkatli bakın, yakında onlar dünyayı değiştirecekler.
Çünkü bugün, büyük gün... Bugün Tanrı’nın doğum günü.
Bin yıllık suskunluk sona eriyor, dinler tarihinin en kadim sırrı gün ışığına çıkıyor...
Bugün... Bu büyük gün, tüm İslam âlemine, insanlığa ve canlılığa hayırlı olsun...
Tanrı’nın doğum günü kutlu olsun...

http://www.guzeldunya.com.tr/kitap.asp
 
Üst Alt