Ey İmam, tekbirin manası şudur: " Ya Rabbi, biz sana kurbanız
Koyun keserken, " Allahu Ekber" denilir. Geberesi nefsi de keserken aynı şey söylenir.
Ten İsmail, can da Halil gibidir. Can, cisim üzerinde yüce tekbiri getirir.
Nefs için " Allahu Ekber" keskin bir kılıçtır. Onunla başını kes te can fânilikten kurtulsun.
Ten kesilip şehvetten, hırstan kurtulunca namaz da besmeleyle kesilmiş bir kurban gibi olur.
Hakk'ın huzurunda kıyametteki gibi saflar kurulup münâcât ve hesap vermek için durulur.
Kıyamet korkusuyla şaşkın, Hakk'ın divanında göz yaşı dökülür.
Cenâb-ı Hakk diyecektir ki, " Mahsulun hani? Verdiğim mühlet içinde işlediklerin nedir?
Ömrün nereye gitti? Kuvvetini, ten gıdanı neye harcadın?
Göz cevherin neye yaradı? Beş duygunun rehberi nerede oldun?
Arşa ait cevherlerini, gözünü, kulağını, aklını nelere harcadın, kazancın ne oldu?
Sana bel ve kazma gibi el ve ayak verdim. O ihsanlarımla ne yaptın?"
Böyle dertlendirici binlerce sual, Cenab-ı Hakk tarafından sorulur.
Kıyama kalkıldıkça kul, bu gibi suallerden utanır, iki kat olup rüku'a varır.
Utancından ayakta durmaya mecali kalmayıp rüku'da hakk'ı tesbih ederek yalvarır.
Yine Hakk'tan " Başını kaldır, Rabb'ının sorularına doğru olarak cevap ver" emri gelir.
Bunun üzerine mahçup kul, rüku'dan kıyama kalkarsa da işi ham olduğundan yüz üstü düşer.
Yine Hakk'tan, " Başını kaldır, secdeden kalk, yaptıklarını söyle" emri gelir.
Yine mahçup kul, başını kaldırır, yine mahçup olarak yüz üstü düşer.
Yine Cenâb-ı Hakk'dan, " Başını kaldır, mû be mû, senden hesap isterim" hitabı olur.
O hitabın heybeti canına dolduğundan, artık ayakta durmaya kuvveti kalmaz.
O ağır yükü yüzünden yere oturur. Hakk'tan da " Söyle,
Sana ni'metler verdim, hani Hakk'ın şükrü? Verdiğim sermayeden kazancını göster?" emri gelince,
Sağ tarafa yüz tutup selam verir. Peygamberlerden şefaat bekler.
Yani der ki: " Ey ulular, şefaat edin; güç bir haldeyim, el-aman..
Peygamberler derler ki, " Tedbir zamanı geçti. Onun, orada yapılması gerekti.
Ey bahtsız sen, vakitsiz öten bir horozsun. Şimdi herkesin kendi nefsinde korku dolu."
Bunun üzerine sol tarafa başını çevirir; hısım, akrabasından meded umar, onlar da;
" Sen kendin Halık'ına cevap ver. A efendi, biz kimiz ki!?... Bizden elini çek!.." derler.
Ne o taraftan, ne bu taraftan bir çare var. Neylesin bîçare? işi pek çetin!
Böylece herkesten ümidini keserek dua için iki elini açıp;
"Yâ Rabbi, herkesten ümidim kesildi. Evvelce de, ahir de; bana yardım edecek olan da sen'sin" diye niyaza başlar.
Namazdaki bu açık işaretler şüphesiz sonunda böyle olacaktır.
Namaz yumurtasından civcivini çıkar. Onu usûlüyle eda eyle.
MESNEVİ-İ ŞERİF
Koyun keserken, " Allahu Ekber" denilir. Geberesi nefsi de keserken aynı şey söylenir.
Ten İsmail, can da Halil gibidir. Can, cisim üzerinde yüce tekbiri getirir.
Nefs için " Allahu Ekber" keskin bir kılıçtır. Onunla başını kes te can fânilikten kurtulsun.
Ten kesilip şehvetten, hırstan kurtulunca namaz da besmeleyle kesilmiş bir kurban gibi olur.
Hakk'ın huzurunda kıyametteki gibi saflar kurulup münâcât ve hesap vermek için durulur.
Kıyamet korkusuyla şaşkın, Hakk'ın divanında göz yaşı dökülür.
Cenâb-ı Hakk diyecektir ki, " Mahsulun hani? Verdiğim mühlet içinde işlediklerin nedir?
Ömrün nereye gitti? Kuvvetini, ten gıdanı neye harcadın?
Göz cevherin neye yaradı? Beş duygunun rehberi nerede oldun?
Arşa ait cevherlerini, gözünü, kulağını, aklını nelere harcadın, kazancın ne oldu?
Sana bel ve kazma gibi el ve ayak verdim. O ihsanlarımla ne yaptın?"
Böyle dertlendirici binlerce sual, Cenab-ı Hakk tarafından sorulur.
Kıyama kalkıldıkça kul, bu gibi suallerden utanır, iki kat olup rüku'a varır.
Utancından ayakta durmaya mecali kalmayıp rüku'da hakk'ı tesbih ederek yalvarır.
Yine Hakk'tan " Başını kaldır, Rabb'ının sorularına doğru olarak cevap ver" emri gelir.
Bunun üzerine mahçup kul, rüku'dan kıyama kalkarsa da işi ham olduğundan yüz üstü düşer.
Yine Hakk'tan, " Başını kaldır, secdeden kalk, yaptıklarını söyle" emri gelir.
Yine mahçup kul, başını kaldırır, yine mahçup olarak yüz üstü düşer.
Yine Cenâb-ı Hakk'dan, " Başını kaldır, mû be mû, senden hesap isterim" hitabı olur.
O hitabın heybeti canına dolduğundan, artık ayakta durmaya kuvveti kalmaz.
O ağır yükü yüzünden yere oturur. Hakk'tan da " Söyle,
Sana ni'metler verdim, hani Hakk'ın şükrü? Verdiğim sermayeden kazancını göster?" emri gelince,
Sağ tarafa yüz tutup selam verir. Peygamberlerden şefaat bekler.
Yani der ki: " Ey ulular, şefaat edin; güç bir haldeyim, el-aman..
Peygamberler derler ki, " Tedbir zamanı geçti. Onun, orada yapılması gerekti.
Ey bahtsız sen, vakitsiz öten bir horozsun. Şimdi herkesin kendi nefsinde korku dolu."
Bunun üzerine sol tarafa başını çevirir; hısım, akrabasından meded umar, onlar da;
" Sen kendin Halık'ına cevap ver. A efendi, biz kimiz ki!?... Bizden elini çek!.." derler.
Ne o taraftan, ne bu taraftan bir çare var. Neylesin bîçare? işi pek çetin!
Böylece herkesten ümidini keserek dua için iki elini açıp;
"Yâ Rabbi, herkesten ümidim kesildi. Evvelce de, ahir de; bana yardım edecek olan da sen'sin" diye niyaza başlar.
Namazdaki bu açık işaretler şüphesiz sonunda böyle olacaktır.
Namaz yumurtasından civcivini çıkar. Onu usûlüyle eda eyle.
MESNEVİ-İ ŞERİF