Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Eş Sevgisi

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Yüce Allah da kullarına bu nimeti hatırlatarak minnet etmiş ve şöyle buyurmuştur:
"Onun âyetlerinden biri de, size kendi nefislerinizden, kendileriyle sükûn bulacağınız eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koymasıdır. Şüphesiz bunda, düşünen bir toplum için ibretler vardır." (Rûm, 21)
Kadını, erkeğin kalbini onda sükûnet bulduracağı bir sükûn yeri yapmış, aralarında katıksız bir sevgi, merhametle karışık bir muhabbet yaratmıştır.
Yüce Allah bize helâl kılınan ve haram kılınan kadınları zikrettikten hemen sonra şöyle buyurmuştur:
"Allah size (helâl ve haram olanı) açıklamak ve sizi, sizden öncekilerin yasalarına iletmek ve sizin günahlarınızı bağışlamak istiyor. Allah bilendir, hikmet sahibidir. Allah, sizin tevbenizi kabul etmek istiyor; şehvetine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi istiyorlar." (Nisa, 26-27)
Sünen-i İbn Mâce'de geçen başka bir hadiste Rasûlullah:
"Sevgililer için evlenmek gibi (iyi) si görülmemiştir." buyurmuştur.
Maşukla evlenmek aşkın en iyi tedavisidir ve Allah onu bu hastalığın şer'î tedavisi kılmıştır. Davud (a.s.) da bununla tedavi olmuştur. Allah Peygamberi Davud hiçbir haram işlememiş, sadece sevdiği kadını hanımları arasına katmıştır. Onun tevbesi Allah (c.c.) katındaki makamından ve yüksek mertebesinden düşme korkusundandı. Konuyu daha fazla uzatmamız uygun olmaz.
Cahş'ın kızı Zeyneb'e gelince;
Zeyd onu boşamaya niyetlenmiş, o ise buna razı olmamıştı. Zeyd ondan ayrılma hususunda peygambere danışıyor, O ise bırakmamasını emrediyordu. Rasûlullah onun onu boşamakta kararlı olduğunu anladı. Zeyd boşarsa, Zeyneble evlerinim diye düşündü. Ancak insanların "Rasûlullah oğlunun (oğulluğunun) hanımıyla evlendi" demelerinden korkuyordu. Zira Rasûlullah (c.c.) onu peygamberlikten önce oğul edinmişti. Rabbimiz de kulların yararına olacak genel bir kanun koymak istiyordu.
Sonunda Zeyd Zeyneb'i boşadı. İddeti bitince Rasûlullah (c.c.) kendisine istemesi için Zeyd'i Zeyneb'e gönderdi.
Zeyd gitti, sırtını kapıya döndü ve kapının ardından:
"Ey Zeyneb, Rasûlullah sana talip oluyor" diye seslendi.
Zeyneb: "Rabbime danışmadıkça hiçbir şey yapmayacağım" dedi.
Namazgahına gitti ve namaz kıldı. Yüce Allah veliliğini üstlenerek onu peygamberle evlendirdi. Arşının üstünden, yücelerden onun nikâhını kıydı. Gelen vahiyde şöyle deniyordu:
"Zeyd ondaki maksadını (onunla evliliğini) sona erdirince seni onunla evlendirdik" (Ahzâb, 37)
Rasûlullah vahiy gelir gelmez Zeyneb'in yanına gitti ve birlikte oldu. Zeyneb peygamberin diğer hanımlarına karşı övünür ve "Sizi aileleriniz evlendirdi. Beni ise yedi gök üstünden Allah evlendirdi." derdi.
Rasûlullah'ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) Zeyneb ile hikâyesi işte bundan ibarettir.
Peygambere kadınların Allah tarafından sevdirildiğinde şüphe yoktur. Zira Enes'in rivayet ettiği sahih bir hadiste Rasûlullah:
"Bana dünyanızdan kadınlar ve hoş koku sevdirildi. Mutluluğum ve göz aydınlığım da namazda kılındı." buyurmuştur. Hadisin lafzı aynen böyle, bazılarının dediği gibi "Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi..." değil.
Ahmed b. Hanbel'in Müsned'indeki rivayette şu ziyâde var:
"Yemeden içmeden durabilir, ama onlarsız duramam " Allah düşmanları yahudiler onu çekemediler ve "Evlenmekten başka derdi yok" dediler. Yüce Allah ise peygamberini şöyle savundu:
"Yoksa onlar Allah'ın fazlından verdiği nimetlerden dolayı insanları mı kıskanıyorlar. Oysa biz İbrahim ailesine de kitap ve hikmet vermiş ve onlara büyük bir mülk bağışlamıştık." (Nisa, 54)
Rasûlullah (c.c.)'a en çok sevdiği insanın kim olduğu soruldu, "Aişe" buyurdu. Hatice hakkında sorulduğunda "Bana onun sevgisi tamamen verildi" dedi.
Kadınları (eşleri) sevmek insanın kemalindendir. Ahmed b. Hanbel'in zikrettiğine göre Celûla savaşında Abdullah b. Ömer'in payına boynu gümüş tabak gibi parlayan bir cariye düştü. Abdullah der ki:
"Sabredemedim ve insanların gözleri önünde onu öptüm."
Ahmed b. Hanbel bunu delil alarak yeni esir alınmış cariyeyle, hamileliği kesinleşmeden cima dışında ilişkiye girilebileceğini söylemiştir. Satın alınan cariye ise böyle değildir. Aralarındaki fark şudur:
Esir alınan kadın birinin mülkiyetinden çıkmış değildir (çünkü önceden hür idi), ancak satın alınan cariyede bir öncekinin mülkiyetinden çıkıp bunun mülkiyetine geçme sözkonusudur.
Rasûlullah bir aşığı maşukuyla birleştirme yolunda aracı olmuş, ancak kız evlenmeyi kabul etmemiştir. Bu Muğis ile Berire kıssasıdır.
Rasûlullah Muğis'i gözlerinden yanaklarına gözyaşları boşanır halde Berire'nin ardından gider görünce kıza:
"Onu kabul etseydin"
Kız : "Yâ Rasûlallah, emir mi veriyorsun?"
Rasûlullah:
"Hayır, sadece arabuluculuk yapıyorum"
Kız: "Öyleyse onu istemiyorum" dedi.
Rasûlullah Muğis'in amcasına:
"Ey Abbas, Muğis'in Berire'ye olan sevgisine Berire'nin de ona olan nefretine hayret etmiyor musun?" buyurmuş, bu sevgisinden dolayı Muğis'i hiç tenkit etmemişti.
Allah Rasûlu tüm hanımlarıyla eşit oranda buluşuyor ve:
"Allahım bu elimde olan husustaki paylaştırmam / denkleştirmem. Elimde olmayan hususta da bana kızma" diyordu.
"Elimde olmayan" dan kastı sevgi idi.
Nitekim Yüce Allah da:
"Çok çaba sarfetseniz de kadınlar arasında âdil olamazsınız" (Nisa, 129) buyurmuştur. Bu sevgi ve cinsel ilişki hususundaki adalettir.
Râşid halifeler ve şefkatli insanlar helâl aşklarda âşıklarla maşukları buluşturmada aracı olmuşlardır. Ebû Bekir ve Osman'ın kıssası daha önce geçti.
Hz. Aliye de bir gün bir evin önünde yakalanmış Arap bir genç getirildi.
Hz. Ali: "Hikâyen nedir?" dedi.
Genç: Ben hırsız değilim. Sana doğruyu söyleyeceğim:
Riyahîlerin evindeki Havde'ye vuruldum.
Öyle güzel ki Bedir önünde eğilir.
Rumlu kızlar arasında ayrı bir güzellik ve asaleti var.
Güzelliğiyle övündüğü vakit övünç ondan korkar.
Aşk ateşimin şiddetinden dayanamayıp kapılarını çaldım.
Zira orada ateş korunu dahi yakan biri vardı.
Ev halkı hemen yürüdüler üzerime ve haykırdılar:
Bu hırsız, katli vacip, tutuklayın diye.
Gencin bu şiirini dinleyen Hz. Ali'nin kalbi yumuşadı. Mühelleb b. Rebâh'a "Kız için ona izin ver" dedi. Mühelleb Ey mü'minlerin emiri, sor, ismi neymiş? dedi.
Genç: Uveyne oğlu Nühâs, dedi.
Adam: "Allah onu, senin olsun" dedi.
Muaviye bir cariye aldı. Ondan çok hoşlanıyordu. Bir gün şu beyiti söylerken işitti:
Ayrı kaldım ondan çölde sallanan ve
Meyvaları koparıldıktan sonra çıplak kalan bir dal gibi oldum.
Cariyeye derdini sordu. O da, eski efendisini sevdiğini söyledi. Muaviye de onu sevdiği halde efendisini iade etti.
Zemahşerî Rabîu'l-Ebrâr kitabında şöyle anlatır:
Zübeyde, Mekke yolundayken bir duvarın üzerinde şu şiiri gördü:
Allah'ın kulları arasında yok mudur hiç
Aklını kaybetmişin kederini giderecek.
Sahibini bulduğunda onu sevdiğiyle buluşturacağına Allah'a söz verdi. Müzdelife'deyken bir ara bu şiiri okuyan bir ses işitti. Sahibini getirtti. Genç amcasının kızını sevdiğini, ancak kızın ailesinin kızı onunla evlendirmemeye yemin ettiklerini söyledi. Gencin kabilesine gitti ve büyük miktarda mal teklif ederek sonunda kızı vermelerini sağladı. Bir de ne görsünler:
kız gence daha da aşıkmış. Zübeyde bu amelini yaptığı en büyük iyilik ve sevaplardan sayar ve "Beni, o gençleri buluşturmamdan daha çok mutlu eden bir şey yok" derdi.
Harâiti anlatıyor:
Halife Süleyman b. Abdulmelik'in birbirlerini seven bir kölesiyle bir cariyesi vardı. Köle cariyeye bir gün şu şiiri yazdı:
Seni rüyamda gördüm sanki bana
Ağzının soğuk tükrüğünden veriyordun.
Ellerin elimdeydi ve biz
Bir yatakta birlikte yatıyorduk.
Gün boyunca, seni tekrar görebilmek için
Uyumaya çalıştım, ama uyuyamadım.
Cariye ona şu cevabı gönderdi:
Hayır görmüşsün, gördüklerinin hepsine
Çekemeyenlere rağmen ulaşacaksın.
Ben umuyorum ki sarılırsın bir gün bana
Yanımda göğsümün üzerinde yatar sabahlarsın.
Seni halhallarımın ve bizeliklerimin arasında görürüm.
Göğsümün, bedenimin üstünde görürüm.
Bu Süleyman'a ulaşınca aşırı kıskanç biri olmasına rağmen köleyi cariyeyle evlendirdi ve onlara hediyeler verdi:
Cami b. Burhiye der ki:
Medinenin en yetkili fetva makamının sahibi tabiinden Saîd b. Müseyyeb'e:
"Bizi saran sevgiden dolayı günaha girmiş olur muyuz?" diye sordum
"Sen ancak elinde olandan dolayı yenilebilirsin" diye cevap verdi.
Sonra "vallahi böyle bir şeyi daha önce bana soran olmadı. Sorsalarda aynı şeyi söylerdim" dedi.
 
Üst Alt