Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kuran-ı Kerimi Çözdüm

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

dabbeci

New member
Katılım
30 May 2008
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Selam Arkadaşlar;

Son iki aydır yaptığım yoğun çalışma sonrası Kuran-ı Kerimin ne olduğunu gerçekten çözdüm. Kuran-ı Kerimi anlamak için onun bunun kitabını okumanın hiç bir anlamı yok. Gerçeği Kuran'da bulabilirsiniz. Ve ben buldum. İbretle okuyacağınızı düşünüyorum. Aşagıda bir Analiz/Rapor yayınlıyorum. Tenkit ve Eleştirilerinize açığım. Eğer bu konuyu önemsiyorsanız dikkatli okuyun.

------------------------------------------------------------

ALLAH :
Tanrı değildir. Bilginin tekliğini ve sonsuzluğunu simgeler. Gökyüzünde oturan elleri ayakları olan, gözleri olup gören kulakları olup duyan günah yada sevap yazan emir ve yasaklar koyan putlaştırılmış bir tanrı değildir. Esasen Tanrı kelimesini kullanmak yada Tanrıyı hissettiğini iddia etmek bir yanılgıdır. Çünkü Kuran-ı Kerimde Allah, sanki etkiye karşı tepki gösteren bir organizma
izlenimi uyandırır. Fakat bir organizma değildir tabiki. Kuran-ı Kerimde geçen günah,sevap ve şeriat kanunları olarak lanse edilen emir ve yasaklar,
namaz,oruç,zekat,kurban gibi ritüeller aslında insanlara bilginin tekliği ve sonsuzluğu kavramını anlatabilmek için kullanılan birer enstürüman olup
tamamen yanılsamadır. "La ilahe illallah" cümlesi dinci soytarıların iddia ettikleri gibi "Efendim bu kelime-i şehadettir. Bu şehadeti dilinle söyleyip kalbinle tasdikleyeceksin" ifadesi değil, bilakis bilginin tekliği ve sonsuzluğu ifadesidir. Allahın, Tanrı vardır yada Tanrı yoktur kavramları ile hiç alakası yoktur. İslam dünyasının neden bu kadar geri kaldığı sorusu aslında önemli bir sorudur. İlk zamanlar oldukça popüler olan bu dünya neden ilkel bir durumdadır. Aslında bu sorunun cevabı son derece basit ve anlamlıdır. Kur'anın tekamül ettiği zamanlarda Türkler 100-150 yıl zaman zarfında islamiyeti seçmişlerdir. Kur'an-ı Kerimi okuyarak bunun bilginin tekliği ve sonsuzluğu kavramı üstüne kurgulanmış bir bilgi felsefesi olduğunu anlamışlar ve bu doğrultuda çalışmaya başlamışlardır. Bilgi felsefesine göre bir insanın müslüman olabilmesi için bilgi taşıması,bunun içinde bilgiyi keşfetmesi gereklidir. Bu mesajı alan Türkler çok yönlü bilimsel çalışmalar yapmaya başlamışlar günümüz modern biliminin temelini oluşturan çok önemli bilimsel gelişmeler ortaya koymuşlardır. Buruni, Ali Kuşcu, Uluğ Bey gibi çok önemli bilim insanları bunlardan yanlızca bir kaçıdır. Fakat ne olduysa bu bilimsel çalışmalar bir bıçak gibi kesilmiştir. Bunun sebebini araştırdığımızda şunu görürüz. Bu ilk bilimsel çalışmaları yapan insanlar Allah'ı bilginin tekliği ve sonsuzluğunu simgeleyen bir kavram olarak algılamışlardır. Ona ulaşmak için bilgiyi keşfetmek gerektiğini düşünmüşler ve bu doğrultuda hareket etmişlerdir. Fakat daha sonra ortaya çıkan bir takım dinci, ilahiyatcı, yobaz ve bağnaz cevreler, Allahı bilginin tekliği ve sonsuzluğunu simgeleyen bir kavram olmaktan çıkarmışlar, onu gökte oturan elleri ayakları olan gözleri olup gören kulakları olup duyan bir put yerine koymuşlar ona göklerin kralı gibi bir takım kavramlar yüklemişler ve göklerin kralı olan bu bir nevi putun yeryüzündeki halifesi, sempatizanı ve askeri rolünü üstlenmişlerdir. Günümüzdede bu durum devam etmektedir. "Minareler süngümüz, müminler asker" dizeleri bu durumun küçük bir tezahürüdür.
---------------------------------
KURAN-I KERİM :
Bilginin tekliği ve sonsuzluğu kavramı üzerine kurgulanmış bilgi felsefesini anlatır. Bilginin manifestosudur. Manifesto olmasındaki kasıt bilginin paradigmalarını anlatmasındandır. Gerçekte Allahın sıfatları denilen kavramlar bilginin paradigmalarıdır. Kuran-ı Kerimde kesinlikle çelişki yoktur. Çelişki olmamasından sebep bilgiyi tanımlamamasıdır. Eger bilgiyi tanımlamış olsaydı bu felsefe kendi içine çökerdi. Kuran-ı Kerim de bilgi tanımlanmadığı gibi insanlarında bilgiyi tanımlamaları kesinlikle istenmemiştir. Bilginin tanımlanmasının istenmemesinden kasıt, bilginin parçalanması durumudur(Şirk). Çünkü, bilgi tanımlanırsa bilginin sınırları çizilmiş olur. O zamanda bilginin sınırlarının bittiği yerde başka bilgilerin sınırları başlar. Bu durumda sonsuz adet bilgi ortaya çıkar. Bir bilgiyi bir tanrı bir yaratıcı yaratacağına göre, sonsuz adet bilgiyi sonsuz adet tanrı yaratması gerekir. Bu durumda şirk'tir. O zamanda Allah kendi ortaya koyduğu şirk kavramına ters düşer ve bu gerçek bir çelişki olur. Fakat Kuran-ı Kerimde çok miktarda yanılsama bulunmaktadır. Anlayabilmek için, bilginin tekliği ve sonsuzluğu kavramına dayanarak okumak
ve anlamlandırmak gerekir. Aksi takdirde çelişkiye düşmek hatta kafayı yemek mümkündür. Esasen "Oku, Seni yaratan yüce rabbin adı ile oku" ifadesi "Bu kitabı bilginin tekliği ve sonsuzluğu kavramına dayanarak oku aksi durumda sapıtırsın, saptırırsın, agzını eğip bükersin" demektir. "Bismillahirahmanirahim" ifadesi tam bir dinci soytarılıgıdır. Bu soytarılar hem besmele ifadesi kullanırlar hemde "acaba besmele ayetmi değilmi" diye sorarak soytarılıklarını ifşa ederler. Dincilerin düştükleri durum gerçekten son derece manidardır. Kuran-ı Kerimi anlayamazlar, anlamlandıramazlar ve anlatamazlar. Neden anlatamadıkları sorulduğunda "Efendim. Arapça çok zengin bir dil. Türkçeye uyarlamakta zorlanıyoruz" derler. Fakat Allahın Kuran'da "Anlayabilesiniz diye apaçık indirdik" söylemine karşılık ise "Arapça Rapçadır/Allahın dilidir" derler. Daha da ileri giderek, Kuran-ı Kerimin ezelden ebede bir kitap olduğunu, eger şimdi anlarlar ise "gelecek nesiller nesini çözecekler" diye kıvırtırlar. Kuran-ı Kerim gerçekte ezelden ebede bir kitap değildir. Ezelden ebede kadar olan bilginin kendisidir. Çünkü bu bilginin bir kaderi/rotası vardır. Kuran-ı Kerim
bu konuda bilgi verir ve bilginin parçalanmaması konusunda insanı uyarır. Tevrat ve İncilinde yapmaya çalıştığı esasen budur. Çünkü Hz.İbrahimin yaptığı
bu durumu gösterir. Hz.İbrahim, Kabede olan putları kırdığı zaman gerçekte ne yapmıştır. Taş mı kırmış, odun mu kırmış yoksa bilginin parçalanmışlığınımı
ortadan kaldırmıştır. Tabiki bilginin parçalanmışlığını ortadan kaldırmıştır. Gerçi Tevrat ve İncil gibi Kuran-ı Keriminde aslının bozulduğunu söylesek
çok iddialı bir söz söylememiş oluruz. Aslının bozulduğu apaçık bellidir. Şöyleki; Tevrat geldiği zaman bu kitabı kendisine rehber edinenler biz yahudiyiz
demişler. Ve bu yahudiler bir öküz heykeli yaparak buna tapmaya başlamışlar. Bu durum bilginin parçalandığı ve Tevratın hükmünün ortadan kalktığı durumdur. Sonra referans olarak Hz.isa ve İncil gönderilmiş. İncili kendisine referans edinenler biz hıristiyanız demişler. Fakat bu hristiyanlarda Baba-Ogul-KutsalRuh üçlemesiyle bilgiyi parçalamışlar ve İncilin hükmünün ortadan kalkmasına sebep olmuşlar. Sonra Kuran-ı Kerim ve Hz.Muhammed ortaya çıkıyor. Peki Kuran-ı Kerimi kendisine referans edinenlerde bilgiyi parçalamışlarmı diye baktığımızda sonuç EVET oluyor. Sunnilik, Şiilik, Alevilik, Vahabilik, Fettullahçılık, Nurculuk, Süleymancılık, Adnan Oktarcılık vs. Bunlar bilginin parçalandığını gösterir. Bilgi felsefesine göre birşeyin aslının bozulmasından kasıt bilginin parçalanmasıdır. Bilginin tekliğinin ve sonsuzluğunun ortadan kaldırılmasıdır. Eğer bilgi parçalanırsa bu iş biter. Çünkü bilginin olmadığı yerde Allah olmaz. Tevrat artık bilginin tekliğine ve sonsuzluğuna göre hareket edenlerin değil, sonsuz adet bilgiye göre hareket edenlerin enstürümanı durumundadır. İncil artık bilginin tekliğine ve sonsuzluğuna göre hareket edenlerin değil, sonsuz adet bilgiye göre hareket edenlerin enstürümanı durumundadır. Kuran-ı Kerim artık bilginin tekliğine ve sonsuzluğuna göre hareket edenlerin değil, sonsuz adet bilgiye göre hareket edenlerin enstürümanı durumundadır. Bu duruma sebep olanlarda bilfiil dinci soytarılardır. Esasen Kuran-ı Kerime göre önemli olan (x=bilgi) denkliğinin sağlanmasıdır. Bu denkliğin sağlanabilmesi için kullanılacak enstürümanlarda bilgi olmak zorundadır. Bunun içinde bilgiyi keşfetmek gerekir. Çünkü bilginin bir rotası kaderi vardır ve bu durum Kuran-ı Kerim açısından son derece önemlidir. Bilgi olmayan hiçbir enstürümanın rotası yani kaderi yoktur. Eger (x=bilgi) denkliğini sağlamak için kullanılacak olan enstürümanlardan bir yada birkaçı bilgi değilse bu (x=bilgi) denkliğinin sağlanamayacağı anlamına gelir ve bu durum hem insan için hem toplum için hemde dünya için son derece zararlı bir durumdur. Örnek olarak verecek olursak; Ozon tabakasının delinmesi, buzulların erimesi ve bunun akabinde küresel ısınma olayı bu açıdan
son derece önemlidir. Bilimsel olarak bakıldığı zaman kirli gazların dogaya salınması plansız yerleşim gibi durumların bu çevre felaketini ortaya çıkardığı
söylenebilir. Kuran-ı Kerime göre ise bu durum (x=bilgi) denkliğinin sağlanmamasından dolayı ortaya çıkan bir durumdur. "Eger aklınızı kullanmazsanız Allah üstünüze pislik yağdırır" ayeti bu durumu anlatmaya çalışır. Çünkü Allah, bilginin tekliğini ve sonsuzluğunu simgeler. Genel olarak insanlar tarafından kabul edilen görüşe göre; Dünyada tabiat kanunları doga kanunları vardır. Bu tabiat ve doga kanunlarına göre güçlü olan bireyler yada toplumlar ayakta kalır, güçsüz olan birey ve toplumlar yok olurlar. Kuran-ı Kerime göre ise; bilgi taşıyan bireyler ve toplumlar ayakta kalırlar bilgi taşımayan birey ve toplumlar bizzat Allah tarafından yok edilirler. Lut, Semud, Nuh kavimleri aslında bilgiyi keşfetmedikleri, açığa çıkarmadıkları ve bilgiyi transfer edemedikleri için Allah tarafından yok edilmişlerdir. Ayrıca "... eger siz yapmazsanız sizin yerinize başka bir kavim getiririm de onlar yapar"
ayeti de bu açıdan oldukça anlamlıdır. Çünkü Allah bilginin tekliğini ve sonsuzluğunu simgeler.
----------------------------
DİN:
Gerçekte din diye birşey yoktur. Bu bir yanılsamadır. Ve soytarılar için iyi bir oyuncaktır. Kuran-ı Kerimde dinden kastedilen aslında bilgidir.
---------------------------------

İSLAM:
Bilginin aynı anlama gelen adıdır. İslam=Bilgi demek son derece doğru bir durumdur. Din=İslam demek Din=Bilgi demektir. İnsanların islamı seçmesi bilgiyi seçmesi anlamına gelir. Allahın "Sizin için islamı seçtim" demesi, bilginin tekliği ve sonsuzluğu açısından "Sizin için bilgiyi seçtim" anlamı taşır. Bilgi gerçekte var olan yaratılan olgudur. Bilginin gerçekte var olması onun bir rotasının yani kaderinin olması durumudur. İslamda Ruhban yoktur. Çünkü islam bilgidir.
Ruhban olmamasından kasıt, ruhbanlığın bilgiyi parçalama yani bilginin tekliği ve sonsuzluğu kavramını ortadan kardırmasıdır. Bu da şirktir. İslam, selam kökünden türemiştir barıştır, kardeşliktir demek tam bir dinci soytarılığıdır. Esasen bilginin tekliği ve sonsuzluğu kavramı şöyle iki dakika bir düşünülse barış, kardeşlik, ümmetçilik gibi kavramların solda sıfır kaldığı apacık görülür.
Allah Kuran-ı Kerimde "Onlara (Ehli Kitap) deyinki: Gelin bir kelimede birleşelim, birbirimizi ayrı ayrı rabler (Tanrılar/Bilgiler) edinmeyelim" der. Bu ayette açıkca "Onlara; bilgiyi parçalamayalım, bilgide birleşelim" yada "Sonsuz adet bilgiye göre değil, bilginin tekliğine ve sonsuzluğuna göre hareket edelim" dememizi ister. Fakat dinci soytarılar dinler arası dialoğ yada medeniyetler buluşması peşinde koşarlar. Peki dinler arası dialoğ yada medeniyetler buluşması gerçekte varolan yaratılan bir bilgimidir? Dinci soytarılar eğer doğru sözlülerden iseler bunun cevabını vermeleri gerekir. Bunların bilgi olmadığı apaçık ortadadır. Çünkü bilgi bir keşif işidir. İcat işi değildir. İcat keşfedilen açığa çıkarılan bilgi üzerine yükselir. Bu dinciler bilgi taşımıyorlar ki ortaya bir icat çıkarabilsinler.
---------------------------------
ŞİRK (Allaha ortak koşma):
Bilginin parçalanması durumudur. Sonsuz adet bilgiye göre haret tarzı(TANRI(Bilgi)/TANRILAR(Bilgiler)) da denilebilinir. Bilgi parçalandığı zaman açığa çıkan her bir bilgi parçası bir tanrıyı ifade eder. Eğer bilgi 5 parçaya bölünürse bu 5 tanrı, eğer 10 parçaya bölünürse bu 10 tanrı anlamına geleceği gibi bunun terside olabilir. Tek tanrı inancı tek bilgi inancı olabileceği gibi çok tanrı inancıda sonsuz adet bilgi anlamına gelir. Elma tanrısı, Armut Tanrısı, Şeftali Tanrısı vs.
Allah ise bilginin tekliğini ve sonsuzluğunu simgelediği için bilginin tekliğini ve sonsuzluğunu ortadan kaldıran her durum şirk(Allaha ortak koşma)
anlamına gelir. Şirk gerçekte bu dincilerin iddia ettikleri gibi bir resim değildir. Bu adamlar resim çekmezler, resim çektirmezler, resmin olduğu bir
odada namaz kılmazlar. Gerçekte şirk bu dincilerin iddia ettikleri gibi bir heykelde degildir. Bu adamlar heykel yapmazlar, heykel yaptırmazlar, heykellere put gözüyle bakarlar ve fırsat buldukca heykelleri kırarlar. Gerçekte şirk bu dincilerin iddia ettikleri gibi "yok efendim açık şirk vardır" yada "yok efendim gizli şirk vardır" gibi soytarılıkda değildir. Gerçekte şirk bilginin parçalanması olayıdır. İnsanların bir yada birden çok put yaparak bunlara tapması bilginin parçalanması anlamına geleceği gibi, Baba-ogul-kutsal ruh üçlemeside bilginin parcalanmasıdır. Sünnilik-Şiilik-Alevilik gibi tarikat ve mezheplerde bilginin parçalandığını gösterir. Daha iki bilinmeyenli bir denklemi çözmekten aciz Fettullah Gülen soytarısı resmen bilgiyi paramparça etmekte ve parçaladığı bilginin tanrısı olma yolundadır. Bu tür insanlar "Nefsini ilah edinenler" sınıfına girerler. Nefsi ilah(tanrı/bilgi) edinmek demek, midesinden uydurduklarını gerçekte var olan yaratılan bir bilgi olarak lanse edenler demektir. Allah böylelerine "Ben böyle birşey söylemedim. Nede kötü hüküm veriyorlar" der. Çünkü Allah, bilginin tekliğini ve sonsuzluğunu simgeler. Daha doğru dürüsüt bir bilimsel formülü çözemeyen bu soytarıların dünya ve insanlık
adına yapabilecekleri en ufak bir yarar olmadığı gibi sırf para yada saygınlık kazanmak için bilgiyi parçalamalarını yadırgamamak gerekir.
------------------------------------
PEYGAMBER:
Bilgi felsefesini tebliğ eden kişidir. "Ey kavmim! Allah birdir, ona ortak koşmayın" ifadesini kullanarak kavmine, sonsuz adet bilgiye göre değil
bilginin tekliğine ve sonsuzluğuna göre hareket etmesini tebliğ eder. Peygamber sadece tebliğ yapar, herhangi bir yaptırım gücü yoktur.
Bu tebliği alan ve anlayan insanlar bilginin tekliği ve sonsuzluğu gereği olarak bilgiyi keşfetmek açığa çıkarmak, keşfettikleri ve açığa çıkardıkları
bilgiyi yaşamak etrafındakilere yaşatmak ve kendinden sonrakilere transfer etmeleri gerekir. Bilginin devinimi için bu gereklidir (Tespih etmek).
Bunu peygamber yaptıramaz. "Ey muhammed. Onlar müslüman olmuyor diye neden bu kadar üzülüyorsun" ayetinde Hz.muhammed kavmine bilgiyi tebliğ edince sanki onların hemen müslüman olacağını düşünerek yanılgıya düşmüştür. Ayetin devamında söylenen "Eğer biz(Allah) isteseydik onları müslüman yapardık" demek müslüman olmak için bilgiyi keşfetmek açığa çıkarmak gerektiği anlatılır. Çünkü Allah bilginin tekliğini ve sonsuzluğunu simgeler. Müslümanlık bir inanç işi değil bir ispat işidir. İspat taşıdığı bilgi ile mukimdir. Bilgiyi keşfetmeyen taşımayan müslüman değildir. Dinci soytarılar kapı kapı dolaşarak insanları müslüman yaptıklarını zannederler ve müslüman olduğunu iddia eden yani kelime-i şehadet getiren kişi olursa kapısında zil takıp oynarlar. "Oh Ohh bir kişiyi daha müslüman yaptık diye". Bu durum tam bir soytarılıktır. Gerçekte Müslüman olmak fiili sadece tebliğ edilir. Bir insan müslüman yapılmaz. İnsan kendisi müslüman olur. Çünkü müslüman kelimesi bir dini terim değil bir sıfattır. Doktor, avukat vs. gibi. Bilginin tekligine ve
sonsuzluğuna göre hareket edene Müslüman, Sonsuz adet bilgiye göre hareket edene (bilgiyi parçalayana) Kafir denir.
--------------------------------------
MÜSLÜMAN (Gerçek):
Bilginin tekliğine ve sonsuzluğuna göre hareket eder. Bir arının bal taşıması gibi bilgi taşıyan insandır. Bilgi peşinde koşar. Keşfettiği bilgiyi yaşar etrafına yaşatır ve kendinden sonrakilere transfer eder. Hoşlandığı kız yada erkeğin yakışıklı yada güzel olmasına değil bilgi taşıyıp taşımadığına bakar. Uçkuruna göre hareket etmez. Bilgiyi parçalamanın şirk yani Allaha ortak koşmak olduğunu bilir. "Müslümanlar birbirlerinin kardeşidir" ifadesi bilgide birleşen bir araya gelen, bilgiyi parçalamayan insan gurubudur. Dinci soytarıların iddia ettikleri gibi Kardeşleşme, bir muhabbet yada bir ümmetçilik olayı değildir. Müslümanlar bilgiyi parçalamazlar. Bilginin gerçekte var olan yaratılan (şey) olduğunu bilirler. Sunnilik, Şiilik, Alevilik, Vahabilik, Nurculuk, Süleymancılık, Fettullahcılık, Mevlanacılık Adnan Oktarcılık, Ahmet Hulusicilik vs. gibi tarikat ve buna benzer durumlar içine kesinlikle girmezler. Çünkü bu tür mezhep ve
tarikat gibi şeylerin sonsuz adet bilgiye göre hareket tarzı (bilginin parçalanması) olduğunu ve bilgi felsefesi üzerine herhangi
bir felsefe kurulamayacağını bilirler. "Hepiniz bir araya gelseniz bir ayet dahi yazamazsınız" demek, bilgi felsefesi üzerine felsefe kuramazsınız demektir. Aynı zamanda müslümanlar birşeyin gerçekte var olan yaratılan bilgi olabilmesi için onun dünya üzerinde devinim halinde(Tespih) olması gerektiğini idrak ederler. Bu itibarla sunnilik, alevilik, fettullahçılık vs. fenomenlerin gerçekte
var olan ve yaratılan bir bilgi olmadıklarını ve dünya üzerinde devinim(Tespih) halinde olamayacaklarını bilirler. Müslümanlar dine yada inanca göre
hareket etmezler. Akla ve taşıdıkları bilgiye göre hareket ederler. Attıkları her adımda bilgiyi ararlar. Gelecek pazartesi günü yagmurun yağıp yağmayacağını
gökte oturan tanrıya değil, meteoroliye sorarlar.Onlar ceplerinde yada çantalarında para değil keşfettikleri açığa çıkardıkları bilgiyi taşırlar.
Zekat yada fitre adında etrafa para dağıtmazlar bilgi dağıtırlar. Çünkü onlar bilginin tekliğinin ve sonsuzluğunun(Allah) dünyaya hakim kılınması gerektiğini
bilirler. Bilgiyi parçalamaktan korkarlar ve Allaha(Bilginin tekliğine ve sonsuzluğuna) sığınırlar. Ellerine 30 luk 60 lık 90 lık tespih alıpta
Allah, Allah diye diye cart curt tespih çekmezler. Bunun bir soytarılık olduğunu, tespihin gerçekte bilginin devinimi olduğunu ve devinim halinde
olan bilginin Allahı yani bilginin tekliği ve sonsuzluğunun olduğunu idrak ederler. Onların namazı kimya labaratuvarında çalışmaktır.Orucları fizik
labaratuvarında çalışmaktır. Zekatları biyolojidir. Kurbanları matematikdir. Müslümanlar, insanı maddi ve manevi duygular diye parçalamazlar.
Onlar din ile bilimin uyuşmayacağını çok iyi bilirler. Dinin bir soytarılık olduğunu ve tembellerinde bir soytarı olduğunu ve bu soytarıların bilgi ve bilimle ugraşamayacaklarını ve onların ne kendilerine nede insanlığa bir faydaları dokunmayacağını bilirler. Ve bu soytarılarında bilgiyi parçaladıklarını görürler. Çünkü müslümanlar bilgiyi keşfetmezlerse o keşfetmedikleri açığa çıkarmadıkları bilgiyi parçalayacakları idraki ve korkusu içindedirler. Bunun için son derece hassas ve dikkatlidirler. Çünkü bunun orta yolu yoktur. Müslümanlar "çoklukta birlik" ifadesini kesinlikle kullanmazlar. Çünkü çokluk bilginin parçalanmasıdır. Müslümanlar "Farklılıklarımız zenginliğimizdir" diyemezler böyle bir cümleyi kullanmayı zul sayarlar. Çünkü ortada farklılık var ise bu bilginin paramparça edildiğini gösterir. Müslümanlar bilginin parçalandığı bir yerde demokrasinin ve insan haklarının olmayacağını bilirler. Böyle yerlerde olsa olsa tahammül olur derler. Çeşitli ideoloji, tarikat, mezhep ve felsefelerin yogun olduğu bir yerde olsa olsa tahammül olur derler. Bu tahammülün "birbirimize karışmayalım, saygı gösterelim" şeklinde olduğunu, fakat tahammülünde bir sınırı olduğunu ve bu sınır aşılırsa yeniden kavgaların
çıkacağının idraki içindedirler. Müslümanlar gerçek demokrasinin ancak ve ancak bilginin tekliğine ve sonsuzluğuna göre hareket edilen yerde olduğunu, ve böyle yerde insanların bilgi peşinde koştuğunu ve keşfettikleri bilginin kaderi itibariyle yol gösterici olduğunu söylerler. Müslümanlar türban diye ortaya atılan şeyin bir fitne olduğunu zaten parçalanan bilginin iyice parçalandığını ve böyle durumda bilginin keşfedilemeyeceğini açığa çıkarılamayacağını dolayısı ile karamsarlığın ve korkunun hakim olacağını
hep anlatmaya çalışırlar. Ama dinci soytarılar anlamazlar ve "Türban benim başımı örtüyo, beynimi değil" derler ve türbana özgürlük diye
bağırırlar. Özgürlüğü türbanda ararlar. Müslümanlar özgürlüğün türbanda değil bilgide aranması gerektiğini haykırmaya çalışırlar.
Müslümanlar, yaratılış yada akıllı tasarım denilen saçmalıklar peşinde koşmazlar. Bunun şirke (bilgiyi parçalamaya) dayalı bir aldatmaca
olduğunu bilirler. Çünkü ortada bir yaratıcı tanrı var ise yaratıcıyıda bir yaratan tanrı yada tanrılar olması gerekir idraki içindedirler. Tanrı yada Tanrılar kavramı müslümanlar için hiçbir anlam ifade etmez. Tanrı yada Tanrılar ifadesinin bir yanılsama olduğunu bilirler ve bu gibi şeylere inanmazlar. Ve bilginin tekliğine ve sonsuzluğuna göre hareket ederler. Müslümanlar iyilik,kötülük,adalet,ahlak gibi durumlara önem vermezler. Onlar için asıl önemli olan taşıdıkları bilgidir. Çünkü bilgi taşıyan müslüman zaten iyi olmak zorundadır, aksi durumda bilgiyi parçalar. Bilgi taşıyan müslüman zaten adaletli olmak durumundadır, aksi durumda bilgiyi parçalar. Bilgi taşıyan müslüman zaten ahlaklı olmak durumundadır, aksi durumda bilgiyi parçalar. Müslüman için asıl önemli olan şey iyilik,ahlak,adalet değil taşıdıkları bilgidir. Çünkü taşıdıkları bilginin bir rotası vardır bunu bilirler. Müslümanlar muhafazakar değil bilakis tam tersine son derece liberaldirler ve öyle olmak durumundadırlar. Çünkü bilgi dinamik yani hareketli bir süreçtir. İki günü birbirine benzer ise geri kalacaklarını bilirler. Müslümanlar yağcılık ve aptal ilahiler söylemezler. Bunun yüz karası bir soytarılık olduğunu bilirler. Çünkü Allahı anma ve tespih kavramının bilgi ile mükim olduğunu bilirler. Müslümanlar imanın şartlarına değil Pi sayısına önem verirler. Çünkü Pi sayısı onlara yol gösterir. Hesaplamaları bu Pi sayısına göre yaparlar.
----------------------------------------
ŞEYTAN:
İnsanın bilgiye ulaşmasını engelleyen bir fenomen olarak gösterilir. Ve ayrıca Kuran'daki anlatıma göre bilgiyi ilk parçalayan fenomendir. Ademe secde etmemesi yada "onu çamurdan beni ateşten yarattın" demesi aslında bir büyüklük bir kibir ifadesinden daha çok bilgiyi parçalaması asıl konudur. Sonuçta "Ademe secde et" diyen bilginin tekliğini ve sonsuzluğunu
simgeleyen Allahtır. Şeytan burada bir bilgi olan Ademe secde etmediği gibi, "onu çamurdan, beni ateşten yarattın" diyerek bilgiyi parçalamıştır. Çünkü bilginin tekliği ve sonsuzluğunu simgeleyen Allahın nazarında ateş yada çamurun bir farkı yoktur. Herşeyden daha önemlisi bilgiyi parçalaması Allahı yok farzetmesidir.
---------------------------------------
KAFİR:
Bilgiyi parçalayan insandır. Sonsuz adet bilgiye göre hareket eder. Bilginin tekliğini ve sonsuzluğunu kabul etmez ve bunlara karşı son derece düşmanca ve sinsice davranarak onların bilgiyi parçalaması için elinden geleni ardına koymaz. Fakat gerçek müslümanlar "Şeytanın hileleri pek zayıftır" mealinden yola çıkarak bilgiyi parçalatmazlar. Çünkü şeytanlığın bir bilgi parçalama olayı olduğunu bilirler. Ve bu zayıflığı idrak ederler. Bilgiyi parçalayanlara Soytarı yada Asalak demekte oldukça mümkündür. Allahın Kuran-ı Kerimde tenkit ettiği tiplere bakıldığı zaman bu tipler görülür. Bu tipler, ya dincidir, ya ilahiyatcıdır, ya yobazdır, ya bağnazdır, ya üfürükçü/tükürükcüdür, ya kahindir. Bu tipler bilgiyi parçalamakta oldukça maharetlidirler. Onun için bilginin oldugu yerde ruhban olmaz. Fakat ne hazindir ki, en çok ruhbanda bu dincilerdir. Bu dinciler toplumları Ortodox, Katolik, Protestan, Alevi, Sünni, Şii, Hanefi, Nurculuk, Süleymancılık, Fettullahcılık vs. olarak parçalarlar daha sonra bu parçaları birbirleriyle kedi köpek gibi kavga ettirirler sonra sanki bu bozgunculuğu yapanlar onlar değilmiş gibi ortaya çıkıp "Gelin canlar bir olalım. Elimize, belimize, dilimize hakim olalım" derler. Bu resmen soytarılıktır. Üstelik bu soytarılar öyle bir yüzsüzdürler ki birbirlerinin dinlerini aşağılarlar kötülerler. Her dinin özünde kardeşlik barış vs. vardır derler fakat birbirlerini kafir olarak itham etmekten geri kalmazlar. Herkez kendi dinini gerçek din zanneder diğer dini cehennemlik olarak adleder. Dahada ileri giderek "Allah insanlara seçme hakkı tanımıştır, isteyen istediği dini seçer." derler, sanki dinleri yaratan Allahmış gibi. Kuran-ı Kerimde bahsedilen bozgunculardan kastedilen gerçekte bu bilgiyi parçalayan dinci soytarılardır.
--------------------------------------
KADER:
Bilginin aldığı yoldur yada rotadır. Yanlız ve yanlız bilgi taşıyan insanların kaderi vardır. Bilgi taşımayan insanların kaderi yoktur. Çünkü bilgiyi taşıyan insanı yönlendiren aslında taşıdığı bilgidir. Levhi mahfuzda yazılan
aslında gerçekte var olan bilginin rotalarıdır yada alacağı yollardır. Mesela dünya bir bilgidir aldığı yol yani rotası dünya gezegeninin kaderidir.
Gerçekte evrende bazı fenomenler bilgi ile dogarlar ve bu bilgiye göre hareket ederler. Fakat insan gibi bazı fenomenler ise bilgiyle dogmazlar bunlar yaşadıkları dünyada/evrende bilgiyi keşfederek yönlerini/kaderlerini tayin ederler. Bu itibarla bilgi taşımayan insanlar yada toplumlar için "Kadersiz"
ifadesini kullanmak pek garip olmasa gerek. Dinci soytarılar tarafından üretilen bir sürü kavram aslında kader kavramını resmen baltalamaktır.
Ortaya bir kavram atıyorlar ve bu kavramı desteklemek için yeni yeni kavramları bunlara eklemleyerek resmen ortalığı kavram çöplüğüne cevirmekteler.
------------------------------------------
İMTİHAN:
Bilgi imtihanıdır. Aslolan bilgiyi keşfetmek ve dünyaya bilginin tekliğini ve sonsuzluğunu (Allahı) hakim kılmaktır. Allah insanları iyi yada kötü diye ayırmaz ve bu durumlara bakmaz. Allah için önemli olan şey kişinin neye göre hareket ettiğidir. Bu kişi bilginin tekliğine ve sonsuzluğuna göre mi hareket ediyor yoksa sonsuz adet bilgiye göremi hareket ediyor. Önemli olan budur.
------------------------------------------
CENNET:
Bilginin sonsuzluğunu simgeler. Kuran-ı Kerime göre yanlız ve yanlız bilgi taşıyan insanlar cennete giderler. Esasen Kuran-ı Kerimde Allah insanın kendisine bir ahit verdiğini ve verdiği bu ahiti hatırlayıp ona göre hareket etmesini ister. Verilen bu ahit esasen bellidir. Anlaşılan insan bilginin tekliğini ve sonsuzluğunu (Allahı) dünyaya hakim kılma konusunda ahit vermiştir. Bu yolda çalışanlar yani bilgi taşıyan insanlar cennete gidebileceklerdir. Ortalığı kavram çöplüğüne döndürüp insanları bölen ve birbirlerine kırdıran ve kargaşa yaratıp bunun sonucunda "İsa Mesih gelecek bizi kurtaracak ve kurtuluşa ereceğiz" diyenler bilgi taşıyanlar değiller bilakis ayetleri yalanlayan
yani bilgiden yüz çeviren bilgiyi parçalayan dinci yobazlar ve soytarılardır.
-----------------------------------------
CEHENNEM:
Bilginin yokluğunu simgeler. Bilginin olmadığı yerdir. Sonsuz adet bilgiye göre hareket eden (bilgiyi parçalayan) insanların gideceği yerdir. Dinci soytarıların gideceği yerdir desek doğru söylemiş oluruz.
------------------------------------------
KIYAMET GÜGÜ:
Bilginin ortadan kalktığı gündür.
------------------------------------------
SABIR:
Yavaş, kendinden emin, cesur ve bilinçli olmak demektir. Başımıza bir olay geldiğinde durup beklemek değildir. Hele hele "Ben aciz bir kulum" die dua eden bir soytarı kesinlikle bir sabır üzere değildir. Esasen bilgiyi keşfetmek
açığa çıkarmak sabır ister. Yani dikkat ister, cesaret ister, akıl ister, bilinç ister. "Allah sabredenlerle beraberdir" derken bu duruma işaret eder. Çünkü Allah bilginin tekliğini ve sonsuzluğunu simgeler. Acizim ön kabulu ile hareket edenler ne bilgiyi keşfedebilir nede bilgi taşıyabilir. Sabırsız (Hırçın, korkak, ürkek, militanca) hareket ederseniz bilgiyi parçalarsınız. Yani Allah sabırsızların olduğu yerde olmaz. Çünkü bilginin olmadığı yerde Allah olmaz.
-----------------------------
HARAM:
Bilgi açığa çıkarmayan yada olmayan durumlar. Kuran-ı Kerime göre aslolan (x=bilgi) denkliğinin sağlanmasıdır. Bu denkliğin sağlanması açığa çıkan bilginin bir kaderi yani rotasının olacağını gösterir. Fakat (x=bilgi) denkliğinin sağlanması için kullanılacak enstürümanlarında bilgi olması gerekir. Örnek olarak "Faiz haramdır" cümlesini kullanabiliriz. Bu cümle Faizin bir bilgi olmadığı
ve bu Faiz yada Karpayı ifadelerini kullanarak (x=bilgi) denkliğinin sağlanamayacağı belirtilir. Bir çeşit doğal seçilimlerde kullanılması gereken fenomenlerin bilgi taşıyor olması gerekir diye ifade edebiliriz. Aksi durumlar Haram yani bilgi değildir ifadesidir.
---------------------------------
HELAL:
Bilgi açığa çıkaran durumlar.
---------------------------------
İMAN:
Bilgiye yapışmak rehber edinmek demektir. Yani bir elma agacında asılı duran bir elma tanesi gibi. Tabiki bilgiye yapışmak ve rehber edinmek için bilgiyi keşfetmek gerekir. Bunun içinde dine inanca göre değil akla ve bilime göre hareket etmek gerekir.
---------------------------------
CİHAT:
Resmen savaştır. Yani insanların birbirini kırmasıdır. Fakat bir savaşın cihat olabilmesi için o savaşın bilgi savaşı olması gerekir. Bu itibarla cihad, bilginin tekliğine ve sonsuzluğuna göre hareket edenler ile sonsuz adet bilgiye göre hareket edenler (bilgiyi parçalayanlar) arasındaki savaştır. Allah adına savaşmak demek bilginin tekliği ve sonsuzluğu için savaşmak demektir.
Fakat bu bilgi savaşını yapan taraf mutlaka bilgi taşıyan gurup olması gerekmektedir. Aksi takdirde bu bir cinayettir. Bir insanı öldürmenin meşru olabilmesi için öldüren kişinin bilgi taşıyor olması gerekir.
---------------------------------
ŞEHİT:
Bilgi taşıyan bir insanın savaş, görev, vazife yada araştırma vs. ortamında ölmesidir. Şehit olmasına sebep keşfettiği ve taşıdığı bilginin dünya üzerinde devinim halinde olması olayıdır.
---------------------------------
CAHİLLİK/İLKELLİK:
Kuran-ı Kerimde bilgiyi parçalayan yani sonsuz adet bilgiye göre hareket edenler cahil olarak nitelendirilir. Yani günümüzde bilgisayar yada atom yada uzay çağında yaşamamız insan oğlunun cahil yada ilkel olmadığını göstermez. Kuran-ı Kerime göre eger bilgiyi parçalıyor isek cahiliz vede ilkeliz. Meleklerin Allaha "... Allahım sen kargaşa/bozgunculuk yaratacak insanmı yaratacaksın" diye sorarken burada bilginin parçalanması bahis konusudur. Esasen Kargaşa/bozgunculuk bilginin parçalanması (sonsuz adet bilgi) olayıdır.

---------------------------------

HESAP GUNU:
Hesaba çekileceğimiz gün. Genelde insanlarda özelliklede dinci yobazlarda şöyle bir kanı vardır. Hesap gününü birbirleriyle hesaplaşacakları gün olarak görürler ve Allahın tartısına güvenirler. Birbirlerine "Öbür dünyada görüşürüz, kim haklı kim haksız" derler. Bu dinci yobazlar gerçekten bi alemdirler. Kuran-ı Kerime göre insanlar Levhi Mahfuza göre kıyaslanacaklar. Levhi Mahfuz bilginin kader/rotalarının yazılı olduğu bir defter mahiyetinde gösteriliyor Kuran-ı Kerimde. İnsanlarda bilgi taşıyıp taşımadıkları Levhi Mahfuzla kıyaslanacak. "İncir çekirdeğinden" kastedilen budur. Dinci yobazların iddia ettikleri gibi o gün insanların birbirlerini suçlayacakları gün değildir. Kuran-ı Kerime göre bilgi taşıyan insanlar kimseyi suçlamazlar. Çünkü bilgi taşıyan insanlar zaten hem çok iyi, hem çok adaletli, hemde çok ahlaklı insanlardır. Çünkü onları yönlendiren keşfettikleri, açığa çıkardıkları ve taşıdıkları bilgidir. Hesap günü yüzleri kararacak olan dinci yobaz ve soytarılardır.
-------------------------------------
ORNEKLER:
Ayet: "Gaybı yanlız Allah bilir"
Açıklaması: Gayb(Gelecek) Allah(Bilginin tekliği ve sonsuzluğunu simgeler)
Gelecek Bilgidedir demektir. Ve yanlız bilgi taşıyanlar/keşfedenler geleceklerini bilirler. Çünkü bilgi gerçekte var olan şeydir ve dünya üzerinde devinim halindedir (Tespih).

Ayet: "Şüphesiz övülmeye layık yanlız Allahtır"
Açıklaması: Sevgi-Aşk vb. şeylerde bilgiyi parçalayan durumlar vardır. Sen yinede bilgiye göre hareket et. Karşındakinde bilgiyi ara.
Elinde tuttuğun şey bilgimi değilmi bak. Eğer bilgi ise al, o senindir ve yol göstericidir. Eger bilgi değilse onu çöpe at. Bilginin olmadığı yerde senin işin olmaz. "Şüphesiz Allah, görendir işitendir bilendir"

Ayet: "Eger Allah olmasaydı siz iman etmezdiniz"
Açıklaması: Bu işin sermayesi bilgidir. Bilgi olmasaydı siz bilgiyi keşfedemez açıga çıkaramaz önünüzü göremez ve bilgiyi parçalardınız. Sonrada birbirinizi yerdiniz. (Bugünkü düştüğümüz durumu izah ediyor bu ayet. Çünkü bilgiyi parçalıyoruz)

Ayet: "Allah için savaşın"
Açıklaması: Bilginin tekliği ve sonsuzluğu için savaşın. Sonsuz adet bilgiye göre hareket edenlere (Kafir/Dinci Putperest) göz açtırmayın.

Ayet: "Allahın dinini dünyaya hakim kılın"
Açıklaması: Dinden kastedilen bilgidir. Bilgiyi parçalayanları (Kafir/Dinci Putperest) yok edin. Bilginin tekliğini ve sonsuzluğunu (Bilgiyi) dünyaya hakim kılın. Şüphesiz bilgi gerçekte var olan şeydir. Kafir/Dinci Purperest'lerin midesinden uydurdukları bilgi değildir.

Ayet: "Beni görmeyeni bende görmem"
Açıklaması: Benim karşıma bilgi ile gelin. Bilgi taşımayan hüsrandadır. Ben bilgi olmayan bilgi taşımayan hiçbirşeyi yaşatmam. Çünkü bilgi taşımayanlar beni yok farzetmiş olurlar, beni görmezler bende onları görmem.

Ayet: "Ey muhammed! Allahtan başkalarını ilah edinenleri görmedinmi onlar hüsrandadırlar."
Açıklaması: Ey muhammed! Sonsuz adet bilgiye göre hareket edenler (bilgiyi parçalayan Kafir/Dinci Putperest) hüsrandadırlar. Bilgiyi parçalayarak
kendilerini TANRI yerine koydular. Onlar cehenneme (Bilginin olmadığı yere) gidecekler ve sonsuza dek orda kalıcıdırlar.

Ayet: "Müslümanlar birbirlerinin kardeşidirler"
Açıklaması: Bilginin tekliğine ve sonsuzluğuna göre hareket edenler birbirleriyle bir bütündürler. Bilgi peşinde koşarlar. Bilgiyi parçalamadıkları için birbirleriyle kavga edip bozgunculuk çıkarmazlar birbirleriyle uyumludurlar. Bilgiyi keşfettiklerinde "Bu Allahtandır" derler.

Ayet: "Yahudiler ve Hristiyanlar birbirlerinin dostudurlar. Kim onları dost edinirse o da onlardan olur"
Açıklaması: Dostluk kavramı bir muhabbet olayı değildir. Dostluk, minimum iki nesne arasındaki uyumdur. Ortada birden çok nesne (ideoloji/felsefe/tarikat/mezhep vs) olursa bunlar birbirlerinin dostu ve sonsuz adet bilgiye göre hareket edenler (bilgiyi parçalayanlar) konumundadırlar.
Kim onların ideoloji/felsefe/Tarikat/Mezhep'lerine göre hareket ederse onun gibi olur yani bilgiyi parçalar.

Ayet: "Hepiniz bir araya gelseniz bir ayet dahi yazamazsınız. Şüphesiz Allahın ayetleri heryeri kuşatmıştır"
Açıklaması: Bilginin tekliği ve sonsuzluğu kavramı üzerine kurgulanmış bilgi felsefesi üzerine felsefe kuramazsınız. Kim kurmaya kalkar ise bu sonsuz adet bilgiye göre hareket (Bilginin parçalanması) tarzı anlamına gelir. Şüphesiz Bilgi heryeri kuşatmıştır. Bu ayete göre bütün dinler inançlar, felsefeler, ideolojiler, tarikatlar, mezhepler hepsi sonsuz adet bilgiye göre hareket tarzı konumundadır.

Ayet: "Andolsun cehennemi insan ve cinlerle dolduracagım"
Açıklaması: İnsanın ve cinlerin bilgiyi parçalamasından dolayı cehenneme atılacağını söylüyor. Cehennem bilginin olmadığı yerdir. Yani orda bilgi yoktur"

Ayet: "Onlara (Ehli Kitap)! Bir kelimede birleşelim, birbirimizi ayrı ayrı Rabler edinmeyelim. Deyin"
Açıklaması: Rabler kavramı sonsuz adet bilgiye işaret eder. Çünkü her bir Rab/Tanrı bir bilgiyi simgeler. Bilginin parçalanmasıdır. Ayette; Ehli kitaba, sonsuz adet bilgiye göre heraket edilmemesi ve bilgide (bilginin tekliği ve sonsuzluğu) birleşilmesi gerektiğinin söylenilmesi isteniyor.

Ayet: "Faiz Haramdır. Faiz yiyen ateş yer"
Açıklaması: Ateş cehennemi simgeler. Cehennem ise bilginin olmadığı yer yani yokluktur. Ayette Faizin bir bilgi olmadığı vurgulanıyor. Bilgi olmayan bir şeyle hüküm verilmesinin yanlışlığı vurgulanıyor. Çünkü bir şey bilgi değil ise bunun dünya üzerinde devinimi, rotası yada kaderi yoktur. Kaderi/Rotası olmayan bir şeyle hüküm vermenin yanlışlığı anlatılıyor. Evrimciler organizmaları birbirlerine FAYDALI olarak birleştiriyorlar. Kuran-ı Kerime göre Faydadan daha çok organizmanın bilgi taşıyıp taşımadığı önemlidir. Eger bilgi taşıyor ise kaderi/rotası vardır. Ve kader/rota doğrultusunda birleşirler. Yani Atla Eşşeğin çiftleşip Katır ortaya çıkarmalarından sebep faydadan daha çok taşıdıkları bilginin uyumuyla ilintilidirKuran-ı Kerim açısından. Çünkü Kuran-ı Kerime göre bilgi taşımayan hiçbir canlı yada cansız varlığın hayat bulma şansı yoktur. Allah böylelerini yaşatmıyor ve insanında bilgi olmayan bilgi taşımayan şeylerle uğraşmasını istemiyor.

Ayet: "Yerdeki ve Gökteki herşey Allahı tespih etmektedir"
Açıklaması: Tespih etmek birşeyin etrafında dönmek gibi bir durum. Aslında bilginin devinimi anlatılıyor. Evrende ve Dünyada bilginin devinim halinde olduğu vurgulanıyor.
------------------------------------------------------------
Gerçekte dincilerin ileri sürdüğü fikrin ana teması "Biz kimiz, nereden geldik, ne için geldik" sorularını ortaya koymakta ve kendi düşünceleri
doğrultusunda Kuran-ı Kerimi referans olarak göstermektedirler. Aslında Kuran-ı Kerime baktığımızda dincilerin sorduğu "Biz kimiz, nereden geldik, ne için geldik"
sorusunun hiçbir anlamı yoktur. Kuran-ı Kerim için sorulması gereken soru şudur:
- Bilginin tekliğine ve sonsuzluğuna göremi hareket edeceğiz
- Sonsuz adet bilgiye göremi hareket edeceğiz
Birinci secenek; Allahı simgeler ve Tanrı değildir ve aslolan bilgidir
İkinci secenek; Tanrı yada Tanrılar kavramını ortaya çıkarır. Eger gökte bir tanrı yada tanrılar var ise dinciler hemen bu tanrının yeryüzündeki halifesi,
sözcüsü, askeri kesilirler.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Bravo... dabbeci kardeş, eline sağlık, 1400 yıllık sırrı çözmeniz gerçekten çok anlamlı. Şimdi bizim durumumuz ne olacak peki. Biz bu güne kadar yanlışlarla yoğrulmuş gitmişiz demek. Şimdi ne yapmak lazım? Siz bir meal yazacakmısınız? Belki de yazdınız, nasıl temin ederiz? Yani kafam çok karıştı, nasıl edeceğiz şimdi, namaz, niyaz ve sair işler nasıl yürüyecek, bizi biraz daha aydınlatın lütfen...
 
Z

Zippo

Guest
5 litre kan 50 kilo et bir avucun beynin eseri olarak güzel..ben buyum ben düşündüm ben buldum
 

dabbeci

New member
Katılım
30 May 2008
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
selam bekir,

aslında bu işin namazla niyazla alakası yok. Namaz, oruc vs ritüeller gerçekten bir yanılsama
Kuran için önemli olan bilginin parçalanmaması. Bilgiyi parçalamamak için bilgiyi keşfetmen gerekiyor. Kuran'daki bilimsel diye nitelenen ayetlerden anlatılmak istenen aslında budur. 1400yıldır bizleri uyuttular kısacası. Ve hala uyutuyorlar. Alevi, sünni, şii vs. diyerek insanları birbirine düşürüyorlar. Sence şeytanında istediği insana bilgiyi parçalatmak olmasın

saygılar
 

dabbeci

New member
Katılım
30 May 2008
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
zippo

sende onun bunun agzına bakacağına kendin araştırsana yoksa acizmisin. Ama acizsinizdir dualarınız bile öle "Ben aciz bi kulum rabbim. Bana yardım et. Ne olur". Böyle dua edeceğinize adam gibi okuyup araştırsanıza.
 
Z

Zippo

Guest
zatı ebedi dabbeci malum kuranı kerim gaipten bahseder mucizelerinden biride budur zaten..1000 yıl önceki olacakları işaret eder...sizde çözdünüz madem aşikar kıyamet ne zaman kopacak 3.dünya savaşı ne zaman olacak..ne olacak bu kendini bilmez insan oğlunun hali biraz da bunlardan dem vururmusunuz..bu hayal dünyası kastı bizleri..el pence
 

dabbeci

New member
Katılım
30 May 2008
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
zippo

ben soytarılıklarla ugraşsaydım soytarıların söylediklerini buraya yapıştırırdım olur biterdi. Benim derdim gerçeği öğrenmek. Eger cennete gidip hurileri yalamak istiyorsan arı gibi bilgi taşıyacaksın. Benden sölemesi uyarmadı deme. Yazdığım analizi iyi oku derim
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
selam bekir,

aslında bu işin namazla niyazla alakası yok. Namaz, oruc vs ritüeller gerçekten bir yanılsama
Kuran için önemli olan bilginin parçalanmaması. Bilgiyi parçalamamak için bilgiyi keşfetmen gerekiyor. Kuran'daki bilimsel diye nitelenen ayetlerden anlatılmak istenen aslında budur. 1400yıldır bizleri uyuttular kısacası. Ve hala uyutuyorlar. Alevi, sünni, şii vs. diyerek insanları birbirine düşürüyorlar. Sence şeytanında istediği insana bilgiyi parçalatmak olmasın

saygılar


Sayın dabbeci, yanılsama demekle kast edilen ne? Bir de bu bilgiyi taşımak ve parçalamamak için ne yapmalıyız?
 
Z

Zippo

Guest
zippo

ben soytarılıklarla ugraşsaydım soytarıların söylediklerini buraya yapıştırırdım olur biterdi. Benim derdim gerçeği öğrenmek. Eger cennete gidip hurileri yalamak istiyorsan arı gibi bilgi taşıyacaksın. Benden sölemesi uyarmadı deme. Yazdığım analizi iyi oku derim

bilmem kaç milyar yaşındaki dünyaya gelen özel bir olarak öncelik cümleleriniz edebini aşmış..ben sizin soytarı olmadığınızı kanıtlamaya calışıyorum soruları yanıtlarsanız aslında takkeleri değişmediğinizede görmüş oluruz..
 

dabbeci

New member
Katılım
30 May 2008
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
bekir,

Kuran-ı Kerime göre Allah gerçekte bilginin tekliğini ve sonsuzluğunu simgeliyor. Eger Kuran-ı Kerimi okursan bunu açıkca görürsün. Yanılsama yanılgıya düşmek anlamında kullandım. Aslında gerçek senin okuduğun yada gördüğünde değildir. Arka plandadır. Aynı Testlerde olan
e)Hiçbiri şıkkı gibi
 

dabbeci

New member
Katılım
30 May 2008
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
zippo,

ben dinciler için soytarı kelimesini kullanıyorum ve bunu bilerek yapıyorum. Çünkü benim aklımla dalga geçen bana göre soytarılık yapmıştır. Gerçekten etrafına baksana adamlar resmen bizim aklımızla dalga geçiyorlar. Mesela Kuran'da isa gelecek die en ufak ne bi ayet nede bir ip ucu olmadığı halde İsa gelecek diye bagırıyorlar. Sence bu adamlar ne istiyorlar, neyin peşinde koşuyorlar.
 
Z

Zippo

Guest
sizdinci sıfatı taktığınız birine soytarı deme lüksünü kendinizde buluyosanız onlarında sizde bulması doğal..malum etki ve tepki..işte iişinde özü o neyin peşindeyiz ne olacak halimiz..nereye gidiyo bu insanlık..aslında matrixtemiyiz..kırmızı yoksa mavimi bak gene karıştırdım
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
bekir,

Kuran-ı Kerime göre Allah gerçekte bilginin tekliğini ve sonsuzluğunu simgeliyor. Eger Kuran-ı Kerimi okursan bunu açıkca görürsün. Yanılsama yanılgıya düşmek anlamında kullandım. Aslında gerçek senin okuduğun yada gördüğünde değildir. Arka plandadır. Aynı Testlerde olan
e)Hiçbiri şıkkı gibi


Sayın dabbeci

Biz Kur'an ı okuyoruz ama Arapça bilmediğimizden anlayamıyoruz, dolayısı ile çevirilere bakıyoruz. O çevirilerden de bu sizin dediklerinizi anlayamıyoruz. Biz bu durum da nasıl bir yol izleyelim? Yani bizim durumumuz ne olacak bu gidişle? Biraz yol gösterin. Mesela ben yatsı namazı kılmadım henüz, kılacağım inşallah. Bu yaptığım doğru mu, yanlış mı veya nasıl yapmak lazım bu namaz işini?
 

dabbeci

New member
Katılım
30 May 2008
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
bu işin arapça bilip bilmemekle bi alakası yokki. Bende bilmem ve Kuran-ı gecenlerde bir defa okudum. 2-3 önceydi sanırım. Çünkü ortada binlerce yıl olduğu gibi günümüzdede bir din kavgası var malum olduğu üzere. Ve bu adamların ne dedikleri benim aklım almıyo. Bide ben bakıp okuyayım dedim şu Kuran-ı Kerimi. Ve bu adamlar bizi kandırıyorlar.

Herşeyden önce Allah kimdir bu sorunun cevabının bulunması gerekiyor. Akıl bunu gerektirir.

Dinciler;
Allahı gökte oturan emirler yasaklar kanunlar koyan bir tanrı yada bir put olarak gösteriyorlar. Ve bu tanrı yada tanrıların gazabını önlemek öldükten sonra cennete gitmek için bu tanrının şeriatına uymamız gerektiğini söylüyorlar.

Bende diyorum ki;
Allah, bilginin tekliğini ve sonsuzluğunu simgeliyor. Tanrı yada Tanrılar kavramıyla bir alakası yok.

Bu durumu anlamak için illa arapça bilmene gerek yok. Bende Y.N.Öztürkün mealini okudum.

saygılar,
 

dabbeci

New member
Katılım
30 May 2008
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
bekir,

sana şöyle söyleyim

Elhamdüllillah müslüman demiyeceksin

şöyle diyeceksin.

Müslümanım, bilgi peşinde koşanlardanım. Allaha kimseyi ortak koşmam çünkü bilgiyi parçalamam diyeceksin

bilmem anlatabildimmi aradaki farkı
 

samanyolu

New member
Katılım
19 Mar 2007
Mesajlar
2,063
Tepkime puanı
2,696
Puanları
0
Yaş
49
Konum
istanbul
Dabbeci kuranı kerimi 2 3 ayda çözdüğünüzü söylüyorsunuz.1400 yıldır çözülemeyen
şifreyi 3 aygibi kısa zamanda çözmeniz başarıdır.
peki bu kadar din alimleri boşunamı uğraşıyor?
dinine bağlı insanlara yobaz,soytarı deme hakkınız yoktur.
son nefesime kadar ALLAH'a ve peygamberime sadık kalacağım .sizin gözünüzde ben ne oluyorum?
 

dabbeci

New member
Katılım
30 May 2008
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
bekir,

sana vereceğim cevaplar gerçekten sana garip gelebilir. Bu işin gerçekte dinle, inançla bir alakası yok. Namazla niyazla şeriatla falanda bi alakası yok.

Kuran-ı Kerimin senden istediği bilgiyi parçlamaman. Bilginin tekliğine ve sonsuzluğuna göre hareket etmen. Kuran-ı kerime göre Müslüman olmak için bir arının bal taşıması gibi bilgi taşıyanlardan olman gerekiyor. Namaz falan seni kurtarmaz kurana göre. Esasen Kuran-ı Kerimde Namaz vs. ritüeller hep bi yanılsama olarak zikrediliyor. Bu açıkca belli
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Bir de ben Yaşar Nuri nin çevirisini okumuştum, orada bir sure var, İhlas suresi adı, şöyle çevirmiş Öztürk

De ki: O, Allah'tır; Ahad'dır, tektir!
Allah'tır; Samed'dir/tüm ihtiyaçların, niyetlerin, övgülerin, yakarışların yöneldiği tek kuvvettir!
Ne doğurmuştur O, ne doğurulmuştur!
Hiç kimse onun dengi ve benzeri olmamıştır, olamaz!

Ne demek istiyor burada?
 

dabbeci

New member
Katılım
30 May 2008
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
samanyolu,

din alimleri salak oldukları için yüzlerce yıldır uğraşıyorlar ve ne hikmetse çözemiyorlar. Neden çözülmüyor sence. Çünkü Allahı gökte oturan elleri ayakları olan emir yasaklar koyan bir put yerine koyuyorlar da ondan. Halbuki Allah, bilginin tekliğini ve sonsuzluğunu simgeliyor deyip açılımları ona göre ortaya koyabilseler ortada inan bana ne yahudi kalır, ne hristiyan kalır, ne teist kalır nede a-teist kalır.

saygılar,
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt