Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Semerkand'dan: Aile Saadeti, S. Muhammed Saki Erol

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
40
Bu kitab Seyyid Abdulbaki kaddesallu sırrahul aziz ve hakim hazretlerinin isteğine binaen halifesi Seyyid Muhammed Saki Erol tarafından hazırlanmış ve Ümmet-i Muhammed'in istifadesine sunulmuştur...


İstifade etmeniz duası ile...




-1-




YUVA EMANETİ




YUVA, ALLAH TEALA'NIN İNSANLIĞA EN BÜYÜK EMANETLERİNDEN BİRİDİR. DİN VE DÜNYA HAYATI YUVA İLE GÜZEL VE DÜZENLİ OLUR. YUVASIZ DİNİ HAYAT TAM YAŞANAMAZ. BEKAR İNSAN NOKSANDIR. YUVA OLMADAN DÜNYA HAYATI DA GÜZEL VE DÜZENLİ OLMAZ. BUNUN İÇİN YUVA HERKESE HAYIR GETİREN MÜBAREK, MAHREM VE ŞEREFLİ BİR EMANETTİR.

İLK YUVA CENNETTE KURULMUŞTUR. HZ ADEM (AS) İLE HZ HAVVA VALİDEMİZİN EVLİLİKLERİ CENNETTE OLMUŞTUR. BU SEBEBLE ALLAH İÇİN YAPILAN EVLİLİKTE, CENNETTEN BİR TAT VARDIR.

EVLİLİK, DÜNYADA CENNETİN BİR NUMUNESİNİ YAŞAMAK VE BİR DERECE CENNET HAYATINI TATMAKTIR. CENNETE GİRİLDİĞİNDE YUVASIZ VE YALNIZ HİÇ KİMSE KALMAYACAK, HERKES BİR AİLE ORTAMINDA OLACAKTIR.

YUVA, İNSANLIK CEMİYETİNİN TEMELİDİR. EVLİLİK, BU TEMELİ ALLAH'IN ADIYLA ATMAK VE İNSANLIK ŞEREFİNE UYGUN BİR BİNA YAPMAKTIR. DÜNYADA İNSANLIK HAYATI YUVA ÜZERİNE KURULMUŞ VE AİLE DÜZENİNE GÖRE DÜZENLENMİŞTİR.

BÜTÜN DİNLERDE AİLE YUVASI TEMEL BİRİMDİR; İNSANLIK BİNASININ ESASIDIR. AİLE OLMADAN, NESEB KORUNMADAN DİN YAŞANMAZ, HUKUK UYGULANAMAZ, HAYATIN BİR MANASI OLMAZ. BUNUN İÇİN ŞU BEŞ ESASIN MUHAFAZASI BÜTÜN DİNLERİN ORTAK HEDEFİ OLMUŞTUR.

1. TEVHİD İNANCINI VE DİNİ KORUMAK
2. CANI KORUMAK.
3. AKLI KORUMAK.
4. NAMUSU, AİLEYİ VE NESLİ KORUMAK.
5. MALI KORUMAK.


YÜCE ALLAH KULLARINA EVLENMEYİ VE YUVA KURMAYI EMRETMİŞTİR. ÇÜNKÜ ERKEK VE KADIN BU FITRAT ÜZERE YARATILMIŞTIR. KULLUK, FITRATA UYARAK YAPILINCA GÜZEL VE TAMAM OLUR. YOKSA DİN NOKSAN YAŞANIR. DİN NOKSAN YAŞANINCA İNSAN DA NOKSAN KALIR. İNSAN NOKSAN OLUNCA, MUHAFAZASI GEREKEN BEŞ ESASI HAKKI İLE MUHAFAZA EDEMEZ. KAMİL OLMAK İÇİN EVLENMEK, YUVA KURMAK, YUVA HUKUKUNU AYAKTA TUTMAK ŞARTTIR.






aile saadeti, s. muhammed saki erol

semerkand yayınları





 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
40


-2-



EVLENMEK, BİR İNSANLIK GÖREVİDİR. BÜTÜN PEYGAMBERLERİN SÜNNETİ İLE AMEL ETMEKTİR. EDEB ÜZERE KURULAN BİR YUVA, İNSANIN ŞAHSINA, AİLESİNE VE BÜTÜN İNSANLIĞA BİR HİZMETTİR.

YÜCE ALLAH CEMİYETTE HERKESİ İNSANLIĞIN VE AİLE YUVASININ BİR İŞİNDEN SORUMLU TUTMUŞTUR. RASULULLAH SAV EFENDİMİZ, KİMİN, NEDEN SORUMLU OLDUĞUNU ŞÖYLE BELİRTMİŞTİR:

"HEPİNİZ BİRER ÇOBANSINIZ; HEPİNİZ SORUMLULUĞUNUZ ALTINDAKİ ŞEYLERDEN SORUMLUSUNUZ. İDARECİLER, YÖNETTİKLERİ HALKTAN SORUMLUDUR. KOCA, AİLESİNİN HİMAYE VE TERBİYESİNDEN SORUMLUDUR. KADIN, KOCASININ EVİNDEN (ONUN ŞEREF VE NESEBİNİ KORUMAKTAN) SORUMLUDUR. HİZMETÇİ AİLENİN MALINDAN SORUMLUDUR. KISACA HERKES ÜSTLENDİĞİ ŞEYLERDEN SORUMLUDUR."







aile saadeti, s. muhammed saki erol

semerkand yayınları





 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
40


-3-




YUVADAKİ HAYAT




EDEP ÜZERE KURULAN YUVADA İKİ TÜRLÜ HAYAT VARDIR, BİRİ MANEVİ HAYATTIR. BU, KALBİN UYANMASI VE ALLAH'A YÖNELMESİDİR. BUNUN MEYVESİ AHİRETE CENNET NİMETLERİDİR. ÇÜNKÜ İNSAN EVLİLİK İLE YUVADA BİR HUZUR BULUR VE TAT ALIR. BU TADIN HİÇ BİTMEMESİNİ İSTER, BU İSE DÜNYADA MÜMKÜN DEĞİLDİR. EBEDİ TADIN YERİ AHİRETTE CENNETTİR. KENDİSİNİ SEVEN VE AİLESİNİ DÜŞÜNEN KİMSE, DÜNYA TADIYLA YETİNMEYİP CENNETE YÖNELİR. ORAYA GİREBİLMENİN YOLU İMAN, İBADET VE GÜZEL AHLAKTIR. BU DURUMDA KUL, KENDİSİNİ CENNET NİMETLERİNE GÖTÜRECEK İMANA YAPIŞIR, İBADETLERE YÖNELİR, GÜZEL AHLAKA SARILIR. YUVA BUNUN SEBEBİ OLUR.

EVLİLİĞİN İNSANA FAYDASI SADECE BU OLSAYDI, YİNE İÇİNE GİRMEYE VE ZAHMETİNİ ÇEKMEYE DEĞERDİ.

YUVA İLE BULUNAN DİĞER HAYAT, YENİ NESİL KAZANMAKTIR. NESİL İNSANIN BU ŞEKİLDE KENDİ VARLIĞINI DEVAM ETTİRMESİDİR. NESİL, MALI DEĞİL MANEVİ DEĞERLERİ KORUMAK, TAŞIMAK VE YAYMAK İÇİN LAZIMDIR.

İSLAM ÜMMETİNİN ÇOĞALMASI VE KUVVETLENMESİ İÇİN EVLENİP YUVA KURMAK AYRI BİR FAZİLETTİR. BUNUN BİRDE AHİRETTEKİ NETİCE VE MÜJDELERİ VARDIR.

BU KONUDA PEYGAMBER EFENDİMİZ SAV ŞÖYLE BUYURMUŞTUR:

"EVLENİNİZ, ÇOĞALINIZ, ÇÜNKÜ BEN AHİRETTE SİZİN ÇOKLUĞUNUZ İLE DİĞER ÜMMETLERE ÖVÜNECEĞİM."

"RABBİMİZ! BİZE EŞLERİMİZ VE ÇOCUKLARIMIZDAN GÖZÜMÜZÜ AYDIN EDECEK NESİLLER VER VE BİZLERİ TAKVA YOLUNDA GİDENLERİN REHBERİ YAP"
AYETİNDE YUVANIN HEDEFLERİ GÖSTERİLMEKTEDİR. BUNLAR, TAKVA, TERBİYE, GÜZEL NESİL VE YERYÜZÜNDE CENABI HAKK'IN ŞAHİDLERİ OLMAKTIR.

GÜNÜMÜZDE İNSANLIK CEMİYETİ BÖYLE YUVALARIN ÖZLEMİNİ ÇEKMEKTEDİR.






aile saadeti, s. muhammed saki erol

semerkand yayınları





 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
40


-4-




ASIL AMAÇ





Evlilikle kurulan yuvanın asıl amacı, ilahi emre uyarak vazife görmektir. En önemli vazife, yuvadaki edep ve hukukları koruyarak Allah rızasına ulaşmaktır.

Bu temel vazifelerin başında erkek ile kadının haramdan korunması, birbiri ile kalp huzurunu yakalaması, bu huzurla güzel kulluğa koşması ve cemiyete iyi bir nesil yetiştirmesi gelir. Evlenmenin amacı, sadece erkek ve kadının cinsel duygularını tatmin etmekten ibaret değildir. Şehvet duygusu neslin devamı için bir araçtır.

Yuva, kâinata yayılan ilahî sevgiyi beraber tatmak içindir. Sevgi yüce Allah'ın erkekle kadın arasına koyduğu bir rahmettir. Bütün yuvaları ayakta tutan, anne ile babayı kaynaştıran, onlara yuvanın yükünü taşıtan bu rahmet ve sevgidir.

Hadiste bu rahmet bir misalle şöyle anlatılır:

"Yüce Allah rahmetini yüz parçaya böldü. Bir parçasını dünyadaki varlıklar arasında paylaştırdı. Bunun tecellisini her varlıkta görebilirsiniz. Hayvanlarda bile. Hani, bir hayvan yavrusunu emzirirken incinmesin diye ayağını kaldırır ve rahatça emmesini sağlar ya; işte bu o rahmetin eseridir.
Bütün vahşi hayvanlar o rahmet ile yavrularına şefkat gösterir, onları korur, besler ve büyütür. Yüce Allah kıyamet günü bu bir rahmeti doksan dokuz rahmeti ile birleştirip halka öyle rahmet eder."

Akıl sahipleri bundan ibret almalıdır.

Yuva, yârin ve yavruların sığındığı, korunduğu ve barındığı bir yer demektir. Yuva, baba ocağı, anne kucağıdır. Ocak sabrı, kucak rahmeti temsil eder. Yuva da zahmet ile rahmet içiçedir. Bu zahmeti Allah için çekenler içindeki rahmeti bulurlar.

Yuva rahmet, ibret, hikmet ve hayat dolu bir yerdir onu sırf bir eğlence olarak görmek, koca kainatı bir keyfe kurban etmek olur. Bu, şahsa, yuvaya ve insanlığa karşı işlenmiş bir cinayet olur.

Mümin, yuvaya Allahın adı ile adım atmalıdır. Niyet güzel, hedefi cennet olmalıdır. Birkaç günlük beraberlik için nikah kıyılmaz, yuva kurulmaz. Yuva da niyet ebediyyen beraberliktir. Hedef kendisini, ailesini ve yavruların ateşten korumaktır. Anne ve babanın tek derdi bu olmalıdır. Bunun yolu edebtir.

Edeb, herkes için, en kalıcı sermaye, en süslü elbise, en güzel hediye, en kazançlı miras ve en emniyetli makamdır. Edeb, sevgiyle Cenabı Hakk'ın davetine uyup cennet rehberi hz. Muhammed'e sav tabi olmaktır. Bakınız bir arif ne demiş:

Muhabbetten Muhammed oldu hasıl,

Muhammed'siz muhabbetten ne hasıl?







aile saadeti, s. muhammed saki erol

semerkand yayınları





 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
40


-5-



DÜNYADA MUTLULUK NEDİR?





Mutlu olmak bütün insanların tek arzusudur. Mutluluk fıtrata, cinsiyete, nefse ve zivke göre değişse de hedef birdir; o d asevinmek ve huzurlu olmaktır.

İnsan için huzur gönülle bulunacak ve tadılacak bir şeydir. Huzur sebebleri her gönüle göre değişir. Bir gönüle acı veren şeyler, diğerine tat verebilir. Bir gönlün kaçtığı ve korktuğu şeylerle diğeri ünsiyet ve muhabbet bulabilir. Bir gönlün sıhhat ve zenginlik içinde bulduğu huzuru, diğeri hastalık ve fakirlik halinde yakalayabilir. Huzura giden yollar, halkın fıtratları adedince farklıdır.

Konumuz, yüce Allah'ın dostluğu için yaratılan insanın huzuru ve mutluluğudur. Dinimizde mutluluk insan için bir hayal değildir. O hayat olarak hazırlanıp önümüze konmuştur: mutluluğa giden yol açılmış, ulaşma şekli öğretilmiş, örnekleri gösterilmiştir.

Bu mutluluk gönlün yüce Allah ile huzur bulduğu iman,sevgi ve edep yoludur. Bu yolda acı tatlı herşey mutluluğa hizmet eder. Zaten mutluluk sevgili için çekilen çile ölçüsünde tatlı olur. Bunun için peygamberler ve aşıklar Yüce Dost'a giden yolda çile çekmeyi rahatlığa tercih etmişlerdir.

Ancak insan nefsinin bir özelliği var; oda aceleyi sevip kolayı tercih etmesidir. Nefis aceleci bir özellikte yaradılmıştır. Ayette belirtildiği gibi: 'İNSAN, HAYRI İSTER GİBİ ŞERRİ İSTER; ÇÜNKÜ O ÇOK ACELECİDİR.' Bir anlık geçici zevk uğruna, gelecekde bulacağı ebedi saadeti terkeder. Bunun için dünya der, Mevla demez; haramlardaki tada yönelir, hayırların sonundaki saklı cenneti görmez.

Bu dünyadaki sevinçler, sevilen şeyin özelliğine göre uzun veye kısa sürer. İnsanda o kadar mutlu olur.

Asıl mutluluk insanın bütün zamanına ve varlığına yansıyan mutluluktur. Mutlu insanın bütün zamanları ve vücud azaları ulaştığı mutluluktan payını almalıdır.

Mutluluk veren şeyden insanın nefsi sevindiği kadar, ruhuda sevinmelidir. Bedeni rahat ettiği gibi kalbide huzur bulmalıdır. Mutluluk vucütta dengeli bir şekilde paylaşılmazsa, geçici bir zevk olur; bir taraf gülerken diğer taraf ağlar.

Dinimiz dengesiz bir mutluluktan sakındırmaktadır; manevi hayat gibi maddi hayatında düzenli ve güzel olmasını emretmektedir.

İnsanın üzerinde nefsinin hakkı olduğu gibi, ruhununda hakkı vardır. Karnı gibi kalbide gıda ister. Bedeni gibi gönlüde rahatlık arar. Kısaca her azamız bizden huzur hakkını ister. Ayrıca ailemiz ve çevremizinde bizde hakkı vardır.

Üzerimizde en büyük hak yüce Yaratıcımız'ındır.

Bir kimse bütün bu hakları korumadan mutlu ve kutlu bir insan olamaz.







aile saadeti, s. muhammed saki erol

semerkand yayınları





 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
40


-6-



MADDİ ZEVKLERLE GELEN MUTLULUK




Nefsin hoşlandığı her şeyde -buna günahlar da dahildir- az çok bir zevk vardır. Bu zevk maddidir. Ona kolay ulaşılır fakat hemen kaybedilir. Çünkü onun özelliği böyledir. Maddi zevklerin süresi kısadır, tadı azdır. Madde yok olmaya mahkumdur. Böyle bir zevk ruhu sevindirmez, kalbi huzurlu etmez, gönülde bir hasret bırakır gider.

Sofrasına koyduğu yemekle sevinen ve mutlu olan kimsenin zevki, lokması damaktan geçene kadardır. Ondan sonrasını göz görmek istemez; çünkü görülmesi zevk vermez. Yeme-içme sürekli bir mutluluk sebebi olamaz, kalbi doldurmaz, ruhu doyurmaz; gönülde bir hasret bırakır gider.

Zevk kaynağı giyim-kuşam olan kimsenin mutluluğu kısa zamanda sönmeye mahkumdur; çünkü bu kimse gönül huzurunu her gün bir şeyde aramaktadır. Elbise solunca mutluluk da söner. Bu zevk ruha yetmez; gönülde bir hasret bırakır gider.

Mutluluk sebebi, helalinden şehvetini tatmin etmek olan kimsenin sevinci devamlı değildir. Bu zevk de insanı sürekli mutlu etmez; gönülde bir hasret bırakır gider.

Bir de bu tür zevkler helal yoldan aranıyorsa böyledir: eğer onlar haram yoldan aranıyorsa hepten felakettir.

Kısaca dünya malı ve maddi zevkler insan ruhuna sürekli bir huzur ve mutluluk veremez. Dünya insan için, insan ise kulluk için yaratılmıştır. Yüce Mevla'mız bütün akıl ve kalb sahiplerine ebedi mutluluğun yolunu şöyle tarif ediyor:

"Uyanın ve şunu anlayın! Kalbler ancan Allah'ın zikri ile huzur bulur."

Allah için olan bütün güzel niyetler, işler, sevgiler, secdeler, dualar, tövbeler, istiğfarlar, hayırlar ve hizmetler hep Hakk'ı zikirdir. Hak yolunda bir adım atana O en az on rahmetle mukabele eder.

Sevginin kıblesi Yüce Allah'tır. İman ve edeble yüce Allah'a bağlanmayan kalblere hakiki ve daimi huzur haram kılınmıştır.

Hazineyi yanlış yerde aramayalım.

Rahman olan Allah'tan daha merhametli kim vardır?

O, ne güzel koruyucu ve ne güzel yârdır.










aile saadeti, s. muhammed saki erol

semerkand yayınları





 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
40


-7-



DÜNYA'DA HER İSTEDİĞİMİZ NİÇİN OLMAZ?




Cevap kolay: Kul olduğumuz için olmaz.

Her istediği olan, sadece yüce Allah’tır. O, bu sıfat ve yetkide tektir, ortağı yoktur. Kul kulluğunu bilsin, haceti için Rabb’ine yönelsin, verilmeyince sabredip rıza göstersin diye her istediği verilmez.

Bir de dünya ile cennetin farkı bilinsin diye kula burada her istediği verilmez. Cennette ise kulun bütün istedikleri verilir. Bu yüce Allah’ın cennete giren kullarına bir vaadi ve müjdesidir. O ‘nun vaadi hak, gerçekleşmesi muhakkaktır.

Kul dünyada bir şeyin olmasını ister; Yüce Allah’ın da o konuda bir istediği vardır. Kulun istediği şey Allah’ın istediğine uyarsa yaratılır; uymazsa yüce Allah’ın istediği olur.

Bu durumda kul iki şeyden birini yapar; ya yüce Rabb’inin verdiğine razı olur rahat eder, ya da itiraz ile her anı sıkıntı içinde geçer. İtirazına tövbe etmezse sıkıntı ve azabı ahirette de devam eder.

Dünyada mutluluk nefsimizin her istediğini elde etmek ve onun keyfince yaşamak değildir. Mutluluk elindekine sevinebilmek ve onunla yetinebilmektir. Bu da yüce Yaratıcı’nın takdir ve taksimine razı olmakla olur.

Kul elinden geleni yaptıktan sonra yüce Mevla’sına güvenmelidir. O’nun her hükmünün bir hayır taşıdığını bilmelidir. Verdiğine şükür, vermediğine sabretmelidir. İnsan yapmadığı hayırlar için nefsine kızabilir; fakat niye istediklerimi yaratmıyor ve vermiyor diye yüce Yaratıcı’sına kızma, sitem ve serzeniş hakkı yoktur.

Mümin günahları dışında başına gelen her şeyi hoş görmekle rahat eder. Vermeyince Mevla, ne yapsın Mecnun ile Leyla.


Rabbinin hükmüne razı olan rahat eder.

Kadere teslim olan kederden kurtulur.

Elindekine kanaat edenin geçimi kolay ve huzuru çok olur.

Cenab-ı Hakkı tanıyan mü’min kimseye haset etmez.

Haset eden mesut olmaz.










aile saadeti, s. muhammed saki erol

semerkand yayınları





 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
40


-8-



İBRET

SEVEN RAZI OLUR





Hz. Musa (a.s) bir münacatında, Allahü Teala'ya ''Ey Rabbim, kulların içinde hangisi sana daha sevimlidir?'' diye sordu; Allah Teala,

''Sevdiğini elinden aldığımda bana teslim olan ve isyan etmeyen kimsedir'' diye vahyetti. Hz Musa (a.s),

''Ya Rabbi, kulların içinde en çok kime gazap edersin? '' diye sordu; Allah Teala şu cevabı verdi:

'' Bir işte önce benden hayırlısını isteyip bir hüküm verdiğimde takdirime kızan kimsedir''...


Allah Teala kudsi bir hadiste şöyle buyurmuştur:

'' Kim benim hükmüme rıza göstermez, verdiğim musibete sabretmezse benden başka bir rab arasın!''










aile saadeti, s. muhammed saki erol

semerkand yayınları





 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
40


-9-



İBRET

ACILAR İÇİNDE BULANAN MUTLULUK




Sahabeden İmran b. Hüsayn (r.a) karın ağrısı hastalığına yakalanmıştı. Bu nedenle otuz yol boyunca sırt üstü yatmak zorunda kalmıştı. Ayağa kalkamıyor ve oturamıyordu. Kendisi için hurma dallarından bir yatak yapılmış, yatağının altına bir delik açılmış ve altına taharetini yaptığı bir kap konmuştu. Bir defasında Mutarrif ve Alâ (rah) onun ziyaretine gelmişti. Mutarrif, Hz. İmran'ın (ra) bu halini görünce ağlamaya başladı.

İmran, "Niçin ağlıyorsun?" diye sordu. O da, "Seni bu sıkıntılı durumda gördüğüm için" dedi. İmran (ra),

"Ağlama, Allah Teala'ya sevimli gelen, bana da sevimli gelir" dedi ve ardından şunu ekledi:

"Sana bir şey söyleyeyim; belki Allah Teala onunla seni faydalandırır. Ancak onu ben ölünceye kadar gizle, kimseye söyleme. Melekler, beni ziyaret ediyorlar, onlarla sohbet ve muhabbet ediyorum, bana selam veriyorlar, selamlarını işitiyorum."


Hz. İmran (ra), bu sözüyle, başındaki bu musibetin bir ceza olmadığını bildirmek istiyordu. O, yüce Rabb'inden gelene sabır ve rıza gösteriyor, o halde kulluğa devam ediyordu. Onun bu edebine karşı yüce Allah meleklerini gönderip acısını dindiriyor, kendisine özel ikramlarda bulunuyor, imanını tasdik ediyor, sabrının mükafatını veriyordu.

Kul yüce Rabb'inden razı olursa, Rabb'i de ondan razı olur. Kadere itiraz eden kimse, başını bir demir tokmağa vurmuş olur. Demire ne olacak, olan başa olur!








aile saadeti, s. muhammed saki erol

semerkand yayınları





 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
40


-10-



İBRET

RABBİMİN TERCİHİ DAHA GÜZEL



Sa'd b. Ebu Vakkas (r.a) Mekke'ye geldiği zaman gözleri görmez olmuştu. Halk, çoşkuyla onun yanına geliyor ve her biri kendisi için dua etmesini istiyordu. O da, her biri için ayrı ayrı dua ediyordu. O, duası makbul bir kimseydi; çünkü Allah Rasulü (sav) onun duasının kabul edilmesi için Rabbi'ne dua etmişti.

Abdullah b. Saib anlatır: Ben henüz genç iken Sa'd'a geldim, ona kendimi kendimi tanıttığımda beni tanıdı ve, "Sen Mekke'nin Kur'an hafızlarından ve alimlerinden değil misin?" diye sordu. Ben de "Evet" dedim. Bir olay anlattım ve sonunda kendisine,

"Ey amca, sen makbul birisin ve dua isteyenler için dua ediyorsun; kendin için dua etsen de Allah Teala gözlerini tekrar açsa" dedim. Hz. Sa'd tebessüm etti ve şöyle dedi:

"Ey oğul, Allah Teala'nın isteğiyle olan bu durum, benim için, nefsimin isteğiyle gözümün açılmasından daha güzeldir."






aile saadeti, s. muhammed saki erol

semerkand yayınları





 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
40


-11-



OLANDA BİR HAYIR VARDIR



Yüce Yaratıcımız bu dünyada her şeyi iyilik olsun, iyiliğe sebeb olsun, diye yaratmıştır. Bütün mesele hayatı doğru okumak, doğru anlamak ve doğruluk üzere yaşamaktır.

Yaşadığımız dünyada rahatlık ile sıkıntı iç içe örülmüştür. Burası imtihan, amel ve sabır yurdudur. Burada nefsimizin her istediği olmaz. Onun her istediğinin olmayışında pek çok hayır vardır. Bu hayrın ne olduğunu kul bilmese de yüce Yaratan bulur. O'nun her işi güzeldir.

Yüce Rabbimiz her işindeki güzelliği şöyle anlatır:

"Eğer Allah kullarına rızkı (malı, makamı, nimetleri) bol bol verseydi muhakkak yeryüzünde azarlardı. Fakat O her şeyi dilediği bir ölçüye göre indirir, verir. O kullarının bütün hallerini bilmekte ve görmektedir."

Bu, ayeti bir kudsi hadis şöyle açıklar:

"Bazı mümin kullarımın imanını fakirlik korur; onun zengin etsem ahlakı bozulur. Bazı mümin kullarımın imanını zenginlik korur; onu fakir etsem kalbi bozulur. Bazı mümin kullarımın imanınını sıhhat korur; onu hasta etsem edebi bozulur. Bazı mümin kullarımın imanını hastalık korur; onu sıhhatli etsem hali bozulur. Ben kullarımın işlerini ilmimle tedbir ederim; ben onların kalblerini ve gizli hallerini çok iyi bilirim."

Bir şeyin hoşumuza gitmeyişi onun kötü ve hayırsız olduğunu göstermez. Bazen hoşlanmadığımız şeylerin içinde, daha sonra pek çok hayrın bulunduğunu görürüz. Mümin için acı-tatlı her iş hayırlıdır.

Bazı sıkıntılar mümine manevi dereceler kazandırır; sevabını çoğaltır, onu yüce Allah'a yaklaştırır.

Bazı sıkıntılar müminin kusurlarına kefaret olur, onun günahlarını temizler.

Bazı sıkıntılar, mümini kötü işlere bulaşmaktan alıkoyar; acı onu meşgul eder, günaha ve zulme giden yolunu tıkar.


Bazı sıkıntılar mümine dünyada verilmiş bir cezadır, onu burada çeker, ahirete cezası kalmaz. Burada üzülür, orada sevinir.

Bazı sıkıntılar müminin kalbini niyaza, dilini duaya alıştırır. Yüce allah müminin edep icinde inlemesinden, yani samimi bir kalple Rabbi'yle konuşmasından hoşlanır; onun sesini meleklerine dinletir. Allah kırık ve yaralı gönüllere özel olarak nazar buyurur, mahzun kullarını çok sever.


Bakınız, Hak dostu İbrahim Hakkı Erzurumi (ks) ne diyor:

Hak şerleri hayreyler,
Zannetmeki gayreyler,
Arif anı seyreyler,
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.


Deme niçin bu böyle,
Yerincedir o öyle,
Bak sonuna seyreyle,
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.







aile saadeti, s. muhammed saki erol

semerkand yayınları





 

havan

New member
Katılım
14 Mar 2007
Mesajlar
39
Tepkime puanı
5
Puanları
0
eyvallah kurban. her eve bir tane lâzım bu eserden...
 
Üst Alt