Nakşbend Bir Alimin Rabıta Fetvası

Ebu Zerr

New member
Muhammed Salih Ekinci: Rabıta’nın ne Kur’an ve sünnette ne de Selefi Salih’inin amelinde özel bir delili yoktur.
--------------------------------------------------------------------------------
Rabıtanın hükmü nedir? Delilleri nelerdir? Bazı kişiler onun şirk olduğunu iddia etmektedir. Bu iddianın doğruluk payı nedir?

Rabıta başlıbaşına bir ibadet değildir. Ehli Tasavvuf’un mutakaddimleri döneminde rabıta yoktu. Onu, tasavvufta istenilen bazı gayelere vesile olsun diye, müteahhir Ehli tasavvuf çıkarmıştır. Bu gayeler, şeyhe duyulan muhabbetin muridin gönlünde ve şeyhin azameti de onun kalbinde temekkün etmesidir. Rabıta yapma; şeyhin emirlerini yerine getirmeğe, yolunda yürümeğe ve zikir ve amel olarak verdiği vazifeleri ihmal etmemeye vesile olur. Bununla beraber Rabıta, aynı zamanda tarikatta yükselmeye ve tasavvuf yolunda yürümenin asli maksadı olan “ İhsan mertebesine” ulaşmaya vesiledir.

Öte yanda Rabıta, Resulullah (s.a.v)’in ahlakıyla ahlaklanmak ve şeyhin güzel ahlakını elde etmeye araçtır. Buna ek olarak söylemek gerekirse rabıta: bir insanın kalbini Resulullah (s.a.v)’in varisi niteliğini taşıyan bir büyüğe bağlanmaktır. Murit rabıta aracılığıyla şeyhinin her zaman kendisiyle beraber olduğunu düşünür.
Kabul edilen bir gerçektir ki; şeyhi hayalde canlandırmak, insanın ahlakına ve meziyetlerine yaptığı etki, sahiden şeyhin huzurunda bulunmanın bunlara yaptığı etkiye yakındır. Hayırlı şeyeri ve Salih kimseleri hayalinde canlandıran kimse de, salih amellere ve kimselere bir temayül hasıl olur. Kötülüğü ve kötüleri düşünen insan da ise, kötülüğe ve kötülere karşı bir temayül hasıl olur. İnsanın hayatının gidişatını belirleyen, davranışlarını, zahirini ve batınını etkileyen hiç kuşkusuz ki, temayülleridir.


İşte bu düşünceyle sonraki sufiler, Rabıta’yı bir yöntem olarak benimsemiş ve ona yoğunlaşmıştır.
Rabıta’nın ne Kur’an ve sünnette ne de Selefi Salih’inin amelinde özel bir delili yoktur. Sadece “hayra vesile onlan her şey matluptur.” kaidesi gibi genel kurallarla ispatlanabilir. Dediğimiz gibi Kur’an’da ve sünnette Rabıta’nın özel bir delili yoktur. Rabıta’ya Kur’an ve sünnetten delil getirmeye yeltenecek kimse ilzam edici bir delili bırakın, ikna edici bir delil bile getiremeyecektir.

Rabıta ile ilgili şu iki hususun bilinmesi elzemdir:

Birincisi:Rabıta’yı yöntem olarak benimseyen sonraki mutasavvıflar, onun sıhhati için iki şart koşmuşlardır:

1) Rabıta yapılan şeyh, fena ehlinden, yani daimi murakabe ehlinden olmalıdır.
2)Kendisine Rabıta yapılan şeyh, hayatta olmalıdır. Çünkü hayatta olmayanlara rabıta yapmak sahih olsaydı, insanlar Resulullah’a rabıta yapıp bununla yetinirlerdi.

İkincisi: Rabıtada aşırıya gidilmemelidir. Çünkü bu, şeyhler hakkında da aşırıya gitmeye sebep olur.
Hiç şüphesiz ki, aşırılık, Peygamber efendimiz hakkında bile olsa yerilmiştir. Allah Teala: “Ey iman edenler! Dininizde aşırı gitmeyin.! diye buyurmuştur. Resulullah (s.a.v) de: "Hristiyanların Hz. İsa’yı, onda olmayan şeylerle onu övüp aşırılığa düştüğü gibi siz de beni övmekte aşırılığa düşmeyin. Benim için, ‘O, Allah’ın kulu ve Resul’üdür.’ deyin.” diye buyurmuştur.

Şeyh Ahmed er-Rifai “el-Hikem” isimli kitabında şöyle der: “Aşırılığa düşenlerin hatalarına düşüp de şeyhlerin masum (günahsız) olduğuna inanma ve kesinlikle senle Allah arasındaki bir durumda şeyhlere itimad etme! Çünkü Allah azameti konusunda hassastır, kendi zatıyla ilgili olan bir konuda, hiç kimseyi, kendisi ve kulunun arasına koymaktan hoşlanmaz. Evet, şeyhler Allah’a ulaştıran rehberler ve onun yoluna girmeye vesilelerdir."

Şeyh Ahmed er-Rüfai devamla şöyle buyurmaktadır: “Horasan sufilerinden bazı acemler, “Muhakkak ki, büyük sufi İbn Şehriyar (k.s)'ın ruhu, acem ve arap sofilerni düzenleyip idare etmeketedir, demişlerdir. Haşa! Onlar her şeyi yaratan vehhab Allah değiller ki!" Bunun ardından o şöyle demştir: "Ey hakkat yolunun yolcusu! Acemlerde görülen bu ifrat ve tefritten şiddetle sakın. Kuşkusuz ki, onlardan bazıarının yaptığı amellerde, Resulullqh (s.a.v)'ın sarihen nehyetmiş olduğu aşırılık vardır."


Ve demiştir ki : “Şeyhin dergahını takdis etme.Onun kabrini put edinme ve onun haliyle hallenmeyi de çıkar aracı yapma. Seçkin mürit, şeyhiyle iftihar eden değil, şeyhin kendisiyle iftihar ettiği kimsedir.
Şeyh, Allah yolunun yolcusunu, salih amellere sevk eden onun zikir ve amellere devam etmesini salayan bir yönlendiricidir. Onu; yolun engebelerinden, nefsin hilelerinden ve şeytanın desiselerinden kurataran bir rehberdir.
İşte, vasıflanması gereken nitelikler ve yapması gerekenler bunlardır. Bunların dışında, harikulade şeyler yapmak, keramet göstermek, ğaybi şeyleri bilmek hiç kuşkusuz ki “şeyhlin” –hiçbir şekilde- şartlarından değildir. Daha önce de dediğimiz gibi bu tür şeyler, bir insanın doğruluğuna alamet değildir. Zira fasık ve kafirlerde bile bu tür şeylere rastlanılıyor.

Ve demiştir ki: “Şeyh, sana nasihat ettiğinde, meselelerin önemini kavratır. Sana rehberlik ettiğinde, seni hedefe ulaştırır. Seni kabul ettiğinde, yüceltir. Şeyh; seni kitap ve sünnete bağlayan ve bid’atlerden uzaklaştırandır. Şeyh, hem zahiri hem de batınişeriata uyandır. Etraflarındaki ayak patırtılarının çokluğu (tabilerin çokluğu) nice insanların başlarını aldı ve nicesini de dinden etti. Çok defa sadık olan şeyhler bırakıldı ve sahte olanlara tabi olundu. Ayaklar, genelde dünyaya aldananların etrafında patırdadı. Bu yüzden insanlar, yalnızlığına bakarak ehil şeyhleri terk ettiler. Niye hayret edelim ki! Bu insanlarının her zaman ki durumudur. Onlar, süslü kubbeleri, nakışlarla süslenmiş kabirleri, geniş revakları her zaman daha çok severler. Uzun sarıklı, yenleri geniş cübbeli ve boylu poslu şeyhler, onların nazarında daima daha sempatiktir.

Rabıtanın şirk olduğu iddiasına elince; bu iddianın derin düşünceden zerre kadar payı yoktur. Çünkü şirk “Allah’a has sıfatlardan birini Allah dışında herhangi birine vermek” demektir. Örneğin; Allah’a has olan, “mutlak bir ifade ile kainatta mutlak tasarruf” vasfıyla bir başkasını nitelemek gibi.
Rabıta ise, -daha önce değindiğimiz gibi- Salih bir alimle hayali bir beraberlik halidir.
Görüldüğü üzere, Rabıta’nın Allah’a has herhangi bir sıfatı başkasına vermemektir. Rabıta’nın şirkle hiçbir alakası yoktur.

Evet, Rabıta şeyhe tazim vardır; fakat her tazim şirk değildir. Bilakis dinde emredilen tazimler vardır. Allah’ın şiarlarına, anne-babayı, ilim ve fazilet ehlini tazim gibi. Rabıtadaki tazim de bunu gibibidir


Muhammad Salih Ekinci

 
Moderatör tarafında düzenlendi:
bismillah.

hocaefendi rabıtayı inkar etmemek ile birlikde yazıya girişde kabul etmediğimiz bir -iki kelam sarfetmek oda ''Ehli Tasavvuf’un mutakaddimleri döneminde rabıta yoktu'' sözüdür.

halbuki rabıta sahabede var idi..

fi emanillah...
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks