Teferruatlar

"Mustafa Kemal teferruat ile uğraşmayı sevmezdi."- F. R. Atay.

Biz insanlar, hayatımız boyunca hep teferruatlara takılı kalıp, meselenin özünden uzaklaşırız ve farkına bile varmadan kendi kendimizi mutsuz ederiz.

Bunun en çarpıcı örneğini din konusunda gözlemleyebiliriz. Namaz kılarken bir takım detaylar, birtakım kişilerce o namazın kabul olacağı ya da olmayacağı şeklinde hükümler, fetvalar vermesine neden olur. Oysa ki namaz esnasında ellerimizi koyuş şeklimiz, fatiha suresini okumamız ya da okumamamız değildir önemli olan… önemli olan, Allah’ın huzurunda nasıl bir huşu içinde olduğumuzdur.

Sakal bırakmak ya da bırakmamak değildir, insanı mümin yapan… imanı kıl ile değerlendiremezsiniz…Hz. Peygamberin yaşadığı dönem giydiklerini giyerek İslam’ı yaşayamazsınız….Hz. Peygamberin örnek ahlakını, dürüstlüğünü ve güvenirliliğini taklit etmeye çalışarak iman sahibi olursunuz… düşünün ki; Hz. Peygamber günümüzde yaşamış olsaydı, belki de kravat takacaktı kim bilir ?... O zaman ona benzemek için kravat mı takacaktınız ?... Teferruatlar değildir önemli olan….meselenin özüdür….ve biz insanlar nedense hemen her konuda meselenin özünü terk edip teferruatlara takılıp kalırız….

Hatta günlük hayatımızda bile bunun çarpıcı örnekleri mevcuttur;

Mesela, ayakkabı alacak paramız yok diye üzülürüz…ayaklarımız var diye sevinmeyiz….evimizin küçük olduğundan yakınırız…gecekonduda yaşayanları yada evsizleri düşünmeyiz….mutlu bir evliliğimiz var diye sevinmeyiz…eşimizin dağınıklığı bizi mutsuz eder…bir bebeğe bakmanın büyütmenin zorluklarından yakınıp dururuz ama çocuk sahibi olmak için büyük mücadeleler veren insanları düşünmeyip bu lütuf için Allah’a teşekkür etmeyiz….

Anlayacağınız; biz habire yakınırız… birtakım teferruatlardan yoksun oluşumuz, bizi meselenin özünden uzaklaştırıp teferruatlara takılarak mutsuz olmamıza neden olur…

Sahip olmadıklarınızı unutup sahip olduklarınızla mutlu olmaya çalışın… çünkü daima sahip olmadığınız bir şeyler vardır….

Kendinize acımayı bırakın !... Daima bardağın su dolu tarafını görmeye çalışın… teferruatlara takılıp halinize hayıflanmak, sizi isyana ve küfre, bardağın su dolu kısmını görmeye çalışmak ise sizi şükre ve tefekküre götürür…

Unutmayın ki; gerçek mutluluk Allah’a şükür ile başlar…

ALLAH YAR VE YOLDAŞINIZ OLSUN.
(Akın Örsmen 12.3.2006)
 
İşte bir safsata "Peygamberimiz bu zamanda yaşasa idi..."

Ama bu zamanda değil. Peygamberliğe en münasip zamanda gelmiştir.

Teferruatlarda boğulmak başka, teferruatları dahi yaşama muradı başkadır.

Hz. Peygamberi biz Allah'ı hatırlatması için taklid ederiz. Teferruatlar dahi Allah'ı hatırlatmak içindir. Her an ve her işte...

En mükemmel bir iş, hatta dünyamızı kurtaracak bir fiil, eğer Allah hesabına olmaz ise yapan için sinek kanadı kadar değeri olmaz.

Sen dünyayı Allah hesabına değil de , başka bir hesaba binaen kurtarmışsan senin için o amelin hiç bir faydası olmayacaktır.

Ama Allah hesabına tuvalete sol ayağınla girsen sana faydası Allah hesabına dünyayı kurtarmayan birinden daha büyük, kıyaslanmıyacak bir fayda sağlar.

Esas olan emirlerdir. Biz Müslümanlar her fiilimizi, amelimizi emirlere göre değerlendiririz. Sonra, Allah'ın hoşnut olduğu şeyleri yaparız. Sonra Allah'ın hoşnut olduğu şeylere ulaştıracak işleri yaparız.

Ayrıca, kimya ile ilgili bir meselede kimyagerin sözü muteberdir. Savaşta komutanın sözü muteberdir.

Bir komutan kimya konusunda konuşsa sözü nasıl muteber olmaz. Bir komutan istediği kadr mesleğinde deha olsun din hakkında konuşsa sözü geçerli olmaz.

Bu noktada Atatürk bir din alimi değil, deha bir komutan ve idarecidir. Onun din hakkında kendi şahsi fikirleri delil ve hüküm olmaz.

vesselam



Teferruat Taasubu,Taasub Yeni yeni TAGUTlari meydana getirir.Din yalin ve Ari duru Allaha mahsus ve onun gönderdigi Resulün(Selam Resul/Resullere olsun)Bize yaptigi Vahy Tebligi iledirki buna teferruat eklemek Allahin dinine yama yapmaktan baska bir sey degildir.Allah hic bir beyyinesinde Tuvaletimize müdahale etmez..Insani hareketlerimizi ahlaki degerlendirir ve sadece Ahlaka ters kurallari temizler ve insanca yasamamiza yardimci olur,Mesela;Zina gibi Ahlaksizligi bertaraf eder ve mesru evliligi önerir.Ama Tutupta Gerdege su dualarla girin demez....Yani teferruat Taguti sistemin bir oyunudurki Yahudi ve Hiristiyanlarin düstügü hataya düsmekten sakinilmasi gerekir....Taasubun elindeki teferruatla yepyeni bir Ruhbanlar gurubu olusurki,(Ne Yazikki ayniyla bizede bulasmis)Din üzerinde tekellesmeler,Mezhepler,Tarikatlar ve diger menfaat guruplari olusmustur.Ne yazikki Islam alemide bu Teferruat gibi Taasub ehli Taguti sistemin elinde bicaredir...
 
Abi, tuvalete sol ayakla girmek veya evden sağ ayakla çıkmak veya oturarak su içmek veya sakal bırakmak veya oturarak bevl etmek gibi meseleler veya namaz kılarken oturmanın nasıl olması gerektiği veya o sırada nasıl kıyafet giymek lazım olduğu gibi meseleler tağutu yıkar,sen ise tağuttur diyorsun. Bunu Allah hesabına yapıyor. Biri en büyük ibadet olan namazı kendi hesabına yapsa tağut olur, ama Allah düşünülerek wcye sol ayakla girmek kainat kadar değer kesbedebilir.

Her işinde basit bir yemek yemekte, su içmekte , wcye girmekte, namazda duruşta dahi Allah'ın razı olduğu bir amele gayret etmek neresi tağuttur?

Mesela, yere kırıntı dökmemeye azami gayret göstermek, kırıntıda dahi israftan çekinmek takva değil de nedir?

Kainattaki herşey zerreden yıldızlra kadar onun ayetidir. Allah'ın varlığını ve birliğini ve Vahdet'ül Vucud olduğuna dalalet ederken, bu kadar hadsiz konuşma ile İnsanla konuşurken, insan günde sadece bir kaç vakit namaz ,senede bir oruç, ömründe tek hac ile hatırlanmak ve insandan tek muradının bu olduğunu düşünmek pazardan pazara Allah'ı hatırlayan hristiyanlara ait bir vasıf değil midir?

Oysa Müslüman en cüzzi işinde hak Rızasını gözetir. Her işini ibadete çevirmek murad eder. Her işinde onu takib eden bir Zat olduğunu bilir ve o Zat'ın muradına göre hareket etmek ister.

Bilir ki en büyük işten en küçük işe kadar Allah'ın razı olduğu tarzı, ameli ve işi yapan Zat Muhammed(a.s.m)dır. Elbette en cüzzi işinde onu taklid etmeye gayret edecek. Onun gibi yiyecek,, onun gibi oturacak, namaz kılacak,


Bunu fıtri bir hal olduğuna delil mi istersin?

İşte 50 CEnt denilen ucube Türkiyeye geldi. Zavallı gençler o ucubeyi taklid için çabasını gör.

Demek insan fıtraten birini takldi etmek arzusu ile yaratılmış. O zaman o arzuyu şeytanlaşmış insanları taklid yerinde, ahlakı Kur'an'da övülmüş Zat(a.s.m) olması nasıl tağut olur?

Çok acıklı sözler yazıyorsun Abim.

Selametle




Allah senden böyle bir teferruat istiyormu?Eger istese neden Musanin kavmini yersin?Neden onlari kinasin?Fitratimiz Taklit degil kendisi basli basina bir Tevhid inanci ile donatilmis ve adina Fitrat dini denmemismi?Allah Kurani göndermis Insanlarin icine hemde Alemlere Rahmet resulü(Selam Resul/Resullerine olsun)ile ve bizi onun agzindan dökülen VAHY davet etmis biz hala kalkip taklitlemi ugrasalim?Bakiniz eger sizin dediginiz taklit yani giyimde kusamda,Yiyip icmede,Hareket tarzinda olsaydi inan Kutupta yasayan bir insanin Müslüman olmasi asla düsünülemezdi adam zaten altinin acik olmasindan donar ölürdü.Yapmayin lütfem Allahin dinini böyle kücük Taguti teferruatlara kurban etmeyin.Allahin dini Evrenseldi tüm Ins ve cin leredirki onlarin Islama uygun giysi ve örflerine Islam asla müdahale etmemistir..Lütfen Allahin dinini Allaha has kiliniz...
 
Abi ;elbette, bizim dinimiz zorlaştırmaz kolaylaşatırır. Zaten teferruat ve füruat zamana, coğrafyaya, kişiye göre terkedilebilir. Kah Uygulanmaz kah uygulanır.

Mesela, Peygamberimiz ayakta suç içilmesini yasak etmiş. Ama mecbur kaldığında kendisi de içmiş. Ama namazı asla terk etmemiş.

Mesela, işrak namazını sürekli kılarmış, birgün terk edince SAhabe sormuş, demiş "Farz zannetmeyin, diye terk ettim"

İşte burda gaye günün her anını Allah'ı hatırlatacak bir hal üzere olmaktır.

Mesela, su içmek istedim. Ayaktayım. Oturduğum zaman Sahib-i Şeriat olan Allah Aklıma geldi.

Bazen montajda oluyorum. Oturacak yer uzak oluyor. Ayakta içtiğim vakit, Peygamberimizinde mecbur kaldığında terk ettiği geliyor. O vakit yine SAhib-i şeriat olan Allah aklıma geliyor.

Sonra işim bitiyor. Müşteri bana fazla para veriyor veya kaldırdığım bir koltuğun altından bir altın çıkıyor, müşteri görmüyor. Basit bir su içmede bile Sahib-i Şeriatı aklına getirmeye gaye ve adet edinmiş bir insan en büyük bir zulm ve günah olan o hırsızlığı yapar mı?

Bu hal nasıl tağut olabilir?



Teferruat asla din degildir,bize düsense Tebyin görevi ve sadece yalin sekilde dini ayetteki gibi naksetmek,O nedenle teferruat gibi insanlari oyalayacak seylerden oldukca cok uzaga gitmak gerekirki bu teferruati bizlere ulastiranlarin ve bu ulasanlari bize ögretmeye calisanlarin su Islam alemindeki konumlarina bir bakiniz,,,Bu nedenle hepsini atmakta ve Islami Allahin Kitabindan ögrenmek ve yasamak lazim geldigini görmek lazim DUHA.Allahin sistemi asla bir kac ayak oyunu ile susturulamaz.Taguti diyorum az öncede yazdim Bunlari bize getirenlerin ve ögretenlerin konumuna bakmak yeterlidir...
 
Ha Abim sen şunu diyorsan haklısın. Duyuyoruz, annelerimiz Mukabeleye gidiyor. Orda ders veren bir kadın namazı anlatırken, mesela demiş, "secdede ellerini açmaz isen münafık olursun"

Elbette böyle abartılara biz de karşıyız. Ama bu hal teferruatın suçu değil. O kişinin cehaletinin suçudur.



Bece onu din diye bugünlere aktaranin ve ögretenin sucu....
 
:D

Abi o aktaran öyle aktarmamış. Öğrenen yanlış öğrenmiş.


Mesela namazda parmakların açık olma mevzusunu söyliyeyim. O meselenin geçtiği kaynakta şöyle diyor, (okumuştum). "Peygamberimiz zamanında münafıklar güya namaz kılarken ellerinde küçük put taşır ve secdede ellerinin altında olurmuş. Parmakları kapalı olduğu için gözükmezmiş Peygamberimizde secdede parmakların açık olmasını buyurarak bu münafıklığı kırmış.

Şimdi bunu okuyan o kadın hemen yorum yapıyor "Namazda eli açık olmayan münafıktır"

Şimdi suç aktaranın mı, okuyanın mı?

Iste bu bugüne gelmeseydi yani Din Allaha has kilinsaydi böyle bir durumla karsilasilmaz ve din sadece Allahin olurdu...Ki ben inanmiyorumki o adamlar putun üzerine secde etsin öyle sey olurmu adamlar karsilarina alip yapiyordur mutlaka...(Son cümlem latifedir)
 
Yani teferruat Taguti sistemin bir oyunudurki Yahudi ve Hiristiyanlarin düstügü hataya düsmekten sakinilmasi gerekir....Taasubun elindeki teferruatla yepyeni bir Ruhbanlar gurubu olusurki,(Ne Yazikki ayniyla bizede bulasmis)Din üzerinde tekellesmeler,Mezhepler,Tarikatlar ve diger menfaat guruplari olusmustur.Ne yazikki Islam alemide bu Teferruat gibi Taasub ehli Taguti sistemin elinde bicaredir...

Malesef bu düşünceniz sevgili mete, milyonlarca iman ehli arasında çok cılız ve fersiz bir iddia.

Çok iyi bilinir ki teferruatlarda güzellikler gizlidir.

Ve İslam'ın hakikatlerinden Peygamber Efendimiz (sav) in hadis ve sünnetleri de bu teferruatlarla vücut bulmuştur ve hiç kimse bunu yadsıyamaz. Bize, namazda ki teferruatları öğreten Peygamberimizin uygulamaları hakkında tağuti bir oyun benzetmesini haddi aşmış bir laubalilik olarak değerlendiriyor ve lütfen, tekrar, bu boyutlara ulaşan zihniyetrinizi bu satırlara aktarmamanızı rica ediyorum.
 
Malesef bu düşünceniz sevgili mete, milyonlarca iman ehli arasında çok cılız ve fersiz bir iddia.

Çok iyi bilinir ki teferruatlarda güzellikler gizlidir.

Ve İslam'ın hakikatlerinden Peygamber Efendimiz (sav) in hadis ve sünnetleri de bu teferruatlarla vücut bulmuştur ve hiç kimse bunu yadsıyamaz. Bize, namazda ki teferruatları öğreten Peygamberimizin uygulamaları hakkında tağuti bir oyun benzetmesini haddi aşmış bir laubalilik olarak değerlendiriyor ve lütfen, tekrar, bu boyutlara ulaşan zihniyetrinizi bu satırlara aktarmamanızı rica ediyorum.



Biliyorum Bekirim Biliyorum,Ne yazikki biliyorum.Ah su Israliyet yokmu biliyorum gözümün nuru biliyorum...Allahin emri yalinya olmadi teferruat......
 
Biliyorum Bekirim Biliyorum,Ne yazikki biliyorum.Ah su Israliyet yokmu biliyorum gözümün nuru biliyorum...Allahin emri yalinya olmadi teferruat......


Bu konularda her teferruatı İsrailiyat ya da tağuti bir yol diye tarif edersek, ardı arkası gelmez yüzlerce handikap çıkar önümüze. Ama din adına hiç bir mesnedi olmayan teferruatlar yok mu? vardır tabii ki. Bunları münferiden değerlendirmek,zülfiyare değmemek doğru olacaktır sevgili mete.
 
Ayrıca, kimya ile ilgili bir meselede kimyagerin sözü muteberdir.

vesselam

Sevgili Duha,

Söyler misin bana, iki melokül hidrojen ile bir melokül oksijen'in birleşerek suyu oluşturması kuralını kimyagerler mi koymuştur ?

İlim, Allah'ın kainatı yönetmek için koymuş olduğu kuralların silsilesine verilen genel bir addır. Bizler öğrendikçe buna ilim diyoruz. Ve onun ilmini eğer bir okyanusa benzetirsek, bizler ancak o okyanusun kıyısında yüzüyoruz.

Kimya ilmini yaratan Cenab-ı Hak tır. Kimyager değil...
O halde esas olan kimyagerin değil, Allah'ın sözüdür.

Senin bahsettiğin saffatayı ortaya atanlar da, ne yazık ki, ilme vakıf olduğunu söyleyen şarlatanlardır.

Allah Yar ve Yoldaşın olsun.
 
"Mustafa Kemal teferruat ile uğraşmayı sevmezdi."- F. R. Atay.

Biz insanlar, hayatımız boyunca hep teferruatlara takılı kalıp, meselenin özünden uzaklaşırız ve farkına bile varmadan kendi kendimizi mutsuz ederiz.

Bunun en çarpıcı örneğini din konusunda gözlemleyebiliriz. Namaz kılarken bir takım detaylar, birtakım kişilerce o namazın kabul olacağı ya da olmayacağı şeklinde hükümler, fetvalar vermesine neden olur. Oysa ki namaz esnasında ellerimizi koyuş şeklimiz, fatiha suresini okumamız ya da okumamamız değildir önemli olan… önemli olan, Allah’ın huzurunda nasıl bir huşu içinde olduğumuzdur.

Sakal bırakmak ya da bırakmamak değildir, insanı mümin yapan… imanı kıl ile değerlendiremezsiniz…Hz. Peygamberin yaşadığı dönem giydiklerini giyerek İslam’ı yaşayamazsınız….Hz. Peygamberin örnek ahlakını, dürüstlüğünü ve güvenirliliğini taklit etmeye çalışarak iman sahibi olursunuz… düşünün ki; Hz. Peygamber günümüzde yaşamış olsaydı, belki de kravat takacaktı kim bilir ?... O zaman ona benzemek için kravat mı takacaktınız ?... Teferruatlar değildir önemli olan….meselenin özüdür….ve biz insanlar nedense hemen her konuda meselenin özünü terk edip teferruatlara takılıp kalırız….

Hatta günlük hayatımızda bile bunun çarpıcı örnekleri mevcuttur;

Mesela, ayakkabı alacak paramız yok diye üzülürüz…ayaklarımız var diye sevinmeyiz….evimizin küçük olduğundan yakınırız…gecekonduda yaşayanları yada evsizleri düşünmeyiz….mutlu bir evliliğimiz var diye sevinmeyiz…eşimizin dağınıklığı bizi mutsuz eder…bir bebeğe bakmanın büyütmenin zorluklarından yakınıp dururuz ama çocuk sahibi olmak için büyük mücadeleler veren insanları düşünmeyip bu lütuf için Allah’a teşekkür etmeyiz….

Anlayacağınız; biz habire yakınırız… birtakım teferruatlardan yoksun oluşumuz, bizi meselenin özünden uzaklaştırıp teferruatlara takılarak mutsuz olmamıza neden olur…

Sahip olmadıklarınızı unutup sahip olduklarınızla mutlu olmaya çalışın… çünkü daima sahip olmadığınız bir şeyler vardır….

Kendinize acımayı bırakın !... Daima bardağın su dolu tarafını görmeye çalışın… teferruatlara takılıp halinize hayıflanmak, sizi isyana ve küfre, bardağın su dolu kısmını görmeye çalışmak ise sizi şükre ve tefekküre götürür…

Unutmayın ki; gerçek mutluluk Allah’a şükür ile başlar…

ALLAH YAR VE YOLDAŞINIZ OLSUN.
(Akın Örsmen 12.3.2006)


Yazıda ki ana tema doğru olmakla beraber, verilen örneklerin tam tamına yerine oturduğunu söylemek ve kabullenmek mümkün değil.

Evet, meselenin özü, aslı, işin ruhunu, temelini oluşturur. Mesela nedir? Allah'a ibadet. Nası olacak bu ibadet? O'nun emrettiği gibi. Kıyamda duracaksın, kıraat edeceksin, rüku ve secde edeceksin, son oturuşu yapacaksın ama nasıl, aklın fikrin zikrin O'nda olarak. Ama kıyam, kıraat, rüku secde tamam, kafa, akıl, fikir, zikir başka yerde. İşte olmayan şekil bu. Dediğim gibi, yazının amacı doğru ancak verilen "fatiha suresini okumak/okumamak" meseli doğru bir örnek olamaz.
 
Hz.yunus (a.s.) bir gün bir köyden geçiyormuş. Orada yaşayanlar Yunus a.s. sevgi ile karşılamışlar, köyü gezdirmeye başlamışlar.gezerlerken Yunus a.s. bakmış gençten biri tepenin üstünde hoplayıp zıplıyor, taklalar atıyor. ‘’ bu kim ?’’ diye sormuş yanındakiler. ‘’o köyün delisidir, devamlı böyle garip hareketler yapar, taklalar atar’’ diye cevap yanındakiler. Bunun üzerine Yunus a.s. gencin yanına gitmiş ve ona sormuş.’’ niye böyle hoplayıp zıplıyorsun ?’’ genç cevap vermiş; ‘’amca , ben Allah’ı çok seviyorum o yüzden ona sevgimi belirtmek için böyle hareketler yapıyorum’’ diyince, yunus a.s. ‘’madem Allah’ı çok seviyorsun, namaz kılsana ‘’demiş. Genç saf bir tavırla ‘’nasıl namaz kılınır bilmiyorum ki,... Bana öğretir misin ?’’ diye sormuş. Yunus a.s. gence nasıl namaz kılınacağını göstermiş. Sonra köyden ayrılmak için yola çıkmış. Epey gitmiş, bir akarsuyun kenarına gelmiş. Akarsu fazla derin değilmiş. Yürüyerek geçmeye başlamış. Birden arasından birinin seslendiğini duymuş. Dönmüş bakmış. Demin ki genç koşarak kendisine doğru geliyor. Sonra birden hayretle fark etmiş ki, suyun üzerinde batmadan koşuyor...
Genç yanına gelmiş, demiş ki; ‘’amca, peki namaz kılarken bir şey söyleyecek miyim ?’’

Hz.Yunus a.s. gözleri dolu dolu olmuş , ve demiş ki;
‘’ sen bildiğin gibi devam et evladım...’’

Bu bir kıssadır. Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilinmez...
Ama şunu bilmemiz gerekir ki; her kıssa’da bir hisse vardır.
Bu kıssa’dan alınacak hisse ise; Allah’a yönelişin, Allah’a ibadetin samimi olması gerektiğidir. Yoksa namaz okuduğun dua değil... Sadece ''Bismillahirahmanirrahim'' diyerek namaz kılınabildiğini. elbetteki sizde biliyorsunuzdur. Yoksa bütün sureleri eksiksiz okuyupta aklınız başka yerde ise ne çare.

Gerçek şudur ki güzel kardeşim; Allah'ın neyi kabul edeceğini veya etmeyeceğini yalnızca Allah bilir, kullar değil...

(Vay haline o namaz kılanların ki,namazlarından gaflet içindedir onlar! Riyaya sapandır onlar/gösteriş yaparlar. Mâûn suresi 4-5-6)

Allah yar ve yoldaşın olsun.
 

Bu bir kıssadır. Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilinmez...
Ama şunu bilmemiz gerekir ki; her kıssa’da bir hisse vardır.
Bu kıssa’dan alınacak hisse ise; Allah’a yönelişin, Allah’a ibadetin samimi olması gerektiğidir. Yoksa namaz okuduğun dua değil... Sadece ''Bismillahirahmanirrahim'' diyerek namaz kılınabildiğini. elbetteki sizde biliyorsunuzdur. Yoksa bütün sureleri eksiksiz okuyupta aklınız başka yerde ise ne çare.

Gerçek şudur ki güzel kardeşim; Allah'ın neyi kabul edeceğini veya etmeyeceğini yalnızca Allah bilir, kullar değil...

(Vay haline o namaz kılanların ki,namazlarından gaflet içindedir onlar! Riyaya sapandır onlar/gösteriş yaparlar. Mâûn suresi 4-5-6)

Allah yar ve yoldaşın olsun.


Amin, Allah cümlemizden razı olsun.

Anlattığınız kıssada çok hassalar var tabii ki. Bunlar ötelenecek, göz ardı edilecek şeyler tabii ki değil. Ama siz benim ne dediğimi sanırım anladınız.
 
Allah razı olsun Bekir kardeşim.


Sevgili kardeşim,

İslamde ruhban sınıfı diye bir sınıf yoktur. Özetle; din hiç kimsenin tekelinde değildir. Ruhban sınıfı Hristiyanlıkta vardır. Bu yüzden papazlar, Kardinaller bu işi en iyi biz biliriz diyerek insanları tarih boyunca hep kandırmışlar hatta endülüjans (af kağıdı) bile dağıtmışlardır. Oysa Allah adına kimsenin kimseyi affetmesi veya günahlarını çıkartabilmesi yetkisi yoktur.

Ne yazık ki tarih boyunca tekerrür eden bu oyun farklı bir sahnede, benzer senaryo altında oynanmaya çalışılmaktadır. Eğer Allahtan başka veliler edinecek isek ve Yaradanın değil de kulların gösterdiği yoldan gidecek isek, yalnışlara sapmamız kuvvetle muhtemeldir.

Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! A'RAF SURESİ 3.

Tabi sizleri çok iyi anlıyorum.
''Teferruatler'' isimli yazımda M.Kemal Atatürk'ün bir sözünü örnek olarak vermeseydim, eminim ki bu konuda bu kadar yazışıyor olmazdık.

Allah yar ve Yoldaşınız olsun.
 
Tamam kardeşim, bu konuda hem fikiriz. Dinde ruhbanlık yoktur. Tarih boyunca insanlığı Allah ile aldatmışlar. Pek çok ulem-i su din adına bidat ve hurafeleri ortalığa doldurmuşlar.

Ama sorun şurda.

Mesela, Fatih Sultan Mehmet tarihin gördüğü en müthiş bir Padişah, deha bir komutan, dirayetli bir sultan. Ama din adına hiç bir fetvasını duydun mu?

İşte dediğim budur. İstiyorsun ki dinde ruhbanlık olmasın. İstiyorsun ki İslam teferruatlardan kurtulsun. Peki bu konuda söz hakkı ulemanın değil mi? Bu konuda söz hakkını dini bir alim olmayan bir zata vermek ruhbanlığın ta kendisi olmaz mı?

Ayrıca konuyu dinlettirecek hale getirencek Allah değil mi? Böyle yollara ihtiyaç var mı?

Neyse konu boşuna uzadı. Sıkıldım.

vesselam



Ikra emri sadece bu adamlarami verildide onlara soralim?Neden kendini yetistirmeden güdülen olmaya mahkum ediliyoruz?Neden her seyimizi onlara verip hem onlari T.... hem kendimizi M... yapiyoruz?neden Vahye bas vurup teferruat atmiyoruzda sadece bu alimlere yüklüyoruz?
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks