Bayanlara Hadisler.

Nezaket ve saygı karşılıklı iletişimde temel ilkemizdir. Bu ve benzeri platformlarda ortak bir sinerjimiz oluyor, bilgilerimiz, düşüncelerimiz karşılıklı bir mizan etrafında dönmekte. İnsan her şeyden önce saygı duyulması gereken eşref-i mahluktur ki, saygı ve edeb olmadan hiç bir şey yapılamayacağını düşünüyorum.İnsanları sırf bizimle aynı fikirde değil diye aşağılamak, hakaret etmek hoş değil. İnsan ne olursa olsun saygı duyulmaya layıktır.Önemli olan karşıdaki insanın iyi niyetine inanmak, art niyetli olmadığı noktasında şüple göstermemektir..
Kuran-ı Kerim elbette zaman ve mekan sınırı olmayan (nesh kavramını burada saklı tutuyorum.) ilahi bir mesajdır ki, Kuran'daki her ayet sadece indiği zamanda değil, kıyamete kadar geçerli olacaktır.İlahi nur, dünya döndükçe geçerli olacaktır. Kuran'ın bir mantığı vardır. Bu mantığı kavramak ise ihlasla olur. Mesela Hz. Ömer ( r.a.) peygamberimiz vefat ettikten sonra mut'a nikahını yasaklamak gibi, teravih namazının cemaatle kılınması gibi kararları olmuştur, işte onun zamanında yaşayan sahabeler Hz.Ömer (r.a.) hakkında " O Kuran mantığını anlamış birisi, onun fetvasına karşı olmaktan Allah'a sığınırım " demişlerdir. işte Hz.Ömer ( ra.a.) bizlere birer örnektir. İşte o büyük insan Kuran mesajını idrak etmişti, gecenin bir vaktinde şamdanını değiştiren saik de işte buydu. Bu nedenle her müslüman birer Hazreti Ömer olmalıdır, onun izlediği yolu izlemelidir.
Kuran'ı anlamak sadece meal okumakla olmaz. Kuranla yoğrulmuş bir hayatı benimseyen kişinin hadis ilmini sindirmesi gerekli. Zira her ayetin inmesinde sebebler vardır, belirli olaylar olmuştur, sorunlar olmuştur, Rabbimiz bu vesileyle ayetlerini indirmiştir.İşte o vesileleri, şartları öğrenince Kuran'ı daha iyi anlarız. Zaten tefsirlerde bu konulara çok önem verildiğini de görmekteyiz. Demek ki, başlı başına olmasa da, o sebeb ve şartlar, ayetleri anlamamızda bize yardımcı olur.



Hep aklima takilmistir Ümmül Kitabta oldugu beyan edilen Kuran neden ayetlerini bazi olaylara kilitlemeye calismisiz diye?Nedir bu sorunlar?Bu sorunlar olusmasaydi gelirmiydi gelmeyecekmiydi acaba?Allahin Vaadi mutlaka bir iki kisinin yaptiginami baglanmis?Mesela Lut kavminin helaki geliyor Aklima?Hani diyorya inananlari topladik bunlar ancak bir kac kisi idi demekki bir iki kisinin yaptigi günahla gelmiyor degilmi diye?Yani toplum olarak bozulmayan yerlerde (bir kac istisna ile degil) böyle helak olaylari olmuyor.Birde bu nesih varya bununla Allahin yasalarini delmisiz.....
 
Sevgili ruşen-alp:

Peygamberin hangi sünnetine savaş açmışlar, bunu biraz açıklarmısın lütfen...
Hepiniz Allaha emanet olasınız...

Selamün aleyküm Bergüzar Hanım,
Elbette açıklarım.Öncelikle peygamberimizde üstün bir ahlak olduğu Kuran'la tescillidir.VE Kuran-ı Kerim de müteaddit ayet-i kerimelerde Rasul'a uyun diye Yüce Rabbimiz müminlere emretmiştir. Allah ( c.c. ) kendisine ve Rasulüne itaat edilmesini bizzat emretmiştir. Hakikat buyken , bazı etraflar bu ayet-i kerimelere kulaklarını tıkayıp islamda tek kaynağın Kuran-ı Kerim olduğunu ifade etmişlerdir. elbette tek kıstasımız Kuran-ı Kerimdir, fakat Kuran bir bütündür, yani Kuran-ı Kerim içeriği bizim için çok önemlidir. Kuran-ı Kerim , tartışırken yararlanılan bir kitap değildir, Kuran-ı Kerim'de bir hayat tarzını insanlara bahşetmiştir. O halde biz müminler olarak Kuran'a uygun bir hayat tarzını benimsememiz gerekir. Kuran'ın ruhuna uygun bir şekilde. Cenab-ı Mevlamız Kuran'ı Kerim'de "Onda üstün bir ahlak vardır " dediğine göre O'nun ahlakını öğrenmeliyiz, yine Kuran'ı Kerimde peygamberimiz sahabelerinin özellikleri hakkında bizleri tatmin edici bilgiler verilmektedir. Özellikle Kuran-ı Kerimde Hudeybiye anlaşması yapılırken, peygamberimizin emrinde olanlar , peygamberimize tekrar biat etmişler, bu Kuran-ı Kerimde özellikle sahabeler hakkında " Allah'da onlardan razı oldu " diye buyurmuştur, yani bizim hayatını öğrendiğimiz sahabelere,Allah ( c.c. ) bizzat kişilikleri hakkında çok önemli mesajlar vermekte. Durum buyken, bu sahabelerin hadis rivayet etmeleri gayet normaldir , bizlere çeşitli ravi zincirleriyle gelen sahih hadisleri kabul etmemek bizzat Kuran'a aykırıdır. Hani kaynağımız sadece Kuran'dı, eğer Kuran olsa, bu gibi önemli noktaları kaçırmamak gerekti. Velhası'l kelam sahih hadisleri kabul etmeyip sünnete sırtını çeviren kişi, bizzat Peygamberimizin sünnetine savaş ilan etmiş demektir.
Bakın bu gibi fikirlerin kökeninde islamın o tüm zamanları aşan, ümmet şuurunu bozmak önemli bir etkendir. Yani islam evrensel bir dindir. Kuralları tüm dünyada geçerlidir. Dünyanın her yerinde aynı şekilde uygulanır. Namaz dünyanın her yerinde 5 vakittir, oruç ramazan ayında dünyanın her yerinde farzdır. Hac , insanlar nerede olursa olsun, durumları müsait olan her müslümana farz. Yani bu din her türlü etnik milliyetin ötesinde bir dindir. Ve islamdaki kardeşliğin bir örneği dünyanın hiç bir ideolojisinde yoktur. Yani bu din çok sağlam gelmiştir . Fakat özellikle sünnet inkarcılarının, islamın evrenselliğine zarar verecek eylemlerde bulunması gerçekten çok talihsizdir. Örnek vermek gerekirse Kuran-ı Kerimde " Temiz olanlardan yiyin " diye emredilmiştir. Peygamber Efendimiz de bu helal haramı belirleyecek açıklamalarda bulunmuştur.örneğin kedi köpek eti yemek , eşek eti yemek haramdır. Fakat birisi derse ki, Türkiye kedi köpek eti yenmez, fakat Çin'de kedi köpek eti çok nezihmiş, orada helal olmalı , derse işte o zaman islamın evrenselliği nerede kaldı. Yine Çinli bir müslüman hacıya gittiği zaman, Mekke sokaklarında dolaşan sahipsiz bir köpeği kurbanlık yaparsa, islamın hali nice olur.İşte kardeşim tüm bunlar gerçektir. Her ne kadar örnek olarak anlatılsa da, yukarıdaki örnekleri savunan kişiler olmuştur, ve de olmaya devam edecektir.
1400 yıldır cami minarelerinde ezanlar arapça şeklinde insana huzur verici bir şekilde okunmuştur. Her nasıl ki, hristiyanların çan sesi var, ve o çan sesi öttüğü zaman hristiyarın dini ayininin başladığının bir alametiyse, islamda da ezan , namaz vakitlerinin geldiğinin bir işaretidir. Fakat bunu herkes kendi dilinde okumaya kalksa, örneğin ben bir yurt dışına gittiğim zaman , namaz vakitlerinden haberdar olamayacağım. Hani nerede kaldı islamın evrenselliği. Yine namaz kılarken okunan ayetlerde , Kuran-ın olduğu gibi değil, tercüme edilmiş haliyle okunması gerektiği de savunulan düşüncelerden bir tanesi. Her şeyden önce böyle bir düşünce Kuran-ı dejenere etmekten öte bir şey değildir. Şunu da unutmamak gerekir ki, kitabımız Allah ( c.c. ) tarafından kıyamete kadar korunacağı garantilidir. Ama yine de bazı guruhlar namazlarda mealin okunulması gerektiği savunulmakta. Bu da çok tehlikeli, bir kere hristiyanların incili gibi olmamalı. Sizlerin de bildiğiniz gibi incil çok farklı dillere çevrilerek insanlar ibadet etmekte. Bu da hristiyanlığı iyice çürütmüştür. Bir dile tercüme edilen ile diğer dile tercüme edilen birbirine uymadığı zaman ister misiniz şöyle kavramlar oluşmasını. İngiltere islamı, Türkiye islamı,İran islamı vb... elbette istemeyiz.
O halde tüm bunların olmasını istemiyorsak, bugün nasıl islamı yaşıyorsak, yarın da torunlarımızın bu dini olması gerektiği gibi yaşamaları için Kuran ve sünnete sıkıca sarılmalıyız vesselam....!
 
Sevgili ruşen-alp:

Sizin söylediklerinizin bazı yerlerine katılıyor bazı yerlerine katılmıyorum. Şöyle özetleyecek olursak, insanlar kuranı mealinden yani kendi bildikleri dilden okumadıkları sürece nasıl anlayacaklar, nasıl kavrayacaklar ve nasıl hayatlarına yansıtacaklar. Bu yüzden yüce kelamın insanın kendi bildiği dilden okunmasından yanayım, çünkü sizde çok iyi bilirsinizki hepimiz bu kurandan sorumluyuz. Ancak arapça yüzünden okuyan, içeriğini ise hiç anlamayan birinin anlamıdığı metinden sorguya çekilmesi Allahın adaleti ile çelişir, bu yüzden inanan kuranı bilmek zorundadır. Ahirette neden bilmedin kuranı dendiğinde bize böyle öğrettiler gibi de bir deme lüksü yoktur, bakın vebal nasıl zincirleme gidiyor.
Ezan konusunda hemfikiriz, ezan namaz vaktinin girdiğini gösteren bir semboldür, japonyada bir şehirde ezan okunduğu zaman oranın halkı bilir ki, müslümanlar için ibadet vaktidir ve yakınlarda bir cami vardır. Arapça okunmasında bu yüzden bir sakınca göremiyorum.
Peygamberin sünneti ise onun kuran ekseninden bir nebze bile şaşmamış yaşantısıdır. Şimdi soruyorum sizlere, neden 4 mezhep var (4 incil ile çok benzeşiyor değil mi)? Neden bir mezhepteki uygulama bir mezhepteki uygulama ile çelişiyor? Oysa Allah kuranda demiyormu, bunu insanlar yazsaydı sen içlerinde pek çok çelişki bulurdun diye.

Kurban konusuna biraz değinecek olursam, kurban bana göre, Allah yoluna harcanabilen, çok sevdiğimiz şeylerden vazgeçebilme, feda edebilmedir. Hz. İbrahimin kurbanı Hz. İsmaildi, böyle düşünürsek, kurbanın gerçek manasına vakıf olursak, kedi, köpek, horoz gibi kavramlarda boğulmamış oluruz kanaatindeyim.

Ancak namaz konusunda bir iki söyleyeceğim var.
namaz günün belli vakitlerinde Allaha karşı yerine getirilen bir borç olarak algılandığı sürece tam yerine oturmuyor kanaatindeyim. Neden diye sorarsanız namaz gerçek manada, bağlılık, yakınlaşma, af dileme, isteme gibi hepsini birden kapsayan bir eylem. Ve yine bana göre insanın kuran ayetleri ile ana dilinden yapılması gerekir, ha arapçaya çok iyi vakıf biri arapça kılmak istiyorum derse kılsın, çünkü ne dediğini bilecektir. Allah demiyormu nisa suresinde ne dediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın, bunu sarhoşluk ile sınırlamak çok vahim bir durum, aklın örtülü olduğu durumda ve ne dediğinizi bilmeden Allah sizden yakınlaşma ve bağlılık istemiyor, bunun türkçe karşılığı budur.
Kuranın bütününde namazla ilgili ayetlere bakacak olursak, asgarisinin 2 rekat olduğunu şu ayetten anlarız (nisa 101 ve 102). Ve kuranın bütününe baktığımızda namaz bizden günün belli vakitlerinde devamlı ve sürekli istenen bir ibadet, yani gün içinde sürekli bir bağlantı durumu.
Namazın mirac hadisesi ile peygamberimize farz kılındığına dair rivayet, namaz konusunu gerçek manasından çok çarpıtmıştır, yine kuranın bütününe baktığımız zaman, namazın daha önceki inananları da kapsadığını, onların da namaz kılmakla emrolunduklarını görürüz. Bu yüzden namazın nasıl kılınacağı konusuna kuran değinmemiştir, çünkü sınırlarını vererek süregelen bir ibadeti belletmiştir.
İslam evrenseldir, buna sonuna kadar katılıyorum, bu yüzden Allahın kelamı ey araplar vs değil, ey inananlar şeklindedir.

Son söz olarak şunu yinelemek istiyorum, peygamberin sünneti kuran ekseninden bir nebze bile şaşmamış söz ve eylemleridir. Ancak şuna çok dikkat etmek gerek, örneğin, Allah zina ile ilgili cezada yüz vuruşu emretmiş, ancak hadise baktığımız zaman bekara yüz vuruş, evliye ölüm cezasına çarptırılıyor. Bakın durumun kısa özeti nedir biliyormusunuz, tek hüküm koyucu Allah, bütün sınırları çizen Allah, helali haramı ayıran Allah, peygamber ise bir beşer, elçi ve Allahın kuranını yaşantısına uygulayan üstün ahlaklı bir şahsiyet. Ancak hadisin özeti şudur bana göre. Allah = peygamber, hadiste peygamberde Allah gibi hüküm veriyor ve Allahın hükmünün dışında bir hükümle hemde, buyrun size şirkin alası.

Hepiniz Allaha emanet olasınız....
 
Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu...

SuhanALLAH okuduklarima inanamiyorum bazi kardeslerimiz sahih olmayan hadis-i serifleri hala savuna biliyorlar El- insaf kardeslerim bunun vebali ahirette agir olur, once iyi bir arastirin sorun, bakin ben burda arapca okuluna baslamistim ve Ibn-i Teyimiyye denen kendini alim olarak vasiflandiran mezheblere, tasavvufa karsi olan ve sahih hadisleri belirtmeyen birinden ornek verdikleri icin ciktim o okuldan, Biraz dusunursek ne demek istediklerimi anlarsiniz insaALLAH....



Kadinla, bir butunun yarim parcasi olan erkeklerin diger yarim parcasidir.. (Ebu Davut, Tirmizi, Darimi.)


Islam'da erkegin kadindan mutlak anlamda ustun oldugunu bildiren hicbir nas yoktur.."Erkekler kadin gibi degildir''(Al-i Imran) demek erkek ustundur demek degildir.. ''Erkekler, kadinlarin kayyumudurlar. Bu Allah'in onlarin bazisini, bazisina ustun kildigin dan ve erkeklerin mallarini harcadiklarindandir..(Nisa) ayeti de erkegin mutlak ustunlugunu gostermez. Once burada erkeklerin kadinlara ustun kildigi icin.. denmemistir.. Demek ki ustunluk nisbidir.. Idare kabilyeti erkeklere verilmistir.. Bir baska konuda da kadinlar ustun olabilir. Kadinin sefkat dolu bagri olmasa erkek evlatlari bir robot gibi yetistirir. Demek ki bu konuda kadin ustundur..
Hem Allah, kadin erkek ayirmadan.''En ustun olaniniz, Allah'tan en cok sakinanizdir.(Hucurat) buyurur..


Misal kucuk bir ornek vereyim, Ben bir bayan olarak agir fabrikalarda calisamam agir makinalar kaldiramam, ama bir bayinda hemsirelik hasta bakicilik annelik gibi zor bir isi yapamazlar, ben dayaniklilik olarak erkegin ustunlugu kabul ederim ama hic bir zaman (akilen) erkegin bizden ustun oldugunu kabul etirmez...


Bir kardesimiz bosanmak ile ilgili bir hadis yazmis ama yarim yazmis bakin tamaminda ne diyor,

Rasulullah (sav) soyle buyuruyor:" Hangi kadin, zaruret olmadan kocasindan bosanmak isterse cennet kokusu ona haram olur (tirmizi) Aciklamasi ise soyledir: Kadin kurulmus olan aile duzenini bozmaya calismamalidir. Ufak tefek SIKINTILAR olursa onlara sabirla karsi koymali; kocasindan bosanma isteginde bulunmamalidir. Ancak islami emirleri tatbik edememesi gibi zaruret halleri mustesnadir.. Efendimiz (sav) buyuruyorki ; Allah Teala'nin en cok bugzettigi helal, bosanmadir... Bu her ikidi icinde gecirlidir...



Inanin o yazilari okuyunca cok uzuldum yapmayalim kardeslerim, yazilari daha detayli bir sekilde okuyalim ondan sonra yine bazi kardeslerimizin yazdigi eksik hadisleri duzeltmeye calisalim zira vebali agirdir..


saygi ve dua ile fiemanillah
 
BERGÜZARDAN ALINTI:Son söz olarak şunu yinelemek istiyorum, peygamberin sünneti kuran ekseninden bir nebze bile şaşmamış söz ve eylemleridir. Ancak şuna çok dikkat etmek gerek, örneğin, Allah zina ile ilgili cezada yüz vuruşu emretmiş, ancak hadise baktığımız zaman bekara yüz vuruş, evliye ölüm cezasına çarptırılıyor. Bakın durumun kısa özeti nedir biliyormusunuz, tek hüküm koyucu Allah, bütün sınırları çizen Allah, helali haramı ayıran Allah, peygamber ise bir beşer, elçi ve Allahın kuranını yaşantısına uygulayan üstün ahlaklı bir şahsiyet. Ancak hadisin özeti şudur bana göre. Allah = peygamber, hadiste peygamberde Allah gibi hüküm veriyor ve Allahın hükmünün dışında bir hükümle hemde, buyrun size şirkin alası.


Bergüzar Sünnet ehli hiç bir zaman iddia ettiğiniz tarzda bir yaklaşımda olmaz tabi bu hükmü zanla vede kulaktan dolma verdiğiniz için duraksamadan ALLAH=Peygamber yazıvermişsiniz sümme haşa Arkadaşım bu iddia nasıl bir cür'etin ürünüdür Bakın Ahzap 36 da ne buyurur ALLAH c.c

"Allah ve Resulü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur."

Bu ayeti belamlar gibi sadece nuzul sebebine dayandırarak değilde(Şayet öyle yaparsanız Kuranın evrenselliğine çağlar üstülüğüne zulm etmiş olursunuz) Allah ve rasulü diyor dikkat ettiyseniz ayeti kerime. Takıldığınız ve ısrarla direttiğiniz konulara bakıyorum da zina daki had cezaları namaz ,mirac.Şirki konuşalım demişsin bana başka bir konuda elbette konuşuruz Ama yukarıdaki açıklamanızın son satırında zaten siz şirk anlayışınızı deklere etmişsiniz.İki kişi aynı şeye bakar ama aynı şeyi göremez ne dersiniz? Dua ile
 
s.a
arkadaşlar hakkatten gözlerime inanamıyorummmmmmmmm!!!!!!! bu nasıl resule itaattir yahuu!!! O mukaddes ınsanın bunları söledigini nasıl dusunur ve inanırsınız!!!
hıç mi kuran okumuyrsunuz yahuu hiç mi????
acın meal okuyun meall bu tip uydurma hadislerin peşine düşüp imanınızı tehlıkeye atmayın!!!!,
BAKIN ALLAH NE DIYOR!!!

(NİSA suresi 127. ayet):

: Senden kadınlar hakkında fetva istiyorlar. De ki, onlara ait hükmü size Allah açıklıyor: Kitap'ta, kendileri için yazılmışı (mirası) vermeyip nikâhlamak istediğiniz yetim kadınlar, çaresiz çocuklar ve yetimlere karşı âdil davranmanız hakkında size okunan âyetler (Allah'ın hükmünü apaçık ortaya koymaktadır). Hayırdan ne yaparsanız şüphesiz Allah onu bilmektedir


allah sızden bazılarınızı diğerlerine üstün kıldık ;dıye buyuruyor!! dıkkat edın acıp okyun ERKEKLERI KADINLARA ÜSTÜN KILDIK DEMIYOR!!!bır helalı haram kılmak byuk gunahlardandr.....kadınlrı sadece güç kuvvet bakımından erkeklere emanet etmiştr....sımdı söleyın bakalım EMANETE İHANET ETMEK NE DEMEK ??RESULULLAH NE DIYR BU KONUDA ......

allah acısın ınş eslerıne ve hanımlarına böle davrananların sonu allah katında nasıldr onu rabbım bılır ....

allah dogru yolundan ayırmasın!!!! hadis diye ınndıgınız ve tabı olmaya calıstıgınız sey apacık sapıklıktrr bu kadar net söyluyorum!!!!!!!!
hepınız aeolunnn......açıp meal okuyunnnn.....
 
Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu...

SuhanALLAH okuduklarima inanamiyorum bazi kardeslerimiz sahih olmayan hadis-i serifleri hala savuna biliyorlar El- insaf kardeslerim bunun vebali ahirette agir olur, once iyi bir arastirin sorun, bakin ben burda arapca okuluna baslamistim ve Ibn-i Teyimiyye denen kendini alim olarak vasiflandiran mezheblere, tasavvufa karsi olan ve sahih hadisleri belirtmeyen birinden ornek verdikleri icin ciktim o okuldan, Biraz dusunursek ne demek istediklerimi anlarsiniz insaALLAH....



Kadinla, bir butunun yarim parcasi olan erkeklerin diger yarim parcasidir.. (Ebu Davut, Tirmizi, Darimi.)


Islam'da erkegin kadindan mutlak anlamda ustun oldugunu bildiren hicbir nas yoktur.."Erkekler kadin gibi degildir''(Al-i Imran) demek erkek ustundur demek degildir.. ''Erkekler, kadinlarin kayyumudurlar. Bu Allah'in onlarin bazisini, bazisina ustun kildigin dan ve erkeklerin mallarini harcadiklarindandir..(Nisa) ayeti de erkegin mutlak ustunlugunu gostermez. Once burada erkeklerin kadinlara ustun kildigi icin.. denmemistir.. Demek ki ustunluk nisbidir.. Idare kabilyeti erkeklere verilmistir.. Bir baska konuda da kadinlar ustun olabilir. Kadinin sefkat dolu bagri olmasa erkek evlatlari bir robot gibi yetistirir. Demek ki bu konuda kadin ustundur..
Hem Allah, kadin erkek ayirmadan.''En ustun olaniniz, Allah'tan en cok sakinanizdir.(Hucurat) buyurur..


Misal kucuk bir ornek vereyim, Ben bir bayan olarak agir fabrikalarda calisamam agir makinalar kaldiramam, ama bir bayinda hemsirelik hasta bakicilik annelik gibi zor bir isi yapamazlar, ben dayaniklilik olarak erkegin ustunlugu kabul ederim ama hic bir zaman (akilen) erkegin bizden ustun oldugunu kabul etirmez...


Bir kardesimiz bosanmak ile ilgili bir hadis yazmis ama yarim yazmis bakin tamaminda ne diyor,

Rasulullah (sav) soyle buyuruyor:" Hangi kadin, zaruret olmadan kocasindan bosanmak isterse cennet kokusu ona haram olur (tirmizi) Aciklamasi ise soyledir: Kadin kurulmus olan aile duzenini bozmaya calismamalidir. Ufak tefek SIKINTILAR olursa onlara sabirla karsi koymali; kocasindan bosanma isteginde bulunmamalidir. Ancak islami emirleri tatbik edememesi gibi zaruret halleri mustesnadir.. Efendimiz (sav) buyuruyorki ; Allah Teala'nin en cok bugzettigi helal, bosanmadir... Bu her ikidi icinde gecirlidir...



Inanin o yazilari okuyunca cok uzuldum yapmayalim kardeslerim, yazilari daha detayli bir sekilde okuyalim ondan sonra yine bazi kardeslerimizin yazdigi eksik hadisleri duzeltmeye calisalim zira vebali agirdir..


saygi ve dua ile fiemanillah







size tamamen katılıyorum kardesım!!! bakın Allah diledıgıne nasılda gercegı gösteriyor!!! Kuranda denır kı'' O Allah kı dıledıgını yola getirir diledigini saptırır!!!!Allah hüküm ve hikmet sahibidir!!!! HALA INKAR MI EDECEKSINIZ!!!!



ALLAH GÖNÜL GÖZÜ GÖRENLERDEN EYLESIN!!!!
KÖR OLAN GÖZLER DEGIL KALPLERDIR DIYOR YUCE ALLAH ....VARIN GERISINI SIZ DUSUNUN......KURANA BAKIN İBRET ALIN ....
 
size tamamen katılıyorum kardesım!!! bakın Allah diledıgıne nasılda gercegı gösteriyor!!! Kuranda denır kı'' O Allah kı dıledıgını yola getirir diledigini saptırır!!!!Allah hüküm ve hikmet sahibidir!!!! HALA INKAR MI EDECEKSINIZ!!!!



ALLAH GÖNÜL GÖZÜ GÖRENLERDEN EYLESIN!!!!
KÖR OLAN GÖZLER DEGIL KALPLERDIR DIYOR YUCE ALLAH ....VARIN GERISINI SIZ DUSUNUN......KURANA BAKIN İBRET ALIN ....


Mesajınızda ki Lafzullah'ın yazılmasına büyük harfle başlamanızı ve imla kurallarına uymanızı rica ediyoruz ki silinen mesajlarınıza sebeb teşkil etmesin..Dua ile
 
hadis diye ınndıgınız ve tabı olmaya calıstıgınız sey apacık sapıklıktrr bu kadar net söyluyorum!!!!!!!!
hepınız aeolunnn......açıp meal okuyunnnn.....
Cümle kurmak ve yazıya dökmekle, anlatmak istediğin düşünceni, meramını diğer insanlara aktarabilirsin. Kabul edilir, beğenilir, yada red edilir. Ama kıymık kıymık bilgiler ile, adına üniversitelerde kürsüler, fakülteler hatta bazı ülkelerde bizzat üniversiteler kurulan bir ilim dalına; senin gibi devşirme bilgi sahipleri (sapık!!!) diyerek bu ilimi itham ederse; söylenecek en baştaki tek ve geçerli söz: AYNAYA BAKMADAN KONUŞ! olur.

Bir bayan olmanız nedeniyle, benimle böyle konuşmamalısınız ben bir bayanım derseniz, bende size; bende Rasululllah'ı (s.a.v.) seven bir insanım bir müslümanım sizde benim sevdiğime ve söylediklerine (haşa) sapık diyemezsiniz derim. Daha da devam edecek olursanız ayet ile; eğer evliysen şuan yanında bulunan eşinin efendin olduğunu, evli değilsen, ilerde evlenebileceğin takdirde o erkeğin efendin olduğunu gösteririm, sapık kimmiş görürsün.

Birde; Mücahid'in dediği gibi düzgün cümle kurarsanız, en azından yazdıklarınızı anlama yönünde kabızlık çekmeyiz.
 
Sevgili ruşen-alp:

Sizin söylediklerinizin bazı yerlerine katılıyor bazı yerlerine katılmıyorum. Şöyle özetleyecek olursak, insanlar kuranı mealinden yani kendi bildikleri dilden okumadıkları sürece nasıl anlayacaklar, nasıl kavrayacaklar ve nasıl hayatlarına yansıtacaklar.
Çok basit! Arapça öğrenecekler.Aynı iki kuşak öncesi neneleriniz ve dedeleriniz gibi. Okurken anlayacak, söylerken bilecek, duyunca hemen idrak edecek bir dil olan arapçayı öğrenmek yeterli olacak bu konuda. Nasıl ? çok mu zor ?

Eğer ki; turizm sektöründe çalışıyorsan ingilizce yada almanca veya fransızcadan herhangi birini çok iyi öğrenmek zorundasın. Bu dillerde basılmış gazete, dergi vs. ne bulursan okuyarak öğrendiğin dilin zenginleşmesini sağlamalısın. Neden ? çünkü bu işte tutunmak ve gerek kariyer yapmak (yükselmek) gerekse de; geçimini rahat bir şekilde sürdürmek için!

Dünyevi ve uhrevi kariyerini sağlayacak olan, ve sınırsız olan, ve sonu olmayan bir hayatı senin gözünün önüne kadar getiren Yüce bir kitab'ın dili, sence; ingilizce yazılı olan Tımes yada vogue gibi yabancı gazete ve dergilerden daha mı az değerli, ne dersin?
 
EvLiLiĞin iLk SaaTLeri...

EvLiLiĞin iLk SaaTLeri...

Aşağıdaki yazı, yeni evlenmiş bir çiftin arasında geçen bir söyleşiyi konu edinmektedir. Zevkle okuyacağınızı umuyoruz. İşte Hz. Ali'yi (a.s) örnek almaya çalışan Ali beyle, Hz. Fâtıma'yı (as) kendisine örnek edinmeye çalışan Fatıma hanımın, müşterek hayatlarının ilk saatlerinde gerçekleştirdikleri söyleşi:

ALİ: Fatıma hanım, müsaadenizle size bazı hususları hatırlatmak istiyorum; inşaallah faydalı olur.
FATIMA: Buyurun.
ALİ: Her şeyden önce bir ayetle başlamak istiyorum sözlerime. Kur'an-ı Kerim'in bir ayet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır Rabbimiz: "Erkekler kadınların üzerinde, sorumlu yöneticilerdir. Bu da Allah'ın onların bazısını (yani erkekleri) bazısına (yani kadınlara) üstün kıldığı içindir..." (Nisa, 34)
FATIMA: Yani siz bu âyetle erkeklerin kadınlardan her yönden üstün olduğunu mu ispatlamaya çalışıyorsunuz?
ALİ: Öyle değil mi?
FATIMA: Hayır ben buna katılmıyorum. Benim bildiğim ve öğrendiğim kadarıyla bundan maksat şudur (Rabbim herkesten daha iyi bilir): Kadınlarda duygusallık yönünün güçlü, erkeklerde ise zayıf olması, artı erkeklerde tedbir yönünün güçlü olması nedeniyle müşterek hayatta tedbir ve yönetim yetkisi erkeklere verilmiştir. Yoksa her yönden bir erkeğin kadına üstünlüğü demek değildir. Yani anlayacağın erkeklerin sorumluluğu daha fazladır. Ama manevî yönden kadın ve erkeğin birbirine hiçbir üstünlüğü ve ayrıcalığı yoktur. Hangisinin takvası ve salih amelleri daha fazla olursa, o daha üstündür.
Madem sen bana âyet okudun, müsadenle bir âyet de ben okuyayım sana. Tahrim suresinin 11. âyetinde buyuruyor ki:
"Allah iman edenlere Firavun'un karısını örnek olarak verdi. Hani demişti ki; "Rabbim, bana kendi katında, cennette bir ev yap, beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar."
ALİ: Bu ayetle ne demek istiyorsun sen?
FATIMA: Şunu demek istiyorum; Allah-u Teala bu ayette, mu'mine bir hanım olan Hz. Asiye'yi kadın erkek bütün mü'minlere örnek olarak göstermektedir; ya!
ALİ: Peki şu hadis-i şerife ne diyeceksin bakalım?! Allah Resulü (s.a.v) buyuruyor ki: "Kadının boynunda en büyük hak sahibi olan kocasıdır; erkeğin boynunda en büyük hak sahibi olan da annesidir." (Kenz-ül Ummâl, Hadis: 44771)
FATIMA: Sen annelerin de bir kadın olduğunu unuttun galiba! Müsaade et buna bir hadis de ben ekleyeyim:
"Adamın birisi Resulullah Efendimize gelerek: "Ya Rseulallah kime iyilik edeyim? diye sorunca Allah Resulü "Annene" buyurdu. Adam tekrar sordu: "Sonra kime?" Allah'ın Resulü (s.a.a) yine "Annene" cevabını verdi. Üçüncü kere sordu; Allah Resulü yine "Annene" buyurdu. Dördüncü kere sorunca bu sefer "Babana" diye cevap verdi Resul-i Kibriya Efendimiz (s.a.v). (El-Kâfi C.2, S.159)
Yine "Cennet annelerin ayaklarının altındadır" hadisini de mutlaka biliyorsundur!
ALİ: Efendimiz'in şu hadisi de kulağına küpe olsun Fatıma hanım!
"Yazıklar olsun o kadın'a ki kocasını öfkelendirsin ve ne mutlu o kadına ki kocası ondan razı olsun." (Bihâr-ül Envâr) C. 103, S.246)
Buna ne diyeceksin Fatıma hanım!
FATIMA: Ne diyebilirim ki, Efendimizin buyruğudur ve emri başımızın üstüne! Ancak senin de şu hadisi bilmeni isterim Ali bey:
şöyle buyurmuştur Allah'ın Habibi (s.a.v.):
"Sizin en iyiniz hanımına karşı en iyi olanınızdır. Hanımlarına karşı en iyi olanınız da benim." (El-Vâfi, C.3, S.117)
Yine şöyle buyurmuştur. İmanı en kâmil olan mü'min, ahlakı en güzel olan ve ailesine en yumuşak davranandır; sizin en iyiniz hanımlarına karşı en iyi olanlarınızdır." (Bihâr-ül Envâr, C.100, S. 224)
Yine buyurmuştur: "Mü'min bir kimse Allah'a karşı olan takvadan sonra , sâliha bir eşten daha hayırlı bir şey elde edemez." (Kenz-ül Ummâl, Hadis: 44410)
Yine buyurmuştur: "Saliha bir eş, erkeğin saadetindendir." (El-Kâfi, C.5, S.327)
Devam edeyim mi Ali bey?!
ALİ: Dur sıra bende! şu hadislere dikkatini çekerim Fatıma hanım; sonra bilmiyordum deme!
Buyuruyor ki Efendimiz (s.a.v): "Lanetlidir, lanetlidir o kadın ki kocasına eziyet edip üzsün; saadetlidir, saadetlidir o kadın ki kocasına saygılı olup ona eziyet etmesin ve bütün durumlarda ona itaat etsin." (Bihâr-ül Envâr, C.103, S.253)
Yine buyuruyor ki (s.a.v): "Eğer bir kimsenin bir hanımı olur da, o hanım kendisine eziyet ederse, Allah onun namazını ve hiçbir iyi amelini kabul etmez; ona yardım edip onu kendinden razı kılıncaya kadar; bütün ömrünü oruç ve gecelerini ibadetle geçirse ve mallarını Allah yolunda infak etse dahi ve böyle bir kadın ateşe ilk giren(lerden) olur." (Vesail, C.14, S.116)
FATIMA: Evet amenna, ama hadisin devamını da okusana!
ALİ: Devamı da mı var?! Nereden biliyorsun?
FATIMA: Evet; bunları sadece siz mi biliyorsunuz sandın? Hamdolsun Allah'a artık mu'mine kadınlar da her gün geçtikçe daha bir bilinçlenmeye ve Allah'ın dinini en güzel şekilde öğrenmeye gayret gösteriyorlar!
ALİ: Allah bilginizi artırsın.
FATIMA: Amin! Cümlemizin.
ALİ: Peki nedir hadisin devamı?
FATIMA: Devamı şöyledir: "Erkek de hanımına eziyet ve zulüm ederse, onun için de aynı vebal ve azap söz konusudur..." (Vesâil, C.14, S.116)
ALİ: Şu hadise karşılık verebilecek misin acaba, onu merak ediyorum? Şöyle buyuruyor: "(Alemde) en kötü şey, kötü kadındır." (Müstedrek-ül Vesâil, C.2, S.533)
FATIMA: Dinle o zaman: "Saliha bir kadın, bin tane salih olmayan erkekten daha hayırlı ve üstündür" buyurmaktadır Efendimiz(s.a.v). (Vesâil, C.14, S.123)
Bu meyanda az önce verdiğim ayeti de unutmamışsındır herhalde.
ALİ: Subhanellah! Neyse burayı geçelim!
FATIMA: Geç bakalım!
ALİ: Yeri gelmişken bilmiyorsan eğer, şu hadisi de bilmeni isterim doğrusu.
FATIMA: Tabi ki, niye olmasın! Vazifelerimizi ne kadar iyi öğrenirsek, Allah'ın izniyle o kadar daha iyi onları yerine getirmeğe gayret gösteririz. Seni dinliyorum.
ALİ :Evet şöyle okudum bir hadis-i şerifte "Bir kimsenin bir hanımı olur da onunla anlaşmaz, Allah'ın verdiği rızka kani olmaz ve kocasına zorluk çıkararak onu güç yetiremediği bir şeye mecbur ederse, Allah o kadının, kendisini cehennem azabından koruyacağı hiçbir iyi amelini kabul etmez ve bu huyuna devam ettiği müddetçe Allah ona gazap eder." (Vesâil, C.14, S.116)
FATIMA: Evet güzel bir hadistir; Ancak sana da bazı hadisleri hatırlatmada yarar görüyorum Ali bey.
Şöyle buyuruyor: "Kadınlara ancak değerli kimse saygı gösterir ve onları ancak âdi kimseler aşağılar." (Nehc-ül Fesâha, S.318, Hadis: 1520)
Yine buyurmuştur: "En iyi erkeklerinizden olanlar, takvalı, (içi ve dışı) temiz, eli açık, hain gözlere sahip olmayan, anne babasına iyilik eden ve ailesini başkalarının umuduna bırakmayan kimselerdir. En kötü erkeklerinizden olanlar ise yalancı, cimri, küfürbaz, (kazandığını) yalnız başına yiyen, misafiri reddeden, eşini ve hizmetçisini döven, ailesini başkalarının umuduna bırakan ve anne babasına haksızlık edenlerdir." (Vesâil C.14, S.18)
Bir hadisi de ekleyip sözü tekrar sana bırakacağım; buyuruyor ki: "Herhangi bir erkek hanımına (haksız yere) bir tokat atarsa, Allah azap meleği olan Malik'e cehennemde ona yetmiş tokat atmasını emreder..." (Tabi ki bunların hepsi tevbe etmeyip de helâllik almayan kimseler içindir.) (Müstedrek-ül Vesâil, C.2, S.55)
ALİ: Peki Fatıma hanım, sen bir kocanın eşinin üzerinde olan haklarını biliyor musun?
FATIMA: Anlatırsan sevinirim.
ALİ: Benim başım gözüm üstüne; yeter ki sen böyle şeyleri anlatmayı benden iste! Bak Efendimiz (s.a.v) bu hususta şöyle buyurmaktadır: "Erkeğin, hanımının üzerindeki hakkı, ışığı yakması (eskiden bunun külfetli bir iş olduğu malumdur), yemek yapması, eşi eve geldiğinde kapı ağzında onu karşılayıp ona "Hoş geldin" demesi, abdest aldığında ona kap ve kurulayıcı mendil-havlu takdim etmesi ve mazereti olmadan onun isteğini reddetmemesi." (Mekârim-ül Ahlak, S.246)
Bir diğer hadiste şöyle buyuruyor Allah'ın Resulü (s.a.v): "..Sizin hanımlarınızın üzerinde birtakım haklarınız vardır, onların da sizin üzerinizde. Sizin bazı haklarınız "Yabancı kimselerle gayri meşru ilişkilerde bulunmamaları, iyi şeylerde size itaatsizlik etmemeleridir. Bunlara dikkat ettiklerinde güzel bir şekilde onların rızkını ve giyeceklerini temin etmeniz gerekir. Ayrıca onları dövmeyin de." (Bihâr-ül Envâr, C.100, S.245)
İşte bunlar söz konusu haklardan bazı önemli olanları.
FATIMA: Allah razı olsun. Fakat bir hatırlatma olarak sizin de şu hadisi şerifleri dikkate almanızı isterim. Şöyle buyuruyor: "Kadının kocasının üzerindeki hakkı, onun karnını doyurması, onu giyindirmesi ve ona surat asmamasıdır." (Bih1âar-ül Envâr, C.103, S.254)
Diğer bir hadiste, kadının kocasının boynundaki hakkı sorulduğunda şöyle buyurmuştur: "Karnını doyurması, onu giyindirmesi (yani ihtiyaçlarını gidermesi) ve bir hata yaptığında onu affetmesidir." (El-kâfi, C.5, S.510)
Bir diğer hadiste ise bir erkeğin evinde ve ailesine karşı sahip olması gereken hasletler şöyle sıralanmıştır; "Güzel bir davranış, ölçülü bir şekilde onlara karşı geçim imkanlarını sağlaması ve onları manevi tehlikelerden koruyacak bir hamiyet." (Tuhef-ul Ukul, S.322)
Hz. Ali'den (ra) de şöyle nakledilmiştir: "Kadınlara karşı her halükarda müdara edin, onlarla güzel bir şekilde konuşun ki onlar da davranışlarını size karşı güzelleştirsinler." (Bihar-ul Envar, C.100, S.223)
Bir hadiste de şöyle buyurmaktadır: "Kim kendi ailesine iyi davranır, onlara iyilikte bulunursa, Allah ömrünü uzatır." (El-Hisal, S.88)

ALİ: Peki Fatıma hanım sen şu hadisleri duydun mu hiç?
"Bir kadın yedi gün kocasına (Allah rızası için) hizmet ederse, Allah onun yüzüne cehennemin yedi kapısını kapatır ve cennetin sekiz kapısını açar ki hangisinden isterse içeriye girsin." (Vesail, C.14, S.123
"Bir kadın kocasına bir içim su verirse, onun için gündüzleri oruç ve geceleri ibadetle geçen bir yılın ibadetinden daha hayırlı olur. Ayrıca verdiği her suyun karşılığında Allah onun için cennette bir şehir kurar ve altmış hatasını bağışlar." (Vesail, C.14, S.123)
Hz. Ali (ra) de şöyle buyurmaktadır: "Kadının cihadı, eşine karşı vazifelerini en güzel şekilde yerine getirmesidir." (Bihâr-ül Envâr, C.100, S.252)
Ümm-ü Seleme annemiz (r.a) de Resulullah'a (s.a.v) kadınların eşlerine ettikleri hizmete karşılık alacakları fazilet ve sevabı sorunca, şöyle buyurdular: "Bir kadın, evinin içinde sırf ıslah niyetiyle bir şeyi bir yerden bir yere kaldırıp koyarsa, Allah ona (rahmet gözüyle) bakar ve Allah (rahmet gözüyle) baktığı kimseyi azap etmez." (Bihâr-ül Envâr, C.103, S.251)
Evet Fatıma hanım, artık ona göre!
FATIMA: Ne güzel! Yeter ki Rabb'im bu mükafatlara bizi layık kılsın. Ben de seni mutlu etmek için şu hadisleri takdim etmek istiyorum huzur-u âlinize Ali bey! Şöyle buyuruyor Efendimiz (s.a.v.): "Ancak sıddık veya şehid yada Allah'ın kendisi için dünya ve âhiret hayrını dilediği erkek ailesine hizmet eder." (Bihâr-ül Envâr, C.14, S.123)
Yine şöyle buyurmuştur: "Hiç şüphesiz bir erkek hanımının ağzına verdiği bir lokmadan ötürü (dahi) mükafatlandırılır." (El-Meheccet-ül Beyza, C.3, S.7)
Bir başka hadiste: "Erkek eşine verdiği bir içim suya karşılık (dahi) mükafatlandırılır" buyuruyor. (Kenz-ül Ummâl, Hadis: 44435)
Ve bilahâre şöyle buyurmaktadır: "Aileye hizmet etmek kebire (büyük) günahların keffareti sayılır ve Allah'ın gazabını söndürür." (Cami-ül Ahbar S.276)
ALİ: Şunu da biliyor musun ki? "Ailesinin geçimini (helâlden) sağlamak için çalışan, zahmet çeken kimse Allah yolunda cihad eden gibidir" buyrulmaktadır hadiste. (Vesâil, C.12, S.43)
FATİMA: Evet çok şükür biliyorum ve şunu da biliyorum ki Allah Resulü (s.a.v.) Ümm-ü Seleme anamıza buyurmuştur ki, "Bir kadın hamile kalıp (bunun zorluklarına sabrettiğinde) canıyla, malıyla Allah yolunda cihad eden kimsenin sevabına hak kazanır; doğum yaptığında ise ona şöyle denilir: "Günahların bağışlandı, artık amellerine yeniden başla". Çocuğuna süt vermeye başladığında, her defa verdiği süt için İsmail oğullarından bir köle azat etmenin sevabını kazanır." (Bihar-ül Envar, C.103, S.251)
Zaten yukarıda senin verdiğin bir hadiste bunu ifade ediyordu: "Kadının cihadı, eşine karşı vazifelerini en güzel şekilde yerine getirmesidir."
ALİ: Neyse söz uzadı! Son bir şeyi de hatırlatıp bitirmek istiyorum sözümü; fakat buna bir karşılık verebileceğini sanmıyorum Fatıma hanım!
FATIMA: Buyur, söyle bakalım; göreceğiz!
ALİ: Yine Efendimiz'in güzel bir-iki sözüdür bunlar; şöyle buyuruyor: "Kim hanımının kötü ahlakına sabrederse ve bunu sırf Allah rızası için yaparsa, Allah ona sabrettiği her gece ve gündüze karşılık Hz. Eyyub'a (sabrına karşılık) verdiği sevabı verir. O kötü huylu kadına da her gece ve gündüze karşılık kumların sayısı kadar vizr-u vebal yazılır." (Sevab-ul A'mal, S.339)
Yine şöyle buyuruyor: "Kim kötü ahlaklı hanımının huyuna sabrederse ve bunu ilahi mükâfat niyetiyle yaparsa, Allah ona şükredenlerin sevabını verir." (K?sâr-ül Cümel, C.1, S.289)
Hadi bakalım, buna karşılık bir söyleyecek bir sözün var mı?!

FATIMA: Yoksa olmadığını mı zannediyorsun?! Bu din adalet dinidir Elhamdulillah. Hiçbir kimsenin hakkını zayi etmez. Evvela az önce söylemiş olduğun hadisten dolayı Allah'a sığınırım. Rabb'im bana ve bütün mû'mine hanımlara, öyle durumlara düşmemek ve o korkunç veballeri hak etmemek için yardımcı olsun. Eşlerine karşı vazifelerini en güzel şekilde yerine getiren ve islamî ahlâkı bütün boyutlarıyla kendine prensip edinen saadetli kadınlardan eylesin. Karşılık dediğin şeye gelince madem istedin, o halde dinle, bak ne buyuruyor Efendimiz (s.a.v.):
"Kim kocasının kötü ahlakına sabrederse, Allah ona Hz. Asiye bint-i Müzahim'in sevabını verecektir (Firavun'un kötü ahlakına sabrettiği için)." (Bihar-ül Envar, C.103, S.247)
Evet bu da senin son cevabın. inşaallah Allah ne seni öyle bir sabra mecbur eder, ne de beni böyle bir sabra. Rabb'im sonumuzu hayırlı kılsın.
ALİ: Amin!

alıntıdır
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks