Allah Taala'ya hamd olsun. Efendimiz Muhammed (s.a.v.)'e. O'nun âl ve ashabına ve davetini kıyamet gününe kadar devam ettirene salât ve selâm olsun.
En hayırlı olan Allah'ın selâmı ile sizleri selâmlıyorum. Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Aziz kardeşlerim! Daha önce «İslâm'da namaz» hakkında konuşacağımı vaad etmiştim. Bu gece vaadimi yerine getirmek istiyorum. Gecen defa Mirac-ımübîni kutlarken, namaz konusunu kısaca ele almıştık. Çünkü namaz Miraç'da farz kılınan bir ibadettir. Miraç'tan bahsederken, namazdan sözetmemek mümkün değildir. Namaz mü'minlerin hergün tekrar ettiği bir ibadetidir.
Namaz öyle bir ibadettir ki, onu hakkiyle yerine getirdiğimiz takdirde, en büyük kazancı elde etmememiz için bir sebep yoktur.
Bugün namaz konusunu ele alırken, tabiî tertibine riayet ederek çeşitli yönlerine ışık tutmaya çalışacağım. Namazın fıkhî yönünü ele alacağımı zannetmeyin. Çünkü o yönü ele alırsam, sözü uzatmış olurum. Belki de birçok gecelerimizi işgal eder. Fıkhî yönünü öğrenmek isteyenler, bu konuda hazırlanmış geniş fıkıh kitaplarına müracaat edebilirler. Ben sadece Allah Taala'nın dininde temel bir farz olması İtibariyle namazın kıymetine dikkatleri çekmek isti yorum. Aziz kardeşlerim! Her zaman namazı. İslâm topluluğunun mükemmel bir terbiye metodu olarak ifade ederim. Gerçekten namaz sadece Allah'ın borcunu eda etmek için yapılan teabbudî bir farz değildir. Başka bir ifadeyle, o sadece mânası anlaşılmayan, gelişigüzel yapılan farz bir ibadet değildir. Namaz İslâm milletini her türlü kirden temizleyen bir ibadettir. Her Müslümanı alanına alan ve onu mükemmel İnsan yapan bir ibadettir. Her fert mükemmel olunca, onlardan kâmil bir ümmet meydana çıkmaması mümkün değildir. O halde namazdaki temel düşünce kâmil bir ümmet meydana getirmektir.
Gelin bu konuyu eğitimcilerle tartışalım: Eğitimcilere göre: «Mükemmel bir eğitim; beden, akıl ve ruhu terbiye etmekle mümkün olur. İnsan beden, akıl ve ruh olmak üzere üç şeyden meydana gelmektedir. Bir insanın beden, akıl ve ruhu terbiye olunca mükemmel bir eğitim görmüş sayılır. Kâmil bir eğitimci gelişen çocuğun aklını, bedenini ve ruhunu terbiye etmek mecburiyetindedir.»
Çağımızdaki eğitimciler, beden terbiyesi için kurallar koymuşlar, aklı terbiye için eğitim ve öğretim, programı hazırlamışlar ve ruh terbiyesi için de psikoloji ve ahlâk dersleri getirmişlerdir. Bu konuları ihtiva eden ciltler dolusu kitaplar yazmışlardır.
Aziz kardeşlerim! İslâm amelî bir din olduğundan, bu ilimlerin de amelî ilâcını hazırlamış ve bu ilâçları günde beş defa almanızı tavsiye etmiştir. Bu ilâç namazdır. Bu ilâcı alırken, neden yapıldığını bilmezsin. Ancak onu kullandıktan sonra, aklın, bedenin ve ruhunun sıhhate kavuştuğunu görürsün. Namaz kılan bir kimsenin temiz olması lâzımdır. Elbisesinin, bulunduğu yerin ve bedeninin temiz olması şarttır (Bu da sağlığın özüdür). Namaz kılan kimsenin sabah namazına kalkabilmesi İçin erken uyuması lâzımdır. (Okulda talebeye verilen ilk sıhhi telkin de budur.) Namaz kılan kimse iş yerinde öğle, ikindi ve akşam olmak üzere üç defa kalkıp abdest alacak ve namaz kılacaktır. Bunun neticesinde kan dolaşımı en güzel şekilde seyredecek ve azalar huzura kavuşacaktır. O halde namazda canlılık, temizliklerken uyuma ve erken kalkma gibi sıhhî kaideler vardır. Atalarımız, namazlarını mükemmel olarak eda ettikleri için, yüz yaşına varsalar da, sıhhat, kuvvet ve canlılıklarından hiç bir şey kaybetmemişlerdi.
Namaz kılmaya başlarken önce kıbleye dönersin, aklını ve fikrini namaza bağlar, dünya işlerini arkana atarsın. Bunun da iradenin güçlenmesinde, ruh ışınlarının toparlanmasında büyük etkisi vardır. Namaz iradenin kuvvetlenmesi için en güçlü alıştırmadır. «Allahu ekber» dediğinde çevrenle alâkanı keser Allah Taala'ya yönelirsin.. Rükûa giderken «Subhane Rabbiyelazim» dersin, Rabbini ta'zim etmiş olursun. Secdeye gidersin; işte orada vicdanın uyanır, vicdan uyanınca da insan hayır ile şerri ayıracak ölçüyü idrak edebilme imkânına kavuşur. Vicdanın uyanışı kitap okumakla, ahlâk ve felsefe incelemekle elde edilmez. Çok ilim adamları vardır ki, ilimde en yüksek dereceye ulaşmışlardır, fakat vicdanları bozuktur, suç İşlemeye meyyaldir.
Doğru vicdan; Allah Taala'nın hayır ve şerri ayırabilmesi için dilediği kulunun kalbine koyduğu bir nurun neticesidir. Namaz kılan kimsede bu vicdanî uyanış günde beş defa yenileniyor.
«Şüphesiz ki namaz insanı fuhuş ve kötü şeylerden alıkoyar. Allah'ı anmak elbette en büyük ibadettir.»
Namazdaki eğitim ve öğretimde, namazın ilk rekâtında imam şu âyeti okur:
«Ey Peygamber, Rabbin tarafından sana indirilenin gerçek olduğunu bilenle, doğruyu görmeyen kör bir olur mu? Bunu ancak akıl sahipleri idrâk ederler. Bunlar Allah'ın akdini yerine getirirler. Antlaşmayı bozmazlar. Allah'ın riayet edilmesini emrettiği şeylere riayet ederler. Rablerinden korkarlar, kötü hesaptan sakınırlar. Rablerinin rızası için sabrederler, namazı gereği gibi kılarlar. Bizim onlara verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık hayır yolunda sarf ederler. İyilikle, kötülüğü savarlar. İşte bunlara ahiretin en güzel mükâfatı vardır.»
İkinci rekâtta şu âyeti okur: «Ey iman edenler, kendi evlerinizden başka evlere izin almadan ve sakinlerine selâm vermeden girmeyin. Düşünürseniz bu sizin için daha hayırlıdır.»
• «Eğer orada kimseyi bulamazsanız, size izin verilmedikçe içeriye girmeyin. Eğer size «geri dön» denilirse, hemen dönün. Bu davranış sizin için daha temizdir. Allah yaptıklarınızı çok iyi bilir.»
Üçüncü rekâtta da şu âyeti okur ve cemaat harb nizamını öğrenir: «Ey Muhammedi Savaşta mü'min-ferd arasında bulunur da onlara namaz kıldırırsan, onlardan bir kısmı seninle namaza dursun ve silâhlanıl da yanlarına alsınlar. Bunlar secde ederken nama.: kılmayan diğer kısım arkanızda bulunsun, bunlar namazı bitirince namaz kılmayan kısım gelsin, seninle namaz kılsın. Onlar da namazda tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. Kâfirler ister ki, silah ve eşyanızdan gafil kalasınız da size anîden hücum etsinler.»
Dördüncü rekâtta da şu âyetleri okur «Ey iman edenler! Belirli bir vadeye kadcır birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın. Bunu aranızdan bir kâtip doğru olarak yazsın. Kâtip onu Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Borçlu olan kimse de yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan korksun, borcundan hiç bir şey eksiltmesin.»
«Eğer borçlu aklı ermez veya zayıf veya yazdırmaya gücü yetmeyen bir kimse ise, onun yerine velisi doğru olarak yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit tutun, Eğer iki erkek bulunmazsa şahitlerden bir erkek ve — biri unutunca diğerinin hatırlaması için — iki kadın yeter.»
«Şahitler çağrıldıklarında çekinmesinler. Borç büyük olsun küçük olsun onu müddetiyle birlikte yazmaya üşenmeyin. Bu Allah katında en âdil, şahitlik için en doğru, şüphe etmemeniz için en yakın bir yoldur.
Ancak aranızda yaptığınız ticaret peşin olsa yazmamanızdan dolayı size bir günah yoktur.»
«Alış veriş yaptığınız zaman da şahit tutunuz. Kâtibe de şahide de zarar verilmesin. Eğer zcrar verirseniz sizin için doğru yoldan sapma olur. Allah'tan korkun. Allah size doğruyu öğretiyor. Allah her şeyi çok iyi bilir.»
Aziz kardeşlerim! Bir gün teravih namazında «Sana içki ve kumardan soruyorlar» âyetinden başlayıp Bakara Sûresi'nin son dörtte birini okudum. Kardeşlerimden biri namazdan sonra bana gelerek «bu kadar âyetin hükümlerini izah etmek için geceler lâzımdır. Çünkü birçok ahkâmı ihtiva etmektedir» dedi. Düşünün ki, bir rekâtta okunan âyette, izahı geniş zaman alan hükümler mevcuttur.
Müslümanlar bu gayeyi anlarlar, imamlar da namazda seçtikleri âyeti mihrapta mü'minlere anlatırlarsa, namaz faydalı bir ilaç olur ve müslüman topluluğun varlığından söz edilebilir. Resulullah (s.a.v.), dünyanın efendisi olan mübarek topluluğu namaz okulundan mezun etti. Bu güzide topluluk tabanı çakıllarla, tavanı hurma dalları ile döşenmiş camiden mezun oldular.
Namazın uhrevî faydalarına gelince, Resulullah ashabı ile konuşurken bu faydaları çok güzel anlatmıştır. Bir hadisi şerifte varid olduğuna göre: «Birgün Resuiuüoh (s.a.v.) yoldan geçerken kuru bir dal buldu. Dalı eline aldıktan sonra mübarek elini dalın üzerinde gezdirdi. Dalın üzerinde bulunan bütün yapraklar düşünce dal çıplak kaldı. Bunun üzerine sahabeye «ne yaptığımı gördünüz mü?» dedi. Sahabe «Evet ey Allah'ın Resulü» dediler. «Beş vakit namaz da böyledir. Hata ve günahtan kesinlikle düşürür.» buyurdu.» Başka bir hadislerinde de şöyle buyurdular. «Ne dersiniz, birinizin kapısında bir nehir olsa ve her gün orada beş defa yıkansa onda kir kalır mı?» Sahabe «Hayır ey Allah'ın Resulü» dediler. «İşte beş vakit namaz da böyledir. Allah onunla günahları siler.» buyurdu.
Başka bir hadiste «Cennetin anahtarı namazdır. Namazın anahtarı ise temizliktir.» buyurmuştur.
Başka bir hadiste de «Kul abdest alıp abdestinde kusur etmezse, günahlar bedeninden çıkar. Hattâ tırnaklarının altındaki bile» buyurmuştur. (***)
Bu misal, «Namaz günahlardan eser bırakmaz» hadisindeki mânayı gözle görülür hale getirmektedir. . " Aziz kardeşlerim! Bir insan dürüst namaz kı'dı-ğında bütün günahları bağışlanır. Küçük-günahları tamamen silinir. Çünkü onlar Allah Taala'nın hakkıdır. Allah Taala'yı ilgilendiren ve tevbe edilmeden af olTirmizi: c. 1 Hadisi Müslim rivayet etmiştir.
Kul hakkına taalluk eden günahlar ise, doğru namaz kılan kimselerin hak sahibinden af istemesiyle silinir. Allah Taala insanlara kalbinin doğruluğu ölçüsünde muamele eder.
Birçok kardeşim, namazda kalblerinin Allah Taala üzerinde toplanmadığından şikâyet ediyor. Onlara derim ki: Bundan kurtulmanın çaresi namazın içinde yapılan amellerin her birinin bir hikmete dayandığını anlamandadır. Kıbleye döndüğünde, daha tekbir almazdan önoe kalbinden çıkan şuayı Mekke'i Mü-kerreme'ye bağla ve Allah Taala'nın seni gözettiğini tasavvur et. Tekbir aldığında dünyayı arkana attığını düşün ve huşu içinde ol. İşte bu anda kalbini topar-layabilirsen onu ele geçirmiş olursun ve bir daha elinden kurtulamaz.
Fatiha'yı okuduğun zaman şu hadisi kudsîyi düşün : «Allah «Namazı kulumla aramda taksim ettim.» buyurdu. Kul «Bismillahirrahmanirrahim» deyince Allah «Kulum beni andı» der. Kul «Elhamdülillahirab-bilâlemin», «Hamd âlemlerin Rabbı Allah'a mahsustur», deyince Allah Taala: «Kulum bana hamd etti» buyurur.
Kul «Errahmanirrahim», O rahman ve rahimdir, deyince Allah Taala: «Kulum beni ta'zim etti.» buyurur.»
Kul: «Maliki yevmiddin», kıyamet gününün sahibidir, deyince Allah Taala : «Kulum beni temcid etti» buyurur,»
Kul: «İyyakena'budu», «Yalnız sana ibadet ederim» deyince Allah Taala: «Kulum bana ibadet etti» buyurur.
Kul: «İyyakenestein», yalnız senden yardım isterim, deyince Allah Taafa: «Kulum bana güvendi» buyurur.»
Başka bir rivayete göre:
«Kul: «İyyakena'budu ve iyyakenestein» deyince, Allah Taala: «Bu kulumla benim aramdadır» buyurur.
Kul: «İhdinassıratelmüstakim», bize doğru yolu göster deyince, Allah Taala: «Bu kulumdur, kulumun istediği verildi» buyurur.»(*)
Aziz kardeşim! Fatiha'yı okurken bu mübarek mânayı tasavvur et. Sonra Allah Taala'nın Kitabı'ndan okuyacağın âyetlere zorlamadan kendini hazırla. «Muhakkak ki Biz Kur'an'ı düşünülüp ibret alınsın diye kolaylaştırdık, hiç düşünen var mı?» (351) Rükua gittiğinde Allah Taaia'yı tanzim etmek için eğildiğini düşün. «Subhane rabbiyelazim», benim Rabbim büyüktür diyerek O'na müracaat et. «Allah'ım senin için rü-kûa gittim, sana teslim oldum. Ve iman ettim. Kulağım, gözüm, beynim, kemiklerim ve sinirlerim sana Müslim. (Her rekâtta fatiha okumak vaciptir) babında rivayet etmiştir.
Rükûdan başını kaldırıp eklem ^-in yerini aldıktan sonrG «semiaHahu limen hamide» -,ı-lah hamd edeni işitir. «Rabbımız yer ve gökler dolusu hamd sana mahsustur.» de, sonra secdeys git; secde de Allah Taaia'yı ta'zim etmektir. Secde Allah Ta-ala'ya en yakın olduğun andır. Resulullah (s.a.v.) bir hadislerinde «Kulun Rabbine en yakın olduğu hal, secde halidir.» buyurmuştur. (*)
Secdede «Subhanerabbiyelâla» benim Rabbim yüceler yücesidir, diye münacaat et.
«Allah'ım sana secde ettim, sana iman ettim ve sana teslim oldum. Allah Taala'nın yarattığı ve şekillendirdiği onda kulak ve göz meydana getirdiği yüz ona secde ediyor. En güzel helik olan Allah yücedir» de. Secdeden kalkıp azaların istikrar edince şöyle jua et: «Allah'ım beni bağışla, bana merhamet et, eksiğimi tamamla. Bana doğru yolu göster ve beni n-zıklandır.» Son rekâtı bitirdikten sonra teşehhüde oturursun. Teşehhütte Allah'ın birliğini itiraf ve Resulul-lah'ın (s.a.v.) Peygamberliğini kabul ediyorsun. Böylece Ruhî bir gezintiye çıkmış, dünya ve dünyadakileri arkana atmış ve «Ben Rabbime gidiyorum, O bana doğru yolu gösterir» (Saffat; 99) diyerek Allah'a koşmuş oluyorsun. İnsanlardan bir müddet uzak kaldığın için «Allah'ın selâm, rahmet ve bereketi üzerinize olsun» diyerek onlara selâm olsun.(müslim)
Namaz kılarken bu mânaları mülâhaza ettiğ n an kalbini toparlamış, nefis ve ruhunu temizlemiş oiur-sun ve gafillerin alamadığı bir lezzet alırsın.
Aziz kardeşlerim, Allah hepimizi hayra muvaffak eylesin. Bize doğru yolunu göstersin.
Salât ve selâm efendimiz Muhammed (s.a.v.)'e, O'nun âl ve ashabına olsun.
En hayırlı olan Allah'ın selâmı ile sizleri selâmlıyorum. Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Aziz kardeşlerim! Daha önce «İslâm'da namaz» hakkında konuşacağımı vaad etmiştim. Bu gece vaadimi yerine getirmek istiyorum. Gecen defa Mirac-ımübîni kutlarken, namaz konusunu kısaca ele almıştık. Çünkü namaz Miraç'da farz kılınan bir ibadettir. Miraç'tan bahsederken, namazdan sözetmemek mümkün değildir. Namaz mü'minlerin hergün tekrar ettiği bir ibadetidir.
Namaz öyle bir ibadettir ki, onu hakkiyle yerine getirdiğimiz takdirde, en büyük kazancı elde etmememiz için bir sebep yoktur.
Bugün namaz konusunu ele alırken, tabiî tertibine riayet ederek çeşitli yönlerine ışık tutmaya çalışacağım. Namazın fıkhî yönünü ele alacağımı zannetmeyin. Çünkü o yönü ele alırsam, sözü uzatmış olurum. Belki de birçok gecelerimizi işgal eder. Fıkhî yönünü öğrenmek isteyenler, bu konuda hazırlanmış geniş fıkıh kitaplarına müracaat edebilirler. Ben sadece Allah Taala'nın dininde temel bir farz olması İtibariyle namazın kıymetine dikkatleri çekmek isti yorum. Aziz kardeşlerim! Her zaman namazı. İslâm topluluğunun mükemmel bir terbiye metodu olarak ifade ederim. Gerçekten namaz sadece Allah'ın borcunu eda etmek için yapılan teabbudî bir farz değildir. Başka bir ifadeyle, o sadece mânası anlaşılmayan, gelişigüzel yapılan farz bir ibadet değildir. Namaz İslâm milletini her türlü kirden temizleyen bir ibadettir. Her Müslümanı alanına alan ve onu mükemmel İnsan yapan bir ibadettir. Her fert mükemmel olunca, onlardan kâmil bir ümmet meydana çıkmaması mümkün değildir. O halde namazdaki temel düşünce kâmil bir ümmet meydana getirmektir.
Gelin bu konuyu eğitimcilerle tartışalım: Eğitimcilere göre: «Mükemmel bir eğitim; beden, akıl ve ruhu terbiye etmekle mümkün olur. İnsan beden, akıl ve ruh olmak üzere üç şeyden meydana gelmektedir. Bir insanın beden, akıl ve ruhu terbiye olunca mükemmel bir eğitim görmüş sayılır. Kâmil bir eğitimci gelişen çocuğun aklını, bedenini ve ruhunu terbiye etmek mecburiyetindedir.»
Çağımızdaki eğitimciler, beden terbiyesi için kurallar koymuşlar, aklı terbiye için eğitim ve öğretim, programı hazırlamışlar ve ruh terbiyesi için de psikoloji ve ahlâk dersleri getirmişlerdir. Bu konuları ihtiva eden ciltler dolusu kitaplar yazmışlardır.
Aziz kardeşlerim! İslâm amelî bir din olduğundan, bu ilimlerin de amelî ilâcını hazırlamış ve bu ilâçları günde beş defa almanızı tavsiye etmiştir. Bu ilâç namazdır. Bu ilâcı alırken, neden yapıldığını bilmezsin. Ancak onu kullandıktan sonra, aklın, bedenin ve ruhunun sıhhate kavuştuğunu görürsün. Namaz kılan bir kimsenin temiz olması lâzımdır. Elbisesinin, bulunduğu yerin ve bedeninin temiz olması şarttır (Bu da sağlığın özüdür). Namaz kılan kimsenin sabah namazına kalkabilmesi İçin erken uyuması lâzımdır. (Okulda talebeye verilen ilk sıhhi telkin de budur.) Namaz kılan kimse iş yerinde öğle, ikindi ve akşam olmak üzere üç defa kalkıp abdest alacak ve namaz kılacaktır. Bunun neticesinde kan dolaşımı en güzel şekilde seyredecek ve azalar huzura kavuşacaktır. O halde namazda canlılık, temizliklerken uyuma ve erken kalkma gibi sıhhî kaideler vardır. Atalarımız, namazlarını mükemmel olarak eda ettikleri için, yüz yaşına varsalar da, sıhhat, kuvvet ve canlılıklarından hiç bir şey kaybetmemişlerdi.
Namaz kılmaya başlarken önce kıbleye dönersin, aklını ve fikrini namaza bağlar, dünya işlerini arkana atarsın. Bunun da iradenin güçlenmesinde, ruh ışınlarının toparlanmasında büyük etkisi vardır. Namaz iradenin kuvvetlenmesi için en güçlü alıştırmadır. «Allahu ekber» dediğinde çevrenle alâkanı keser Allah Taala'ya yönelirsin.. Rükûa giderken «Subhane Rabbiyelazim» dersin, Rabbini ta'zim etmiş olursun. Secdeye gidersin; işte orada vicdanın uyanır, vicdan uyanınca da insan hayır ile şerri ayıracak ölçüyü idrak edebilme imkânına kavuşur. Vicdanın uyanışı kitap okumakla, ahlâk ve felsefe incelemekle elde edilmez. Çok ilim adamları vardır ki, ilimde en yüksek dereceye ulaşmışlardır, fakat vicdanları bozuktur, suç İşlemeye meyyaldir.
Doğru vicdan; Allah Taala'nın hayır ve şerri ayırabilmesi için dilediği kulunun kalbine koyduğu bir nurun neticesidir. Namaz kılan kimsede bu vicdanî uyanış günde beş defa yenileniyor.
«Şüphesiz ki namaz insanı fuhuş ve kötü şeylerden alıkoyar. Allah'ı anmak elbette en büyük ibadettir.»
Namazdaki eğitim ve öğretimde, namazın ilk rekâtında imam şu âyeti okur:
«Ey Peygamber, Rabbin tarafından sana indirilenin gerçek olduğunu bilenle, doğruyu görmeyen kör bir olur mu? Bunu ancak akıl sahipleri idrâk ederler. Bunlar Allah'ın akdini yerine getirirler. Antlaşmayı bozmazlar. Allah'ın riayet edilmesini emrettiği şeylere riayet ederler. Rablerinden korkarlar, kötü hesaptan sakınırlar. Rablerinin rızası için sabrederler, namazı gereği gibi kılarlar. Bizim onlara verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık hayır yolunda sarf ederler. İyilikle, kötülüğü savarlar. İşte bunlara ahiretin en güzel mükâfatı vardır.»
İkinci rekâtta şu âyeti okur: «Ey iman edenler, kendi evlerinizden başka evlere izin almadan ve sakinlerine selâm vermeden girmeyin. Düşünürseniz bu sizin için daha hayırlıdır.»
• «Eğer orada kimseyi bulamazsanız, size izin verilmedikçe içeriye girmeyin. Eğer size «geri dön» denilirse, hemen dönün. Bu davranış sizin için daha temizdir. Allah yaptıklarınızı çok iyi bilir.»
Üçüncü rekâtta da şu âyeti okur ve cemaat harb nizamını öğrenir: «Ey Muhammedi Savaşta mü'min-ferd arasında bulunur da onlara namaz kıldırırsan, onlardan bir kısmı seninle namaza dursun ve silâhlanıl da yanlarına alsınlar. Bunlar secde ederken nama.: kılmayan diğer kısım arkanızda bulunsun, bunlar namazı bitirince namaz kılmayan kısım gelsin, seninle namaz kılsın. Onlar da namazda tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. Kâfirler ister ki, silah ve eşyanızdan gafil kalasınız da size anîden hücum etsinler.»
Dördüncü rekâtta da şu âyetleri okur «Ey iman edenler! Belirli bir vadeye kadcır birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın. Bunu aranızdan bir kâtip doğru olarak yazsın. Kâtip onu Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Borçlu olan kimse de yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan korksun, borcundan hiç bir şey eksiltmesin.»
«Eğer borçlu aklı ermez veya zayıf veya yazdırmaya gücü yetmeyen bir kimse ise, onun yerine velisi doğru olarak yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit tutun, Eğer iki erkek bulunmazsa şahitlerden bir erkek ve — biri unutunca diğerinin hatırlaması için — iki kadın yeter.»
«Şahitler çağrıldıklarında çekinmesinler. Borç büyük olsun küçük olsun onu müddetiyle birlikte yazmaya üşenmeyin. Bu Allah katında en âdil, şahitlik için en doğru, şüphe etmemeniz için en yakın bir yoldur.
Ancak aranızda yaptığınız ticaret peşin olsa yazmamanızdan dolayı size bir günah yoktur.»
«Alış veriş yaptığınız zaman da şahit tutunuz. Kâtibe de şahide de zarar verilmesin. Eğer zcrar verirseniz sizin için doğru yoldan sapma olur. Allah'tan korkun. Allah size doğruyu öğretiyor. Allah her şeyi çok iyi bilir.»
Aziz kardeşlerim! Bir gün teravih namazında «Sana içki ve kumardan soruyorlar» âyetinden başlayıp Bakara Sûresi'nin son dörtte birini okudum. Kardeşlerimden biri namazdan sonra bana gelerek «bu kadar âyetin hükümlerini izah etmek için geceler lâzımdır. Çünkü birçok ahkâmı ihtiva etmektedir» dedi. Düşünün ki, bir rekâtta okunan âyette, izahı geniş zaman alan hükümler mevcuttur.
Müslümanlar bu gayeyi anlarlar, imamlar da namazda seçtikleri âyeti mihrapta mü'minlere anlatırlarsa, namaz faydalı bir ilaç olur ve müslüman topluluğun varlığından söz edilebilir. Resulullah (s.a.v.), dünyanın efendisi olan mübarek topluluğu namaz okulundan mezun etti. Bu güzide topluluk tabanı çakıllarla, tavanı hurma dalları ile döşenmiş camiden mezun oldular.
Namazın uhrevî faydalarına gelince, Resulullah ashabı ile konuşurken bu faydaları çok güzel anlatmıştır. Bir hadisi şerifte varid olduğuna göre: «Birgün Resuiuüoh (s.a.v.) yoldan geçerken kuru bir dal buldu. Dalı eline aldıktan sonra mübarek elini dalın üzerinde gezdirdi. Dalın üzerinde bulunan bütün yapraklar düşünce dal çıplak kaldı. Bunun üzerine sahabeye «ne yaptığımı gördünüz mü?» dedi. Sahabe «Evet ey Allah'ın Resulü» dediler. «Beş vakit namaz da böyledir. Hata ve günahtan kesinlikle düşürür.» buyurdu.» Başka bir hadislerinde de şöyle buyurdular. «Ne dersiniz, birinizin kapısında bir nehir olsa ve her gün orada beş defa yıkansa onda kir kalır mı?» Sahabe «Hayır ey Allah'ın Resulü» dediler. «İşte beş vakit namaz da böyledir. Allah onunla günahları siler.» buyurdu.
Başka bir hadiste «Cennetin anahtarı namazdır. Namazın anahtarı ise temizliktir.» buyurmuştur.
Başka bir hadiste de «Kul abdest alıp abdestinde kusur etmezse, günahlar bedeninden çıkar. Hattâ tırnaklarının altındaki bile» buyurmuştur. (***)
Bu misal, «Namaz günahlardan eser bırakmaz» hadisindeki mânayı gözle görülür hale getirmektedir. . " Aziz kardeşlerim! Bir insan dürüst namaz kı'dı-ğında bütün günahları bağışlanır. Küçük-günahları tamamen silinir. Çünkü onlar Allah Taala'nın hakkıdır. Allah Taala'yı ilgilendiren ve tevbe edilmeden af olTirmizi: c. 1 Hadisi Müslim rivayet etmiştir.
Kul hakkına taalluk eden günahlar ise, doğru namaz kılan kimselerin hak sahibinden af istemesiyle silinir. Allah Taala insanlara kalbinin doğruluğu ölçüsünde muamele eder.
Birçok kardeşim, namazda kalblerinin Allah Taala üzerinde toplanmadığından şikâyet ediyor. Onlara derim ki: Bundan kurtulmanın çaresi namazın içinde yapılan amellerin her birinin bir hikmete dayandığını anlamandadır. Kıbleye döndüğünde, daha tekbir almazdan önoe kalbinden çıkan şuayı Mekke'i Mü-kerreme'ye bağla ve Allah Taala'nın seni gözettiğini tasavvur et. Tekbir aldığında dünyayı arkana attığını düşün ve huşu içinde ol. İşte bu anda kalbini topar-layabilirsen onu ele geçirmiş olursun ve bir daha elinden kurtulamaz.
Fatiha'yı okuduğun zaman şu hadisi kudsîyi düşün : «Allah «Namazı kulumla aramda taksim ettim.» buyurdu. Kul «Bismillahirrahmanirrahim» deyince Allah «Kulum beni andı» der. Kul «Elhamdülillahirab-bilâlemin», «Hamd âlemlerin Rabbı Allah'a mahsustur», deyince Allah Taala: «Kulum bana hamd etti» buyurur.
Kul «Errahmanirrahim», O rahman ve rahimdir, deyince Allah Taala: «Kulum beni ta'zim etti.» buyurur.»
Kul: «Maliki yevmiddin», kıyamet gününün sahibidir, deyince Allah Taala : «Kulum beni temcid etti» buyurur,»
Kul: «İyyakena'budu», «Yalnız sana ibadet ederim» deyince Allah Taala: «Kulum bana ibadet etti» buyurur.
Kul: «İyyakenestein», yalnız senden yardım isterim, deyince Allah Taafa: «Kulum bana güvendi» buyurur.»
Başka bir rivayete göre:
«Kul: «İyyakena'budu ve iyyakenestein» deyince, Allah Taala: «Bu kulumla benim aramdadır» buyurur.
Kul: «İhdinassıratelmüstakim», bize doğru yolu göster deyince, Allah Taala: «Bu kulumdur, kulumun istediği verildi» buyurur.»(*)
Aziz kardeşim! Fatiha'yı okurken bu mübarek mânayı tasavvur et. Sonra Allah Taala'nın Kitabı'ndan okuyacağın âyetlere zorlamadan kendini hazırla. «Muhakkak ki Biz Kur'an'ı düşünülüp ibret alınsın diye kolaylaştırdık, hiç düşünen var mı?» (351) Rükua gittiğinde Allah Taaia'yı tanzim etmek için eğildiğini düşün. «Subhane rabbiyelazim», benim Rabbim büyüktür diyerek O'na müracaat et. «Allah'ım senin için rü-kûa gittim, sana teslim oldum. Ve iman ettim. Kulağım, gözüm, beynim, kemiklerim ve sinirlerim sana Müslim. (Her rekâtta fatiha okumak vaciptir) babında rivayet etmiştir.
Rükûdan başını kaldırıp eklem ^-in yerini aldıktan sonrG «semiaHahu limen hamide» -,ı-lah hamd edeni işitir. «Rabbımız yer ve gökler dolusu hamd sana mahsustur.» de, sonra secdeys git; secde de Allah Taaia'yı ta'zim etmektir. Secde Allah Ta-ala'ya en yakın olduğun andır. Resulullah (s.a.v.) bir hadislerinde «Kulun Rabbine en yakın olduğu hal, secde halidir.» buyurmuştur. (*)
Secdede «Subhanerabbiyelâla» benim Rabbim yüceler yücesidir, diye münacaat et.
«Allah'ım sana secde ettim, sana iman ettim ve sana teslim oldum. Allah Taala'nın yarattığı ve şekillendirdiği onda kulak ve göz meydana getirdiği yüz ona secde ediyor. En güzel helik olan Allah yücedir» de. Secdeden kalkıp azaların istikrar edince şöyle jua et: «Allah'ım beni bağışla, bana merhamet et, eksiğimi tamamla. Bana doğru yolu göster ve beni n-zıklandır.» Son rekâtı bitirdikten sonra teşehhüde oturursun. Teşehhütte Allah'ın birliğini itiraf ve Resulul-lah'ın (s.a.v.) Peygamberliğini kabul ediyorsun. Böylece Ruhî bir gezintiye çıkmış, dünya ve dünyadakileri arkana atmış ve «Ben Rabbime gidiyorum, O bana doğru yolu gösterir» (Saffat; 99) diyerek Allah'a koşmuş oluyorsun. İnsanlardan bir müddet uzak kaldığın için «Allah'ın selâm, rahmet ve bereketi üzerinize olsun» diyerek onlara selâm olsun.(müslim)
Namaz kılarken bu mânaları mülâhaza ettiğ n an kalbini toparlamış, nefis ve ruhunu temizlemiş oiur-sun ve gafillerin alamadığı bir lezzet alırsın.
Aziz kardeşlerim, Allah hepimizi hayra muvaffak eylesin. Bize doğru yolunu göstersin.
Salât ve selâm efendimiz Muhammed (s.a.v.)'e, O'nun âl ve ashabına olsun.