Tarikatten Bi Haberler

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Allahü teâlâya hamd ederiz. Onun Peygamberine duâ ve selâm ederiz.
Oğlum! Sülûk konaklarını ve cezbe makamlarını geçtikten sonra, anlaşıldı ki, seyr ve sülûktan maksat, yâni tasavvuf yolculuğundan maksat, ihlâs makamına varmaktır.
İhlâs makamına kavuşabilmek için, enfüsî ve âfâkî mâbutlara tapınmaktan kurtulmak lâzımdır.
İhlâs, islâmiyetin üç kısmından birisidir. Çünkü, islâmiyet üç kısmdır: İlm, amel ve ihlâs.
Görülüyor ki, tarîkat ve hakîkat, islâmiyetin bir kısmı olan, ihlâsı elde etmeye yarar, yâni islâmiyetin yardımcısıdır.
Sözün doğrusu da budur. Ne yazık ki herkes bunu anlıyamıyor. Rü'yâlar ile, hayâller ile aldanarak kanaat ediyorlar. Çocuk gibi, ceviz meviz ile vakit geçiriyorlar. Böyle kimselerin, islâmiyetin üstünlüğünden, inceliğinden ne haberi olur? Tarîkatin ve hakîkatin ne olduğunu nasıl bilirler? İslâmiyeti cevizin kabuğu gibi bir örtü sanıp, cevizin özü, tarîkattir, hakîkattir derler. İşin iç yüzünü görememişler, aşktan, zevkten işittikleri, ezberledikleri sözlerle avunurlar. Ahvâl ve makamlara kavuşmak için can atarlar. Bunları birşey sanırlar.
Allahü teâlâ bunlara, doğru yolu görmek nasip etsin. Bize ve size ve bütün sâlih kullarına selâmet versin!
Âmîn.


Rabbani Hazretleri 40
 
Şeriat, Tarikat yoldur varana,
Hakikat, Marifet andan içeru..

Şeriat bilmeyen bilmez tarikat,
Tarikat bilmeyen bilmez hakikat..

Demişler.. Nedir? Ne değildir? bilmiyorum!
 
Tarikattan maksat sadece tasavvuf demezsek ne ala..

Ama güzel kardeşim, tasavvuf günümüzde gerçek bir mürşidi Kamil ile anlam buluyor. Bu açıdan da baktığımızda ala nur bir hal alıyor.

Bu mürşidi Kamil'in tariki ile yaşayacağın bir tasavvufun anlam bütünlüğünü düşündüğün zaman; sana sadece şunu söyleyebilirim ki, bütün maddi lezzetleri bir kenara bırak, O mürşidi Kamil'in manevi telkin ve desteği ile yapacağın lafzı celal zikrinden alacağın lezzetin zerresini dahi tasavvur edemezsin.
 
Ama güzel kardeşim, tasavvuf günümüzde gerçek bir mürşidi Kamil ile anlam buluyor. Bu açıdan da baktığımızda ala nur bir hal alıyor.

Bu mürşidi Kamil'in tariki ile yaşayacağın bir tasavvufun anlam bütünlüğünü düşündüğün zaman; sana sadece şunu söyleyebilirim ki, bütün maddi lezzetleri bir kenara bırak, O mürşidi Kamil'in manevi telkin ve desteği ile yapacağın lafzı celal zikrinden alacağın lezzetin zerresini dahi tasavvur edemezsin.

Elbette farkındayım bunun. Fakat Tarikat "sadece" tasavvuf değildir. Bunu demek istedim. Hani günümüzde tarikat eşittir tasavvuf gibi bir eşitlik var, başka bir eşitliği yokmuş gibi..
 
Silsile-i Nakşînin kahramanı ve bir güneşi olan İmam-ı Rabbânî (r.a.), Mektubat'ında demiş ki: "Hakaik-i imaniyeden bir meselenin inkişafını, binler ezvak ve mevâcid ve kerâmâta tercih ederim."
Hem demiş ki: "Bütün tariklerin nokta-i müntehâsı, hakaik-i imaniyenin vuzuh ve inkişafıdır."
Hem demiş ki: "Velâyet üç kısımdır. Biri velâyet-i suğrâ ki, meşhur velâyettir; biri velâyet-i vustâ, biri velâyet-i kübrâdır. Velâyet-i kübrâ ise, verâset-i nübüvvet yoluyla, tasavvuf berzahına girmeden, doğrudan doğruya hakikate yol açmaktır."
Hem demiş ki: "Tarik-i Nakşîde iki kanatla sülûk edilir. Yani, hakaik-i imaniyeye sağlam bir surette itikad etmek ve ferâiz-i diniyeyi imtisal etmekle olur. Bu iki cenahta kusur varsa o yolda gidilmez."
Öyleyse, tarik-i Nakşînin üç perdesi var:
Birisi ve en birincisi ve en büyüğü: Doğrudan doğruya hakaik-i imaniyeye hizmettir ki, İmam-ı Rabbânî de (r.a.) âhir zamanında ona sülûk etmiştir.
İkincisi: Ferâiz-i diniyeye ve Sünnet-i Seniyyeye tarikat perdesi altında hizmettir.
Üçüncüsü: Tasavvuf yoluyla emrâz-ı kalbiyenin izalesine çalışmak, kalb ayağıyla sülûk etmektir. Birincisi farz, ikincisi vacip, bu üçüncüsü ise sünnet hükmündedir.Beşinci Mektub
Hal böyle iken Tarikatte lezzet ve zevk murad etmek veya peşinde gitmek doğru olur mu?

Hal böyle iken Tarikatte lezzet ve zevk murad etmek veya peşinde gitmek doğru olur mu?

İslâmiyeti cevizin kabuğu gibi bir örtü sanıp, cevizin özü, tarîkattir, hakîkattir derler. İşin iç yüzünü görememişler, aşktan, zevkten işittikleri, ezberledikleri sözlerle avunurlar. Ahvâl ve makamlara kavuşmak için can atarlar. Bunları birşey sanırlar.
 
İmam'ı Rabbani (k.s.) meşayihin büyüklerindendir. 1000. asrın müceddidi ve medar-ı iftiharıdır. Gerek mürşidine, gerekse zaman zaman etrafındaki can-ı cananlara yazdığı mektublarda, yaşadığı hali ve sülük halinde müşahede ettiklerini yazarken, aynı zamanda itminan için gerekli olan sorularına da cevaplar aramış, mektublarında bizlerin şimdi yaptığı gibi soru-cevap tarzı bir seyir izlemiştir.

Onun gibi bir mürşidin soru kipi ile sorduğu soru, bu böyle değildir anlamı içeren hükümü bildirmiyor. Bizzat hal arayışının içinde bulunduğu durumu arzediyor. Ve bu mektubları yazarken aynı zamanda mürşidlik vazifesini de yerine getiriyor. Etrafındaki insanların irşad edilmelerini de sağlıyor. Kendisi 17 yaşında sülükunu tamamlayıp halifelik makamına geçmiştir. Nakşibend halkasının silsilesinde çok önemli yerinde oturmaktadır. Kendi bulunduğu haline muhalif bir tarzı bulunması, bunun ima edilmesi bile manevi şahsiyetine iftiradır.

Tadmadığınız yemeğe yorumda bulunmayın. Zira bu gıda Rabbi Zülcelal'in muhabbet sofrasından gönderilmiştir. Bu sofradan bütün meşayih sadrı kadarını almış, gıdalanmış ve dağıtmıştır. Üstad (k.s.) dahi bu sofrada diz kırmış, boyun bükmüş ve nasibine düşen gıdasını almıştır.

Mektubatları buraya alıp kopyalamanın hiç bir önemi yok. Ehli, bunun içindeki anlamı kopyalayıp kalbine yapıştırır.

Gerisi; evet işte bundan gerisi cerbezedir.
 
Alınmak ne kelime, Nurcu kardeşlerimizin bu gayretinden mesud oluruz. Yeterki okunsun, anlaşılsın. Anlama yönünde bir gayret sarfedilsin. Buna hased edilmez, olsa olsa övgüler düzülür.
 
Uymak derken meslek noktasında ise elbette uymuyoruz. Zira, Nur Mesleği Tasavvuf Mesleğinde değildir. Ancak, kabul noktasında uymak kast ediliyorsa elbette en çok uyanlardır da..

Mesela, imani bir hakikati binler zevk ve keramete tercih ediyoruz. Malesef muhterem Mürşidinin bir kerametini binler imani mesleye tercih edenler ortada... Söylemeye hacet yok.

Yada mesela, muhabbet için tavassut lazım değil, tevassutsuz muhabbet büyük devlettir diyen İmam-ı Rabbani rağmına "bir tavassut olmadan muhabbet olmaz" diyen ve kendilerine İmam-ı Rabbaninin yolundayız diyenler de ortada.

Yada Fena ve Beka CEzbe Sulk makamları en büyük değildir dediği halde en büyük diyenlerde ortada.

Sahabi makamında cezbe ve sulük yoktur dediği halde Tarikati sahabi mesleği yapanlarda ortada.

Senin bildiğin o kadar işte. Zaman iman kurtarma zamanıdır, tarikat zamanı değildir. Tarikat; eğer ki, yaşamaya vaktin varsa yaşa, ondan da geri kalma anlamındadır bizim her zaman dile getirdiğimiz. Tarikat aynı zamanda senin okuduklarını yaşamaktır. Birebir yaşantıya dökmektir. Ayn'el yakin olmaktır.

sahabenin elbette bu noktada sülüku düşünülemez bile. Nasıl olsun ki, mübarekler ayn'el yakini bulmuşlar. Daha sulük lafı edilir mi ?

Biraz daha oku, dediğimiz noktaya varmanıza az kalmış. Maaşallah, tebarekallah.
 
Kardeşim, ben Ehl-i Tarik ile sohbetlerimde söylenenlere istinaden konuşuyorum. Demiyorum ki Tarikat budur. Demiyorum ki tüm tarikatçiler budur.
Evet, benim tanıdığım çok Ehl-i Tarik Şeyhinin kerametlerinden başka bir şey söylemiyor. Tarikate girmeden imanın kurtulamayacağını söylüyorlar. Tarikatin SAhabi mesleği olduğunu söylüyorlar. ve hakeza

Nasıl ki Mezheb sonradan olmuştur. Ama haktır. Bir mezhebe dayanmak mecburdur.
Tarikat sonradan olsa dahi haktır. Tarikatsiz iseniz ya Sahabi olacaksınız, ya Mehdi'nin talebesi olacaksınız. Hiçbirine dahil değilsen muhakkak bir mesleğe dahil olacaksın. Yoksa gümler gidersin.
İşte İmam-ı Rabbaniden çıkardığım ders budur.

Doğru söylenilen bir söze zaten lafım olamaz. Dediğin doğru, bir çok yerde tarikate yeni dahil olmuş kişiler şeyhinin uçmasından kaçmasından bahseder. Yahu mübarek diyorsun, uçmak kaçmak bir meziyet olsa kuşlarda uçuyor, şeytan da uçuyor. Bırak bunları da mürşidin nelerden bahseder, tıss! İşte böyleleri için İmam'ı Rabbani (k.s.) cezbe halini ifade ediyor ve devamında şöyle buyuruyor: "Cezbe; tarikat çocuklarını avutmak içindir"

Gerçek cezbe ve muhabbet zaten bu merhalede kolay sağlanacak bir şey değildir. Tarikat çocuklarının bununla avutulduğu da bir gerçek ise; demek ki hakiki cezbe değildir. Hakiki cezbe makamı odur ki; cezbeye giren cezbede olduğunun dahi idrakinde olmayandır. İstiğrak halinin bir alt kademesidir ki, bir sonraki istiğrak haline kalbin hazırlanması halidir.

Neyse, konu dağıldı, buna sebep ben oldum. Sonuç itibari ile şunu söylemek isterim ki; tarikatın içinde olup da tarikatten bhaber insanlar vardır olacaktır. şeriat hükümlerini tarikata girdikten sonra tanımaya başlayanları da gördükçe, bunun bu yaşantımızda elzem olduğunu daha çok idrak ediyorum.

Ama unutulmaması gereken düsturu da hatırlatarak; şeriatsız tarikat zındıklıktır!
 
Hiç kimse alınmasın bu asırda İmam-ı Rabbaniyi en çok okuyan Nurculardır.


Meva kardeşim siz de hiç alınmayın ki,
Sizin şeyhiniz de Fethullah gülen hoca efendidir değişen bir şey yok.
Siz o kişiyi önder kabul etmişsiniz.
Bir başkası da beğendiği bir Mürşidi önder kabul etmiştir.

Bu dünyada hepimiz nasibimize düşeni bulacağız.
H.Z. Allah c.c cümlemize Razı olduğu önderlerine talebe olmamızı
nasip etsin İnşaallah...
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks