Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bedir Ehlinin Bağışlanması

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,130
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Nebi'nin (sallallahu aleyhi ve sellem) Hz. Ömer'e buyurduğu:
"Ne biliyorsun! Belki de Allahu Teâlâ Bedir'e katılanların durumlarına bakmış ve "Ne yaparsanız yapın, ben sizi bağışladım" demiştir." hadisi... (Buhârî (4274) ve Müslim (2494) Ali b. Ebû Talib'ten rivayet etmişlerdir.)
Bu hadis-i şerifin mânasını, insanlardan birçok kimse farklı anlamıştır. Çünkü hadisin zahirinden kendilerine her şeyin mubah olduğu ve istedikleri her şeyi yapabilecekleri anlaşılmaktadır. Ama bu mümkün değildir.
İçlerinde İbnü'l-Cevzi'nin de bulunduğu bir grup şöyle demişlerdir:
"Hadisteki "Ne yaparsanız yapın" ifadesinden maksad ileride yapacaklarınız ile alakalı değil, bilakis geçmiş ile ilgili yaptıklarınız hakkındadır. Buna göre mânası şöyle olur:
"Önceden işlediğiniz hangi ameliniz (günahınız) var idiyse onu bağışladım demektir."
Kuşkusuz buna şu iki husus delalet etmektedir:
A - Şayet burada geçen fiil, gelecek ifade etseydi o zaman cevabı "sizleri bağışlayacağım" diye olurdu.
Yine böyle olsaydı, bütün günahlar hakkında genellik olmuş olurdu ki, burada bu mânaya gelmez. Gerçek cevap şu ki;
"Şüphesiz ki ben bu savaşınızdan dolayı geçmiş günahlarınızı bağışladım." mânasında olur. Lakin bu açıklama da iki yönden zayıf bir açıklamadır:
1. Hadiste geçen "Ne yaparsanız yapın" lafızı bu açıklamaya engeldir. Çünkü bu lafız, gelecek ifade eder. Geçmişlik ifade etmez. "Sizleri bağışladım" bölümünün ise; "ne yaparsanız yapın" bölümüne uyacak diye bir gerekliliği olmayabilir. Çünkü "Sizleri bağışladım" sözü, gelecekteki bağışlamanın vuku bulduğunu ortaya koyan bir sözdür. "Allah'ın emri (kıyamet) geldi... ve "Rabbin geldi..." ve benzer âyetlerde olduğu gibi.
2. Hadisin bizzat kendisi bu açıklamayı reddetmektedir. Çünkü hadisin sebebi zaten Hâtıb kıssasıdır. O'nun Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) hakkında yaptığı casusluğu ile ilgilidir. Şüphesiz ki bu hâdise de Bedir savaşından sonra gerçekleşmiş idi, öncesinde olmamıştı. İşte hadisin vürud sebebi budur. Bundan kast edilen de kesinlikle bu olsa gerek.
Allah en iyisini bilen olmakla beraber bizim bu hadis hakkındaki düşüncelerimiz şöyledir:
Bu hadisteki hitap hakkında Allahu Teâlâ, onların, dinlerinden vaz geçmeyen ayrılmaz kimseler olduklarını, İslâm üzere öldüklerini, buna ek olarak başkalarının bazen işlediği gibi onların da bazı günahlar işlemiş olduklarını ancak Allah'ın onları günahlarda ısrarcı kılmadığını, bilakis onları nasuh tevbeye ve istiğfara ulaştırdığını ve günahlarından sonra işledikleri bazı sevaplarının bu günahlarını sildiğini kuşkusuz bilmektedir. Böylece bu durum başkalarına olmadan sadece kendileri hakkında özel bir durum hâlini almış oluyor. Çünkü bu husus onlar hakkında gerçekleşmiş ve böylelikle bağışlanmışlardır.
Bu ifadeden, bağışlanmış olmayı suistimal ederek, farzları yerine getirmemeleri de elbette anlaşılamayacağı gibi aynı zamanda bu, sebeplerini yerine getirmeleriyle mağfiretin oluşmasına da engel teşkil etmez. Şayet bağışlanmış olmaları, onların emredilen buyrukları artık yerine getirmeyebileceklerini ortaya koysaydı, o zaman bundan sonra namaz kılmaya, oruç tutmaya, hac etmeye, zekat vermeye ve cihad etmeye ihtiyaç duymazlardı. Kuşkusuz bu da imkânsızdır.
Muhakkak ki, günahlardan sonra mutlaka yapılması gereken öncelikli gereksinim tevbe etmektir. Şu var ki, bağışlamış olmanın söz verilmiş olması, bağışlanmayı gerektirecek sebep ve faktörlerin de artık iptal edilebilirliği fikrini asla ortaya koymaz. Bu açıklamayı (destekleyecek) benzer başka bir hadis-i şerif ise şöyledir:
"(Allahu Teâlâ): Kulum bir günah işledi ve: Ey Rabbim! Bir günah işledim, onu benim için bağışla" der. diye buyurur. Bunun üzerine Allah onu bağışlar. Sonra Allah'ın dilediği zamana kadar bekler ve bir günah daha işler ve:
"Ey Rabbim! Bir günah işledim. Onu benim için bağışla" der. Allah onu bağışlar. Sonra Allah'ın dilediği zamana kadar bekler ve bir günah daha işler ve: "Ey Rabbim! Bir günah işledim. Onu benim için bağışla" der.
Bunun üzerine Allahu Teâlâ:
"Kulum, günahları bağışlayan ve bundan ötürü onu hesaba çeken bir Rabbinin olduğunu bildi. Şüphesiz ki kulumu bağışladım. Öyleyse istediğini işlesin." diye buyurur." (Buhârî (7507) ve Müslim (2758) Ebû Hüreyre'den rivayet etmişlerdir.)
İşte bu hadis-i şerifte de o kimseye haramları ve günahları işlemesine dair bir izin ya da mutlaklık bulunmamaktadır. Hadis tamamıyla kulun her bir günah işleyip de, tevbe ettiği takdirde bağışlanmasının da devam edeceğine delalet etmektedir.
Bu kulun böyle bir bağışlanma aldığına dair özelliğine bakarsak; kendisi de biliyordu ki herhangi bir günahta ısrarcı olunmamalı. Kendisi bir günah işlediği zaman tevbe etmekteydi. O'nun durumunda olan herkes için de bu durum aynı hüküm alırdı. Ancak şu var ki, zikredilen bu kul hakkında karar kesilmiştir. Tıpkı Bedir ehli hakkında hükmün kesildiği gibi. Aynı zamanda Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve sellem) cennet ile müjdelenenleri haber verdiği ya da kendilerinin bağışlanmış olduklarını belirttiği kimselerde olduğu gibi...
Şunu gözden kaçırmamak lâzım ki; bunlarla, sahabeden bunlar olsun, başkası olsun herhangi bir kimsenin, artık bütün günahları ve cürümleri işleyebileceği ya da farzları terk edebileceği asla anlaşılmamaktadır. Bilakis bu kimseler (dinî işlerde) daha çok çalışmakta, daha çok korkmakta ve müjdelendiklerinden sonra da öncesine nazaran daha çok dikkat etmekteydiler. Cennet ile müjdelenen on sahabe de olduğu gibi...
Ebû Bekir es-Sıddık, Allah'ın emrinden çokça korkan ve günahlardan çok sakınan bir şahsiyetti. Ömer de öyleydi. Çünkü kendileri biliyorlardı ki, genel olan müjde bazı şartlarla kayıtlıydı. Ve bu ölüme dek sürmekteydi. Bu müjdeyi bozacak bazı engellerin de olduğunu bilmekteydiler. Onlardan hiçbir kimse bu müjdeyi mutlak olarak ve isteyenin farzları terk edebileceği biçiminde anlamamışlardır.
 

Selim

New member
Katılım
12 Nis 2010
Mesajlar
378
Tepkime puanı
311
Puanları
0
Bedir ehlinin geçmiş ve gelecek günahları bağışlandı diye biliyordum, bilgi için Allah Razı olsun. Yine de iyi bir araştırma yapmakta fayda var, selametle.
 
Üst Alt