MuSTaFa iSLaMoĞLu

berfut

New member
Her peygamberin miracı var. Her peygamber, hayatlarının "bittim" noktasında miraçla teselli edilmiştir. Peygamberlerin "bittim" niyazı "abduhu: O'nun kulu" gerçeğinin, Allah'ın "yettim" mesajı "rasuluhu: O'nun elçisi" gerçeğinin ifadesidir. Aslında miraç, peygamber gayretine sunulmuş ilahi bir teselli armağanı, manevi bir hediyedir.

Ademoğlu'nun sembol atası Adem'in miracı Allah'a karşı hatasından dolayı yaşadığı hüznün zirvesinde gerçekleşti. Af müjdesini işte böyle bir miracın sonunda almıştı. Kur'an'ın ifadesiyle "Adem Rabbinden kelimeler almış/Adem'e Rabbinden kelimeler ulaşmıştı" (ayet iki anlama da açıktır). Tevatüre göre bunun mekanı Arafat idi. Arafat, yani marifet, yani kendini/haddini/kadrini bilme mekanı. Zaten insan ucunda marifet yoksa, niçin "yükselir", nice yücelir, nasıl miraç eder ki?

Nuh Peygamber'in miracı hüznünün zirvesinde gerçekleşmişti. Bir insanın şu dünyada yaşayabileceği en uzun ömrü tasavvur edin. İşte o, çocukluk süresi hariç, böyle bir ömrü davet yolunda harcamış, fakat li-hikmetin, ancak bir avuç insana ulaşabilmişti. Onlar arasına onca çabasına rağmen bazı yakınlarını katamamıştı. Karada gemi yapma emri, onun miraç hediyesiydi. Tufan, tuğyan ehli için bir felaket haberi, iman ehli için bir kurtuluş müjdesi oldu.

İbrahim Peygamber'in miracı ateşin içinde gerçekleşti. O, kendisine yardım için gelen vahiy meleğine, işte bu ruhi yüceliş sayesinde "Rabbim bana yeter" diyebilmişti. Hiçbir ateşin böylesine saf bir aşk ve imanı yakamayacağının örneğini ortaya koydu.

Oğlu İsmail peygamber kurban edilirken, Yusuf peygamber kuyuya atılırken, Yunus peygamber denizden kurtulurken, Musa peygamber büyütüldüğü saraya peygamber olarak atanırken, İsa peygamber düşmanları kendisini astıklarını sanırken miraçlarını yaşadılar.
Peygamberimiz de davet sürecinin en zor yıllarında miracla ödüllendirildi. Bedenin bittiği an, ruhun önünde ufuklar açılırdı. Miraçla bu gerçek gösterildi. Onun son miracı, çevrenin baskısının en şiddetli anında yaşanmıştı. Allah Rasulünün miracı hakkında sorular sorup, cevaplarını Kur'an'dan alalım:

-Rasulullah bir kez mi miraç etti?
-Necm suresi bu soruya, birden fazla diyor (13).
-Rasulullah miracta ne gördü?
-"Rabbinin ayetlerinden bir kısmını" gördü (17:1 ). Gördüğü ayetlerin en büyüğü vahiy meleği idi (53:18 ). Onu, asli suretinde gördüğünü Allah Rasulü ifade etti. Yine miraçta müminlere vaat edilen cennet bir biçimde gösterildi (53:15).
-Mirac beden ve ruhla mı, sadece ruhla mı, yoksa rüya yoluyla mı gerçekleşti?
-İsra 60. ayet: "Sana gösterdiğimiz bu rü'yayı (görme olayı) insanlar için bir imtihan/fitne kıldık" diyor. Hz. Aişe Allah Rasulü'nün miracını ruhun bir müşahedesi olarak niteliyor. İsra 1. ayet bu konuda fitneye düşmememiz için, isra ve miraçla ilgili tüm yorumların kırmızı çizgilerini çiziyor. Bu çizgiler, ayette üç noktada somutlaşıyor: 1) Ayet, "sübhan" gibi Allah'a ilişkin tüm tasavvurların her tür beşerileştirmenin uzağında olması gerektiğini ifade eden tenzih kelimesiyle başlıyor. 2) "Kulunu" ifadesiyle, her tür yorumun Allah Rasulü'nün beşerliği temelinde yapılması gerektiğine işaret ediyor. 3) Ayetin sonunda yer alan "..zira O, evet sadece O'dur her şeyi işitip gören" cümlesi, Rasulullah'a neden "Rabbinin ayetlerinin bir bölümünün gösterildiğini" açıklıyor. Bu üç sınır, miraç hakikatini yorumlarken, aşmamamız gereken ilahi sınırlar olarak ortaya konuyor.

Gelelim, miracın aktüel değerine: Miraç, yücelmeyi ifade eder. Miracın tam karşı kutbunda "dünyevileşme" yer alır. Dünyevileşmek, "edna olana/en alçak olana" çakılıp kalmaktır. Dünyevileşme, "değerle" değil, "fiyatla" ilgilenenlerin derdidir. Onlar kendi sahte miraclarının adını "ilerleme" koydular. Ruhlarını sattılar, cesetlerine yedirdiler. Neticede, bir avuç dünyevileşmişin ilerleme miti, insanlığa çok pahalıya patladı, azgın bir azınlık dışında kalan bütün insanlığı mutsuzluğa boğdu. Dünyanın geldiği nokta bunun göstergesidir.

Onları ilerleme mitleriyle baş başa bırakıp, biz miracımıza sahip çıkalım? Bunu nasıl mı yapalım? Salatı ikame ederek, namazı,duayı,desteği ayaklandırarak, Allah'a karşı esas duruşumuzu klas duruşumuzu bozmayarak…

MuSTaFa iSLaMoĞLu
 
Her peygamberin miracı var. Her peygamber, hayatlarının "bittim" noktasında miraçla teselli edilmiştir. Peygamberlerin "bittim" niyazı "abduhu: O'nun kulu" gerçeğinin, Allah'ın "yettim" mesajı "rasuluhu: O'nun elçisi" gerçeğinin ifadesidir. Aslında miraç, peygamber gayretine sunulmuş ilahi bir teselli armağanı, manevi bir hediyedir.

Ademoğlu'nun sembol atası Adem'in miracı Allah'a karşı hatasından dolayı yaşadığı hüznün zirvesinde gerçekleşti. Af müjdesini işte böyle bir miracın sonunda almıştı. Kur'an'ın ifadesiyle "Adem Rabbinden kelimeler almış/Adem'e Rabbinden kelimeler ulaşmıştı" (ayet iki anlama da açıktır). Tevatüre göre bunun mekanı Arafat idi. Arafat, yani marifet, yani kendini/haddini/kadrini bilme mekanı. Zaten insan ucunda marifet yoksa, niçin "yükselir", nice yücelir, nasıl miraç eder ki?

Nuh Peygamber'in miracı hüznünün zirvesinde gerçekleşmişti. Bir insanın şu dünyada yaşayabileceği en uzun ömrü tasavvur edin. İşte o, çocukluk süresi hariç, böyle bir ömrü davet yolunda harcamış, fakat li-hikmetin, ancak bir avuç insana ulaşabilmişti. Onlar arasına onca çabasına rağmen bazı yakınlarını katamamıştı. Karada gemi yapma emri, onun miraç hediyesiydi. Tufan, tuğyan ehli için bir felaket haberi, iman ehli için bir kurtuluş müjdesi oldu.

İbrahim Peygamber'in miracı ateşin içinde gerçekleşti. O, kendisine yardım için gelen vahiy meleğine, işte bu ruhi yüceliş sayesinde "Rabbim bana yeter" diyebilmişti. Hiçbir ateşin böylesine saf bir aşk ve imanı yakamayacağının örneğini ortaya koydu.

Oğlu İsmail peygamber kurban edilirken, Yusuf peygamber kuyuya atılırken, Yunus peygamber denizden kurtulurken, Musa peygamber büyütüldüğü saraya peygamber olarak atanırken, İsa peygamber düşmanları kendisini astıklarını sanırken miraçlarını yaşadılar.
Peygamberimiz de davet sürecinin en zor yıllarında miracla ödüllendirildi. Bedenin bittiği an, ruhun önünde ufuklar açılırdı. Miraçla bu gerçek gösterildi. Onun son miracı, çevrenin baskısının en şiddetli anında yaşanmıştı. Allah Rasulünün miracı hakkında sorular sorup, cevaplarını Kur'an'dan alalım:

-Rasulullah bir kez mi miraç etti?
-Necm suresi bu soruya, birden fazla diyor (13).
-Rasulullah miracta ne gördü?
-"Rabbinin ayetlerinden bir kısmını" gördü (17:1 ). Gördüğü ayetlerin en büyüğü vahiy meleği idi (53:18 ). Onu, asli suretinde gördüğünü Allah Rasulü ifade etti. Yine miraçta müminlere vaat edilen cennet bir biçimde gösterildi (53:15).
-Mirac beden ve ruhla mı, sadece ruhla mı, yoksa rüya yoluyla mı gerçekleşti?
-İsra 60. ayet: "Sana gösterdiğimiz bu rü'yayı (görme olayı) insanlar için bir imtihan/fitne kıldık" diyor. Hz. Aişe Allah Rasulü'nün miracını ruhun bir müşahedesi olarak niteliyor. İsra 1. ayet bu konuda fitneye düşmememiz için, isra ve miraçla ilgili tüm yorumların kırmızı çizgilerini çiziyor. Bu çizgiler, ayette üç noktada somutlaşıyor: 1) Ayet, "sübhan" gibi Allah'a ilişkin tüm tasavvurların her tür beşerileştirmenin uzağında olması gerektiğini ifade eden tenzih kelimesiyle başlıyor. 2) "Kulunu" ifadesiyle, her tür yorumun Allah Rasulü'nün beşerliği temelinde yapılması gerektiğine işaret ediyor. 3) Ayetin sonunda yer alan "..zira O, evet sadece O'dur her şeyi işitip gören" cümlesi, Rasulullah'a neden "Rabbinin ayetlerinin bir bölümünün gösterildiğini" açıklıyor. Bu üç sınır, miraç hakikatini yorumlarken, aşmamamız gereken ilahi sınırlar olarak ortaya konuyor.

Gelelim, miracın aktüel değerine: Miraç, yücelmeyi ifade eder. Miracın tam karşı kutbunda "dünyevileşme" yer alır. Dünyevileşmek, "edna olana/en alçak olana" çakılıp kalmaktır. Dünyevileşme, "değerle" değil, "fiyatla" ilgilenenlerin derdidir. Onlar kendi sahte miraclarının adını "ilerleme" koydular. Ruhlarını sattılar, cesetlerine yedirdiler. Neticede, bir avuç dünyevileşmişin ilerleme miti, insanlığa çok pahalıya patladı, azgın bir azınlık dışında kalan bütün insanlığı mutsuzluğa boğdu. Dünyanın geldiği nokta bunun göstergesidir.

Onları ilerleme mitleriyle baş başa bırakıp, biz miracımıza sahip çıkalım? Bunu nasıl mı yapalım? Salatı ikame ederek, namazı,duayı,desteği ayaklandırarak, Allah'a karşı esas duruşumuzu klas duruşumuzu bozmayarak…

MuSTaFa iSLaMoĞLu


Mirac beden ve ruhla mı, sadece ruhla mı, yoksa rüya yoluyla mı gerçekleşti?
-İsra 60. ayet: "Sana gösterdiğimiz bu rü'yayı (görme olayı) insanlar için bir imtihan/fitne kıldık" diyor. Hz. Aişe Allah Rasulü'nün miracını ruhun bir müşahedesi olarak niteliyor.


İsra süresinin birinci ayetinede geçen "li nüriyehü/göstermek için" ifadesi, Ra e kelimesinden türmiştilmiş.. Rüya da bu kelimenin türevlerinden.. Görüş, görmek.. Ama bize aktarılan Rüya kelimesi, sadece Gece uykuda görülen şeyler için kullanılmıştır..Sadece Ruhun görüşü için kullanılmıştır.. Bu Kelimeden yola çıkarak Allah Rasülünün miracı sadece Ruhla olmuştur diyorlar.. İsra 60. ayette geçen "vema cealner ru'yelleti eraynake" ifadesinde "ruyet ve erayne" kelimeleri aynı kökten türemiş kelimelerdir. Verilen mana sana gösterdiğimiz Rüya şeklinde olmuştur ki anlamı değiştirmektedir. Çünkü bizim rüya diye nitelendirdiğimiz olay, sadece ruhun görüşüdür.

Buna benzer bir örnek; in hüve illa vahyün yüha.. Muhakkak ki bu vahyedilen bir vahiydir.. İki kelime de aynı kökten türemiştir. Dolayısıyla yukarıdaki ayetikerimeye de böyle mana vermek gerekmektedirki Elmalılı çok güzel ifade etmiştir..

"...sana açıkça gösterdiğimiz o temâşâyı..."

Yani gösterilen bir gösteri denebilir.. Vahyedilen vahiy gibi.. Çünkü kelimeler aynı köktendir. Rüyanın bizde kazandığı anlam, araplar için geçerli değildir. Çünkü onlar hilalin görülmesine de "ruyeti hilal" derler.. Burada ki kelimede rüya kelimsinden türetilmiş.. Şimdi bu kelimeye "hilal Rüyası" mı, denecek ? Hilalin Rüyası mı Hilalin görülmesi mi? Biraz açarsak; Hilalin görülmesiyle Ramazan başlamaktadır. Şimdi biri kalksa dese ki ramazandan beş gün önce, Ben Rüyada hilali gördüm, ramazana başlayacak mııyız? Hayır. Demek ki Araplar Rüya kelimesine bizim gibi "uykuda ki görüş" demiyorlar. İfade etmek biraz zor oluyor,çünkü ben rüya dediğim zaman, hemen uyku hali geliyor.




O halde isra 60 da geçen rüya ifadesinden Allah Rasülünün miracı ruh ile olduğu anlaşılamaz. Bu Rüyanın türkçede kazandığı anlamı Kurana yüklemek olur ki, tamamen yanlıştır.

Allah Rasülünün miracının beden ile gerçekleştiğine dair Alimlerimiz deliller getirmişlerdir. Miracın ruh ile yapıldığına, Rüya kelimesinden getirilen delili kabul etmemekle birlikte,Bizde delillerimizi ortaya koyuyoruz. Hiç kimse biz Kurandan delil getiriyoruz, siz hadislerden, demesin! Rüyaya, Ruhun görüşü dediğin zaman, Allahın Arapça olarak indirdiği kurandan değil, Türkçeye çevirdiğin kendi kitabından delil getirmiş olursun!!!


Buhari hadisinde geçen "Burak" ın olması..Zira Ruha binit gerekmez.. Ruh bineksiz olarak yükselebilir.Allah Habibi Buraksız olarak yükseltemezmiydi, gibi itiraz kabul edilemez. Burakın olması beden ile gittiğine delildir. Ama Ruh için burakın olması, daha zayıftır. Ya burak inkar idilecektir, yada Ruhun burak ile yükseldiği gibi saçma bir görüş ortaya konacaktır.

Ayeti kerimede geçen "abdihi/kulunu" ifadesi.. Çünkü Araplar "abd" kelimesini, ruh ile bedenin birlikteliğinde kullanırlar. Ruh için "abd" ifadesini kullanmazlar.

Müşrikler, Allah Rasülünün bedeni ile ğöğe çıktığını kabul etmiyorlardı.Zira Rüya görmüş olsaydı (bizim dediğimiz manada) ona itiraz etmezler. Uykudayken görmüş, uykuda çıkarılmış, derlerdi.Müşriklerin itirazı, beden ile çıkmasınadır. (Tekrar ifade etmek gerekir ki, yukarıda ki cümlede kullandığımız, "rüya görmüş olsaydı" ifadesine İsra 60. ayette, Allahın, Rasülüne Rüya gösterdiğini ifade ediyor.Ayeti inkar mı ediyorsun gibi biri itiraz söz konusu olabilir. Dediğim gibi "Rüya" kelimesinin bizde ne anlam taşıdığı önemlidir. Araplar Rüya için Gece uykuda görülen olaylar için kullanmazlar.Onların Rüya dediği bizim anladığımız gibi değildir. Rüyadan bir arap ne anlıyor, bir türk ne anlıyor. Ruyeti hilal gibi..Hilalin görülmesi, Hilalin rüyası.. )


Yine bir hadise anlatılır.. Allah Rasülüne müşriklerden biri gelerek, Ya muhammed, Bir ayağını kaldır, der. Allah Rasülü kaldırır.. şimdi diğer ayağını kaldır, der. Allah rasülü birini indirip diğerini kaldırınca; Sen daha iki ayağını kaldıramıyorsun, Birde göklere çıktığını söylüyorsun, der. Allah Rasülü de: Ben gitmedim götürüldüm der. Şayet Rüya da (yani ruh ile ) olmuş olsaydı, Allah Rasülü; Ben beden ile gitmedim, Bedenimin göklere çıktığını iddia etmiyorum diye itiraz ederdi.Burada Müşrik Allah Rasülünün bedeninin çıktığını kabul etmemektedir.

Demek ki Allah Rasülü beden ile miraca çıkmıştır. Zaten Ruh ile çıkmasının bu kadar şaşılacak, kabullenilmeyecek bir yanı yoktur. Araplar çok taaccub ettikleri, çok şaşırdıkları bir şey gördüklerinde "subhanallah" derler. Bu sürenin de bu ifade ile başlaması, Çok acayip bir olayın olduğunu gösterir. Bu büyük acayiplikte ruh ile değil beden ile olduğu zaman mümkündür.

Rae kelimesi çok önemlidir bu açıdan. Türkçe aktarılan kavramın mahiyeti değil, Araplar o kelimeye ne mana yüklemişlerdir, bu çok önemlidir. Arap diline vukufiyeti azami derecede olan birisinin, Bu ayrımı görememesi, üzüntü verici, hayret verici.. Subhanallah dedirten cinsten...
 
Son düzenleme:
Mirac beden ve ruhla mı, sadece ruhla mı, yoksa rüya yoluyla mı gerçekleşti?
-İsra 60. ayet: "Sana gösterdiğimiz bu rü'yayı (görme olayı) insanlar için bir imtihan/fitne kıldık" diyor. Hz. Aişe Allah Rasulü'nün miracını ruhun bir müşahedesi olarak niteliyor.


İsra süresinin birinci ayetinede geçen "li nüriyehü/göstermek için" ifadesi, Ra e kelimesinden türmiştilmiş.. Rüya da bu kelimenin türevlerinden.. Görüş, görmek.. Ama bize aktarılan Rüya kelimesi, sadece Gece uykuda görülen şeyler için kullanılmıştır..Sadece Ruhun görüşü için kullanılmıştır.. Bu Kelimeden yola çıkarak Allah Rasülünün miracı sadece Ruhla olmuştur diyorlar.. İsra 60. ayette geçen "vema cealner ru'yelleti eraynake" ifadesinde "ruyet ve erayne" kelimeleri aynı kökten türemiş kelimelerdir. Verilen mana sana gösterdiğimiz Rüya şeklinde olmuştur ki anlamı değiştirmektedir. Çünkü bizim rüya diye nitelendirdiğimiz olay, sadece ruhun görüşüdür.

Buna benzer bir örnek; in hüve illa vahyün yüha.. Muhakkak ki bu vahyedilen bir vahiydir.. İki kelime de aynı kökten türemiştir. Dolayısıyla yukarıdaki ayetikerimeye de böyle mana vermek gerekmektedirki Elmalılı çok güzel ifade etmiştir..

"...sana açıkça gösterdiğimiz o temâşâyı..."

Yani gösterilen bir gösteri denebilir.. Vahyedilen vahiy gibi.. Çünkü kelimeler aynı köktendir. Rüyanın bizde kazandığı anlam, araplar için geçerli değildir. Çünkü onlar hilalin görülmesine de "ruyeti hilal" derler.. Burada ki kelimede rüya kelimsinden türetilmiş.. Şimdi bu kelimeye "hilal Rüyası" mı, denecek ? Hilalin Rüyası mı Hilalin görülmesi mi? Biraz açarsak; Hilalin görülmesiyle Ramazan başlamaktadır. Şimdi biri kalksa dese ki ramazandan beş gün önce, Ben Rüyada hilali gördüm, ramazana başlayacak mııyız? Hayır. Demek ki Araplar Rüya kelimesine bizim gibi "uykuda ki görüş" demiyorlar. İfade etmek biraz zor oluyor,çünkü ben rüya dediğim zaman, hemen uyku hali geliyor.




O halde isra 60 da geçen rüya ifadesinden Allah Rasülünün miracı ruh ile olduğu anlaşılamaz. Bu Rüyanın türkçede kazandığı anlamı Kurana yüklemek olur ki, tamamen yanlıştır.

Allah Rasülünün miracının beden ile gerçekleştiğine dair Alimlerimiz deliller getirmişlerdir. Miracın ruh ile yapıldığına, Rüya kelimesinden getirilen delili kabul etmemekle birlikte,Bizde delillerimizi ortaya koyuyoruz. Hiç kimse biz Kurandan delil getiriyoruz, siz hadislerden, demesin! Rüyaya, Ruhun görüşü dediğin zaman, Allahın Arapça olarak indirdiği kurandan değil, Türkçeye çevirdiğin kendi kitabından delil getirmiş olursun!!!


Buhari hadisinde geçen "Burak" ın olması..Zira Ruha binit gerekmez.. Ruh bineksiz olarak yükselebilir.Allah Habibi Buraksız olarak yükseltemezmiydi, gibi itiraz kabul edilemez. Burakın olması beden ile gittiğine delildir. Ama Ruh için burakın olması, daha zayıftır. Ya burak inkar idilecektir, yada Ruhun burak ile yükseldiği gibi saçma bir görüş ortaya konacaktır.

Ayeti kerimede geçen "abdihi/kulunu" ifadesi.. Çünkü Araplar "abd" kelimesini, ruh ile bedenin birlikteliğinde kullanırlar. Ruh için "abd" ifadesini kullanmazlar.

Müşrikler, Allah Rasülünün bedeni ile ğöğe çıktığını kabul etmiyorlardı.Zira Rüya görmüş olsaydı (bizim dediğimiz manada) ona itiraz etmezler. Uykudayken görmüş, uykuda çıkarılmış, derlerdi.Müşriklerin itirazı, beden ile çıkmasınadır. (Tekrar ifade etmek gerekir ki, yukarıda ki cümlede kullandığımız, "rüya görmüş olsaydı" ifadesine İsra 60. ayette, Allahın, Rasülüne Rüya gösterdiğini ifade ediyor.Ayeti inkar mı ediyorsun gibi biri itiraz söz konusu olabilir. Dediğim gibi "Rüya" kelimesinin bizde ne anlam taşıdığı önemlidir. Araplar Rüya için Gece uykuda görülen olaylar için kullanmazlar.Onların Rüya dediği bizim anladığımız gibi değildir. Rüyadan bir arap ne anlıyor, bir türk ne anlıyor. Ruyeti hilal gibi..Hilalin görülmesi, Hilalin rüyası.. )


Yine bir hadise anlatılır.. Allah Rasülüne müşriklerden biri gelerek, Ya muhammed, Bir ayağını kaldır, der. Allah Rasülü kaldırır.. şimdi diğer ayağını kaldır, der. Allah rasülü birini indirip diğerini kaldırınca; Sen daha iki ayağını kaldıramıyorsun, Birde göklere çıktığını söylüyorsun, der. Allah Rasülü de: Ben gitmedim götürüldüm der. Şayet Rüya da (yani ruh ile ) olmuş olsaydı, Allah Rasülü; Ben beden ile gitmedim, Bedenimin göklere çıktığını iddia etmiyorum diye itiraz ederdi.Burada Müşrik Allah Rasülünün bedeninin çıktığını kabul etmemektedir.

Demek ki Allah Rasülü beden ile miraca çıkmıştır. Zaten Ruh ile çıkmasının bu kadar şaşılacak, kabullenilmeyecek bir yanı yoktur. Araplar çok taaccub ettikleri, çok şaşırdıkları bir şey gördüklerinde "subhanallah" derler. Bu sürenin de bu ifade ile başlaması, Çok acayip bir olayın olduğunu gösterir. Bu büyük acayiplikte ruh ile değil beden ile olduğu zaman mümkündür.

Rae kelimesi çok önemlidir bu açıdan. Türkçe aktarılan kavramın mahiyeti değil, Araplar o kelimeye ne mana yüklemişlerdir, bu çok önemlidir. Arap diline vukufiyeti azami derecede olan birisinin, Bu ayrımı görememesi, üzüntü verici, hayret verici.. Subhanallah dedirten cinsten...


Allah (celle celaluhu), bu açıklamaların nedeni ile senden razı olsun kardeşim. Maaşallah, tebrik ederim.
 
Umarım islamoğlunun en son piyasaya çıkan marifetlerinden sonra kimse bu kişiye kapılıp Ehli sünnet itikatından çıkmaz...
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks