Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Osmanlı Devleti'nde İlmiyye ve Kalemiyye sınıfı

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
OSMANLILARDA İLMİYYE SINIFI

İlmiye sınıfı mensuplarına “ulemay-i rüsüm” denir. Zira bu sınıf mensubu olmayan, resmi olmayan, devlet hizmetinde de bulunmayan bilginlerde vardı.
Osmanlı düzeninde devlet görevlisine “askeri” denirdi. Sonradan bu kelime sadece askeri sınıfı için kullanıldı. Askeri denen devlet memuru üç sınıftı.Bunlar;
İlmiye,kalemiyye ve seyfiyye idi. İlmiye sınıfına adım atabilmek için, medersenin yüksek kısmından diploma almış olmak şart olup, hiçbir istisna yapılmamıştır. İlk basamakta orta dereceli bir medrese müderrislik veya naiplik, yani nahiye müdürlüğü ve hakimliği veya kadı yardımcılığıdır.
İlmiye sınıfı için Arapça bilmek şarttı. Meraklılar Farsça’da öğrenirlerdi. Kalemiyye sınıfında yükselmek içinde bu iki dili bilmek hemen hemen şarttı. Askeri sınıf için Türkçe’ den başka dil aranmazdı. Büyük ve köklü milli kültürü icap ettirdiği için ilmiye ve kalemiyye sınıfları, yüzde doksan nispetinde Türklerin elindeydi. Türk olmayan müslüman kavimlerin bile bu sınıflara girmesi, çok yüklü milli kültürü icap ettirdiği için zordu ve nadir görülmüştür.
Tanzimatta ilmiye sınıfı; camilerde, medreselerde, şeriye mahkemelerinde hizmet etmekle yetindi. Ancak, mülki ve adli görevler alabiliyorlardı.
XIX yy’da İlmiye Sınıfı:
XIX.yy’da Tanzimattan sonra, imparatorluğun son çağında ilmiye sınıfının sahası, klasik devre nazaran, çok esaslı şekilde daralmıştı. Mülki idareye ait hakları elinden alındığı gibi adalet ve eğitime ait görevleride onda dokuz nispetinde azaltmıştı. Bu suretle ulema, sadece din işleriyle uğraşır oldu. Fakat bu sınıftan yetişenler, gerçekte mülki sınıfı elinde bulunan adalet ve eğitimle ilgili müesseselerde hizmet edebiliyorlardı.

OSMANLILARDA KALEMİYYE SINIFI
Kalemiyye sınıfı, bir devlet dairesine katip yardımcısı olarak girilerek oluşurdu. Kişinin daha önce ilk tahsilini yapmış, hususi suretle bir şeyler öğrenmiş, yahut medresenin yahut camii derslerinin herhangi bir sınıfını bitirmiş olması gerekirdi. Geri kalan tahsilini, intisab ettiği devlet kaleminde hizmet ederek tamamlardı. Bu sınıf aydınları umumiyetle ilmiye sınıfı aydınlarından daha bilgiliydiler. Zira daha geniş bir tahsil görselerdi. XIX.yy’a kadar resman bir diplomaları yoktu. Başlıca maliye, haraciye ve nişancılık denilen devlet yazışmalarında ihtisaslaşırdı. Yükselip vezir ve sadrazam olabilirlerdi. İşte 1826’dan sonra ilmiye ve seyfiyye sınıflarının görev sahalarını fevkalade daraltan II.Mahmut ve murakkıbı Reşit paşa bu sınıfa mülkiye adını verdi. Devlet görevleri üzerinde en büyük saha bu sınıfın oldu. Maarif, adliye, belediye gibi evvelce ilmiyye sınıfındaki görevlerde bu sınıfa verilirdi.
Kalemiyye sınıfının mali işlerle ilgili görevleri defterdarlar yerine getirilirdi. XVI.yy’da defterdarlar sayısı ikiye çıkarıldı. Biri Rumeli, diğeri Anadolunun mali işlerine bakmaya başladı. Ancak Rumeli defterdarı daima Anadolu defterdarından önde gelmiş ve baş defterdar olarak kabul edilmiştir.
Baş defterdar mali konularla ilgili davalara bakar maliye ile ilgili hükümlerin yazılması gerekli emirleri verirdi. Baş defterdar, verilecek kararda sadrazama danışarak onun imzasını almak zorundaydı. Baş defterdar sefere çıktığında, Anadolu defterdarı ona vekalet ederdi. Baş defterdar yılda bir kez padişaha bütçeyi sunardı.

selametle..
 
Üst Alt