Şiir tadında İstanbul
Şiir tadında İstanbul
İstanbulutlu Bir Gökyüzünden
Ben kimsesiz...Çocuk...Cahil...Sen bana isim...Sen bana sevda...
Sırdaşım,terketmeyenim...Sen benim gereğim,gerekçemsin...
Sen benim coğrafyam,tarihim,şiirimsin...
Ne varsa üzerimde iyi duran,ne eklendiyse yakışan,senden eklendi...
Ekmeğim,suyum,nefesim...Sen benim iklimimsin...
Günaydınımsın,seherim,merhabam...Öğle vakti,ikindi gölgesi,hayırlı akşamlar...
Üçler,yediler,kırklar...Ezanlarımsın,uzun gecelerimsin...
Sen sesi güzel bir şehirsin,seni duydum...Bunu bil...
Hanımelili,kedili sokağım,defneli,manolyalı,menekşeli bahçemsin...
Anne sütüm,gelinlik kızkardeşim,karımın gözlerisin...
Okulumsun,öğretmenimsin...
Senin evlerin yüzmeyi bilir,balıkların konuşmayı,ağaçların susup dinlemeyi bilir,martıların vefayı,güvercinlerin şadırvana yakışmayı,gemilerin iskele iskele dantel işlemeyi bilir,neyin hu demeyi bilir,neyzenin hay demeyi,seman devran bilir,uçmayı bilir...Sen insanı sarhoş edersin...Cömert,alıngan,kırgın ve adil...
Sultan dediğin kadir kıymet bilir...Sen sultansın...
Sen şehirlerin annesinin yeşil gözlü çocuğu...
Sen gökyüzüne akraba şehirlerin kardeşisin...
Sen ince bir hat gibi alnımdan geçersin...
Ellerinden öpmek isterim çınar çınar...
İçimi aşka boyarım erguvanlarından her bahar...
Sanırım bir sonbahar,başıma servi olup dikileceksin...
Alın terim,ekmek teknem,ustalarımın dükkanısın...Sen benim çarşılarımsın kapalı...Kitaplarımsın,yazılarımsın,yazamadıklarım sın...Kubbelerimsin eğik,mahzun,doğru düzgün minarelerimsin...
Sen benim denizimsin,kıyılarımsın,derinliğimsin...Sen benim şeyhimsin...
Kaç kere yıkıldım ayaklarına,eteklerine tutundum,sen benim kovulmadığım kapımsın,büyük penceremsin,aylı yıldızlı şehrimsin...Mektuplarımsın,nikah şahidimsin,diyecek olsam sözümsün,arasından dünyalar geçen dilimsin,iki dudağımsın...Göğsümde lal bir kalp işlenmiş hançer gibi duran içimsin...
Eyüp Sultanım,gizli halim,Haliç'imsin...
Gökten üç elma düşmüş,biri doğuya,biri batıya,aramış durmuşlar üçüncülerini,bulmuşlar kıtaların birleştiği yerde...
Senin adında "bul" var...Başka İstanbul mu var?
Sen en güzel masalların gerçeğisin...
Üzerine basmadan yürümek isterim...Seni kirlenir,bozulur,eskir sanırım...
Senin iyi bir kadın gibi,her sabah gülen bir yüzle uyandığını unuturum...
Sen nasıl bir şehirsin?Senden bir rüzgar nerde görsem tanırım...
Boğaz akar bir su,nehir değil...Yığınla insan,betonla duvar,tonla asfalt,hızla zaman,seni yıkmaya yetecek zehir değil...
Seni çirkinleşecek sandığım için özür dilerim...
Sen güzelliği öğrete öğrete güzel kalacaksın...
Gülden bir koku var sende...Gülden bir renk,bir eda,bir iz...
Gülden hırka var sende...
Gülle geldin,çağırdın güller hep geldiler...Sen hep güle duracaksın,hep güle kalacaksın,hep güleceksin...
"O" gidince gitmemişler var,"O" gidince "O"ndan kalan,"O"nun gitmediğini çoğalanlar var.
Yayılır her seher dört bir yana çiçekler,kuşlar,sular,bulutlar...
Başında gezdirdiği bulutun evladı bulutlar...
Sevdalı bir bulutun gölgesi var hep üstünde,aşıkların nefesi uçar,o buluta gider yurdu diye...Sen o bulutun bembeyaz serinlettiği bir yaz göğünün şehrisin...
Sen aşktan emanet,şefkatten müjdesin...
Sen İstanbullu bir yazın,sen İstanbulutlu bir yazının şehrisin...
Yağmur yağarsa o buluttan yağar ince ince...Nerde doğmalı,nerde ölmeli,nerde nurdan kapısı ötelere açılan bahçe...Nerde günce gece,nerde yaşamak denince,dudakları buseye mecbur eden adın söylenmeli,sen söylenmelisin...
Ben sende uzun,çok uzun,güzel,çok güzel yaşadım...
Madem sevebilir bir yürekle doğdum,demek biraz da olsa İstanbuldum...
Harcadım,yitirdim,savurdum,yine sende buldum...Seni sevdirenleri ya sende bıraktım,ya seninle uğurladım...Direndiğime değdi,geldiğime,kaldığıma değdi...
Göğü bulutlu,gözü bulutlu,İstanbulutlu bir aşk yaşadım...
Seni son nefesimde vereceğim...
Sende olmak ve sende kalmak dilerim,ey bir dediğimi iki etmeyen sevgilim,memleketim,canım İstanbulum...
Beni Sakla...