Bismillahirrahmanirrahim
Ağıt için değil, ahit için…
Ağlamak için değil, anlamak için…
Yas tutmak için değil, çözüm üretmek için varız...
Ruhlar âleminde verdiğimiz söze bağlı olduğumuzu ispatlamak, ahdimizi tazelemek imanımız gereği borcumuzdur...
''(Ahidlerinde) hiçbir değişiklik yapmamışlardır''. Ahzab, 33/23
Ahdimizde hiçbir değişiklik yapmadık ya Rabb… Ahde vefa üzereyiz...
''Onlar ki,Allah'ın ahdini yerine getirirler,misakı bozmazlar.'' Râ'd,13/20
Allah'ın ahdini yerine geriren,misakı bozmayan mü'minler tarih boyunca hep azınlık olmuşlardır, olmaya da devam edeceklerdir...
Şehid Ahmed Yasin, şehadetinden önce, Rabbimize şu ifadelerde bulunarak, 21.asrın müslümanlarını Allah'a şikayet etmiştir:
''Allah'ım, ümmetin sesizliğini sana şikayet ediyorum...''
Biz mü'minler, ahirette hesaba çekileceğimizin bilinciyle, şikayet edilen müslümanlardan berî olmak ümidiyle sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. 21.asrın garib müslümanları olarak, Mescid-i Aksa’ya ve oradaki mü’min kardeşlere, mazlumlara gözyaşlarımızı, dualarımızı gönderiyoruz. Çözüm üretmek için kaleme aldığımız yazımızda, yüreğimizdekiler şunlardır ki, oraya bedenlerimizden önce yüreklerimizi gönderdik. Başta Filistin olmak üzere, tüm yeryüzündeki mazlumları, mustaz’afları, mücahidleri, mücahideleri kucaklıyoruz. Selam olsun yeryüzünün varisleri olan muvahhidlere… Davasına sımsıkı sarılanlara...
Mescid-i Aksa, Kudüs ve Filistin
Rasulullah s.a.s buyurdular (O dönemde henüz Daru’l-Harb olan Mescid-i Aksa için):
‘’Oraya gidin ve içinde namaz kılın. Eğer oraya gidemez ve içinde namaz kılamazsanız, kandillerinde yakılmak üzere oraya zeytin yağı gönderin.’’ (Sünen-i Ebu Dâvud, Kitabu’s-salat,14)
Burada zeytinyağı bir semboldür. Ahir zaman ümmetine verilen mesaj: Mescidin aydınlatılması…Kudüs’ün aydınlatılması…Filistin’in aydınlatılmasıdır. Çözüm üretmektir bir manâda… Filistin bizlere bütün Peygamberlerden emanettir.
"Ey iman edenler, Allah’a ve Peygambere hiyanet etmeyin ve bile bile emanet edilen şeylere hiyanet etmeyin. Enfâl, 8/77
Filistin ümmete emanettir, toprakları verilemez, yalnızlığa terk edilemez. 21.asırda yalnızlığa terk edilmiş Filistin, yahudiler tarafından zulme uğramıştır, fakat bu zulüm ilk değildir. Rasulullah s.a.s öncesi Peygamberlere de zulmetmişlerdir. Hz.Süleyman’ı Peygamber kabul etmemişler, iftira atmışlar, Hz.Dâvud a.s’da iftiralarda bulunmuşlardır. Hz.Dâvud a.s da onlara lânet etmiştir, Hz.Meryem’in oğlu İsa a.s da…
İsrâiloğullarından olup da küfredenlere Dâvud’un da, Meryem oğlu İsa’nın da diliyle lânet olunmuştur. Bunun sebebi, isyan etmeleri ve ifrada sapmaları idi. Onlar,işledikleri herhangi fenalıktan birbirini vazgeçirmeye çalışmazlardı…" Maîde, 5/78-79
Zulmü büyümüş, bütün dünyayı kaplamış olan lânetlenmiş yahudi kavmine karşı birleşmemiz, nerde hata yaptığımızı sorgulamamız gerekir.
İnsanların İslâmdan çıkması veya yüz çevirmesi, Allah'a (O'nun dinine) yardım etmemeleri, mü'minlere ve İslam'a zarar veremeyecektir. Her müslümanın vazifesidir ki, Allah'a yardımcı olsun, mazlumların, mustaz'afların yardımına koşsun... Allah c.c ve Rasulullah s.a.s'ın müjdesi vardır; bu din için çalışanlar, çarpışanlar, tebliğ yapanlar kıyamete kadar varolacaktır...
Cabir b. Semura (r.a.)'dan;
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur: "Bu din, Kaim olmakta mutlaka devam edecektir. Onun namına tâ kıyamet kopuncaya kadar Müslümanlardan bir cemaat çarpışacaktır." (Sahih-i Müslim, Kitabu'l-İmare, B. 53, Hds. 172)
Muaz b. Cebel (r.a.)'dan;
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur: "İslâm artar, eksilmez!" (Sünen-i Enu Davud, Kitabu'l-Feraiz, B.10, Hds. 2912)
“Hadis şarihlerinin açıklamasına göre, "İslâm artar, eksilmez" sözü aslında; İslâm, İslâm'a yeni girecek kimselerle devamlı artacaktır. İrtidâd edenler yüzünden azalmayacaktır. İslâmî futuhat devam edeceği için İslâm ülkesinin sınırları genişleyecek, kâfirlerin galebesiyle bugünkünden daha küçük olmayacaktır. İslâm'ın hükmü daima galib gelecektir!" (Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Hzr. Necati Yeniel, ist. 1991, C.11, sh. 148)
Dolayısıyla ne yahudiler, ne hristiyanlar, ne de müşrikler topluluğu asla İslâm'a zarar veremeyeceği gibi, birgün gelecek mutlaka hezimete uğrayacak, helak olup gideceklerdir... Bu önemli müjdenin farkında olamayan mü'minler, gaflet uykusuna ve rehavete devam etmektedirler... Mescid-i Aksa'nın işgali, ardından Kudüs ve Filistin'in işgali, aslında ümmetin yüreklerinin işgalidir... Önce yüreklerdeki Kudüs işgal edilmiştir, sonra topraklar... Müslümanların arasından çıkan hainler de...
Rasulullah s.a.s buyurmuştur ki; "Kim, bir zâlime yardım ederse, Allah, başka bir zâlimi ona musallat eder."
İslam ümmetinin başına getirilmiş hainler, o zalimlere yardım etmişlerdir ve halâ da buna devam etmektedirler. Bu yardım, inananlara başta Filistin olmak üzere tüm dünyada zarar vermektedir...
Mü'minlerin öncelikle bilmesi, anlaması gereken konular şunlardır:
Yahudi neye karşıdır, neye engeldir, neyi sevmez?
1- Müslümanların en doğru, en hayırlı ilmi yüklenmelerine ve hayata geçirmelerine (Kur’an’ı Kerim) karşıdırlar:
Kitabımız Kur’an, yahudinin dünya saltanatına son verecek yegâne kitabdır. Müslümanların amel etmesini engellemek için bütün yollara baş vururlar. Oysa müslümanları yeniden inşa edecek, yeniden yahudi saltanatına son verecek, yeryüzünün varisleri olan Muhammed (s.a.s) ümmetini iktidar yapacak ilim ve hükümler ve Rabbâni metod Kur’an’dadır. Dolayısıyla ümmet olarak yeniden Vahye dönmek ve onu hayata geçirmekle mükellefiz.
‘’Müşriklere karşı mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihad edin’’(Ebu Davud)
Hadis’i Şerifi gereğince, onlara karşı dillerimizle, ilmimizle cihad etmeliyiz. Gelecek nesilleri yetiştirecek anneler, mutlaka ilim yüklenmeli, en doğru, en hayırlı ilmi yavrularına aktarmalıdır. İslâm’ın ilk sözü "Lâ ilâhe illallah" iyi kavranmalıdır. Çünkü tağutlar, yahudiler ve onların şerli saltanatları ancak bu sözün mahiyeti hayata geçirildiğinde devrilecektir, sönecektir…
Yahudinin en sevdiği şey, insanları Allah’a şirk koşturmaktır… İsrailoğulları'nda bu şirk sevgisini görüyoruz… Onların firavunun zulmünden kurtulmalarına vesile olan Hz.Musa (a.s) başlarında olduğu halde, bir vadiden geçerken, puta tapan bir kavimle karşılaştıklarında, Hz. Musa’ya hitaben "Ya Musa ! Onların taptıkları bir putları var, biz de bir put yapalım, ona tapalım" diyen bir kavimdir İsrailoğulları… Aynısının bir benzerini de Rasulullah’a ashabı tarafından söylemişti. Tebuk seferinden dönerken Allah’ın Rasulü'ne (s.a.s) hitaben,
"Ya Rasulullah, müşriklerin savaş sonrası silahlarını asmak, dinlenmek üzere belirledikleri bir ağaçları var, altında uyuyup dinleniyorlar. Biz de bir ağaç belirleyelim, kılıçlarımızı, yaylarımızı asıp altında dinlenelim."
Rasulullah s.a.s onlara şu cevabı verdi:
"Sizler, Musa’nın kavminin Musa’ya söylediğinin bir benzerini söylüyorsunuz, onlar da "Şu kavmin taptıkları bir putları var, biz de bir put yapalım ona tapalım diyorlardı…" (Bkz. A’raf,7/138)
Bilal Habeşi r.a, kızgın çöllerin üstünde işgence altında inim inim inlerken ''Ehad'' diyordu... Yıllar sonra kendisine ''Neden sadece Ehad diyordun ya Bilal?'' diye sorulduğunda, cevaben; ''Vallahi müşrikleri kızdıracak başka bir söz bilseydim onu da söylerdim, bildiğim ve onları kızdıracak tek kelime buydu, onu söyledim'' demişti... Oysa günümüz müslümanları (!) "Aman müşrikler kızmasın, aman yahudinin tepkisini üzerimize çekmeyelim" vs diyerek, şeytana ve nefislerine aldanmakta, hem dünyalarını hem de ahiretlerini kaybetmektedirler...
Allah’a değil, kullara kulluk etmek, şirk koşmak, ortaklar tanımak, israiloğulları'ndan sadır olan ve dünyayı etkileyen bir ideolojidir… 21. asrın ümmetinin bu ideolojiden, hastalıktan kurtulması, dünyası ve ahireti için şarttır… Zira bu şirk koşma meselesi, yahudinin saltanatını devam ettiren yegane unsurdur…
2- Yahudiler, Müslümanların mal elde etmelerine, zengin olup kalkınmalarına karşıdırlar:
Dolayısıyla burada mal ile cihad devreye girmektedir. Malını, yeryüzünde dînin hakimiyeti, tağutların devrilmesi için infak etmek her muvahhid mü’minin imanı gereği vazifesidir. Kur’an’ı Kerim’de "Namazı kılın, zekâtı verin" hükmü birlikte zikredilir ve bu ikisi ayrılmaz bir ikilidir. Zekat, sadaka vs Allah’ın hükümleri tüm yeryüzünde tatbik edilsin diye verilmelidir; Yahudinin saltanatı devam etsin diye değil… Sonrasında boykot devreye girer, çünkü müslüman, yahudilere ve onların yardımcılarına karşı tavır koyacak, mallarını satın almayacaktır, kalkınmalarına ve iktidarlarının devamına engel olacaktır. Mü’minler, günahda yardımlaşmaz, mecbur bırakılmadıkça tağutlara mal vermez. Allah’ın vahyinde, kat’i emridir:
"Mallarınızı aklı ermezlere (düşük akıllılara) vermeyin." Nisa, 4/5
"Günah ve haksızlık üzerinde yardımlaşmayın." Mâide, 5/2
Muvahhid mü’minler, günahların, haramların devamı için yardımlaşmaz, paralarını, mallarını yine Allah için helâl yolda harcarlar… Mü’min müslümanın mal ile cihadının gerçekleşmesi için önce boykotu uygulaması gerekir. Siyonistlerle işbirliği içindeki iktisadi kuruluşların ürünlerini boykot etmeli, boykot kampanyasına katılımın artması için teşvik ve uyarılarda bulunmalıdır…
Yahudinin işbirlikçisi ABD'nin ve onun yardakçılarının mallarını boykot edeceksin, almayacaksın…Israrla müslümanın ürettiği malı alacaksın, tâ kî müslüman kalkınacak; israil değil! Ve kalkındırdığın zengin müslümana hesap soracaksın… Parasının kârından Allah c.c yolunda harcıyor mu? İslâm milletini kalkındırıyor mu? Mü’minlerin güçlenmesi için ne yapıyor?
Zengin müslümana hesap sorulacak elbet, ancak tek başına fert fert değil, işin ehli olanlar görevlendirilecek ve zengin müslümanlara gönderilecektir. Ümmet adına bu soruları sorulacaktır. Bunun adı, Nasrettin hoca misali, testiyi kırmadan önce tokat atmaktır, yani zenginler topluluğunun veya ümmetin başına helâk gelmeden önce infak etmelerini sağlamaktır. Salebe olmadan, tövbe kapısı kapanmadan, hesap verme işi ahirete bırakılmadan önce müslümanın aklını başına toplaması için uyarıdır bu. Hesap sorma işi ahirete kalırsa, ogün hüküm yalnız Allah’ındır. Bu ikaz, nasihat, Allah c.c içindir, Rasulü s.a.s içindir, mü’minler içindir, İslâm’ın ve yeryüzünün varisleri olan gelecek nesiller içindir… Zira yahudi, yeryüzünün hakimiyetini yeniden ele geçirecek olmamızdan korkmaktadır ve buna karşı çalışmaktadır.Tağutların saltanatına son vermek, Allah’ın hakimiyetini sağlamak için malımızı, varlığımızı bu uğurda feda etmemiz zaruridir…