AHMAK'IN DİNDAR SOYU "HAM YOBAZ, KABA SOFTA";
DİNSİZ SOYU İSE "KUDUZ KÂFİR”
Eski Yunan hatiplerinden biri olan Seneca zamanın hükümetini rahatsız ettiğinden hapse konulmuş da ne yapacaklarını bilemiyorlar. Öldürseler kahraman olacak; daha büyük belâ... Sonunda senatörlerden biri "Ben onu çıldırtmasını bilirim!" diyor ve hücresine ahmaklığıyla maruf bir köylüyü yerleştiriyorlar…
Gel zaman git zaman topraktan başka bir şeye kafası basmayan, bu seçilmiş ahmağa bir şeyler öğretme derdine düşüyor Seneca... Anlatıyor... Anlatıyor... Fakat hiçbir tepki yok ahmakta... Bir gün gene anlatırken göz ucuyla bakıyor ki, ahmakta bir etkilenme söz konusu. Tabi-î coşuyor, anlattıkça anlatıyor, ahmakta da gözyaşları sular seller gibi akıyor ki görme gitsin... Neyse bitiriyor konuşmasını Seneca ve az bir soluklanmadan sonra:
"Ee, dostum söyle bakalım niye bu kadar hassaslaştın, konuştuklarımdan nedir seni bu kadar etkileyen?" sorusuna ahmağın verdiği karşılık üzerine Seneca kafayı yiyor:
"Efendim sen konuşurken çenendeki sakal öylesine oynuyordu ki, bana köyümdeki keçimi hatırlattı... Keçimle beraber toprağım da gözümün önüne gelince dayanamadım ağladım... Keçimi görsen ne sevimli...!"
Efendim ne derseniz deyin; ahmak sizi dinlemez, sizinle ilgili şöyle veya böyle bir kanaat sahibi olmuşsa eğer, artık ağzınızla kuş tutsanız fayda etmez... Bir yazımda demiştim; Ahmağın dindar soyu "ham yobaz, kaba softa"; dinsiz soyu ise, "kuduz kâfir" olarak tezahür eder...
Allah ikisinden de cümlemizi korusun...
Mehmet Sami
DİNSİZ SOYU İSE "KUDUZ KÂFİR”
Eski Yunan hatiplerinden biri olan Seneca zamanın hükümetini rahatsız ettiğinden hapse konulmuş da ne yapacaklarını bilemiyorlar. Öldürseler kahraman olacak; daha büyük belâ... Sonunda senatörlerden biri "Ben onu çıldırtmasını bilirim!" diyor ve hücresine ahmaklığıyla maruf bir köylüyü yerleştiriyorlar…
Gel zaman git zaman topraktan başka bir şeye kafası basmayan, bu seçilmiş ahmağa bir şeyler öğretme derdine düşüyor Seneca... Anlatıyor... Anlatıyor... Fakat hiçbir tepki yok ahmakta... Bir gün gene anlatırken göz ucuyla bakıyor ki, ahmakta bir etkilenme söz konusu. Tabi-î coşuyor, anlattıkça anlatıyor, ahmakta da gözyaşları sular seller gibi akıyor ki görme gitsin... Neyse bitiriyor konuşmasını Seneca ve az bir soluklanmadan sonra:
"Ee, dostum söyle bakalım niye bu kadar hassaslaştın, konuştuklarımdan nedir seni bu kadar etkileyen?" sorusuna ahmağın verdiği karşılık üzerine Seneca kafayı yiyor:
"Efendim sen konuşurken çenendeki sakal öylesine oynuyordu ki, bana köyümdeki keçimi hatırlattı... Keçimle beraber toprağım da gözümün önüne gelince dayanamadım ağladım... Keçimi görsen ne sevimli...!"
Efendim ne derseniz deyin; ahmak sizi dinlemez, sizinle ilgili şöyle veya böyle bir kanaat sahibi olmuşsa eğer, artık ağzınızla kuş tutsanız fayda etmez... Bir yazımda demiştim; Ahmağın dindar soyu "ham yobaz, kaba softa"; dinsiz soyu ise, "kuduz kâfir" olarak tezahür eder...
Allah ikisinden de cümlemizi korusun...
Mehmet Sami