Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Gerçek akıl sahipleri kimlerdir

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Tr
Kimmiş akıl sahipleri?

Akıl sahipleri; göklerden ve yerden, göklerdeki ve yerdeki Allah'ın görsel ayetlerinden, meşhud ayetlerinden çıkarımlar yaparak yol bulan kimselerdir. Göklerin ve yerin ayetlerinden haberdar olan kimselerdir akıl sahipleri. Allah'ın gökyüzü ve yeryüzünde yarattığı insanların ibret nazarlarına sunduğu ayetlerini iyi değerlendiren, onlardan ibretler çıkararak o ayetlerin sahibine kulluğa yönelen kimselerdir akıl sahipleri. Allah'ın kitabını bu metluv ayetlerini, bu kulağa hitap eden işitsel, ayetlerini okuyup gökleri ve yeri, geceyi ve gündüzü ona göre yorumlayan, hayatı ona göre değerlendiren kimselerdir akıl sahipleri. Göklerdeki ve yerdeki ayetlerin yol gösterisine tabi olarak göklerin ve yerin sahibini, mülkün gerçek sahibini, mülke egemen olanı bile ve onun istediği bir hayat yaşayan kimsedir akıl sahibi.
Onlar, o akıl sahipleri Allah'ı ayakta, oturdukları yerde ve yanları üzerine yatarlarken, nerede ve hangi konumda olurlarsa olsunlar, yatıyorlarmış, oturuyorlarmış, yahut yürüyorlarmış hiç fark etmez. Daraldıkları, bunaldıkları her yer ve her zamanda Rablerine dua ederler, yalvarır yakarırlar.
Müslüman sabah akşam, yatarken, yattığı yerde, otururken, oturduğu yerden, okurken, yerken, içerken, kazanırken, harcarken, savaşırken, barışırken, ailesiyle karşı karşıya iken, komşularıyla konuşurken nerede ve hangi konumda olursa olsun Allah'ı zikrediyor, Allah'ı gündemine alıyor ve yaptıkları, yapacakları konusunda Allah'ın emirlerini ve yasaklarını şuur haline getiriyor. Her an Allah'la istişare ediyor. Yemesini içmesini, yatmasını kalkmasını, almasını vermesini, küsmesini barışmasını, savaşını barışını, ekonomisini siyasetini, terbiyesini eğitimini, hukukunu cezasını Allah'ı gündemde tutarak, Allah'la istişare ederek değerlendiriyor. Tüm hayatında sadece Allah'ın rızasını hesap ediyor. Allah'tan başka hiç kimsenin hatırını dinlemiyor, Allah'tan başka hiç kimsenin çektiği yere gitmiyor, sürekli Allah'ın kitabını, Allah'ın hayat programını gündeminde canlı tutarak hayatını onunla düzenlemeye çalışıyorlar.
İşte zikir bu anlamdadır. Yani o müminler ayaktayken, otururken ve yatarken, bu üç durumda iken ne yapmaları gerektiğini, Allah'ın bu durumlarda kendilerinde nasıl bir kulluk istediğini hatırlarlar ve uygulamaya koyarlar demektir.
Veya buradaki kıyamda Allah'ı zikretmeleri savaş esnasında, kıyam esnasında Allah'ın kendilerinden nasıl davranmalarını istediğini hatırlamaları ve uygulamaya koymaları anlamına gelmektedir. Çünkü savaşçıdır o mü'minler. İşte Bedir'de, Uhut'ta böylece kıyamda Rablerini zikrettiler. Allah'ın adının yücelmesine sa'y ettiler. Allah'ın adının, Allah'ın ayetlerinin, Allah'ın sisteminin yücelmesi adına yapılan bir savaş mahza Allah'ı zikirdir. Oturarak zikir de, Allah'ın dinini, Allah'ın ayetlerini öğrenmek üzere oturarak ders yapılmalıdır.
İşte şu anda bizler bunu icra ediyoruz. Yattıkları yerden zikir de, Allah için verilen bir savaşın istirahat zamanı veya Allah için gerçekleştirilen bir bilgilenmenin sonunda, yoğun bir okumanın yorgunluğu esnasında okunan ayetlerin düşünülerek anlaşılması özümsenmesi adına gerçekleştirilen bir zikirdir.
Veya namazın kıyamında ayakta, tahiyyatında oturarak Allah'ın ayetlerini okumaktır zikir. Çünkü namaz da baştan sona zikirdir. Onlar namazlarında böyle Allah'ın ayetlerini zikrettikleri gibi, namaz sonrası istirahatlarında, yatarlarken de Allah'ı zikrederler. Yani o mü'minlerin dünyalarında, düşüncelerinde hep Allah vardır, hep Allah'ın ayetleri vardır. Allah hep gündemlerindedir, kitap hep gündemlerindedir, cennet hep gündemlerinde, cehennem gündemlerinde, Peygamber gündemlerindedir. Yatarlarken bile, uykularında bile, rüyalarında bile bunları düşünürler. Hayatlarında her an Allah'a kulluğun, hakkın, adaletin hakim kılınması derdi vardır. Hakkın ikamesi ve bâtılların yok edilmesi gerektiğini düşünürler ve bir ömür boyu bunun kavgasını verirler.
Mü'minler otururken kalkar-ken, yerken içerken her durumda sürekli Rablerinin metluv ve meşhud ayetleriyle karşı karşıya gelerek Rablerini zikrederler. Allah'ın gök ve yer ayetlerinin yaratılışını düşünürler. Akılları, gözleri ve kulakları vasıtasıyla algıladıkları Allah'ın bu görsel ve işitsel ayetleri kalplerini harekete geçirir. Ve şunu terennümden kendilerini alamazlar: Ey bütün bu ayetlerin sahibi olan Rabbimiz! Ey bütün bu ayetleri yaratan Rabbimiz! Sen bütün bu ayetleri bâtıl olarak yaratmadın! Sen bütün bunları boş yere yaratmadın! Laf olsun diye yaratmadın! Tüm bunları sen yaptın! Sen yarattın! Ama bunları boş yere yaratmadın. Ya Rabbi! Bizim imtihanımıza konu olsunlar diye yarattın! Zira sen abesle iştigalden münezzehsin, bizi ateşin azabından koru ya Rabbi! Diyorlar.
Mü'minlerin öyle demesini istiyor Rabbimiz. Çünkü Allah yarattığı her şeyi hak üzere yaratmıştır. Her şeyi belli bir hikmete mebni yaratmıştır. Gökleri ve yeri eğlence olsun diye, fantezi olsun diye yaratmamıştır. İnsanın imtihanı için yaratmıştır onları. Ve Allah insandan, insan için yarattığı bu göklerin de yerin de hesabını soracaktır. Çünkü kainatta ne varsa hepsi hak üzerine, yani sağlam temeller üzerine kurulmuş ve belli bir hikmetle yaratılmıştır. Yaratılan her şey üzerinde belli bir kanun işlemektedir. Tüm kainatta hak esastır. Her şey hak üzerine bina edilmiştir. Bâtıl ise ârizî ve geçicidir.
İşte Rabbimizin tüm bu ayetlerini gördükçe bizde böyle bir netice hasıl olacaktır. Aslında mü'minler için her şey bir ayettir. Mü'min gözünü ve gönlünü alabildiğine açarak Rabbinin kainatta yarattığı envai çeşit ayetlerini seyreden kişidir. Kâfirler de Allah'ın ayetlerini örten, örtbas eden, gündemden düşüren kimselerdir. Allah'ın kainatta yarattığı ayetlerine karşı kör ve sağır kesilen kimselerdir.
Bakıyoruz bugünün kafirleri de kendileri Allah'ın ayetleriyle ilgilenmedikleri gibi, Allah ın ayetleri üzerinde düşünmedikleri gibi, bu ayetleri Allah'ın kullarının gündemlerinden düşürüp, ayetleri örtüp, saklayıp, ısrarla kendi ayetlerini gündeme getirmeye çalışıyorlar. Allah'ın kulları Allah'ın ayetleri ile tanıştıkları zaman kendi ayetlerinin beş para etmiyeceğini bildikleri için Allah'ın ayetlerini örtmeye çalışıyorlar. Allah'ın ayetlerinden yüz çeviriyorlar.
Mü'minler burada bir de göklerin ve yerin yaratıcısının Allah olduğunu, hak olduğunu ortaya koyuyorlar. Öyleyse kainatta ne varsa onların tümünü Allah yarattığı için hepsinin üzerinde söz sahibi, hak sahibi, hukuk sahibi, hakimiyet ve hüküm sahibi de sadece Allah'tır. Allah'tan başka bu varlıklar üzerinde hakimiyet ve otorite sahibi yoktur. Onun sözü haktır. Onu sözü hukuktur. Onun sözü mutlak dinlenecek sözdür.
Ve işte göklerde ve yerde, göklerdeki ve yerdeki tüm varlıklarda da hak hukuk vardır, onlarda da kulluk vardır, onlar da kendilerini var edenin kulluk yasalarına teslim etmişlerdir. Güneş hiçbir zaman onun hak yasasının dı-şına çıkamaz, ay onu dinlemektedir, yıldızlar ona teslim etmişlerdir. Göklerde ve yerde sadece Allah'a kulluk ve ona itaat yasası işlemektedir. Ama sadece insanlar bunu bilmezler.
Veya burada Allah tarafından yaratılmış olan göklerin ve yerin hakka ve hakikate delâleti anlatılmaktadır. Yaratıcıları Allah olan bu gökler ve yerler hak olan Allah'ın varlığına ve gücüne delildir bunlar. Eser müessirin varlığına delildir deniyor.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Buradaki makaleler yazı sahibinin kendi kaleminden mi ?
 
Üst Alt