CE_Neferi69
New member
VAKIF MEDENİYETİ
Vakıf Medeniyeti
Medeniyet nezakettir, maddî ve manevî tekâmüldür. Her bakımdan ilkelliği terk etmek, ilerleme istikametinde
inkişaf etmektir. Gelişmişlik ve toplum hayatını özümseyerek paylaşmayı esas alan bir şehir hayatının
teşekkül ettirdiği medeniyet; yaşayış birliği demektir.
Maddî ve manevî unsurları bünyesinde taşıyan İslâm medeniyeti, Kur’an ve sünnet merkezli bir hayat
tarzını insanlığa sunan ilahî nizamdır. Bütün varlığın hizmetine sunduğu imkânlarla medenî anlayışı müesseseler
haline dönüştüren kendine özgü bir gelişmişlik numûnesidir.
Ecdadımız hayatın bütün safhalarına tatbik edilen bir sistem içerisinde “Vakıf Medeniyeti”ni inşâ etmiştir.
Hiçbir maddî karşılık beklemeden başkalarına yardım etme gibi ulvî bir düşünceyi dünya sathına yaymanın
gayretlerini göstermişlerdir. Dünyanın her zaman her bölgesinde görülebilen hizmet müesseseleriyle, toplumun
iyiliği ve hayrına olacak şekilde sağlam bir sigorta teşkilatı gibi karşılıksız hizmet sunmuşlardır. Aynı
zamanda mimarî ve estetik yapılarıyla insan ruhunu dinlendiren camilerde gönülleri birleştirmiş, sadece
ibadet yönüyle değil, pek çok bakımdan halka hizmet etmişlerdir.
Medreseleri kurarak, ilimle uğraşmayı nafile ibadet etmekten üstün tutan bir anlayışla medeniyet ve vasıtalarının
gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır. Müslümanlar, bilim alanında çok önemli başarıları
gerçekleştirmişler ve insanlık medeniyetine katkılar sağlamışlardır. Bilim dünyası, Müslüman bilim adamlarının
tükenmeyen ve yok olmayan enerjisiyle büyük başarıları gerçekleştirmiştir.
Tekke kültürüyle, tasavvuf âdâbı ile yetişen ecdadımızın medeniyet inşâsında tasavvufun ayrı bir yeri
vardır. Zira tasavvuf, öncelikli olarak, benliğin inşâsını öngörmektedir. Tasavvuf kültürü, cemiyet içerisinde
ferdin erimesini değil, kişiliklerin inşâsı ile toplumun imârını benimsediği için toplumu yetiştiren kurumlardan
olmuştur. Ecdadımız, toplumun daha sağlıklı yetişmesi için kimsesizleri gözetmiş, birçok yardım tesisleri
kurmuştur. Kalbi kırık fakirlere, yolculara, miskinlere imâretler vasıtasıyla hizmetler vermiş, gönülleri böylece
inşâ etmişlerdir. Hatta hayvanlara mahsus vakıflarla, kış aylarında kuşların bile beslenmesini düşünecek derecede
âhenkli bir toplum anlayışını geliştirmişlerdir.
İslâm Medeniyeti, yeni tıp metot ve uygulamalarıyla birlikte, alana mekânlık yapacak kurum ve değerler
inşa etmiştir. Sağlık ve tıp sahasındaki gelişmelerle hastalara yardım etmek, insanların ızdıraplarını gidermek
için vakıf hastaneleri kurmuşlardır. İslâm bilgin ve düşünürleri, kalem ve kağıdın kutsiyetine inanarak, insanlığın
ve Müslüman medeniyetinin şaheserleri olan kitap medeniyetimizi binâ etmişlerdir.
Sevgi ve barış medeniyetinin son mirasçısı olan Türkiye’miz; bizi biz yapan “Vakıf Medeniyeti”mizin yeniden
inşâsıyla daha da güçlenecektir.
İsmail PALAKOĞLU
Vakıf Medeniyeti
Medeniyet nezakettir, maddî ve manevî tekâmüldür. Her bakımdan ilkelliği terk etmek, ilerleme istikametinde
inkişaf etmektir. Gelişmişlik ve toplum hayatını özümseyerek paylaşmayı esas alan bir şehir hayatının
teşekkül ettirdiği medeniyet; yaşayış birliği demektir.
Maddî ve manevî unsurları bünyesinde taşıyan İslâm medeniyeti, Kur’an ve sünnet merkezli bir hayat
tarzını insanlığa sunan ilahî nizamdır. Bütün varlığın hizmetine sunduğu imkânlarla medenî anlayışı müesseseler
haline dönüştüren kendine özgü bir gelişmişlik numûnesidir.
Ecdadımız hayatın bütün safhalarına tatbik edilen bir sistem içerisinde “Vakıf Medeniyeti”ni inşâ etmiştir.
Hiçbir maddî karşılık beklemeden başkalarına yardım etme gibi ulvî bir düşünceyi dünya sathına yaymanın
gayretlerini göstermişlerdir. Dünyanın her zaman her bölgesinde görülebilen hizmet müesseseleriyle, toplumun
iyiliği ve hayrına olacak şekilde sağlam bir sigorta teşkilatı gibi karşılıksız hizmet sunmuşlardır. Aynı
zamanda mimarî ve estetik yapılarıyla insan ruhunu dinlendiren camilerde gönülleri birleştirmiş, sadece
ibadet yönüyle değil, pek çok bakımdan halka hizmet etmişlerdir.
Medreseleri kurarak, ilimle uğraşmayı nafile ibadet etmekten üstün tutan bir anlayışla medeniyet ve vasıtalarının
gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır. Müslümanlar, bilim alanında çok önemli başarıları
gerçekleştirmişler ve insanlık medeniyetine katkılar sağlamışlardır. Bilim dünyası, Müslüman bilim adamlarının
tükenmeyen ve yok olmayan enerjisiyle büyük başarıları gerçekleştirmiştir.
Tekke kültürüyle, tasavvuf âdâbı ile yetişen ecdadımızın medeniyet inşâsında tasavvufun ayrı bir yeri
vardır. Zira tasavvuf, öncelikli olarak, benliğin inşâsını öngörmektedir. Tasavvuf kültürü, cemiyet içerisinde
ferdin erimesini değil, kişiliklerin inşâsı ile toplumun imârını benimsediği için toplumu yetiştiren kurumlardan
olmuştur. Ecdadımız, toplumun daha sağlıklı yetişmesi için kimsesizleri gözetmiş, birçok yardım tesisleri
kurmuştur. Kalbi kırık fakirlere, yolculara, miskinlere imâretler vasıtasıyla hizmetler vermiş, gönülleri böylece
inşâ etmişlerdir. Hatta hayvanlara mahsus vakıflarla, kış aylarında kuşların bile beslenmesini düşünecek derecede
âhenkli bir toplum anlayışını geliştirmişlerdir.
İslâm Medeniyeti, yeni tıp metot ve uygulamalarıyla birlikte, alana mekânlık yapacak kurum ve değerler
inşa etmiştir. Sağlık ve tıp sahasındaki gelişmelerle hastalara yardım etmek, insanların ızdıraplarını gidermek
için vakıf hastaneleri kurmuşlardır. İslâm bilgin ve düşünürleri, kalem ve kağıdın kutsiyetine inanarak, insanlığın
ve Müslüman medeniyetinin şaheserleri olan kitap medeniyetimizi binâ etmişlerdir.
Sevgi ve barış medeniyetinin son mirasçısı olan Türkiye’miz; bizi biz yapan “Vakıf Medeniyeti”mizin yeniden
inşâsıyla daha da güçlenecektir.
İsmail PALAKOĞLU