Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ölmeden Evvel ölmek

muhtacým

New member
Katılım
28 Ara 2006
Mesajlar
7
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Amin, Amin, Amin, Elhamdülillah-i Rabbil Alemin.
 

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
..

..

Rabbime sonsuz hamdeder şükrederim nihayet şeytanın tesirinden kurtulup bizi anlayan veya anlamaya çalışan insanlar çıktı çok şükür Allahım
 

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
..

..

peygamberimiz medinedeki ilk hutbesinde ölmeden evvel ölünüz ki Allah size 1 e 700 versin

Allahû Tealâ ezelde ruhumuzdan misak, fizik vücudumuzdan ahd ve nefsimizden yemin almış ve kâlu belâ gününde bu yeminlerle bizi Kendisine bağlamış. Hatta halk arasında ne zamandan beri Müslümansın dendiğinde, biz hep “kâlu belâdan beri” diyoruz. Kâlu belâ dememizin sebebi: O gün ruhumuz misak vermiş, dünya hayatında Allah'a teslim olacağına dair, fizik vücudumuz Allahû Tealâ'ya ahd vermiş, dünya hayatında Allah'a teslim olacağına dair, nefsimiz Allah'a yemin vermiş dünya hayatında Allah'a teslim olacağına dair.

A'raf 172'ye göre, Allahû Tealâ nefsimizin üzerine ruh ve fizik vücudu şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye soruyor. Hepimiz “kâlû belâ(evet)” diyoruz. Allahû Tealâ, “Beni Rab olarak kabul ediyorsanız size emrimi veriyorum. Bana yeminler verin.” diyor. Sonra da Allahû Tealâ, emri teyid ettiriyor, emri tekrar ettiriyor. “Sözlerimi işittiniz mi?” Hepimiz “semînâ” diyoruz. Ve ruhumuz Allah'a misak veriyor, fizik vücudumuz Allahû Tealâ'ya ahd veriyor ve nefsimiz Allah'a yemin veriyor. Ondan sonra “itaat ettiniz mi?” diye soruyor Allahû Tealâ. Biz de “Ata'na: İtaat ettik” diyoruz.

İşte, dünya hayatında bunu gerçekleştirmemiz gerektiğini Allahû Tealâ Maide Suresinin 7. âyet-i kerimesinde hatırlatıyor:


5/MAİDE-7: Vezkurû ni'metellâhi aleykum ve mîsâkahullezî vâsekakum bihî iz kultum semi'nâ ve ata'nâ vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe alîmun bizâtis sudûr(sudûri).

Allah'ın, sizin üzerinizdeki ni'metini ve “işittik ve itaat ettik” dediğiniz zaman, onunla sizi bağladığı misakinizi hatırlayın. Allah'a karşı takva sahibi olun. Çünkü; O, göğüslerde (sinelerde) olanı bilir.

En'am 152 de bir kere daha tekrar ediyor:



6/EN'AM-152: ... ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).

... Allah'ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.

Allah'ın ahdi, bizim irademizin misakidir. Ama irademizin misakini yerine getirebilmek, irademizi Allah'a teslim edebilmek için, evvelden üç yemini yerine getirmemiz gerekir. Yani ruhumuzu, fizik vücudumuzu, nefsimizi Allah'a teslim etmemiz gerekir ki irademizin misakini yerine getirebilelim. Bu da toptan Allah'ın vasiyetini oluşturuyor. Dolayısıyla Kur'ân'daki İslâm'ı yaşamanın olmazsa olmaz şartı ruhu dünya hayatında Allah'a ulaştırmaktır. Bu hidayettir.

Allahû Tealâ, ruhun dünya hayatında Allah'a ulaşmasını üzerimize 9 âyet-i kerimede farz kılmıştır. Evvelâ, ruhun dünya hayatında Allah'a ulaşabilmesi için, bizim Allah'a ulaşmayı dilememiz gerekir. Kur'ân'daki İslâm'ın 1. safhası Allah'a ulaşmayı dilemektir. Öncelikle ruhun Allah'a ulaşması farziyetine dair 9 tane âyet-i kerimeye beraberce bakalım:


1- 73/MUZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).

Rabbinin (Allah'ın) ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek O'na (Allah'a) dön (ulaş, vasıl ol).



Burada Allah'a dönen, Allah'ın emaneti olan bizim içimizdeki ruhtur. Çünkü Allah, bütün insanları ruh, nefs, fizik vücut üçlüsüyle yaratmıştır. Nefsimiz, berzah âlemine aittir. Fizik vücudumuz, şimdi yaşadığımız zahirî âleme aittir. Ama ruhumuz Allah'tan bize üfürülmüştür ve Ahzab Suresinin 72.âyet-i kerimesine göre bir emanettir, Allahû Tealâ da bu emaneti hayattayken sahibi olan Allah'a teslim etmemizi, iade etmemizi emrediyor.


33/AHZAB-72: İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen).

Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Çünkü o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.

2- 4/NİSA-58: İnnallâhe ye'murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli), innallâhe niımmâ yeızukum bih(bihî), innallâhe kâne semîan basîrâ(basîran).

Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi emreder. İnsanlar arasında hakemlik ettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki; Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki; Allah, işiten ve görendir.


Emanetler çoğuldur ama sahibi tekildir. Çünkü sahibi sadece Allah'tır. Biz ruh emanetini Allah'a teslim ettiğimiz zaman, fizik vücut bir emanet olur. Biz fizik vücudu Allah'a teslim ettiğimiz zaman, nefs bir emanet olur. Biz nefsi Allah'a teslim ettiğimiz zaman ise irade bir emanet olur. İradeyi de Allah'a teslim ettiğimiz zaman, bütün emanetlerini teslim etmiş, Kur'ân'daki İslâm'ı yaşayan Allah'ın en üst seviyedeki emrini yerine getirmiş biri oluruz.

Öyleyse “Allah'ın ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek Allah'a dön” emri, ruhadır. Bu, Allah'a ruhun ulaşmasının farziyetini ifade etmektedir.


3- 13/RAD-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).

Ve onlar Allah'ın (ölümden evvel), Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O'na (Allah'a) ulaştırırlar. Ve Rab'lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.


Allah'ın Allah'a ulaştırmasını emrettiği şey nedir? Allah'ın emrinden olan ruhtur.


17/İSRA-85: Ve yes'elûneke anir rûh(rûhı), kulir rûhu min emri rabbîve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ(kalîlen).

Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin emrindendir.” Ve size, (ruha ait) ilimden sadece az bir şey verildi.


4- 89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten).

(Ey ruh!) Rabbine geri dön (erek ulaş). Allah'tan razı olarak ve Allah'ın rızasını kazanarak.
 

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
..

..

NEFS KENDİSİNE ZULMEDER

Allahû Tealâ ve Tekaddes Hz.leri Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyuruyor.
10/YUNUS-44: Şüphesiz Allah insanlara asla zulüm etmez. Lâkin insanlar kendi nefslerine zulmederler.
Umumiyetle burada, nefsin talep ettiği şeyleri ona vermemek, ona yapılmış bir zulüm olarak tefsir edilip, izahta büyük güçlük çekilmektedir.
Ruhun Rabbine vuslat olabilmesi, nefsin tezkiye edilmesiyle mümkündür. Nefsin tezkiyesi ise, ona istediklerini vermemek ve Rabbimizin emir buyurduğu Amilüssâlihat'ı ona yaptırmakla mümkündür. İnsanın dünya va ahiret saadetine erebilmesi kesin olarak, nefsin bu vasıta emirleri belirli bir ölçü ve zaman içinde yerine getirebilmesine bağlıdır. Fakat, başlangıçta cehaleti sebebiyle bunu fark edemiyen nefsimiz, dünya zevklerine meyyal olması ve hırs afeti sebebiyle Allah'ın yap dediklerini yapmaz, emre karşı gelir, isyan eder, Allah'ın yasak ettiği şeyleri de kendisinin hoşlanması, zevk duyması sebebiyle yapar. Bu ise sürekli Allah indinde, derecat kaybetmesine, yani kendisine zulmetmesine sebep olur. Zulüm, bir üzüntü kaynağı olduğuna göre dünya ve ahiret hayatında hep pişmankâr bir davranışla yaptıklarına pişman olmaktadır.
Kimi kişiler, nefse istediklerini vermemeyi, nefse yapılan bir zulüm olarak mütalâ etmektedirler. Bu kesinlikle yanlıştır. Meselenin çözümü basittir. Allah'ın bir temsilcisi olan ruhun emirlerinin vücut ülkesinde tatbik edilmesi halinde, yani Amilüssalihat işlemek ve münkerden sakınmak halinde derecat kazanılır. Nefsimizi, zikirle tezkiye kademelerinde tezkiye edip, sonunda emanet olan ruhumuzu sahibi olan Allah'u zülcelâl Hz.lerine ulaştırmamız temel hedeftir. Nefsin bu emirleri yerine getirmemesi derecat kaybına sebep olur. Kaybedilen derecat sebebiyle, ruh, sahibi olan Allah'u zül-Celâl Hz. lerine yükselemez ve Rabbine kavuşma emri olan vuslatı gerçekleştiremez.
Bu sebeple derecat kaybetmemiz, nefsimize zulmetmemiz anlamına gelmektedir. Kim şer işlerse o kişi derecat kaybeder. Her şer işlemede insan sıkıntı duyar. Her hayırı işlemede ise ferahlık ve huzur duyar. İşte nefse Allah'ın yasak ettiği şeyleri vermek şer işlemektir, kişinin nefsine zulmetmesidir. Allah'ın emrettiği şeyleri yapmamak ta aynı sonuca ulaştırır.
Kişi şer işlemiş olur ve derecat kaybeder. Bir insanın Cehennem'e gitmesinin temel nedeni kaybettiği derecatın kazandığından fazla olmasıdır. Cehennem'de ise azab çekilir. Buna sebep olanda kişinin derecat kaybetmesi olduğuna göre derecat kaybeden kişi kendine zulmetmiş oluyor.
Diğer taraftan nefsin her şer işlemesi sonunda, ruh mutlaka nefse işlenen günahla paralel bir azab tatbik eder. Bu azaba halk arasında vicdan azabı denir.
29/ ANKEBUT-40 : Bunlardan herbirini kendi günahlarıyla muaheze ettik. Onlardan kimine taş fırtınası yağdırdık, kimini de korkunç bir ses aldı. Kimini yere geçirdik, kimini suda boğduk, Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar, nefslerine zulmettiler.

28/KASAS-16:Rabbim ben nefsime zulmettim. Artık beni bağışla, dedi. Allah onu bağışladı.

16/NAHL-118: Yahudilere haram kıldığımızı daha evvel sana haber vermiştik. Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar (bu yasaklara riayet etmemek suretiyle) nefslerine zulmettiler.


Nefsin yaptığı bu zulümler, ruh tarafından nefse misliyle ödettirilmektedir. Ruhun, nefs üzerinde tatbik ettiği vicdan azabı, nefsin ruhun emirlerini tatbik etmeyip ruha zulüm yapmasından kaynaklanmaktadır. Eğer nefs, ruhdan gelen emir ve nehiylere, harfiyyen uysa zulüm olmaz. Zulmün olmadığı yerde ruhun nefs üzerine tatbik ettiği, mânevi vicdan azabından da bahsedilemez.
Vicdan aklın bir fakültesidir. Eğer ruh aklı ikna ederek fizik vücudun hayır işlemesine sebeb olursa vicdan rahatlar, huzur duyar. Ama nefs aklı ikna ederek fizik vücuda şer işletirse, o takdirde ruh bu şerre ortak olmaz, vucuttan şer işlenirken ayrılır. Ama vicdan istemesede nefsin oyununa alet olacaktır. Daha sonra ruh tekrar dönerek insana azap eder. Tabii vicdanda nefsle birlikte bu azabı yaşar.
 

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
...

...

ayrıca tahkiki iman cezbe ile olur Allah u Tealanın vermiş olduğu sayha, sarsıntı,titreme hali sahabenin çoğunda vardı günümüzde tarikat ve tasavvuf topluluklarında ve diğer Allah yolundaki topluluklarda görülmekte Allahın varlığını üzerine verdiği etki ile tahkik etmiş oluyorsun bu olay senin iradenin dışında bir olay insanlar cahil oldukları için cezbenin ne olduğunu bilmiyorlar ya alay ediyorlar yada namazın bozuldu gibi dangalakça laflar ediyorlar şeytanın cezbe verme yetkisi yok şeytan insanın kılını bile kıpırdatamaz detaylı bilgi hidayetcagi.com da
 
Üst Alt