Nebi ve Rasul...

Ebu Zerr

New member
Nebi ve Rasûl: Allahın selam rahmet ve bereketi üzerinize olsun. Nebi ve resül kavramlarını tam olarak açıklayabilir misiniz ? Selam ve Dua ile...

Faruk Beşer Hoca’nın Cevabı:

Nebî, haber anlamındaki nebe’, kökünden gelen bir kavram olarak, haberci, haber getiren demektir. Farsça karşılığı peygamber’dir. Rasûl (Türkçede Resül) ise, bir görevle gönderilen kimse anlamındadır. Kura’nı Kerim’de peygamberler için her ikisi de kullanılır. Ve ilginçtir ki, hem Farsça’da hem de Türkçe’de her ikisi birden peygamber olarak ifade edilir.

Kurân-ı Kerim’de mesela, Hz. Musa (as) (Meryem 19/51), Hz. İsmail (Meryem 19/54) ve Hz. Muhammed (A’râf 7/158) (as) aynı anda hem rasûl, hem de nebî olarak zikredilmişlerdir. Buradan hareketle bazı alimler aralarında bir farkın olması gerektiğini düşünmüşler ve Kurân-ı Kerim’deki kullanılışlarına bakarak bu farkı tespit etmeye çalışmışlardır. Bazılar; Nebî’nin yeni bir kitap ya da yeni bir şeriat getirmeyen, kendinden önceki peygamberin kitabını ve şeriatını uygulayan peygamber, rasûl’ün ise yeni bir kitap ve yeni bir şeriatla gelen peygamber olduğunu söylerken, bazılar da bunun tam aksini anlamışlardır. Kurân-ı Kerim’de her iki görüşü destekleyen deliller de vardır. Pek çok ayette rasûl’ün yeni bilgilerle geldiğine işaretler bulunur. Mesela Bakara 2/87, Nisa 4/59, 136 gibi ayetlerde bu durum çok açıktır. Bazı delillere bakıldığında rasûl’ün daha kapsamlı ve sanki daha büyük bir manaya sahip olduğu anlaşılırken, bazılarına bakıldığında da tam aksi anlaşılır. Kurân-ı Kerim’de Hz. Peygamber’in büyüklüğü “Muhammedün Rasulüllah” diye anlatılır. Biz kelime-i tevhidi söylerken de “Muhammedün Rasûlüllah” deriz. Ama yine Kurân-ı Kerim’de Allah “Biz hiçbir kavme rasûl/elçi göndermedikçe onlara azab etmeyiz” (İsra 17/15) derken anlaşılan şey, davetle görevli elçilerdir ve bunların peygamber olması şart değildir. Bu anlamda Hz. Peygamber (sav) Muâz b. Cebel’i davetçi olarak Yemen’e gönderirken onun için “Allah Rasûlü’nün rasûlü” ifadesini kullanmıştır ki, Allah’ın elçisinin elçisi demektir.

Bu iki kavramın kök anlamlarına bakarak aralarında şu farkın bulunduğu da söylenmiştir: Nebînin mutlaka mucizesi olmalıdır, rasûl ise Allah’tan başkası adına da olabileceği için o takdirde onun mucizesi olmaz. (Askerî el-Furûk s.222)

Sonuç olarak diyebiliriz ki, hem rasûlün, hem de nebînin Türkçe’deki karşılığı peygamberdir. Her ikisi de Allah’ın elçisidir. Rasûl kelimesi Allah’a nispet edildiği ve ‘rasûlüllah’ dendiği zaman nebi ile hemen hemen aynı anlamdadır ve bu anlamda Hz. Muhammed’den sonra hiç kimse için nebî ya da rasûl denmez. Bu anlamda onun son nebî oluşu, Allah’ın son peygamberi yani, hem son nebîsi, hem de son rasûlü olması demektir.

Ama İslam’ı anlatma misyonu yüklenen insanlara, Muâz gibi elçi anlamında rasûl denebilir. Bu anlamda herkes elçi olabilir. Her kim kendisini İslamı anlatmak ve duyurmak/davet ile görevli görüyor ve bunu hakkıyla yapmaya çalışıyorsa bu insan İslam’ın ve Hz. Muhammed’in elçisi, yani rasulüdür. Ama bu insan “Rasûlüllah/Allah rasûlü” değildir. Yani ontolojik açıdan bu insanın diğerlerinden farkı yoktur, doğrudan Allah’la irtibatı olan manevi bir şahsiyet değildir. Dolayısıyla birisi çıkar ve “bana Allah’tan haberler geliyor, ben Allah tarafından görevlendirildim, ben bu anlamda rasûlüm” gibi sözler söylerse bu insanın ya aklından bir zoru vardır, tedavi edilmesi gerekir, ya da Allah’ın değil de, şeytanın rasûlüdür, yani Müseyleme gibi rasûlü’ş-Şeytândır ve Hz. Peygamber’i ve onun getirdiğini inkar etmiş demektir. Tarihte böyle yalancı peygamberler çokça çıkmıştır. Hepsinin de gittiği yer bellidir. Bu insanların özelliklerinden birisi de, böyle ünvanlara doymamalarıdır. Kendisine resül, üstat vb bir ad takar. Bir süre bunları kullanır, ama tatmin olmaz. Bir başka ünvan daha takar. O da yetmez, üçüncüsünü, dördüncüsünü... takar ve resullüğü de bırakıp küçük bir tanrı olur, etrafındaki insanları köle gibi, kul gibi kullanır.

 
konuyu çok güzel açıklamış, Faruk Beşer hoca... Allah razı olsun onlardan.

"Ebu Zerr" Kardeşim paylaşımın için çok teşekkür ederim. Saol.
 
Dolayısıyla birisi çıkar ve “bana Allah’tan haberler geliyor, ben Allah tarafından görevlendirildim, ben bu anlamda rasûlüm” gibi sözler söylerse bu insanın ya aklından bir zoru vardır, tedavi edilmesi gerekir, ya da Allah’ın değil de, şeytanın rasûlüdür, yani Müseyleme gibi rasûlü’ş-Şeytândır ve Hz. Peygamber’i ve onun getirdiğini inkar etmiş demektir.

Tarihte böyle yalancı peygamberler çokça çıkmıştır. Hepsinin de gittiği yer bellidir. (İskender gibi de mi?

Bu insanların özelliklerinden birisi de, böyle ünvanlara doymamalarıdır. Kendisine resül, üstat vb bir ad takar. Bir süre bunları kullanır, ama tatmin olmaz. Bir başka ünvan daha takar. O da yetmez, üçüncüsünü, dördüncüsünü... takar ve resullüğü de bırakıp küçük bir tanrı olur, etrafındaki insanları köle gibi, kul gibi kullanır.
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks