Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

islamı anlamak için Kuran tek başına yetermi?

basbas

New member
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
234
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
Forumda süregelen bir tartışma var,Kuran hadis sünnet evliyalar ve alim zatlar üzerine az çok herkes biliyordur.Buna nokta koyacağını umarak bu anketi açmak istiyorum.Ama nolur o uzun uzadıya açıklamakarı burayada yazmayalalım.kısa ve öz cevaplayalım
 

gencsofi

New member
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
128
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Web sitesi
www.seferli.net
islamı tek kuranla anlayabilirsiniz fakat yaşayamassınız kardeş.
aallah razı olsun dua ile
 

mihr2004

New member
Katılım
23 Ağu 2006
Mesajlar
71
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Allahu Teala Kurani Biz Indirdik Ve Onu Biz Açiklayacağiz Diyor. Peki Nasiil Elbette Secde Suresinin 24. Ayeti Kerimesindeki Devrin Imami Vasitasiyla.allahu Teala Kuranda Hiççbirşeyi Eksik Birakmayarak Açikladiğini Söylüyor. Peki şimdi Size Soruyorum .allahu Teala Kurani Kerimde Bir Ceninin Oluşumunuda Bir Atomun Yapisinida Anlatiyor. şimdi Siz Diyeceksiniz Ki Peygamber Efendimiz Hadislerinde Bunlarin Hepsini Anlatiyor Diyeceksiniz. Peki Sizce Peygamber Efendimiz O Günkü Insanlara Atomun Yapisini Da Anlattimi? Peki Anlattiysa Bu O Günkü Insanlar Için Bir Anlam Ifade Edermi. Tabiki Hayir Allahu Teala Devrin Imamlari Vasitasiyla Her Devirde O Devrin Anlayabileceği Kavramlari Kurani Kerimde Açiklamaktadir. Sizce Erzurumlu Ibrahim Hakki Hazretleri Nasil "biz Uzayin Derinliklerini Tillonun Sokaklarindan Iyi Biliriz" Diyor. Bence Iyi Bir Düşünün.
 

mihr2004

New member
Katılım
23 Ağu 2006
Mesajlar
71
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kurani Yaşamak

Kurani Yaşamak

Kurani Tek Başiniza Yaşamaniz Mümkün Değildir. Size Onu öğretcek Ve Onu Yaşatacak Bir Mürşidiniz Olmasi Lazimdir. Kurani Size Ancak Onu Yaşamiş Ve Kendi Hayatina Tatbik Etmiş Bir Kişi Size Yaşatablir. O Da Allahin Sizin Için Tayin Etmiş Olduğu Mürşittir. Aksi Takdirde Allaha Ulaşma Maksadiyla Mürşidinize Tabi Olmadiktan Sonra Kurani Yaşayamazsiniz...bu Imkansiz Zaten çevrenize Bakarsaniz Görürsünüz.allah Hepinizden Razi Olsun.sizleri çok Ama çok Seviyoruz.
 

basbas

New member
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
234
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
Allah razı olsun,bu anketi açtığıma pişman olmuştum başta acaba başka bir tartışmaya neden olurmu diye...Ne güzel olurdu dimi bir birimizi kırmadan anlatsaydık anlatacaklarımızı
 
Katılım
12 Eyl 2006
Mesajlar
60
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Web sitesi
www.blogcu.com
kuranın bir diğer adı da furkan dır. bu, doğruyla yanlışı ayırt eden anlamındadır. hem doğruyu ve yanlışı gösterip, aralarında belirgin bir çizgi çekmek, hem de aslı bir olmakla birlikte kömür ruhlu ebu cehil ile elmas ruhlu ebu bekiri birbirinden ayıran manasına da gelir. bu kitaba bakarak kimileri hidayet bulur, kimilerinin küfrü artar. öyle güzel bir ayraç ki bu kuran, kalplerinde eğrilik bulunanlar hemen yoruma açık kısımları istedikleri gibi yorumlar, sonra oradan hoşlarına giden bir hüküm çıkarırlar. bu eğri insanların kimisi de inkarlarına malzemeler aramak için kullanır ve onunla küfre giden metin bir yol inşa ederler. halbuki kuran bu iki eğri güruha da hidayet vaadetmiyor. sadece muttakin güruhuna hidayet vaadediyor. muttakinin altını çizmek isterim. çünkü çok zengin içerikli bir kelime. korkan, saygı duyan, yanlış yapmamak için titreyen, doğruluğu ve doğruyu bulmaya gayret sarfeden insanların yoludur muttakin yolu. eğer bir insan içinde asla yanılmayan vicdanının verdiği tüm verileri yok sayıp, kendine tamamen hayvani bir yol çizerse, o seçtiği yola destek arayacak ve takva sahiplerinin bakıp da ibret aldığı o kuran satırlarında kendisine, küstahlığını artıracak yollar bulacaktır. dedim ya, kuran asırlardır furkanlığını yapıyor ve saf belirliyor
 

gencsofi

New member
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
128
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Web sitesi
www.seferli.net
zaten rasulullah efendimizin yaşam tarzını benimseyip uygulayan herkes kurana göre davranıyor demektir.
allah razı oolsun
dua ile...
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
buyuklerin yardimi en buyuk sart bence

Çokça tartisilan velilerin ve kâmil mürsidlerin himmeti meselesine gelince; buna mürsidin teveccühü, manevi tasarrufu, nazari, feyzi ve duasi da denir.

Velilerin uzaktaki kimselere himmet etmesine ve tasarrufta bulunmasina bazilari itiraz ediyor. Mesele, ruhani alemde ruh vasitasi ile cereyan ettigi için, maddi sartlara mahkum olmus akil onu anlamakta zorlaniyor. Çünkü bu himmet ve yardim farkli boyutlarda, bilinen zaman ve mesafe ölçüleri disinda tezahür ediyor. Bu nedenle onu bizzat tecrübe etmeyenler, olduguna inanmak ve olayi anlamak için delil ve izah istemekteler. Bunda haklilar. Biz de meseleyi isin ehline ve onu tecrübe edenlere soracagiz. Bu konudaki delilleri ortaya koyacagiz. Yanlis anlama ve uygulamalari tesbit edecegiz.

Tasavvuf erbabina göre himmet; kulun kendisini veya baskasini bir hayra ulastirmak, bir serden korumak veya bir kemâli ele geçirmek için bütün ruhanî gücünü kullanarak kalbiyle Cenab-i Hakk’a yönelmesidir. (Cürcani)

Himmet, ilahi nurla temizlenmis ve takva ile yücelmis ruhlarin Allah’in izniyle muhtaç kullara yardim etmesidir. Bu âli ruhlar zamana bagli degildir, mekan ile sinirlanmazlar. Maddi sartlar en-gel olmaz onlara. Himmet, kâmil velilere emanet edilmis ilahi bir nurdur. O nur ile yol alir, hak yolcularini terbiye ve takviye ederler.

Himmet, Allah’in bir rahmetidir. Himmet ehli, bir rahmeti yerine ulastirmakla görevli Allah’in dostudur. Kur’an ifadesiyle onlara “cündullah (Allah’in askerleri)” denir. Sayilarini, yerlerini ve görevlerini ancak Allah bilir. (Müddessir/31) Onlar, meleklerden ve kâmil müminlerden olusur. Cenab-i Hak, onlar vasitasiyla dilediklerine yardim edip, müsküllerini çözer. Aslinda kuluna destek veren ve müskülünü çözen Allah’tir. Peygamber olsun, veli olsun, diger varliklar vasitadan baska bir sey degildir. Bu hakikati Rasulullah (A.S.) Efendimiz söyle ifade buyuruyor: “Asil veren Allah’tir, ben ise verileni taksim edip yerine ulastirmakla görevliyim.” (Buhari, Müslim)
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
Himmet, ilahi nurla temizlenmis ve takva ile yücelmis ruhlarin Allah’in izniyle muhtaç kullara yardim etmesidir. Bu âli ruhlar zamana bagli degildir, mekan ile sinirlanmazlar. Maddi sartlar en-gel olmaz onlara. Himmet, kâmil velilere emanet edilmis ilahi bir nurdur. O nur ile yol alir, hak yolcularini terbiye ve takviye ederler.

Subhanallah!
 

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
..

..

KUR'ÂN-I KERİMİN LÂFZI VE RUHLARI
Peygamber Efendimiz (SAV) 5 görevle vazifelendirilmiştir.

2/ BAKARA-151: Kemâ erselnâ fiküm resûlen minküm yetlü aleyküm ayatina ve yüzekkiküm ve yü'allimükümülkitâbe velhıkmete ve yüallimüküm mâ lemtekünü ta'lemun.
Nitekim size; içinizde (görev yapmak üzere) sizden bir Resûl (Peygamber) gönderdik ki, âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup, açıklasın) ve sizi (nefslerinizi) tezkiye etsin, size Kitap ve hikmet öğretsin ve (hikmetin de ötesinde) bilmediğiniz şeyleri öğretsin.

1- Sahâbeye Kur'ân-ı Kerim'in Ayetlerini okumak.
2- Onların nefslerini tezkiye etmek
3- Onlara kitap öğretmek
4- Onlara hikmet öğretmek
5- Onlara (sahâbeye) İrşadın (hikmetin) ötesinde bilmediklerini öğretmek.
Görevlerin incelenmesi çok ilgi çekici sonuçlar vermektedir:
Birinci görev de Kur'ân-ı Kerim'dir, üçüncü görev de Kur'ân-ı Kerim'dir. Fakat birinci görev Kur'ân-ı Kerim'in lâfzı (sözleri, zahiri anlamı) üçüncü görev ise Kur'ân-ı Kerim'in ruhudur. Yüce Rabbimiz Kur'ân-ı Kerim'in lâfzını öğrenenin hemen ruhuna da girmesine müsaade etmiyor. Ruha girebilmek (3 üncü görev) için önce kişinin nefsini tezkiye etmesi gerekiyor (2 inci görev). Gerçekten nefsi tezkiye olmayan hiçkimse Kur'ân-ı Kerim'in ruhuna giremez. Ruhu öğrenebilmenin ön ve kaçınılmaz şartı nefsi tezkiye edip "Veli" (Allah dostu, evliya, ermiş) payesine yükselmektir. Beş görevin herbirinin sahâbenin manevi tekâmülündeki (olgunlaşmasındaki) yerleri aşağıdaki gibidir.
a- Birinci görev: Kur'ân-ı Kerim'in tilâveti (okunması)
Bu görevde Kur'ân-ı Kerim'in lâfzı öğreniliyor. Tabiatıyla Peygamber Efendimiz SAV'e biat edilmiş ve Allah'a doğru yola çıkılmıştır.
Kur'ân-ı Kerim'in lâfzı öğrenilirken Tasavvuf yaşanmaktadır. Çünkü okula her yeni başlayan, okuldaki tatbikata ayak uydurmakla kalmıyor, Peygamber Efendimiz SAV'den nefsini tezkiye edecek özel zikir emirleri alıyor.
b- İkinci görev: Nefsleri Tezkiye etmek
Bu görevde nefs tezkiyesi, Kur'ân-ı Kerim'in lâfzının öğrenilme ve tatbik edilmesiyle (uygulanmasıyla) paralel yürüyor. Ve kişi aşağıdaki kademelerde nefsini tezkiye ediyor.
1- Nefs-i Emmare (Kötülüğü emreden, nefs kademesi)
2- Nefs-i Levvame (Kınanan ve pişmanlık duyulan nefs kademesi)
3- Nefs-i Mülhime (İlham alınan nefs kademesi)
4- Nefs-i Mutmainne (Doyuma ulaşmış nefs kademesi)
5- Nefs-i Radiye (Allah'tan razı olmuş nefs kademesi)
6- Nefs-i Mardiye (Allah'ın rızasını kazanmış nefs kademesi)
7- Nefs-i Tezkiye (Terbiye olmuş nefs kademesi)
Kim nefsini 7 kademede Tezkiye (terbiye, aklandırma, arıtma) edebilirse o kişi veli olur (Evliyadan biri olur, ermiş olur, Allah dostu olur). Allah'a vermiş olduğu 3 yemini de yerine getirmiştir. Nefsi tezkiye olmuş, ruhu Allah'a ulaşmış ve fizik vücudu Allah'ın kulluğuna kabul edilmiştir.
c- Üçüncü görev: Kitabın öğrenilmesi:
Üçüncü görev sahâbenin evliya olmasından sonraki kademeleri kapsar. Ve bu kademelerde Kur'ân-ı Kerim'in 4 ruhuna girilir.
1- Fenâ Makamı : Allah'a ulaşan ruhun Allah'ın Zatı'na ulaşması ve O'na sığınması. Allah'a mülâki olan (ulaşan) ruh Allah'a sığınınca artık gözlenemediği için (gönül gözüyle), bu ruh Allah'ta ifnâ olmuş, fani olmuştur diye mütalâa edilmekte ve bu makama Allah'ta yok olmak anlamına gelen "Fena Makamı" denmektedir. Realitede ise ruh Allah'ın Zatı'nda muhafaza altına alınmakta ve Allah bu ruha meab (sığınak, melce) olmaktadır.

78/ NEBE-39: Zâlikelyevmülhakk , femen şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ .
İşte o gün (mürşidin eli Hakk'a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbi olunduğu gün) Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi kendisini Rabbine ulaştıran (yolu, Sırat-ı Müstakiym'i) yol ittihaz eder (edinir). (Allah'a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.

Bu makamda Kur'ân-ı Kerim'in ilk ruhuna girilir. Artık lâfz aşılmış ve Kur'ân-ı Kerim'in ilk ruhuna girilmiştir.

2- Beka Makamı :
Allah'ın indinde bâki olmak (sonsuz olarak Allah'ın Katı'nda kalmak). İndi İlâhi bir sonsuz meydandır ki, orası Allah'ın huzurudur. Orada bütün insanların, her devirde yaşamış ve yaşayacak insanların birer seccadesi vardır. Ve bütün vakitler orada Allah'ın huzurunda kılınır. Bu sebeple bu namazlara "Huzur Namazı" adı verilir. Sırat-ı Müstakiym üzerindeki bütün ruhlar her namazda bulunduğu yerden İndi İlahi'deki kendi seccadesine ulaşır ve namazı mutlaka huzurda kılar. Hadis-i şŞerifi hatırlayalım:
"Her namaz bir miraçtır."
İndi İlâhi'de Allah "Beka" makamına ulaşanlara bir taht ihsan eder. Altından yapılmış, üzeri mücevherlerle süslü bir taht..Ve Zatı'nda özel muhafazaya aldığı ruhu, daimî ikamet etmek üzere bu tahta gönderir. O ruh artık İndi İlâhi'de bâkidir.

6/ EN'AM-126: Ve hâzâ sırâturabbike, müstekıymâ, kad fassalnel' âyâti likavmin yezzekkerûn.
Ve bu Allah'ın Sırat-ı Müstakiym'idir, andolsun ki Allah tezekkür eden bir kavim için âyetlerini açıklar.
6/ EN'AM-127 : Lehüm dârüsselâmi ınde rabbihim ve hüve veliyyühüm bimâ kânû ya'melûn
Onlar için Rab'leri'nin indinde (huzurunda) teslim yurdu (altın tahtlar) vardır. Ve O (Allah) amellerinden dolayı onların mevlâsı (velîsi, dostu) olmuştur.

Bu makamda Kur'ân-ı Kerim'in ikinci ruhuna girilir.
3- Zühd Makamı:
Zikir, günün yarısını aştığı zaman rağbetimizin zikre dönük olduğu kesinlik kazanır. Artık her 24 saatin 12 saatinden fazlasını zikirle geçiriyoruz demektir. Zikirli devre hergün zikirsiz devreden fazladır.
Bu makamda Kur'ân-ı Kerim'in 3üncü ruhuna girilir.
4- Teslim makamı : (Muhsinler Makamı)
Makamları geçen kişinin sayısal zikri daima artmaktadır.
Bir gün bu veli bir büyük gerçeğin farkına varır ki "Fizik Vücudu" kendisine ait değildir. Sadece kendisine verilmiş bir emanettir.
Bu emaneti, emanetin sahibi olan Allah'ın emirlerini yerine getirecek, nehiylerini de (yasaklarını da) hiç yapmayacak bir şekilde kullanması gerektiğini idrak eder ve bunu tatbik edebilirse (uygulayabilirse) artık fizik vücudu Allah'a teslim olmuştur.

4/NİSA-125: Ve men ahsenuü dinen mimmen esleme vechehuü lillahi ve huve muhsinuûn.
O kişiden vechi, (fizik vücudu) dinde daha ahsen kim vardır: O kişi ki vechini (fizik vücudunu) Allah'a teslim etmiş ve muhsinlerden olmuştur.

Bu makamda Kur'ân-ı Kerimin 4. ruhuna girilir.
d- Dördüncü görev: Hikmet öğretilmesi
5- Ulûl Elbab Makamı :
Zikir giderek artar ve bir gün "Zikri Daim"e devamlı zikre, sonsuz zikre) varılır. Artık kişi daimî zikrin sahibidir.

3/ ÂL-İ İMRAN-191: Ellezine yezkürûnallahe kıyâmen ve ku'ûden ve alâ cünûbihim.
O (ulûl'elbâb) ki (lüblerin, Allah'ın sır hazinelerinin sahipleri) onlar ayakta iken, otururken ve yan üstü yatarken (hep) Allah'ı zikrederler.

Ulûl'eIbâb, Lübb'lerin sahipleri (Sır Hazinelerinin, özün özünün, hikmetin, tam nura ulaşmış nefs kalbinin sahipleri) demektir. Artık veli, hikmet sahibidir.
Bu makamda Kur'ân-ı Kerim'in 5. ruhuna girilir.
6- İhlâs Makamı:
Bu makam hikmetin 2. ve son makamıdır. Bu makam Ulûl'elbâb makamının hemen arkasından oluşmaktadır. Halis olmak, saf olmak ihlâs kelimesinin manasıdır. Muhtevayı bozacak hiçbir afetin nefste kalmadığı bir devreyi ifade eder. Nefs 19 afetinden kurtulmuş ve ruhun 19 hasleti fazl'lar (fazilet) adıyla nefse yerleşmiş ve nefs bu durumda adeta bir ruh hüviyetine girdiğinden Allah'a teslim olmuştur. Bu makam İslâm şerefine erdiğimiz makamdır.
Bu makamda Kur'ân-ı Kerim'in 6. ruhuna girilir.
7- Salâh Makamı:
Bu makam Salihler makamıdır. İhlâs'ı geçmek, aşmak şerefine erecekler Yüce Rabbimiz tarafından "Tövbe-i Nasuh"a davet edilir. Tövbe-i Nasuh, İhlâs ile Salâh makamlarını birbirinden ayıran geçiş kapısıdır.
Bu makam hikmetin ötesidir.
Bu makamda Kur'ân-ı Kerim'in 7. ruhuna girilir.
Yüce Rabbimiz Kur'ân-ı Kerim'in herşeyi, bütün ilimleri açıklamak üzere indirildiğini açıklamıştır.

16/ NAHL-89: Ve nezzelnâ aleykelkitâbe tibyânen likülli şey'in ve hüden ve rahmeten ve büşrâ lilmüslimiyn.
Sana bu kitabı herşeyi açıklayıp anlatan, doğru yolu gösteren rehber, rahmet ve müjde olarak indirdik.

Ayrıca bu muhteşem kitapta her ilmin mevcut olduğu, hiçbirşeyin eksik bırakılmadığı ifade edilerek konu tamamlanmıştır.

6/ EN'AM-38: Mâ ferratnâ fiylkitâbi min .
Biz bu kitapta hiçbirşeyi eksik bırakmadık.

Demek ki mukaddes kitabımız Kur'ân-ı Kerim'de Allah'u Teâlâ Hz. hiçbir şeyi eksik bırakmamış, herşeyi bu Kitab'ın içine yerleştirmiştir.
Kur'ân-ı Kerim'in Türkçe mealini okuyup da, ben bu kitapta ilimleri göremedim diyenlere hararetle nefslerini tezkiye etmelerini tavsiye ederiz. Hele bir de daimî zikre ulaşırlarsa... O zaman yukardaki gibi konuştuklarından utanç duyacaklardır.
Yüce Allah, Kur'ân-ı Kerim'deki müteşâbih âyetleri tezekkür etme yetkisini Ulûl'elbâb adını verdiği daimî zikrin sahiplerine ihsan etmiştir. İlimde ne kadar kökleşmiş olurlarsa olsunlar, nefsini önce tezkiye, sonra tasfiye etmedikçe rasihun (rasihler, köklü ilmin sahipleri) Kur'ân-ı Kerim'in müteşâbih âyetlerini tezekkür edemezler.

3/ÂL-İ İMRAN-7 : Hüvellezî enzele aleykel kitâbe minhü âyâtün muhkemâtün hünne ümmül kitâbi ve uharu müteşâbihât. Fe emmellezine fî kulûbihim zeygun feyettebi'ûne mâ teşâbehe minhübtigâel fitneti vebtigâe te'vîlihi, ve mâ ya'lemü te'vîlehü illâllahü, verrâsihûne fîl'ılmi yekûlüne âmenna bihi, küllün min ındi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illa ülülelbâbi
O (Allah) ki; Kitab'ı sana O indirdi. O'nda bir kısmı muhkem (manâsı açık, yorum götürmez, şüphe kabul etmez) âyetlerdir ki; bunlar (Levh-i Mahfuz'daki) Ümmülkitapta (yer alan açık ve kesin âyetler)dir. Diğerleri ise müteşâbih (manâsı kapalı, açıklama isteyen) âyetlerdir. Kalplerinde eğrilik (ve döneklik) bulunanlar, fitne çıkarmak ve (kendi yararına uygun) teviylde (yorumda) bulunmak istedikleri için o (Kitab'ın) müteşâbih olan kısmına uyarlar. Halbuki onların teviylini, kimse bilmez ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olan RASİHUN (rüsuh sahipleri) ise derler ki; "O'na îmân ettik, hepsi de Rabb'imiz katından (indirilme) dir." Bunu kimse tezekkür edemez, ancak ulûl'elbâb tezekkür edebilir.
Ulûl'elbab ise daimî zikrin sahipleridir.

3/ ÂL-İ İMRAN-191: Ellezine yezkürûnallahe kıyâmen ve ku'ûden ve alâ cünûbihim.
O (ulûl'elbâb) ki (lüblerin, Allah'ın sır hazinelerinin sahipleri) onlar ayakta iken, otururken ve yan üstü yatarken (hep) Allah'ı zikrederler.
Ve bunlar zikir ehli olarak başkalarının bilmediği şeyleri bilenlerdir.
21/ ENBİYA-7: Fes'elû ehlezzikri in küntüm lâ ta'lemûn.
Bilmiyorsanız zikir ehline (daimî zikrin sahiplerine, ulûl'elbâb'a) sorun.

Ehline değil, zikir ehline sormak ve cevap almak söz konusudur. Çünkü Allah zikir ehli dediğimiz bu hikmet ve daha ötesinin sahiplerine, ilham yoluyla başkalarının bilmediği şeyleri, geceler boyunca öğretir.
Çünkü bunların, kalplerindeki mühür, kalplerinin "Semi" isimli işitme hassasının üzerindeki mühür ve "basiret" isimli görme hassasının üzerindeki "gışavet" adlı perde açılmıştır. Kendilerine Allah'ın tayin ettiği hidâyetçiye ulaşmadan evvel bunların da kalbi herkes gibi mühürlü, kalpteki işitme hassası mühürlü ve görme hassası perdeli idi.

45/ CASİYE-23: Efere'eyte menittehaze ilâhehü hevâhü ve edallehullahü alâ ilmin ve hateme alâ sem'ıhî ve kalbihî ve ce'ale alâ basarihî gışâveh
Hevalarını (nefslerini) kendilerine ilâh edinenleri görmedin mi (habibim), Allah onları bir ilim üzere dalâlette bırakır, onların kalplerindeki sem'i (işitme) hassasını ve kalplerini (kalpteki idrak hassasını) mühürler ve onların kalplerindeki basar (görme) hassasının üzerine gışavet (isimli bir perde) çeker.
...Ve onlar da kendilerine ezelde tayin edilmiş hidâyetçiye ulaşmadan evvel herkes gibi "dalâlette" idiler.
Öyleyse Kur'ân-ı Kerim'in bütün ilimleri ihtiva ettiği gerçeğine ulaşamayan kimselerin böyle birşey yoktur demesi, onlar açısından sadece utanç duyulacak, büyük bir gaftır.
 

NARTKAN

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
53
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Merhaba arkadaşlar
ben yeni üye oldum ve bu ilk yazım.

Malesef Kuran ile dinimiz ANLAŞILABİLİR.
 

Aysegul

New member
Katılım
15 May 2006
Mesajlar
891
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
Merhaba arkadaşlar
ben yeni üye oldum ve bu ilk yazım.

Malesef Kuran ile dinimiz ANLAŞILABİLİR.

Ben pek bişey anlayamadım...Kur'anı kerim anlatır islamiyeti ve peygamberden ayrılmaz kur'an...Et tırnaktan nasıl ayrılmazsa Hz muhammed ve kur'anıda ayıramayız...Dinimizi tebliğ eden o dur
 

Asya

New member
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,020
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Ýstanbul
islamı anlamak için kuran yeter ama
ramazandan ramazana değil çok çok okumak lazım onu ve çok iyi bir şekilde anlamak ta tabi...
 

ahmet yasin

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
191
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Çokça tartisilan velilerin ve kâmil mürsidlerin himmeti meselesine gelince; buna mürsidin teveccühü, manevi tasarrufu, nazari, feyzi ve duasi da denir.

Velilerin uzaktaki kimselere himmet etmesine ve tasarrufta bulunmasina bazilari itiraz ediyor. Mesele, ruhani alemde ruh vasitasi ile cereyan ettigi için, maddi sartlara mahkum olmus akil onu anlamakta zorlaniyor. Çünkü bu himmet ve yardim farkli boyutlarda, bilinen zaman ve mesafe ölçüleri disinda tezahür ediyor. Bu nedenle onu bizzat tecrübe etmeyenler, olduguna inanmak ve olayi anlamak için delil ve izah istemekteler. Bunda haklilar. Biz de meseleyi isin ehline ve onu tecrübe edenlere soracagiz. Bu konudaki delilleri ortaya koyacagiz. Yanlis anlama ve uygulamalari tesbit edecegiz.

Tasavvuf erbabina göre himmet; kulun kendisini veya baskasini bir hayra ulastirmak, bir serden korumak veya bir kemâli ele geçirmek için bütün ruhanî gücünü kullanarak kalbiyle Cenab-i Hakk’a yönelmesidir. (Cürcani)

Himmet, ilahi nurla temizlenmis ve takva ile yücelmis ruhlarin Allah’in izniyle muhtaç kullara yardim etmesidir. Bu âli ruhlar zamana bagli degildir, mekan ile sinirlanmazlar. Maddi sartlar en-gel olmaz onlara. Himmet, kâmil velilere emanet edilmis ilahi bir nurdur. O nur ile yol alir, hak yolcularini terbiye ve takviye ederler.

Himmet, Allah’in bir rahmetidir. Himmet ehli, bir rahmeti yerine ulastirmakla görevli Allah’in dostudur. Kur’an ifadesiyle onlara “cündullah (Allah’in askerleri)” denir. Sayilarini, yerlerini ve görevlerini ancak Allah bilir. (Müddessir/31) Onlar, meleklerden ve kâmil müminlerden olusur. Cenab-i Hak, onlar vasitasiyla dilediklerine yardim edip, müsküllerini çözer. Aslinda kuluna destek veren ve müskülünü çözen Allah’tir. Peygamber olsun, veli olsun, diger varliklar vasitadan baska bir sey degildir. Bu hakikati Rasulullah (A.S.) Efendimiz söyle ifade buyuruyor: “Asil veren Allah’tir, ben ise verileni taksim edip yerine ulastirmakla görevliyim.” (Buhari, Müslim)

yukarıdaki islami!!gerçeklere uyarsanız peygamber gelse bile kur'anı anlayamazsınız!
 
Üst Alt