Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hidroterapi

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Hayatýn içinden
Hidro su ve terapia tedavi yani kısaca suyla tedavi anlamına gelir. Bilindiği gibi dinimizde temizlik çok önemlidir ve islamiyet hariç hiçbir dinde gusül abdesti ve abdest diye suyla temizlenme yoktur. Tarihtede ilk defa duşu keşfeden ve uygulayan İbn-i Sina olmuştur. Fransız kralı 7. Lui uyuz olur ve Osmalı padişahı ona hekimini gönderir. Hekim yaptığı muayenede kralı yıllarca banyo yapmadığının ve koktuğunu görür ve onu banyo yaptırarak sağlığına kavuşturur.

Papaz Sabastian Kneipp (1821 doğumlu) manastırda öğrenim görürken vereme yakalanır ve doktorlar tedavi edemezler ve birkaç ay sonra öleceğini beyanederler. Oda Münihte su dostları isimli bir dernekte ördüğü su oyunlarını geliştirerek kendi üyerinde dener. Kış aylarında buz gibi Tuna nehrinde yüzdükten sonra kilometrelerce koşar ve bir kaç ay sonra veremden kurtulur. Bundan sonra sürekli çevresindeki şehirlerde su kürü yapmak için ılıcalar, kaplıcalar ve çermikler kurar.

Soğuksu ile duş alırken önce kalbe en uzak olan noktadan, yani birinci olarak sağ ayağın baş parmağından başlanır, önce sağ ayak sonra sol ayak, ikinci olarak sağ bacak baldırı sonra sol sol bacak baldırı, üçüncü olarak önce sağ kalça sonra sol kalça ve dördüncü olarak önce sağ omuz sonra sol omuza su hortumdan akıyormuş gibi ayarlanarak tutulmalıdır.

Kalp ve kandolaşımı rahatsızlığı olanların çok kısa süreli (30 saniye) tam soğuk değil hafif ılık olması gerekir. Kendine güvenenlerin kendilerini bu yukarıdaki şekilde olduğu gibi yavaş yavaş alıştırmaları gerekir. Dokunma hissi azalanlar ise iki su kabı hazırlarlar bunlardan biri 38-40 derece sıcaklıkta, diğeri 15-18 derece soğuklukta olmalıdır. Eller veya ayaklar önce 3-4 dakika sıcaksuda tutulur ve sonra 15-20 saniye soğuksulu legene sokulur. Bu günde 3-4 defa tekrarlanırsa kronik ayak üşütmeleri, yüksek tansiyon, başa kan hücumu, sinirsel nedenlerle kalp ve kan dolaşımı rahatsızlıklarına karşı iyi gelir.

Soguk sarğılar bacak, kalça, bel, sırt ve omuz ağrılarında oldukca etkilidir. Oğlum 3 yaşında iken ateşi yükselmişti. 100 ml su ve 100 ml sirke bir kapta karıştırdıktan sonra bir bezi (20-25 sm eninde 40-50 sm uzunluğunda) bu suyla iyice ıslatım ve baldırlarına sardım ve onun üzerine başka bez sardım vede sıkca giyindirdim. Çocuğu ateşi 10 dakikada düştü.

Yıllar önce boynum sürekli tutuluyor ve ağrıyordu evdoktoru procain iğnesi yaptı o gün iyi geldi. Bir kaç gün sonra boynum tekrar tutuldu. Bu sefer doktora procain istemiyorum doğal bir metot yokmu dedim. Oda buyota (tuluh) sıcaksu koyarak boynunda 20-30 dakika beklet dedi. Bunu denedim ve ogün ağrılarım omuzlarımdan kollarıma kadar yayıldı ve ağrılarım azdı. Ben aileme bana buz ver dedim. Buzu plasik boşete koyarak onuda boynuma sardım ve üzerin havlu sardım. 15dakika sonra rahatsızlıklarım hafifledi.

Neden soğuksu veya buz, çünkü soğuksu veya buz sarılan noktada aşırı bir kan dolaşımı olur ve bölgedeki iltihaplanmaya sebep olan mikroplarda savunma güçleri tarafından yokedilir. Soğuk sarğı bayanlarda adet öncesi rahatsızlıklar ve ğögüs ağrılarında uygulanmaz. Soguk sarğılarda üşütmemek için iyi giyinmek gerekir.

Şayet banyodan sonra dışarı çıkmaksanız, soğuksu ile 15-20 saniyelik soğuksu ile duş alırsanız üşütmezsiniz. Soğuksu ile taharetlenen erkeklerde prostat rahatsızlıkları daha az görülür. Kadınlarda daha az kadın hastalıklarına yakalanır, çünkü suyla taharetlenmeyen insanlarda bakteri ve virüsler daha hızlı yayılır vede hastalıklara sebep olur.

Peygamber efendimiz ‘’Banyodan sonra ile belden aşağısını soğuksu ile yıkanın’’ buyurmuşlardır. Banyodan sonra damarlar gevşer ve genişler, beyne giden kan akışı azalır, buda kişide halsizlik, dermansızlık, bitkinlik, yorgunluk, başağrısı, migren ve baygınlık gibi rahatsızlıklara neden olabilir. Bu nedenle 15-30 saniyelik çok kısa soguksu ile yapılan duş beyine kan akışının yeniden düzenli şekilde akmasını sağlar, çünkü soguksu ile gevşeyen ve genişleyen damarlar büzülür.

Günümüzde beslenme ve sağlıklı yaşamada gayri müslimler sanki sünnete uyuyorlarmış gibi, müslüman olduğunu iddia eden bizlerse gayri müslimler gibi yaşıyoruz. Kilolu papaz çok az görürsünüz, ama hocalarımızın çoğu maşallah hiç sünnete uymazlar ve çoğuda şişmandır. Peygamber efendimiz ‘’Allahın en nefretettiği kişiler, çok uyuyan, çok yiyen ve çok içen kimselerdir.’’ buyurmuşlardır.

İbn-i Sina'yı Avrupalılar yıllarca Avicenna diye anarlar. Buharada doğmasına ragmen Türk olduğunu söylemezler. Bazıları onun arap ve bazılarıda farslı olduğunu iddia ederler. İbn-i Sinanın yazdığı yüzlerce eserde malesef istifade edemiyoruz, çünkü onun eserlerini günümüz türkcesine çevire bilmek ancak işin uzmanı olan bir heyet tarafından yıllarca sürecek bir çalışma ile mümkündür.
 
Üst Alt