talha_
New member
Bu olay Kayseri'nin Bünyan ilçesi'nde yaşandı. Olay Alfred Hitchcock'un meşhur korku filmlerini bile çok gerilerde bırakacak kadar tüyler ürpertici...
Gece bindiğiniz otomobilde direksiyonda kimse yoksa neyapardınız?
Kendisi Bünyanlı olmayan, politikayla uğraşmış ve halen Kayseri'de yasayan işadamı, 22 Şubat 2001 tarihinde Bünyan sınırında,Kayseri Malatya kara yolu üzerinde, bir benzin istasyonuna girer.
Lokantaya oturur ve orada kalabalık toplulukla birlikte bir ufak rakı içer. Yürüyüş mesafesindeki Bünyan’a gitmek için, lokantadan çıkar. Ancak dışarısı hem zifiri karanlık hem de korkunç bir kar-tipi fırtınası başlamıştır.
Benzin istasyonuna yaklaşık 300 metre mesafedeki, Bünyan'a dönüş yolu kenarına varır. Oradan gecen bir arabaya binip, Bünyan'a ulaşma derdindedir. Fırtına daha da şiddetlenir. Adam bir-kaç adim ötesini bile görememektedir. Gelip-gecen bir araba da yoktur.
Nihayet karanlıklar içerisinde, hayalet gibi yavaş yavaş yaklaşan bir arabanın iki farını fark eder.Arabanın, tam önünde yavaşlamasıyla birlikte hemen arka kapıyı açar ve arabaya biner. Kapıyı kapatır, araba yeniden hareket eder. İçeridekilere merhaba demek ister. Ama o da ne? Araba da kimse olmadığı gibi, direksiyonda da kimse yok. Birden paniğe kapılır. Korkuyla, hemen arabadan atlayıp, oradan koşarak uzaklaşmak ister ama hem araba hızlanmış, hem de korku ile dizleri bağlanmış, hareket edemez hale gelmiştir. Araba keskin bir viraja doğru yaklaşır. Adam dua etmeye baslar.Tüm günahları için tövbe eder. Arabayı durdurması için Allaha yalvarır. Tam bu esnada, pencereden bir el uzanır ve direksiyonu kıvırarak, sert virajdan arabanın doğru yola dönmesini sağlar. Her tehlikeli dönemece yaklaştıkça, ALLAH'a yalvarış ve yakarışı artar ve her seferinde de bir el dışarıdan uzanıp, direksiyonu çevirir. Sonunda kendisini biraz toparlar, ayaklarını kımıldatır. "Ya ALLAH koru beni..." deyip, kapıyı açmasıyla birlikte, kendisini arabadan dışarı fırlatır. Birkaç takla attıktan sonra, şarampolde kendisine gelir. Defalarca üç Kulfu-bir Elham okuyarak, Bünyan'a yürüyerek ulaşır ve bir kahvehaneye girer. Üstü başı ıslak ve şok haldedir. Kendisini tanıyanlar hemen sobanın başına alırlar. Eline bir çay verirler. Bir müddet sonra kendisine gelip, sesi titreyerek, başına
gelen doğaüstü ve korkunç olayı anlatır. Olayı dinleyenler inanmak istemeseler de, anlatan kişinin akli başında ve toplumsal sorumluluk taşıyan bir pozisyonda olduğunu bildiklerinden, herkeste derin bir sessizlik oluşur.
Yaklaşık yarım saat sonra, ayni kahvehaneye Koyunabdal Köyü'nden iki kişi girer. Bir masaya oturur ve iki bardak cay söylerler. Bu arada, gelenlerden birisi, diğerine şunları söyler:
-Ahmet baksana, şu sobanın başında oturan geri zekalı, bizim araba yolda kalınca, biz arabayı iterken, arabaya binip-inen kişi değil mi?
Gece bindiğiniz otomobilde direksiyonda kimse yoksa neyapardınız?
Kendisi Bünyanlı olmayan, politikayla uğraşmış ve halen Kayseri'de yasayan işadamı, 22 Şubat 2001 tarihinde Bünyan sınırında,Kayseri Malatya kara yolu üzerinde, bir benzin istasyonuna girer.
Lokantaya oturur ve orada kalabalık toplulukla birlikte bir ufak rakı içer. Yürüyüş mesafesindeki Bünyan’a gitmek için, lokantadan çıkar. Ancak dışarısı hem zifiri karanlık hem de korkunç bir kar-tipi fırtınası başlamıştır.
Benzin istasyonuna yaklaşık 300 metre mesafedeki, Bünyan'a dönüş yolu kenarına varır. Oradan gecen bir arabaya binip, Bünyan'a ulaşma derdindedir. Fırtına daha da şiddetlenir. Adam bir-kaç adim ötesini bile görememektedir. Gelip-gecen bir araba da yoktur.
Nihayet karanlıklar içerisinde, hayalet gibi yavaş yavaş yaklaşan bir arabanın iki farını fark eder.Arabanın, tam önünde yavaşlamasıyla birlikte hemen arka kapıyı açar ve arabaya biner. Kapıyı kapatır, araba yeniden hareket eder. İçeridekilere merhaba demek ister. Ama o da ne? Araba da kimse olmadığı gibi, direksiyonda da kimse yok. Birden paniğe kapılır. Korkuyla, hemen arabadan atlayıp, oradan koşarak uzaklaşmak ister ama hem araba hızlanmış, hem de korku ile dizleri bağlanmış, hareket edemez hale gelmiştir. Araba keskin bir viraja doğru yaklaşır. Adam dua etmeye baslar.Tüm günahları için tövbe eder. Arabayı durdurması için Allaha yalvarır. Tam bu esnada, pencereden bir el uzanır ve direksiyonu kıvırarak, sert virajdan arabanın doğru yola dönmesini sağlar. Her tehlikeli dönemece yaklaştıkça, ALLAH'a yalvarış ve yakarışı artar ve her seferinde de bir el dışarıdan uzanıp, direksiyonu çevirir. Sonunda kendisini biraz toparlar, ayaklarını kımıldatır. "Ya ALLAH koru beni..." deyip, kapıyı açmasıyla birlikte, kendisini arabadan dışarı fırlatır. Birkaç takla attıktan sonra, şarampolde kendisine gelir. Defalarca üç Kulfu-bir Elham okuyarak, Bünyan'a yürüyerek ulaşır ve bir kahvehaneye girer. Üstü başı ıslak ve şok haldedir. Kendisini tanıyanlar hemen sobanın başına alırlar. Eline bir çay verirler. Bir müddet sonra kendisine gelip, sesi titreyerek, başına
gelen doğaüstü ve korkunç olayı anlatır. Olayı dinleyenler inanmak istemeseler de, anlatan kişinin akli başında ve toplumsal sorumluluk taşıyan bir pozisyonda olduğunu bildiklerinden, herkeste derin bir sessizlik oluşur.
Yaklaşık yarım saat sonra, ayni kahvehaneye Koyunabdal Köyü'nden iki kişi girer. Bir masaya oturur ve iki bardak cay söylerler. Bu arada, gelenlerden birisi, diğerine şunları söyler:
-Ahmet baksana, şu sobanın başında oturan geri zekalı, bizim araba yolda kalınca, biz arabayı iterken, arabaya binip-inen kişi değil mi?