Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hangi Mezheb ?

CENGÝZHAN

New member
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara
hem aklımızı kullanmamakla hem murdarlıkla itham ediyorsun.birde yazımı almışsın.oraya eklemişsin.mevlana hazretleri senin için mi kullanmış bu sözü..



Kardeş,

Ben sana karşı hiçbir ithamda bulunmadım. İthamı yapan Kur'anı Kerimdir.

10-YUNUS:

100 - Allah'ın izni olmadıkça hiçbir kişinin iman etmesi mümkün değildir. Akıllarını kullanmayanlar üzerine Allah pislik yağdırır.

Sen aklını kullanıyorsan bi sorunun yoktur.....

Neden bu ayetteki aklını kullanmamayı üzerine alındın ki...???

 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Kardeş,

Valla ben öyle taklitten maklitten anlamam. Taklitçilik akıllı adam işi değildir.

Yüce Allah ben size AKIL verdim diyor.. Kullanmayan murdardır diyor. Verdiği Aklı KULLANMAYI EMREDİYOR.

Bu nedenledirki AZİZ KUR'AN-I KERİM dışındaki her lafı,her fikri,her düşünceyi, her fetvayı SORGULARIM.

AKIL VE İZ'AN ( AKIL TERAZİSİ ) İLE ÖLÇERİM.
İSLAM AKIL DİNİDİR. İSLAMDA AKLA AYKIRI HİÇBİRŞEY YOKTUR OLMAZ...OLAMAZ....
YÜCE ALLAHTAN DAHA BÜYÜK AKIL VARMIDIR....???

Kur'an Yüce Allahın , Yüce Aklının eseridir.....

Selam


Hanefi olan hanefi mezhebini taklidle mükelleftir.sadece zaruriyat anında diğerlerini taklite ruhsat verilmiştir.

bak senin yazın benim yazım sen ne yazdığınıda mı bilmiyorsun.Altı çizgili yerlere bak..
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,130
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Bekir bey kardeşim,

Ne olur düşünerek yazınız, en azından yazdığınızı foruma göndermeden önce bir okuyuveriniz.....



Yukarıdaki cümlenizin aşağıdaki verileri konusunda...

Akıl insani ve insana ait bir vasıftır.
Akıl İlahi bir vasıf değildir.
Allahın akıllıdır gibi bir vasfı yoktur..
Allah akılsızdır....

Çıkarımları için açıklama yapabilir misiniz....????????

Zeka ve izan özrünüz varsa böyle bir bozuk mantık önermesi yapabilirsiniz ve özrünüz nedeni ile muaf tutulabilinirsiniz arkadaşım.
 

CENGÝZHAN

New member
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara
Hanefi olan hanefi mezhebini taklidle mükelleftir.sadece zaruriyat anında diğerlerini taklite ruhsat verilmiştir.

bak senin yazın benim yazım sen ne yazdığınıda mı bilmiyorsun.Altı çizgili yerlere bak..


Kardeş,

altı çizili yer:

Taklitçilik akıllı adam işi değildir.

Bu çok genel bir hükümdür. Gerçek ve doğru bir hükümdür.
Taklidi...
Bir....Mukallitler, taklit sanatçıları yapar...Bie tiyatro sanatçısı sarhoş taklidi yapar,herkes güler..
İki bir de maymunların insanları taklit etmesi ,çok bilinen ve gülünen bir olaydır....

Altı çizili yer:

Yüce Allah ben size AKIL verdim diyor.. Kullanmayan murdardır diyor.

10 YUNUS 100 nolu ayet....

Bir genel hüküm ve bir ayet...

Siz bunlara ters düşüyorsanız....
Biraz başınızı iki elinizin arasına alıp düşünün ...

Güzel kardeşim....
 

CENGÝZHAN

New member
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara
Zeka ve izan özrünüz varsa böyle bir bozuk mantık önermesi yapabilirsiniz ve özrünüz nedeni ile muaf tutulabilinirsiniz arkadaşım.


Bak kardeş,

Ben sana kendi zekamın zekatını hediye etsem....
Senin beynin almaz ve taşar..Ziyan olur....

Fahiş ve korkunç bir hatayı yapıyorsun.....
Sonra da ,zeytinyağı gibi üste çıkıp karşındakini suçlamaya kalkışıyorsun.....

sana ait şu cümle:

Allahâ (cc) "akıl" gibi bir insani vasfı yakıştıran da Siz.

Bu cümlenin anlamı :

Ben ''akıl'' gibi bir insani vasfı Allaha yakıştırıyorum....

Yani:
Akıl insani ,yani insanlara ait bir vasftır...

Ben insanlara ait bu vasfı Allaha yakıştırıp hata ediyorum.
Yani insanlara ait olan zeka vasfı Allaha yakışmaz....

Yani zeka vasfı Allah için kullanmak yanlıştır...
Yani Allahın akılla ilgisi yoktur...

Evet arkadaş Benim zekam, Sizin yukardaki sözünüzden bunları anlıyor...

Aynı sözün ne demek olduğunu bir de siz açıklayın da....

Sizin zekanız özürlü mü değil mi... bir görelim....


 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Akıl; Allah'ın (Celle celaluhu) yarattığı bir varlıktır. Allah (Celle celaluhu) da yarattığına muhtaç olmaktan münezzehtir. Allah'a akıl isnad etmek küfrdür. Çünkü akıl sonuçta küll'ün bir cüz'ü, yani; miskal derecede bir parçasıdır. Oysa; Külli irade sahibi olan Allah (Celle celaluhu) bu yarattığı cüz'ze muhtaç olamaz. Muhtaç olursa (HAŞA) o zaman ihtiyaç sahibi olmuş olur. İhtiyaç sahibi olan bir varlık da Allah diye anılmaz. Nasıl olsun ki, daha kendisine yetmiyen varlık hükmüne senin bu sözün ile indirgenmiştir. İşte, senin söylediğin bu söz, böyle bir sonuca çıkar ki, tasavvur ve muhakemesi dahi Allah'a (Celle celaluhu) galiz küfrdür.

Bekir bunu anlatmaya çalışıyor ama; zekatının bile bizlere müthiş ve derin geleceğini ima ettiğiniz akıl ile bunu anlayamıyorsunuz.

Çok sevdiğim bir dostumu kaybettim, fazla kalamıyorum. ne var ne yok diye bir bakayım dedim. Sizin yazdığınız cevabı görünce dayanamadım hoş görün. Diğer kardeşlerimde (örneğin; aorskaya, sumisali, bekir, sinan vd...) başka konularda cevaplarımı bekliyor. İnşaallah hem onlar için hem de sizin için tekrar döneceğim.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Ayrıca, din; takliddir. Önce taklid edersiniz, daha sonra tahkike geçersiniz. 5 yaşındaki çocuk babasını namaz kılarken görür, O'nu taklid eder. Ama akıl ile idrak noktasına ulaşmadığı için, eğilip kalkmanın nedenselliği üzerine kafa yormaz. Yani muhakeme; tahkik yoktur. Ancak akıl baliğ olduğunda alacağı dini eğitim sonucu anlamını kavramaya, muhakeme etmeye başlar. O zamana kadar da mukallittir.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Bu mukkalidlik öyle küçümsenecek bir durum değildir.Bakınız hala işin alayındasınız yetmedi birde maymun örneği veriyorsunuz.Benim atam hz.adem sizingisi ne bilemiyorum.Ne söylediğinizi bilmediğinizi düşünüyorum.Bedüüzzaman gibi bir alim zat dahi imam şafii hazretlerini taklid etmişse onun mezhebini benimsemişse gerisini siz düşünün artık.gerçi siz O zatı muhteremede itibar etmezsiniz ya..bizim taklitten kastımız işi ehline vermektir,bu ise bir zaruriyettir.İşin ehli müçtehiti azam başta olmak üzre alimlerdir.vesselam..
 

CENGÝZHAN

New member
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara
Akıl; Allah'ın (Celle celaluhu) yarattığı bir varlıktır. Allah (Celle celaluhu) da yarattığına muhtaç olmaktan münezzehtir. Allah'a akıl isnad etmek küfrdür. Çünkü akıl sonuçta küll'ün bir cüz'ü, yani; miskal derecede bir parçasıdır. Oysa; Külli irade sahibi olan Allah (Celle celaluhu) bu yarattığı cüz'ze muhtaç olamaz. Muhtaç olursa (HAŞA) o zaman ihtiyaç sahibi olmuş olur. İhtiyaç sahibi olan bir varlık da Allah diye anılmaz. Nasıl olsun ki, daha kendisine yetmiyen varlık hükmüne senin bu sözün ile indirgenmiştir. İşte, senin söylediğin bu söz, böyle bir sonuca çıkar ki, tasavvur ve muhakemesi dahi Allah'a (Celle celaluhu) galiz küfrdür.

Bekir bunu anlatmaya çalışıyor ama; zekatının bile bizlere müthiş ve derin geleceğini ima ettiğiniz akıl ile bunu anlayamıyorsunuz.

Çok sevdiğim bir dostumu kaybettim, fazla kalamıyorum. ne var ne yok diye bir bakayım dedim. Sizin yazdığınız cevabı görünce dayanamadım hoş görün. Diğer kardeşlerimde (örneğin; aorskaya, sumisali, bekir, sinan vd...) başka konularda cevaplarımı bekliyor. İnşaallah hem onlar için hem de sizin için tekrar döneceğim.



Allah'a akıl isnad etmek küfrdür


Evet anlaşıldı....Size göre Allah akılsızdır......!!!!!!!!!!!!!

Bu fikri ateistler de müdafaa ederler.

Allaha akıl isnad edilmez demekle..Allah yoktur demek aynı şeydir.....
 

CENGÝZHAN

New member
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara
Ayrıca, din; takliddir. Önce taklid edersiniz, daha sonra tahkike geçersiniz. 5 yaşındaki çocuk babasını namaz kılarken görür, O'nu taklid eder. Ama akıl ile idrak noktasına ulaşmadığı için, eğilip kalkmanın nedenselliği üzerine kafa yormaz. Yani muhakeme; tahkik yoktur. Ancak akıl baliğ olduğunda alacağı dini eğitim sonucu anlamını kavramaya, muhakeme etmeye başlar. O zamana kadar da mukallittir.




Bay radikal,

İnanın çok samimi söylüyorum. Dedikleriniz ve tesbitleriniz çok doğru.....

5 yaşındaki çocuk babasını namaz kılarken görür, O'nu taklid eder.


Çok çok doğru......

Ama akıl ile idrak noktasına ulaşmadığı için,

Çok çok doğru......

Çünkü taklit akıl ve idrak ile yapılan bir şey değildir, Çocuklar, maymunlar taklit yaparlar çünkü
taklit akıl,idrak ve zeka gerektirmez.

Zeka özürlü çocukların eğitimi taklit metoduyla yürütülür. Zeka özürlü çocukların yapması gereken işlemleri,
öğreticisi çocuğa onlarla kere devamlı yaparak gösterir ve onu taklit etmesini ister, Ve zeka özürlü çocuk ta
eğitmenini taklit ede ede öğrenir...........................

Bu nedenledir ki....Ben belirli bir yaşa gelmiş, belirli eğitimlerden geçmiş..Aklını ve idrakini kullanmayaı
öğrenmiş kişilere:

10-YUNUS:

100 - Allah'ın izni olmadıkça hiçbir kişinin iman etmesi mümkün değildir. Akıllarını kullanmayanlar üzerine Allah pislik yağdırır.

Ayetini önerdim....

Şüphesiz ki aklını ve idrakini kullanmayı beceremeyen bebekler,çocuklar bu ayeti uygulayamazlar...
Ama siz eğitimli ve aklını kullanabilecek yaşa gelmiş olanlar....

Lutfen bu ayeti inkar etmeyiniz...Bu ayete uyunuz.....
 

CENGÝZHAN

New member
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara
Bu mukkalidlik öyle küçümsenecek bir durum değildir.Bakınız hala işin alayındasınız yetmedi birde maymun örneği veriyorsunuz.Benim atam hz.adem sizingisi ne bilemiyorum.Ne söylediğinizi bilmediğinizi düşünüyorum.Bedüüzzaman gibi bir alim zat dahi imam şafii hazretlerini taklid etmişse onun mezhebini benimsemişse gerisini siz düşünün artık.gerçi siz O zatı muhteremede itibar etmezsiniz ya..bizim taklitten kastımız işi ehline vermektir,bu ise bir zaruriyettir.İşin ehli müçtehiti azam başta olmak üzre alimlerdir.vesselam..


sinang efendiiii,

Baktınız olmuyor.....Belaltı vuruşa mı geçiyorsunuz....?????
.Bedüüzzaman gibi bir alim zat dahi imam şafii hazretlerini taklid etmişse onun mezhebini benimsemişse gerisini siz düşünün artık.

Bediüzzaman imam şafiiyi benimsemişse mesele yok..Benimseyebilir..İmam şafiiye uyabilir....Sorun olmaz...

AMA Bediüzzaman imam şafiiyi taklit etmiş ise hatadır..Kusurdur...

Bediüzzaman Allah değil...Değil mi..????

Hataları kusurları olabilir...Değil mi..????
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,130
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan

Akıl küpü, bilgi deryası, izan deposu olanlara taklit hakkında bilgidir.


Fıkıh usulüne göre bir sözü delilsiz olarak kabul etmek ya da bir kimsenin şer'i delillerden olmayan sözüyle, şer'i bir delile dayanmadan amel etmek demektir. Dayandığı deliller bilinmeden bir müctehid veya bilginin sözüne göre amel edilmesi durumunda taklit gerçekleşmiş olur. Taklit edene mukallit denir. Fakat taklit ile ittiba karıştırılmamalıdır. İttiba, bir müctehidin ictihadını, delillerini inceleyerek benimsemedir. Hicri ikinci yüzyılın ortalarına doğru ortaya çıkan taklidin cevazı, dördüncü yüzyıldan bu yana tartışıla gelmektedir.


Teori planında taklit, ictihad konusuyla birlikte ele alınmıştır. İctihad kapısının belli bir dönemde kapandığını savunanlar taklidin vacib ve gerekli olduğunu savunurken, ictihad taraftarları, tam aksine, taklide hiçbir meşruiyet tanımamışlardır. Konuya bu iki karşıt noktadan bakanların yanısıra, konuyu kişilerin durumuna göre değerlendirme yoluna giden daha mutedil bilginler de olmuştur.


Ehli Sünnet hukukçuları taklidin caiz, hatta vacib olduğu görüşünü savunurlar. Bu görüşlerini birçok delille desteklemeye çalışmışlardır. Başlıcaları şöyle özetlenebilir:


1. Kur'an'da, "Bilmiyorsanız, zikir ehline sorun" (en-Nahl, 16/43) buyurulur. Bu ayet, bilmeyenin bilenden sormasını gerektiren bir emirdir.


2. Hz. Peygamber, başından yaralı birine guslün gerekli olduğunu söyleyerek ölümüne neden olanlar için, "... madem ki bilmiyorlar, bilenlere sorsalar ya! Cehaletin şifası sormaktır" buyurmuştur.


3. Hz. Ömer, kelale meselesinde Hz. Ebu Bekr'e uymuş ve "Ona muhalefet etmekten utanırım" demiştir. Taklit caiz olmasaydı Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekir'e uymazdı.


4. Sahabe, cemaatle kılınan namazın bir bölümünü kaçırınca, önce bu bölümü kılıyor, sonra imama uyuyorlardı. Hz. Muaz ise önce imama uydu, imam selam verince, kalkıp kaçırdığı bölümü eda etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber, "Muaz size yol gösterdi, artık öyle yapın” buyurdu.


5. Allah Teâlâ kendine, Resulune ve ulü'l-emre itaati emretmiştir, (en-Nisa, 4/59). Ulü'l-emr, yöneticiler ve bilginlerdir. Yönetici ve bilginlere itaat, verdikleri fetvayı taklitle olur.


6. Allah Teâlâ, muhacir ve ensara iyi bir şekilde ittiba edenleri övmüş, onlardan razı olduğunu bildirmiştir (et-Tevbe, 9/100). Hz. Peygamber de, "Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uysanız doğru yolu bulursunuz" buyurmuştur. Bunlar taklidin tasvibi ve övülmesi anlamına gelir.


7. Müctehid bilginler açıkça taklidin caiz olduğunu söylemişlerdir. Sözgelimi Muhammed bin el-Hasen, "Alimin daha bilgin olanı taklit olması caizdir"; İmam Şafîî de, "Bazı meselelerde Ömer'i, Osman'ı, Zeyd'i taklit ederek söylüyorum" demiştir.


8. Allah insanları çeşitli yeteneklerde yaratmış, öğrencinin hocasını, çırağın ustasını taklidini zorunlu kılmıştır. Her insanın müctehid olmasını istemesi, O'nun bu adet ve hikmetine aykırıdır.

 

CENGÝZHAN

New member
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara

Akıl küpü, bilgi deryası, izan deposu olanlara taklit hakkında bilgidir.


Fıkıh usulüne göre bir sözü delilsiz olarak kabul etmek ya da bir kimsenin şer'i delillerden olmayan sözüyle, şer'i bir delile dayanmadan amel etmek demektir. Dayandığı deliller bilinmeden bir müctehid veya bilginin sözüne göre amel edilmesi durumunda taklit gerçekleşmiş olur. Taklit edene mukallit denir. Fakat taklit ile ittiba karıştırılmamalıdır. İttiba, bir müctehidin ictihadını, delillerini inceleyerek benimsemedir. Hicri ikinci yüzyılın ortalarına doğru ortaya çıkan taklidin cevazı, dördüncü yüzyıldan bu yana tartışıla gelmektedir.


Teori planında taklit, ictihad konusuyla birlikte ele alınmıştır. İctihad kapısının belli bir dönemde kapandığını savunanlar taklidin vacib ve gerekli olduğunu savunurken, ictihad taraftarları, tam aksine, taklide hiçbir meşruiyet tanımamışlardır. Konuya bu iki karşıt noktadan bakanların yanısıra, konuyu kişilerin durumuna göre değerlendirme yoluna giden daha mutedil bilginler de olmuştur.


Ehli Sünnet hukukçuları taklidin caiz, hatta vacib olduğu görüşünü savunurlar. Bu görüşlerini birçok delille desteklemeye çalışmışlardır. Başlıcaları şöyle özetlenebilir:


1. Kur'an'da, "Bilmiyorsanız, zikir ehline sorun" (en-Nahl, 16/43) buyurulur. Bu ayet, bilmeyenin bilenden sormasını gerektiren bir emirdir.


2. Hz. Peygamber, başından yaralı birine guslün gerekli olduğunu söyleyerek ölümüne neden olanlar için, "... madem ki bilmiyorlar, bilenlere sorsalar ya! Cehaletin şifası sormaktır" buyurmuştur.


3. Hz. Ömer, kelale meselesinde Hz. Ebu Bekr'e uymuş ve "Ona muhalefet etmekten utanırım" demiştir. Taklit caiz olmasaydı Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekir'e uymazdı.


4. Sahabe, cemaatle kılınan namazın bir bölümünü kaçırınca, önce bu bölümü kılıyor, sonra imama uyuyorlardı. Hz. Muaz ise önce imama uydu, imam selam verince, kalkıp kaçırdığı bölümü eda etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber, "Muaz size yol gösterdi, artık öyle yapın” buyurdu.


5. Allah Teâlâ kendine, Resulune ve ulü'l-emre itaati emretmiştir, (en-Nisa, 4/59). Ulü'l-emr, yöneticiler ve bilginlerdir. Yönetici ve bilginlere itaat, verdikleri fetvayı taklitle olur.


6. Allah Teâlâ, muhacir ve ensara iyi bir şekilde ittiba edenleri övmüş, onlardan razı olduğunu bildirmiştir (et-Tevbe, 9/100). Hz. Peygamber de, "Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uysanız doğru yolu bulursunuz" buyurmuştur. Bunlar taklidin tasvibi ve övülmesi anlamına gelir.


7. Müctehid bilginler açıkça taklidin caiz olduğunu söylemişlerdir. Sözgelimi Muhammed bin el-Hasen, "Alimin daha bilgin olanı taklit olması caizdir"; İmam Şafîî de, "Bazı meselelerde Ömer'i, Osman'ı, Zeyd'i taklit ederek söylüyorum" demiştir.


8. Allah insanları çeşitli yeteneklerde yaratmış, öğrencinin hocasını, çırağın ustasını taklidini zorunlu kılmıştır. Her insanın müctehid olmasını istemesi, O'nun bu adet ve hikmetine aykırıdır.



Bekir kardeş,

Yukarıdaki yazıyı nereden alıntıladığını bilmiyorum, ancak İslami literatüre açıklama getirmek açısından
bu yazıyı getirmeniz çok iyi oldu. Anlaşılan şu ki İslami fıkıh literatüründe ''TAKLİT'' kelimesi genel
mansı ve anlamı dışında tamamen farklı bir anlam ve manada kullanılmaktadır.

Yukarıdaki tariften anladşıldığına göre islami fıkıh dilinde :

Taklit:

Fıkıh usulüne göre bir sözü delilsiz olarak kabul etmek ya da bir kimsenin şer'i delillerden olmayan sözüyle, şer'i bir delile dayanmadan amel etmek demektir.

Öncelikle belirmem gerekirki ben taklit kelimesinin yukarıdaki tarif anlamında kullanıldığını bilmiyordum.
Bu nedenledir ki taklit eylemine ve bu kelimenin kullanıldığı yerlerde aşırı reaksiyon göstermiştim.

Ancak şurasını da belitrmek gereki ki,

şer'i delillerden olmayan bir söze, şer'i bir delile dayanmadan amel etme eylemi için '' Taklit '' kelimesinin
uygulanması doğru bir seçim olmadığını düşünürüm, burada bir Türkçe zafiyeti vardır, çünkü burada
taklit kelimesi, Türk dil bilgisinde tarif edilen ''Kelime yerine oturmamış '' hatası işlenmiştir,
bu eylem için daha uygun bir kelime seçilmesi gerekirdi diye düşünüyorum.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,130
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Bekir kardeş,

Yukarıdaki yazıyı nereden alıntıladığını bilmiyorum, ancak İslami literatüre açıklama getirmek açısından
bu yazıyı getirmeniz çok iyi oldu. Anlaşılan şu ki İslami fıkıh literatüründe ''TAKLİT'' kelimesi genel
mansı ve anlamı dışında tamamen farklı bir anlam ve manada kullanılmaktadır.

Yukarıdaki tariften anladşıldığına göre islami fıkıh dilinde :

Taklit:



Öncelikle belirmem gerekirki ben taklit kelimesinin yukarıdaki tarif anlamında kullanıldığını bilmiyordum.
Bu nedenledir ki taklit eylemine ve bu kelimenin kullanıldığı yerlerde aşırı reaksiyon göstermiştim.

Ancak şurasını da belitrmek gereki ki,

şer'i delillerden olmayan bir söze, şer'i bir delile dayanmadan amel etme eylemi için '' Taklit '' kelimesinin
uygulanması doğru bir seçim olmadığını düşünürüm, burada bir Türkçe zafiyeti vardır, çünkü burada
taklit kelimesi, Türk dil bilgisinde tarif edilen ''Kelime yerine oturmamış '' hatası işlenmiştir,
bu eylem için daha uygun bir kelime seçilmesi gerekirdi diye düşünüyorum.


CENGİZHAN Bey
Bilindiği üzere kelimeler isim, sıfat, deyim ve benzer değişik şekillerde kullanılabiliyor. İslami ilimlerde bir çok kelimenin lafz olarak anlamından ziyade istilahi anlamları kullanılıyor. Keza, Arabça'nın çok zengin olmasına mukabil Türkçe bu zenginliği tam olarak karşılayamıyor. Bu nedenle gerek Kur'an Arabçasından Türkçe çeviri mealler, gerek hadis ve sünnetler; eğer yeterli/ehil açıklamalarla idrak edilmeye çalışılmazsa, sırf çevirileri ile anlaşılmaya çalışılırsa burada olduğuna benzer yanlış anlamalar ile karşılaşılacaktır. Bu gün kullanılan Arabça dahi Kur'an Arabçasının tam anlamlarını maalesef veremiyor. Yani bu durum sadece Türkçe'de değil her lisanda aynı sıkıntılara sebebiyet vermekte. İşte bu nedenle Kelam ilmi, Hadis ilmi var. Bu nedenle bu ilimlere şamil olmadan sırf terceme/meal/çeviri yetmiyor, hatalı anlamlarla hükmetmeye sebebiyet veriyor. Hatta anlamlar bu terceme/meal/çevirileri yapanların yetiştiği devre bile göre değişebiliyor. Bu gün Ben yaşta birisinin kullandığı kelimeleri 20-30 lu yaştaki kişiler anlamakta zorlanıyor ya da yanlış anlayabiliyor ya da tam tersi. Eğer münazaralar, münakaşaya çevrilmek istenmiyorsa bu duruma önem vermek gerekir. Aksi halde aynı anlamı savunan iki kişi ömür boyu münakaşaya düşebilir.

Taklit kelimesinin benim kullandığım yerde kullanılması çok meşhurdur, yerine bir başka kelime kullanmak ilmen hatalıdır. Ama, bir kelime, deyim, mana hakkında şüpheler doğduğunda ön yargı yerine ön araştırma yapılırsa bu sıkıntılar aşılabilinir diye düşünüyorum.

 

CENGÝZHAN

New member
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara

CENGİZHAN Bey
Bilindiği üzere kelimeler isim, sıfat, deyim ve benzer değişik şekillerde kullanılabiliyor. İslami ilimlerde bir çok kelimenin lafz olarak anlamından ziyade istilahi anlamları kullanılıyor. Keza, Arabça'nın çok zengin olmasına mukabil Türkçe bu zenginliği tam olarak karşılayamıyor. Bu nedenle gerek Kur'an Arabçasından Türkçe çeviri mealler, gerek hadis ve sünnetler; eğer yeterli/ehil açıklamalarla idrak edilmeye çalışılmazsa, sırf çevirileri ile anlaşılmaya çalışılırsa burada olduğuna benzer yanlış anlamalar ile karşılaşılacaktır. Bu gün kullanılan Arabça dahi Kur'an Arabçasının tam anlamlarını maalesef veremiyor. Yani bu durum sadece Türkçe'de değil her lisanda aynı sıkıntılara sebebiyet vermekte. İşte bu nedenle Kelam ilmi, Hadis ilmi var. Bu nedenle bu ilimlere şamil olmadan sırf terceme/meal/çeviri yetmiyor, hatalı anlamlarla hükmetmeye sebebiyet veriyor. Hatta anlamlar bu terceme/meal/çevirileri yapanların yetiştiği devre bile göre değişebiliyor. Bu gün Ben yaşta birisinin kullandığı kelimeleri 20-30 lu yaştaki kişiler anlamakta zorlanıyor ya da yanlış anlayabiliyor ya da tam tersi. Eğer münazaralar, münakaşaya çevrilmek istenmiyorsa bu duruma önem vermek gerekir. Aksi halde aynı anlamı savunan iki kişi ömür boyu münakaşaya düşebilir.

Taklit kelimesinin benim kullandığım yerde kullanılması çok meşhurdur, yerine bir başka kelime kullanmak ilmen hatalıdır. Ama, bir kelime, deyim, mana hakkında şüpheler doğduğunda ön yargı yerine ön araştırma yapılırsa bu sıkıntılar aşılabilinir diye düşünüyorum.




Bekir kardeş,

Yukarıdaki yorymlarınızın, değerlendirmelerinizin tamamına katılıyorum......

Şüphesizki özellikle ebedi değeri olan yazılar kitaplar, ve de Kur'an gibi engin bir mana denizini Tüekçeye veya
başka bir dile tam manasıyla tercüme etmek mümkün değildir. Ancak bu demek değildir ki , bir tercüme
çok büyük oranda örijinal eser hakkında bize fikir vermez. Evet mana olarak tercümeler tam metin olmasa da
eseri çok büyük oranda anlamamızı sağlar......

Ancak Kur'an konusunda konu çok çok farklıdır....

Bu gün kullanılan Arabça dahi Kur'an Arabçasının tam anlamlarını maalesef veremiyor. Yani bu durum sadece Türkçe'de değil her lisanda aynı sıkıntılara sebebiyet vermekte


Evet bu tesbitiniz çok çok doğru, bana bir uzun hava yolunda uçakta tanıştığım bir arap genciyle
konuşmalarımı hatırlattı. O uzun seyahatte yanıma oturan gençle konuşmaya başladık, nereli olduğuna dair
soruma arap emirliğinden olduğunu söyledi.Çok mükemmel bir ingilizcesi vardı. Nerede öğrendiğini sordum.
Üniversiteyi Amerikada okuduğunu, ingiliz dili ve edebiyatı dalında master yapmakta olduğunu söyledi....

Bir müddet sonra aklıma bir soru geldi ve :
-İngiliz dili ve edbiyatı dalında master yaptığınıza göre ,arapçanızın da mükemmel olması gerek, bu nednle size bir soru sorkak istiyorum dedim Ve sordum:
- Arapçanız mükemmel olduğuna göre ,siz Kur'anı Kerimi baştan sona okuduğunuzda ne kadarını anlayabiliyorsunuz
mesela orantı olarak dedim.
Bir müddet düşündü ve:
- Anlayabildiğim kısmı yüzde olarak söyleyebilmek çok kesin olarak mümkün değil ancak aşağı yukarı diyebilirim
dedi ve dörtte birinden az...Yüzde 15 -20 diyebilirim dedi.

-Çok şaşırdım, ben en az yüzde 70-80 diyeceğinizi bekliyordum dedim. Kur'an arapça, ve arapça sizin ana diliniz...Yüzde 15-20 beni çok şaşırttı.
Bunu izah edebilir misiniz.?? dedim. Anlatmaya başladı:

1) Kur'an arapça değildir dedi.. Kur'an 1400 yıl önce Mekkede yaşayan halkın kullandığı
arapça- aramice karışımı özel bir dildir... Ne yazık ki o dilden bize gelebilmiş bir lügat benzeri bir yazılım
yok .

2) O günki dilden gelen kelimelerin çoğu ,zamanlar sonrası yeni çıkan kavramlar neticesi, anlam değişikliğine
uğramıştır, değişmiştir..O günkü Kur'an dilindeki bir kelimeye , bu günkü arapçadaki manayı vermek
her zaman hatalı ve yanlış neticeler vermiştir.Dedi..

Ve sonra ilave etti:

Ancak ne yazık ki.. Hıristiyanlığa hakin olan ruhbanlar sınıfı , islamiyette de hakim rol oynamış ve islamiyet
islamda ruhban sınıfının yasaklanmasına rağmen, yinede islami bir ruhban sınıfı meydana gelmiş ve
islamiyete bu ruhban sınıfının koyduğu kurallar ve fetvalar hakim olmuştur dedi.

Bekir bey..
Bunlar o genç arabın yorum ve düşünceleri idi. Bu düşüncelerin bir kısmı sizin yukardaki tesbitlerinize uymaktadır.
Ancak o arap gencin yorum ve düşünceleri nereye kadar sağlıklıdır, onu bilemem ,sadece akla yakın olduğunu söylemekle yetineyim...

O gencin Kur'an dili ile bu günkü arapçanın farkı konusunda bazı örnekler de vermişti.
Konuşmanın o kısmını bir sonraki yazıya bırakalım...

Selam
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
cengizhan efendii lafı güzaf yapıyorsun.bu dinin fıhkı işin mütehasisi olan fakihlerindir.bu işte en meşurlarıda müçtehidi azam olan dört müçtehittir.işi ehiline vermek bir görevdir.

mütefikkan türkçe namaz olmaz..

taklit eden zeka özürlü,çocuk veya maymun değildir.Taklit etmek bu kişilerin yorumlarını benimsemek kabul etmek,uygulamaktır.Bu ise alim insanlar için bile zaruriyet derecesinde bir durumdur.Kaldı ki cahiller için ne kadar zaruridir.haşa alim zatlar Allah değildir,bu söz bir küfürdür.sizin gibilere yakışır.olmadı belden aşağı vurmuyorum,siz nasıl oluyorda mukallid olan bizleri maymun,çocuk veya zeka özürlü ile eşdeğer tutuyorsunuz.seviyesizce konuşuşuyorsunuz.bizde cevap veriyoruz,medeni insanlar gibi..kendini medeni zannedenler gibi değil.tabii.vesselam.
 

CENGÝZHAN

New member
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara
cengizhan efendii lafı güzaf yapıyorsun.bu dinin fıhkı işin mütehasisi olan fakihlerindir.bu işte en meşurlarıda müçtehidi azam olan dört müçtehittir.işi ehiline vermek bir görevdir.

mütefikkan türkçe namaz olmaz..

taklit eden zeka özürlü,çocuk veya maymun değildir.Taklit etmek bu kişilerin yorumlarını benimsemek kabul etmek,uygulamaktır.Bu ise alim insanlar için bile zaruriyet derecesinde bir durumdur.Kaldı ki cahiller için ne kadar zaruridir.haşa alim zatlar Allah değildir,bu söz bir küfürdür.sizin gibilere yakışır.olmadı belden aşağı vurmuyorum,siz nasıl oluyorda mukallid olan bizleri maymun,çocuk veya zeka özürlü ile eşdeğer tutuyorsunuz.seviyesizce konuşuşuyorsunuz.bizde cevap veriyoruz,medeni insanlar gibi..kendini medeni zannedenler gibi değil.tabii.vesselam.





sinang efendi kardeşim,
Bak bizim Türkçemizde takliti hala sana anlatmamız mı gerek....

Bak bekir kardeşle yazıştık ve anlaştık.... Ve sen hala anlayamıyorsun........

taklit eden zeka özürlü,çocuk veya maymun değildir.

Bak kardeş Türkçede taklit: Bebeklerin, çocukların ,büyüklerinin yaptığı hareketlerin aynısını yaparak, taklit ederek öğrenmesidir. Zeka özürlüler, eğitimcilerinin 10 defa ,20 defa yaptığı bir hareketi yapmaya başlar ve öğrenirler...

Mukallitler meşhur insanları taklit ederek ( Levent Kırca - Süleymen Demirel taklidi yapar, sarhoş taklidi çok meşhurdur) güldürürler. Maymunlar insanları taklit ederler , özellikle hayvanat bahçelerinde insanlar gülerek
maymunları seyrederler.... Anlaşıldımı sinang efendi , Türkçede taklkit etmek ne imiş.....

Fıkıhçı din adamları bir müçtehidin bir fetva veya hükmünü : delillerini sormadan, bakmadan, yanlışlığını doğruluğunu araştırmadan, sorgulamadan kabul etme ve uygulamaya taklit etmek demişler.
Bu onların kendi aralarındaki bir terimleşmedir. Ülkemizdeki 75 milyonun, 74.999 bini bunu bilmez
taklit dedin mi ya Levent Kırcanın şarhoş taklidini ya da hayvanat bahçesindeki maymunun insan taklidini
düşünür......Anlaşıldı mı acaba....????

sinang efendi,

şüphesiz ki zatı aliniz istediğiniz müctehidin hükümlerini ,araştırmadan sorgulamadan taklit edersiniz ,uyarsınız
bu sizin bileceğiniz iştir.

Bana gelince ben Yüce Yaratanımın emrine uyarak.....
Allahtan başka, yani kur'andan başka... Her insanoğlunun dini konularda verdiği kararları,fetvaları
düşünürüm, Kur'ana va akla uygunluğuna bakarım, uygun bulursam uyarım, uygun bulmazsam
kaale almam...

Anlaşıldı mı..?? Ben de bunu yapmakta serbestim, kimsenin kulu değilim ...Olamam.....
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Evet anlaşıldı....Size göre Allah akılsızdır......!!!!!!!!!!!!!

HAŞA VE KELLA ! O sözü söylemek ancak sizin akılsızlığınızdır. Biz, müslüman olarak; Rabbimize karşı öyle bir küfürde bulunmaktan fersah fersah uzaktayız. Biz aşağıya alıntıladığımız sözü temel alıp söyledik. Bakın, o yüksek olduğunu belirttiğiniz aklınız ile tekrar okursanız ( umarım, inşaallah, temenni ederim, belki ) anlarsınız:

Akıl; Allah'ın (Celle celaluhu) yarattığı bir varlıktır. Allah (Celle celaluhu) da yarattığına muhtaç olmaktan münezzehtir. Allah'a akıl isnad etmek küfrdür. Çünkü akıl sonuçta küll'ün bir cüz'ü, yani; miskal derecede bir parçasıdır. Oysa; Külli irade sahibi olan Allah (Celle celaluhu) bu yarattığı cüz'ze muhtaç olamaz. Muhtaç olursa (HAŞA) o zaman ihtiyaç sahibi olmuş olur. İhtiyaç sahibi olan bir varlık da Allah diye anılmaz. Nasıl olsun ki, daha kendisine yetmiyen varlık hükmüne senin bu sözün ile indirgenmiştir. İşte, senin söylediğin bu söz, böyle bir sonuca çıkar ki, tasavvur ve muhakemesi dahi Allah'a (Celle celaluhu) galiz küfrdür.

Dilersen hepsini bir oku, dilersen sadece kırmızı yazılı olanları birleştirerek oku, dilersen sadece siyahları birleştirerek oku ! Ne şekilde okursan oku; yeter ki düzgün oku !

Allah (Celle celaluhu) alimdir, ama ilime muhtaç değildir. Allah'u Teala (Celle celaluhu) Rezzak'tır, ama rızka muhtaç değildir. Allah (Celle celaluhu) Basir'dir, ama göze muhtaç değildir. Allah (Celle celaluhu) Semii'dir, ama senin benim gibi bir kulak organına muhtaç değildir.

Allah'u Zülcelal ve Tekaddes Hazretleri; senin ve benim ihtiyaç duyduklarımızın hepsini yaratandır ve bu yarattıklarına da asla ve kat'a ihtiyacı olmayan, çok Yüce bir varlıktır.
 
Üst Alt