"seni seviyorum diyebilmek?

Uhud daðý

New member
<Sevgi; acıyı tatlıya, toprağı altına, hastalığı şifaya, zindanı saraya, belayı nimete, kahrı rahmete dönüştürür. Demiri yumuşatan, taşı eriten hep sevgidir. .

Sevgi evrenseldir. Hiç kimse altın yığınların gibi kasasına kilitleyemez onu. Sevginin yeri kalplerdir. Bir annenin kalbindedir yeri, çocuğuna verebilmek için… Bir bahçıvanın ellerindedir, sevgi tohumları saçabilmek için… Evet, sevgi yerdedir. Yeter ki, onu bulmak isteyelim. Sevgiyi bulmak kolay, zor olan onu elde tutabilmektir. Sevgi emek ister. Dikenleri olsa da gül yeşermekten, gül bahçesine girmekten korkmaz seven. Bazen o dikenler eli ve gönlü kanatsa da sevgi emek ve yürek ister.

Sevgi, paylaşmaktır, hayatı acısı tatlısıyla… Sevgi paylaştıkça büyür ve daha güçlü bir sermaye olarak tekrar bizlere döner. Biz onu başkalarına dağıttıkça, o da içimizde büyür. Bu yüzden sevgiyi başkalarıyla paylaşmaktan hiçbir zaman korkmamak, aksine bu hususta cömert davranmak lazım…

Sevdikçe sever insan… Rabbini sevdikçe, her şeyi daha da çok sever…

Sevdiği şeylerin hepsinin, Rabbinin kendine bir ihsanı olduğunu, sahibinin de O olduğunu bilerek sever.

Paylaştıkça artan tek şey, onu yaşayanların kalbinde çoğalır… Sevgi sonsuza akar… Evreni sever insan; taşı, toprağı, havayı, suyu, ağacı ve çiçeği sever… Sevgi bir aktarım, itlimdir. Kalpten başka bir kalbe, oradan Rahman’a devri daim eden…

Kalp öyle büyülü bir aynadır ki, hem tüm sevgileri toplayıp Rabbine yöneltir, kişi her şeyi Allah için sevdiğinden kalpte hep O’nun sevgisi kalır, hem de O’nun sevgisini yine O’nun adına tüm evrene yansıtır. Severse kişi Allah için sever, sevilirse de Allah için… Sevginin şükrü eda edilir böylece.

Sevmek, sevgi dolu, fedakârlık, diğer gamlık, rahmet, şefkat, merhamet yüklü bir yürek taşımak…

Unutmayalım ki, sevgiyi duyabilmekle de iş bitmiyor, Sevgiyi göstermek de lazımdır. Hayat çok kısa… Bugün olan yarın yok olabilecektir. Sevgiyi göstermek beklemeye gelmez, yarın çok geç olabilir. Eldekini kaybetmeden kıymetini bilmek lazım.

İşte buyurun “Çiçek ile Suyun Aşkı”ndan sevgiye dair bir demet ibret, bir buket hikmet toplayın:

Günün birinde bir çiçekle su karşılaşır ve arkadaş olurlar. İlk önceleri güzel bir arkadaşlık olarak devam eder birlikteleri, tabii zaman lazımdır birbirlerini tanımak için. Çiçek o kadar mutlu olur ki, sevinçten içi içine sığmaz olur ve anlar ki, su’ya âşık olmuştur. Etrafa enfes kokular saçar, “Sırf senin hatırın için ey su!” diyerek. Zamanla su da çiçeğe karşı bir şeyler hissetmeye başlar gönlünde. İlk defa âşık olmuştur, kendince. Haftalar, aylar birbirini kovalar ve çiçek “Acaba su beni seviyor mu?” diye düşünmeye başlar. Çünkü su, gereğince ilgilenmemektedir çiçekle… Hâlbuki çiçek, alışkın değildir böylesine ilgisiz bir sevgiye. O daima hamaratça bakım ister, narince sulanmak, sevgiyle koklanmak ister.

Çiçek, suya “Seni seviyorum” der. Su, “Ben de seni seviyorum” karşılığını verir. Aradan zaman geçer, çiçek yine “Seni seviyorum” der. Su yine “Ben de” der. Çiçek sabırlıdır. Bekler, bekler, bekler. Gün gelir çiçek hastalanır, yatağa düşer. Rengi solar, canlılığını kaybeder, koku saçmaz olur. Su de başında bekler çiçeğin, yardımcı olmak için sevdiceğine. Çiçeğin kurumuş dudaklarından yine “Seni seviyorum” sözleri dökülür sessizce. “Ben de, ben de seni seviyorum” der su.



Bellidir ki artık çiçek ölecektir ve son kez zorlukla döndürecek, suya benzi atmış mecalsiz bakışlarla mırıldanır: “Seni seviyorum” . Çok hüzünlenir su bu durum karşısında ve son çare olarak bir doktor çağırır, nedir mesele diye… Doktor gelir, muayene eder çiçeği, sonra şöyle der: “Maalesef, durumu ümitsiz, artık elimizden bir şey gelmez”. Su merak eder, sevgilisinin ölümüne sebep olan hastalığı sorar. Doktor, acı acı bakar suyun yüzüne ve der ki: “Çiçeğin bir hastalığı yok dostum… Bu çiçek sadece susuz kalmış, ölümü onun için…” Ve anlamıştır artık su, sevgiliye sadece “Seni seviyorum” demekle yetmemiştir… Ama iş işten geçmiştir.

Seni seviyorum diyene ne denir? “Ben de!” demek sıradan bir cevap. Sıra üstünü En Sevgilinin En Sevgilisi Hz. Habib-i Kibriya Efendimiz (s.a.v.)’den öğreniyoruz.



Peygamberimizin huzurunda bulunan bir sahabi, kendilerine uğrayan ve sonra da ayrılan diğer bir sahabinin arkasından;

—Ey Allah’ın Resulü! Ben bu kişiyi gerçekten seviyorum, dedi. Bunun üzerine sevgili Peygamberimiz:

—“Peki, sevdiğini ona bildirdin mi?” buyurdu.

Adam:

—Hayır, deyince, Hz. Peygamber:

—“Sevdiğini ona bildir”, buyurdu. Adam derhal kalkıp o şahsın arkasından yetişti ve:

—Ben sen Allah için seviyorum, dedi. O da:

—Beni kendisi için sevdiğin Allah da seni sevsin, karşılığını verdi. Sevmek, sevdiğini Allah için sevmek…

“Seni Seviyorum” diyene “Ben kendisinden ötürü sevdiğin Allah da seni sevsin” diye mukabelede bulunmak… Peygamber ahlakıdır bu, sünneti seniyye güzelliğidir. Bize “Seni Seviyorum” diyen bir kalbe “Ben de seni seviyorum” şeklinde bir karşılıkta bulunmak birebir” bir mukabele. “Beni kendisi için sevdiğin Allah da seni sevsin” demek ise, “bire sonsuz” bir mukabele.

“Allahım, beni senden ötürü seven bu kulunu sen de sev” şeklinde bir dua, bir dilek, bir iyi niyet temennisi aynı zamanda bu, dostun dostluğunu sevgilinin sevgisini sonsuzlaştırmaya yönelik o dostluğu sonsuz ve sevgisi sınırsıza gönderilen. “Seni Seviyorum” diyenin sözünü hemen öze çeken bir ifade. Kullanılan birbirinden razı olması Allah’ın rızasının da bir tezahürü, birbirini sevmeleri de öyle. Bir din kardeşine Allah için “Seni Seviyorum” diyen bir mümin kalbe belki de Allah: “Ben de seni seviyorum” diyerek mukabele-i şahanede bulunuyordur. Ve bizim “Beni kendisinden ötürü sevdiğin (Allah da) seni sevsin” şeklindeki duamız da buna vesile oluyordur, kim bilir.

“Seni Seviyorum” sözündeki gönül alıcı, duyguları okşayan, kalbi cezbeden, ruhu celbeden hakikat cevheri; insanlığın sevgi tarihinde emsali bulunamamış pırlantadır, elmastır, zümrüttür, altındır, yakuttur; paha biçilmez pırlantadır. “Seni Seviyorum” “sözünü bir kerecik duymaya canını, kanını, malını, varlığını adayan ve armağan eden niceleri olmuştur. Kimileri o sözü bir fanin ağzından duymak, kimileri de ol Baki’den duymak için yaşamışlardır. Su’yun çiçeğe dediği gibi, “Seni Seviyorum” diyebilmek muhakkak değerlidir; fakat yeterli değildir. Sevgi, edebiyat değil, itaat, feragat ve istikamettir. Su, sevdiği çiçeğin “bütün” olarak kendisine ihtiyacı olduğunu “bilme”yince, bilip de ona ab-ı hayat olabilecekken olmayınca, zımmen ölümüne sebebiyet verebiliyor…

Çatlayan dudaklara sunulan bir pınardır sevgi… Gönül bahçesinde açan çiçeklerin çiğ tanesidir.

Kalbimizdeki sevgi çiçeğini kuru sözlerimizle değil, gözyaşlarımızla sularsak yaşatabilir ve onun bire bin veren semerisini devşirebiliriz. Gönlümüzdeki ilahi sevgi çiçeğinin çekirdeğini, ibadet toprağı üzerine dikip sürekli marifet suyu ile sulamalıyız ki rıza-i ilahi meyvelerini derebilelim ve neticede Firdevs cennetlerinde sonsuz ve sınırsız saadetlere erebilirim…







Öyle ise;

Hiç söyleme şansımız olmayabilir…

Aramızda kim kalmışsa güzel hatıralar bırakan, arayalım ve sevdiğimizi söyleyelim onlara Allah için… “Seni Seviyorum” diyelim…

Kaybettiğimizde yerini dolduramayacağımız paylaşmanın sonsuz hazzını yaşayalım onlarla… Herkesi arayıp sevgiyi Allah’ın “Çok seven” manasına gelen “Vedud” ism-i şerifinden tecelliler niyaz ederek…

“…Allahım, bana seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi, senin sevgine, yaklaştıran şeyleri sevenleri sevmeyi nasip et!”


İ
 
“…Allahım, bana seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi, senin sevgine, yaklaştıran şeyleri sevenleri sevmeyi nasip et!”
amin amin
ve zaman geçmiş olmadan sevdiklerimize seni seviyorum diyelim
 
Rabbim bizleri dostlarına dost, sevdiklerine sevdiği eyle..

Bizleri senin aşkına gidenlerden eyle....




Size dininizi imanınızı öğreten ana babanız sizden razı olmadıkça Allahü teâlânın sevgili kulu olamazsınız. İhsana kavuşma sebebi anne baba duasıdır.
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks