Secdeli Dakikalar...........

berfut

New member
Yine hicran ile yaralı gönlüm... Yine matemdeyim, günahlara
dadandım... Her dakikasında bir pişmanlık sarıyor beni. Oysa
istemiyordum gözlerimle görmeyi, kulaklarımla işitmeyi ve yüreğimle
hissetmeyi günah olanı... Yenik düştüm... Bir çuval gibi yerlere
serdi beni nefis. Beni yıktı. Bir taraftan nefse mağlup olmanın
verdiği eziklik diğer taraftan Allah'ın azabının dehşeti sarıyor
yüreğimi. Söz vermiştim önceki mi'racımda. Bir daha olmayacak
demiştim...

Cezbeden cazibelerin peşinde sürüklenmeyeceğim diye kıyama durmuştum,
Rabbimin huzurunda. Bir köşede çöküp oturdum. İki dizimi karnıma
gömdüm. Boynumu büktüm utanıyordum. Her şey benim hizmetim için
yaratılmışken, doğru yolu bulayım diye Peygamber ve onunla beraber
bir kitap gönderilmişken, huzur içinde bir yaşam sürmenin, dünya ve
ahirette mutlu olmanın formülü elimdeyken ben günaha bulaşıp
nankörlük etmiştim.

Belki bazılarının gözünde işlediğim günah o kadar önemli değildir.
Oldukça büyük ve ağır günahlar işleyenler vardı. Hayır!... Kendimi
aldatmamalıyım.

Bu benim için bir teselli kaynağı olamaz. Ben bunu dahi
işlememeliydim. Yürek kırmak, yapılması gereken bir vazifeyi yapmamak
günah olarak yeter. Bir mü'minin işine koşmamak, onun sıkıntısını
gidermeye çalışmamak günah olarak yeter.

Her şey anlamsız gelmeye başladı benim için. Göğümün yıldızları tıpır
tıpır dökülüyordu. Güneş, yaydığı ağını topladı. Her şey ve her yer
karardı birden. Sonra her yer ve her şey yeniden aydınlandı. Ümidin
yüreğimde yeniden çimlendiğini hissettim.

Bir mecnun gibi suya koştum. Arınmaya, yıkanmaya koştum. Çeşmenin
başına ulaştığımda dilim tutulur gibi oldu. Bildiğim duaları okumaya
başladım. Allah'ım! Seni hatırlamak bile rahatlatıcı. Arınmak ve
dayanmak... Tevekkül... Duygularımın coşkun denizler gibi sahile
vurduğunu fark ettim.

Titrek bir dokunuşla çeşmeyi açtım ve ellerimi soğuk suyun sıcak iç
dünyasına uzattım. Yüreğime saplanan hançeri sökmeye çalıştığımı
düşündüm. Yüreğimde izi kalacak olan hançeri... Bütün azalarımı suyun
arıtıcı kollarına bıraktım. Elimden ve yüzümden yere damlayan sular,
erimiş maden gibi düştüğü yeri yakıyor gibiydi.

Buğulu gözlerimle baktım semaya. Her şey ne kadar da güzeldi.
Annemden doğduğum ilk gün gibi hissettim kendimi. O kadar hafif ve o
kadar endişesiz. Yüreğim huzurla dolmuştu.

Önce amacımı tespit etmeye çalıştım. Bu işteki niyetim neydi? Ben ne
yapmak istiyordum? Nereye yöneliyor, kimden medet umuyordum?
Kendisinden af ve mağfiret dileyeceğim merci, buna kadir miydi? Bana
yardım edebilecek miydi? Günahlarıma keffaret olması adına kılacağım
namazdan nasıl haberdar olacaktı? Görecek miydi, işitecek miydi?
Yönelişimde gireceğim tavır nasıl olmalıydı? Ve daha nice sorulara
yanıt bulmalıydım önce. Önce her soruya verebileceğim cevabım
olmalıydı.

Seccademin sınırlarından içeri girdiğimde mescidin kapısından içeri
girdiğimi hissettim. Şimdi iki ayağımla seccademin üstünde ve
kıyamdaydım. İki elimin avuç içiyle kıbleye yönelerek Rabbimi ta'zim
ettim.

Düşüncelerim buhar olup uçtu. Kutsal beldede Ka'be-i Muazzama'nın
hemen yanındaydım. Ka'be'yi karşıma aldım. Öyle olmalıydım ki cenneti
ve cehennemi görebilmeli, sıratın üzerinde yürüdüğümü aklımdan hiç
çıkarmamalıydım. Hislerim bu potada yoğunlaşarak beni sırlı dünyalara
taşıdı. Bir kuş kadar hafif, bir dağ kadar sağlam yerine oturmuş
halimle nefsimin esaretinden kurtulabilmenin mücadelesini veriyordum.
Ne anlamlı bir manzaraydı. Hata yaptığını bilen bir kula tevbe ne de
yakışıyordu. Namaz sadece iadesi gereken bir borç değil, aynı zamanda
bir tevbe saatiydi. Bu tarzda yaklaşılsa mevzuya, namaz hak ettiği
konuma gelirdi.

Rükua vardım. Ellerimi dizlerime götürerek bir süre tesbihat yaptım.
Ben buydum işte. Aciz kulun biri... Beni yoktan var edip, kulluk için
yeryüzüne gönderene karşı girdiğim bu yarıştan boynu bükük ve mahcup
olarak çıktım. Yanıldım. Hata ettim. Allah ululanmadığı zaman nefis
ve şeytan ululanmıştır. Allah ile nefis ve şeytan arasında
ululanacak, ta'zim edilecek yegane güç Allah'tır.

Secdede daha yakınım Rahman'a. Şimdi her güzel olan hissi yaşıyorum.
Hoşnutluk, şefkat ve merhamet adına, sevgi adına ne varsa... Doyumsuz
bir ilişki. Kul ile Rabbi arasında kopuksuz bir diyalog. Şimdi ne
meramınız varsa anlatın. Açıklayın hislerinizi.Dökün içinizi
sahibinize. Şimdi isteyin Rabbinizden. Dünya ve ahiret adına...
Konuşun duygu dünyanızın sevdalı kelimeleriyle. Sevda adına dizilmiş
mısralarla yalvarın. Göz yaşlarınızdan boncuklar dizin gözlerinizin
önünde oluşmuş ince çizgilere. Bir dilekçe ulaştırmak istiyorsanız o
makama, ekte göz yaşlarınız bulunsun, sizi temize çıkaracak.
Gönlünüzdeki paklığı, gün ışığına vuracak göz yaşlarınızla süsleyin
yalvarış dakikalarını.

Her mi'racınızda seccadenizi ıslatacak göz yaşlarınız olsun. Çünkü
günahlarınız yıkanacak.

Secdeli dakikalar hiç bitmesin. Beyin yapısıyla kainata meydan okuyan
insanın "pes" dediği ve yüce yaratıcısına boyun eğip, başını yere
koyduğu anlar... Düşüncesini kendisine borçlu olduğu Rabbine karşı bu
sevimli eylemi, belki de onu affettirip yüceltecek.

Ellerimi semaya kaldırıp dualarda bulunuyorum. Dua; yalvarış
seslerinden derin mana içeren şiirler. Dua yakarış. Hali arz ve
pişmanlık belirten sözler... Hücrelerime kadar hissetmeliyim.
Duyurmalıyım eylemime ait sloganlarımı. Benimle beraber bütün
azalarım pişmanlığımı, perişanlığımı iletmeli. Ellerimle arz
ediyorum. Sadece bir isteme şekli değil el açma. Halimi arz ediyorum
avuçlarımı semaya dikip, sonuna kadar açarak. Birkaç damla gözyaşımı
avuçlarımda sunuyorum. Şimdi ellerim daha münevver. Daha arı ve
berrak.

Sessizliğimde gizlediğim mana da ne? Neden sadece hıçkırıklar
yükseliyor bu şen dakikalarda. Neden kalbim daha hızlı çarpıyor?

Neden gözlerim kızarmış? Neden dudaklarım içine kilitlenmiş? Neden,
yanaklarımda parıltılar? Kurumuş dudaklarımdan çıkan her sessiz
kelime, hedefine nasıl ulaşıyor?

Neden diye sorduğum soruların hepsinin de cevabı bende. Ben,
avuçlarımı semaya tutarken, secdeli dakikalar yaşarken, boyun büküp
el bağlamış kıyamdayken hep affedilmeyi ve razı olunmayı düşündüm.
Duygularım bu yoğun ortamın çölünde daha sıcak yaktı yüreğimi. Göz
yaşlarım daha coşkundu, daha parlaktı ve daha sevgi doluydu.

Arşı titreten sesler işitiyordum. İçimde kıyametler kopuyordu.
Korkuyordum. Ya dilekçem reddedilirse? diye. İçten
yalvarıyordum.Suçumu kabul ediyordum. Ama pişmandım. Henüz ölmüş de
değildim. Dünya defterim dürülmemişti. Ben bunca yalvarış seslerini
iletiyordum makama. Ben halimi arz ederek af diliyordum. Rahman'dan
ümit kesilmezdi. Belki de bağışlanacaktım. Hayatımın bundan sonrası
çok önemliydi. Tevbemde samimi olup olmadığım ortaya çıkacaktı.
Safiyetimi korumalı, aynı hali her an yaşamalıydım.

Secdeli dakikalar hiç bitmesin. Dua için semaya diktiğimiz eller
inmesin. Secdemiz, seccademiz ve göz yaşlarımızın aydınlığında güzel
günler temennisiyle.
-musabe-gönül dostlarından
 
Amin Amin Amin
cok güzel bir yazi kesinlikle herkesin okumasini tavsiye ederim.
Allah(cc) razi olsun.
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks