Kardesim...Onca sucu olmayan insani oldurmek kimin haddine?? BU MUSLUMANLIGA SIGARMIKI????
Bu durumda peygamberimzi nasil yapardi diye dusunursek guzel sonuclara variriz!
CUNKU PEYGAMBERIMIZ s.a.v. hicbirzaman sucsuz insanlara saldiri yapmazzdii bundan eminim!!!!!! CUNKU esirlerin bile ellerini cozduren...esirler elleri bagliyken uykusu gelmeyen bir Peygamberimiz var...
COK SUKUR ALLAH'im abize boyle bir ornek insan gonderdigi icin! BU INSANI ORNEK ALMAK HER MUSLUMANIN GOREVIDIR!
haa... bu arada dedigine varim kardes!!! Cunku yalan soylemiyorum! yorumumu yapiyorumki burda. Kendime gore bildiklerimi soyluyorum.....hasaaa herseyi bilirim en iyiside benim bildigimdir de demem! EN IYISINI, herkesin icini, disini, arkasindakini ve onundekini EN IYI ALLAH BILIR!!!
Faris El Zehrani :
6.Suçlama: Usame Bin Laden Halkı, Suçsuzları, Kendileri İle Antlaşma Yapılanları ve İslam Ülkelerinde yaşayan Koruma Altındaki Müslümanları (Zimmiler) Öldürüyor!!
Bu suçlama ile ilgili açıklama yapmadan önce, halk, masumlar gibi kavramların anlamlarını söylemek gerekir. İbn Kayyum’un dediği gibi: Kafirler iki kısma ayrılır. İlki kendileriyle savaşılacak kesim, diğeri ise, antlaşma ehli. Antlaşma ehli de kendi içinde 3 kısma ayrılır. Zimmet ehli, kendileriyle ateşkes yapılan kesim ve güven ehlidir. Fıkıh alimlerine göre zimmet ehli, İslam devletine cizye verip, kendilerine ölene kadar koruma vaadi verilenlerdir. Müslümanlarla, Allah ve resulünün kendileri hakkında buyurduklarının uygulanması konusunda antlaşmaya varırlar. Allah’ın ve resulünün hükümlerinin geçtiği evlerde otururlar.
Ateşkes yapılan kesime gelince, zimmet ehlinden farklı olarak, kendileri için İslam hükümleri uygulanmaz, ancak kendileriyle savaşılmaz da. Bunlar, barış ehli antlaşma ehli olarak isimlendirilirler.
Güven Ehli ise: Müslüman ülkeye yerleşme amacı taşımaksızın gelirler ve 4 kısma ayrılırlar:
1-Elçiler 2- Tüccarlar 3- Memurlar: kendilerine islamiyet ve Kur’an-ı Kerim arz edilir. Aralarından isteyenler islamiyete girerler, istemeyenler ise ülkelerine geri dönerler.4- Ziyaret veya başka bir amaçla gelenler. Bunların hükmüne gelince; kendileriyle kesinlikle savaşılmaz, onlardan cizye alınmaz, hatta memur olarak gelenlere, İslamiyet tanıtılır, Kur’an-ı Kerim takdim edilir. Aralarından isteyenler islamiyete girerler. İstemeyenler de geldiklerinde nasıllarsa öylece geri dönerler.
Usame Bin Laden, 1998 yılında Al-Jazeera TV Kanalı ile yaptığı görüşmede şöyle demişti: Elimizde kafirlerin bizleri çağırdıkları bölünme fetvası bulunuyor. Ve onlar bu davetin ardında koşuyorlar. Bizlere göre, erkek, kadın, çocuk ve yaşlı arasında hürmet açısından farklılık bulunur. Erkek, savaşır, silah taşır veya vergi ödeyerek savaşımızı destekler, bilgi toplar ve o savaşmaktadır. Usame Bin Laden, halkı öldürüyor sözleriyle Müslümanlar arasında yaygara yapanlara gelince; onlar kimleri öldürüyorlar? Filistin’de sadece halkı değil, çocukları öldürüyorlar. Evet, çocukları öldürüyorlar. Amerika, basın aracılığıyla insanlara tesir etmeyi başardı. Büyük bir basın gücüne sahip oldu. Terazinin kefelerinde dengesizlik bulunmaktadır. Allah, Müslümanlara, kendilerine düşmanlık yapıp kendileriyle savaşan tüm Amerikalıları öldürme imkanı verdi. Hatta bu düşmanlık yapanlar, savaşanlar cizye veriyor olsalar bile. Belki son zamanlarda Clinton’ı destekleyenler duymuşlardır. Amerikan halkının 4’te 3’ü destek oranıyla ile Irak’ı vuracaklarmış! Başkanları, masumları vuracağı zaman, en büyük alçaklıkları yapıp en büyük kebairleri işlediğinde, halkın desteği artıyor. Halk gerçekten çok düşük seviyeli, kıymetli sayılması gereken unsurları asla bilmiyorlar.
Teysir Alluni kendisine halkın ve masumların öldürülmesi hususunu sorar:
Şeyh Usame Bin Laden: halkın ve masumların öldürülmesi, Amerika’nın ve bazılarının iddia ettikleri gibi, gerçekten çok garip bir sözdür. Yani kim bizim halkımızın, çocuklarımızın bizim nazarımızda masum olmadıklarını ve onların kanlarının mubah olduğunu düşündüğümüzü söylemeye kalkıyor? Ve hangi sıfatla bunu söyleyebiliyorlar? Yani onların halkı öldürülürse dünyayı, doğusundan batısına her yerini ayağa kaldıracaklar. Tüm Amerika, alimleriyle, müttefikleriyle, toplaşacak, bizim halkımıza gelince öldürmeleri serbest olacak. Kim demiş onların kanı kan da bizim kanlarımız kan değil diye? Kim bu fetvayı vermiş? Kim onlarca seneden beri bizim ülkelerimizde halkı öldürüyor? 1 milyondan fazla çocuğu öldürdüler. 1 milyondan fazla çocuk Irak’ta öldü ve hala da ölüyor. Buna karşın hiçbir kınama hiçbir başsağlığı dileyen ses çıkmıyor! Peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem, doğru nakledilen hadislerinden bir tanesinde şöyle buyuruyor: Bir kadın, sadece bağladığı kedi yüzünden ateşe girdi. Onu ne yedirdi, ne de yerdeki kırıntılardan yemesi için bıraktı. Bu sadece bir kedi, ya milyonlarca müslümanı öldürenlerin cezası nasıl olacak? Nerede enteller? Nerede yazarlar? Nerede alimler? Nerede araştırmacılar? Nerede kalbinde zerre iman bulunanlar?
Biz her gün öldürülürken, her gün çocuklarımız Filistin’de ölürken, Amerikan halkını öldürdük diye, bu insanlar nasıl hareket ediyorlar? İnsanlar gerçekten büyük bir boşluk içindeler. Durup her şeyi açıkça hesap etmeleri gerekmektedir. Ancak insan tabiatı, farkında olmaksızın güçlüye meylediyor. Onlar bizimle konuşmaya kalktıklarında, kendilerini istemediğimizi anlarlar. Hükümetlerin ve Amerika’nın yanında yer aldıklarında ise, başka bir şeyler hissederler. Eski zamanlarda, Kralın biri bir Arap’ı öldürür. Bu insanların aşina olduğu bir durumdur. Kral, halkı öldürebilir. Öldürülen Arap’ın kardeşi Kral’ı kollamaya başlar ve günlerden bir gün fırsatını bularak Kral’ı öldürür. İnsanlar kendisini azarlamaya kalkışırlar, ‘kardeşin için kralı mı öldürüyorsun?’ diye sorarlar. Kim Kral’a öncelik verdi? Onunki cansa diğeri de can. Tüm canlar eşittir. Eski zamanlarda, Kralın biri bir Arap’ı öldürür. Bu insanların aşina olduğu bir durumdur. Kral, halkı öldürebilir. Öldürülen Arap’ın kardeşi Kral’ı kollamaya başlar ve günlerden bir gün fırsatını bularak Kral’ı öldürür. İnsanlar kendisini azarlamaya kalkışırlar, ‘kardeşin için kralı mı öldürüyorsun?’ diye sorarlar. Kim Kral’a öncelik verdi? Onunki cansa diğeri de can. Tüm canlar eşittir. Müslümanların kanları da birdir. Bu asırda da Müslümanların kanları eşittir. Ve o adam, kardeşinin intikamını alan halim bir adamdı, insanların kınamaları üzerine şöyle cevap verdi: Benim kralım kardeşimdir. -İşte siz de benim kralımın kim olduğunu görmektesiniz. Filistin’deki tüm çocuklarımız bizim kralımızdır. Kafir kralları, hıristiyan kralları, kafir halkı bizim oğullarımızdan öldürdüklerine karşılık öldürürüz. Bu dinen de caizdir, aklen de.
Teysir Alluni: Öyleyse sizin demek istediğiniz, siz misilleme yapıyorsunuz. Bizim masumlarımızı öldürüyorlarsa, biz de onların masumlarını öldürürüz?
Şeyh Usame Bin Laden: Onların masumlarını öldürmemiz dinen de aklen de caizdir. Çünkü bu hususta konuşanların bazılarının şer’i dayanakları bulunmaktadır.
Teysir Alluni: delilleri nedir?
Şeyh Usame Bin Laden: Resulallah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in, çocukları ve kadınları öldürmeyi yasaklayan hadisini delil olarak karşımıza koymaları doğru olmaz. Evet, bu hadis kesinlikle sahih hadislerden bir tanesidir. Ancak bu hadisin kadın ve çocukları öldürmeyi men etmesi her koşul için geçerli değildir. Bunun istisnai durumu da bulunmaktadır. Allahu Teala kitabında şöyle buyurmaktadır: ‘Eğer ceza verecekseniz, size verilen cezanın misliyle ceza verin.’ Nahl Suresi, 126. Ayet.
İlim ehli, seçme yetkisi olanlar ve olmayan tüm alimler; İbn El-Kayyum, El-Şevkani ve daha birçokları, El-Kurtubi (Allah rahmet eylesin), tefsirinde şöyle diyor: Kafirler, çocuklarımızı ve kadınlarımızı öldürmeye azmederlerse, aynı şekilde karşılık vermemizde, çocuklarımızı, kadınlarımızı öldürmelerini engellemeye azmetmekte hiçbir sakınca yoktur. Bu, olayın dini boyutudur. Ancak bunu dini ilme dayandırmadan söyleyen, bu çocuğun ölmemesi gerekir diyenlere gelince… Bunlar da Allah’ın kalplerini açtığı kullarıdır.
Çocukları öldürmemeliydiler. Dünyadaki en büyük askeri merkezi Pentagon vurulduğunda içinde 64 bin görevli bulunuyordu. Askeri güç ve araştırma merkezi Pentagon!
Teysir Alluni: İkiz kuleler, dünya ticaret merkezi için ne diyorsunuz?
Şeyh Usame Bin Laden: İkiz kuleler, çocukların okulu veya bazılarının evleri değildi. O merkezlerin içinde yer alan adamlar, yeryüzünde bozgunculuğu asıl destekleyen en büyük maddi güç temsilcileriydiler. Onların hesaplarının aynı şekilde karşılık bulması gerekmektedir. Nasıl ki bizim kadınlarımızı, masum insanlarımızı öldürüyorlar, biz de onlar bundan vazgeçene kadar, onların kadınlarını, masumlarını öldüreceğiz.
Başka bir konuşmasında Usame şöyle diyor: Amerika’da masumlardan bahsedenler, çocuklarını kaybetmenin acısını kesinlikle yaşamamışlardır, Filistin’de ve diğer Müslüman ülkelerde olduğu gibi çocukları sakat kalmamıştır muhakkak. Hangi hakla Filistin’deki halkımızı güvenlik hakkından mahrum bırakırlar? Her gün bazılarını öldürüp bazılarını da sakat bırakıyorlar. Sonra bu akılsızlar gelip Amerika’nın ölülerine ağlaşıyorlar da bizim çocuklarımız için ağlaşmıyorlar. Bir gün aynı şekilde cezalandırılmaktan korkmuyorlar mı?
Ve Amerikanlarla diğer kafirlerin antlaşma yapılanları, koruma altında olanları sözlerine gelince, bunlar gerçekten de çok acayip ve garip sözler. Bunlar, zaten kurdukları hükümetlerle, uygulamalarıyla, Müslümanlarla yaptıkları antlaşmalarını bozdular. Yahudilerin Filistin’de, Amerika’nın ve diğer kafirlerin Afganistan ve Irak’ta yaptıkları gibi. Amerika, önce Afganistan’a sonra Irak’a karşı başlattığı açık savaşlarla ve işgal etmesiyle beraber islama ve Müslümanlara karşı savaşan bir ülke haline geldi. Sonra, tüm Amerikalılar da savaşçı oldular. Kanları da malları da dünyanın her tarafında Müslümanlara mubahtır. Buna delil ise, resulallah sallallahu aleyhi ve sellem, Kureyş ile aralarında bilinen Hudeybiye antlaşmasını yaptığında şu şartı koymuştu: İsteyenler Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem’in himayesine, isteyenler de Kureyş’in himayesine gireceklerdi. Bunun üzerine, Benu Bekir (Bekiroğulları) Kabilesi Kureyş’in, Huzaa Kabilesi de Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem), himayesi altına girdiler. ve hicretin 8. yılı Şaban ayında Benu Bekir Kabilesi, Nuvfel İbn Muaviye El-Dili önderliğinde, Huzaa Kabilesi’ne saldırdı. Giriştikleri çatışmada birçoklarını öldürdüler. Kureyşliler de Benu Bekir’e bu saldırıda gizlice yardım etmişti. Bunun üzerine Huzaa Kabilesi’nden Ömer Bin Salim El-Huzai, Medine’de ashabı arasında oturmakta olan resulallah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek, durumu bir kaside ile anlatır. Ve kendilerine yardım etmesini ister. Resulallah Sallallahu aleyhi ve sellem de yardım edeceğim ey Ömer İbn Salim, cevabını verir.
Bu olay üzerine Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem, Kureyş’e savaş açar ve büyük fetih, Mekke’nin Fethi, bu savaş sonrasında gerçekleşir.
Kureyş, sözünü tutmadı ve Benu Bekir’e Huzaa Kabilesi’nin adamlarını öldürmesi için silah yardımında bulundu. Hatta bazı rivayetlere göre, Huzaa Kabilesi müslümandı.
Bizler bu antlaşmayı bir düşünüp bir de günümüzdeki Arap ya da Arap olmayan hükümetlerin, Amerika ile yaptıkları antlaşmalara bakalım. Amerika’nın Müslümanlarla yaptığı bu antlaşmalar açıkça Filistin’deki Müslüman kardeşlerimize karşı, Yahudileri, ekonomik, siyasi, askeri yönlerden destekliyor. Öyleyse bizler, bu antlaşmaların şer’i olduğuna nasıl inanabilir, onların bu uygulamalarına katılabiliriz? Onların istedikleri gibi hüküm vermeleri, tağuta hizmet etmelerini doğurmuştur ki bu da islama ters düşen aykırılıklardan bir tanesidir. Eğer bu hükümetler, gerçekten islamı korumaya niyet etmiş olsalardı, tağutlarla antlaşmalar yapmazlardı. Benu Bekir’e silah yardımında bulunan Kureyş’e resullallah sallallahu aleyhi ve sellem, aralarında hiçbir fark gözetmeksizin savaş açmıştı. Direk savaşa girmekle, silahla yardım etmek ya da saldıranın yaptıklarına susmak razı gelmek arasında hiçbir fark yoktur. Hepsinin de hükmü aynıdır. Aynen bu şekilde Amerika Hükümeti ve Amerikan halkı arasında da hiçbir fark yoktur. Hepsi de savaş açtıkları için öldürülmeyi hak ediyorlar. Hükümet, Filistin’deki Müslüman halkın topraklarını işgal eden gaspçı Yahudileri her türlü destekle müjdeliyor. Halkı da bu hükümeti destekliyor. Büyük çoğunluğu aynı görüşü paylaşıyor. Amerika’nın önce Afganistan’a sonra da Irak’a açtığı savaşı halkın büyük kesiminin desteklemesi buna çok açık bir örnektir. Amerikan halkı da hükümetiyle beraber savaşçı olmuştur ve kanları da malları da her zaman ve her mekanda mubahtır.
Amerika’nın Irak’a açtığı son savaş, hiçbir uluslar arası antlaşmayla bağdaşmıyor. Ve bu savaş, kafirlerin kendi ölçü değerlerine göre dahi çok zalim bir savaştır. Uluslar arası devlet kanunlarıyla asla örtüşmemektedir. Yapılan antlaşma da sözleşme de aslen şeriate aykırıdır. Bunu kim şeraitle hükmediyorsa ona söylüyoruz. Kanun olarak da aykırıdır. Bunu tüm dünyaya, münafıklara, dinden dönmüşlere, harameynin minberlerinden hutbe verenlere ve diğerlerine, uluslar arası kanunları kutsal görüp de Müslümanların sorunlarını bu kanunlar çerçevesinden çözmeye çalışan herkese söylüyoruz. Ve bize yardım edecek ancak Allah’tır.
Buradan onlarla şer’i esaslar üzerine yapılmış bir antlaşma olmadığı, şer’i kurallar çerçevesinde koruma altına alınmadıkları ortaya çıkmaktadır. Hiçbir kanuni dayanakları yoktur ve böylece bu konu üzerindeki tüm şüpheler de ortadan kalkmaktadır.
İbn El-Kayyum (Allah rahmet eylesin) şöyle demişti: (Mekke Fethi’nden bahsederken) Sözlerini hep beraber bozdular. Saldırıyı destekleyerek, buna razı gelerek, inkar etmek yerine buna karar vererek, Benu Bekir’e yardım etmiş oldular. Kureyş’in hepsi de onlarla bir olup savaşmadılar ancak resulallah sallallahu aleyhi ve sellem bu yaptıklarına karşılık olarak hepsiyle savaştı. Bu aynen barış antlaşması yapmaları gibidir. Nasıl ki antlaşma tek tek her biriyle yapılmamış ancak hepsini kapsamışsa antlaşmayı bozmalarının hükmü de aynı olmuştur. Her biri katılmamasına karşın peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem hepsine karşı savaş açmıştır. Bu resulallah sallallahu aleyhi ve sellem’in bizlere gösterdiği yoldur. Ve bu yolda gördüğünüz gibi hiçbir şüphe yoktur.