S
sedize
Guest
Bu bir Letonca masalı Siz de dinlermisiniz?
"Çok eski zamanlardan birinde kötü bir âdet varmış. Yaşlılar artık iş yapamaz duruma geldiklerinde ormana götürülür , orada yırtıcı hayvanlara bırakılırmış. Böylece , az olan yiyiceklerin , çalışan gençlere yetmesi sağlanmaya çalışılırmış. İhtiyarları belli bir yaştan sonra evde tutmak yasak olduğundan , kimse yaşlı anne babasını evde gizleyemez 'komşusu görüp , ihbar edecek' diye korkarmış. İşte bir gün yaşlılardan birini, oğlu ormana götürüp bırakmak istemiş. Kış mevsimiymiş. İhtiyar, oğul ve küçük torun beraberce gitmişler.
İhtiyarı bırakmış dönüyorlarmış ki, küçük torun oyuncak kızağını dedesinin yanında unuttuğunu fark etmiş. Babasına dönüp almalarını söylemiş. Babası umursamayınca da:
"Kızağımı almalıyım, yoksa yaşlandığında seni neyle ormana götürüp bırakacağım" demiş. Oğul o an anlamış ki ihtiyar babasının kaderi gibi, yaşlandığında kendi kaderide aynı olacak. Dönüp babasının ellerini çözerek eve geri getirmiş. Samanlıkta saklayıp her gün ona gizlice yemek vermeye başlamış. Bir süre sonra köyde hayvanlar arasında bir hastalık yayılmış. Hayvanlar birbiri ardına ölüyormuş. İhtiyar, oğluna: "Hastaları iyilerden ayırın. Onlara şu, şu otlardan ilaç hazırla. Sağlıklı toylarada şöyle yap: "Oğlan ihtiyar babasının dediklerini yapmış. Gerçekten de onun hayvanları arasında ölüm azalmış, çoğu kurtulmuş.
Bayram geldiğinde her sene olduğu gibi, o senede köy halkı kurbanlar kesmeye başlamış. İhtiyar oğluna şu öğüdü vermiş: "Köyde hayavn çok azaldı. Senin de fazla hayvanın yok. Bu sene kurban kesme."
Gerçektende bir iki ay içinde bütün köy, tarlalarda çalıştıracak hayvan sıkıntısı çekmeye başlamış. İhtiyarın öğüdünü dinleyen gencin hayvanı varmış. İlkbahara doğru, köyde artık ekmek yapacak tahıl bile kalmamış. Ama asıl sorun, tohumluk olarak kullanabilecek kadar bile tahıl olmamasıymış. Tarlaya ne serpeceklerini, gelecek senenin mahsulünü nasıl hazırlayacaklarını bilemiyorlarmış. İhtiyar bu konuda oğluna öğüt vermiş: "Yavrum, ahırın çatısı samanla doldurulmuştur. Onları çıkar, yeniden döv. Orada tohumluk buğday çıkarabilirsin."
Oğlan, ihtiyar babasının dediği gibi yapmış. Köyde tohumluğu olan tek aile onlar olmuş. Bütün köy halkı bu gencin büyücü olduğunu düşünmeye başlamış. Öyle ya, herkesin işi kötü giderken, bu evde garib bir şekilde kötülüklere bi çare bulunuyormuş. Evi gözlemeye başlamışlar. Sonunda da gerçek anlaşılmış. İhtiyar babanın hala yaşadığı ortaya çıkmış. Köylüler genci krala şikayet etmiş.
Kral önce yasalarını hiçe sayan gence kızmış. Ama olup bitenleri dinledikten sonra, iyi ve yerinde bir öğüdün çok şeyi değiştirebileceğini kabul edip, ihtiyarlarla ilgili yeni bir kanun çıkarmış. "Bundan böyle çocuklar anne ve babalarına yaşlılıklarında bakacaklar. Onların gönlünü hoş tutacaklar. Çünkü onların hayat deneyimlerinden her zaman için öğrenebilecekleri şeyler var."
"Çok eski zamanlardan birinde kötü bir âdet varmış. Yaşlılar artık iş yapamaz duruma geldiklerinde ormana götürülür , orada yırtıcı hayvanlara bırakılırmış. Böylece , az olan yiyiceklerin , çalışan gençlere yetmesi sağlanmaya çalışılırmış. İhtiyarları belli bir yaştan sonra evde tutmak yasak olduğundan , kimse yaşlı anne babasını evde gizleyemez 'komşusu görüp , ihbar edecek' diye korkarmış. İşte bir gün yaşlılardan birini, oğlu ormana götürüp bırakmak istemiş. Kış mevsimiymiş. İhtiyar, oğul ve küçük torun beraberce gitmişler.
İhtiyarı bırakmış dönüyorlarmış ki, küçük torun oyuncak kızağını dedesinin yanında unuttuğunu fark etmiş. Babasına dönüp almalarını söylemiş. Babası umursamayınca da:
"Kızağımı almalıyım, yoksa yaşlandığında seni neyle ormana götürüp bırakacağım" demiş. Oğul o an anlamış ki ihtiyar babasının kaderi gibi, yaşlandığında kendi kaderide aynı olacak. Dönüp babasının ellerini çözerek eve geri getirmiş. Samanlıkta saklayıp her gün ona gizlice yemek vermeye başlamış. Bir süre sonra köyde hayvanlar arasında bir hastalık yayılmış. Hayvanlar birbiri ardına ölüyormuş. İhtiyar, oğluna: "Hastaları iyilerden ayırın. Onlara şu, şu otlardan ilaç hazırla. Sağlıklı toylarada şöyle yap: "Oğlan ihtiyar babasının dediklerini yapmış. Gerçekten de onun hayvanları arasında ölüm azalmış, çoğu kurtulmuş.
Bayram geldiğinde her sene olduğu gibi, o senede köy halkı kurbanlar kesmeye başlamış. İhtiyar oğluna şu öğüdü vermiş: "Köyde hayavn çok azaldı. Senin de fazla hayvanın yok. Bu sene kurban kesme."
Gerçektende bir iki ay içinde bütün köy, tarlalarda çalıştıracak hayvan sıkıntısı çekmeye başlamış. İhtiyarın öğüdünü dinleyen gencin hayvanı varmış. İlkbahara doğru, köyde artık ekmek yapacak tahıl bile kalmamış. Ama asıl sorun, tohumluk olarak kullanabilecek kadar bile tahıl olmamasıymış. Tarlaya ne serpeceklerini, gelecek senenin mahsulünü nasıl hazırlayacaklarını bilemiyorlarmış. İhtiyar bu konuda oğluna öğüt vermiş: "Yavrum, ahırın çatısı samanla doldurulmuştur. Onları çıkar, yeniden döv. Orada tohumluk buğday çıkarabilirsin."
Oğlan, ihtiyar babasının dediği gibi yapmış. Köyde tohumluğu olan tek aile onlar olmuş. Bütün köy halkı bu gencin büyücü olduğunu düşünmeye başlamış. Öyle ya, herkesin işi kötü giderken, bu evde garib bir şekilde kötülüklere bi çare bulunuyormuş. Evi gözlemeye başlamışlar. Sonunda da gerçek anlaşılmış. İhtiyar babanın hala yaşadığı ortaya çıkmış. Köylüler genci krala şikayet etmiş.
Kral önce yasalarını hiçe sayan gence kızmış. Ama olup bitenleri dinledikten sonra, iyi ve yerinde bir öğüdün çok şeyi değiştirebileceğini kabul edip, ihtiyarlarla ilgili yeni bir kanun çıkarmış. "Bundan böyle çocuklar anne ve babalarına yaşlılıklarında bakacaklar. Onların gönlünü hoş tutacaklar. Çünkü onların hayat deneyimlerinden her zaman için öğrenebilecekleri şeyler var."