Sadece Kuran mı? Peki ya nedir Hikmet?

Caferi

Forum Þairi
Selamlar

Yüce Allah(c.c.) Kuran-ı Kerim'de buyuruyor:

Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin. Bakara 129

Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab'ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resul gönderdik. Bakara 151

Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Fakat haksızlık ederek ve zarar vermek için onları nikah altında tutmayın. Kim bunu yaparsa muhakkak kendine kötülük etmiş olur. Allah'ın ayetlerini eğlenceye almayın. Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini, (size verdiği hidayeti), size öğüt vermek üzere indirdiği Kitab'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun. Bilesiniz ki Allah, her şeyi bilir. Bakara 231

Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilirse, ona pek çok hayır verilmiş demektir. Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar. Bakara 269

(Melekler, Meryem'e hitaben İsa hakkında sözlerine devam ettiler:) Allah ona yazmayı, hikmeti, Tevrat'ı, İncil'i öğretecek.Al-i İmran 48

Hani Allah, peygamberlerden: "Ben size Kitap ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekileri tasdik eden bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz" diye söz almış, "Kabul ettiniz ve bu ahdimi yüklendiniz mi?" dediğinde, "Kabul ettik" cevabını vermişler, bunun üzerine Allah: O halde şahit olun; ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim, buyurmuştu. Al-i İmran 81

Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah'ın ayetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkardan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler.Al-i İmran 164

Allah'ın sana lütfu ve esirgemesi olmasaydı, onlardan bir güruh seni saptırmaya yeltenmişti. Onlar yalnızca kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah sana Kitab'ı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğini öğretmiştir. Allah'ın lütfusana gerçekten büyük olmuştur.Nisa 113

İşte onlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer onlar (kafirler) bunları inkar ederse şüphesiz yerlerine bunları inkar etmeyecek bir toplum getiririz. En'am 89

Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı. Şu'ara 21


Ayetlerde bahsedildiği üzere, Peygamberlere Kitap ile birlikte Hikmet veriyor. Peygamberler'de insanlara sadece kitap değil hikmet öğretiyor.

Nedir bu Hikmet?

Dikkat eder iseniz Kitap VE hikmet olarak geçiyor ayetlerde.

Peki öyle ise, kaynak olarak sadece Kuran-ı kerim'i esas alan kişilerin cevabını bekliyorum. Nedir hikmet?

 
Hikmet üzerinde birçok tartışmaların yapıldığı bir kavramdır. Bu kavramın taşıdığı anlamlar hakkında bilgi aktarmaya geçmeden önce, bu konuyu niçin ele aldığımızı ifade etmek gerekirse, şunu söyleyebiliriz:

Amacımız Kur'an'daki kullanım alanından soyutlanıp, Kur'an dışı düşünce ve din anlayışına payanda olarak ön plana çıkarılan ve Kur'an'ın temel kaynak oluşunu gölgeleme durumuna itilen bu kavramın, gerçek Kur'ani içeriğini hatırlatmak, işlenen zulüm ve haksızlığı gözler önüne sermektir.

Bilindiği kadarıyla islam tarihinde Hikmet kavramının yanlış kullanımı hakkındaki ilk teoriyi imam Şafii ortaya koymuş, daha sonra ibn Kuteybe onun tezini bayraklaştırmaya çalışmıştır, imam Şafii Kur'an'da geçen hikmetle ilgili bazı ayetleri [1] örnek gösterip, buradan Hikmet'in peygamberin sünneti olduğu sonucunu çıkarmıştır. Şafii bu tezini kelimelerle şöyle ifade etmiştir: Bu ayet-i kerimelerde, Allah-u Teala 'kitap ve hikmet'i zikretmektedir. Kitap'tan maksat Kur'an-ı Kerim'dir. Kur'an ilmini bilen itimad ettiğim alimlere göre ise 'Hikmet' Rasul-i Ekrem'in sünnetidir. Kur'an bir zikirdir. 'Hikmet' ise Kuran'a tabi kılınmıştır. Allah Kitabı ve hikmeti öğretmekle kullarına verdiği nimeti hatırlatmaktadır. Bu husus dikkate alınırsa 'Hikmet'in Peygamberin sünnetinden başka bir şey olduğunu söylemek katiyen doğru değildir. [2]

Hikmetin sünnet olarak tanımlanması beraberinde peygamberin Kur'an'ın dışında da vahiy aldığı iddiasını gündeme getirmiş ve yaygınlaştırmıştır Kur'an dışı vahiy iddiası ayrı bir araştırma konusu olduğu için burada girmek istemiyoruz. Fakat yine de şunu söyleyebiliriz: Allah'ın, Rasulüne indirdiği vahiy Kur'an'dır ve Kur'an ne bir eksik ve ne de fazladır. Ve yine korunmuşluğu mevsuk olan tek kaynak da Kur'an'dır. Dolayısıyla din getirme konusunda Kur'an dışı korunmuşluğu şüpheli bir vahiy söz konusu olamaz.

İmam Şafii'nin 'Hikmet'i sünnet olarak yorumlaması ile birlikte çelişkiler içinde Kur'ani yaklaşımlar karşısında çok güçsüz kalmış bulunan hadis ehli, derin bir soluk almış ve bu yoruma dört elle sarılmıştır.

Bu yorumla birlikte Kur'ani düşüncenin karşısına, gücünü yine Kur'an'dan alan (!) bir iddia ile çıkılmış ve artık her haber 'sünnet' ve dolayısıyla 'hikmet' olarak revaç bulmuştur. Tabii ki imam Şafii'nin bu gayreti de işin doğrusu oldukça düşündürücüdür. Zira onun bu yorumu yapmasına kadar, hiç kimse 'hikmet'e 'sünnet' anlamını yüklemediği gibi, akıllarından bile geçirmemişlerdir.

Sonuçta, İmam Şafii'nin bu buluşuyla birlikte, tarihi süreç içerisinde insanlar, bu teze yaptıkları ekleme ve çıkarmalarla, dinin doğru, net ve duru bir şekilde anlaşılmasını engellemiş ve zorlaştırmıştır. Teorik yanlışlar zincirleme olarak pratik yanlışları da beraber getirmiş ve dine, din diye yığınla hurafe karıştırılmıştır. Bu nedenle insanların vahyi doğruya ulaşmaları zorlaştığından, insan tefekkürüne ve düşüncesine zulmedilmiştir. Kısaca bugün yanlış din anlayışının kökeninde kavramların asıl anlamlarından uzaklaştırılmaları ve onların gerçek delil ve kaynağa karşı bir kalkan olarak kullanılmaları yatmaktadır.

Peki öyleyse 'hikmet' ne demektir? onun gerçek manası nedir? Bu konuda merhum Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, tefsirinde uzun bir bahis açmış ve ilk dönem rivayetlerinden de yararlanarak özetle şunları söylemiştir:

1. Söz ve fiilde isabet etmek;

2. İlim sahibi olmak ve onunla gereğince amel etmek;

3. İlim ve anlayış sahibi olmak;

4. Eşyanın künhüne vakıf olmak (eşyayı gereğince bilmek);

5. Aklı, Allah'ın emrine tabi kılmak;

6. İnce anlayış;

7. İcad kabiliyeti;

8. Eşyayı yerli yerince koymak;

9. İyi olanı, kötü olana tercih etmek;

10. Kur'ani ahlak ile ahlaklanmak;

11. Düşünceyi Allah'ın emrine tabi kılmak;

12. Allah'a itaat, dini anlama ve onunla amel etmek. Ayrıca hikmet için şunlar da söylenebilir:

13. Hızlı ve doğru karar verme kabiliyeti;

14. Basiret sahibi olma;

15. Vesvese ile gerçek arasında doğruyu tercih etmek.(3)

Ragıp el-İsfehani, El-Müfredat isimli eserinde konuyu şöyle değerlendirmiştir.[4] Hikmet, köken olarak Ha-ke-me kökünden gelmektedir. Hakeme; düzeltmek (maksadıyla) men etmek anlamındadır. Bu nedenle gem, yular (licam) anlamına gelir. Hakemtu ed-Dabbete (hayvanı gemledim). Yani hikmet ile ona engel oldum, demektir. Ahkemtu ise ona bir hikmet (gem) yaptım anlamına gelir.(5) Ha-ke-me'nin mastarı olan 'hikmet' akıl ve ilimle hakka isabet edilmesidir diyen isfehani, hikmeti, Allah'tan gelen ve insandan gelen diye ikiye ayırır. Allah'tan gelen hikmet, Eşyayı bilme ve onu, sağlam bir sonuca ulaşması için yaratmadır. insandan gelen hikmeti ise, varlıkların (eşyayı) bilme, tanıma ve iyi olan şeyleri yapma olarak tanımlar, isfehani ayrıca hikmete şu anlamları da yüklemiştir; Hikmet'i barındırdığı için Kur'an'da bir hikmettir [10/1] sağlamlaştırma [11/1] ve Peygamberin Kur'an'ı tefsir etmesi' [2/129,151] de hikmettendir.

Hikmet'in taşıdığı isabet, ilim, akıl, fıkh gibi anlamları esas alan Maturidi'nin bu konuda naklettiği ve tercih ettiği görüşler ise şöyledir: [6]

1. Hikmetteki isabet anlamına dayanılarak yapılan tanımlar:

a) Genel olarak ifade edilecek olursa hikmet isabettir, hakim de isabet edendir.

b) Hikmet'in aslı söz ve fiilde isabettir.

c) Hikmet her şeyin hakikatine isabet etmek ve onu ait olduğu yere koymaktır; dolayısıyla hakim de isabet eden ve her şeyi olması gereken yere koyandır.

d) Hikmet bir şeyi kendi yerine yani ait olduğu yere koymaktır.

e) Aslında hikmet her şeyi kendi yerine koymak ve hakkı sahibine ulaştırmaktır.

f) Hikmet her şeyi, bulunduğu hal üzere [sünnetullaha uygun] yapmak ve her şeyde en uygun olana isabet etmektir.

g) Hikmet, her şeyi gerçekten olduğu şekilde bilmeyi, bir başka deyişle, bir şey ne hal üzere ise onu o hal üzere bilmeyi gerektirir. Bu da, bilgide (ilimde) isabettir.

2. Hikmet'in ilim (bilgi) anlamına dayalı tanımlanması; hikmet-bilgi ilişkisi sık sık tartışılan bir konudur. Bu tartışmalarda hikmet'in genellikle ahlaki bir kavram olarak göz önünde bulundurulduğu, dolayısıyla bilginin yanında fiilin de işin içerisine karıştırıldığı görülmektedir. Nitekim Suriyeli Hıristiyan filozoflar, hikmet! bilginin iyi tatbik edilmesi olarak tanımlamışlar ve her hikmet, aynı zamanda bir bilgidir; fakat her bilgi hikmet değildir. görüşüne yer vermişlerdir. R. el-İsfehani ise etkili bir fiilin her zaman bir bilgiye dayandığı düşüncesini saklı tutmakla birlikte hikmet'in teorik bilgiden daha çok fiil için kullanıldığını belirtmekle çok kabul görmüş bir görüşü dile getirmiştir.

Maturidi de filozofları destekleyerek hikmet, fiil (amel) ile birlikte bilgidir. Hikmet, bilgi (teori) ve fiil (eylem)in bileşkesidir, der. Diğer bir deyişle, hikmet, konulması gereken yeri bilerek, eşyayı yerli yerine koymak ve neye layıksa onu bilerek eşyayı kendi layık olduğuna kavuşturmaktır. Bu şekilde yapılan bir işte mükemmellik ve sağlamlık bulunup, ayrılık ve farklılık bulunmaz. Çünkü hikmet işlerde mükemmellik, sağlamlık, uygunluk ve tutarlılık gerektirir.

Aslında hikmette aklı kullanma anlamı da vardır. Fakat hikmet-akıl ilişkisine fıkhetme açısından bakılması daha uygun olur. Çünkü hikmet, aynı zamanda fıkh [kavrama gücü] olarak da ifade edilmektedir. Fıkh, öbür dünya için, bu dünya üzerinde düşünmeyi de içine alır. Bunda fıkhın amacı her iki dünyada da iyiliğe ulaşmaktır. Bu amaç aynı zamanda hikmetin de bir ifadesi olmaktadır. Çünkü hikmet her iki dünyanın da iyiliğini ifade etmektedir. Dolayısıyla hikmet sahibi olan, hem bu dünyada, hem de ahirette iyiliğe ulaşacaktır. O halde fıkhın amacı hikmet elde etmektir. Çünkü hikmetle, her şeyin hakikatine ulaşmada isabet edileceği ve bu isabet neticesinde de her iyiliğe ulaşılacağı belirtilmektedir. Nitekim hikmet, Kur'an'da [2/269] da çok ve büyük bir iyilik diye ifade edilmiştir.

Evlerinizde okunmakta olan Allah'ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Hiç şüphe yok Allah latiftir, haberdar olandır. (33/34) ayetinde geçen hikmetten kastedilenin Kur'an'ın muhkem-müteşabih, nasih-mensuh gibi ilimlerine işaret etmek olduğunu ifade eden ibn Abbas, aynı zamanda Bakara Suresi 269. ayette geçen kime hikmet verilmişse, pek çok hayra nail olmuş olur ayetindeki hikmet kelimesini Helal ve haramla ilgili ahkamı bilmek manasında tefsir etmiştir. Buradan yola çıkarak hikmet, şeriat ilmi veya für'u ilmi de denilen fıkıh ilminin tam karşılığıdır.[7]

Mevdudi ise; insanları Rabbinin yoluna hikmet ve güzel sözle davet et. (16/125) ayetinin tefsirinde hikmet; tebliğ ve telkin sırasında budalaca ve şuursuzca davranmamak aksine, muhatabın zihniyetine, meyline (eğilimine), kabiliyetine, içinde bulunduğu şartlara göre akıllıca ve ölçülü konuşmak, vaaz ve nasihatte bulunmak demektir. şeklinde tanımlarken O dilediğine hikmeti verir. Kime hikmet verilmişse ona pek çok hayır verilmiştir. Bunu ancak temiz akıl sahipleri düşünüp anlar. (2/269) ayetinden yola çıkarak hikmeti; Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ayırmaya yarayan bilgi olarak tanımlamıştır.

Mutahhari ise hikmeti, eşyanın tabiatını bilmek şeklinde tarif eder. Yani sebep-sonuç ilmini bilmektir. Maddi ortam, bu yasaların boyunduruğu altındadır. Hayatın kendisi bu yasaların boyunduruğu altındadır, insan bu yasaların boyunduruğu altındadır. Hikmetli söz söyleyebilmek bu yasaları iyi tanımakla, hayata kuşatıcı bir gözle bakmakla mümkündür. Hikmetli iş yapabilmek tabiatın ne istediğini bilerek ona uygun hareket etmekle mümkündür. Bir insanı hidayete sevketmek insan konusunda sarraf olmakla mümkündür, insan topluluklarını yönetebilmek, toplum davranışları konusunda sağlam bilgiye sahip olmakla mümkündür. Bir inkılap yapabilmek, son derece titiz bir çaba ve her unsuru yerli yerine koyabilme kabiliyeti ile mümkündür. Bütün bunlar vahyi bilgiye sahip olmak yanında sağlam bir hikmete de sahip olmanın kaçınılmaz sonuçlarıdır.

Hikmet kavramının taşıdığı bu anlam zenginliğinden olacak ki, erken İslami dönemlerde, yapılan felsefi tercüme ve çalışmalarda da bu kelime çokça kullanılmıştır. Felsefe, hikmet sevgisi diye tanımlanmış, filozofa da Hakim [Hukama] denilmiştir. Halife Memun döneminde kurulan kütüphaneye de Daru'l-Hikme adı verilmiştir. Ancak hikmet'in bu felsefi boyutta kullanımında bir eksiklik vardır ki, o da vahyi ölçüyle kayıtlanmama yanlışlığıdır.

Hikmetin Kur'an'daki Kullanımları

1. Kur'ani Nasihatler:

Allah'ın ayetlerini eğlence yerine koymayın. Allah'ın size olan nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği kitap ve hikmeti düşünün. (2/231). Ayrıca İsra Suresi 39. ayeti siyak ve sibakı konuyla ilgilidir.

2. İlmi (vahyi) anlayış:

Andolsun biz Lokman'a hikmeti verdik. (31/12)

3. Nübüvvet.

İbrahim ailesine de kitap ve hikmet vermiş onlara büyük mülk bağışlamıştır. (4/54)

4. Kitab (vahiy).

Dilediğine hikmet verir, hikmet verilen kimseye çok hayır verilmiştir. Bunu ancak temiz akıl sahipleri düşünüp anlar. (2/260) ayeti bu kullanım'a örnek verilebilir. Ayrıca Elmalılı; İbn Mesud, Dehhak ve diğer bazı seleften rivayetle (dilediğine hikmet verir) ayetinden kasıt Kur'an'ın kendisidir, şeklinde aktarımda bulunmuştur.

İslam alimlerinin yaklaşımları ve Kur'an'daki konuyla ilgili ayetleri [8] irdelememiz sonucunda konuyu bağlamak ve özetlemek istersek: Hikmet'in tüm peygamberlere verildiğini ve ayrıca temiz akıl sahibi, hakikatin arayıcısı ve şahitliğini yapmaya aday insanlara üstün bir çalışma sonucu sahip olabilecekleri bir yetenek olarak verildiğini söyleyebiliriz. Bütün bu tanımlardan çıkartılabilecek ortak sonuç şudur: Hikmet, evrende var olan eşyaların (nesnelerin) işleyiş kanunlarını (sünnetullahı) bilme, eşyayı tanıma, vahyi anlama ve buna uygun davranış biçimleri sergileyebilirle yetişidir. Hikmeti ancak hakikati arayanlar bulabilir; hikmete ulaşmada akıl önemli bir role sahiptir. Hikmete ulaşmak büyük bir çaba ve uzun bir zaman sürecini gerektirir. Zira bu uzun süreç insanın teorik olarak bilgi donanımını güçlendirirken, diğer yandan, hayatı, evreni, insanları ve bunlar arasındaki ilişkileri düzenleyen kanunları tanımasını, vahiyle olgular arasında sağlıklı irtibatlar kurmasını ve olgunlaşmasını sağlayacaktır. Bu süreçten geçen, fikri ve fiili olgunlaşma sürecini dolduran, doğaya insan psikolojisine, toplumsal hayata hükmeden kanunların bilgisine ulaşan insan artık hikmete yaklaşmış, hayatı değiştirme ve dönüştürme kıvamına ulaşmış, önce kendi nefsinde devrimi başarmış ve bu devrimi toplumsal platformda gerçekleştirmeye aday hale gelmiştir. Daha kısa ve öz bir tanımla hikmet, Kur'an'ı anlama ve yaşama eylemidir; Kur'an'ın bildirdiği ilkeleri çelişkisiz bir biçimde hayata aktarma ve onu gerek iç dünyamızda gerek sosyal alanda hakim kılabilme güç ve yeteneğidir.

Notlar:

1. Bu ayetler: 2/125, 151, 231; 3/164; 62/2;4/113;33/34'tür.

2. İmam Şafii, Er-Risale, s. 65. Ayrıca aynı görüş için bkz.: Talat Koçyiğit, Kelamcılar ve Hadisçiler Arasında Münakaşalar, s. 49.

3. Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, C. II, s. 914-933.

4. Ragıp el-İsfehani, El-Müfredat, s. 181-182.

5. Hanifi Özcan, Maturidi'ye Göre Hikmet Terimi, İslami Araştırmalar Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 6, s. 41.

6. Talat Koçyiğit, a. g. e., s. 49.

7. Kürşad Atalar, 'Hikmet, iktibas, Sayı: 143, s. 19.

8. Hikmetle ilgili ayetler: 2/129, 151, 231, 269; 3/48, 81; 4/54, 113, 5/110; 10/1; 11/1; 31/12; 38/20; 43/63; 17/39; 33/34; 54/4, 5; 16/125.
 
Sayın mücahid, kasdedilen şey peygamber efendimizin sünnetleri değil idi. Fakat buna yönelik bir yazı görüyorum.

Hikmet Kuran-ı kerimde, Kitap ile birlikte anılmakta. Peygamberlere Allah(c.c.) tarafından kitap ile birlikte verilen bir kavram olarak ve Allah(c.c.)'in sahip olduğu bir kavram olarak gözümüze çarpıyor.

Bununla birlikte peygamberlere verilen kitap ve hikmet, peygamberler tarafından insanlara öğretilmesi hakkında ayetler var.

Neden Hikmet bu kadar önemli?

Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilirse, ona pek çok hayır verilmiş demektir. Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar. Bakara 269

Allah'ın sana lütfu ve esirgemesi olmasaydı, onlardan bir güruh seni saptırmaya yeltenmişti. Onlar yalnızca kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah sana Kitab'ı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğini öğretmiştir. Allah'ın lütfusana gerçekten büyük olmuştur.Nisa 113

Arapça bir kelime olan Hikmet, حكم (H-K-M) fiilinden türetilmiştir. Fiil, herhangi bir konuda hüküm vermek, yargılamak anlamına gelmektedir

Allah(c.c.)'in bu lütfu Peygamber efendimiz Hz.Muhammed(s.a.a)'nın masumiyetinin, hata ve günahlardan beri olduğunun kanıtıdır.

Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab'ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resul gönderdik. Bakara 151

Bu ayet'i kerime de yeterince açıktır. Peygamberler sadece Kitap ile değil, kitap ve hikmeti talim ederek hüküm veriyorlardı.

Sadece bu ayet'i kerime düşünenler için yeterlidir.

Selametle.
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks