Allah Kendisinden Büyük Bir Varlik Yaratabilirmi

alptraum

New member
Bazı çevrelerce , “Allah kendisinden büyük bir varlık yaratabilir mi?” şeklinde bir soru ortaya atılıyor. Bu soruya nasıl cevap vermemiz gerekir?

Soru çelişkili bir mantık oyunudur ve tek kelimeyle demagojidir. “Allah’tan büyük” ve “yaratmak” kavramları birlikte sunulmuş ve sonucu olmayan bir soru ortaya atılmıştır. Allah’ın büyüklüğü denilince çok şeyler hatıra gelir. Meselâ, bunlardan birisi ezeliyettir. Allah ezelîdir, varlığının evveli yoktur. Buna göre soru şöyle oluyor: Allah kendisinden daha önce var olan bir mahluk yaratabilir mi?

Büyüklüğün bir yönü de sonsuz kudrettir. Buna göre soru şu şekli alır: Allah kendi sonsuz kudretinden daha fazla kudrete sahip bir mahluk yaratabilir mi? Yaratılan, sonradan olmuş olacağından onun için ezeliyet düşünülemeyeceği gibi, yaratılan bir varlığın kudreti de sonradan verilmiş olacağından böyle bir kudretin sonuz olması da muhaldir. Buna göre soru, bir cevap almaktan çok zihin bulandırmaya yönelik bir oyundur. Bu sorununun bir cevabı olamayacağını soru sahipleri de pek ala bilmektedirler.

Bu soruyu çeşitli yönlerden incelemek mümkündür.

Birincisi, soruda çelişki söz konusudur. Bu soruyu soranlar, yaratıcı ve bir olan Allah’tan, varlığı muhal olan bir ortak yaratmasını istiyorlar. Sonra mahluk olacak o yaratığın yaratıcıdan daha büyük olabileceğine ihtimal vermekle, apaçık bir çelişki sergiliyorlar.

Yaratılanla yaratıcının hiçbir cihetle birbirine benzemeyeceği açık bir gerçektir. Bir insan, yazdığı kitaplara ve bir usta ortaya koyduğu eserlere benzemeyeceği gibi, Allah da mahlukatına hiçbir cihetle benzemez.

İkincisi, bu soruda, hayal ile gerçek birbirine karıştırılmıştır. Hayalen gökyüzündeki koca güneşin gelip cebimize girmesi mümkün olduğu hâlde, bu olayın gerçekleşmesini akıl kabul edemez.
Üçüncüsü: Bu soru ile, yaratılması düşünülen varlığın şu anda mevcut olmadığı kabul edilmektedir. Hayal edilen varlığın yaratılması, Allah’tan beklenmekte, böylece Allah’ın yaratıcı olduğu, o hayalî varlığın ise mahlûk olacağı kabul edilmektedir. O hayalî varlığın yaratılması, Allah’tan istendiği gibi, onun büyüklüğü, gücü, dirayet ve azameti de Allah’tan istenmektedir.

Bu öncüllerden, Allah’ın nihayetsiz büyük, yegâne yaratıcı, ezelî ve ebedî mutlak kâdir olduğu; o mevhum varlığın ise yaratılmaya muhtaç, aciz, zelil, miskin olduğu sonucu çıktığı hâlde, tam tersine o hayalî varlığın Allah’tan büyük olup olmayacağı sorulmaktadır.

Soru ile yapılmak istenen kıyas, çelişkili hükümlere dayandırılmıştır. Dolayısıyla, bu sorunun iddia olma vasfı yoktur. Meselâ “Sonsuzdan daha büyük bir sayı yazılabilir mi?” sorusu, böyle çelişkili bir varsayıma dayanır. Bu sebeple hiçbir ilmî değere sahip değildir. Çünkü sonsuzdan büyük bir sayı olamaz ki, böyle bir soru sorulabilsin. Eğer sonsuz sınırsız bir büyüklüğün sembolü ise, hiçbir rakam, sonsuz ile kıyaslanamaz. Sonsuzdan büyük bir rakam düşünülse, o zaman da sonsuzluk gerçeği ortadan kalkar. Sonlu bir rakamın, sonsuzdan büyük olma çelişkisi ve imkânsızlığı ortaya çıkar. Bu soru da çelişkili kıyaslardan olduğu için mantıkça ve ilim bakımından hiçbir kıymeti yoktur.

Bu soru ile, bir yazarın, yazmış olduğu kitaba, kendi bilgisinden daha fazla bilgi koyması, güneşin kendi ışığından fazlasını bir su damlacığına vermesi gibi bir muhal talep edilmektedir. “Allah, kendinden daha büyük bir varlık yaratabilir mi?” sorusu, “Allah kendi kemâlinden daha fazlasını, bir mahluka verebilir mi?”, “Yarattığı o mahluk kâmil, kendisi eksik olabilir mi?” anlamına gelir. İlim adamları, üç çeşit varlık mertebesi olduğundan söz ederler. Vacip (olması zaruri), mümkin (olup olmama ihtimali aynı olan), mümteni (varlığı imkânsız).

Mesela bir heykel ve onu yapan heykeltıraş düşünelim. Heykele nispetle heykeltıraşın olması vaciptir. Yani hiçbir heykel heykeltıraş olmadan olmaz (İğnenin ustasız, harfin katipsiz olamayacağı gibi.). Bu heykel yapılmadan önce, heykeltıraş için onu yapıp yapmamak mümkindir. Yani isterse yapar isterse yapmaz. Heykeltıraşa nispetle heykelin daha usta, daha yetkin, daha güçlü, daha bilgili olması ise mümtenidir.

Eğer yukarıdaki soru bağlamında vücut mertebelerini ele alacak olursak, Allah’ın varlığı vaciptir. Yaratılmış ve yaratılacak olan her şeyin vücudu mümkin, Allah’ın şeriki, benzeri ve eşinin bulunması ve herhangi mahlukun kendisinden büyük ve güçlü olması ise mümtenidir. Bu soru ile Allah’ın yaratacağı o mahlukun “mümkin” olması kaçınılmaz iken, onun vacip olması hatta bu noktada daha ileri bir varlık mertebesine sahip olması istenmektedir.

Soruyu soran kimse “büyüklük” kavramını da yanlış yorumlamaktadır. Allah’ın büyüklüğü yarattıklarına nispetle ortaya çıkan bir büyüklük değildir. Bütün isimleri ve fiilleri sonsuz olan Allah’ın zatı hiçbir mahluka benzemediği gibi, büyüklüğü de mahlukatın büyüklüğüne benzemez, ölçüye girmez, tasvire sığmaz, takdirle bilinmez. Mahlukatın büyüklüğü birbirine göredir, Allah’ın büyüklüğü ise sınırsızdır, nihayetsizdir.
saygilarla
 
Allah’ın büyüklüğü ise sınırsızdır, nihayetsizdir.
Allah razi olsun
 
Allah Yücedir Bu Konuyu Açan Arkadaş Cesaretinden Dolayi Seni Tebrik Ederim Hassas Bir Konu
 
Bu Soru çok Kafa Kariştirici.. .
Böyle Bir Sorunun Cevabini Hiç Bir Insan Veremez Vermeye Gücü Yoktur ..?
Allah Razi Olsun
 
Allah Yücedir Bu Konuyu Açan Arkadaş Cesaretinden Dolayi Seni Tebrik Ederim Hassas Bir Konu

Kuvvei akliyenin tefrit (en düşük)mertebesi gabavettir ki (anlayışsızlık)hiçbir şeyden haberi olmaz.İfrat(aşırı) mertebesi cerbezedir ki;hakkı batıl ,batılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekaya malik olur.Vasat(orta) mertebesi ise hikmettir ki hakkı hak bilir.,imtisal eder (uyar);batılı batıl bilir,içtinab eder kaçınır.(vemen yu'tel hikmete feked utiye hayren kesira)hadis şerifi meselemiz hakkında ehemmiyetlidir.(İşaratul icaz s:23)
 
sizi anlayamıyorum sade bir dil kullanın lütfen
 
sizi anlayamıyorum sade bir dil kullanın lütfen

aklin en düsük mertebesi anlayissizliktir hicbirseyden haberi olmaz,asiri mertebesi hilekarlikki;hakkı batıl ,batılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekaya malik olur,orta mertebesi ise hikmettirki hakki hak bilir uyar,batılı batıl bilir,içtinab eder kaçınır
(Kime hikmet verilmişse işte ona pek çok hayır verilmiştir)

bu arada sitenizde arapcadan cok güzel tefsirler yapip anlamlar cikarmissiniz ne garip ki bu yaziyi anlamadiniz:D
 
aklin en düsük mertebesi anlayissizliktir hicbirseyden haberi olmaz,asiri mertebesi hilekarlikki;hakkı batıl ,batılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekaya malik olur,orta mertebesi ise hikmettirki hakki hak bilir uyar,batılı batıl bilir,içtinab eder kaçınır
(Kime hikmet verilmişse işte ona pek çok hayır verilmiştir)

bu arada sitenizde arapcadan cok güzel tefsirler yapip anlamlar cikarmissiniz ne garip ki bu yaziyi anlamadiniz:D


Her zaman derim ve bi iznillah demeye devam edeceğim:
Nur ile mukabele edemezsiniz....
Eline sağlık kardeşim...
 
İslami tasavvurun ortaya koyduğu Allah inancı ile sağdan yahut soldan çelişilmesini isteyen kasıt ve menfiyet kokulu bu sorular Allah tealanın zatı ile alakalı düşünüşe insanları sevk etmek istiyor.İşte bu noktada acze akıl ve ondan televvün eden tahayyülü nakıs bırakıp,inkarı uluhiyete düşürmek hedef alınıyor.Halbuki insanın görevi bu değil,ona bahş edilmiş aklın görevi bu değil.Seyyid kutub bunu çok güzel ifade ederek İnsanın görevinin Allah'ın hükmüne diğer varlıklar gibi boyun eğmesi olduğunu ifade ediyor.
İnsan bu noktada şunu düşünmeli O'nun hükmüne boyun eğmese ne olur,eğse ne olur.
Eğer Onun hükmüne boyun eğse Allah ile ilişkisi doğal olarak artacak ve O'na dair bilgilere ulaşmaya başlıyacaktır.
Kuran bu ifadeyi gaybe iman olarak ilk dersinde anlatıyor.Çünkü insanın bu konumda Allah bilgisine ulaşmasına imkan yoktu,O'nun için gaybe iman edilmesi istendi.Böylece İnsan cahiliyeden hidayete yönelip,Sadece O'nun hükmünü kabul edecek,ancak o zaman bu gaybi imanın gerçeklerini daha sonra ki ayetler ile peyderpey müşahadeye başlayacaktır.İşte bu ilk müslüman olanların ve sonrakilerinde eğitim metodu idi.
Daha emekliyen bir ruha,kalbe,idrake birçok mesele topyekün açıklansa bunun karmaşası ve ağırlı ile yıkılıp kalınırdı.
İlk müslümanlar geriye baktıklarında sonrakiler gibi bunun bir şefkat,merhamet olduğunu anlayıp,idrak ettiler,şükür ettiler.
 
Sacma sapan bir soru tek kelime edilmeye bile gerek yok. Kime ne anlatacaksin böyle sacma sapan soru ile ? Bilmedigin seylerin pesinden gitme diyor Allah iste.
 
Sacma sapan bir soru tek kelime edilmeye bile gerek yok. Kime ne anlatacaksin böyle sacma sapan soru ile ? Bilmedigin seylerin pesinden gitme diyor Allah iste.

bilmedigimiz konular hakkinda yorum yapmamamiz lazim aciklanmayacak konu nedirki bunu en güzel sekilde tasvir etmisiz zaten...ama siz siz olun bilmediginiz seylerin pesinden gitmeyin bildiklerinizide anlatmamazlik etmeyin
 
Sacma sapan bir soru tek kelime edilmeye bile gerek yok. Kime ne anlatacaksin böyle sacma sapan soru ile ? Bilmedigin seylerin pesinden gitme diyor Allah iste.
Kuvvei akliyenin tefrit (en düşük)mertebesi gabavettir ki (anlayışsızlık)hiçbir şeyden haberi olmaz.İfrat(aşırı) mertebesi cerbezedir ki;hakkı batıl ,batılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekaya malik olur.Vasat(orta) mertebesi ise hikmettir ki hakkı hak bilir.,imtisal eder (uyar);batılı batıl bilir,içtinab eder kaçınır.(vemen yu'tel hikmete feked utiye hayren kesira)hadis şerifi meselemiz hakkında ehemmiyetlidir.(İşaratul icaz s:23)
 
Bazı çevrelerce , “Allah kendisinden büyük bir varlık yaratabilir mi?” şeklinde bir soru ortaya atılıyor. Bu soruya nasıl cevap vermemiz gerekir?


Böyle bir soruyu sormak icin ateis dahi olsa mümkün degil o zaman bir tek sey kaliyor;O sagindan yaklasan SEYTAN varya VAllahi odur baskasi bu sekilde soramaz niye aklina gelmezki hatta ateisin bile...Bu kadar celiskili ve düsmanca mantiksiz soru olamaz diye düsünüyorum...
 
Bence dsünme metinmete soru sorulmus ateist tarafindanmi olabilir sagdan yaklasan seytan tarafindanmi bilinmez ama soru kalibina girmis cevabida uygun verilmis
 
Bazı çevrelerce , “Allah kendisinden büyük bir varlık yaratabilir mi?” şeklinde bir soru ortaya atılıyor. Bu soruya nasıl cevap vermemiz gerekir?

Soru çelişkili bir mantık oyunudur ve tek kelimeyle demagojidir. “Allah’tan büyük” ve “yaratmak” kavramları birlikte sunulmuş ve sonucu olmayan bir soru ortaya atılmıştır. Allah’ın büyüklüğü denilince çok şeyler hatıra gelir. Meselâ, bunlardan birisi ezeliyettir. Allah ezelîdir, varlığının evveli yoktur. Buna göre soru şöyle oluyor: Allah kendisinden daha önce var olan bir mahluk yaratabilir mi?

S.A
Soru çelişkili mantık oyunudur gibi sözlerle başlıyorsunuz bukelimeleri sofisler filozoflar kullanır müslümanları Allah'ın kullarını kandırmak için böyle sözler ortaya atarlar insanları nasıl sömürge toplumları yaparız diye çaba arcarlar kardeşim sen em soruyu sormuşsun emde cevaplamışsın zaten bu tip konu açmak Allah'ın inancına ve kurallarına yanlışdüşüyor ben fazlabirşey söylemiyeceğim Allah'cc li neden kendinden büyük varlık yaratsın neden em bu konuları tartışı yorsunuz ki siz iman etmiş insanlar değimisin Allah yönetimi elinde tutan değilmidir elbette elinde tutandır.? inananlar yanlız bir olan Allah' a iman etsin yanlız kuran yeter
 
şüphesiz allah herşeyi bilen dir. allahın gücü herşeye yeter bu soru kafa karıştırmak isteyenlerin sorduğu bir soru ama alpraum kardeşim çok güzel açıklamış allah razı olsun
 
düşünmekten korkulan nedir ..bilinçsiz bir müslüman yani üstadın dediği gibi marka müslümanı olmaktan sa ibrahim a.s ı örnek almaktan korkmamalıyız ..tamam akıl yaratıcı itibariyle sınırlıdır.ama en azından bu sınıra yakın olursak kendimize daha emin bir kalkan alırız biiznillah .mutlak hükm sahibi yüce rabbimiz bizi sabırlı bilinçli ve iman vesilesiyle en keskin sorulardan istişare vasıtasıyla sıyrılmayı nasip eder..selam ve dua ile
 
Sırf bu sorular yüzünden bazı körpe zihinler bulanabiliyor. Çok gencin imanı tehlikeye giriyor. Oysa insanı derin bir şüpheye sürükleyebilen bu tür bir soru duyulduğu vakit telaşla cevap vermeyip önce her şeyi bilen Allah'a iltica etmek, sonra da sakince işin içindeki şaşırtmacayı aramak gerekir. Ama kesinlikle üzeri kapatılmamalı. Kişinin İmanı sağlam olduktan sonra cevap zaten Allah'dan gelecektir.

Buradaki şaşırtmacayı arkadaşlar çok güzel açıklamış :)
Soru en basit haliyle şudur: (haşa)"Yaratılmamış olan yaratılmamış yaratabilir(!) mi?" Yani soru zaten kendisini yok ediyor.

Çok kişinin aklını bulandırabilecek böyle bir konuyu açıp, işin içindeki zehiri güzelce anlatan Sayın Alptarum'a ve katkıda bulunan diğer üye arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
 
Peygamberimiz ( s.a.v) buyurmuştur ki :'insanlar o kadar çok sapıtır ki en nihayetinde Allah ( c.c.) kendinden daha büyük bir şey yaratır mı diye sorarlar'
 
Geri
Üst