Nefis Muhasebesi (1)*
Bugün bitmek tükenmek bilmeyen dünya meşgalesi ve başdöndürücü hayat şartları altında varlığımızı sürdürdüğümüz ömür nimeti içinde ne yazık ki, her gün biraz daha mana alemimizi ihmal ediyoruz.
Hayata ulvi bir gaye için gönderildiğimiz asla şüphe götürmez bir gerçek iken, bu ulvi gayeye bütün varlığımızla yönelmemiz gerekirken silkinip kendimize gelemiyor, gafleti üzerimizden atamıyoruz
Şahsi menfaatlerimiz uğruna binbir çileye, meşakkate katlanmamıza mukabil, Hak uğruna din-i mübin-i İslam adına yapmamız gerekeni yapamıyor, ümmeti Muhammed’den bir ferd olarak (genellikle) vermemiz gereken hizmeti veremiyoruz.
Allah’û Teâlâ’yı sevdiğimizi iddia etmemize rağmen, ne yazık O’nun yoluna varımızı ve varlığımızı feda edemiyoruz.
En büyük peygamberin (a.s.v.) ümmeti olduğumuzu iftiharla söylememize rağmen, o’nun örnek hayatına bir türlü kendimizi uyduramıyoruz.
Ferd ve cemiyet olarak aradığımız huzûru bir türlü bulamıyor, bunun kaynağının eşsiz kitap olan Kur’an ‘da olduğunu bildiğimiz halde bir türlü onu tahakkuk ettiremiyoruz.
İnsanımız büyük bir ekseriyetle ulvi gayeye (yaratılış gayesine) sırt çevirmiş, üç- beş günlük dünyanın veya dünyalığın kölesi haline gelmiştir.
Sıradan herhangi bir canlı ( koyun, keçi, tavuk v.b.) yaradılış gayesini gerçekleştirirken, ne için yaratılmışsa o yönde insanlığa hizmet verirken, kâinatın halifesi, mahlukatın en şereflisi insan, esas gayesini unutmuş sadece beşeri ve maddi ihtiyaçlarının esiri olmuştur.
Halbuki insan, manevi ve maddi ruhani ve cismani olmak üzre iki ayrı unsurdan meydana gelmiştir ve unutulmamalıdır ki insan, ruhani yapısıyla gerçek manada insandır.
Evet.(( insan, cismiyle değil, ruhuyla insandır))
Mânevi veya ruhâni yönünü ihmal edip sadece maddeye yönelmek insanı gerçek mânâda insan olmaktan çıkarıp onu sefil bir varlık durumuna getirir. Onu mânen anlayışsız hissiz ve duygusuz hale sokar.
Nitekim Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’- de şöyle buyurmaktadır:
(( Yoksa ( Ey Resûlüm) onların çoğunu, hakkı işitiyorlar veya hakkı anlıyorlar mı zannediyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler. Doğrusu gidişçe daha sapıktırlar.))
(K.Kerim El- Furkan 44.) *
(K.Kerim El- Furkan 44.) *
İnsanımız bugün başını iki elinin arasına alıp( NEFİS ve VİCDAN MUHASEBESİ) yapmak için vakit bulamamakta ve dünyevi meşgaleden bir türlü kurtulamamaktadır.
Oysa dünyanın gelip- geçici âhiret hayatının ise ebedi olduğunu her Müslüman bilmekte ve buna inanmaktadır. İnsana akıbetini düşündüremiyecek, ona muhasebesini dahi yaptıramıyacakdünyevi bir meşgale, onun en büyük fitnesi değil mi- dir?
Yüce Rabbimiz en mükemmel sûrette yarattığı ve kendisine akıl denilen eşsiz bir nimet bahşettiği hiçbir kulunu, başıboş ve mesuliyetsiz bırakmamıştır.
İnsan başta akıl ve sıhhat olmak üzre kendisine verilen bütün nimetlerin mutlaka hesabını verecektir.
İnsan başta akıl ve sıhhat olmak üzre kendisine verilen bütün nimetlerin mutlaka hesabını verecektir.
Kişiye: ((Ömürünü nerede geçirdiğinin, kazandığını nereden kazanıp, nerelerde sarfettiğinin, vücudunu ne ile yıprattığının ve eskittiğinin , aynı zamandaöğrendikleriyle amel edip etmediğinin)) hesabı elbette sorulacaktır.
Ey Müslüman!
Gelip geçen günler, dönen dünya içinde ki zaman mefhumu sana bir şey hatırlatmıyor ve seni bir yere doğru çağırmıyor mu?
Düşün!
(( En çok güvendiğin gençliğin, kuvvetin ve kazandıkların senden sonra ne olacak?..
İhtiyarlık hastalığı seni yakaladığı zaman bundan seni kim kurtaracak?
En büyük nimetin olan aklın, en büyük servetin sıhhatin elden gidince, bütün dünya ve içindekiler senin olsa kaç para eder?
İhtiyarlık hastalığı seni yakaladığı zaman bundan seni kim kurtaracak?
En büyük nimetin olan aklın, en büyük servetin sıhhatin elden gidince, bütün dünya ve içindekiler senin olsa kaç para eder?
Ömür sermayesi yavaş yavaş sona ermeğe, zaman mumu erimeğe zaman mumu erimeğe başladığı zaman, boşa harcadığın dakikaların sana bir faydası dokunacak mı? ..
Vucudunu taşıyan ayaklarının feri kesilince, yüzlerce metre mesafeleri gören gözlerin bulutlanınca, kendileriyle ağır yükler kaldırdığın ellerinpörsüyüp iş yapamaz hale gelince, duyan kulakların duymaz olunca seni o halden kim kurtaracak?..
Hayatın boyunca kâmil bir iman elde etmedikten, Salih amellerle (güzel iş ve hareketlerle) fani ömrünü değerlendirmedikten sonra, sana kazandırdıklarının bir faydası olacak mı?
Şair ne güzel demiştir:
Sanma ey hâce senden zer-u sim isterler,
Yevme La yenfeu’da kalb-i selim isterler,!
Yani, ahirette senden altın ve gümüş isterler sanma, hiçbir şeyin fayda vermediği ..
Günde, kişiden, günahlardan, şirk ve isyandan
Arınmış tertemiz bir kalb, pak bir gönül isterler.
Yevme La yenfeu’da kalb-i selim isterler,!
Yani, ahirette senden altın ve gümüş isterler sanma, hiçbir şeyin fayda vermediği ..
Günde, kişiden, günahlardan, şirk ve isyandan
Arınmış tertemiz bir kalb, pak bir gönül isterler.
Mü’min Kardeşim!
Dünyanın zevkine ve muhabbetine gönlünü verenin, tamahla ona sarılanın huzura kavuştuğunu hiç gördün mü?
Allahü Teala’nın nazârgâhı olan kalbini dünyanın fani ve fena şeyleriyle dolduran, gönül aynasını günah lekeleriyle kirleten bir insanın bu dünyada huzûr bulması hiç mümkünmü? DÜŞÜN!
O halde lütfen düşün kardeşim, üzerinde yaşadığın dünyanın nereye doğru akıp gittiğini düşün.Bu fani dünyanın senden önce nice insanları yanılttığını seni de her an yanıltabileceğini düşün! Üzerinde yaşadığın toprağın üstünde akıtılan şüheda kanlarının niçin akıtıldığını ve bu toprağın altında binlerce kefensiz yatanı düşün. Şimdiye kadar yaşadığın hayatı nasıl yaşadığını inceden inceye düşün. Şu ana kadar faydalandığın nimetlerin şükrünü yerine getirip getirmediğini, sana ((Kulum)) diyen Rabbine kulluk görevlerini ifa edip etmediğini düşün.
Hasılı,
İlk önce ne idin, şimdi ne oldun ve nihayet ne olacaksın, bütün bu hayatın hesabını nasıl vereceğini lütfen düşün!
İlk önce ne idin, şimdi ne oldun ve nihayet ne olacaksın, bütün bu hayatın hesabını nasıl vereceğini lütfen düşün!
Burada (bu dünyada) ne kadar kalacağını, bundan sonra da ne kadar yaşayacağını bilemediğine göre, ölüm meleğinin ansızın sana gelebileceğini düşün!
Kabirde ahvalinin,mahşerdeki durumunun ne olacağını şimdiden düşün.
Amel defterinin nereden ve nasıl verileceğini mizanda sevabın mı yoksa günah tarafınmı (hangisinin) ağır geleceğini bu günden düşün.
Amel defterinin nereden ve nasıl verileceğini mizanda sevabın mı yoksa günah tarafınmı
(Hangisinin) ağır geleceğinin bugünden düşün.
Amel defterinin nereden ve nasıl verileceğini mizanda sevabın mı yoksa günah tarafınmı
(Hangisinin) ağır geleceğinin bugünden düşün.
Kıldan ince kılıçtan keskin olan sırattan geçip geçemiyeceğini geçemediğin takdirde halinin ne olacağını şu anda düşün.(( Bir fırka cennete, bir fırka cehenneme.)) yol aldığında seninde hangi fırkada yer alacağını şimdiden düşün.
Son nefeste imanla göçeceğine dair elinde bir senet olmadığına ve cennete gireceğine dair elinde bir berat bulunmadığına göre, âkıbetini (sonunu) lütfen iyice düşün.
Sonra düşünmeye fırsat ve imkan bulamazsın, o haldeşu andan itibaren ciddi bir şekilde akıbetini düşün!
Muhasebeni yap ve ebedi yolculuğa hazır ol!
Vesselâm ..