Bu müthiş soru, Rabbimizden gelmektedir. Konunun ciddiyetini kavramak için, ilgili ayeti bir bütünlük içinde okumak ve anlamak gerekir.
Bu ülkede dini hayata kısıtlama getirmek isteyenlerin, dinin bazı bölümlerinin uygulanmasına tahammülü olmayanların hem kendi kimliklerini ve hem de ortaya koydukları tavırların gerçek kimliğini Allah'ın vahyi ile öğrenmek zarurettir. İşte o muhteşem açıklama:
"Namaz kılarken bir kulu menedeni gördün mü? Ne dersin, o doğru yolda ise yahut takvayı emrediyorsa! Bu adam (kulu namazdan meneden), yaptıklarının, Allah tarafından görüldüğünü bilmiyor mu? Hayır, hayır... Eğer vazgeçmezse (namaz kılana karşı menfi tavrını değiştirmez ise) derhal onu alnından, perçeminden, o yalancı, günahkâr alnından, perçeminden yakalarız, cehenneme atarız. O, hemen gidip meclisini, kendi taraftarlarını çağırır. Biz de Zebanileri çağıracağız.
Allah'a secde et ve O'na yaklaş." (Hayır, O'na (ibadeti-namazı yasaklayanlara) uyma.Alak Sûresi 9-19)
Eğer bir insan cidden Allah'ın hem varlığına ve hem de birliğine imanı varsa, bu ayetin verdiği mesajla kendisini, tavırlarını gözden geçirmelidir.
Şimdi bir kere daha düşünelim. Okullardaki şiddet olayları başını almış gitmekte. İnsan, yaşanan okul içi olayları anlatmaktan, yazmaktan utanır hale geldi... Kültürün, bilginin adresi olarak gösterilen okullardaki bu olayların arka bahçesini görmek ister misiniz? Diğer bir ifade ile, gençliğin kontrolden çıkma noktasına gelmesinin sebeplerine eğilmek ister misiniz? Öyle ise buyurun Rabbimizin ayetini birlikte okuyalım ve anlamaya çalışalım:
"Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar, nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekeceklerdir." (Meryem/59)
Nabız damarlarımızın atışını değiştiren söz, namazsızlık ile sapıklık aynı kefeye konmaktadır.
Şimdi Oktay Ekşi'ye şöyle bir sorum olacaktır. Eğer Oktay Ekşi, Allah'a iman ediyorsa, inandığı Allah'ın buyruğu, talimatı şudur:
"Ailene namazı emret, kendin de ona sabırla devam et." (Taha/132)
Diyelim ki Allah'a inandığını söylediği halde, bir insanın namazla, ibadetle alıp vereceği bir şey kalmamış, bu durum nasıl izah edilebilir? İşte izahı:
"De ki: Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini ziyana sokanlardır. Bilesiniz ki bu apaçık hüsrandır." (Zümer/15)
Yine diyelim ki, namaz kılıp da ne yapacağız, kazancımız ne olacak? Bu çocukların şu yaşlarında hayatlarını karartmanın(!) bir mantığı var mıdır? Şimdi dinleyelim:
"Sana vahyedilen kitabı oku ve namaz kıl. Muhakkak ki namaz hayâsızlıktan, kötülükten alıkoyar." (Ankebut/45)
Bütün bu gerçeklere rağmen, Allah'a iman ettiğini zannedip, Allah'a şirk koştuklarının farkında olmayanlara karşı, alacağımız tavır ve duruş, açık ve net olarak ortaya konmuştur:
"De ki: Bizim işlediğimiz suçtan siz sorumlu değilsiniz, biz de sizin işlediğinizden sorulacak değiliz. Rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra aramızda hak ile hükmedecektir. O, en adil hüküm veren, hakkıyla bilendir." (Sebe/25-26)
İnanın ki Ekşi, Sezer, Çölaşan vs. bizim sizlere bir düşmanlığımız yoktur. Acıyoruz sadece. Yoksa Sezer'in Ramazan ayında milyonlarca oruç tutanların karşısına geçip su içmesi, ne Ramazan ayımızı, ne orucumuzu ve ne de oruç tutanlarımızı devre dışı yaptı. Ekşi'nin namaz kılan öğrenciler için yaptığı yorum ve görüş, bu ülkede namaz kılan gençliğin, namazını devre dışı yapmadı. Üstelik, binlerce, milyonlarca aile, küçük yaştaki çocuklarını sabahın 6'sında namaz kılmaya götürdü.
Bu ülkede garip karşılanan ve ülkenin kalkınmasında takoz görülen inanan insanlar, gerçek kimliği ile bu ülkenin hakiki varisleriyiz.
İnananlar olarak, bizler, bize yapılan kötülükleri, en güzel bir tutum sergileyerek savmakla emrolunduk. (Müminun/96)
"Sen, beni öldürmek için, bana elini uzatsan bile, andolsun ki ben seni öldürmek için, sana el uzatacak değilim. Ben, yaratan, yaşama kabiliyeti veren, koruyan, kontrol eden alemlerin, bütün varlıkların Rabbi olan Allah'tan korkarım." (Maide Sûresi/28)
Bu ülkede dini hayata kısıtlama getirmek isteyenlerin, dinin bazı bölümlerinin uygulanmasına tahammülü olmayanların hem kendi kimliklerini ve hem de ortaya koydukları tavırların gerçek kimliğini Allah'ın vahyi ile öğrenmek zarurettir. İşte o muhteşem açıklama:
"Namaz kılarken bir kulu menedeni gördün mü? Ne dersin, o doğru yolda ise yahut takvayı emrediyorsa! Bu adam (kulu namazdan meneden), yaptıklarının, Allah tarafından görüldüğünü bilmiyor mu? Hayır, hayır... Eğer vazgeçmezse (namaz kılana karşı menfi tavrını değiştirmez ise) derhal onu alnından, perçeminden, o yalancı, günahkâr alnından, perçeminden yakalarız, cehenneme atarız. O, hemen gidip meclisini, kendi taraftarlarını çağırır. Biz de Zebanileri çağıracağız.
Allah'a secde et ve O'na yaklaş." (Hayır, O'na (ibadeti-namazı yasaklayanlara) uyma.Alak Sûresi 9-19)
Eğer bir insan cidden Allah'ın hem varlığına ve hem de birliğine imanı varsa, bu ayetin verdiği mesajla kendisini, tavırlarını gözden geçirmelidir.
Şimdi bir kere daha düşünelim. Okullardaki şiddet olayları başını almış gitmekte. İnsan, yaşanan okul içi olayları anlatmaktan, yazmaktan utanır hale geldi... Kültürün, bilginin adresi olarak gösterilen okullardaki bu olayların arka bahçesini görmek ister misiniz? Diğer bir ifade ile, gençliğin kontrolden çıkma noktasına gelmesinin sebeplerine eğilmek ister misiniz? Öyle ise buyurun Rabbimizin ayetini birlikte okuyalım ve anlamaya çalışalım:
"Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar, nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekeceklerdir." (Meryem/59)
Nabız damarlarımızın atışını değiştiren söz, namazsızlık ile sapıklık aynı kefeye konmaktadır.
Şimdi Oktay Ekşi'ye şöyle bir sorum olacaktır. Eğer Oktay Ekşi, Allah'a iman ediyorsa, inandığı Allah'ın buyruğu, talimatı şudur:
"Ailene namazı emret, kendin de ona sabırla devam et." (Taha/132)
Diyelim ki Allah'a inandığını söylediği halde, bir insanın namazla, ibadetle alıp vereceği bir şey kalmamış, bu durum nasıl izah edilebilir? İşte izahı:
"De ki: Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini ziyana sokanlardır. Bilesiniz ki bu apaçık hüsrandır." (Zümer/15)
Yine diyelim ki, namaz kılıp da ne yapacağız, kazancımız ne olacak? Bu çocukların şu yaşlarında hayatlarını karartmanın(!) bir mantığı var mıdır? Şimdi dinleyelim:
"Sana vahyedilen kitabı oku ve namaz kıl. Muhakkak ki namaz hayâsızlıktan, kötülükten alıkoyar." (Ankebut/45)
Bütün bu gerçeklere rağmen, Allah'a iman ettiğini zannedip, Allah'a şirk koştuklarının farkında olmayanlara karşı, alacağımız tavır ve duruş, açık ve net olarak ortaya konmuştur:
"De ki: Bizim işlediğimiz suçtan siz sorumlu değilsiniz, biz de sizin işlediğinizden sorulacak değiliz. Rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra aramızda hak ile hükmedecektir. O, en adil hüküm veren, hakkıyla bilendir." (Sebe/25-26)
İnanın ki Ekşi, Sezer, Çölaşan vs. bizim sizlere bir düşmanlığımız yoktur. Acıyoruz sadece. Yoksa Sezer'in Ramazan ayında milyonlarca oruç tutanların karşısına geçip su içmesi, ne Ramazan ayımızı, ne orucumuzu ve ne de oruç tutanlarımızı devre dışı yaptı. Ekşi'nin namaz kılan öğrenciler için yaptığı yorum ve görüş, bu ülkede namaz kılan gençliğin, namazını devre dışı yapmadı. Üstelik, binlerce, milyonlarca aile, küçük yaştaki çocuklarını sabahın 6'sında namaz kılmaya götürdü.
Bu ülkede garip karşılanan ve ülkenin kalkınmasında takoz görülen inanan insanlar, gerçek kimliği ile bu ülkenin hakiki varisleriyiz.
İnananlar olarak, bizler, bize yapılan kötülükleri, en güzel bir tutum sergileyerek savmakla emrolunduk. (Müminun/96)
"Sen, beni öldürmek için, bana elini uzatsan bile, andolsun ki ben seni öldürmek için, sana el uzatacak değilim. Ben, yaratan, yaşama kabiliyeti veren, koruyan, kontrol eden alemlerin, bütün varlıkların Rabbi olan Allah'tan korkarım." (Maide Sûresi/28)