Siz sahabe gibi adalete layık olun. Bende Ömer gibi adil olayım

  • Konbuyu başlatan abdirabbih
  • Başlangıç tarihi
A

abdirabbih

Guest
HACCAC ORDUSUYLA IRAK'A YÜRÜYÜNCE
Haccac-ı Zâlim, Emevî devletinin ordu kumandanla­rından biri idi. Sahabeden sonra gelen Müslüman nesle çok zulmetmiş, baskıda bulunmuştu.
Ona dediler ki:
Sen Hazret-i Ömer'in nasıl adalet ettiğini biliyor­sun. Ne olur, bize onun gibi muamele eyle.
Şöyle cevap verdi:
Hazret-i Ömer'in zamanında, sahabeler gibi halk vardı. Siz sahabe gibi adalete lâyık olun, ben de Ömer gi­bi âdil olayım. Siz sahabe gibi adalete lâyık halk olmu­yorsunuz, ama benden Ömer gibi âdil olmamı bekliyor­sunuz, yağma yok. Sizin gibi halka, ancak benim gibi kumandan gerektir. Lâyıkınız budur.
Aradan bir müddet geçti, bir sürü ihtilâf ve ayrılıkların menşei haline gelmiş olan Irak ve Basra'da bir korku başladı. Sebebi, Haccac'ın ordusu ile Irak'a geleceği söylentisiydi. Halk toplanmış, zamanın din büyüğü, meşhur velî Hasan Basrî Hazretleri'ne gitmişti. Ona şöyle diyor­lardı:
Ey muhterem zat, sen bize bir akıl ver. ne yapaca­ğımızı işaret buyur. Haccac ordusunu toplamış, buraya geliyormuş. Buraya gelirse olacaklar malûm. Kimimiz buradan kaçmalıyız, diyor. Kimimiz de kaçmayıp bekle­meliyiz, diye diretiyor.
Büyük velî onlara şu cevabı verdi:
Kaçmayınız, zira arkanızdan erişir, sizi kılıçtan ge­çirir. Oturup beklemeyiniz, gelip sizi bulunduğunuz yer­de kıskıvrak yakalar. Kalkınız topyekûn günahlarınıza tevbe, istiğfarla meşgul olunuz. Zira sizin başınıza gel­mek üzere olan bu musibet, sizin günahlarınız sebebiyle yola çıkmıştır. Haccac bir vasıtadır. Siz bu vasıtayla ısla­ha muhtaç hale gelmişsiniz.
Bunun üzerine Irak halkı, istişare ettiler. Gerçekten de bir sürü zulme, haksızlığa girdiklerini, konu komşu hakkı gözetmez, ahlâkî ve İslâmî ölçülere itibar etmez ol­duklarını itiraf ettiler. Derhal herkes tevbe, istiğfar ede­rek Allah'a yalvarmaya başladı:
Yâ Rab, biz Haccac gibi birinin zulmüne müstehak olduk. Sen bizim kusurumuzu afveyle. Günahımızı itiraf ediyor, ihtilâf ve tefrikalara artık son vermek istiyoruz!
Cami ve mescidlerde, ev ve kırlarda gözyaşı dökerek tevbe, istiğfara devam eden halka, birkaç gün sonra şu haber geldi:
Irak'a doğru yola çıkmış olan Haccac aniden fikir de­ğiştirerek yönünü başka tarafa çevirdi, buraya gelmek­ten vaz geçti.
Hak kulundan intikamı yine ahdiyle alır»
Bilmeyen İlm-i ledünnü, onu abd etti sanır.
Her işin faili O'dur, kul eliyle işlenir,
Zanneder misin ki hâşâ O'nsunuz bir zerre deprenir..
Ahmet Şahin “Dini Hikayeler” s:100
 
Allah(c.c.) müslümanların kanlarını dökenlere, onların ekmeğini ellerinden alanlara, yetimin hakkını yiyenlerin Belasını versin.
Allah(c.c.) iyiliği emredip, kötülükten sakındıran Hak sözden ayrılmayan Peygamber efendimizin sevgili Ehlibeyt'i ve Sahabilerinin yolunu tutanlardan, onun sünnetinden yüz çevirmeyenlerden Razı olsun.
 
rabbim razı olsun ..önemli ve çok yerinde bir paylaşım..selam ve dua ile..
 
e hadi ebuzerr olun!!!

O Ebuzerr ki sözlerinin arasına batıl karışmamıştır.

O Ebuzerr ki Resulullah'ı kendisinden çok severdi.

O Ebuzerr ki Her müslümanın üzerine farz olan, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmaktan vazgeçmedi.

O Ebuzerr ki Büyük Cihad'ı başarıyla kazandı.

Allah(c.c.) ondan, ve onun seçtiği yoldan gidenlerden razı olsun.
 
Al-i İmran 21 Allah'ın ayetlerini inkar edenler, haksız yere peygamberlerin canlarına kıyanlar ve adaleti emreden insanları öldürenler (yok mu), onlara acı bir azabı haber ver!
 
Ebuzerr'i çok sevdim...
Ebuzerr'i bizlere tanıtan Şehid Ali Şeriati'yi de çok sevdim...
Ebuzerr miyim, hayır...Bir gün kendimi çölün ortasına bulduğumda...
O zaman ebuzerr olduğumu anlayacağım...
Varsın çocuklarım açlıktan ölsün, melekler ruhlarını kabz ederken, babanız onuru ile yaşadı diyecekler, saltanata tamah etmedi...
O çöl'de Ali Şeriati de var, ve daha niceleri...
 
Ne zaman su içersem aklıma gelir Ebuzerr

Ebuzerr Hz.Muhammed(s.a.a) ile sefere çıkarken atı ölür ve ordudan geri kalır. Cihaddan dönmez takip eder orduyu, susamıştır, bir su yatağı bulur tam içecekken Hz.Muhammed(s.a.a) aklına gelir, Belki o susuzdur diyerek bir yudum su içmez kırbasını doldurur. Yalın ayak orduyu takip eder, Nihayet varır

Ebuzer Hz. Peygamberi görünce, artık bütün susuzluk ve yorgunluğunu unutmuştu, koşar adımlarla ilerlemeye başladı. Hz. Peygambere yaklaştığı sırada bitkinlik ve susuzluktan bayılıp yere düştü. Hz. Peygamber (s.a.a) onun üzerindeki yükü açarak bir kenara bıraktı. Ebuzer’in susuzluktan dudaklarının çatladığını görünce etrafındakilerden su getirmelerini istedi.
Ebuzer güçlükle gözlerini açarak çok ince, zayıf bir sesle: “Kendi su kabımda su var ya Resulullah” dedi.
Hz. Peygamber hayretle sordu: “Peki suyun vardı da neden içmedin?
Ebuzer güçlükle konuşmaya başladı: “Annem, babam sana feda olsun yolda gelirken biraz su buldum. Sizinde susuz olabileceğinizi düşünerek onu içmeyip size getirdim ve siz içtikten sonra ben de içerim diye düşündüm.”

Allah(c.c.)'in selamı Peygamberlere ve onların yolundan gidenlere olsun.
 
paylaşım için Allah razı olsun mihrimah kardeşim...
sadece başlığı bile kafi çok şeyi anlatmaya..

selametle..
 
Meva şunu düşünmeni isterdim...... İddia sahipleri şimdi neredeler.....?? Ellerindeki bilgi ve belgeleri mahkemelere sunup neticesini beklesinler...... Yoksa onlar mahkemelere de güvenmiyorlarmı....??
 
Karani kardeşim, burda siyaset üstü konuşuyoruz.

Bakınız, Hz. Ömer'e "seni dinlemiyoruz" diyerek hesab soran sahabi bilmiyor muydu ki Hz. Ömer kendine asla fazla ganimet almaz. Elbette, HZ. Ömer'e iyilik yapıyordu ve Müslümanların önüne bir ölçü koyuyordu.

Demek istiyor ki: Sevdikleriniz sizi adaletli hüküm vermekten alıkyomasın. Kuvvet kanundadır, kişiler imtiyaz sahibi olamazlar. Hak ve adaletin hakkı alidir, hiç bir şeye veya kişiye feda edilemez.

Evet, Sahabi Hz. Ömer'e hasap sormasa idi bugün gerçek ortaya çıkmayacak ve muarızlar diyecekti: "Hani kendine fazla ganimet alan HZ. Ömer mi?, Bırak ondan bahsetme" (haşa)

İşte bugün muarızlar diyor: "Melih Gökçek mi, hani vazifesini kendi çıkarları için kullanan adam mı?Bırakın o hırsızı" (haşa, görmedim)

Peki bu fitneye kim sebeb oldu? Elbette bizler.

Dedik Melih Gökçek bizim adamamımız , hırsız değil" Yargılanmasını istemedik. Çünkü, adalete güvenimiz yoktu. M.Gökçek'e aleni bir soruşturma açılsa idi diyecektik: "Zulüm, iftira"

Aynı durum diğer taraf içinde caridir. Zira, onlara Kılıçdaroğlu aleyhine aleni bir davada diyeceklerdi "yargı ikitdarın oyuncağı olmuş"

İşte halkın ölçüleri doğru olmadığı vakit bir fitne böyle ortada duruyor. HEm halkın, hem o iki adamın başını yemek için uykusuz bekliyor.

Bu fitneden masumlar da yanacak. Melih Gökçek artık masum olduğunu ıspat edemez. Kılıçdaroğlu da. Yada her ikisinden hangisinin suçlu olduğu da gizli kaldı.

Oysa fitne açığa çıkmadan sönmez. Sönmeyen fitne ise çok musibetin anahtarıdır.

Tek sorum olacak bu hususda sen acaba belediyelerde her gün kaç teftiş yapıldığını ve ihale sonuçlarının da her zaman mahkemelere taşındığı hakkında ve her ihaleninde yürütmeyi durdurma kararıyla karşılaştığını ve dahi berat aldıktan sonra yürürlüğe girdiği hakkında bir bilgin varmı......??

Bir kardeşine çamur atılmışsa eğer ve kimse araştırmıyorsa bu işler nasıl yapılıyor ve kardeşim bu işe neden bulaştı diye araştır bence.
 
Dedim ya kardeşim, burada M.Gökçek itham edilmiyor. M.Gökçek'in itham edildiği ve o itham karşısında halkın tutumu yazılıyor.
soruyorum: Hz. Ömer'in hutbesini "dinlemiyorum" diyerek kesen ve onu ganimetten fazla pay almak ile itham eden Sahabi bilmiyor muydu ki "Hz. Ömer kendine ganimetten fazla pay almaz"

O zaman ne yapmak istedi? İşte burada bir ölçü var. Onu veriyoruz.

Hem madem M. Gökçek'in ithamlarda masum olduğuna inanıyorsunuz, ne diye demediniz "bu ithamlar karşısında hesap ver"

Yahu Hz. Ali adi bir yahudi ile mahkeme ediliyor. Hakim Sahabi idi. Bilmiyor muydu ki Hz. Ali muhakkak masumdur.

Peki, Sahabi olan halk diyemez miydi "Hz. ali ile adi bir yahudi mahkeme edilir mi? Hz. ali hile yapar mı?

Sahabinin demediğini, yapmadığını siz M. Gökçek gibi ehl-i dünya bir adam için niye gösteriyorsunuz?

İşte buradaki fitne kapısına vurgu yapılıyor.

Mahkeme yolu hala geçmiş değilki...... Hala orada zaman aşımı diye bir mevzuda söz konusu değil. Şu an dahi isteseler mahkemeye verirler. Ancak zaten bahse konu evraklar müfettişler tarafından zaten incelendi..... Eğer müfettişler burada şurada şurada sakınca var deseydiler zannedermisin ki o seçim zamanı ellerinde dosya dolaşanlar rahat dururlardı....
 
Ne biliyorsun belki karşılıklı anlaşma var. "Sen benim hırsızıma dokunma, ben senin hırsızına"

Bak, fitne nasıl büyüyor?

Karani kardeşim anlatmak istediğim kim suçlu, kim suçsuz değil: Ortada bir fitne kaldı. Bir tarafça Kılıçdaroğlu hırzı ve müfteri. Bir tarafça Gökçek hırsız ve müfteri.

Dava açılmış açılmamış. Sorun fitne. Bu fitne tarafgirlik ile örtülmeye çalışılıyor.
Oysa kaide şudur: Fenalık toprak altına atılınca çürür. Fitne açığa çıkartılınca ölür.

Ortada açığa çıkmamış bir fitne var. Sadece taraflarca örtbas edilmeye çalışılıyor.

Buradaki taraflar partililer değil. Halktır.

Halk, "aman partiye zarar gelmesin" diyerek. Kendi adamına hüsn ü zan, muarıza su i zan edereke hareket ediyor.

Oysa adalette zannın yeri olmaz.

Halk demeliydi: Ne pahasına olursa olsun bu fitne açığa çıksın.

Sormak isterim: Hak ve Adalet namına bir bir partinin peşinde koşanlar hak ve adalete mani olsa zafer nasıl verilecektir?

Bunun manası "zafer için her yol mübahtır" demek olmaz mı?

Oysa zafer Allah'a aittir. Ancak hak ve adalet üzere olunursa verilir.

Kimsenin hiç bir şeyi örtbas ettiği yok. Her şey ortada ve gayet net. Necmettin ERBAKAN bir trilyondan yargılandı ve cezasını çekti. Ona benzer yine ilahi adalet işte BAYKAL'ın bir trilyonluk yolsuzluğu vardı ama hukuk kör sağır ve dilsiz kaldı. Şimdi soruyorum. Ne yapıp edipte bunların hepsini yargıya çekelim. Hodri meydan siz buyrun lütfen biz sizi takip edelim.
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks