Sıradan olduğunu kabul ediş

AntiQa

New member
Kabullenmeyi öğrenmek gerekiyor. Bu işlem olgunlaşmanın bir parçasıdır. Hep daha fazlasını istemekten, razı olmaya geçiştir. Tamah etmeye dayanırsa ucu en tehlikelisidir. Kanaatkarlık getirir.
"Allah'ım bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirebilme, değiştiremeyeceklerimi de kabullenme gücünü ver'' duasıdır. Kazanmaya da kaybetmeye de alışmaktır.

Kişinin kendiyle ilgili bu ve benzeri nice gerçekleri fark etmesi için muhakkak içinde büyüdüğü sosyal çevreden, ailesinden, mümkünse tümüyle kültüründen uzaklaşması gerekir. Kişilik bir yerde insana öğretilen bir şeydir, çevrenin beklentileriyle ve yücelttiği değerlerle gelişir. O yüzden insanın kendini objektif olarak değerlendirebilmesi için bir şekilde soyutlanması gerekir, soyunup dökünüp bambaşka bir yerde var olmaya çalışması gerekir. Zira bazı şeyler ancak bu şekilde çıplak kalınca görülür.

Bilgelikte son noktaya buradan gidilir. Doğuda da böyledir, batıda da böyledir.

-1-
 
2

2

Çarşıyı gören yüksek bir binanın terasına çıkıyorum, insan kalabalıklarını görüyorum. Sonra bazen düşüncelere falan dalıyorum. Sonra bir bakıyorum, bir farkediyorum ki ben de az önce gördüğüm kalabalık içinde bir yerdeyim.

İnsanin psikolojisi ve hayat görüşünde yapılmış bir Kopernik devrimidir bu!

Kişinin büyüdüğünü anladığı an bu andır. Durumu geç de olsa farkedersin. Oysa iş işten geçmiştir bile: Sıradan bir fanisindir artık.

Gün gelip de o kasıntı hallerimizin ne kadar boş olduğunu anlayıp, mutevazi davranışlar sergilememize önayaktır. Sıradan insancılık oynama zamanı mıdır şimdi?

Bu farkındalıkla insan artık daha bir kendi için yaşamaya başlar. Kendini daha bir sever. Hata yapabileceğini, hiçbirşeyin mükemmel olmadığını ve küçüklükten beri kendini ispatlamakla başlayan minik zaferlerin zamanla kölesi olduğunun farkına varır. Başkaları için yaşamaktadır bunca zamandır, önce aileye, sonra hocalara, arkadaşlara, daha sonra ise patronuna, eşine, çocuguna sıradan olmadığını ispatlamakla geçirmiştir hayatını. Ve bir gün uyanır, daha bir özgürdür. Hayat asıl şimdi başlamaktadır.
 
3

3

Çok rahatlatıcı bir kabulleniş anıdır. Gülümseyerek devam edilir hayata yeni uyanmış gibi... Günaaaaydın derler adama. Nefis olur.

Aslında kendi dışında diğer herkesin de kendine özgü, orijinal adamlar olmasının, en azından herkesin kendini farklı görmeye hakkının olması gerektiğinin tam anlamıyla idrak edilmesidir. Ve jeton düşer. Akabinde de; farklı biri olmanın sıradan hale gelmesi hadisesi vuku bulur : )

Kendini bilmenin ilk adımıdır lakin. Herkesten daha zeki ve herkesten daha iyi olmadığını anlarsın ya da bunun hiç bir öneminin olmadığını aslında... Ögrenilmiş cümleleri unutursun.. Büyük laflar edip başkaları için, hayat için ahkam kesmeyi bırakırsın. Başlangıçtır. İyidir; yoluna akarsın.

Şampiyonum sanırken diskalfiye olmaktır. Evet, hayat kısa ama beyhude yere yormamak lazım bünyeyi; farklılık uğruna kafayı bite sokmamak lazım. Belki de naif değişikliklerle arada sıradanlığı kırmak daha caziptir. Ne adamlar gördüm bir sene Çin'de yaşamış mesela; tek tespiti: "Abi yemekleri çok kötü" oluyor. Ne hayatı vasat görünen insanlar var; öyle bir keyif alıyor ki oturma odasını boyamaktan, insan onu Tom Sawyer sanıyor. Fiziksel olarak ne çok güzel ne çok çirkin olmak, benzer 30 insanla aynı servise binerek aynı fabrikaya çalışmaya gitmek, gümüşlüğe bardak dizmek sıradanlık gibi gözükebilir ama alınan keyif tüm geyikliğini nötrler. Vazgeçilebilir bir insan olduğunu fark etmek de iyi gelir bünyeye, kaprisler yerini özür dilemelere bırakır. Sıradanlık rutine binmediyse güzeldir; kirlenmek kadar olmasa da. Anti-narsist bir eylemdir; sıradanlığın farkında olmak.

Anne-baba vs dolduruşuyla şişen, şiştikçe yükselen balonunun bir anda onların elinden kurtulup fisssssssssss diye döne döne sönmesidir. İlk başta hayalkırıklığı yaratır. Kimileri çabuk farkına varır sönük, sıradan bir balon olmanın "hafifliğini". Bir kısmı da yediremez bunu bir türlü, patlayana kadar şişmenin özlemiyle dolanır dururlar.

İnsanın Superman olmadığı, ancak iyi bir Clark Kent olabileceği gerçeğini kabüllenmesidir bu.
 
4

4

Herkesin farklı olduğunu fark etmekle "farklı olmak" ile neyin denmek istendiğini düşünülmeye başlanıldığında sonuç olarak varılması olası noktadır da. Bu olasılık normal koşullar altında geçerlidir: 1 atm basınç ve 100+ iq ile : )

Herkes gibi mutlu olunduğu zaman fark edilir diyeceğim ama yanlış olacak; çünkü mutlu insan zaten sıradan olup olmadığını sorgulama ya da kendini farklı hissetme gereği duymaz, anını yaşar mutlu mesut. Ama mutsuzken bu mutsuzluğa bir sebep arar kendini avutmak için, kendini sıradan olmadığına inandırır, öyle hisseder. Herkes herkes gibi mutlu olabilir ama kimse kimse gibi mutsuz olamazdır sanki.

Çocukluk hayallerinin yerle bir olması diye arabeskleşmemek lazım. Ayrıca yaşadığın toplumun bir başka taklidini sergilemek için ilk adım diye felsefeleşmemek de... Rüyadan uyanmaktır aslında... İnsanın gerçekten olumlu yönde değişebilmesi için şart olan durumdur dile kolay. İnsanın kendi egosuna ilk posta koyduğu dönemin yön levhasıdır.

Kendini bilmeye atılmış süpper ciddi bir adımdır.

Bu durum ne kadar uzun sürerse sonucu kişi için o kadar kötü olmaktadır. Bu acı gerçeğin farkına ne kadar çabuk varırsan hayatta o kadar az pişmanlık yaşarsın. Ha bu arada bunun farkına hiç varamamış ve hayatı boyunca sıradan biri olmadığını düşünen veya düşünmüş insanların sonu ne mi olur? %99 hüzun, elem, keder. %1'lik kısmın isimleri ise yüzyıllar boyunca unutulmayacak şekilde kazınır tarihin sayfalarına... Ya başarılarıyla, ya da cinayet, vahşet gibi feci haller eşliğinde...

Herkesçe sevilmek zorunda olmadığını anlamakla eşzamanlıdır bu durum.

Farklılıklar içindeki benzerliği anlamak, büyumekle gelen iç rahatlığı ayrı mesele... Farklılık için kasmamak.

İnsanın içindeki büyük ben kabul etmek istemez durumu bazen. O zaman da saçma sapan kompleksler içerisinde bir fert ortaya çıkabilir. Genel olarak bir süre bunalımdan sonra zaten böyle olunması gerekmediği bilinci de oturduğunda cillop gibi olur insan. Artistliği bırakır çizgili pijamalarını giyer oturur koltuğuna : )

Üzerinden büyük bir yükün kalktığı andır aynı zamanda.
 
5

5

Fanusun dışına çıkmayı gerektirir. Kendi kendine fanusunun içinden baktığında biriciksindir. 5 m yukarı çıkıp baktığında aileni de görürsün, birkaç başka fanus. Benzersinizdir ama yine de senin farklılığın belirgindir. 55 m yukarı çıktığında yüzlerce başka fanus görürsün, biraz zorlanarak da olsa kendini ayırdedebilirsin içlerinde. 555 m yukarı çıktığında, artık tüm fanuslar sadece birer noktacık gibi görünür ve sen de o milyarlarca noktadan ayırdedilemeyen sıradan bir tanesi. Milyarlarca fanus içinde milyarlarca zihin. Hem hepsi biricik, hem hepsi sıradan. Ayrım, gözün nereden baktığındadır.

Rahatlamaktır bu... Ohh bee! dahi filan değilmişim, üstün yeteneklerim yokmuş, dünya güzeli değilmişim, insanlara süper iyi davranmak zorunda olan bir nezaket kelebeği değilmişim, hep başkalarını düşünen bir süper iyi insan değilmişim demektir. Hata üstüne hata yapıp bir daha tekrarlamasam bari diye ortalama ortalama sırıtmaktır.

"Hepimiz klişeyiz" haykırışıdır : )

Sıranın da başıyla sonu arasında nerede olduğuna bakar durur insan evladı aslında. İnat ederse bitmez bu hesaplar. Farkında olduğunu sandığı anda da fark edemediğini fark edemez.

Fakat herkesin önünde sonunda edineceği farkındalıktır. Herkesin sıradan olduğunu anladığımızda rahat edip saldırganlıktan vazgeçeceğiz, çünkü zaten ne kadar sıradışı olduğumuzu düşünürsek düşünelim; sonuçta sadece karşımızdakinin anladığı kadarızdır.
 
6

6

Kendini mükemmel zannetmekten daha dingin, kendinin vasatın altında olduğunu anlamaktan daha ferah ve güseldir, güsel : )

Kendine göz hizasından bakabilmektir. Olduğun gibi görebilmek kendini. Ne devler ülkesinde cüce, ne cüceler diyarında dev olmadığını fark edebilmektir. Herkes gibi olmaktır. En büyük acıları veya en büyük mutlulukları yaşayanın sen olmadığını anlamaktır. Herkes gibi, herhangi biri gibi, dünyada yaşayan milyarca insandan biri gibi olduğunu görmektir.

Bir arkadaşın bu konuya verdiği cevap hayli hoşuma gitti:
"Bir zamanlar başımda kavak yelleri yolda elim cebimde salına salına yürür, geçen belediye otobüslerinin içinde yan yana dizilmiş boş boş bakan insanlara anlam veremezken; şimdi, belediye otobüslerinde insanlarla ıkış tıkış yan yana sallana sallana giderken, başında kavak yelleri elleri cepte salına salına gezenlere içimden 'Sizi de görecez' diyorum."

Demek ki her sabah işe gitmek üzere saat kurarak uyanan bir bireyin, uyandığında ilk aklına gelen şeydir.

Hem belki de sıradışı birşeyler yapmak için alınacak en büyük gazdır.

Ne kadar önce olursa hayatın kalanından o kadar çok zevk alınacak iştir oluştur, eylemdir bu kabul.

Çoğu insanın "1 ömür + 1 gün"ünü alan hadisedir. Zamanın rüzgarıyla insanın yontulmasıdır.

Aklını kullanmayı buyurdu modernite insanlara! Kullan, sömür, egemen ol, buna hakkın var; çünkü sen farklısın, düşünen, başka canlıların yapamadığını yapan ve görensin. Bu hikâyelerle büyüdü çocuklar, insan oldukları için gururlandılar, sıradanlık korkusundan kurtuldular, ne denli değerli oldukları düşüncesini üretip durdular. Sonra birileri çıktı, "Mavi kadifede bir yaldız zerresi" olduğumuzu gösterip dedi ki: "Sök kibrini içinden artık! Sen de, diğer milyarlarca canlıdan daha fazla önemi olmayan birisin, silkinip kendine gelmelisin!".
Kimi üstünü silkeleyip kalktı sofradan, kimi silkelemeyip etrafı pisletti. Döktüklerini göremeden koltuklarına kuruldular. Sonra bir sigara yakıp birbirlerine keyifle hikâyelerini anlatmaya durdular: "Bennn, yaptım, gördüm, gezdim, sevdim, bennn, geçtim, aldım, çözdüm, buldum, bennn..."
 
7

7

Artificial Intelligence filmindeki çocuk robotun kendiyle aynı robotları gördüğünde hissettiği duygunun neticesidir bu kabul.

Bu kabullenişin bitişte verdiği mutluluk, zihninin lay lay lom dans etmeye başlamasına neden olur. Gerçek hayat, kendinin sıradan biri olduğunu fark ettikten sonra başlar.

Sıradan bi insan olduğunu farkettikten sonra diğer sıradan insanların kendini bi halt sandıkları alemde aslında çok da farklı bi olayı yakaladığını düşünüp yeniden farklı olduğuna kanaat getirmekle sonuçlanır. Tekrar sıradan olmadığını hissettirirse kısır döngü olur. Veyahut da dediğim üzere dansa kaldırır seni bu hal. Ya da dur dur: Böyle biri olduğunun farkına varmak bile insanı sıradanlıktan uzaklaştıracaktır belki de; çünkü "İlim kendin bilmektir".

Kendini özel zanneden kişinin daha hayatın başında olduğunu anladığımız andır ayrıyeten. "Küçüğüm" diye hitap edilesidir bu kişiciğimiz.

Farklı olmaya çalışmanın aslında ne kadar sıradan olduğunu fark etmektir bu uzattıkça uzattığım konu.

Depresyon genci için şarkı yazma, hayata küsme, kara kalem çekip gözyaşı efekti yapma sebebidir. Normal insan için "sıradan" bir durumdur.
 
8

8

Biraz daha büyümektir. Küçük hesaplar peşinde koştukları için aşağıladıklarımız gibi düşünmeye başladığımızı fark etmektir. Sıradanlıkla suçladıklarımızla gün gelip de aynı şeyleri istediğimizi görmektir. Anlatsak roman olacak hayatımızın binlerce kez başkaları tarafından yazılan kopyalarını okumaktır. Kabullenmektir, boş vermektir. Abuk hayal kanatlarını kollarından söküp yere konmaktır. Başta düşüş zannedilse de konmaktır bu işlem, düşmek/çakılmak değildir. Uyanmaktır ; )


Uyanmaktır yaaa; gündüz yarasalarından biri olmaktan kurtulmaktır emin olasan ağabey, paşam olasan ağabey.

İçinde seninle beraber büyümüş yeri doldurulamaz o tuhaf hissin (belki de bir umudun) ölmesiyle birlikte, büyüdüğün anlamına gelir. Ondan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmaz. Dünyanın senin etrafında değil, senin dünyanın etrafında döndüğünü farkedersin.
 
9

9

Ama kendimizi özel hissetmemizi sağlayacak koşulları yanlış yerlerde aradığımızdan içinde bulunduğumuz farkındalık farkındasızlığa dönüşebilir, dikkat etmek lazım. Bir insan evladı için dünyayı kendi çevresinde döndürmek konvansiyonel metodlarla imkansız olmasa bile çok zordur. Dünya bizim etrafımızda dönüyor sanıp bi yerlere koşarken, dünyanın etrafında dönenin biz olduğumuzu farkederiz. Halbuki Mevleviler gibi bir takım aydınlanma yolcusu toplulukların da farkettiği çok daha basit bir yol vardır; dünyanın senin etrafında dönmesini istiyorsan, sen kendi etrafında döneceksin önce. Dön bakayım şöyle hızlıca, sonra aç gözlerini bir bak, dünya nasıl da fıldır fıldır dönüyor senin etrafında. Kendi etrafında dönmeye çalışmayanların, dünyanın kendi etrafında dönmesini beklemesi saflıktır, küstahlıktır, kolaycılıktır, sonu da hayalkırıklığıdır, başka da birşey değildir. Koskoca güneş bile dönüp duruyor kendi etrafında : )

Sonuçta, yaşı 14.6 milyar olduğu söylenen evrende 60 senelik bir noktayız. Zaman olarak böldüğümüzde 1/250.000.000 gibi bir şey yapıyor. Kocaman bir duvara 250.000.000 siyah nokta serpsek ve bunlardan 1 tanesini beyaz yapsak, emin ol kimse bunu fark etmez. Öylece sıradanız işte.

Bitti mi sandın? Hayııııır! Aslında her insan özeldir ve her insanın özel olduğu yerde, aynı zamanda herkes sıradandır da... Nası mantık ama : )

Bu işlemin kimseden üstün olunmaması gibi bir anlamı var. Herkesin koyun olmadığı, ama kimsenin kendini aslan zannetmediği için gururlanmadığı bir sıradanlık yani. Biz insanlar koyunlara daha yakınız. Aslan tek başına yaşamını devam ettirebilirken, koyunlar sürü halinde yaşayabiliyorlar. Bizim gibi... Bizim hayvanlardan farklı olarak, varoluş farkındalığımız olduğu için arzın halifesi oluyoruz. Allah (cc)'ın kainatın aziz misafirleri kıymeti alıyoruz. Üstünlüğün yalnızca takvada olduğunu öğreniyoruz.
 
10

10

Oynamadan yaşamak, hayal gemisi inşa edip içine binerek gerçek dünyadan uzaklaşmayı terketmek gibi neticeleri olan yeni bir eğlence türü bekliyor bizi. Tabii eğer kendimizi sıradan görmeyi daha yeni keşfettiysek. Yok eğer evvelden bunu kabullenmiştiysek, bunca şeyi size okutturarak dayağı hakettim ben : )

İnsanın manevi gücü hakkında çok çok şeyler söylemek mümkün. Ama illa maddi güç diyorsanız şöyle gelin:

Geçenlerde "Ateş olsam cürmüm kadar yer yakar mıyım?" diye bir soru geldi aklıma. Sonra dedim dur bedende depolanan saf enerji ne kadar bir hesaplayalım. Formül belli: e=mc2. Kütle belli 100 kilo, ışık hızı belli 300k kilometre/saniye. Şimdi önce enerjiyi jul cinsinden bulmak için ışık hızını metreye çevirmek lazım. Bunun da karesini alıp kiloyla çarpınca şu çıktı: 100 x 300.000.000 x 300.000.000 = 9.00 0.000.000.000.000.000 kgm2/s2, yani jul işte (rakama bak off). Peki bu kadar enerji ne iş yapar? Rakamı bu kadar yüksek karşımda görünce aklıma kendimi atom bombasıyla kıyaslamak geldi. Malum bombaların gücü kiloton veya megatonla ölçülüyor. 4.190.000.000.000.000 jul de bir megatona denk gelirmiş. bölünce 1.782 megaton çıktı karşıma.

Evet ağalar beyler, kütlesel birikimimi enerjiye çevirirsem 1782 milyon ton tnt'nin patlamasına eşit bir enerji açığa çıkarıyorum. "Ne olacak, dağ taş patlasa aynı şey" deme, benim taktik avantajım var. İster burda patlarım ister koltukta ister bahçede... Kendimi artık o kadar da önemsiz hissetmiyorum. Hatta kendimi bir enerji küpü olarak görmeye başladım desem yeridir. Kafamı da bozmayın ayrıca, hayatınız sözkonusu : )

Mesajlar bitti arkadaşlar... :)
 
Tasavvufa merhaba :)

Çok hoşuma gitti, mantık ile duyguların helezonvari dansını gördüm yazında.

Fakat; eklemeden geçmek istemedim.

Tek başınasın, daha önceki aralarına girdiğin topluluklarda sana sunulan imkanları kendi değerlerin ile sentezleyip sunak yapmışsın beynini, düşüncelerini, fikirlerini. Basın ey insanlar ! demişsin, basın üzerime ve geçin. Enaniyeti ezmeyi düşünmüşsün aklın sıra böyle yapmakla. Ama üzerine basanlar, bir daha çekmemiş ayaklarını, o; narin, zahiri ve manevi bedeninden. Canın acımış, üzülmüşsün yine de seslenmemişsin. Ne güzel binici demişsin, üzerine basmaya devam edenler için. Tevazunu gerçek sanmışlar. Ezilmişsin, küçülmüşsün, yine de paylaşırım demişsin, ama hep elinden alınan sen olmuşsun. Helal et, demişler. Kısık bir ses ile sadece gelmiş ve gelecek her şeyim helaldir diyebilmişsin, burkularak... Kırılarak...

Günlük rutin rabıtalarında yaşadığın bu atmosferin içinde boğulmuşsun zaten. Yeni bir şey değildir bu yazdıkların. Daha ilerisini görmektir esas, sıradan olduğunu kabul edişlerin. Sıradansın ve bir o kadar özelsin. Sıradanlığa mı önem vereceksin, yoksa özel olduğuna mı ? Her ikiside İlahi sözdür. Hem sıradansın, hem özel. O halde sıradanlığı halk içerisinde yaşa, özelliğini Hak'tan başkasına, mahrem kabul et! Mahremiyetin içerisinde sana yaşatılan dünyada hisset özelliğini. O dünyadan çıktıktan sonra, zaten sıradanlığın kaldığı yerden devam ediyor. Ama onurlu, ama onursuz! Biçtiğin değere, değerek!

"Hak üzere olmayan tevazu; şirktir" düsturunu yaşamışsın kendi içinde. Cehennemin yollarının, iyi niyet taşları ile örülü olduğunu söyleyenlere inat etmenin gereksizliğini hissetmişsin. Daha, daha başka şeyler olmalı ama, derken anlamışsın bu ulvi sözü: "Ölmeden önce, ölünüz!" Rabıta-i mevti görmüşsün bu haber kipinde. Ölmek, yaşarken üstelik.

Sekaret hali, son yıkanış, kefeninin göz alıcı beyazlığı, cenaze namazın, namazını kıldıran imam, sevdiklerin, uzun süredir görmediklerin tek tek gelmiş gözünün önüne. Hepsi senden bir anıyı anlatıyor yanındaki diğerine. Çok iyi futbol oynardı diyor, cenaze başında olmanın verdiği sıkıcı ortamdan kurtulmak istercesine sırıtırken. Hepsi boş, hepsi miadını doldurmuş, misyonunu tamamlamış birer meşgale olmaktan kurtulamıyor oysa...

Kabir! Tek ve gerçek yaşam uzanıyor önünde. Nasıllığı konusunda hayattayken üzerine saatlerce düşündüğün o buluşma anı! Nasıl karşılanacaksın, neler ile mukabele edilecek sana, bu ve bunun gibi muamma dolu sorular içinde gidiyorsun. Ne atomun parçacıkları, ne dünyanın geriye kalmış kaşarlanmış kalantorları ilgilendiriyor seni artık. Tek gerçek : nefsim!

Kısırdöngümü, zaten başka nedir ki hayat?
 
Oooo Olay yanlış anlaşılmış...Beni ezik, içine kapanık, kaotik bir şahsiyet sanılmış. Tespit insanı moduna girilmiş, ama iyi edilmemiş.

Benim yazdıklarım yaşadıklarımla eşgüdümlü. Tespit ise genelde afakidir. Ya tuzun kuru olmalı tespit insanı olmak için, yahut olmadığın kişiyi olmuş gibi dokunmalısın klavyeye.

Beni klavye delikanlısı falan değilim ve facebook'ta karizma yapmaya çalışan biri de değilim.

Arz ederim. : )
 
Tesbit modumu ?

Facebook karizması mı ?

Klavye delikanlısımı ?

:confused:

Dedik ya; iç dünyan mahremiyettir, açmayacaksın namahreme!:eek:

Baştan sona okuduklarının hepsi kendi iç dünyam ile ilgili düşünceler birikiminden bir kesiddi. Senin ile ilgili kasd aklımın ucundan bile geçmedi. (Yazıda kullandığım "sen" kelimesi; insanın kendi nefsine hitap tarzıdır)

Senin de dediğin gibi; ne kadar anlatırsan anlat, anlattığın, karşıdakinin anladığı kadardır. Neyse, kasmayalım sizi. Komplike komplekslerinize çerez olmasın bari düşüncelerimiz.:cool:


(Facebook, Allah Allah ne garip bir kariyer sayfası acaba? :rolleyes:)

forumdaki kariyerimi bir kalemde çizip, orada mı devam etsem acaba ?:p
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks