Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

“project democracy”

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
60
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
“PROJECT DEMOCRACY”- ÇOBANLAR VE SÜRÜLERİ... 1

“Bir ülkenin kendi halkının sorumsuzluğu yüzünden komünist olmasını öyle kenarda durup izleyecek değiliz.” 27. 06,1970 Henry Kissinger
Bu cümlenin yapısını değiştirmeden “komünist olmasını” ibaresini değiştirip, “milli, tekil, tam bağımsız” şeklinde düşünebilirsiniz... Şimdilerde olduğu gibi yani... ?
14 Ocak 1983’te ABD Başkanı Ronald Reagan’ın 77 sayılı Milli Güvenlik Direktifi’nde yer alan sözleri de şöyledir: “Açık diplomasi, ABD hükümetinin ulusal güvenlik hedeflerine destek yaratmak üzere oluşturduğu eylemleri kapsar.”Ya bizim diplomasi ne işe yarar? Üstelik “açık” bile değilken... ?
İşte “okyanus Ötesi” diplomasisini, planlarını, projelerini böyle hazırlıyor ve uyguluyor. Ödünsüz, acımasız. Kime karşı? Hangi ülkelere karşı? Biraz açalım bakalım... Orta ve Güney Amerika’da operasyonlarda bulunduktan sonra CIA’den ayrılarak bunların iç yüzünü açıklayan Philip Age bakın ne diyor: “Operasyonlarımızın U.S merkezli çok uluslu şirketler için yararlı işletme koşullarını nasıl hazırladığını göstermeye çalışacağım. Bu koşullar, siyasal egemenlik ile birlikte, bizim temel amacımızı oluşturuyordu. Liberal demokrasi ve çoğulculuk denen şey sonuçta bu amaçlarımız için bir araçtı. “Özgür seçimler” demek gerçekte bizim desteklediğimiz adaylara gizliden para ödeyerek müdahale etmemiz demekti. “Hür Sendikalar” demek, bizim kendimize bağlı sendikalar kurma hürriyetimiz demekti. “BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ” DEMEK BİZİM HAZIRLADIĞIMIZ MATERYALLERİ KENDİSİ YAZMIŞ GİBİ yayınlayan gazetecilere ödeme yapma özgürlüğümüz demekti. Seçilmiş bir hükümet ABD’nin iktisadi ve siyasal çıkarlarını tehdit etmeye başlarsa görevden uzaklaştırılmalıydı. “Sosyal ve iktisadi adalet” halkla ilişkilerde hoş kavramlardı, hepsi o kadar... ?” Anlaşılmış mıdır acaba? Bu stratejinin bu gün devam etmediğini söyleyebilir miyiz? İmkân var mı buna?
İsterseniz yakın zamana gelerek emekli CIA görevlisi, bir dönem ABD’nin Kıbrıs Arabulucusu, şimdilerde NDI Avrasya sorumlusu Charles Ledsky bir gazetemize hangi açıklamaları yapmış bir de ona bakalım... “Farklı zamanlarda farklı projelerle ilgili çeşitli kuruluşlarla çalışıyoruz. İstanbul’da TESEV, TÜSES, TÜSİAD, Ankara’da Ka-Der, Türk Parlamenterler Birliği, TESAV, Türk Demokrasi Vakfı... Bazı meclis komisyonlarıyla faaliyetlerimiz oldu, özellikle anayasa komisyonuyla ciddi temaslarımız oldu. İlki Muğla’da MUMİKOM adıyla başlayan Parlamento İzleme Komiteleri’yle çalıştık...”
Evet... Birlikte çalışmak budur işte... !Acaba bu çalışmaların amacı ne idi diye sormaya gerek var mı? 2001 krizi acaba neden çık(arıl)mış olabilir... ? Merkez Bankası o zamana kadar en güçlü döviz pozisyonundayken, iç-dış borç sarmalı kesinlikle sorun değil iken, piyasalar “olumlu” hava basıp yaklaşık iki yıl “döviz fiyatları sabitlenmiş”iken bu kriz nasıl olupta çıkmıştı?
“Project Democracy” incelenmeye değerdir... Biz de bunu yapacağız...

Allah kısmet eder ise; ülkemiz, bölgemiz ve dünya siyasetinin "izdüşümlerini" görebileceğimiz, anlayabileceğimiz bir yazı dizisini başlatmak ve uygun aralıklarla devam ettirmek istiyorum. Ne kadar süreceğini şu anda kestirmek zor... İnanıyorum ki okuyan kardeşlerimize, sitemizi ziyaret eden değerli misafirlerimize önemli bir "BAKIŞ AÇISI" verecektir...
Kaynak: Mustafa Yıldırım- "Sivil Örümceğin ağında"


Zeybek..
 
Son düzenleme:

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
60
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Project democracy...2

Project democracy...2

PROJECT DEMOCRACY- ÇOBANLAR VE SÜRÜLERİ- 2

Türkiye ve benzeri ülkeler “gelişmekte olan ülkeler” gibi tanımlamalar içine sokularak, aslında gelişmediği, gelişemediği vurgulanmaktadır. Oysa 2. Dünya Savaşı’na bizzat katılan, yakılıp- yıkılan ülkeler de vardır ama onlardan bazıları bu statünün dışındadır... Hatta bu savaşın içinde yer alıp ta en fazla tahrip edilen Almanya ve Japonya bu gün “dünya Devi” konumundaki “G–8” ülkeleri arasındadır.
Türkiye Cumhuriyeti 85 yıllık geçmişi yanında köklü bir mirasın, Osmanlı İmparatorluğu gibi bir dünya devinin bakiyesi olmasına karşın niçin gelişmesini tamamlayamamış, devler liginde neden yerini alamamıştır? O ülkelerden neyi eksiktir? Doğal zenginliği, coğrafi konumu, toprak yapısı, nüfusu, pek çok ülkeden daha elverişli olmasına rağmen neleri ihmal ettiği için hala “gelişmekte olan ülkeler” gibi “kıytırık” bir kategorinin içinde yer almaktadır... ?
Bu yazımızda bu soruların cevabını aramayacağız. Amacımız, bizim gibi aynı kategoride yer alan ülkelerin ortak kaderine vurgu yapmaktır. Nedir o kader? G- 8 liginde yer alan ülkeler, bizimle ortak özelliğe sahip ülkeler üzerinde “her türlü operasyonu” yapma hakkını kendilerinde bulabilmektedirler... ! Eskisen “az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler” adıyla anılırken, son yıllarda “gelişmekte olan ülkeler” statüsüne geçmemizle övünelim mi, alınalım mı bilmiyorum ama bilinen şu ki, biz bu statü değişikliğini “kendi irademizle, gelişmemizle” değil, bizden güçlülerin oluşturduğu “değer yargılarına” göre terfi ettirildiğimiz bir gerçektir... ! Neye karşılık? O ülkelerin “müdahalesine, operasyonlarına, bize biçtikleri role” sesimizi çıkarmadığımız, aksine “uyum” gösterdiğimiz için... ?
Demek ki dünya üzerinde “egemen olan” bir organizasyon vardır ve adına G- 8 ülkeleri denmektedir; bir de “gelişmekte olan ülkeler” adı verilen ve sayıları “net olarak” pek de belli olmayan “operasyonlara açık” ülkeler vardır... G- 8 deyince akla öncelikle ABD geldiği de çok açıktır... Diğerleri İngiltere, Almanya, Fransa, Kanada, İtalya, Japonya ve Rusya’dır... Rusya’nın da bu oluşuma yeni katıldığını belirtmekte yarar var...
Dünya Haritası üzerinde gözlem yapıldığında bu ülkelerden ikisi Amerika, biri Asya- Pasifik, biri Avrasya, geri kalan dördü ise Avrupa kıtasında bulunmaktadır... Dikkati çeken ise koskoca Afrika, Asya ve Güney Pasifik Okyanusu’nda temsilci bulunmamaktadır... ? Hatta Afrika, Ortadoğu, Asya’nın iç ve güney kesimleri üzerlerinde en fazla “operasyonların yapıldığı” ülkelerin bulunduğu bölgeler olarak dikkat çekmektedir... Neden acaba? Bu bölgelerde “Müslüman” ağırlığının bulunması tesadüf müdür? Niçin tek bir Müslüman ülke “devler liginde” değildir?
Son yıllarda Çin, dikkati çeken bir gelişme göstermesine rağmen G- 8 oluşumu içinde henüz yerini almamıştır. Beklenti, Japonya ile birlikte Asya’nın ikinci temsilcisi olma ihtimalinin yüksekliğidir. Japonya ile Çin’in bu başarısını neye bağlamak gerekir? Çalışkanlıkları, “yoğun teknoloji” ağırlıklı kalkınmaları yanında herhalde “operasyonlara kapalı”, “BAĞIMSIZLIKLARINA DÜŞKÜN VE ONURLU” olmalarına değil mi... ?


Zeybek...
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
60
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Project democracy...3

Project democracy...3

PROJECT DEMOCRACY – ÇOBANLAR VE SÜRÜLERİ- 3

G- 8 ülkeleri içinde özelikle ABD olmak üzere İngiltere ve Almanya’nın kurdukları sivil görünümlü örgütler aracılığı ile bizim gibi ülkeler üzerinde “operasyonlar” yapabildiklerini belirtmiştik. Son yıllarda belirgin şekilde İsrail ağırlığı da bu operasyonlar içinde sezilmeye başlanmıştır. İsrail’in uyguladığı politikalar askeri güce dayandığı gibi, geçmişten günümüze devam eden geleneksel “Yahudi casusluğu” şeklinde de sürmektedir. ABD ile “Evangelist- Siyonist” birliktelik temelinde bu politikalar Ortadoğu üzerinde acımasızca uygulanmaya başlamıştır.
Çok fazla detaya inmeden şimdi bu “sivil görünümlü” oluşumu ve hangi işlevi görmesi için oluştuğunu anlamaya çalışalım.
Bilindiği gibi dünyanın iki kutuplu olduğu yıllarda “komünizm tehdidi” ile ilişkide bulunulan ülkeler “hizaya” getirilebiliyor, “hür dünya” kavramı içinde tutulabiliyorlardı. Doğu bloğunun çözüleceği ortaya çıktıktan sonra, anti-komünizm dürtüsü işe yaramayacak, “örtülü işler” için yeni kavramlar, yeni “örgütlenme biçimleri” tesis edilmesi gerekecekti.
Yeni projelerin ortaya çıkması ve uygulanması önündeki en büyük engel, “milli nitelikli” devletlerin varlığı idi. Bu gibi devletler topraklarının kullanımına, iktisadi ve dış politika anlayışlarına dışarıdan yapılacak müdahaleleri engelleyebilirlerdi. Ayrıca bu devletlerde “yandaş yönetim” oluşturmak güç hatta “daha bağımsızlıkçı” yönetimlerin oluşması için ortam oluşturma riski bile vardı. Milli egemenliklerinden ödün vermeyen bu gibi devletlerin sınırlarıyla oynamak, onlara yön vermek “örtülü, kirli işlerle” mümkün olamayacağı için, ülke insanının onayını almak gerekiyordu. Bunun için de “hür dünya” kavramından “insan hakları ve din hürriyeti” bekçiliğine dönüşen operasyonlarla, ABD’nin uygun göreceği türden demokrasiler kurulmalıydı. İşte bu nedenle “DEMOKRASİ İHRACINI” konu edinen “PROJECT DEMOCRACY” ilk olarak Ronald Reagan tarafından kullanıldı... 1980’lerin başından itibaren 92 ülkede uygulanan ve yeni-mandacıların işbirliğiyle örülen “örümcek ağı” içinde çırpınan Türkiye’de olan biteni anlamak, toplumsal- siyasal yaşamın yabancılar tarafından nasıl ele geçirildiğini bilmek için bu projeyi “çözmek” gerekmektedir... !
Örümcek ağının içinde yer alanların bazıları, bu ağı örenlerin kimliğinden ve amaçlarından habersiz olabilirler. Sivil etiketi takınan ve saydamlığı savunan örgütler yabancılarla ilişkilerini, “hibe” diye aldıkları paraları etrafına topladıkları kişilerden ve toplumdan saklamaktadırlar... Bu destekleri alanlar özellikle Türkiye- Kafkasya- Ortadoğu ve Türkiye- Kafkasya- Orta Asya’da “güvenlik” oluşturma ve “demokrasi” kurma örtüsü adı altında yeni koloniler elde etmek isteyen Batılı devletlerin ve kartellerin aracısı olan örgüt ve şirketlerle işbirliği halindedir. Özellikle gençlerimizin bu konularda bilgilenmesi gerekmektedir.
Amaç; düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü kısıtlamak değil, toplumsal yaşamın “yabancının hesabına uygun” şekilde düzenlenmesini ve gözünün boyanmasını anlamak ve önlemektir.



Zeybek..
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
60
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Project democracy...4

Project democracy...4

PROJECT DEMOCRACY- ÇOBANLAR VE SÜRÜLERİ – 4

Özellikle ABD tarafından oluşturulan, arada bir İngiltere, Almanya ve İsrail’inde karıştığı dış kaynaklı sivil toplum kuruluşları, başka bir adla “hükümet dışı örgütler” olan NGO’lar; işbirliği yapacakları ülkelerin sivil toplum kuruluşları (STK) ile temasa geçerek, projelerini uygulamaya, “örümcek ağını” örmeye çalışırlar…
80 öncesi ABD genelde “diktatörleri” desteklerken, sonraları “demokrasi” diyor, yanına “insan hakları- inanç özgürlüğü” kavramını da ekliyor! Bir taraftan kendisinin iktidara getirdiği (Saddam, Bin Ladin gibi) kişileri devirmek adına “demokrasiye geçiş misyonu” üstleniyor, diğer yandan girdikleri ülkenin “ordusunu yıpratmak, milli devletini ortadan kaldırmak”, bunun yerine “yumuşak- kaygan zeminde” federatif yapılanmalar oluşturmak, karşıtlıklar, zıtlaşmalar ve mezhep çatışmaları çıkartmak için çalışıyorlar! Bunun içinde NGO’lar arasında, vakıftan vakıfa para transferini gerçekleştiriyorlar…
Açılımı “dünya demokrasi hareketi” gibi gayet masumane olan NED, para işlerini ayarlayan, dağıtan, bu anlamda “yarı resmi” ABD kuruluşudur. NED’in IRI ( ABD Cumhuriyetçi Parti Örgütü), NDI ( ABD Demokrat Parti Örgütü) ve CİPE ( Sivil Toplum Geliştirme merkezi) gibi kuruluşlara ve onların “workshop” (atölye çalışması, iletişim-danışma işleri) işlerine aktarılan yatırımlarını öğrenmek için raporlarına bakmak yeterlidir! Oysa Türkiye’deki STK’ların ve örgütçülerin çok azı “Project” kaynaklarını açıkça belirtmektedirler… NED ise ABD’de kongre denetiminde oluşturulmuş bir para fonudur, resmidir! Bütçesi ve çalışmaları ABD Dışişlerinin ve Başkanın onayından geçtikten sonra kongrenin onayına sunulur… Yapılan harcamalar sonucu ABD dışındaki kişilere dağıtılan paralar, alanların listeleri, verilme gerekçeleri raporlara geçirilir. Hem para, hem eleman desteği alıp bunu saklamanın bir yararı yoktur!? Özellikle ülkemizdeki bazı STK’lar ve onların yöneticileri, elemanları, yaptıkları “işbirliğinin” ve uygulanan projelerin(!) karşılığında ne kadar para aldıklarını, nerden aldıklarını açıklamıyor, kamuoyu ile paylaşmıyorlar! Bunların kontrolüne giren ve belkide hiçbir şeyden haberi olmayan gençlerimiz, insanlarımız kullanılıyor, körü körüne “işbirlikçi” damgasını yiyorlar!
Açık ilişkilerin başlangıcı 1988’e gidiyor. NED, “FORUM” dergisine 50.000 dolar veriyor. Dergi iki yıl sonra CİA eski elemanlarının, yerli liberallerin, Asya ve Rusya’dan katılan temsilcilerin olduğu Bodrum toplantısını gerçekleştiriyor! Buradan başlayan ilk düğüm, düğümler eklenerek “örümcek ağı” şeklinde gelişiyor! Kimin, hangi işbirliği için ne kadar dolar, sterlin, Euro aldığı açıkça görülebiliyor!
Örümcek ağının nasıl genişlediğini ve yıllara göre dağıtılan paraları bir başka yazıda işlemeye çalışacağız…


“ZEYBEK”
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
60
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Project democracy...5

Project democracy...5

PROJECT DEMOCRACY- ÇOBANLAR VE SÜRÜLERİ- 5

1988 yılında Bodrum Toplantısıyla başlayan “örümcek ağı” doğuya doğru açılacak, Türkiye’nin Amerikalı Dostları Vakfı aracılığı ile 1990’da, Forum ve Türk Demokrasi vakfı(TDV) ile 1991’de İslam ülkelerine girilecekti… Daha sonraki gelişmeleri yıllara göre sıralayarak bakalım…
1992 : İkinci 50.000 dolarla iş yürürken, 57.000 dolarlık projeyle Asya Türk Cumhuriyetleri’ne uzanılıyor, serbest Pazar ekonomisinin yayılmasına başlanıyor.
1993 : IRI Çalışmayı sürdürüyor ama yerliler her nedense raporlara yazılmıyor, siyasi partilerle ilişkiye geçiliyor, “atölye” çalışmaları başlıyor.
1994 : IRI ve Gökhan Çapoğlu ile Trabzon Valisi tarafından yeni kurulan Stratejik Araştırmalar Vakfı (SAV) ortak çalışmaya başlıyorlar. 71.583 dolarlık çalışmayla “Yerel Hükümetler” dedikleri belediyelerin otonomlaşmasına giden yola giriliyor.
1995 : IRI ile SAV’ın çalışmaları sürerken, devreye yurt dışında örgütlü Müslüman Kadın İşleri giriyor. Ayrıca TESEV zincire ekleniyor, belediye örgütlerine, il meclislerine uzanılıyor. Amerika’dan gelen Kemal Köprülü ARI Hareketi Derneği’ni kuruyor.
1996 : IRI ve TESEV ortak çalışmasının yanı sıra belediyelerle doğrudan proje çalışmalarına giriliyor, Belediyeler Birliği ile çalışılıyor, siyasi partiler arasında “eşgüdüm” komisyonu kuruluyor.
1997 : Bağışlar doğrudan yapılmaya başlanıyor, Müslüman Kadın İşleri, kürt-Türk eğitimi, Anadolu çalışmaları ve NDI devreye girerek Millet Meclisine uzanılıyor…! Liberaller serbest piyasa ekonomisine tepkileri azaltmak için Müslümanlıkla Pazar ekonomisinin bağdaştığını anlatan toplantılar düzenliyor! Helsinki Yurttaşlık Derneği üyeleri çoğalsın, teknik gücü artsın ve sivilleri toparlasın diye yardım görüyor. Türkiye AB’ye girmeden AB Türkiye’ye giriyor, Türkiye’de “demokratik ilkelerin ve hakların güçlendirilmesi için sivil eğitime” ve benzerlerine yatırım yapıyor! AB ve ABD siyasetine destek veren yerli “sivil” örgütlerin proje desteği aldığı görülüyor! Toplam yatırım tutarı 671.055 dolar ve 2.974.640 Euro’ya ulaşıyor!
1998 : NDI meclisteki yasama işlerini sürdürürken, Müslüman Hukuku Altında Yaşayan Kadınlar yöresel liderlerini yetiştirecek sivil temsilcileri eğitiyor! Kürt- Türk çalışmalarına İngiliz Sterlini değiyor, TOSAV içerdeki danışmanlarıyla yurt dışında toplantılar düzenliyor.IRI ile TESEV ve Türk Belediyeler Birliği(TBB) 450.000 dolarlık proje yürütüyor! Liberal Düşünce Topluluğu Derneği CİPE’den aldığı parasal destekle reform yasaları üzerinde çalışıyor ve milletvekillerine “yemekli toplantılar” düzenliyor! AB büyük projelere geçiyor!
1999 : ABD işadamları örgütü CİPE liberallerle işin içine giriyor, ABD Demokrat Parti Örgütü NDI, adı verilmeyen milletvekilleri ile TBMM’de “ahlak ilkelerini” belirliyor! Murat Belge’nin kurduğu Helsinki Yurttaşlık Derneği yıllık ödentisiyle etkinliklerini sürdürürken, IRI adını vermediği yerli sivil ile gençlik örgütlenmesine gidiyor! AB belediyelerle proje ilişkisine giriyor!
2000 : Sıra Türkler’in yolsuzluklarını ortaya çıkarmaya gelmiştir! Yolsuzluk işleri için CİPE para kaynağı oluyor! TOSAV, TOSAM adıyla çalışmaya, yerel örgüt liderleri yetiştirmeye yöneliyor! Helsinki Yurttaşlık Derneği (HYD) Mersin, İstanbul ve Van’da “network”, yani “şebeke” kurmayı üstleniyor! NDI adını vermediği sivillerle birlikte milletvekillerini ve “saygın(!)” akademisyenleri toplantılara alıp, “ahlak” ilkelerini öğretiyor! AB, Türkiye’de “özgürlüklere(!)” parasal yatırım yapıyor!
2001 : Türk- kürt uzlaşma işine ABD’li işadamları örgütü karışıyor! HYD 37.000 dolarlık payını alıyor! ARI Hareketi’nin ismi ilk kez NED raporlarına giriyor! IRI-ARI-TESEV yeni atölye işlerine soyunurken, IRI’nin parasal desteğiyle ARI Derneğine bağlı “Genç.net” işe başlıyor, gençleri koordine edip, bilgilendiriyor!
NDI milletvekillerini, “sivil” grupları yan yana getirip, ahlak ve devlet reformu işine devam ediyor! NED bu yıl bütçesinden 686.634 doları aktarıyor! Meclis “19 günde 19 yasa çıkarıyor”, ABD’nin dışardan görev verdiği Kemal Derviş “kriz içinde reform yapıyoruz” açıklamasını yapıyor!
2002 : Helsinkiciler her zamanki ödentilerini alıyor! IRI kadınlara yatırım yaparken, NDI “reformları” sivillerle destekliyor, toplam 621.317 dolar aktarılıyor!
2003 : Sendikalara sızılıyor, KA-DER adlı kadın derneği destekleniyor! 600 sivil lider eğitiliyor! IRI, ARI Hareketi’nin kurduğu “Genç.net’e” parasal destek veriyor! Helsinkiciler her zamanki paylarını alıyor, sıra folklorcularla düşünce özgürlüğü işine girmeye geliyor…!?
İşte yıllara göre yapılan çalışmalar, “SİVİL ÖRÜMCEĞİN AĞININ” genişlemesi böyle devam edip gidiyor…


“ZEYBEK”
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
60
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Project democracy...6...

Project democracy...6...

PROJECT DEMOCRACY- ÇOBANLAR VE SÜRÜLERİ – 6

Demokrasi Projesi yada ihracı özellikle ABD’nin ve AB’nin “her derde derman ilacı” olarak öncelikle Türkiye üzerinde uygulanmaktadır! Saydığımız yada sayamadığımız “işbirlikçi” sivil toplum örgütleri, malum basının “köşe kapıcıları”, “dincilik” sanatının icracısı yazar takımı ile TV ve gazeteleri cansiperane bir şekilde “efendilerinin” hizmetindedirler!

Amaç; “TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ EGEMENLİK HAKLARINI KULLANAMAZ HALE GETİRMEK, FEDERATİF BİR YAPIYI DAYATMAK!” Bunun için 1- TERÖR 2- AB KRİTERLERİ VE DEMOKRASİ SÖYLEMLERİ “araç” olarak kullanılmaktadır! Bu araçları kullanırken “işbirlikçiler” kamuoyu ve gündem yaratmakta, taraftar toplamaktadır!
Merkez Türkiye olmasına karşın uzantılar iki kol halinde faaliyet göstermektedir. Kolun biri Kafkasya, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan üzerinden Orta Asya Türk Devletlerine, diğeri; Kuzey Irak ve Orta doğuya uzanmaktadır… Buralarda “KOLONİLER OLUŞTURMAK” işlerini kolaylaştırmaktadır!
Türkiye’de durumu anlayanlar ve direnç gösterenler, yada gösterme potansiyeli olanlar “BASKI, SİNDİRME, KARALAMA” yöntemleriyle saf dışı bırakılmaktadır! Uydurma “ OPERASYONLAR” ile hukuk ve adalet sistemi dejenere edilmektedir!
Terör, sonuca ulaşmanın ve Türk Devleti’ni köşeye sıkıştırmanın aracı olarak kullanılırken, devletin “ACİZLİĞİ, ÜLKEYİ YÖNETEMEZ DURUMA GELMESİ” özellikle istenen ve beklenen netice olarak dikkatlerden kaçırılmamalıdır! Hemen her fırsatta “KALKIŞMALAR, İSYAN PROVALARI” desteklenmekte, baskınlar yapılmakta, askerlerimiz kaçırılmakta; bu durum karşısında vatandaşın öfkesi kabardıkça araya “İŞBİRLİKÇİLER” sokularak, devlet ile terör örgütünün “PAZARLIK” yapması, masaya oturması, “AKAN KANIN DURMASI” edebiyatıyla önerilebilmektedir! İş o noktalara kadar gitmekte ki, geçmişte terörle mücadele edenler, günümüzde “Ergenekon(!) Terör Örgütü” üyesi olmakla suçlanmakta, Güneydoğu’da “kuyularda, toprak altında” “KEMİK ARANMAKTADIR!” Bu kemiklerin “öldürülen masum(!) vatandaşlara” ait olduğu propagandası hem terör örgütü, hem de onun meclisteki uzantısı tarafından yapılırken, “örümcek ağının” içindeki malum aydınlar, sivil toplumcular ve “iktidar yandaşı” medya onlara inanılmaz destekler vermektedir!
Arada bir Üniversiteler karıştırılmakta, “KARŞIT GÖRÜŞLÜ ÖĞRENCİLER” lafı hemen devreye sokularak bir taraf suçlanmakta, çatışmanın “sokağa, okullara kadar” yayılması amaçlanmaktadır! Tıpkı ’80 öncesi gibi!
Yurt içinde bunlar olurken, yurt dışında “de facto” kürdistan senaryoları hayata geçirilmektedir! Bu amaçla “Kuzey Irak Bölgesel kürt devleti” ilk kez parlamento toplantısı yaparken AB ve ABD’nden temsilciler katılmakta, hiçbir Türkiye Cumhuriyeti ilgilisi bu duruma ses çıkartmamaktadır! Üstüne üstlük hükümetin yetkilileri bu duruma “AĞABEYLİK(!)” yapma, onlarla “ilişki kurma” cüretini bile gösterebilmektedir!
Diğer yandan ermeni iddiaları ve soykırımı “baskı” aracı olarak acımasızca kullanılmakta, Azeri Kardeşlerimizle aramızın bozulması pahasına sınır kapısının açılması dayatılmaktadır! Kıbrıs ise artık “gitti, gider” vaziyetinde Mim Ali Talat’ın inisiyatifine mahkum edilmektedir!
Musul ve Kerkük “Misak-ı Milli hedeflerinin” çok ötesine itilmekte, Türkmen Kardeşlerimiz adeta unutturulmaktadır!
SONUÇ: İçte ve dışta “sindirilen, edilgen- güdülgen” duruma getirilen koskoca Türkiye Cumhuriyeti “KAOS ORTAMINA” itilerek son darbeye hazır hale getirilmek üzeredir! Terör “SİVİL İTAATSİZLİK, İSYAN VE KALKIŞMA” ortamı yaratacak, iç kamuoyu “sindirilip, susturulacak”, duruma müdahale etmesi gereken “ANAYASAL GÜÇLER” suçluluk psikozuna sokularak etkisizleştirilecek ve artık “DEVLET ACİZ, YÖNETEMEZ” duruma getirilecek!
Ve fatura önümüze konacak! “YA FEDERATİF YAPI, YADA TÜMDEN TASFİYE!”


Zeybek

 
Üst Alt