Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hûd Aleyhisselâm

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Yemen'de Âd kavmine gönderildi.

HÛD ALEYHİSSELÂM



Yemen'de bulunan Âd kavmine gönderilen peygamber. Nûh aleyhisselâmın oğlu Sâm'ın neslindendirç Bir ismi de Âbir olup, lakabı Nebiyyullahtır. Kur'ân-ı kerimde ismi bildirilen peygamberlerdendir. Yemen'de Aden ile Umman arasında bulunan Ahkâf diyârında doğup yetişti. Çocukluğundan itibaren Allahü teâlâya ibâdet etmekle meşgul oldu. Ara sıra ticâretle de uğraşan hûd aleyhisselâm, gayet şefkâtli ve çok cömertti. Nûh tûfânında sonra torunlarından biri olan Âd, Yemen'de Hadramut civârında Ahkâf denilen yerde yerleşti. Âd'ın neslinden gelen insanlar çoğalarak büyük bir kavim oldular. Bunlara Âd kavmi denildi. Bulunduları belde bereketli bir yerdi. Bağlar, bahçeler her tarafı sarmış ve İrem bağları diye meşhur olmuştu. Oğulları, malları, davarları ve muhteşem sarayları vardı. Güçleri, kuvvetleri, boyları ve cüsseleri ile meşhur olan bu insanlar, servetlerinin ve maddi güçlerinin çokluğuna bakarak azdılarve doğru yoldan, dinlerinden ayrıldılar. Yeryüzünde büyüklük tasladılar. Allahü teâlâyı unuttular ve çeşitli putlara tapmaya başladılar. Ellerindeki maddi imkânlarla etrâfa dehşet salıyorlar, fakirleri ve diğer kabileleri zulümleri altınta inletiyorlardı. Onları köle gibi çalıştırıyorlar, çeşitli işkencelerle öldürüyorlardı. Allahü teâlâ, Âd kavmine doğru yola kavuşturmak için Hûd aleyhisselâmı onlara peygamber gönderdi. bu hususta Kur'ân-ı kerimde meÂlen buyruldu ki:

Âd kavmine kardeşleri Hûd'u peygamber olarak gönderdik. Hûd (aleyhisselâm) onlara; ''Ey kavmim! Allahü teâlâya ibâdet edin. İbâdet edilecek o'ndan başkası yoktur. Hâlâ o'nun azâbından korkmayacak mısınız?'' dedi. (A'râf sûresi:65) Hûd aleyhisselâm kavmini doğru yola kavuşturmak için tebliğ vazifesine başladı. Onları putlara tapmaktan, zulüm ve günahlardan tövbe ederek vazgeçmeye ve Allahü teâlâya şükür ve ibâdete çağırdı. Fakat Âd kavminin insanları, Hud aleyhisselâmı dinlemeyip, ona karşı kaba ve inkârcı davrandılar. Hûd aleyhisselâm kavminin bu tutumu üzerine; ''Eğer doğru yola gelmezseniz, haberiniz olsun, ben size tebliğ vazifemi yapıyorum; Rabbim size acı bir azap gönderir de helâk olursunuz?'' buyurdu. Azgın Âd kavmi, Hûd aleyhisselâma; ''Mûcize getirmeden putlarımızı terk etmeyiz.'' dediler. Hûd aleyhisselâm onlara; ''İstediğiniz mûcize nedir?'' diye sordu. Onlar da ''Rüzgârı istediğin tarafa çevir!'' dediler. Hûd aleyhisselâm duâ etti. Allahü teâlâ; ''Ne tarafa istersen elinle işâret et!''^buyurdu. O da eliyle işâret edince, rüzgâr istediği istikâmette esmeye başladı. Büyük kayaların toprak olmasını istediler. Hûd aleyhisselâmın duâsı ile bu da oldu. Bu mûcizeleri gördükleri hâlde inanmayıp hırçınlaşarak koyunların yünlerinin de ipek olmasını istediler. Hûd aleyhisselâm duâ etti. koyunların yünü ipek hâline geldi. Âd kavmi, gösterilen mûcizelere rağmen inanmadılar. ''Sen bizi putlarımızdan ayırmak için mi geldin? Doğru söylüyorsan, haydi bizi tehdit azâbı getir de görelim!'' dediler. Hûd aleyhisselâm kavmini imâna dâvete devâm etti. Pek az kimse imân etti. Kavmi ise hakâret edip kendinden geçinceye kadar dövdü. Kavminin ıslâh olmayacağını anlayan hûd aleyhisselâm: ''Yâ Rabbi! Sen herşeyi biliyorsun. Ben onlara peygamberliğimi bildirdim. Ey Rabbim! Onlara, ders almalarına vesile olacak bir musibet ver?'' diue bedduâda bulundu. hûd aleyhisselâmın bedduâsını kabul buyuran Allahü teâlâ, Âd kavmine önce kuraklık, kıtlık musibetini verdi. Üç sene müddetle akan pınarlar kurudu. Yeşillikler sarardı, soldu. Meşhûr İrem Bağları yok oldu. İnsanlar bir yudum suya, bir parça ekmeğe muhtaç hâle geldiler. Hayvanlar susuzluktan telef oldular. Devamlı olarak bunaltıcı kuru bir rüzgâr esiyordu. İnsanlar ağızlarını güçlükle açıyor, zor nefes alıyordu. tozdan göz gözü göremiyordu. bu arada Hûd aleyhisselâm kavmini imâna, tövbe ve istiğfâra dâvete devâm ediyordu. Hûd aleyhisselâmın kavmine meâlen şöyle dediği bildirilmektedir:

''Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret dileyin. Sonra o'na tövbe edin ki, gökten üzerinize bol bol bereket (ekinleri yetiştirecek yağmur) indirsin ve kuvvetinize kuvvet katarak sizi çoğaltsın. Günahlarınıza ısrar ederek imândan yüz çevirmeyin.'' (Hûd sûresi: 52) Hûd aleyhisselâmın bu son dâveti de onların aklını başlarına getirmeye yetmedi. Hûd aleyhisselâma işkenceye ve onu öldürmeye kalkıştılar. Artık onlara azâbın gelmekte olduğu Hûd aleyhisselâma bildirildi. Bir sabah Hûd aleyhisselâm imân edenleri biraraya topladı. Gün ağarırken ufukta siyah bir bulut belirdi. Bunu gören Âd kavmi, işte bize yağmur geliyor, dediler. Hûd aleyhisselâm ''Hayır, o can yakıcı azâb veren bir rüzgârdır. Her şeyi yok eder.'' dedi. Rüzgâr korkunç bir ses çıkararak vâdiyi kapladı. Son derece hızlı ve soğuk olup, her şeyi saman çöpü gibi savuruyordu. Fussilet sûresi 16. âyet-i kerimesinde, bu rüzgâr ''sarsar'' (kavurucu rüzgâr); azâb günleride ''eyyâm-ı nahisât'' olarak geçmektedir. Âd kavmi kasırgadan kurtulmak için tutundukları ağaç ve taşlarla birlikte havaya fırlayarak paramparça oldular. Hepsi ölüp yere serildiler. Daha sonra rüzgâr bunları sürükleyip denize attı. Mal ve mülklerinden hiçbir eser kalmadı, helâk olup gittiler. Âd kavminin helâk oluşu Kur'ân-ı kerimde meâlen şöyle bildirilmektedir:

''Nihâyet Hûd'u ve berâberindeki imân edenleri, rahmetimizle kurtardık ve âyetlerimizi tekzib ederek, yalanlayarak imân etmemiş olanların kökünü kestik.'' (A'râf sûresi: 72) Hûd aleyhisselâm ve ona imân edenler bu şiddetli kasırgada Allahü teâlâ tarafından muhâfaza edildiler. Kâfirleri helâk eden şiddetli fırtına, onlara serinletici ve rahatlatıcı hafif bir rüzgâr gibi esiyordu. Hûd aleyhisselâm, Âd kavmi helâk olduktan sonra, kendine inananlarla birlikte Mekke-i mükerremeye gitti. Kâbe-i muazzamanın bulunduğu yerde ibâdet ve taatla meşgul oldu ve orada vefât etti. Kabrinin Harem-i şerif( Kâbe-i muazzamanın etrâfındaki mescit) te Hicr denilen yerde bulunduğu rivâyet edilmektedir.

Hûd aleyhisselâm ve peygamber olarak gönderildiği Âd kavmiyle ilgili olarak Kur2ân-ı kerimin A'râf, Hûd, Mü'minin, Fussilet, Ahkâf, Zâriyât, Kamer, Hâkka, Şuarâ ve Fecr sûrelerinde bilgi verilmektedir.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Ibrâhim Aleyhisselâm

Ibrâhim Aleyhisselâm

Urfa'da Nemrut ateşe attırdı. Fakat yanmadı.

İBRÂHİM ALEYHİSSELÂM



Kur'ân-ı kerîm'de ismi bildirilen peygamberlerden,ülülazm adı verilen altı peygamberden biri olup,Keldânî kavmine gönderilmiştir.Peygambber efendimiz Muhammed aleyhisselâmdan sonra peygamberlerin ve insanların en üstünüdür.Allahü teâlâ ona Halîlim (dostum) buyurduğu için Halîlullah veya Halîlürrâhmân olarak bilinir.Babası mümin olan Târûh olup,annesi Emine'dir.İbrâhim aleyhisselâm,peygamber efendimizin dedelerindendir.Çünkü,ilk oğlu İsmâil aleyhisselâm Arapların,ikinci oğlu İshâk aleyhisselâm da İsrâiloğullarının ceddi yâni dedesidir.Keldâni memleketi olan Bâbil'in doğu tarafında ve Dicle ile Fırat nehirleri arasındaki bölgede doğdu.Yüz yetmiş beş yaşındayken Kudüs'te vefât etti.

İbrâhim aleyhisselâma annesi Emîle veya Ûşâ hâmileyken,babası Târûh vefât etti.Annesi,amcası olan Âzer ile evlendi.

Âzer üvey babası ve amcası olup putperestti.Geçimini put yapıp satarak temin ederdi
Tefsir âlimleri,En'âm sûresinin Âzer'in ismi geçen 14.âyetini tefsir ederken,Âzer'in hazret-i İbrâhim'in amcası ve üvey babası olduğunu açıkça belirtmişlerdir.Zîrâ,Peygamberimizin baba ve dedeleri Âdem aleyhisselâmdan beri hep mümindi.Kur'ân-ı kerîm'de meâlen;" Sen,yani senin nûrun,hep secde edenlerden dolaştırılıp,sana ulaşmıştır." (Şu'arâ sûresi:219) buyrulmaktadır.Ehl-i sünnet âlimleri bu âyet-i kerîmeyi tefsir ederken,Peygamberimizin bütün ana ve babalarının,mümin olduğunu anlamışlardır.Abdullah ibni Abbâs'ın bildirdiği hadîs-i şerîfte de: "Benim dedelerimin hiçbiri zinâ yapmadı.Allahü teâlâ,beni temiz babalardan,temiz analardan getirdi.Dedelerimin iki oğlu olsaydı,ben bunların en hayırlısında,en iyisinde bulunurdum."buyuruldu.

Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerden anlaşıldığı ve binlerce İslâm kitâbında yazıldığı üzere Peygamber efendimizin anaları ve babaları arasında bulunmakla şereflenen bahtiyarların hepsi,zamanlarının ve memleketlerinin en asîl,en şerefli,en güzel ve en temiz kimseleriydi.Hepsi de aziz ve muhteremdiler.İbrâhim aleyhisselâmın babası Târûh da böylece mümin,yani inanmıştı.Kötü ahlâktan,âdî ve çirkin sıfatlardan uzaktı.

Nûh aleyhisselâmdan çok sonra Bâbil'de hüküm süren,yıldızlara ve putlara tapan Keldâni kavminin o devirdeki kralı olan Nemrûd,insanları kendine ve putlara taptırıyordu.Bir gece gördüğü rüyâyı,mineccimler;"Doğacak bir erkek çocuğun yeni bir din getireceği ve onun saltanatını yıkacağı." şeklinde tâbir edince,Nemrûd yeni doğan erkek çocukların öldürülmelerini ve hâmile kadınların hapsedilmelerini emretti.O sırada hazret-i İbrâhim'e hâmile olan annesi,amcası Âzer'le evliydi.Görünüşte hâmileliği belli olmadığı için fark edemediler,kocasına da;"Çocuk doğunca oğlan olursa,kendi elinle Nemrûd'a teslim eder mükâfât alırsın"dedi.Annesi zamanı gelince de şehir dışında bir mağarada doğum yaptı ve Âzer'e çocuğun doğup öldüğünü söyledi.Oğlunu mağarada gizledi ve orada büyüttü.Yanına gittiğinde onu parmağını emerken bulur ve doymuş görürdü.Parmaklarından süt ve bal gelirdi.Allahü teâlâ Cebrâil aleyhisselâmı göndererek bu gıdâları Cennet'ten parmaklarına akıtırdı.

İbrâhim aleyhisselâm büyüyüp,mağaradan çıkınca,güneşe,aya,yıldızlara ve kâinâta bakarak bunları yaratanın eşi ve benzeri olmayan bir yaratıcının olduğunu anladı.Keldâni kavmine gelerek,taptıkları putların ve yıldızların ilâh olmadığını,anlayabilecekleri açık delillerle anlattı.Bâbil halkı çocuk yaşta olan ve putlarına karşı çıkan hazret-i İbrâhim'i üvey babası Âzer'e şikâyet ettiler.Âzer,İbrâhim aleyhisselâmı azarlayarak bu işten vazgeçmesini istediyse de İbrâhim aleyhisselâm onun sözlerine hiç aldırmayıp;"Benden delil isteyin göstereyim.Bana hidâyet veren,doğru yolu gösteren Allahü teâlâ beni sizden ayırdı.Sizin içinde bulunduğunuz sapıklığa düşürmedi.Sizi ve putlarınızı sevmiyorum." dedi.Putlara tapmanın mânâsız olduğunu Âzer'e de söyledi.Âzer hiddetlenip İbrâhim aleyhisselâmın yanından uzaklaşmasını istedi.

Genç yaştayken Keldânî kavmine peygamber olarak gönderilen ve kendisine on sayfa (forma) kitap verilen İbrâhim aleyhisselâm,Allahü teâlânın emriyle büyük-küçük herkesi Allahü teâlâya îmân etmeye çağırdı.İnsanlara topluca ve açık bir tebliğde bulunmayı,putların mânâsız ve âcizliğini,onlara tapmanın sapıklık olduğunu gâyet açık bir şekilde göstermek istedi.O zaman Keldânî kavmi,bir gün bayram yapmak üzere bir yere toplandı.Onlar gittiği zaman İbrâhim aleyhisselâmın üvey babası ve puthânenin bekçisi olan Âzer onu da bayram yerine gitmeye zorladı.İbrâhim aleyhisselâm hasta olduğunu söyleyerek gitmedi.İnsanlar bayram yerinde toplandıkları zaman,yetmiş kadar putun bulunduğu puthâneye girdi.Getirdiği bir balta ile bütün putları kırıp.parça parça etti.Sadece en iri putu kırmadı ve baltayı bunun boynuna asarak,oradan uzaklaştı. Keldânî kavmi bayramdan dönünce,puthâneye girip,putların kırılıp parça parça edildiğini görüp,şaşırdılar.Bunu kim yaptı,diye bağırmaya başladılar.Bu işi,İbrâhim yapmıştır,diyerek onu yakalayıp halkın önünde sorguladılar." Ey İbrâhim! Putlarımızı sen mi kırdın?" deyince,İbrâhim aleyhisselâm,bu işi olsa olsa;" Ben varken bu küçük putlara niçin tapıyorlar!" diyen şu iri put yapmıştır,demiştir. "Siz ona sorunuz." deyince,putperestler;" Putlar konuşmaz ki,sen bize ona sor diyorsun!" dediler.Bunun üzerine İbrâhim aleyhisselâm;"O hâlde daha kendilerini kırılmaktan kurtaramayan,size hiçbir faydası olmayan bu putlara ilâh diyerek niçin tapıyorsunuz?Hâlâ akıllanmayacak mısınız?Size ve bu taptığınız putlara yazıklar olsun!" dedi.Putlarını İbrâhim aleyhisselâmın kırdığını anlayan Keldânî kavmi,onu hapsettiler.Durumu da ılâhlık iddiâsında bulunan kralları Nemrûd'a bildirdiler.

Nemrûd, İbrâhim aleyhisselâmı yanına getirmelerini emretti. İbrâhim aleyhisselâm Nemrûd'u Allahü teâlâya îmân etmeye dâvet etti.Nemrûd,bunu reddettiği gibi, İbrâhim aleyhisselâmın kendisine secde etmesini istedi.Secde etmeyince,hapsettirdi ve ateşte yakılmasını emretti.Günlerce yığılan odunlar ateşlendi.Şiddetinden yanına yaklaşamadıkları ateşe hazret-i İbrâhim'i mancınıkla attılar.Ateşe atılırken;"Hasbiyallah ve ni-mel vekil",yani "Bana Allah'ım yetişir.O ne iyi vekildir,yardımcıdır." dedi.ateşe düşerken Cebrâil aleyhisselâm gelip;"Bir dileğin var mı?diye sorunca;"Var,fakat sana değil,Rabbim beni görüyor,biliyor." dedi.Onun bu hâli Kur'ân-ı kerîm'de övülüyor ve;"Sözünün eri olan İbrâhim." buyruluyor.Allahü teâlâ,Kur'ân-ı kerîm'de meâlen ateşe; "Ey ateş! İbrâhim'e karşı serin ve selâmette ol!" (Enbiyâ sûresi:69) diye emretti.Ateşin içi yemyeşil bir bahçe kesildi. Cebrâil aleyhisselâm da kendisine arkadaş oldu.Cennet'ten gömlek ve yaygı getirdi ve onu Cennet nîmetleri ile doyurdu.Ateşte yedi gün kaldığı rivâyet edilir.Ateş sönünce mûcizeyi gözleriyle görenlerden kardeşi Haran,amcasının kızı ve sonra hanımı olan hazret-i Sâre ve bâzı kimseler îmân ettiler. İbrâhim aleyhisselâm ateşten kurtulduktan sonra Keldâni kavmini bir müddet daha îmâna dâvet etti.Fakat zâlim Nemrûd ve putperest ahâli küfürlerinden vazgeçmediler.Allahü teâlâ,Nemrûd ve kavmine sivrisinekleri musallat etti.Sinekler onların kanlarını emdiler ve kuru kemik hâline getirdiler.Sineklerden birisi de Nemrûd'un burnundan girip beynine yerleşti.Uzun zaman azap ve ıztırap verdi.Hattâ başını tokmakla döğdüre döğdüre öldü. Allahü teâlâ, tanrılık iddiâ eden Nemrûd'u en âciz mahlûklarından birisi olan sivrisinekle cezalandırdı.

İbrâhim aleyhisselâm Allahü teâlânın emriyle Bâbil'den Harrân'a (Urfa'nın güneyinde bir yer) hicret etti.Bu yolculukta kardeşinin oğlu Lût aleyhisselâm,hanımı Sâre Hâtun ve diğer inananlar da bulundular.Harrân'da bir müddet kaldıktan sonra,Şam'a,oradan da Mısır'a gitmek üzere yola çıktı.Bu yolculuk esnâsında kardeşinin oğlu Lût aleyhisselâmın Sedûm bölgesi ahâlisinde peygamber olarak vazîfelendirildiği bildirildi.Lût aleyhisselâmın Sedûm'a hareketinden sonra,Mısır'a giden İbrâhim aleyhisselâm rivâyete göre bu sırada otuzsekiz yaşındaydı.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Mısır'a gittiği sırada Sinan bin Ulvan adlı zâlim bir Firavun vardı.İbrâhim aleyhisselâm ve hanımı hazret-i Sâre'nin Mısır'a geldiğini haber alan Firavun,zorbalık yaparak Sâre'yi almak istedi.Bu zâlim hükümdâr hazret-i Sâre'yi sarayına çağırttı.Ona musallat olmak isteyince nefesi kesilip elleri ve ayakları tutmaz hâle geldi.Bu hâline pişman olup,musallat olmaktan vaz geçti.Hazret-i Sâre'den,onun düştüğü fecî hâlden kurtulması için duâ etmesini istedi.Hazret-i Sâre,hükümdârı bu kadın öldürdü,diye suçlanmasından korktuğu için,duâ etti.Tekrar eski hâline dönen Firavun,Hacer adında bir câriyeyi hazret-i Sâre'ye hediye etti.Bu hâdiseden sonra İbrâhim aleyhisselâm hanımı Sâre ve hediye edilen Hacer Hâtunla birlikte Mısır'dan ayrılıp,Filistin'e gitti.Filistin topraklarında ıssız ve kupkuru bir yer olan Sebû'ya yerleşti.Bir müddet burada kaldı.Zamanla çok mala kavuştu.Yarım milyonu sığır olmak üzere,davarları vâdileri ve ovaları doldurdu.Çok zengin oldu.Sebû denilen yere sonradan gelip yerleşen insanların İbrâhim aleyhisselâmı incitmeleri üzerine oradan ayrılıp,Şam tarafında Kıst adlı yere göçtü.Çok cömert olan İbrâhim aleyhisselâm insanlara çok ikrâmlarda bulunurdu.

İbrâhim aleyhisselâm,çocuğu olmadığı için hanımı hazret-i Sâre'nin isteği ve izniyle hazret-i Hacer'le evlendi.Bu evlilikten İsmâil aleyhisselâm doğdu.Muhammed aleyhisselâmın nûru hazret-i Hacer vâsıtasıyle İsmâil aleyhisselâma intikâl ettiği için,hazret-i Sâre'nin kalbinde hazret-i Hacer'e karşı gayret hâsıl oldu. İbrâhim aleyhisselâm,hazret-i Sâre'yi üzmemek için Allahü teâlânın emriyle hazret-i Hacer ve oğlu İsmâil'i (aleyhisselâm) yanına alarak,o zamanlar ıssız ve susuz bir yer olan Mekke'ye götürdü.Onları oraya bırakıp,Şam diyârına geri döndü.Hacer annemiz ve oğlu İsmâil aleyhisselâm oradayken,mübârek Zemzem suyu yerden fışkırarak çıktı.

İbrâhim aleyhisselâm,daha önce bir oğlum olursa,Allah yoluna kurban edeceğim,diye adakta bulunmuştu.İbrâhim aleyhisselâm,hazret-i Hacer ve oğlu İsmâil aleyhisselâmı ziyâret için Mekke'ye geldiği sırada,üç gün üst üste gördüğü bir rüyâ üzerine İsmâil aleyhisselâmı kurban etmek istedi.Tam kurban etmek üzereyken,Allahü teâlâ İbrâhim aleyhisselâma rüyâsında sadâkat (bağlılık) gösterdiğini bildirerek kurbanlık bir koç ihsân etti.Böylece İsmâil aleyhisselâm,kurban edilmekten kurtuldu.Allahü teâlâ, İbrâhim aleyhisselâma ihtiyar yaşında hazret-i Sâre'den İshâk isimli oğlunu ihsân etti. İbrâhim aleyhisselâm bir kaç defa hazret-i Hacer'i ve oğlu İsmâil aleyhisselâmı ziyâret etti.Bir defâsında oğlu İsmâil ile birlikte Beytullah'ı (Kâbe-i muazzamayı) inşâ etti.Cennet yâkutlarından Hacer-ül-Esved adlı siyah taşı Cebrâil aleyhisselâmın bildirmesiyle alarak,Kâbe-i muazzamanın duvarına yerleştirdi.Kâbe duvarını örerken,şimdi Makâm-ı İbrâhim denilen taşın üzerine bastı.Kâbe'yi yapıp bitirince,Allahü teâlânın Cebrâil aleyhisselâm aracılığıyla bildirdiği gibi, İsmâil aleyhisselâm ve Mekke'de yerleşmiş olan Cürhümlülerle birlikte hac ibâdetini yaptı.

İsmâil aleyhisselâmla haccın rükünlerini yerine getirdikten sonra,oğluna Kâbe'ye bakmasına ve onu koruması için tenbihte bulundu.Şam'a gitmek istedi.Gitmeden önce Arafat'a çıkıp,İsmâil aleyhisselâmın evlâdına duâ etti ve Şam'a döndü.Ertesi sene hac mevsiminde hanımı hazret-i Sâre ve oğlu İshâk aleyhisselâmı da alarak Mekke'ye geldi.Hac ibâdetini yaptıktan sonra,birlikte Şam'a döndüler.

İbrâhim aleyhisselâm,vefât etmeden önce oğlu hazret-i İsmâil'e şu vasiyette bulundu:"Ey oğlum!Alnında parlayan bu nûr,son peygamber Muhammed aleyhisselâmın nûrudur.Bütün baba ve dedelerimizin vasiyeti,bu nûru iyi muhâfaza edip,ehline teslim etmektir.Bu mübârek nûru iyi muhâfaza et.Nikâhlı,afîf ve temiz kadınlara teslim eyle.Evlâdına da böyle vasiyette bulun."dedi.Yüz yetmiş beş yaşında hazret-i Hacer ve hazret-i Sâre'den sonra Kudüs'te vefât etti.Kudüs civârında Habrun kasabasında bir mağaraya defnedildi.Bu kasaba,İbrâhim aleyhisselâmın Halîl (Allahü teâlânın dostu) ismine izâfeten Halîlurrahmân ismiyle meşhurdur.Hazret-i Lût,hazret-i İshâk ve hazret-i Yâkûb ile pekçok peygamberin bu beldede bulunduğu rivâyet edilir.Müslüman hükümdârlar oradaki mescitleri ve türbeleri kendi devirlerinde tâmir ettirmişlerdir.Halîlurrahmân'daki mescit ve türbeleri ise son olarak Osmanlı Sultânı İkinci Abdülhâmid Han tâmir ettirmiştir
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
İbrâhim aleyhisselâm ülülazm peygamberlerin ikincisi olup,Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâmdan sonra bütün peygamberlerden ve resûllerden üstündür. İbrâhim aleyhisselâmdan sonra gelen bütün peygamberler onun neslindendir.

Allahü teâlâ hazret-i İbrâhim'i ilâhî sırlara vâkıf kıldı ve onu,ateşe atıldığında nefsiyle,oğlu hazret-i İsmâil'i Allah için kurban etmesini bildirip evlâdı ile malı ile imtihân etti.Malı ile imtihân edilmesi şöyle olmuştur:O kadar zengindi ki,sadece sığırları yarım milyon olup,davarları,ovaları ve vâdileri dolduruyordu.Cebrâil aleyhisselâm insan sûretinde gelip;"Ya İbrâhim,bu sürüler kimindir?" deyince;"Allah'ındır fakat benim elimde emânettir.Allahü teâlâyı tesbih et,ismini an,onu zikret,bu sürülerin hepsi senin olsun." diyerek bütün malını bağışladı.Cebrâil aleyhisselâm kendini tanıtınca,hazret-i İbrâhim;"Ben Allah için bağışladığımı geri alamam." diyerek bütün malını satıp,Allah yolunda sarf etti.

Hazret-i İbrâhim kendisine nâzil olan (indirilen) emir ve yasakları tamâmen halka bildirdi.Allah'tan başka şeylere tapmanın bâtıl (geçersiz) olduğunu çok açık bir şekilde anlattı.Şirke (Allah'a ortak koşma) yol açacak kapıların hepsini kapattı.
Çocukluğundan ölümüne kadar hak din üzere olduğundan ve insanlara dîni bildirdiğinden dolayı,onun milletine işâret için Kur'ân-ı kerîmde "Hanîfen" (hak din üzere bulunanlar) diye zikredilmiştir.Hazret-i İbrâhim'in husûsiyetleri Kur'ân-ı kerîmde Nahl sûresi 120,121,122. âyetlerde bildirilmektedir.Misâfirperverliği ve cömertliği dillerde dolaşırdı.Misâfir olmayınca yemek yemez,bir misâfir bulmak için uzaklara giderdi.Bu vasfından dolayı ona Ebû'd-Düyûf (misâfirler babası) adı verilmişti.Kıblesi Kâbe idi.Namaza durduğu zaman kalbinin coşması,hışırtısı çok uzaklardan duyulurdu.

İbrâhim Aleyhisselâmın Mûcizeleri

1. İbrâhim aleyhisselâmın mübârek vücûduna ateş tesir etmedi.Nemrûd onu ateşe attığında Allahü teâlâ;"Ey ateş! İbrâhim üzerine serin ve selâmet ol!" buyurunca ateş onu yakmadı.
2.Cansız olan,parça parça edilmiş ve parçaları ayrı ayrı yerlere konmuş olan kuşlar (dört kuş), İbrâhim aleyhisselâmın çağırması üzere yeniden dirilmişlerdir.
3. İbrâhim aleyhisselâmın mûcizesi ile taşlar kömür gibi yanmıştır.Rivâyete göre İbrâhim aleyhisselâm Şam tarafına hicret ettiğinde çayırlık,çimenlik bir yerde konaklamıştı.Orada yakacak hiçbir şey bulamayan,buldukları az bir şeyle ihtiyaçlarını karşılayamayan ahâli,durumlarını İbrâhim aleyhisselâma anlattı. İbrâhim aleyhisselâm taşları toplattı ve kömür gibi yaktı.Bu mûcizeyi gören pekçok kimse îmân etti.
4.Bâzan yırtıcı ve yabânî hayvanlar İbrâhim aleyhisselâmla beraber giderler ve dile gelerek gâyet açık bir şekilde onunla konuşurlardı.Bir defâsında,hanımı hazret-i Hacer ve oğlu İsmâil'le görüşmek ve onları ziyâret etmek için Mekke'ye gitmişti.Şam'a geri dönüşünde birçok yabânî hayvan, İbrâhim aleyhisselâm ile berâber yürüyüp,onunla açıkça konuştular.
5. İbrâhim aleyhisselâm duvarların ve dağların arkasını da görürdü. Bu mûcizesi Mısır'a gittiğinde zevcesi hazret-i Sâre'ye musallat olmak isteyen zamânın kralı Firavun,hazret-i Sâre'yi sarayına alınca, İbrâhim aleyhisselâm dışardan içeriyi seyretmiştir.Sarayın duvarları ona cam gibi olmuş ve gözünden perde kaldırılmıştır.Böylece hazret-i Sâre'ye el uzatmaya kalkışan Firavun'un ellerinin kuruyup,ayaklarının tutmayarak yere yıkıldığına şait olmuştur.
6. İbrâhim aleyhisselâmın bastığı taşın üzerinden ağaç bitip yeşermiştir.Bu istek dîne dâvet ettiği bir beldenin ahâlisinden gelmiş,duâsı üzerine mûcizeyi göstermiştir.
7. İbrâhim aleyhisselâmın oturduğu yerden güzel kokular yayılırdı. Ayrılsa bile,senelerce güzel kokusu oradan çıkmazdı.Hazret-i İsmâil de babasının evine gelip gittiğini,onun kokusundan anlamıştı.

İbrâhim aleyhisselâmın dîni: İbrâhim aleyhisselâmın dîni,Hanîf dînidir.Yanlış ve sapık olan şeye hiç dalmadan doğruya yönelen mânâsınadır. İbrâhim aleyhisselâm,Kaldânî kavminin taptığı putlara aslâ tapmayıp,onları aşağılayıp,Allahü teâlâya ibâdet ettiği için,Hanîf denilmiştir.Ayrıca,kendiside eğrilik bulunmayan dosdoğru olan din mânâsında da Hanîf dîni denilmiştir.Peygamber efendimize peygamberlik bildirilmeden önceki Arablardan birçok kimse Hanîf dînine mensuptu.

İbrâhim aleyhisselâma bildirilen Hanîf dîninin esaslarından bâzıları şunlardır:Kimse kimsenin günâhını yüklenmez.Kimse başkasının günâhından sorumlu olmaz.İnsanlar âhirette ancak ihlâsla işlediği sâlih amellerinin ve niyetlerinin faydasını görürler.Her insanın hayır ve şerden ibâret olan ameli kıyâmet gününde mizânında görülecektir.İnsana çalışmasının karşılığı tam olarak verilecektir.
 
Üst Alt