Diyalog Meyveye Durdu...

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Haberden Alıntı

Polis Akademisi'nde mescide kardeş geldi


http://www.aksam.com.tr/2010/04/03/haber/11344/guncel/haber.html
Polis Akademisi, yabancı uyruklu öğrenciler için bir odayı şapel haline getirdi. Hıristiyan öğrenciler artık akademideki o odada ibadet ediyor

Hükümet'in, Kürt, Ermeni, Roman ve Alevi başlıkları altında sürdürdüğü açılım modasına polis de uydu. 'F-Tipi kadrolaşma' iddialarıyla gündemden hiç düşmeyen Polis Akademisi Başkanlığı, ilginç bir açılıma imza attı. Ankara'nın Gölbaşı ilçesindeki Polis Akademisi kampusunda, akademide eğitim alan yabancı uyruklu Hıristiyan öğrenciler için bir şapel (küçük kilise) açıldı.

Mescidi ile ünlü Polis Akademisi, ses getirecek cesur bir uygulamayı hayata geçirdi. Prof. Dr. Zühtü Arslan'ın başkanlığını yaptığı Polis Akademisi, Hıristiyan öğrencilerin ibadetlerini yerine getirebilmeleri için akademinin Gölbaşı tesislerindeki bir odayı kiliseye dönüştürdü.

Kampusta kız yurdu olarak kullanılan bloktaki bir odayı bu amaçla tahsis eden Akademi yönetimi, gerekli tadilatları tamamladıktan sonra oluşturulan şapeli, ibadete açtı. Küçük bir kilise görünümüne kavuşturulan odaya, bir haç ve İsa Peygamber'in resmi asıldı, tıpkı kiliselerde olduğu gibi oturma sıraları yerleştirildi.

Papaz görevlendirilmedi

Polis Akademisi'nde eğitim gören Hıristiyan öğrencilerin, özellikle pazar günleri kampusta ki şapele giderek ibadet ettikleri öğrenildi. Uygulamanın din ve vicdan hürriyeti kapsamında başlatıldığına dikkat çeken yetkililer, Hıristiyan öğrencilere tahsis edilen odanın 'şapel' tanımlamasına daha uygun olduğunu belirttiler. Akademideki şapelde şimdilik rahip görevlendirilmediği, Hıristiyan öğrencilerin odayı dua etmek için kullandıkları bildirildi.
 
Gerekçelerini de açıklasaydık keşke, daha anlamlı olabilirdi...


Dinde zorlama yoktur. Allah, insanları bir dine girmeleri noktasında zorlamamışken, insanların zorlaması düşünülemez. O halde farklı dinlere mensup insanları zorla müslüman yapmak , islam hükümlerine ayrıdır. Bu bağlamda bir insan zorla müslüman yapılmıyor, yapılamıyorsa, ve islam hükümlerine göre de bu yasaksa o halde başka bir dine mensup olabilir ve mensubu olduğu dine göre ibadetini yapabilmelidir.
Müslümana düşen vazife , saygı göstermek , dini ibadetini yapmasına engel olmamak, olanaklar dahilinde buna yardımcı olmak ....
 
Müslümana düşen vazife , saygı göstermek , dini ibadetini yapmasına engel olmamak, olanaklar dahilinde buna yardımcı olmak ....


Soru: İslam açısından aşağıda ki şıklardan birisi yanlıştır, gösteriniz ve izah ediniz.


a)saygı göstermek

b)dini ibadetini yapmasına engel olmamak

c)olanaklar dahilinde buna yardımcı olmak
 
Soru: İslam açısından aşağıda ki şıklardan birisi yanlıştır, gösteriniz ve izah ediniz.


a)saygı göstermek

b)dini ibadetini yapmasına engel olmamak

c)olanaklar dahilinde buna yardımcı olmak

Dedem Fatih Sultan Mehmet Han'ın fermanı :
Fâtih Sultan Mehmed'in fetihden sonra İstanbul Galata’daki gayr-i müslimlere verdiği fermanı

"Ben Ulu Padişâh ve ulu şehinşâh Sultan Muhammed Hân bin Sultân Murâd'ım. Yemin ederim ki, yeri göğü yaradan Perverdiğar hakkı içün ve Hazret-i Resûlün-Aley'is Salâtü Ve's-Selâm-pâk, münevver, mutahhar ruhu içün ve yedi Mushaf hakkı içün ve yüz yirmi dörtbin peygamber ler hakkı içün, dedem ruhîçün ve babam ruhîçün, benim başım içün ve oğlan ların başîçün, kılıç hakkîçün, şimdiki hâlde Galata'nın halkı;

1. Kendülerin âyinleri ve erkânları ne vechile câri ola-gelirse, yine ol üslûb üzere âdetlerin ve erkânların yerine getüreler. Ben dahi üzerlerine varub kal'alarını yıkub harâb etmeyem.

2. Buyurdum ki, kendülerin malları ve rızıkları ve mülkleri ve mahzenleri ve bağları ve değirmenleri ve gemileri ve sandalları ve bilcümle metâ'ları ve avretleri ve oğlan cıkları ve kulları ve câriyelerin kendülerin ellerinde mukarrer ola, müte'ârız olmayam ve üşendirmeyem.

3. Anlar dahi rençberlik edeler. Gayrı memleketlerim gibi deryâdan ve kurudan sefer edeler, kimesne mâni ve müzâhim olmaa, mu'âf ve müsellem olalar”.
 
Dedem Fatih Sultan Mehmet Han'ın fermanı :
Fâtih Sultan Mehmed'in fetihden sonra İstanbul Galata’daki gayr-i müslimlere verdiği fermanı

"Ben Ulu Padişâh ve ulu şehinşâh Sultan Muhammed Hân bin Sultân Murâd'ım. Yemin ederim ki, yeri göğü yaradan Perverdiğar hakkı içün ve Hazret-i Resûlün-Aley'is Salâtü Ve's-Selâm-pâk, münevver, mutahhar ruhu içün ve yedi Mushaf hakkı içün ve yüz yirmi dörtbin peygamber ler hakkı içün, dedem ruhîçün ve babam ruhîçün, benim başım içün ve oğlan ların başîçün, kılıç hakkîçün, şimdiki hâlde Galata'nın halkı;

1. Kendülerin âyinleri ve erkânları ne vechile câri ola-gelirse, yine ol üslûb üzere âdetlerin ve erkânların yerine getüreler. Ben dahi üzerlerine varub kal'alarını yıkub harâb etmeyem.

2. Buyurdum ki, kendülerin malları ve rızıkları ve mülkleri ve mahzenleri ve bağları ve değirmenleri ve gemileri ve sandalları ve bilcümle metâ'ları ve avretleri ve oğlan cıkları ve kulları ve câriyelerin kendülerin ellerinde mukarrer ola, müte'ârız olmayam ve üşendirmeyem.

3. Anlar dahi rençberlik edeler. Gayrı memleketlerim gibi deryâdan ve kurudan sefer edeler, kimesne mâni ve müzâhim olmaa, mu'âf ve müsellem olalar”.

Çok güzel ama bu ferman ile konunun tutarsız bir kısmı, dolayısı ile de sizin gerekçelerinizin de tutarsız bir kısmı var. Sadece bir madde.
 
Çok güzel ama bu ferman ile konunun tutarsız bir kısmı, dolayısı ile de sizin gerekçelerinizin de tutarsız bir kısmı var. Sadece bir madde.


Bir şeye engel olmaya kişinin imkanı varsa, bunu yapmıyorsa bu da bir yardımdır. Konu geniş, tartışmaya açık.
Mesela İstanbulda yaşayanlir bilir, bulgar kilisesi bu anlayışın bir ürünüdür.
Yine Fatih'e bakarsa Istanbul'u Allah'ın yardımı ve kılıcının kuvvetiyle fetheden Fâtih Sultân Mehmed, Ayasofya'yı cami haline getirdikten sonra, papaz ve hahamlardan oluşan bir heyeti huzuruna kabul eder. Papaz ve Hahamlar heyeti, Istanbul'u savaşla fethettiğini, dilerse Istanbul'da hiç bir kilise ve havra bırakmayacağını bu durumun devletler hukukundan doğan bir hakkı olduğunu Fatih'e ifade ederler; ancak kendisine, kendilerine ve ma'betlerine karşı Istanbul'un sulh yolu ile fethetmiş gibi kabul etmesini ve geç de olsa toplu halde huzurlarına gelişlerini bu mânâya vesile saymasını ısrarla talep etmişlerdir.
Çevresindeki din âlimlerine danışan Fâtih Sultân Mehmed, bu isteklerini geri çevirmemiş ve camiye çevrilenlerin dışında kalan kilise ve havralara, hakkı olduğu halde mudahale etmemiştir. Günümüze kadar yaşayan kilise ve havralarına gerçek sırrının, Fâtihin din ve vicdan hürriyeti anlayışı olduğunun en bariz bir örnegidir.
Büyük âlim ve hukukçu Şeyhülislâm Ebussuud Efendi de, din hürriyetini fetvasında özellikle ifade etmiştir. Macar Kralı’nın “Sırbistan’ın her tarafında Katolik kiliseleri tesis edeceğim, Protestan kiliselerini yıkacağım.” demesine karşılık Fatih’in Sırp Kralı Brankoviç’e, “Eğer devletime itaat ederseniz, her caminin yanında bir kilise inşâ edilecek; buralarda herkes kendi Hâlıkına ibâdet edecek” demesi onu inanç hürriyetine nasıl baktığını gösteren dikkate değer bir misâldir.

 
Bu konuda şu incelik vardır. Evet, İslam, dinde zorlama yapmamakta ve beraber yaşanan gayrimüslümlere de kötü muameleyi, haksızlık ve eziyeti doğru bulmamaktadır. İslam, sizinle yaşayan geyrimüslümlere sınırları dahilinde güzel muameleyi emreder. Bu bağlamda, var olan kiliseleri yıkmamak, tahrip etmemek, buraların cemaatine engel olmamak, inancının gereklerini yerine getirenlere zorluk çıkarmamak veya engel olmamak, zorla, cebren din dayatmamak şer'i emirlerdir. Ancak, Allah'a ve O'nun dinine inananların, İslam haricinde, batıl ve küfri akideleri olan bir dini inanışı icra etmek için kilise ve ya benzeri binaları, ortamları hususen vucuda getirmeleri zinhar, haramdır. Burada yadırganacak ve nehyedilecek konu budur.

Şimdi aklıma yine "Allah'ın hükmü ile hükmetmeyenler" mevzusu geldi. Biz hıristiyan olanın zorlanması, ibadetinin engellenmesi ve türlü zorlukların çıkarılması tarafında değiliz ama adını, kuvvetini, devletini Müslüman bir toplumdan alanların, Allah'ın hükmüne muğayir olanları nehyetmesi bir tarafa, emretmesine ne demeliyiz?
 
Tarihte bunun örnekleri çoktur, örneğin Abdülhamid Han, osmanlı tebaasında yaşayan gayri müslimlere ait dini binaların yapımına ayni ve nakdi olarak yardımda bulunmuştur, yine Vatikan'da yapılmakta olan bir kiliseye bizzat yardım etmiştir.
Tarihte bunun örneği çoktur...
 
Müslümanların çocuklarına okulda veya başka yerlerde namaz kılmalarına izin verilmeyip, hristiyanlara kilise inşa etmeye istediğiniz kadar sui zann ile yaklaşabilirsiniz. Müslümanlar bunun hala inanç özgürlüğüne yorması tam bir safdillilik olacaktır. Her dine özgürlük var yanlız islam dinine yok öylemi? Bunların islamı kökünden kazıma çabası olduğu apaçıktır. Birden yıkamayacaklarını moğal ve haçlı istila sonuçlarından anladılar, şimdi adım adım ilerliyorlar. Yüz yılda bu safhaya geldiler, bir yüz yıl sonra artık her caminin yanında kilise olmayacak. Belki cami yapılması için yalvaracak müslümanlar. Her caminin yanına kilise yapılması.. Şu adı geçen hapishane de acaba cami varmı?
 
Tarihte bunun örnekleri çoktur, örneğin Abdülhamid Han, osmanlı tebaasında yaşayan gayri müslimlere ait dini binaların yapımına ayni ve nakdi olarak yardımda bulunmuştur, yine Vatikan'da yapılmakta olan bir kiliseye bizzat yardım etmiştir.
Tarihte bunun örneği çoktur...

Bu çok örneklerden bir kaçının kaynağını verebilirmisiniz?
 
Örnegin yasadigim yerdeki üniversite de hristiyanlar icin ayri bir ibadet yeri, yahudiler icin ayri, müslümanlar icin ayri yapilmis olup hizmet vermektedir. Bu devlet kontrolü altinda mi yoksa üniversitenin kendi ile altinda olusan birsey mi bilmiyorum ama güzel bir hizmet. Imam yok bazen maliki mezhebinden biri imam olabiliyor bazen safii mezhebinden... Hatta kadinlar icinde perdeli ayri bir yer olusturulmus icerisinde. Hristiyanlikla yönetilen ülkelerde bu rahatligi görebiliyoruz fakat laiklik olunca o rahatlik ne yazik ki yok. Laik yönetim sistemlerinde dine karsi bir problem apacik hemen hemen her ülkede oluyor. Bence Türkiye de okullarda da mescid olmali ve eger hristiyan var ise onlara ibadethane acilmali.
 
Örnegin yasadigim yerdeki üniversite de hristiyanlar icin ayri bir ibadet yeri, yahudiler icin ayri, müslümanlar icin ayri yapilmis olup hizmet vermektedir. Bu devlet kontrolü altinda mi yoksa üniversitenin kendi ile altinda olusan birsey mi bilmiyorum ama güzel bir hizmet. Imam yok bazen maliki mezhebinden biri imam olabiliyor bazen safii mezhebinden... Hatta kadinlar icinde perdeli ayri bir yer olusturulmus icerisinde. Hristiyanlikla yönetilen ülkelerde bu rahatligi görebiliyoruz fakat laiklik olunca o rahatlik ne yazik ki yok. Laik yönetim sistemlerinde dine karsi bir problem apacik hemen hemen her ülkede oluyor. Bence Türkiye de okullarda da mescid olmali ve eger hristiyan var ise onlara ibadethane acilmali.

Bu konumuz dışında bir örnek. Biz hangi Müslüman alimin, hangi Müslüman emirin kendi toprağına, tamamen kendi inisiyatifi ile kilise cevazı veya izni verdiğininin örneğini soruyoruz. Ve Abdulhamid Han'a izafe edilen konunun aslı ve kaynağını...
 
Bu konumuz dışında bir örnek. Biz hangi Müslüman alimin, hangi Müslüman emirin kendi toprağına, tamamen kendi inisiyatifi ile kilise cevazı veya izni verdiğininin örneğini soruyoruz. Ve Abdulhamid Han'a izafe edilen konunun aslı ve kaynağını...

Islami bir yönetim bicimi olmadigindan fikrimi laik sisteme göre söyledim. Madem demokrasi var kuruldugundan beri ve madem cumhuriyet ve madem laik dersek Türkiye o zaman hicbirsekilde yadirganmamali.
 
Kilise istanbul istiklal caddesinde bulunan Santa Maria Draperis Kilisesidir. Yapımına izin veren padişah, Sultan II. Abdülhamid’dir.
Kilisenin yapımında yardımları dokunan İstanbul Belediye Başkanı ise Rıdvan Paşa..
 
Sevgili Ruşen
İstanbul'un fethi ile ikbale eren, Hıristiyanlığın azim bir kalesini düşüren ve bir kafir yurdunu işgal eden Osmanlı, şeri hükümlerin gereği olarak "eman" isteyen hıristiyanlığa "eman" vermiş, karşılığında "cizye" almış ve gayrimüslim hukukuna riayet etmiştir. Bu bağlamda dinlerine ve ibadetlerine müdahale edilmemiş, kendi tasarruflarında olan arazilere de bir takım dini vecibelerini devam ettirecek inşalara müsade edilmiş, bir manada tebasına amirliğinin gereğini yapmıştır.

Diğer yandan o günün protokolü gereği, hem Osmanlının yaptığı camilere hıristiyan milletler hediyeler göndermiş, hem Osmanlı bunun karşılığını yerine getirmiştir.

O günki hadiseler ile bu günkü hadiseyi benzetmek eğer incelerseniz göreceksiniz ki mana anlamında birbirini karşılamamaktadır. Bu nedenle bugün yapılan hareketin siyasi olarak bir gerekçesi görülse de İslami bir gerekçe ve gereği olmadığı gibi, mesuliyeti vardır. Bizim incelediğimiz de zaten budur.
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks