Ulusalcıların yeni buluşu; DİN!!!

cah

New member
Hz. Peygamber Mekke de iken tek düşmanları kafirler idi...Ve o dönemde sadece savunma durumunda idiler, hayatiyetlerini sürdürmeydi en büyük endişelerinden birisi..
Sonra Medineye Hicret edildi, artık savunma değil, İŞ ortaya koyabiliyorlardı, ve ortaya konan İŞ ten fark apaçık ortaya çıkıyordu, yaptıkları işler RAHMET oluyordu...
Lakin Maddi zorluk gitmiş artık Manevi zorluk başlamış idi, KAFİR lerle savaş meydanında karşılayorlardı, ne yazık ki artık Düşmanları MÜNAFIKLAR idi...
Kafirin kendi içinde , kendince MERTliği bulunur, kafirliğini ilan eder...
Ya Münafıklık öyle mi ya?

Ve artık Türkiyede de, Müslümanlar savunma pozisyonundan, İŞ yapma pozisyonuna geçtiler, ufak ufak ta olsa, Mümin elinden çıkan işler RAHMET oluyor...Bu zamana kadar Müslümana ve İslama alenen düşman olanlar yavaş yavaş tükeniyor yerlerini Münafıklar alıyorlar...

Ulusalcı denen zümre, artık Tarihini red etmekten, Dinini Red etmekten vazgeçti, sahiplenmeye başladı hemde gerçek sahibi bizi demeye başlayarak...

İlk sahiplendikleri kişi Akif merhumdur mesela...yakında tüm tarihi şahsiyetleri de sahiplenecekler...
Ve Din, İslam, artık en halis en doğru müslümanların kendileri olduklarını iddiaya başladılar...asıl acı verici olan ise şudur;

Bu zümre, atalardan kalan, miras olan müslümanlığı değil, Kurana dayanan, deforme olmamış İslamı savunuyor ve sahipleniyor...:Ve maatessüf ki, bu zümra Haniflik iddiasında bulunuyorlar...
Üzücü, zira geleneksel Müslümanlığın içindeki hurafeler, müslüman olan kişi hernekadar ona uysa da, vicdanına tam oturtamadığı olguları bu zümre red ediyor...Kuranı sahipleniyorlar, kolaylaştırıcı olan Kuranı...

En kısa, en doğru ve en güzel yol olan Hz İbrahim atamızın yolunu sahipleniyorlar...Ve dini atalarındna miras kalıp, taklit ile müslüman olanların çocukları, kısa sürede onların etkisi altına girecekler...Yakında emekli Generallerin, bayram namazlarına, Cuma namazlarına gitmeye başladığını görebilirsiniz...Ve onyıllardır ezilmiş ve aşağılanmış olan Halk bu durum karşısında büyük memnuniyet duyup, gelenek Müslümanlıktaki bidatlerin yozluğundan, bu yeni söyleme koşar adım gideceklerdir mazallah...

Bunu engellemenin tek çaresi var...

"SAHİP OLDUĞUNUZ İMAN, SİZİ BU DÜNYADA DA HUZURA ERDİREBİLİRSE"

Zira Dillerde mutluluk şiirleri, yüreklerde cehennem ateşleri varken, çağırdığınız Din sahici gelmiyor İnsanlara...unutmayın, burada ağızlardan dökülen mutluluk yazılarının sağlaması EVLERİNİZDE ki hayatlarınızdır ve o hayatlara EVLATLARINIZ şahittir...vesselam
 
Türk İslam ülkücüleri ve ulusalcılar

Türk İslam ülkücüleri ve ulusalcılar

Açık istihbarat sitesinin adını ilk kez 2004 yılının sonunda Hulki Cevizoğlu’nun sunduğu Cevizkabuğu programına katılan ‘’Metal fırtına’’ kitabının yazarları tarafından canlı yayında duymuştum. Ceviz kabuğuna telefon ile katılan bir konukla, yazarlar arasında geçen diyalogda ‘’Açık istihbarat’’ adı geçmişti. O gün bu gün siteyi hep takip ettim. İlk başlarda sitenin yapısı sebebiyle takip edilme konusunda biraz sorunluydu.


Sitenin haber, analiz ve konuları mükemmel olmasına rağmen site yavaş açılıyor, gelen ziyaretçiler beklemekten sıkılıp kapatıyorlardı. Zaten Behiç Gürcihan’la ilk tanışmamız bu konu yüzündendi. Bu durum için Behiç’i defalarca uyarmış, sitenin formatını yenilemesi için adeta mail yağmuruna tutmuştum. Ben ve benim gibi okurların baskısı, Behiç’in Hosting firması değişikliğine gitmesine neden oluyor ve site hak ettiği okunma oranlarına nihayet ulaşıyordu.


Behiç’le yüz yüze konuşmamız.

Biraz kuşkucu olmam ve bir takım etkenler sebebiyle Açık istihbarat hakkında aklımda zaman içinde soru işaretleri belirmeye başladı. Behiç hakkında bazı kişiler olumsuz görüş bildiriyor sitenin bu denli takip edilmesinin kaynağının başka şeyler olduğu dillendiriliyordu. Kendi çapımda bende site hakkında biraz sanal araştırma yapmış ve gerçek bulgularla karşılaştığımda aklımda hakikaten bu sitede bir şeyler var demiştim.

Zaten sitenin format geçirmediği ilk dönemler yazdığım bazı yorumlar hep siliniyor yada rektefeye uğrayarak yayınlanıyordu. Araştırmamın sonunda bu denli milli hassasiyetli yazılar yazan sitenin, hosting adresi Amerika uzantılı Kanada oluyor ve anlaşılmaz bir durumla karşılaşıyordum.

Behiç’e bu durumu mail ile sorduğumda, bana doyurucu cevap vermiyor iyice çözümlenemez bir hal alıyordu. Düşünüyordum ki Behiç Gürcihan bizden değildi. Kendisini mail yolu ile ihtar etmiş bu yoldan dönmesi için aklımca uyarılarda bulunmuştum. Hatta aptal gibi tehdit bile etmiştim.

Saflık işte..

Behiç bana kızmış olacak ki bana Üsküdar’da bir tanıdığı bayan ile konuşmamı teklif etti. Bende kabul ettim. Üsküdar Mado dondurmanın ikinci katında Behiç’in yolladığı arkadaşı ( x.x ) hanım ile bir Pazar günü buluştuk. Görüşmenin asıl sebebi ‘’GÖZLEMCİLER’’ konusu olsada, benim bu durumu mu x.x.’e anlattım. x.x. bana Behiç Gürcihan’a durumu söyleyeceğini ve durumun çözülmesi için elinden gelen her şeyi yapacağını söylemişti. Sanırım x.x. düşüncelerimi Behiç’e anlatmıştı.

Behiç bana yine kızmış olacak ki…

Bana x.x. hanım ile yeni bir buluşma yapmamı istedi. Ben yine kabul ettim. Mekan olarak ise Taksim’deki ünlü bir otelin pastanesi oldu. x.x hanım ile buluşmamızın sebebi yine ‘’GÖZLEMCİLER’’ konusu olsada ben Behiç Gürcihan ve Açık istihbarat hakkında aklımda beliren soru işaretlerinin bir an önce kalkması için çaba sarfediyor illa Behiç Gürcihan’ın ajan olabileceğini düşünüyordum.

En sonunda Behiç bana Üsküdar’da bir yerde konuşmamızı teklif etti. Bende yine kabul ettim ve Behiç’in adres olarak verdiği yere gittim. Sağ olsun beni biraz bekletse de en sonunda yüz yüze konuşmuş bir birimize meramımızı anlatmıştık.

Kedimden utandım.

Behiç’i tanıdıktan sonra kendimden, taşıdığım düşüncelerden ötürü utanmıştım. Çünkü Behiç’i tam tanıyamamışım. Duygu, düşünce ve fikirlerinin nasıl bir mükemmel proje olduğunu kavrayamamıştım. Bana söylenen fikirlerin ‘’Büyük Türkiye’’nin inşası için nasıl bir çimento olduğunu idrak edememiştim.

Hatamı anlayarak Behiç’e ve sitesi Açık istihbarata özür dileyip elimden gelen katkıda bulundum. İşte 2004 yılından şu ana kadar Behiç ve Açık istihbarat ile tanışıklığım bundan ibaret. Her şart ve zeminde bu davaya hizmet edenler benim başımın üstündedir. Behiç’te benim başımın üstündedir.

Behiç Gürcihan ve Açık istihbarat Yahudi tefindeyken susmak bize yakışmaz

Beyaz Türk’lerin milli hedefleri olan her kişi, kurum ve kuruluşa olan arsız tutumlarını muhakkak ki aklı başında her Türk evladı bilmektedir. Hürriyet paçavrası Cumartesi günü sürmanşetten verdiği haber ile önce değerli büyüğümüz Oktay Yıldırım üzerinden Açık İstihbarat ve Behiç’i, Behiç üzerinden ise tüm milliyetçi-ulusalcı kesimi hedef alarak arsız saldırılarından birini gerçekleştiriyordu.

Biz ( Açık istihbarat ) olarak ne yapmıştık ki Yahudi devşirmelerinin sürmanşetten haber verdirecek kadar kızdırmıştık. Elbetteki tuttukları kiralık kalemler üzerinden bize saldırmalarını anlıyorduk anlamasına amma direkt haber olarak bizi ‘’linç kampanyası’’ ile ezmeye kalkışmaları bazı özel anlamlar taşıyor gibiydi.

Biz pentagon’un bazı senaryolarını ifşa ediyorduk. Küresel patronların RTE gibi yerli işbirlikçi kukla ve oyuncaklarını yazılarımızla ezip yere batırıyorduk. Din kisvesi altında ‘’dinsel sömürü’’ ile Vatikan’a uşaklık edenleri yerle bir ediyorduk.

Bu şeyler Sabetay medyasını korkutmuyordu da Oktay Yıldırım ile başlayan cadı avımı korkuttu yada korkutuyor diye düşünmeden edemiyoruz. Behiç’i linç etmek Türkiye’nin geleceğini linç etmekle eş değerdir bence.

Bazı etiketi ‘’made in usa’’ yada ‘’ce’’ yazan kalemler her ne kadar saldırganlıklarına devam etseler de ben diyorum ki..

BEHİÇ SEN YILMA SAKIN..

BİR BEHİÇ SUSTURULURSA BİN BEHİÇ ÇIKAR ORTAYA TEKRAR OYUNU BOZAR

BİZLER BİRER BEHİÇ’İZ, AÇIK İSTİHBARAT’IZ

TAM YOL İLERİ

Saygılar
 
...

...

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Dr. Sayın'ın sitedeki köşesinin adı "Dr. Şerefsiz Ödlek" olarak değiştirildi.

Komplo teorisi kitaplarıyla da tanınan Dr. Ümit Sayın, Hürriyet'in sorusu üzerine, "Kişiliğime hakaret ettiler. Site ve sahibini savcılığa şikáyet ettim" dedi.

GEÇEN yıl mayısın 5'inde, 10'unda ve 11'inde Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan 3 el bombasından yine mayısın 17'sinde yaşanan Danıştay baskınına, ondan 3 hafta sonra yapılan Atabeyler Operasyonu'na kadar her olayda aynı isimler gündeme geldi. En son 12 Haziran'da, Ümraniye'de bir gecekonduda bulunan 27 el bombası da yine aynı yerde düğümlenince, okuyanların esrarengiz bir örgütle karşı karşıya olduklarından neredeyse şüphesi kalmadı. Suçlananlar ise ilk günden beri ısrarla aynı şeyi savunuyor: "Bu olaylar, cumhuriyet tarihinin en büyük komplosu."

Her ne kadar başlarına gelenlere "komplo" deseler de artan gözaltı baskılarından sonra "ulusalcı" olarak anılan grup arasında şu aralar derin bir "Şerefsiz Ödlek" bölünmesi yaşanıyor. "Dava"ya sadık olanlar, ayrılanları "şerefsizlik" ve "korkalık" ile itham ediyor.

KOMPLO TEORİSİ SİTESİ

Emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin ve emekli astsubay Oktay Yıldırım'ın başını çektiği gruba, en son 27 Haziran'da gözaltına alınan 2 isim daha eklendi: Ayşe Asuman Özdemir ve Gazi Güder. Bu kişiler, Eskişehir'de annesinin yatağının altına ufak bir cephanelik sakladığı iddia edilen, eski özel kuvvetlerci emekli binbaşı Fikret Emek kadar dikkat çekmedi, ama bu yeni isimlerle birlikte yapıyla ilgili farklı bir boyut daha ortaya çıktı: www.acikistihbarat.com

"Açık İstihbarat", internette ulusalcı yayınlar yapan ve komplo teorilerinin yazıldığı bir site. Şimdiye kadar burayla sadece Oktay Yıldırım'ın doğrudan ilişkisi vardı. Siteye girdiğinizde sitenin sahibi, "komplo teorisi uzmanı", Robert Kolejli, ekonomist Behiç Gürcihan ile "ideolog" Hüseyin Mümtaz'ın yazılarının altında, sağda bir köşesi duruyordu. Ancak "Ulusal Köy Kütüphaneleri" adlı bir projenin yürütücüsü olan, sitede yazıları, duyuruları yayınlanan Ayşe Asuman Özdemir ve Gazi Güder ile birlikte sitenin bağlantıları çoğaldı. Her ikisi de 26 Haziran'da gözaltına alındı, 1 gün sonra serbest bırakıldı. Ancak savcının tutuklanması yönünde talebini tekrarlaması üzerine İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi iki sanık hakkında yakalama emri çıkardı.

CV'Sİ ETKİLEYİCİ

Özdemir, emekli bir banka çalışanı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nden "Kardelen projesiyle PKK'ya destek veriliyor" deyip gürültülü bir şekilde istifa etmişti. Gazi Güder ise yüzbaşılıktan istifa etmiş, eski bir deniz subayı. Askerliği boyunca birçok yerde eğitim almış, bir yüksek bilgisayar mühendisi. 1984'te ayrılınca Tekofaks'a genel müdür oluyor. Sonra bir süre Garanti Bankası için çalışıp kendi elektronik şirketi Densan'ı kuruyor. CV'si çok etkileyici. NASA'nın kullandığı yazılımı Türkçeleştirip Türkiye'ye uyarlayan adam.

Bu iki gözaltıyla ilgili şimdilik herhangi bir açıklama yok. Ama sadece elinizdeki isimlerin ilişkilerinden ilerlemeye çalıştığınızda bile ortada küçük bir casusluk romanı yazabilecek kadar malzeme olduğunu görüyorsunuz:

Muzaffer Tekin, Danıştay saldırısı sonrasında arandığını, Fenerbahçe Orduevi'nde arkadaşlarıyla yemek yerken öğrendi. Polisin evine baskın yaptığı haberi geldi. Eve gidip baktıktan sonra orduevine dönen ve "Telefonunu kapat, pilini çıkar ve ortadan kaybol" diyen kişi, Ertaç Giray'dı. Giray, olay sonrası gözaltına alınan emekli yüzbaşı Zekeriya Öztürk'ün dışında eski MİT'çi Mehmet Eymür'ün de avukatı.

Muzaffer Tekin'in arkadaşları, Tekin'in Danıştay saldırısının ardından kaçak duruma düşüp, kalbine 2 kere bıçak saplayarak intihar etmeye çalışmasından Zekeriya Öztürk'ü sorumlu tutuyor. "Giray ve Öztürk komutanı öldürmeye çalıştı" diyorlar.

SİTEDEN KALDIRILDI

Açık İstihbarat sitesinin yazarlarından, Adli Tıp Enstitüsü öğretim üyesi Dr. Ümit Sayın, geçen hafta aniden siteden ayrıldı. Bütün eski yazılarını da kaldırttı. Sitedekiler ise Ümit Sayın'ın köşesinin bulunduğu yere "Dr. Şerefsiz Ödlek" adında, kafasını kuma sokmuş, poposu havada bir adamın fotoğrafını koydular.

KERİNÇSİZ KAVGASI

Ayrışmalar sadece "Açık İstihbaratçılar" arasında değil. 301'den yargılanan yazarların duruşmalarını basan meşhur Büyük Hukukçular Birliği'nin geçen 10 Kasım'da yaptığı bir toplantıda, Kemal Kerinçsiz ve Oktay Yıldırım arasında da ulusalcıların örgütlenmesi konusunda bir tartışma çıktı. İddiaya göre Kerinçsiz'in adamı olduğu söylenen biri, eline bir kül tablası alıp Yıldırım'a fırlattı. Yıldırım'ın korneası yırtıldı.

İşin bir de Ümit Özdağ-Devlet Bahçeli cephesi var. Özdağ, geçen kasımda yapılan kongrede MHP'ye genel başkan olmak istemiş, ama Bahçeli, "Bu adam yabancı servislere çalışıyor" demişti. Bahçeli'nin, Kerinçsiz ve yanındakileri Muzaffer Tekin ve adamlarından uzaklaştırdığı, Ümit Özdağ ile konuşmalarına bile müsaade etmediği iddia ediliyor. Muzaffer Tekin'in arkadaşları, şimdi Devlet Bahçeli'ye çok kızgınlar.

Site ve sahibini Şikayet ettim

Adli Tıp Enstitüsü öğretim üyesi Dr. Ümit Sayın, aynı zamanda "Derin Devletler, Gizli Projeler ve Kirli Gerçekler" ve "Gizli Örgütler,11 Eylül ve Büyük Ortadoğu Projesi, Küresel Terörün Perde Arkası" kitaplarının da yazarı. Dr. Sayın, sitede, eskiden kendisine ait olan köşede, kafasını toprağa gömmüş birinin fotoğrafı altında "Yeni yazarımız Dr. Şerefsiz Ödlek yakında bu köşede" ibaresine büyük tepki gösterdi. Hakaretin kendisine yapıldığını belirten Ümit Sayın, şunları söyledi:

"Bir yıl önce gelip benden siteye yazmamı istediler. Ben de ayda bir-iki yazı göndermeye başladım. Operasyonu ve Oktay Yıldırım ismini duyunca yazılarımı çektim. Behiç Bey'e, bu olaylar bitinceye kadar yazmak istemediğimi belirttim. Oktay Yıldırım'ı tanımam, ama bu olaylar sonuçlanana kadar adımın aynı yerde gözükmesini istemem. 'Ayrılıyorum' dedim. Sonra bu yazı çıktı sitede. Kişiliğime hakaret ettiler. Site ve sahibini savcılığa şikayet ettim."

Siteye göre kim kimdir

Ümraniye operasyonu ve Oktay Yıldırım'ın tutuklanmasıyla ilgili haberleri polis bültenine benzeten Behiç Gürcihan, sitedeki son yazısında, adı geçen isimler ve ilişkileriyle ilgili rehber hazırladı. Rehberdeki rütbe ve iş karışıklıkları başlığı altında şu bilgiler yer aldı:

Kuvvai Milliye Derneği'nin başkanı Bekir Öztürk, emekli albay değildir. Bekir Öztürk, Mersin'de çalışan bir sağlık görevlisidir. Kuvvai Milliye Derneği'nin Kuvvayi Milliye Derneği ile alakası yoktur.

Muzaffer Tekin'le birlikte tutuklanan Zekeriya Öztürk, emekli albay değil emekli yüzbaşıdır.

Oktay Yıldırım, helikopter pilotu değil komandodur.

Muzaffer Tekin emekli albay değildir, emekli yüzbaşıdır. Çok uzun seneler önce, ünlü Tuzla olayı sonrasında ordudan istifa etmiştir.

ARASI AÇIKLAR

İlişkiler Ağı başlığı altında ise herkesin sıfatının "Ulusalcı/milliyetçi" olduğu için adı geçen isimlerin sanki yediği-içtikleri ayrı gitmeyen kişiler gibi göründüğünü vurgulayan Behiç Gürcihan, çeşitli mitinglerde ve toplantılarda çekilmiş fotoğrafları basına yansıyan kişilerin ilişkilerinin zannedildiği gibi olmadığını ileri sürdü. Gürcihan'a göre:

Muzaffer Tekin ile Veli Küçük'ün arası limoni.

Muzaffer Tekin ile Oktay Yıldırım'ın arası açık.

Oktay Yıldırım ile Zekeriya Öztürk'ün arası açık, görüşmüyorlar.

Oktay Yıldırım ile Kemal Kerinçsiz kavgalıdır. Kerinçsiz'in bir adamı Oktay Yıldırım'a saldırmıştır. Yıldırım'ın korneası çizilse de davaya zarar vermemek için olayı basına ve ilgili makamlara bildirmemiştir.

Bekir Öztürk ile Muzaffer Tekin tanışmıyorlar.

Bekir Öztürk ile Kemal Kerinçsiz'in arası açık.

Oktay Yıldırım ile tutuklananlardan Mahmut Öztürk'ün arası açık ve görüşmüyorlar.

İddiaları yalanlayan avukat Kemal Kerinçsiz ise Oktay Yıldırım'ı toplantı ve faaliyetlerden tanıdığını belirterek, "Başka bir bağlantımız yok" dedi.

hürriyet
[/FONT]
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks