Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Damar Tıkanıklığı

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Sessiz katil: Damar bacak tıkanıklığı
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yiğit Akçalı, bacak damarlarında ortaya çıkan pıhtının, akciğeri besleyen damarları tıkaması sonucu ani ölümlerin ortaya çıkabildiğini söyledi.
16 Aralık 2006 09:50

Akçalı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bacak damarlarında meydana gelen tıkanmanın ani ölümlere neden olduğunu, bu nedenle de hastalığın ''sessiz katil'' olarak adlandırıldığını kaydetti.

İnsanların doğum sırasında veya sonrasında, ameliyat sırasında ya da sonrasında, özellikle yaşlı hastaların uzun süre hareketsiz kaldıklarında aniden öldüklerini ifade eden Akçalı, şöyle devam etti: ''Halk arasında 'yazgımız böyleymiş' deniliyor, ancak bunun arkasında yatan neden 'sessiz katil' dediğimiz bacak damar tıkanıklığıdır.

Hekimlerin koydukları 'kalp-akciğer durması sonucu ölüm' tanısının altında yatan da bu hastalıktır. Hastaların büyük çoğunluğunda bacak damarlarında ortaya çıkan pıhtı, akciğerleri besleyen damarı tıkar. Eğer pıhtı büyükse o zaman hasta aniden şoka girer, kalp ve akciğeri durarak ölür.

'' Bacak damar tıkanıklığının kanser hastalarında yaygın olduğunu, bu hastaların yakından takip edilmesi gerektiğini kaydeden Akçalı, hastalığın doğum sırasında annede ortaya çıkma olasılığının da yüksek olduğunu bildirdi. Akçalı, batıda yılda her bin kişiden birinde bu hastalığa rastlandığını belirterek, hastalığın özel çoraplarla, aralıklı olarak bacaklara basınç uygulayan pompalarla ve kan sulandırıcı ilaçlarla tedavi edilebildiğini anlattı. Çocuklarda bu hastalığa çok az rastlandığını dile getiren Akçalı, bazen damar içine sonda koydukları durumlarda ortaya çıkabildiğini anlattı.

Akçalı, özellikle Akdeniz Bölgesi'nde yaşayan Behçet hastalarında bu tür damar içi pıhtılaşmalarına çok sık rastladıklarını kaydederek, şunları kaydetti: ''Bacaklarda şişme ile belirti veren bu hastalık, erken dönemde hastayı öldürebilir. Geç dönemde ise bacaktaki bu şişlik kalıcı olabilir ve hastayı adeta süründürebilir. Bacak gerginleşir, şişer, yaralar açılmaya başlar. Hasta birkaç adım atınca inanılmaz derecede yorulur. İşgücü kaybına neden olur. Bazen akciğerdeki küçük pıhtılar solunumsal problemler de ortaya çıkarabilir. Sonuç olarak, sıradan bir bacak şişmesi, hastayı ya erken dönemde öldüren ya da geç dönemde sakat bırakan, süründüren bir tablonun belirtisi olabilir.''

-OBEZİTE VE DAMAR TIKANIKLIĞI-

Prof. Dr. Yiğit Akçalı, birçok hastalıkta obezitenin önemli bir sorun oluşturduğuna dikkat çekti.

Özellikle şişman hastalarda bacak damar tıkanıklığının çok daha sık karşılarına çıktığını ifade eden Akçalı, şunları anlattı: ''Hastalara doğada düzenli yürüyüşler yapmalarını, solunum egzersizleri yapmalarını öneriyoruz, ancak toplum olarak doğru nefes alıp vermesini dahi bilmiyoruz. Oysa ki bu çok önemli bir olaydır. Nefes alıp vermek kan damarlarındaki akışı rahatlatır. Çünkü, kalbin işi kolaydır; pompalar ve kanı çevreye dağıtır, ama bacaklardaki kanı yukarı doğru doğru pompalayan bir sistem yoktur. Bu sistemi biz kendimiz yürüyerek yaratıyoruz. Yürüdüğümüzde baldır kaslarımız kasılıyor, nefes alıp vererek de bunu yönetiyoruz.''

Akçalı, çok nadir durumlarda cerrahi müdaheleye gerek duyulduğuna işaret ederek, ''Toplardamarların boydan boya tıkandığı, buna yüzey damarlarının da eşlik ettiği durumlarda ayak kangrene gider. Bu tür durumlarda ameliyata alıyoruz. Aslında tedavi etmekten çok önlem almak kolaydır'' dedi.

Hastalığın tanısının ve tedavisinin çok basit olduğunu belirten Akçalı, tanı aracı olarak hiçbir yan etkisi bulunmayan ultrason cihazı kullandıklarını söyledi

(aa)
http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=205429

İnsan vücudu hareket ederek sağlık bulur. Aslında bunun en iyi yolu ibadet galiba. Her iki yönden kazançlı sanırım. ;)
 

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Havasız mekanlar vücut direncini düşürüyor
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barlas Aydoğan kış aylarında, havalandırılmayan mekanların vücut direncini düşürdüğünü söyledi.
15 Aralık 2006 10:46

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barlas Aydoğan, soğuklarla birlikte kapalı mekanlardaki toplu yaşamların arttığını, bunun da enfeksiyonların yayılmasını kolaylaştırdığını ifade etti. Kış aylarında soğuklar nedeniyle evlerde ve iş yerlerinde yapılması gereken havalandırmaların ihmal edildiğini vurgulayan Aydoğan, ''Kapalı ortamların havalandırılması kişilere zarar vermez aksine faydalı olur'' dedi. Artan soğuklar ve ısınma problemleri nedeniyle ev halkının kapalı mekanları daha fazla birlikte kullandığına dikkati çeken Aydoğan, şöyle konuştu:

HASTALIK BİRİNDEN DİĞERİNE GEÇİYOR

''Kapalı mekanlar bir kişide olan hastalığın diğerlerine bulaşma ihtimalini de artırıyor. Bu nedenle yaşanılan mekanların mutlaka havalandırılması gerekiyor. Havalandırma içeride bulunan mikropları öldürür. Havalandırma yapılmayan mekanlarda ise ortaya çıkan ev tozları daha fazla alerjik durumların ortaya çıkmasına neden olur. Gün içerisinde yapılacak bir saatlik havalandırma, vücudun direncini artırarak hastalıklara karşı korunma sağlar.''

''KAPALI MEKANDA SİGARA İÇMEYİN''

Aydoğan, çocukların hastalıklara karşı daha hassas olduklarını belirtirken, kapalı mekanlarda içilen sigara dumanının çocukların vücut direncinin daha da zayıflatacağını söyledi. Sigaranın, vücudun savunma mekanizmasını büyük ölçüde kaybetmesine neden olduğunu belirten Aydoğan, şunları kaydetti: ''Özellikle toplu yaşanan yerlerde içilen sigaranın hastalıkların oluşumuna etkisi büyük. Vücudun savunma mekanizmasının azalmasına neden olan sigara, çocuklarda gripal enfeksiyonların oluşumunun yanı sıra orta kulak iltihabı, sinüzit gibi hastalıkların da ortaya çıkmasına neden oluyor. Hiç içilmemesi gereken sigara, eğer içilecekse mutlaka aile bireylerinin ve çocukların bulunmadığı açık ortamlarda içilmeli.''

AA
http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=205200
 

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Mide hapları kemikleri zayıflatıyor
Mide yanmasına karşı kullanılan bazı ilaçların kemiklerin zayıflamasına yol açtığını biliyor muydunuz? Araştırmaya göre ilaçlar ne kadar fazla kullanılırsa risk de o kadar artıyor
30 Aralık 2006 08:34
Yazı boyutunu büyütmek için


İngiltere'de yapılan geniş kapsamlı bir araştırmada mide ekşimesi ve yanmasına karşı kullanılan bazı ilaçların bir yıldan fazla alınmasının 50 yaş üstündekilerde kalça kırıkları riskini artırabildiği saptandı.

Araştırmacılar, söz konusu ilaçların mide asidini azaltırken kalsiyumun emilmesini zorlaştırdığını belirttiler.

Journal of American Medical Association'da yayınlanan araştırmada, İngiltere'deki 145 bin hastanın kayıtları incelendi. Araştırmada incelenen hastaların ortalama yaşının 77 olduğu belirtildi.

Bu ilaçları bir yıldan fazla kullananlarda kalça kemiği kırılmasının kullanmayanlara göre yüzde 44 daha fazla olduğu saptandı.

İlaçlar ne kadar uzun süre kullanılırsa riskin o kadar fazla olduğu belirtildi. Bir yıldan fazla süre yüksek dozda ilaç kullananlarda riskin 2,5 kat fazla olduğu belirlendi.

Araştırmada, ilaca bağlı kemik kırılmasının erkeklerde kadınlara göre daha fazla görüldüğü de tespit edildi. Bunun nedeninin, kadınların menopozdan sonra kemik erimesine karşı kalsiyum kullanmalarının olabileceği belirtildi.
http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=208432

Ayrıca iltahaplanma için kullanılan kortizon ilaçları da kemik erimesi yapıyormuş.
:eek:
 

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Uzun yaşamın sırrı 'eğitim'miş
New York Times'te yayınlanan bir makalede uzun yaşamanın arkasındaki asıl faktörün eğitim olduğunu, eğitimin ırk ve gelir düzeyinden daha belirleyici olduğu belirtildi..
03 Ocak 2007 13:30
Yazı boyutunu büyütmek için

Uzun yaşamın sırrının eğitim olduğu bildirildi. New York Times gazetesine göre, araştırmalar, uzun yaşamanın arkasındaki asıl faktörün eğitim olduğunu, eğitimin ırk ve gelirden daha belirleyici olduğunu ortaya koydu. Rand Corporation’dan sağlık ekonomisti James Smith gibi uzmanlar, “Birkaç yıl daha okumak, daha uzun bir yaşam ve daha iyi bir sağlık demektir” görüşünü savunuyor.

New York Times gazetesi, “Uzun yaşamın sürpriz sırrı: okulda kalmak” başlıklı uzun bir makalede eğitimin yaşamı uzatan asıl faktör olduğu tezlerini yansıttı. Çeşitli araştırmaların, tüm ülkelerde uzun yaşam açısından eğitimin, ırk ve gelir düzeyinden daha belirleyici olduğunu gösterdiği kaydedilen makalede görüşlerine yer verilen ünlü ABD’li düşünce kuruluşu Rand Corporation’dan sağlık ekonimisti Dr. James Smith, toplumun bazı gruplarının diğerlerinden daha uzun yaşadığını, ABD’de zenginlerin, yoksullardan, beyazların, zencilerden daha uzun yaşam süreleri olduğunu kaydetti.


Ancak bazı grupların daha uzun yaşamanın nedenleri arasında en belirleyici olanını araştıran bilim adamlarının “sürpriz” ile karşıladıklarını kaydeden gazete, yapılan çeşitli araştırmaların “eğitim” faktörünün önemini ortaya koyduğuna dikkat çekti. Dr. Smith, sosyal güvenlik ve sağlık sigortasının iyi bir şey olmakla birlikte yaşam süresi açısından önemi abartıldığını savunarak en belirleyici unsurun eğitim olduğunu kaydetti. Dr. Smith gibi uzmanlar, “Birkaç yıl daha okumak, daha uzun bir yaşam ve daha iyi bir sağlık demektir” görüşünü savunuyor.

LİSTE BAŞINDA EĞİTİM

Ulusal Yaşlanma Enstitüsü Direktörü Richard Hodes de, tüm araştırmaların eğitim faktörünü ön plana koyduğuna dikkat çekerken New York’taki City Üniversitesi’nden sağlık ekonomisti Michael Grossman da “Eğer bana sağlık ve uzun yaşamı ne etkilediğini sorsanız, listenin başına eğitim koyarım” diye konuştu. New York Times’e göre,, aynı konuda araştırmalar yapan Dr. Adriana Lleras-Muney, çalışmaların sonucunda okulda eğitim süresinin bir yıl uzatılmasının insan ömrünü 1.5 yıl uzattığını saptadı. Bunun da başka araştırmalar tarafından tespit edildiği belirtilirken eğitimli insanların yaşamlarını daha iyi planlayabildiklerine dikkat çekildi. Pennsylvania Üniversitesi, nüfus bilimcisi Samuel Preston da, az eğitimli insanların daha çok sigara içtiğine işaret etti.
Makalede genelde genlerin, yaşam süresi konusunda fazla bir etkilerinin olmadığı öne sürülerek sigara, kolesterol, tansiyon ve şeker gibi kalp hastalığı risk faktörlerinin kontrol edilmesinin uzun yaşamak için çok daha önemli olduğu vurgulanırken “Ve artan bir biçimde eğitimin, sağlık ve yaşam süresinde başlıca bir rol oynadığı gibi görünüyor” ifadesi kullanıldı.

ANKA

http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=208990
sitesinden alıntıdır.
 

Rahmet4

New member
Katılım
27 Eki 2006
Mesajlar
526
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Yaş
53
Allah razi olsun kardes önemli bilgiler sagolun
 

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Sizden de Allah razı olsun kardeş.

Hayat kurtaran 7 besin...
04.01.2007, 13:21
Amerikan Kanser Araştırmaları Enstitüsü, vücudu kanser, kalp krizi, Alzheimer ve diyabet gibi ciddi rahatsızlıklara karşı koruyan besinlerin listesini açıkladı.

--------------------------------------------------------------------------------

İşte Amerika’nın en iyi uzmanlarının hazırladığı besin reçetesi:
Kalbi koruyor
* BADEM: Her gün, bir çay fincanın yarısını dolduracak miktarda, yani 30 gram badem yemeyi ihmal etmeyin. Omega-3 asitli yağları açısından oldukça zengin bir besin olan badem, kandaki kötü kolesterol (LDL) oranını yüzde 4.4 oranında düşürüyor. Badem böylece damar tıkanıklıklarını önleyerek, dolaşım sisteminin düzenli olarak çalışmasını sağlıyor; kalbi koruyor.
Diyabeti önlüyor
* KAHVE: Günde iki fincan kahve, özellikle orta yaşlardan sonra görülen Parkinson ve Tip-2 diyabete karşı vücudu koruyor. Kahvede bulunan kafein maddesi, diyabete yakalanma riskini yüzde 35 azaltıyor. Ayrıca ağrı kesici özelliği de bulunuyor. Ancak kahveyi mutlaka kalsiyum deposu olan sütle için. Böylece kafeinin kemikleri zayıflatmasını engellemiş olursunuz.
Sinirleri rahatlatıyor
* TARÇIN: Her yemekten sonra içinde bir miktar tarçın bulunan bir tatlı yemeyi unutmayın. Tatlı yemek istemiyorsanız, küçük bir çay kaşığı dolusu tarçını doğrudan suya ekleyerek içebilirsiniz. Tarçın kan şekerini düzenliyor, ayrıca sinir sistemini rahatlatıyor. Öte yandan köri baharatının içinde bulunan Tumerik adlı maddenin eklem iltihabını ve romatizmayı önlediğini unutmayın.
Patatesi haşlayın
* PATATES: Antioksidanlar yönünden çok zengin. Amerikan Tarım Dairesi’ne göre en yararlı 100 besinler arasında 17’nci sırada yer alıyor. Akciğer kanseri, diyabet ve kalp krizine karşı koruyor. Ancak patatesi kızartmak yerine, yağsız bir şekilde haşladıktan veya fırında pişirdekten sonra yemeyi tercih edin.
Kaslar için faydalı
* SEBZE ÇORBASI: Doyurucu ancak kalorisiz bir yiyecek olduğu için özellikle kilo vermek isteyenlerin bir numaralı tercihi. Ayrıca, özellike sebze çorbası sodyum bakımından zengin. Bir kase sebze çorbasında 500 miligram sodyum bulunuyor. Sodyum, sinir sistemi ve kasların düzenli olarak çalışmasını sağlıyor. Ayrıca vücuttaki sıvı miktarının dengesini düzenliyor. Ancak günde 1500 miligramdan fazla sodyum tansiyon ve kalp rahatsızlıkları konusunda tam bir ters etki yaratıyor.
Kansere karşı birebir
* ZEYTİNYAĞI: Zeytinyağı kanser riskini azaltıyor. Günde 25 ml. zeytinyağı alanların idrarlarında, hücrelere zarar veren ’8oxodG’adlı maddenin seviyesinin azaldığını ortaya çıkardı. Zeytinyağı kanserin yanısıra iyi kolesterol (HDL) oranın artmasını sağlayarak kalbi koruyor. 1 çorba kaşığı zeytin yağında 120 kalori bulunuyor. Bu nedenle günde 6 çorba kaşığını geçmeyin.
Kanseri engelliyor
* ÇAY: Siyah veya yeşil olsun, çayın her türü kanser riskinin azaltılmasında etkili bir rol oynuyor. Çay, kadınlarda rahim kanserine yakalanma riskini yüzde 50 azaltıyor. Göğüs kanseri içinse bu oran yüzde 60’a kadar çıkıyor. Çay ayrıca Alzheimer ve kalp krizine karşı vücudu koruyor.
Vatan
 

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Pilleri 'sıradan çöplermiş gibi' çöp kutusuna mı atıyorsunuz... O çöp size 'kanser olarak' geri dönüyor...

Çöpe atılarak zamanla bozulan ve gövdesinde akıntı meydana gelen pillerin içeriğinde bulunan cıva, kadmiyum ve kurşunun,kansere, nörolojik bozukluklara, akciğer hastalıklarına, beyin iltihaplanmasına ve kısırlığa yol açtığı belirtildi.

Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mustafa Öztürk tarafından hazırlanan, ''Pil-Akü Kullanımı ve Atık Piller ile Akülerin Zararları'' başlıklı araştırmada, enerjisi bitmiş pillerin, çöpe atılmaları durumunda hava, su ve toprak kaynaklarını kirleterek insanların sağlığı üzerinde olumsuz etkilere neden olacağı vurgulandı.

Çöpe atılan pillerin, katı atık depolama sahasında zamanla bozularak içeriğinde bulunan bazı tehlikeli ve zararlı maddelerin serbest kalacağı kaydedilen araştırmada, bu maddelerin arasında cıvanın da olduğu ifade edildi.

Cıvanın, doğada bozulmadan uzun süre kalacağı kaydedilen araştırmada, maddenin, hızla deri ya da solunum yoluyla vücuda girebileceği belirtildi. Maddenin, eser miktarda olmasının bile hiçbir şeyi değiştirmeyeceğine dikkat çekilen araştırmada, içme suyu veya gıda zinciri yoluyla insan vücuduna giren cıvanın, parastezi, ataksi, dişarti ve sağırlık gibi nörolojik bozukluklara, merkezi sinir sisteminin tahribine, kansere, böbrek, karaciğer ve beyin dokularının tahribine, kromozomları bozmak suretiyle sakat çocuk doğumlarına neden olabileceği kaydedildi.

Pilin içeriğinde bulunan ağır metaller arasındaki en tehlikeli ve toksit maddelerden birinin ''Kadmiyum'' olduğu vurgulanan araştırmada, pillerin çöp depo sahasında bozularak kadmiyum ve bileşiklerinin serbest hale geçtiği ve suya karıştığı ifade edildi. Kadmiyumlu sızıntı suyunun, içme suyu ve toprağı kirleterek gıda zinciri ve su yoluyla insan vücuduna girdiği belirtilen açıklamada, kadmiyumun, akciğer hastalıklarına, prostat kanserine, kansızlığa, doku ve böbrek üstü bezlerin tahribine neden olduğu ifade edildi.

Araştırmada, pillerin toplanarak, özel bertaraf tesislerine gönderilmesi gerektiği belirtilerek, pil üreticilerinden, mamullerinin üzerine, ''Çöpe Atılması Yasaktır'' ibaresini veya şeklini koymaları istendi.

http://www.nethaber.com/NewsDetails.aspx?id=8371

Kardeşler lütfen çöpleri ayıralım. Sezbe, meyve türü veya demeye utanıyorum çünkü yemek çöpe atılmaz fakat atanlar var ki lütfen eğer bahçeniz varsa bir köşesinde çukur açıp içine doldurun ve üzerine sönmemiş kireç veya odun külü serperek toprakla kapatın. Metal artıklarını, camları, pilleri, aküleri ayırarak gerekli yerlere verelim. Yeniden kullanım imkanlarını araştıralım.
 

Asya

New member
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,020
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Ýstanbul
ÇAY: Siyah veya yeşil olsun, çayın her türü kanser riskinin azaltılmasında etkili bir rol oynuyor. Çay, kadınlarda rahim kanserine yakalanma riskini yüzde 50 azaltıyor. Göğüs kanseri içinse bu oran yüzde 60’a kadar çıkıyor. Çay ayrıca Alzheimer ve kalp krizine karşı vücudu koruyor.
denilmiş ama çay anemi yapıyor.özellikle kan eksikliği olanlara doktorlar hiç önermiyorlar.şahsen ben zararlı olması nedeniyle çayı çok az tüketen bir insanım.
 

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
ÇAY: Siyah veya yeşil olsun, çayın her türü kanser riskinin azaltılmasında etkili bir rol oynuyor. Çay, kadınlarda rahim kanserine yakalanma riskini yüzde 50 azaltıyor. Göğüs kanseri içinse bu oran yüzde 60’a kadar çıkıyor. Çay ayrıca Alzheimer ve kalp krizine karşı vücudu koruyor.
denilmiş ama çay anemi yapıyor.özellikle kan eksikliği olanlara doktorlar hiç önermiyorlar.şahsen ben zararlı olması nedeniyle çayı çok az tüketen bir insanım.

Sadece çay için fazlası zararlı diyemeyiz. Her yenen içilen şeyin fazlası zararlıdır. Ne güzel söylenmiş,
"Azı karar, çoğu zarar" diye. Yazılara fazla dikkat edemediğimiz için böyle şeyler oluyor fakat şu dönemde yazılan bazı yazıların arkasında başka niyetler var sanırım.
Geçenlerde bir doktor bitkisel çaylar hakkında konuşuyordu. Fazla içilmeleri durumunda başta karaciğer olmak üzere bütün organlara zarar verebileceklerini söylüyordu. Hatta insanların çok içtikleri ve üşütmeye iyi geldiği söylenen ıhlamurun karaciğerin baş düşmanı olduğunu söylüyordu. Kanaatimce bir bitkinin çayını hergün sürekli içmek yerine değişik bitki çayları içmek daha iyi. Birde uzman kontrolü olmadan içmek tehlikeli olabiliyor. Bitki çayının ne şekilde hazırlandığı da önemli. Kanım sulansın yani kalp krizi olmasın diye ceviz gibi kanı sulandıran şeyleri fazla tüketmek, burun kanamasına veya yaralanmada kanın durmamasına neden oluyor. Ot, çiçek turu şeylerin kaynatılarak çay haline getirilmesi çok yanlış. Bunların üzerine Kaynamakta olan suyu döküp, suyu çıkınca bitkiyi çıkarıp atmak gerekiyor. Zaten 2-3 dakikaya kadar çıkıyor. Papatya gibi bitkiler fazla durursa acımsı zehirli bir hal alıyor. Hatta fazla içimesi durumunda zarara yol açıyor. Aslında bu işlerinde bir hekimi gerekli.
Sanırım fazla konuşmak da zararlı. :)
 

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Egzersiz kanseri önlüyor
Egzersizin, tümör büyümesini yavaşlatarak kanseri önlediği tespit edildi.08 Ocak 2007 12:03

Kaliforniya Üniversitesi'nde yapılan araştırmaya göre, haftada düzenli olarak 1-3 saat arasında egzersiz yapan kadınların göğüs kanserine yakalanma riskinin yüzde 30, 4 saatten fazla egzersiz yapanlarda da yüzde 55 oranında azaldığı tespit edildi.

Uzmanlar yıllardır, masa başında çalışanlarla kolon kanseri arasında doğrudan bir ilişki olduğunu, rahim, cerviks, prostat ve akciğer kanserlerinde, egzersiz düzeyinin artışıyla kanser riskinin azalması arasında kesin bir azalmanın olduğunu belirterek, "Bazı kanser türlerinde özellikle göğüs kanserinde obezite, kanser gelişimiyle istatistiksel olarak ilişkilidir. Bu diagnoz boyutu nedeniyledir, yağ dokusunun artışından kaynaklanır. Bu mantıklı görünmektedir. Düzenli egzersiz yapan kişiler obezlere göre daha düşük yağ oranına sahiptirler, olası kanser riskini uzaklaştırmaktadır.

Benzer şekilde, egzersiz metabolizmayı hızlandırır. Bu metabolizma artışı sindirim ve boşaltım süreçlerinin artışına yol açar. Bu olayın, kimyasal kanser yapan ve yenilen sağlıksız besinlerin metabolitlerini uzaklaştırdığı düşünülmektedir. Kesin sonuç kolon ve diğer gastrointestinal kanser türlerinin azaldığını göstermektedir" dedi.
http://www.haber3.com/haber.php?haber_id=193810

Ayrıca bu linkide ekliyorum.
http://islamforum.net/genel-islam-konular/5895-namaz.html
 
Üst Alt